0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Duruşmada Hazır Bulunacaklar

(1) Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır. (Ek cümle: 3/10/2016- KHK-676/5 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7070/5 md.) Müdafiin mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi veya duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edilebilir.

(2) (Mülga: 18/6/2014 - 6545/103 md.)

(3) Bir oturumda bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerine geçmek ve oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilir.



CMK Madde 188 Gerekçesi

Maddenin birinci fıkrası duruşmada mutlaka bulunmaları zorunlu olan usul aktörlerini belirlemektedir. Tasarı, sulh ceza mahkemelerindeki duruşmalarda Cumhuriyet savcısının bulunmaması hakkındaki uygulamayı sürdürmektedir. Yabancı ülkelerin bazılarında bu tür basit ve hafif suçları yargılayan mahkemelerde polisin iddiacı olarak bulunması yeterli sayılmaktadır.

Maddenin son fıkrası, hukukumuz yönünden çok önemli bir konuyla ilgilidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına ve adil yargılama ilkesine göre bütün kovuşturma evresinde aynı hâkimlerin görev yapmaları ve hükmü vermeleri gerekir; doğru olan da budur. Ülkemizde uzun süren parçalı yargılama uygulaması, maalesef bir dava görülürken hâkimlerin değişmesine neden olmaktadır. Bu gibi hâllerde, yeni hâkim huzurunda bütün usul işlemlerinin yenilenmesi adil yargılama gereğidir. Tasarı, davanın bir duruşmada ve bir günde görülmesini ilke olarak kabul etmiştir; dolayısıyla parçalı yargı uygulaması ortadan kalkacaktır. Bununla birlikte maddenin son fıkrası, bir duruşmada bitmeyecek davada, herhangi bir nedenle bulunamayacak üyenin yerini almak ve oya katılmak üzere yedek üye bulundurulabilmesini öngörmüştür. Personel sıkıntısı, bazı Batı ülkelerinde olduğu gibi bu hükmün zorunlu hâle getirilmesini engellemiştir.

Yedek üyenin hazır bulunduğu tutanağa geçirilecektir. Yedek üye, duruşma sırasında herhangi bir müdahalede bulunamaz ve fakat duruşmaları dikkatle izler.


CMK 188 Duruşmada Hazır Bulunacaklar Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2019/74 E. , 2020/187 K.

  • TCK 188
  • Zorunlu müdafiilik halinde sanık müdafii (avukatı) olmadan hüküm kurulamaz.

5271 sayılı CMK’nın hukuka kesin aykırılık hâllerini düzenleyen 289. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca, Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması durumunda hukuka kesin aykırılık hâli bulunduğu kabul edilmiştir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde; Yüklenen suçun alt sınırı itibarıyla Kanun’un zorunlu müdafiliği kabul ettiği nitelikli yağma suçundan yapılan yargılamada, CMK’nın 188. maddesinin birinci fıkrası gereğince sanık müdafisinin duruşmaların yapıldığı sırada hazır bulunması zorunlu ise de daha sonradan 676 sayılı KHK ile yapılan değişiklikle karar tarihinde sanık müdafisinin mazeretsiz olarak duruşmayı terk etmesi hâlinin bu zorunluluğun istisnası olarak düzenlendiği, somut olayda ise sanık müdafisinin oturumu terk etmesi hâli söz konusu olmayıp karar oturumuna hiç katılmadığı, sanık müdafisinin hazır olmadığı karar oturumunda Cumhuriyet savcısının esas hakkında mütalaada bulunduğu, bu haliyle CMK’nın 216. maddesi uyarınca da sanık müdafisinin yokluğunda hükmün açıklanamayacağı, duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken sanık müdafisinin yokluğunda, yeni bir müdafi görevlendirilmeden ya da müdafi temini için oturum ertelenmeden yargılamaya devam edilerek hükmün tesis ve tefhim edilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde bulunduğu ve bu durumun 5271 sayılı CMK’nın 289/1-e maddesi uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden biri olduğu, bu usule aykırılık nedeniyle Bölge Adliye Mahkemesi 8. Ceza Dairesince verilen hükmün diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmesi gerektiği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/31

  • CMK 188
  • Yüklenen suçun alt sınırı itibarıyla Kanun’un zorunlu müdafiliği kabul ettiği nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten yapılan yargılamada, CMK’nın 289. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki emredici hüküm uyarınca duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken sanık M.S. müdafisinin yokluğunda direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün tesis ve tefhim edilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

“Duruşmada hazır bulunacaklar” başlıklı 188. maddesinin birinci fıkrası; “Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanun’un zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır” şeklinde düzenlenmiş olup, Kanun’un zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafinin karar oturumu dâhil tüm oturumlarda hazır bulunması şart koşulmuş; 29.10.2016 tarihli ve 29872 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 676 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 5.maddesi ile bu fıkraya “Müdafiin mazeretsiz olarak duruşmayı terk etmesi hâlinde duruşmaya devam edilebilir” cümlesi eklenmiş, 08.03.2018 tarihli ve 30354 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7070 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 5. maddesi ile de anılan cümle “Müdafiin mazeretsiz olarak duruşmaya gelmemesi veya duruşmayı terk etmesi halinde duruşmaya devam edilebilir” şeklinde düzenlenerek kanunlaşmıştır.

5271 sayılı CMK’nın “Delillerin tartışılması” başlıklı 216. maddesi ise;

“(1) Ortaya konulan delillerle ilgili tartışmada söz, sırasıyla katılana veya vekiline, Cumhuriyet savcısına, sanığa ve müdafiine veya kanunî temsilcisine verilir.

(2) Cumhuriyet savcısı, katılan veya vekili, sanığın, müdafiinin veya kanunî temsilcisinin açıklamalarına; sanık ve müdafii ya da kanunî temsilcisi de Cumhuriyet savcısının ve katılanın veya vekilinin açıklamalarına cevap verebilir.

(3) Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir” şeklinde düzenlenmiş iken, 25.08.2017 tarihli ve 30165 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmündeki Kararname’nin 148. maddesi ile üçüncü fıkraya “Bu aşamada zorunlu müdafiin hazır bulunmaması hükmün açıklanmasına engel teşkil etmez” cümlesi eklenmiş, 08.03.2018 tarihli ve 30354 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7078 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 143. maddesiyle de anılan cümle kanunlaşmıştır.

1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308. maddesinin 5. fıkrası ile 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın hukuka kesin aykırılık hâllerini düzenleyen 289. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca, Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması durumunda da hukuka kesin aykırılık hâli bulunduğu kabul edilmiştir.

Gelinen bu noktada mahkeme kararlarının gerekçeli olması hususuna da değinilmesinde fayda bulunmaktadır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması” başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” şeklinde düzenlenmiştir.

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Kararların gerekçeli olması” başlığını taşıyan 34. maddesinin birinci fıkrasında; “Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dâhil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir,”

“Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar” başlıklı 230. maddesinde;

“1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:

a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.

b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.

c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunu’nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine Aynı Kanun’un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.

d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.

2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.

4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.” Hükümlerine yer verilmiştir.

Bu bağlamda, Anayasa’nın 141 ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 34 ve 230. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunludur. Mahkemeler, kararlarını hangi temele dayandırdıklarını yeterince açık olarak belirtme yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülük, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olmasının yanı sıra tarafların, muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, toplumun kendi adına verilen yargı kararlarının sebeplerini öğrenmelerinin sağlanması için de gereklidir. (AYM, B.N: 2013/7800, 18.6.2014, & 31; AİHM, Hadjianastassiou/Yunanistan Kararı, 16.12.1993, & 33.)

Mahkemelerin davanın taraflarınca ileri sürülen iddia ve savunmalara şeklen cevap vermiş olmaları yeterli olmayıp, iddia ve savunmalara verilen cevapların dayanaksız olmaması, mantıklı ve tutarlı olması da gerekir. (AYM; B.N: 2013/7970, 10.06.2015, & 41). Böylece davanın taraflarının mahkeme kararının dayanağını öğrenerek mahkemelere ve genel olarak yargıya güven duymaları da sağlanacaktır. (AYM; B.N: 2012/1034, 20/3/2014, & 34.).

Bu açıklamalar ışığında ön sorunlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Yüklenen suçun alt sınırı itibarıyla Kanun’un zorunlu müdafiliği kabul ettiği nitelikli kasten öldürme suçuna teşebbüsten yapılan yargılamada, CMK’nın 289. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki emredici hüküm uyarınca duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken sanık M.S. müdafisinin yokluğunda direnme kararına konu mahkûmiyet hükmünün tesis ve tefhim edilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Öte yandan, sanık M.S. müdafisinin duruşma günü il dışında olacağı gerekçesiyle duruşmanın başka bir güne ertelenmesi talebine ilişkin Yerel Mahkemece olumlu veya olumsuz bir karar verilmeden sanık müdafisinin yokluğunda mahkûmiyet hükmü kurulmasının, Anayasa’nın 36. maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “adil yargılanma hakkını” düzenleyen 6. maddesinin 3. fıkrasının (b) ve (c) bentlerinde yer alan hükümleri göz önüne alındığında savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğu açıktır.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/474 Karar : 2018/6704 Tarih : 23.05.2018

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Suça sürüklenen çocuk için 5271 sayılı CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca zorunlu olarak görevlendirilen müdafii, katılanın dinlendiği 16/04/2014 tarihli duruşmada hazır bulundurulmadan duruşmaya devam edilmesi ve hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı 18/06/2014 tarihli son oturumda hazır bulundurulmadan hüküm kurularak aynı Kanun’un 188/1. maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı kısmen istem gibi BOZULMASINA, 23/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/3261 Karar : 2018/400 Tarih : 25.01.2018

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere göre; yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi,

Ancak;

1- 20/02/1999 doğumlu olup, suç tarihinde 18 yaşından küçük çocuk olan sanık …‘nin, yargılandığı suçun niteliği ve yaşı nedeniyle müdafii huzurunda sorgu ve savunmasının alınması gerektiği düşünülmeden 25/11/2013 tarihli celsedeki savunması sırasında zorunlu müdafii bulundurulmayarak CMK’nın 150/2-3, 188/1, 289/1-e. maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması,

