0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

CMK Madde 173

(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik: 25/5/2005 - 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.

(6) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/11 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/10 md.) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.



CMK Madde 173 Gerekçesi

Madde, Cumhuriyet savcısının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlarına karşı itirazı ve bunun incelenmesi ile görevli mercii ve usulü göstermektedir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı maslahata uygunluk sistemini kabul eden ülkelerde de Cumhuriyet savcısının vereceği takipsizlik kararlarına karşı kanun yoluna başvurulabilmesi kabul edilmektedir. Tasarı 175 inci maddesinde kovuşturmaya yer olmadığı hakkındaki kararların, yeni delil, iz, eser ve emare olmadan değiştirilemeyeceğini kabul etmiş bulunduğundan, itiraz olanağı daha fazla önem taşımaktadır.

Madde, itiraz hakkını esasta suçtan zarar gören şikâyetçiye ve şikâyetçisi bulunmayan hâllerde karar veren Cumhuriyet savcısının bağlı olduğu ağır ceza mahkemesi nezdindeki Cumhuriyet başsavcısına vermiş bulunmaktadır. İtiraz süresi, kararın tebliği tarihinden itibaren onbeş gündür. İtiraz mercii, Cumhuriyet savcısının mensup olduğu ağır ceza işlerini gören mahkeme dairesine en yakın bulunan ağır ceza işlerini gören mahkemenin başkanıdır.

İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını haklı gösterebilecek olaylar, delil, iz, eser ve emarelerin gösterilip açıklanması zorunludur. Aksi takdirde işlem hemen ret olunur. Usulüne uygun şekilde düzenlenerek süresi içinde verilmiş dilekçe veya yetkili Cumhuriyet başsavcısının yazısı üzerine başkan kararını vermek için şu işlemleri gerçekleştirebilir:

  1. Cumhuriyet savcısından soruşturma dosyasını göndermesini isteyebilir.

  2. Bir diyeceği varsa bildirmesi için, bir süre belirleyerek dilekçeyi şüpheliye tebliğ edebilir.

  3. Gerekli görürse, soruşturmanın genişletilmesi için sulh ceza hâkimini görevlendirebilir. Ancak bu hâlde, hangi hususta soruşturma yapılacağını görevlen-dirme kararında göstermelidir.Bu incelemesi sonunda başkan şu iki karardan birisini verecektir:

  4. İstemin geçerli olduğu hususunda kanaat getirecek olursa, kamu davasının yani kovuşturmanın açılmasına karar verecektir.

  5. Bu kanaate varamazsa, istemi gerekçeli olarak ret edecektir yani istemin dayandığı hususları neden dolayı geçerli görmediğini kararında belirtecektir. Bu hâlde, istemde bulunan suçtan zarar görmüş şikâyetçi ise adı geçeni giderleri ödemeye mahkûm edecek ve kararını Cumhuriyet savcısına ve şüpheliye bildirecektir.

Maddenin (3) numaralı fıkrasına göre, Cumhuriyet savcısının yeni delil, iz, eser ve emarelerin varlığı nedeniyle kamu davası açması ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesi koşuluna bağlanmıştır. Bu düzenlemenin nedeni 175 inci maddede kovuşturma açılmaması kararına bağlanan otoritedir.


CMK 173 (Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/643

  • CMK 173
  • Elde edilen yeni bir delilin kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak niteliğe sahip olması ve sulh ceza hakimliğince bu konuda bir karar verilmesi şartlarına bağlı tutulduğu ve usul işlemlerinin anılan hükme göre yapılması gerekir.

5271 sayılı CMK’nın “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesi ise;

“(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) Başkan, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça

belirtmek suretiyle, o yer sulh ceza hâkimini görevlendirebilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) Başkan istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.

(6) İtirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan ağır ceza mahkemesi başkanının bu hususta karar vermesine bağlıdır” şeklinde düzenlenmiş iken,

14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 22. maddesiyle, bu maddenin birinci fıkrasında yer alan “ağır ceza mahkemesi başkanına” ibaresi “ağır ceza mahkemesine”, üçüncü ve dördüncü fıkralarında yer alan “Başkan” ibareleri “Mahkeme” ve altıncı fıkrasında yer alan “ağır ceza mahkemesi başkanının” ibaresi “ağır ceza mahkemesinin”, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 71. maddesiyle, maddenin birinci fıkrasında yer alan “ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine” ibaresi “ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine”, dördüncü fıkrasında yer alan “Mahkeme” ibaresi “Sulh ceza hâkimliği”, altıncı fıkrasında yer alan “ağır ceza mahkemesinin” ibaresi “sulh ceza hâkimliğinin”, üçüncü fıkrası ise “Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılabilmesi için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir”, 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı KHK’nın 11. maddesiyle de, maddenin altıncı fıkrası “İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172. maddenin ikinci fıkrası uygulanır” , Şeklinde değiştirilmiştir.

Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Cumhuriyet savcısının görevi maddi gerçeği ortaya çıkartmak ve adil bir yargılama yapılması için gerekli araştırmayı yaparak şüphelinin lehine veya aleyhine olan bütün delilleri toplamaktır.

Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinin sonunda toplanan delillere göre suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheye ulaştığı takdirde iddianame düzenleyecek ve kamu davasını açacaktır. Buna karşın soruşturma işlemleri tamamlandıktan sonra, kamu davasının açılması için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma imkanını ortadan kaldıran şüphelinin ölümü, af, zamanaşımı, şikâyet süresinin geçmesi, ön ödemenin yerine getirilmesi ve uzlaşmanın sağlanmış olması gibi durumlarda kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. İddianame, toplanan delillere göre suçun işlendiğini gösteren yeterli şüphe oluştuğunda hazırlanacağına göre, elde edilen deliller doğrultusunda hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı ya da failin kusursuzluğu açıkça ortada ise Cumhuriyet savcısı yine kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilecektir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilecek, karar suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilecektir.

1412 sayılı CMUK’da Cumhuriyet savcısının verdiği takipsizlik kararları, yargı otoritesi göstermeyen, idari bir karar niteliğinde düzenlendiğinden Cumhuriyet savcısı, bu kararını kendiliğinden, Adalet Bakanı ve adalet müfettişinin talebi ya da ilgilinin isteği üzerine geri alıp soruşturma yapabilmekte ve hiçbir şarta bağlı olmadan, takipsizlik kararından sonra, dava zamanaşımı süresi dolmadan kamu davası açabilmekteydi. Ancak bu düzenleme öğretide hukuk güvenliğine aykırı olduğu düşüncesiyle eleştirilmekte, takipsizlik kararından sonra yeni bir dava açılması için yeni delil şartı aranması gerektiği ileri sürülmekteydi.

Öğretinin bu eleştirileri göz önüne alınarak düzenlenen ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 172. maddesinin ikinci fıkrasıyla, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, yeni bir delil meydana çıkmadan Cumhuriyet savcısınca kendiliğinden kamu davası açılamayacağı hüküm altına alınmış, ancak 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı KHK ile ayrıca, elde edilen yeni delilin kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak nitelikte olması ve sulh ceza hakimliğince bu konuda bir karar verilmesi şartlarına bağlanmıştır. Bu husus kanun koyucu tarafından ceza muhakemesi şartı olarak düzenlenmiştir. Yine 1412 sayılı CUMK’nda yer verilen takipsizlik kararlarından farklı olarak CMK’nın 173. maddesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı suçtan zarar gören tarafından itiraz edilebileceği hükme bağlanmış, böylelikle bu kararlara yargısal bir nitelik kazandırılmıştır. CMK’nın 173. maddesinin birinci fıkrasının ilk hâlinde suçtan zarar görenin, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kendisine tebliğ edildikten sonra on beş gün içinde, kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebileceği hükme bağlanmış iken, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun ile itirazı incelemeye yetkili merci ağır ceza mahkemesi olarak belirlenmiş, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile de bu incelemeyi yapma yetkisi sulh ceza hakimliğine verilmiştir. CMK’nın 173. maddesinin 680 sayılı KHK’nın 11. maddesiyle yapılan değişiklikten önceki altıncı fıkrası uyarınca itirazın reddedilmesi üzerine Cumhuriyet savcısının kamu davası açabilmesi, yeni delilin varlığı ve önceden verilen dilekçeyi değerlendiren merciin bu hususta karar vermesine bağlı iken, anılan değişiklikle kamu davası açılabilmesi CMK’nın 172. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen usule tabi tutulmuştur. Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar, muhakeme faaliyeti sonunda, yargılama makamı tarafından verilmiş kararlar olmayıp, adli-idari nitelikte kararlardır. Ancak, bu kararlara itiraz yolunun açık olması nedeniyle itiraz üzerine kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, mahkeme denetiminden geçerek yargısal karar hâlini alır ve yargı otoritesi özelliğini gösterir. Gerek itiraz üzerine kesinleşen, gerekse itiraz edilmeksizin kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar bakımından, kanun’un aradığı anlamda yeni delil ortaya çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı Cumhuriyet savcısı aynı işe tekrar el atamayacağından, kesin hüküm etkisine benzer bir hâl doğmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında ön sorunlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Sanığın mağdurelere yönelik cinsel istismarda bulunduğu iddiası üzerine A. Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda 06.11.2009 tarih ve … sayı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu karara Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu vekili tarafından itiraz edilmesi üzerine B. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanının 26.03.2010 tarih ve … değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği, A. Çocuk Yuvasında kalan mağdurelerin kurum görevlilerine kuruma gelmeden önce babaları olan sanığın kendilerine cinsel istismarda bulunduğunu anlatmaları nedeniyle A. Çocuk Yuvası Müdürlüğünce 05.10.2010 tarihinde A. Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, bu suç duyurusu üzerine A.Cumhuriyet Başsavcılığınca yeniden başlatılan soruşturma sonucunda düzenlenen fezlekeye istinaden B. Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.01.2011 tarihli 19-8 sayılı iddianameyle sanık hakkında beden veya ruh sağlığını bozacak şekilde çocuğun basit cinsel istismarı suçlarından kamu davasının açıldığı olayda;

A. Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.11.2009 tarih ve … sayı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen soruşturma dosyasının aslı veya onaylı örneğinin iş bu dosya içerisinde bulunmadığı anlaşılmakla, Yerel Mahkemece söz konusu dosyanın aslı veya onaylı örneğinin getirtilerek aynı fiillerle ilgili olarak daha önce kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilip verilmediği ve bu karara itiraz edilip edilmediğinin tespit edilmesi, söz konusu durumun varlığının anlaşılması hâlinde aynı fiilden dolayı sanık hakkında 06.11.2009 tarihinde verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın itiraz üzerine kesinleşmesi nedeniyle, kesin hüküm benzeri sonuç doğuran kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan sonra aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesinin, işlem tarihinde yürürlükte olan CMK’nın 173. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca yeni delilin varlığına ve önceden verilen dilekçeyi değerlendiren merciin bu hususta karar vermesine bağlı olması ve kanun koyucu tarafından bu hususun ceza muhakemesi şartı olarak öngörülmesi karşısında; aynı fiile ilişkin daha önceden verilip kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar bulunduğu hâlde CMK’nın 173. maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen ceza muhakemesi şartı gerçekleşmeden, kamu davası açılması usul ve kanuna aykırılık oluşturacağından, Yerel Mahkemece durma kararı verilerek önceden verilen itiraz dilekçesi hakkında karar vermiş olan itiraz merciinin bu hususta karar vermesi beklenip sonucuna göre işlem yapılması gerekirken, A. Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.11.2009 tarih ve 1745 sayı ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen soruşturma dosyasının aslı veya onaylı örneği getirtilmeden sanık hakkında usulüne uygun açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının tespiti hususunda eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizdir.

Ayrıca, Ceza Muhakemesi Kanunu’na ilişkin hükümlerin derhal uygulanacağı nazara alınıp, 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı KHK ile CMK’nın 173. maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itiraz reddedildiğine göre kamu davası açılabilmesinin, elde edilen yeni bir delilin kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak niteliğe sahip olması ve sulh ceza hakimliğince bu konuda bir karar verilmesi şartlarına bağlı tutulduğu ve usul işlemlerinin anılan hükme göre yapılması gerektiği gözetilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2017/450

  • CMK 173
  • Aynı fiile ilişkin daha önceden verilip kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar bulunduğu hâlde CMK’nın 173. maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen ceza muhakemesi şartı gerçekleşmeden, sanık hakkında farklı hukuki nitelendirme yapılarak aynı fiilden dolayı kamu davası açılması usul ve kanuna aykırılık oluşturmaktadır.