2- Bandırma İlçe Devlet Hastahanesinin 19/07/2013 tarihli raporunda sanık …‘in, “kapkaç suretiyle hırsızlık suçunun hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğunun” bildirildiği, dosyaya ibraz edilen 15/01/2009 tarihli Balıkesir Devlet Hastahanesinin raporunda mental Retardasyon tanısı konularak IQ; 49 olduğu, % 70 özürlü olduğunun belirtildiği, 13/11/2013 tarihli celsede psikolog bilirkişi sanık …’nin “algılama ve muhakeme yeteneğinin zayıf, bilişsel gelişimi yaşına uygun gelişmemiş” olduğunu bildirdiği, 15/11/2013 tarihli sosyal inceleme raporunda, “çocuğun bilişsel açıdan karışmış olduğu suç olayının hukuki anlam ve sonuçlarını çok iyi kavrayamadığı, bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğine sahip olmadığının” belirtildiği, Balıkesir Atatürk Devlet Hastahanesi’nin 22/10/2013 tarihli raporunda, sanık …‘nin “işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin yeterince gelişmediğinin” bildirildiği, Bursa Adli Tıp Kurumu Başkanlığının 20/12/2013 tarihli tek hekim tarafından düzenlenen raporunda, “yağma fiilinin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama ve davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişmiş olduğu” ve aynı tarihli başka bir raporda kişide herhangi bir akıl hastalığı ya da akıl zayıflığı olmadığının bildirilmiş olması karşısında; raporlar arasında bulunan çelişki nedeniyle sanıkla ilgili raporların ve raporlara dayanak teşkil eden tüm teşhis ve tedavi evraklarının raporları düzenleyen hastanelerden temini ile sanığın Adli Tıp Kurumuna sevki sağlanıp suç tarihine göre ‘‘İşlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılama veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediğinin; fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalmış bulunup bulunmadığının” tespitine yönelik alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve … savunmanlarının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 25.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1464 Karar : 2017/4570 Tarih : 21.06.2017

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

1-Hükmün açıklandığı 16.04.2014 tarihli duruşmada on sekiz yaşını doldurmadığı anlaşılan suça sürüklenen çocuğa CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca atanan zorunlu müdafii hazır bulunmaksızın hüküm verilmesi nedeniyle aynı Kanunun 150/2. ve 188/1. maddelerine aykırı davranılarak savunma hakkının kısıtlanması,

2-Suç tarihinde 12-15 yaş aralığında bulunan suça sürüklenen çocuğun işlediği fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişip gelişmediği hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kurulundan rapor alınması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, CMUK 326/son maddesi uyarınca sonuç ceza bakımından suça sürüklenen çocuğun kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 21.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1910 Karar : 2017/5040 Tarih : 12.06.2017

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Davacının tazminat talebinin kısmen kabulüne ilişkin hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;

Nesnel bir ölçüt olmamakla birlikte, hükmedilecek manevi tazminatın davacının sosyal ve ekonomik durumu, üzerine atılı suçun niteliği, tutuklanmasına neden olan olayın cereyan tarzı, tutuklu kaldığı süre ve benzeri hususlar ile tazminat davasının kesinleşeceği tarihe kadar davacının elde edeceği parasal değer dikkate alınıp, hak ve nesafet ilkelerine uygun makul bir miktar olarak tayin ve tespiti gerekirken, davacı lehine belirlenen ölçütlere uymayacak miktarda eksik manevi tazminata hükmolunması, temyiz eden tarafın sıfatı dikkate alınarak, bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan incelemeye, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Kararın verildiği duruşmaya Cumhuriyet savcısının katılımı sağlanıp mütalaası alınmadan hüküm kurulması suretiyle haksız işlem tarihi itibariyle tazminat davasının tabi olduğu 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 188/1. maddesine muhalefet edilmesi,

2-5271 sayılı CMK’nın 141/1. maddesinde karar veya hükümlerin kesinleştiğinin ilgilisine tebliğinden itibaren üç ay ve her hâlde karar veya hükümlerin kesinleşme tarihini izleyen bir yıl içinde tazminat isteminde bulunulabileceğinin belirtilmesi karşısında, tazminat davasına esas Düzce Ağır Ceza Mahkemesi’nin 18/04/2013 tarih, 2012/409-2013/110 sayılı ilamının kesinleştiğinin davacıya tebliğ edilip edilmediği araştırılmadan, yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi,

3-Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

4-Gerekçeli karar başlığında, dava ve dava tarihi yerine, suç, suç tarihi ve suç yeri ibarelerine yer verilmesi,

Kanuna aykırı olup, davalı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 12/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/37311 Karar : 2017/6625 Tarih : 7.06.2017

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Suça sürüklenen çocuğun mağdura ait bakkal dükkanından çaldığı suça konu sigara paketlerini olay yerinin karşısındaki apartmanın merdivenlerinin altına sakladıktan ve böylece kendi hakimiyet alanına geçirdikten sonra işyerine döndüğünde ihbar üzerine gelen polis ekibince yakalandığı ve hırsızlık suçunun tamamlandığının anlaşılması karşısında, tebliğnamedeki eylemin teşebbüs aşamasında kaldığı yönündeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiş; dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülemiştir. Ancak;

1)Suça sürüklenen çocuk için 5271 sayılı CMK.nun 150/2. maddesi uyarınca zorunlu olarak görevlendirilen müdafii, hükmün esasını oluşturan kısa kararın açıklandığı 21/11/2013 tarihli son oturumda hazır bulundurulmadan hüküm kurularak aynı Kanunun 188/1. maddesine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

2)Suç tarihi itibariyle 12-15 yaş grubunda olan suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK’nın 31/2. maddesi uyarınca işlediği fiilin hukukî anlam ve sonuçlarını algılayıp algılamadığı veya davranışlarını yönlendirme yeteneğinin yeterince gelişip gelişmediği hususunda işyeri dokunulmazlığını bozma suçu bakımından da uzman hekim raporu alınması gerektiği gözetilmeyerek sadece hırsızlık suçundan alınan rapor ile yetinilmesi,

3)Suça sürüklenen çocuğun mağdura ait bakkal dükkanından çaldığı suça konu sigara paketlerini olay yerinin karşısındaki apartmanın merdivenlerinin altına sakladıktan sonra işyerine döndüğü sırada ihbar üzerine gelen polis ekibince yakalandığında, diğer suça sürüklenen çocuk … ile birlikte işyerinden sigara paketleri çaldıklarını ikrar edip sakladıkları yeri gösterdikleri ve suça konu eşyaların mağdura iadesini sağladıklarının anlaşılması karşısında, suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168/1. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı kısmen istem gibi BOZULMASINA, 07/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1453 Karar : 2017/1381 Tarih : 25.04.2017

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Sanıklara verilen cezaların miktarına göre sanıklar … ve …’ in, sanık … müdafiinin duruşmalı inceleme taleplerinin CMK’nun 318. maddesi uyarınca REDDİNE karar verilmiş,

Sanık …, …, …, Habip Zümrüt hakkında ayrı ayrı mağdur …‘a yönelik kasten yaralama suçlarından kurulan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik kararlar itiraza tabi olduğundan inceleme dışı bırakılmış,

Sanık … müdafiinin bir haftalık yasal süre içinde verdiği süre tutum dilekçesinin içeriğine göre, hükümleri katılan sıfatıyla da temyiz ettiği anlaşılmakla, tebliğnamedeki bu yöndeki temyiz isteminin reddi düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Sanık … hakkında; kasten öldürmeye teşebbüs ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık, sanıklar …, …, …, … hakkında; kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;

CMK’nun 188/1. maddesi uyarınca alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan yargılanan sanıklar … ve …‘ün müdafilerinin duruşmada hazır bulunarak görevlerini yapmaya zorlanmaları, katılmadıkları oturumlardaki bilgi, belge ve işlemlere karşı savunma yapmaya davet edilmeleri, gerektiğinde CMK’nun 150/3. maddesi uyarınca yeniden zorunlu bir müdafii görevlendirilmesi yoluna gidilerek, savunmada oluşan boşluk ve kısıtlılığın giderilmesi gerektiğinin düşünülmeden, sanıkların müdafilerinin bulunmadığı oturumda esas hakkında mütalaa alınması ve sonraki celsede yokluklarında hüküm kurulması,

TCK’nun 53. maddesi yönünden, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren iptal kararı doğrultusunda yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanık … ve müdafii, sanık Habip, sanık …, sanık … müdafii ve katılan sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin CMUK’nun 321. maddesi uyarınca tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak BOZULMASINA, 25/04/2017 gününde oybirliği ile karar verildi.

25/04/2017 gününde verilen işbu karar Yargıtay Cumhuriyet Savcısı…‘nın huzurunda ve duruşmada savunmasını yapmış bulunan sanık … müdafii Avukatlar … ve …‘ün yokluklarında 27/04/2017 gününde usulen ve açık olarak anlatıldı.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1962 Karar : 2017/468 Tarih : 20.02.2017

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Hükümlü …‘ın yüzüne karşı 27.10.2014 tarihinde tefhim olunan hükme karşı hükümlünün CMUK’nun 310. maddesinde belirtilen bir haftalık yasal süreden sonra 01.12.2014 tarihinde yapmış olduğu temyiz talebinin reddine dair Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.12.2014 tarih ve 2014/1175 değişik iş sayılı ek kararında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, hükümlünün ek karara yönelik bir nedene dayanmayan temyiz talebinin reddiyle, ek kararın ONANMASINA, ancak hükümlü … hakkında içtimaya konu Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/89 esas ve 2008/110 karar sayılı dosyasında maktul …‘a yönelik kasten nitelikli öldürme suçundan kurulan hükmün ve bu hükme bağlı olarak yapılan içtimanın da re’sen temyize tabi kararlardan olması karşısında mahkemenin 27.10.2014 tarihli içtima kararının re`sen yapılan incelemesinde;

Hükümlünün içtimaya konu ilamlarının bir kısmının alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlar olmaları karşısında 5271 sayılı CMK’nun 150/3. maddesi uyarınca zorunlu müdafii görevlendirilmesi yoluna gidilmeden, müdafiinin yokluğunda hüküm kurulması suretiyle CMK`nun 150. ve 188/1. maddelerine aykırı hareket edilmesi,

Bozmayı gerektirmiş olup, re`sen yapılan incelemede sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu nedenle tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 20/02/2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/10659 Karar : 2017/418 Tarih : 8.02.2017