1412 sayılı CMUK’nda Cumhuriyet savcısının verdiği takipsizlik kararları, yargı otoritesi göstermeyen, idari bir karar niteliğinde düzenlendiğinden Cumhuriyet savcısı, bu kararını kendiliğinden, Adalet Bakanı ve adalet müfettişinin talebi ya da ilgilinin isteği üzerine geri alıp soruşturma yapabilmekte ve hiçbir şarta bağlı olmadan, takipsizlik kararından sonra, dava zamanaşımı süresi dolmadan kamu davası açabilmekteydi. Ancak bu düzenleme öğretide hukuk güvenliğine aykırı olduğu düşüncesiyle eleştirilmekte, takipsizlik kararından sonra yeni bir dava açılması için yeni delil şartı aranması gerektiği ileri sürülmekteydi.

Öğretinin bu eleştirileri göz önüne alınarak düzenlenen ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 172. maddesinin ikinci fıkrasıyla, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, yeni bir delil meydana çıkmadan Cumhuriyet savcısınca kendiliğinden kamu davası açılamayacağı hüküm altına alınmış, ancak 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı KHK ile ayrıca, elde edilen yeni delilin kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak nitelikte olması ve sulh ceza hakimliğince bu konuda bir karar verilmesi şartlarına bağlanmıştır. Bu husus kanun koyucu tarafından ceza muhakemesi şartı olarak düzenlenmiştir. Yine 1412 sayılı CUMK’da yer verilen takipsizlik kararlarından farklı olarak CMK’nın 173. maddesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı suçtan zarar gören tarafından itiraz edilebileceği hükme bağlanmış, böylelikle bu kararlara yargısal bir nitelik kazandırılmıştır.

CMK’nın 173. maddesinin birinci fıkrasının ilk hâlinde suçtan zarar görenin, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kendisine tebliğ edildikten sonra on beş gün içinde, kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebileceği hükme bağlanmış iken, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun ile itirazı incelemeye yetkili merci ağır ceza mahkemesi olarak belirlenmiş, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile de bu incelemeyi yapma yetkisi sulh ceza hakimliğine verilmiştir. CMK’nın 173. maddesinin 680 sayılı KHK’nın 11. maddesiyle yapılan değişiklikten önceki altıncı fıkrası uyarınca itirazın reddedilmesi üzerine Cumhuriyet savcısının kamu davası açabilmesi, yeni delilin varlığı ve önceden verilen dilekçeyi değerlendiren merciin bu hususta karar vermesine bağlı iken, anılan değişiklikle kamu davası açılabilmesi CMK’nın 172. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen usule tabi tutulmuştur.

Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar, muhakeme faaliyeti sonunda, yargılama makamı tarafından verilmiş kararlar olmayıp, adli-idari nitelikte kararlardır. Ancak, bu kararlara itiraz yolunun açık olması nedeniyle itiraz üzerine kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, mahkeme denetiminden geçerek yargısal karar hâlini alır ve yargı otoritesi özelliğini gösterir. Gerek itiraz üzerine kesinleşen, gerekse itiraz edilmeksizin kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar bakımından, kanun’un aradığı anlamda yeni delil ortaya çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı Cumhuriyet savcısı aynı işe tekrar el atamayacağından, kesin hüküm etkisine benzer bir hâl doğmaktadır.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için “fiil”, “aynı fiil” ve “yeni delil” kavramları üzerinde de durulması gerekmektedir.

Fiil kavramı; ceza muhakemesinde ve maddi ceza hukukunda kullanılan ortak bir kavram olmakla birlikte kullanıldığı alana göre içerik olarak farklılık arz etmektedir. Ceza muhakemesi anlamında fiil, uyuşmazlık konusu olay olup, muhakemenin konusunu oluşturan olayın bütününü ifade etmektedir. Maddi ceza hukukunda ise, belirli bir amaca yönelen, kişinin isteğine göre ve iradesine bağlı, dış dünyada etki doğuran icrai yahut ihmali bir insan davranışıdır.

Ceza muhakemesindeki fiil, maddi ceza hukuku anlamında tek bir fiilden oluşabileceği gibi birden fazla fiilden de oluşabilir. Bu itibarla ceza muhakemesindeki fiil kavramı, maddi ceza hukukundaki fiil kavramından daha geniş bir içeriğe sahiptir. Bununla birlikte, maddi ceza hukuku anlamındaki tek fiilin, ceza muhakemesinde birden fazla fiili oluşturması mümkün değildir.