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Görevi kötüye kullanma suçundan şüpheli Avukat … hakkında son soruşturmanın açılması talebini kapsayan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10/11/2015 tarihli ve 2015/105457 soruşturma, 2015/35100 esas, 2015/3787 sayılı iddianame üzerine, son soruşturmanın açılmamasına dair Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesinin 24/12/2015 tarihli ve 2015/496 esas, 2015/241 sayılı kararının;

Dosya kapsamına göre, suç tarihinde İstanbul Barosunda kayıtlı Avukat …‘ın, mala zarar verme, nitelikli hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlal etme suçlarından İstanbul 1. Çocuk Mahkemesinin 2012/188 esas sayısına kayden görülen kamu davasında yargılanan suça sürüklenen çocuklar … ve …‘e 15/06/2012 tarihinde İstanbul Barosu Başkanlığınca 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 150/1. maddesi uyarınca müdafi tayin edildiği, aynı Kanun’un 188/1. maddesi gereğince de zorunlu müdafiliğin kabul edildiği durumlarda müdafiîn tüm oturumlara katılma zorunluluğu olduğu ve duruşma gününden haberdar olduğu hâlde, bahse konu davanın 13/03/2013, 20/03/2013, 02/07/2013, 14/11/2013, 09/04/2014, 30/09/2014 ve 02/10/2014 tarihli oturumlarına kabul edilebilir bir mazereti olmaksızın katılmayarak yargılamanın uzamasına sebebiyet verdiği iddiasına ilişkin olarak son soruşturmanın açılmasını gerektirir suç şüphesi bulunduğu, suçun manevi unsuru olan kastın ve delillerin takdir ve değerlendirilmesinin son soruşturma aşamasında davayı görecek olan mahkemesine ait bulunduğu gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 15/11/2016 gün ve 94660652-105-34-4109-2016-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`ndan tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile Bakırköy 15. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24/12/2015 tarihli ve 2015/496 esas, 2015/241 sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`na TEVDİİNE, 08/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/10294 Karar : 2017/205 Tarih : 18.01.2017

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Zimmet suçundan sanık …‘nun, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 247/1, 43, 249, 248/1 ve 62. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu`nun 231. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/12/2015 tarihli ve 2015/216 esas, 2015/471 sayılı kararının;

Sanık hakkında hükmolunacak cezanın belirlenmesi sırasında 5237 sayılı Kanun’un 61/5. maddesi gereğince sırasıyla anılan Kanun`un 247/1, 249, 43 ve 248. maddeleri doğrultusunda uygulama yapılması gerektiğinin gözetilmemesinde isabet görülmemiş ise de, hükmolunacak cezanın değişmeyecek olması karşısında sonucu bakımından anılan husus kanun yararına bozma başvurusuna konu edilmeyerek yapılan incelemede,

Sanık …‘na isnat edilen ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun gerektirdiği cezanın alt sınırının beş yıl olduğu nazara alındığında, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 150/3. maddesi uyarınca sanığa zorunlu müdafii tayin edilip, hükmün tefhim edildiği 02/12/2015 tarihli oturumda zorunlu müdafiîn hazır bulundurularak karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, 5271 sayılı Kanun`un 151/1, 188/1 ve 289/1-e. maddelerine aykırı davranılmak suretiyle sanığın savunma hakkının kısıtlanmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 29/10/2016 gün ve 94660652-105-38-11885-2016-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Sanık …’na isnat edilen ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun gerektirdiği cezanın alt sınırının beş yıl olduğu, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 150/3. maddesinde ise alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada zorunlu müdafii görevlendirilmesi gerektiğinin düzenlendiği anlaşılmakla, Kayseri 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/12/2015 tarihli ve 2015/216 Esas, 2015/471 sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 18/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10069 Karar : 2016/1479 Tarih : 10.02.2016

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, kararların nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Suça sürüklenen çocuklar..’ın hükmün tefhim edildiği son oturumda onsekiz yaşlarını doldurmadıkları halde müdafii bulundurulmadan mahkumiyetlerine karar verilmek suretiyle CMK`nın 150/2 ve 188/1. maddelerine aykırı davranılması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar .. müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı isteme aykırı olarak ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6149 Karar : 2015/6568 Tarih : 12.11.2015

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

1- Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildikten sonra denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işleyen sanık hakkında, CMK`nın 231/11, 223/1, 33, 182 ve 188. maddeleri gereğince duruşma açılıp, sanığın duruşmaya davet edilerek hükmün de duruşmada açıklanması gerektiği gözetilmeden, Eskişehir 6. Sulh Ceza Mahkemesinin ihbarı üzerine dosyanın ele alınarak duruşma açmaksızın evrak üzerinden karar verilmesi,

2- Her ne kadar gerekçeli kararda, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın kaldırılma ve hükmün açıklanma nedenleri belirtilmiş ise de; mahkumiyet hükümlerinin kanuni gerekçelerinin gösterilmediği, bu bağlamda; mahkeme kararlarının Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde açık olması ve Yargıtay’ın bu işlevini yerine getirmesi için kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre mahkemenin ulaştığı sonuçların iddia, savunma ve dosyadaki diğer belgelere göre sanığa isnat edilen ve suç oluşturduğu kabul edilen eylemin karar yerinde gösterilmesi ve bu hususun gerekçeye yansıtılması gerektiği gözetilmeden, gerekçeden yoksun şekilde mahkumiyet hükmü kurulması suretiyle, Anayasa’nın 141, CMK`nın 34 ve 230. maddelerine muhalefet edilmesi,

3-Sanık hakkında CMK 231/11 maddesi gereğince açıklanan hükmün yeniden kurulması gerekirken, önceki hükmün “aynen infazına” denilmek suretiyle infaza elverişli hüküm kurulmaması,

Bozmayı gerektirmiş,sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün öncelikle bu nedenlerle, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`un 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4228 Karar : 2015/5382 Tarih : 10.11.2015

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

İçtimaya konu hükümlerin alt sınırı 5 yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlara ilişkin olduğunun anlaşılması karşısında;

CMUK’nun 188/1.maddesi uyarınca hükmün verildiği 02.10.2013 tarihli duruşmaya gelmeyen hükümlü müdafiinin duruşmada hazır bulunarak görevini yapmaya zorlanması, katılmadığı oturumlardaki bilgi, belge ve işlemlere karşı savunma yapmaya davet edilmesi, gerektiğinde CMK’nun 150/3.maddesi uyarınca başka bir zorunlu müdafii görevlendirilmesi yoluna gidilerek savunmada oluşan boşluk ve kısıtlılığın giderilmesi gerektiği gözetilmeden; müdafiinin hazır olmadığı oturumda hüküm kurulması suretiyle CMK`nun 150/3 ve 188/1. maddelerine muhalefet edilmesi,

Usule aykırı olup, hükümlü ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, diğer yönleri incelenmeyen hükmün ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/11474 Karar: 2017/3235 Tarih: 26.09.2017

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

KARAR : Hükmedilen cezanın miktarına göre duruşmalı inceleme olanağı bulunmadığından sanıklar …, …, …, …, …, … savunmanlarının duruşmalı inceleme istemlerinin 5320 Sayılı Kanun’un …maddesi yollamasıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 318, 421. maddeleri gereğince REDDİNE,

I-)Sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan beraat hükmünün temyiz incelemesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; katılanlar … ve … vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

II-)Sanıklar hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde;

a-)Sanıklar … ve …‘a yüklenen yağma eylemi için kanun maddesinde öngörülen cezanın alt sınırına göre, hükmün açıklandığı oturumda 5271 Sayılı CMK’nın 150/3,, 188/1. maddeleri uyarınca sanık müdafileri hazır bulundurulmadan hükümlülüklerine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

b-)Sanıklar …, …, …, …, …, …, … yönünden incelemeye gelince;

Katılan …‘un beyanlarında özetle; … kuyumculuğun sahibi olduğunu olay tarihinde … Kuyumculuk adlı işyerindeki altın ve pırlantaların tamamının ticari alışverişinin bulunmadığı sanıklar …, … ve … tarafından yağmalandığını, ayrıca kardeşi ve çalışanı katılan …‘ya zorla senetler imzalatarak elinden aldıklarını, bütün bunları …‘dan öğrendiğini, gerçekte olayların nasıl meydana geldiğini görmediğini, dükkanındaki 33.000.-Dolar değerindeki pırlanta dışında alınan diğer malların tamamının kendisine ait olduğunu ileri sürüp buna yönelik bir kısım mallara dair fatura örnekleri sunduğu,

Katılan …‘un beyanlarında özetle; ağabeyi M. ile birlikte çalışmaya başlamadan önce kendisinin ayrı bir kuyumcu dükkanı olduğunu, o dükkanda sadece sanık …‘den 2 yıldır mal aldığını, bu süre zarfında ödemelerini düzenli yaptığını, olay tarihinde ise ağabeyi M.’e ait … Kuyumculuk adlı işyerinin sadece işletmecisi olduğunu, ağabeyi M.’ün dükkanına sanık …‘ten kendi dükkanı için aldığı 33.000.-Dolar değerinde pırlanta getirip, altın getirmediğini, söz konusu pırlantaların adı geçene iade edileceğini, olay günü bahse konu pırlantaları çalışanına toplatıp sanık …‘nin çalışanı sanık …‘e verildiğini, sanıkların aldığı altınların ise faturalı olup, sanıklar ile bir ilgisinin bulunmadığını, sanıkların bahsi geçen 33.000.-Dolar’lık pırlanta haricinde fazladan muhtelif altın ve 80.000.-Dolarlık pırlanta aldıklarını, ayrıca tehditle 14.000.-TL ve 31.000.-TL’lik 2 adet senet imzalattıklarını, sanıklar … ve …‘ın da “14 ayar altınları da alacağız” demeleri üzerine altınların ödemelerinde hiçbir sorunu olmadığı gibi bu altınların ağabeyine ait … Kuyumculuk dükkanında olmadığını, kendisine ait diğer dükkanda olduğunu, bu sebeple iade edemeyeceğini söylemesine karşın katılan …‘ün dükkanındaki altınları sanıkların aldığını ileri sürdüğü,

Katılan …‘un beyanlarında özetle; Katılan …‘a ait kuyumcu dükkanında işçi olarak çalıştığını dükkandaki malların ise toptan elden çıkartılması, eritilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını, olay günü ilk önce sanıklardan İ., M., H. ve A.’ın birlikte geldikleri, içlerinden sanık …‘in, …‘dan daha önce satmış oldukları pırlantaları istediğini, …‘un talimatı üzerine pırlantaları tek tek sayıp sanık …‘e teslim ettiğini, daha sonra diğer sanıkların da dükkana geldiklerini ve mallarını almak istediklerini, veremeyeceklerini söylediklerinde “sizleri öldürürüz, altınlarımızı verin, siz bizim kim olduğumuzu bilmiyorsunuz” dediklerini, sanıklardan …‘ün elini masaya vurup tehdit ettiğini, akabinde de terazi kefesini kendisinin üzerine attığını, bu sırada dükkan komşuları ve jandarmanın dükkana geldiğini, sanıklar ile dükkan sahibi ve patronu katılan … ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmayıp, mal alımının söz konusu olmadığını, sadece sanık …‘den alınan pırlantanın teslim edildiğini, sanıkların dükkandan aldığı altınların patronunun iş yaptığı Altınkale ve Altınbüken firmalarına ait fatura karşılığında alınan altınlar olduğunu beyan ettiği,

Sanıkların aşamalardaki savunmalarında özetle; toptancı diye isimlendirilen altın ve pırlanta tedarikçisi olup, katılanlara konsinye altın ve pırlanta verdiklerini, konsinye ismiyle anılan alış verişe göre, toptancının önce altın ve pırlantayı verip, satış sonrası kuyumcunun borcunu ödediğini, kuyum piyasasında belgeli alışverişin olağan olmadığını, toptancılar tarafından kuyumculara altının “konsinye” yani satıldığında bedeli ödenmek üzere verildiğini, altın piyasasında uygulama ve teamülün bu şekilde olduğunu, kendilerinin de yıllardır bu şekilde çalıştıklarını ve müşterilerini yakınen takip ettiklerini, mal tesliminden sonra belirli aralıklarla toptancı veya elemanlarının müşterileri olan dükkanları dolaşarak satılan malların parasını tahsil ettiklerini ve yeni mal verdiklerini, sezon sonunda kesin hesap çıkarıldığını ve satılmayan malların iade edildiğini, ödenmeyen bir satış var ise bunlar içinde borç senedi verildiğini, katılanların bedelsiz olarak “konsinye” aldıkları malları normalde kar payı koyduktan sonra perakende satış yerine toptan fiyatına ellerinden çıkardıklarının duyumu üzerine verdikleri malları parasını alamayacakları ve/veya mallarını koruyamayacakları kaygısıyla altın ve pırlantayı geri istediklerini, malın iade edilmemesi üzerine olay günü iadenin sağlanması için birlikte … kuyumculuğa gittiklerini, kendi vermiş oldukları malların hesabını yaparak, tartarak ve sayarak katılan …‘nın rızasıyla geri aldıklarını, geri kalan alacakları için ise senet düzenlendiğini, şikayetin yapıldığı 02.07.2008 tarihine kadar da yüz yüze görüşmelerin devam ettiğini, katılanlar vekili tarafından Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2008/36408 Sayılı soruşturma dosyasına sunulan 23.07.2008 tarihli dilekçede, katılan …‘nın sanık …‘ten (açık hesap) ziynet eşyası aldığı, bu tür alışverişlerde fatura ve yazılı belge kullanılmadığını açıklayıp iddialarının bir ölçüde doğrulandığını savundukları,

Tanık T. K.’nin beyanında özetle; kuyum toptancılığı yaptığını, olay tarihinden önce kendisinin fatura karşılığında …‘a satmış olduğu altınları olaydan bir gün önce …-Finike tarafına geçerken katılan …‘un dükkanının vitrininde gördüğünü ancak ertesi gün bu altınların vitrinde olmadığını daha doğrusu katılan …‘un dükkanında hiç altın olmadığını,

Katılan …‘a sorduğunda herhangi bir durumun olmadığını ancak akşam saatlerinde gelip altınları toplandıklarını anlattığını, söz konusu dükkanın …‘a ait olduğunu ancak … dükkanla ilgilenmediği için dükkanla ilgilenen kişinin … olup mal alışverişlerinin … tarafından yapıldığını, pırlanta alım satımlarında senet düzenlendiğini, altın alım satımında ise senet düzenlenmediği,

Katılan …‘a sattığı pırlanta karşılığında aldığı 30.000.- Dolar meblağlı senedi olaydan 15-20 gün kadar önce kuyum sektöründe toptancılık yapan …‘nun bakmak istediğini söyleyerek kendisinden aldığını, daha sonra istemesine rağmen söz konusu senedi geri iade etmediği yönünde açıklamalarda bulunduğu,

Tanık …‘ın 03.07.2008 tarihli jandarmada alınan beyanında özetle; 29.06.2008 günü işyerinde iken yan komşusu olan ve işletmeciliğini …‘un yaptığı kuyumcu dükkanından “sinkaf ederim, döverim” gibi bağırma ve tehdit sesleri duyması üzerine bu dükkana girdiğinde 8-9 kişi olduğunu gördüğünü, bunlardan Z. isimli şahsı tanıdığını, “ne bağırıyorsunuz burada, millet var esnaf, yatan uyuyan var” şeklinde sözler söylemesi üzerine “herhangi bir şey yok” dediklerini ve ismini bilmediği bir şahsın kendisini dışarı çıkarıp “bu bizim alacak verecek meselemiz” dediğini, bu şahısla dışarıda kaldığını, diğerlerinin ise içeride bekleyerek kuyumcu dükkanının kapısını kapattıklarını, dükkanına gidip yattığını, altın alınması veya senet imzalatılması olayını görmediğini,

Mahkemedeki beyanında ise özetle; olay tarihinde geceleyin katılanın dükkanından bağırma sesleri gelince ne olduğunu sormak üzere kuyumcu dükkanına girdiğini, “niye gürültü yapıyorsunuz” diye sorduğunda sanık …‘in “alacak verecek meselesi seni ilgilendiren bir şey yok” demesi üzerine dükkandan kendi istemi ile çıkarak sanık … ile dışarıda biraz sohbet edip ayrıldığını, altınların alınması veya tehdit, senet imzalatma olayını görmediğini, kendi dükkanında iken sinkaf ederim, döverim şeklinde tehdit sözleri duymadığını, söylediği,

Tanık …‘in 02.07.2008 günü jandarmada alınan beyanında özetle; olay günü 22.30 sıralarında kendi dükkanında iken 4-5 şahsın… kuyumculuk önünde toplandıklarını gördüğünü, fakat bu dükkana gitmediğini, bu şahıslardan M. Z.’i tanıdığını selamlaştıklarını, …‘in dükkanının önüne gelerek kendisine M. ile hesap görmeye geldiklerini söylediğini, “bu kadar kişiyle mi hesap görmeye geldiniz” deyince, “fazla kurcalama karışma yoksa aradan sende kaynarsın” şeklinde cevap verildiğini, gecenin ilerleyen saatlerine kadar bu işyerinde kalan 9-10 kişinin ellerinde çantalarla… kuyumculuktan çıkıp arabalarla ayrıldıklarını,

Mahkemedeki beyanında ise özetle; olay tarihinde …‘da esnaflık yaptığını, kuyumculuğunu …‘un yaptığı işyerinin dükkanına komşu olduğunu, olayı görmeyip sadece kuyumcuya gelen kişilerden birisini … vasıtasıyla önceden tanıdığını, bu kişinin sürekli olarak kuyumcuya gelip gittiğini, olay günü kuyumcuda bir hareketlilik olup çok sayıda girip çıkan insan olduğunu, bu şahsen tanıdığı kişinin kendi dükkanına gelerek hal hatır sorduklarını, kuyumcudaki hareketliliği sorduğunda “hayır birşey yok siz karışmayın dediğini” beyan ettiği,

Bir kısım sanık vekilleri tarafından temyiz aşamasında; olay sebebiyle katılan … tarafından 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/28 Esas sayılı dosyası ile sanıklar aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açıldığı belirtilerek bu davaya dair 05.03.2014 tarihli duruşma zaptı ile Asliye Hukuk Mahkemesince Ticaret Odası ve Kuyumcular Odasından istenilen yazı örneklerini sundukları, buna göre Kuyumcular Esnaf ve Sanatkarlar Odası’nın 18.12.2013 günlü, 2013/278 Sayılı yazısında; “…Kuyumculuk sektöründe toptancı ve esnafın karşılıklı anlaşarak konsinye mal alışverişleri bulunmaktadır. Bu tarz ticari alışverişlerde yasalar gereği konsinye satış irsaliyesinin düzenlenmesi ve karşılıklı konsinye satış sözleşmesinin yapılması gerekmektedir. İlgili sözleşmeye dayalı konsinye ürünlerden satılan malın aynı gün içerisinde tedarikçi firmaya haber verilerek fatura edilmesi gerekmektedir. Sektörümüzde karşılıklı anlaşarak yasal çalışma çerçevesi dışında hareket edip herhangi bir sözleşme ya da irsaliye kesmeksizin açık hesap şeklinde çalışma yapan firmalarda bulunabilmektedir” denildiği,

Dosya içeriğindeki jandarma görevlileri tarafından düzenlenen 28.06.2008 tarihli tutanakta; 28.06.2008 günü saat 01.30 sıralarında jandarmanın önleyici hizmet devriyesi sırasında kontrol amaçlı olarak … Kuyumculuğa girildiğinde katılanlar … ve …‘un içerideki şahısların toptancıları olduğunu, işle ilgili olarak konuştuklarını ve herhangi bir sorun olmadığını beyan ettiklerinin belirtildiği,

Dosyada bulunan jandarma görevlileri tarafından düzenlenen 28.06.2008 günü … kuyumculuk kamera kayıt görüntüsü inceleme tutanakları, 28.06.2008 günü Has kuyumculuk kamera kayıt görüntüleri inceleme tutanağı, 01.07.2008 günü B… kuyumculuk kamera kayıt görüntüleri inceleme tutanağı ile Mahkemece düzenlenen 15.06.2012 tarihli CD inceleme tutanağı ile dosya değerlendirildiğinde;

Ceza yargılamasının amacı usul kurallarının öngördüğü ilke doğrultusunda somut gerçeğin her türlü kuşkudan uzak bir biçimde kesin olarak saptanmasıdır. Ceza Muhakemesi Kanunu adil, etkili ve hukuka uygun bir yargılama ile maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlamaktadır. Hüküm kesinleşinceye kadar inceleme olanağı bulunan kanıtların ele alınıp değerlendirilmesi yani yasal kanıt ve belgelerin araştırılıp, temin edilip, iddia, savunma ve tüm delillerin değerlendirilerek tartışılması zorunludur.