Ceza muhakemesinde Cumhuriyet savcısı, yapmış olduğu soruşturma sonucunda kaleme aldığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya iddianame ile uyuşmazlığın konusunu ve sınırlarını ortaya koymaktadır. Ceza muhakemesine konu edilen fiilin aynı olup olmadığının tespitinde de iddianame veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilen olaylar bütününün esas alınması gerekmektedir. Buna göre fiilin aynı olup olmadığı, iddianame ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan fiilin işlendiği yer, fiilin süresi, zamanı, kullanılan araçlar, kullanılma biçimleri belirtilmek suretiyle bireyselleştirilerek ve tanımlanan olaylar göz önünde bulundurularak belirlenecektir. Fiilin aynı olup olmadığının belirlenmesinde Cumhuriyet savcısınca yapılan hukuki nitelendirmenin bir önemi bulunmamaktadır.

Yeni delil kavramına gelince, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni bir soruşturmanın başlatılabilmesi için, meydana çıkan delilin; yeni olmasının yanında, tek başına veya diğer delillerle birlikte bir suçun işlendiğini ispata yarayan, kovuşturmama kararının nedenini ortadan kaldıracak ve davanın açılmasını sağlayacak düzeyde suç şüphesini doğuran bir delil olması gerekir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Katılan O.T.’nin, A. Cumhuriyet Başsavcılığına hitaben yazmış olduğu ve eşi olan diğer katılan E.T.’yi da şikâyetçi olarak gösterdiği 15.12.2010 tarihli dilekçesinde; Y.P. aleyhine icra takibi başlatılması için avukat olan sanığın bürosuna gittiğini, sanığın Y. P.’nin da vekili olması nedeniyle onun aleyhine icra takibi yapamayacağını söyleyerek icra takibini birlikte yürütmek için kendisini avukat Y.E.’ye yönlendirdiğini, vekâlet ücreti ve dosya masraflarını ödeyecek durumda olmadığını belirtmesi üzerine sanığın, herhangi bir taşınmazının bulunup bulunmadığını sorduğunu, eşi E. adına kayıtlı bir daire olduğunu söylediğinde sanığın da, takip masraflarını kendisinin ödeyebileceğini, ancak bunun karşılığında eşi E. adına kayıtlı daireyi teminat olarak istediğini, tahsilatın yapılması hâlinde icra takibi için yapılan masraflar ve vekalet ücretini alıp daireyi devredeceğini, tahsilatın yapılamaması hâlinde ise daireyi satıp yaptığı masrafları satış bedelinden mahsup ettikten sonra kalanını vereceğini söylediğini, sanığa güvenerek dairenin tapuda sanığın baldızı olan V.Ç.’ye eşi tarafından devredildiğini, ancak söz konusu dairenin kısa bir süre sonra bir başkasına satıldığını, sanığın satış bedelinden 20.000 Lirayı vekalet ücreti olarak kendi adına avukat Y.E.’ye verdiğini, geri kalan kısmını ise kendisine ödemediğini ileri sürüp şikâyette bulunması üzerine; A. Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda 06.04.2011 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği; katılanların bu karara itirazı üzerine inceleme yapan T. Ağır Ceza Mahkemesince 27.07.2011 tarihinde itirazın reddedildiği, katılanların bu kez aynı fiile ilişkin olarak 10.02.2012 tarihli dilekçe ile sanık hakkında Adalet Bakanlığına şikâyette bulundukları, yapılan inceleme sonucunda, Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 02.07.2012 tarihli kararı ile soruşturma izni, 01.11.2012 tarihli kararı ile de kovuşturma izni verildiği, bunun üzerine T. Cumhuriyet Başsavcılığının 12.11.2012 tarihli iddianamesiyle sanık hakkında “hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma” ve “görevi kötüye kullanma” suçlarından son soruşturmanın açılması talebinde bulunulması üzerine T. Ağır Ceza Mahkemesince 26.12.2012 tarihinde, sanığın anılan suçlardan A. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılamasının yapılması için son soruşturmanın açılmasına karar verildiği, yargılamayı yapan Yerel Mahkemece, sanığın eyleminin basit güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğunun kabulü ile bu suçtan cezalandırılmasına karar verildiği olayda; Yapılan yargılama sonucunda Yerel Mahkeme ve Özel Dairece eylemin TCK’nın 155. maddesinin birinci fıkrası kapsamında basit güveni kötüye kullanma suçu olarak kabul edilmesi, avukatlık görevi kapsamında olmayan eylem bakımından soruşturma ve kovuşturma yapılabilmesi