Hal böyle olunca;

1-) Katılan …‘un olay tarihinden önce kendisine ait olup kapattığı kuyumcu dükkanının adı, anılan işletmenin aktif faaliyetinin kapsadığı dönem ile bu işletmeye ait varsa defter kayıt ve belgeler re’sen araştırılıp, işletmeye altın ve/veya pırlanta satan toptancı ve/veya esnafın kimler olduğu saptanıp gereğinde andlı beyanları alınıp,

2-) Katılan …‘un dükkanındaki 33.000.- Dolar değerindeki pırlanta haricindeki malların kendisine ait olduğunu ileri sürüp bir kısım mallara dair fatura örnekleri sunduğu dikkate alındığında, bu faturalar geriye dönük zincirleme olarak incelenip, malları aldığı ileri sürülen işletme sahipleri belirlenip gereğinde beyanları alınıp; tanık …‘nin katılan …‘a yaptığı altın satışına dair fatura ve belgeler ile katılan …‘in beyanında geçen …-… firmalarının olay tarihi itibariyle sahipleri saptanıp, katılan …‘a herhangi bir mal satımı olup olmadığı buna dair varsa belgeler resen araştırılıp saptandıktan sonra olay günü katılan …‘a ait işletmedeki aktif ile bu malların uyumlu olup olmadığı ve …‘daki kuyumculuk sektöründe “konsinye” mal (altın, pırlanta vs.) alım satım usulü resen sorulup gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılarak sanıkların alacaklarından daha fazla yani katılanların borcunu aşan bir miktarda mal ve senet alımı olup olmadığı belirlenip sonucuna göre delillerin bir bütün halinde takdiri gerektiği düşünülmeden, eksik soruşturmayla yetinilip yazılı şekilde hüküm kurulması,

3-) 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140- 2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması sebebiyle karar yerinde yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanı ile sanıklar …, …, …, …, …, …, … ve … savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, tebliğnameye kısmen uygun olarak … ve … açısından diğer yönleri incelenmeyen, diğer sanıklar yönünden esastan incelenen hükmün açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, 26.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/961 Karar: 2017/2653 Tarih: 12.07.2017

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

KARAR : 1- ) Sanıklar … ve … hakkında; suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan mahkemece 04.05.2010 tarihinde verilen hükümler temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden, sanıklar hakkında bu suçtan yeniden kurulan hükümler hukuki değerden yoksun olduğundan; sanıkların bu hükümlere yönelik temyiz isteğinin 317. maddesi uyarınca REDDİNE karar verilmiştir.

2- ) Sanık … hakkında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma, …‘ya yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs, … ve …‘ya yönelik tehdit, sanık … hakkında; suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma, suça sürüklenen çocuk … hakkında; …‘ya yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs suçlarından kurulan hükümlerle ilgili olarak; sanıklar hakkında 58/9. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına hükmedilmemiş ise de, bu hususun infaz aşamasında dikkate alınması mümkün görülmüştür.

3- ) Sanık … ve … hakkında; mağdur …‘i tehdit suçundan kurulan hüküm fıkrasında mağdur …‘in ismi yanında yağmaya teşebbüs suçunun mağduru olan …‘nın isminin de yazılması maddi yazım hatası olarak değerlendirilmiştir.

4- ) Suça sürüklenen çocuk …‘in, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, …‘yı tehdit, …, …, …,… ( … ) ve …‘e fuhuş yaptırma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile ilgili olarak;

Suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı bulunan ve 16.07.2006 tarihinde işlediği iddia olunan suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, fuhuş yaptırma ve 20.05.2006 tarihinde işlediği iddia olunan tehdit suçlarının öngörülen cezasının üst sınırına göre 66 ve göre belirlenen ve suçların işlendiği tarihte işlemeye başlayan 7 yıl 12 aylık dava zamanaşımı süresinin karar tarihinden önce suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve fuhuş yaptırma suçları yönünden 16.07.2014, tehdit suçu yönünden 20.06.2014 tarihlerinde dolduğu anlaşılmakla, bu suçlardan açılan kamu davalarının dava zamanaşımı sebebiyle düşmesine kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafiinin ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle, suça sürüklenen çocuk hakkında; suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, fuhuş yaptırma ve tehdit suçlarından kurulan hükümlerin bu sebeple tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, ancak bozma nedeni yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak suça sürüklenen çocuk hakkında; suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, fuhuş yaptırma ve tehdit suçlarından açılan kamu davalarının gerçekleşen dava zamanaşımı sebebiyle 66 /1-e, ile 223/8. maddesi uyarınca DÜŞMESİNE,

5- ) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, …‘ya yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs, … ve …‘ya yönelik tehdit, mağdurlar …, …, … ve …‘e örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, mağdurlar …, …, … ve …‘e örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ün suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, mağdurlar …, …, …, … ( … ) ve …‘e örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, 6136 Sayılı Kanuna muhalefet, sanık …‘ın, …, …, …‘a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘un, mağdurlar …, …, … ve …‘e örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, suça sürüklenen çocuk …‘in …‘ya yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs, sanıklar …, …, …, …, … ve …‘ın, fuhuş yaptırma, sanık …‘in, fuhuş yaptırma ve 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçlarının niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri indirim sebebinin niteliği takdir kılınmış, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş yaptırma, sanıklar …, …, …, …‘in, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, fuhuş yaptırma, sanıklar …, …, … ( … ), …, …, …‘ın suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme, fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme, sanık …‘nın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, çocuk …‘a fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, çocuk …‘a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, … ( … )’a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, … ( … )’a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ün, … ve …‘yı tehdit suçları ile ilgili olarak elde edilen delillerin mahkumiyete yeter nitelik ve derecede bulunmadığı takdir kılınarak sanıkların beraatlerine karar verilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri, düzeltme ve bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmediğinden, sanık … ve müdafiinin, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, tehdit, yağmaya teşebbüs ve örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma suçları yönünden sübuta, sanık … ve müdafiinin, eksik incelemeye, sübuta, lehe hükümlerin uygulanmadığına, sanık … ve müdafiinin, eksik incelemeye, sübuta, delillerin takdirinde hata edildiğine, lehe hükümlerin uygulanmadığına, sanık … ve müdafiinin, sübuta, sanık … müdafiinin, sübuta, sanık … müdafiinin sübuta, sanık … müdafiinin, sübuta, sanık …‘un, sübuta, sanık … müdafiinin, sübuta, sanık …‘un, sübuta, lehe hükümlerin uygulanmadığına yönelen, sanıklar … ve suça sürüklenen çocuk … müdafiinin, bir sebebe dayanmayan, Cumhuriyet savcısının, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘in, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ün, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım ve fuhuş yaptırma, sanık …‘in, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma ve fuhuş yaptırma, sanık …‘nın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, çocuk maktul …‘a karşı çocuğunun fuhuşuna aracılık etme, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım ve fuhuş yaptırma, sanık …‘nin, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım ve fuhuş yaptırma, sanık …‘un, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım ve fuhuş yaptırma, sanık …‘nun, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım ve fuhuş yaptırma, sanık …‘un, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım ve fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım ve fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım ve fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, çocuk …‘a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, mağdur ….’a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘in, mağdur …‘a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ın mağdur …‘a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ün, mağdur …‘yı tehdit suçları yönünden sübuta, sanık …‘in, mağdur …‘i tehdit suçundan da sorumlu tutulmasına, sanıklar …, … ve …‘ün, mağdur …‘ya karşı tehdit suçundan değil yağmaya teşebbüs suçundan cezalandırılmaları gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle;

A- ) Sanık … hakkında; suç işlemek amacıyla kurulmuş silahlı örgüte üye olma, sanık … hakkında; suç işlemek amacıyla kurulmuş silahlı örgüte üye olma ve mağdur … ( … )’a fuhuş yaptırma suçlarından tayin olunan temel cezadan, takdiri indirim sebebiyle 1/6 oranında indirim yapılması sırasında uygulama maddesinin gösterilmemesi yasaya aykırı ise de, bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanıklar hakkında bu suçlardan kurulan hüküm fıkralarında takdiri indirim sebebiyle yapılan uygulamanın bulunduğu bölümdeki “cezalarından” ibaresinden sonra gelmek üzere “ 62. maddesi uyarınca” ibaresinin eklenmesine karar verilmek suretiyle düzeltilen hükümler ile sanık …‘ün, 6136 Sayılı Kanuna muhalefet, sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, …‘ya yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs, … ve …‘ya yönelik tehdit, suça sürüklenen çocuk …‘in, …‘ya yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs, sanık …‘in 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçlarından kurulan mahkumiyet hükümleri ile sanık …‘ın, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş yaptırma, sanıklar …, …, …, …‘in, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, fuhuş yaptırma, sanıklar …, …, … ( … ), …, …, …‘ın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme, fuhuş yaptırma, sanık …‘ın suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme, sanık …‘nın, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma, çocuk …‘a fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, çocuk …‘a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, … ( … )’a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, … ( … )’a örgüt faaliyeti çerçevesinde fuhuş yaptırma, sanık …‘ün, … ve …‘yı tehdit suçlarından kurulan beraat hükümlerinin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B- ) Sanıklar …, …, … ve …‘un, mağdurlar …, …, … ve …‘e fuhuş yaptırma, sanık …‘ın, …, …, …‘a fuhuş yaptırma, sanıklar …, …, …, …, …, … ve …‘ın, fuhuş yaptırma suçları yönünden yapılan incelemede;

a- ) Sanıkların, mağdurlara yönelik fuhuş yaptırma eylemlerinin 220. maddesinin ı kapsamında, suç işlemek amacıyla kurulan örgütünün faaliyeti kapsamında işlendiği kabul edildiği halde, olayda aynı maddenin ının uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı tartışılmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması,

b- ) Sanıkların, eylemlerini örgüt faaliyeti kapsamında işledikleri kabul edildiği halde, 58/9. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmemesi,

c- ) Kabule göre; sanıklar hakkında tayin olunan temel cezadan, takdiri indirim sebebiyle 1/6 oranında indirim yapılması sırasında uygulama maddesinin gösterilmemesi suretiyle 232/6. maddesine aykırı davranılması,

C- ) Sanık … hakkında; suç işlemek amacıyla örgüt kurma, …‘ya yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs, mağdur …‘yı tehdit, çocuk …‘ı kasten öldürme, …‘ü kasten öldürme, …‘ü kasten öldürme, mağdurlar …, …, …, … ve… ( … )’a fuhuş yaptırma suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede;

Sanık …‘in, suç işlemek amacıyla örgüt kurma, fuhuş yaptırma ve tehdit suçları yanında alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren çocuğu kasten öldürmeye azmettirme, iki kişiyi kasten öldürmeye azmettirme ve nitelikli yağmaya teşebbüs suçlarından yargılandığından, 5271 Sayılı CMK’nun 188/1. maddesi uyarınca, hükmün verildiği 01.04.2016 tarihli duruşmaya gelmeyen sanık müdafilerinin duruşmada hazır bulunarak görevlerini yapmaya zorlanmaları, katılmadıkları oturumlardaki bilgi, belge ve işlemlere karşı savunma yapmaya davet edilmeleri, gerektiğinde aynı Kanunun 150/3. maddesi uyarınca başka bir zorunlu müdafii görevlendirilmesi yoluna gidilerek, savunmada oluşan boşluk ve kısıtlılığın giderilmesi gerektiği gözetilmeden, müdafiinin hazır bulunmadığı duruşmada, sanık hakkında hüküm kurulması suretiyle 5271 Sayılı CMK’nun 150/3, 188/1. maddelerine aykırı davranılması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

D- ) Sanık … hakkında öldürme suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede;

Sanıkların öldürme suçları ile ilgili olarak, gerekçeli kararın 91 ve 92. sayfalarındaki değerlendirme bölümünde “… ve …‘ün…. tarafından çok sayıda sık aralıklarla aranarak görüşme yaptıkları, ayrıca olay günü sanıklar ve maktulleri olay yerine götüren aracın şöförü olan … ile çok sayıda görüşmesinin olduğu tespit edilmiştir. Bu da alınan beyanlar ve elde edilen delillerden, olaya karıştığı tespit edilen …, … ve …‘nın birlikteliğini, suça beraber iştirak ettiklerini çok açık bir şekilde göstermektedir. Ayrıca bu görüşmeler olay öncesi, olay esnasında ve olay sonrası …‘le olayla ilgili bilgileri paylaştıklarını, … ve beraberinde … ilinde bulunan …‘ın olay akabinde bu şahıslarla çok sık görüşmeleri de olay yerinde bulunan, olaya katılan sanıklar …, … ve …‘ün olayın başından sonuna kadar … ve …‘ın bilgisi olduğuna dair beyanlarını da tam olarak doğrulamaktadır.

Gerekçeli kararın 93. sayfasında “…maktulleri öldüren …‘ün, yanında diğer sanıklar … ve … olmasa idi tek başına maktulleri bir arabaya bindirip, olay yerine götürüp, üçünü de peş peşe öldürmesi hayatın olağan akışına aykırıdır. Çünkü öncelikle maktuller muhtemelen… ile aynı araca binerek olay yerine gelmezlerdi ve gelseler bile sanık …‘in, ilk ateş etmesinden sonra ateş edilen şahıstan başka iki kişinin kendilerine de ateş edilmesini engellemek amacıyla …‘e müdahale etmeleri ya da olay yerinden kaçmaya çalışmaları halinde, sanık …‘in, diğer şahısları çok rahat bir şekilde silahla vurması zor bir ihtimaldir. Yani ilk ateşten sonra vurulan dışındaki iki kişinin kurtulmak için bir çaba sarfedecekleri muhakkaktır. Ancak; olayda böyle bir şey olmadığı ve hiçbir dirençle karşılaşmadan, …‘ün üç kişiyi de öldürdüğü ve her üç maktulün de cesetlerinin ya yana olmasından açıkça anlaşılmaktadır. Bu da maktullerin İ.’in, yanında bulunan diğer iki sanığında kendilerine müdahale edeceği korkusuyla kurtulmaya yönelik bir eylemde bulunmadıklarını göstermektedir. Bu da her üç sanığın da maktuler üzerinde müşterek hakimiyet kurduklarının açık delilidir.” şeklindeki kabul ve değerlendirmelerde sanık …‘in, diğer sanıklarla birlikte hareket edip, olay öncesi ve olay sırasındaki hareketleriyle fiil üzerinde hakimiyet kurduğu, sanık …‘in öldürme eylemlerini gerçekleştirmesine katkıda bulunduğu, maktullerin öldürülmesi olayına katıldığı açıklandıktan sonra bu kabul ve değerlendirmelerle çelişir şekilde 94. sayfada sanık … yönünden başlığı altındaki bölümde “…maktullerin öldürülmesi sırasında veya öncesinde sanıklar İlker ( Sanık … olmalıydı ) ve… ile fikir ve eylem birliği içerisinde hareket ettiğine dair …‘in, çelişkili beyanları dışında delil bulunmadığı kabul edilerek, müsnet suçlardan sanık …‘in beraatine karar verilmiştir” denilerek gerekçede zaafiyete ve çelişkiye neden olunması,

E- ) Sanıklar …, …, …, … ve … hakkında; suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olma suçundan kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede;

a- ) Müşteri bulmak ve yer temin etmek suretiyle fuhuşa aracılık ettikleri ve karşılığında para aldıkları kabul edilen sanıkların, örgüt adına suç işleyen kişi ya da bilerek ve isteyerek örgüte yardım eden kişi olarak değilde doğrudan örgüt üyesi olduklarını, fuhuş yaptırmak amacıyla kurulan örgütle organik bağ içine girip örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduklarını kabule götüren iletişim tespit tutanakları dışındaki delillerin ne olduğu denetime imkan verecek şekilde somut olarak gösterilip, tartışılmaksızın yetersiz gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

b- ) Kabule göre; sanıklar hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçundan tayin olunan temel cezadan, takdiri indirim sebebiyle 1/6 oranında indirim yapılması sırasında uygulama maddesinin gösterilmemesi suretiyle 232/6. maddesine aykırı davranılması,

Sanıklar hakkında 58/9. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasının gerekip gerekmediğinin karar yerinde tartışılmaması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanıklar …, …, …, … ile bu sanıklar müdafilerinin, sanık …‘in, sanık …,…, …, …, … müdafilerinin, sanıklar … ve … ile Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle, sanıklar hakkında kurulan hükümlerin bu nedenlerle, sanıklar …, … ve … hakkında; öldürme suçlarından kurulan hükümlerin ise irtibat nedeniyle, kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 12.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2595 Karar: 2016/4329 Tarih: 19.12.2016

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

KARAR : 1-)a-) Mahkemenin 24.02.2011 tarih 2012/340 esas 2014/281 Sayılı Kararı ile verilen sanıkların, mağdura yönelik nitelikli öldürmeye teşebbüs suçlarından beraatlerine, diğer sanıklar hakkında 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan açılan davaların düşürülmesine dair hükümler temyiz edilmeksizin kesinleştiğinden, mahkemece 14.10.2014 tarihinde bu suçlardan kurulan hükümler yok hükmünde kabul edilerek inceleme dışı bırakılmıştır.

b-) Sanık müdafiinin yasal süresinden sonra yaptığı duruşmalı inceleme isteminin 318. maddesi gereğince REDDİNE karar verilmiştir.

2-) Temyizin kapsamına göre; sanıklar, maktulü nitelikli öldürme ve mağdurunitelikli öldürmeye teşebbüs suçlarından mahkumiyetlerine, mağduru nitelikli öldürmeye teşebbüs suçundan beraatlerine, sanığın, maktulü nitelikli öldürme, mağdurlar nitelikli öldürmeye teşebbüs suçlarından mahkumiyetine, mağduru nitelikli öldürmeye teşebbüs suçundan beraatine, sanığın, maktulu nitelikli öldürme, mağdurları nitelikli öldürmeye teşebbüs suçlarından beraatine dair kurulan hükümler ile sınırlı olarak yapılan incelenmesinde;

a-) Gelmeyen sanıklar ve müdafilerinin duruşmada hazır bulunarak görevlerini yapmaya zorlanmaları, katılmadıkları oturumlardaki bilgi, belge ve işlemlere karşı savunma yapmaya davet edilmeleri, gerektiğinde 150/3. maddesi uyarınca sanıklara zorunlu birer müdafii görevlendirilmesi yoluna gidilerek, savunmalarında oluşan boşluk ve kısıtlılığın giderilmesi gerektiği düşünülmeksizin, müdafilerinin yokluğunda yargılamaya devam edilerek esas hakkında mütalaanın verilmesi ve son hükmün kurulması suretiyle 5271 Sayılı CMK’nun 188/1. maddesine aykırı davranılması,

b-) 21.02.2013 tarihli celsede sanığın müdafiliğini üstlenen avukatın, 18.07.2013 ve sonraki celselerde sanığın müdafiliğini üstlenip bu sanık adına hükmü temyiz ettiği anlaşıldığından, Dairemizin bozma ilamını da etkisiz kılacak şekilde sanıkların savunmalarının ayrı ayrı müdafiler yerine aynı müdafii tarafından yapılması suretiyle 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 38/1. ve 5271 Sayılı l52. maddelerine aykırı davranılması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanıklar müdafilerinin ve katılanlar vekilinin temyiz itirazlarının bu itibarla kabulüyle sanıklar hakkında kurulan hükümlerin bu nedenlerle, diğer sanıklar hakkında kurulan hükümlerin ise bağlantı sebebiyle sair yönleri incelenmeksizin 321. maddesi uyarınca tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 19.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/284 Karar: 2016/5090 Tarih: 11.10.2016

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

KARAR : 1- ) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ;

Sanık müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına dair isteğinin süresinden sonra olması ve hükmedilen cezanın süresi dikkate alınarak, 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 318. ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 299. maddeleri uyarınca reddine karar verilerek, duruşmasız olarak inceleme yapılmıştır.

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, aşağıda belirtilenler dışında yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- )Hükümlerden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi sebebiyle bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

2- ) Suçtan elde edildiği anlaşılan paranın TCK’nın 55/1. madde ve fıkrası uyarınca müsaderesi yerine, TCK’nın 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi, tanık …‘ın verdiği uyuşturucu karşılığı olan 10 TL dışında suçtan elde edildiği kesin olarak ispat edilemeyen adli emanetin 2014/9265 sırasında kayıtlı paranın tamamının müsadere edilmiş olması,

3- ) Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suç konusu maddeden alınan şahit numunenin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükümlerin CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu durumun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi ve eksikliğin giderilmesi mümkün bulunduğundan;

1- )TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan durumuna göre, sanıklar hakkında, TCK’nın 53. maddesinin 1, 2. fıkralar 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin yazılması,

2- ) Hüküm fıkrasının müsadereye dair 8. fıkrasında “Kabul edilen” ibaresinden sonra gelmek üzere “10 TL nin” aynı fıkrada bulunan”54” ibaresinin çıkarılarak yerine “55/1” ibaresinin yazılması, “Müsadere” ibaresinden sonra gelmek üzere “1075 TL nin sahibine iadesine” ibarelerinin eklenmesi,

3- ) Hüküm fıkrasının müsadereye dair 9. bölümünde yer alan “uyuşturucu maddelerin” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve … Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nce suç konusu maddeden alınan şahit numunenin” ibaresinin eklenmesi suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, hükmolunan ceza miktarı ile tutuklu kalınan süre göz önüne alınarak sanığın salıverilme talebinin reddine,

2- ) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ;

CMK’nın 150. maddesiCMK’nın 150. maddesi hükmüne göre sanığa atılı suçla ilgili hapis cezasının alt sınırına göre CMK’nın 150/3, 188/1. maddelerine aykırı olarak müdafii son duruşmada hazır edilmeyerek savunma hakkının kısıtlanması suretiyle hüküm kurulması,

Kanuna aykırı sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde görüldüğünden diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA,

3- ) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde ;

6.Ağır Ceza Mahkemesi’nde hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan kamu davası süren sanık hakkında mahkemesince 15.12.2014 tarihinde tensiben tutuklanmak üzere yakalama emri çıkarıldığı, CMK’nın 196/2 maddesi uyarınca istinabe yasağı bulunan suçun yargılaması esnasında sanığın yargılamayı yapan 6. Ağır Ceza Mahkemesi’ne çıkarılarak iddianame ve ekleri okunmak suretiyle sorgusunun yapılması gerektiği halde 04.01.2015 tarihinde 4.Ağır Ceza Mahkemesi’ne sevk edilerek iddianame ve ekleri okunmaksızın sorgusunun yapıldığı anlaşılmakla,

5271 Sayılı CMK’nın 147., 191., 196/2 maddeleri5271 Sayılı CMK’nın 147., 191. ve 196/2 maddeleri uyarınca mahkemesince sanığa iddianame okunup, sorgusu yapılmadan mahkûmiyetine karar vermek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

SONUÇ : Kanuna aykırı sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, suçun niteliği ile tutuklu kalınan süre, bozma sebebine, tutuklama koşullarında bir değişiklik bulunmamasına göre sanık hakkındaki salıverilme talebinin reddine, 11.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/9926 Karar: 2016/2647 Tarih: 17.03.2016

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

KARAR : Sanık … hakkında atılı suçlardan kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında mağdurelerin birden fazla fuhuş yapmasına aracılık etmesi eyleminin TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiğinin gözetilmemesi, yine mağdure … hakkındaki Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 27.10.2014 tarihli raporunda “Mahkemenizce cinsel saldırının gerçekleştiğinin sübutu ve tespiti halinde, ruh sağlığındaki mevcut bozulmanın cinsel saldırıya bağlı geliştiğinin kabulünün uygun olacağı…” şeklinde tespitin bulunduğunun anlaşılması karşısında, nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen cezada TCK’nın 102/5. maddesiyle arttırım yapılmayarak eksik ceza tayini karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Hükümlerden sonra Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 günlü, 29542 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu hususun yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümlerde yer alan TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümlerin çıkartılarak yerlerine “Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Sayılı iptal kararı da nazara alınmak kaydıyla sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarının uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

Sanık … hakkında müsnet suçlardan kurulan hükümlerin temyiz incelemesine gelince;

Sanığın üzerine atılı nitelikli cinsel saldırı suçunun düzenlendiği 5237 Sayılı TCK’nın 102/2. maddesinde öngörülen hapis cezasının alt sınırının beş yıldan fazla olması karşısında, 5271 Sayılı CMK’nın 150/3,, 150/2, 188/1. maddeleri uyarınca sanık müdafiin hazır bulunduğu celsede hüküm kurulması zorunlu olduğu halde, müdafiin yokluğunda hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

Kabule göre de;

Mağdure … hakkındaki Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 27.10.2014 tarihli raporunda “Mahkemenizce cinsel saldırının gerçekleştiğinin sübutu ve tespiti halinde, ruh sağlığındaki mevcut bozulmanın cinsel saldırıya bağlı geliştiğinin kabulünün uygun olacağı…” şeklinde tespitin bulunduğunun anlaşılması karşısında, sanık hakkında nitelikli cinsel saldırı suçundan verilen cezada TCK’nın 102/5. maddesiyle arttırım yapılmayarak eksik ceza tayini,

Sanığın tekerrüre esas alınan ilamının kaçak su kullanmakla ilgili hırsızlık suçundan verilen mahkûmiyet hükmü olması karşısında, 6352 Sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 2. maddesinin ikinci fıkrası ile getirilen düzenleme gereğince uyarlama yapılıp yapılmadığı araştırılmadan tekerrüre esas alınması,

Sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında mağdurelerin birden fazla fuhuş yapmasına aracılık etmesi eyleminin TCK’nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasını gerektirdiğinin gözetilmemesi,

Hükümlerden sonra Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 günlü, 29542 Sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan husus nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık … müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, ceza miktarları itibariyle kazanılmış hakkı saklı kalmak kaydıyla hükümlerin 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gözetilerek 1412 Sayılı CMUK’nın 321, 326. maddeleri gereğince BOZULMASINA, 17.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/30634 Karar: 2016/855 Tarih: 18.01.2016

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

KARAR : 1-) Sanık hakkında, kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Diğer yönleri incelenmeyen hükümde;

Yargılama konusu eylemin, 5237 Sayılı TCK’nin 86/1,, 86/3-e ve 87/2-b-son kapsamında kaldığı ve alt sınırı sekiz yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan olduğu, 5271 Sayılı CMK’nin 150/3. maddesi uyarınca alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmalarda müdafiinin bulunmaması halinde, istemi olmasa dahi sanığa zorunlu olarak müdafii görevlendirilmesi ve 5271 Sayılı CMK’nin 188/1. maddesi uyarınca da duruşmalarda müdafiinin hazır bulunması gerektiği gözetilmeden, yargılamaya devamla hüküm kurularak 5271 Sayılı CMK’nin 150/3,, 151/1, 188/1. maddeleri ile 1412 Sayılı 308/5. maddesine aykırı davranılmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

2-) Sanık hakkında, 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

a-) Sanığın, aynı iddanameye konu, aralarında hukuki kesinti oluşmadan birden fazla tabanca taşıması şeklindeki eyleminin tek bir suçu oluşturacağı ve kişilere karşı işlenen bazı suçlar açısından uygulanabilen 5237 Sayılı TCK’nin 43. maddesindeki zincirleme suç hükümlerinin 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçlarında uygulanamayacağı düşünülmeden 5237 Sayılı TCK’nin 43. maddesi uygulanmak suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,

b-) Anayasa Mahkemesi’nin 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas- 2015/85 karar sayılı kararı ile 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesindeki bazı hükümlerin iptal edilmesi sebebiyle 5237 Sayılı TCK’nin 53. maddesinde belirtilen hak yoksunlukları yönünden sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca kısmen istem gibi BOZULMASINA, 18.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2015/1-160 Karar : 2016/88 Tarih : 23.02.2016

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

…‘nu kasten öldürme suçundan TCK`nun 38/1 ve 37/1. maddeleri delaletiyle 82/1-a, 62, 53, 58 ve 63. maddeleri gereğince müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba,

Katılanlar … ve … ile mağdure …‘i olası kastla öldürme suçuna teşebbüsten TCK`nun 38/1 ve 37/1. maddeleri delaletiyle 81/1, 21/2, 35, 62, 53 ve 58. maddeleri gereğince üç kez 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine,

Sanık …`ın;

…‘nu kasten öldürme suçundan TCK`nun 37/1. maddesi delaletiyle 82/1-a, 62, 53, 58 ve 63. maddeleri gereğince müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba,

Katılanlar … ve … ile mağdure …‘i olası kastla öldürme suçuna teşebbüsten TCK`nun 37/1. maddesi delaletiyle 81/1, 21/2, 35, 62, 53 ve 58. maddeleri gereğince üç kez 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine,

6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan aynı kanunun 13/2 ve TCK`nun 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis ve 375 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine,

Sanık …`ın;

…‘nu kasten öldürme suçundan TCK`nun 37/1. maddesi delaletiyle 82/1-a, 62, 53 ve 63. maddeleri gereğince müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba,

Katılanlar … ve … ile mağdure …‘i olası kastla öldürme suçuna teşebbüsten TCK’nun 37/1. maddesi delaletiyle 81/1, 21/2, 35, 62 ve 53. maddeleri gereğince üç kez 10 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna, ayrıca tüm sanıklar hakkında TCK’nun 54. maddesi uyarınca müsadereye ilişkin, … Ağır Ceza Mahkemesince verilen … gün ve… sayılı kasten öldürme suçu bakımından re`sen temyize tâbi olan hükümlerin, Cumhuriyet savcısı ile sanıklar ve müdafileri tarafından da temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay … Ceza Dairesince … gün ve … sayı ile;

“16.07.2007 tarihinde maktul …`nun öldürülmesi, mağdurlar …, … ve …’ın yaralanması eylemi ile ilgili olarak açılan davada yapılan yargılama sonunda sanıklar …, …, …’ın, mahkûmiyetine, … ve …… hakkında maktul …’nun öldürülmesine diğer sanıklar …, … ve …’ı azmettirme, 6136 sayılı Kanuna muhalefet ve çalıntı araç kullanma suçlarından Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmasına karar verildiği anlaşılmakla; mahkemenin … ve …… hakkında maktul …’ın öldürülmesi olayı ile ilgili olarak yaptığı ihbarın sonucunun beklenmesi, … ve … hakkında Cumhuriyet savcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda dava açılmayıp takipsizlik kararı verildi ise takipsizlik kararına ilişkin soruşturma dosyasının bu dava dosyası içerisine alınması, dava açıldı ise aralarındaki hukuki ve fiili irtibat nedeniyle her iki dava dosyanın birleştirilerek delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sanıkların hukuki durumunun buna göre tayin ve tespiti gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması” isabetsizliğinden ( BOZULMASINA ) karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise … gün ve … sayı ile;

“…Sanıklar hakkındaki iddianame 05.12.2007 tarihinde düzenlenmiştir. Sanıklar …, … ve … tutuklu olarak yargılanmaktadır. CMK’nun 225/1. maddesi Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir hükmünü içermektedir. Mahkememizce yapılan yargılama sonunda, iddianamede gösterilen sanıkların iddia edilen ve unsurları gösterilen eylemleri hakkında hüküm kurulmuş, tutuklu sanıkların tutukluluk durumlarının devamına hükmen karar verilmiştir. Ayrıca yukarıda belirtildiği gibi sanıklar … ve …ın savunma içeriklerine göre …… ve … hakknda …‘nun öldürülmesine diğer sanıklar …, … ve …`ı azmettirme, 6136 sayılı Yasaya muhalefet ve çalıntı araç kullanmak suçlarından suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmiştir.

CMK`nun 170. maddesi ile kamu davası açma görevi Cumhuriyet savcılığına verilmiştir.

Davasız yargılama olmaz ilkesi ve Cumhuriyet savcılığının kamu davası açma tekeline sahip olması, hükümle birlikte suç duyurusunda bulunulan sanıklar hakkında daha önceki iddianame ile sanıkların eylemlerinin silahlı tehdit suçunu oluşturduğu iddiası ile kamu davası açılmış olması da gözetilerek, suç duyurusu üzerine kamu davası açılıp açılmayacağı belli değildir.

Anayasa’nın 36. maddesinde herkesin adil yargılanma hakkına sahip olduğunun belirtilmesi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde adil yargılanma hakkı kapsamında yargılamanın makul süre içinde yapılmasına işaret edilmiş olması, ağır ceza mahkemesinde görülen işlerdeki azami tutukluluk süresine ilişkin CMK`nun 102/2. maddesi gözönüne alındığında; tutuklu işte kamu davası açılıp açılmayacağı belli olmayan ihbar sonucunun beklenmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı kanaatine varılmıştır. Suç duyurusu üzerine kamu davası açılması halinde bu dosya kapsamı da delil olarak değerlendirilmek suretiyle yargılama yapılacağı açıktır. Direnilmesine karar verilen mahkememizin önceki kararında sanıkların eylemlerinin sübutu ve niteliği tartışılıp değerlendirilmiştir. Suç duyurusunda bulunulan sanıklar hakkında dava açılması veya açılmaması sanıkların hukuki durumlarını etkileyecek nitelikte değildir” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Kasten öldürme suçu yönünden re`sen temyize tâbi olan bu hükümlerin de sanıklar … ve … ile müdafileri ve sanık … tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının … gün ve … sayılı “onama ve bozma” istekli tebliğnamesi ile 16.10.2015 gün ve aynı sayılı “onama” istekli ek tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Ceza Genel Kurulunda duruşmalı inceleme yapılabileceğine dair yasal bir düzenleme bulunmadığından, 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte bulunan 318. maddesi uyarınca, sanık …`ın duruşma isteminin ( REDDİNE ) karar verilmiş, temyizin kapsamına göre inceleme sanıklar …, … ve … hakkında kasten öldürme ve olası kastla öldürme suçuna teşebbüs, sanık … hakkında ayrıca 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle; yüklenen suçların alt sınırı itibarıyla sanık …`ın müdafii hazır bulundurulmaksızın hüküm kurulmasının savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Yerel mahkemece, bozma kararından sonra yapılan yargılamada, sanık …`ın zorunlu müdafiinin yokluğunda hüküm kurularak direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nun 150/3. maddesinde, üst sınırı en az beş yıl hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı yapılan soruşturma ve kovuşturmada, şüpheli veya sanığın müdafisinin bulunmaması halinde talebi aranmaksızın kendisine müdafii atanacağı hüküm altına alınmış iken, 19.12.2006 günlü Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 21. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nun 150. maddesinde değişiklik yapılarak bu zorunluluk, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçlara şamil kılınmış, bu şekilde daha önce üst sınırı en az 5 yıl hapis cezası gerektiren suçlarda sanıklar için zorunlu müdafi atanması sistemi, alt sınırı 5 yıldan daha fazla hapis cezası gerektiren suçlardan yargılanan sanıklarla sınırlandırılmıştır.

5271 sayılı CMK`nun “Duruşmada hazır bulunacaklar” başlıklı 188. maddesinin birinci fıkrası “Duruşmada, hükme katılacak hâkimler ve Cumhuriyet savcısı ile zabıt kâtibinin ve Kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hâllerde müdafiin hazır bulunması şarttır” şeklinde düzenlenmiş olup, kanunun zorunlu müdafiliği kabul ettiği hallerde müdafiin karar duruşması da dahil tüm duruşmalarda hazır bulunması şarttır.

1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 308. maddesinin 5. fıkrası ile 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nun hukuka kesin aykırılık hallerini düzenleyen 289. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendi uyarınca Cumhuriyet savcısı veya duruşmada kanunen mutlaka hazır bulunması gereken diğer kişilerin yokluğunda duruşma yapılması durumunda da hukuka kesin aykırılık hali bulunduğu kabul edilmiştir.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Yerel mahkeme hükmünün Özel Daire tarafından bozulmasından sonra yapılan yargılamada, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasten öldürme suçundan ve olası kastla öldürme suçuna teşebbüsten yargılanan sanık …`ın müdafii hazır bulunmaksızın duruşma yapılarak hükmün tefhim edilmesi usul ve kanuna aykırıdır.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, saptanan bu usuli nedenlerden dolayı bağlantı nedeniyle direnmeye konu tüm sanıklar yönünden sair yönleri incelenmeksizin ( BOZULMASINA ) karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1-… Ağır Ceza Mahkemesinin … gün ve … sayılı direnme hükmünün, alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren kasten öldürme suçundan ve olası kastla öldürme suçuna teşebbüsten yargılanan sanık …`ın müdafii hazır bulunmaksızın duruşma yapılıp direnme hükmü kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bağlantı nedeniyle direnmeye konu tüm sanıklar yönünden ( BOZULMASINA ),

2-Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ( TEVDİİNE ), yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2014/9-766 Karar : 2015/372 Tarih : 3.11.2015

  • CMK 188. Madde

  • Duruşmada Hazır Bulunacaklar

İnfaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma suçundan sanık M.. Ö..`nün beraatine ilişkin, Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 04.06.2010 gün ve 57-155 sayılı hükmün Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 18.03.2013 gün ve 1190-4024 sayı ile;

“Sanığın, suça konu sim kartın uzun süre kullanılmayıp iptal edildiğine ilişkin savunmasının doğruluğu araştırılıp, sim kartın suç tarihinde iptal edilip edilmediği, iptal edilmiş ise sonradan aktif hale getirilip getirilemeyeceği saptanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma ve yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi” isabetsizliğinden ( BOZULMASINA ) karar verilmiştir.

Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesi ise 01.07.2013 gün ve 186-239 sayı ile; mahkeme üyesi….`in “bozma ilamında belirtilen hususların dosya kapsamı ile uyum içerisinde olduğu gözetilerek uyulmasına karar verilmesi gerekirken, direnme kararı verilmesinin usul ve yasaya uygun olmadığı” yönündeki karşı oyuyla ve oyçokluğuyla önceki hükmünde direnmiştir.

Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.11.2014 gün ve 289965 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; infaz kurumuna veya tutukevine yasak eşya sokma suçundan sanık hakkında eksik araştırma ile hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle yerel mahkemece direnme kararı verilirken usulüne uygun şekilde oylama yapılıp yapılmadığı hususunun Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ele alınıp değerlendirilmesi gerekmektedir.

5271 sayılı CMK’nun 188, 224 ve 229. maddelerinde karar ve hükümlerin verilmesini sağlamaya yönelik “duruşmada hazır bulunacaklar”, “karar ve hükümlerde gerekli oy sayısı” ve “oyların toplanması” ile ilgili kurallara yer verilmiş olup 229. maddenin 2. fıkrası uyarınca toplu mahkemelerde hüküm kurulması sırasında ortaya çıkan herhangi bir konu veya sorunun öncelikle çözülmesi ve sonraki aşamada son (nihai) kararın verilmesi gerekmektedir.

Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren kararlarında da açıklandığı üzere, soruşturmanın genişletilmesi CMK’nun 229/2. maddesinde yazılı sorunlardan olup bu yöndeki oylar, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kendisine yakın olan oya ilâve edilebilecek, davayı sonuçlandırıcı oylardan değildir.

Bu nedenle soruşturmanın genişletilmesine ilişkin görüş, “ön sorun” olarak öncelikle oylanmalı, oylama sonucunda bu konudaki oylar azınlıkta kalmış ise, azınlık oyunu oluşturan üyelerin de katılımı ile davanın esası hakkında nihai (sonuçlandırıcı) oylama yapılmalıdır.

İncelenen dosyada, hükmün esasını oluşturan ve sanık ile müdafiinin yüzüne karşı tefhim edilen kısa kararda kullanılan karşı oy, niteliği itibariyle soruşturmanın genişletilmesine yönelik olup, adı geçen hâkimin işin esası hakkında görüşünü açıklayacak şekilde oy kullanmadığı, bu suretle CMK’nun 229/2. maddesine aykırı davranılmak suretiyle usulüne uygun bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün öncelikle saptanan bu usuli nedenden dolayı ( BOZULMASINA ) karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Bakırköy 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.07.2013 gün ve 186-239 sayılı direnme hükmünün, CMK’nun 229/2. maddesine aykırı davranılarak usulüne uygun oylama yapılmadan hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin ( BOZULMASINA ),

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına ( TEVDİİNE ), yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS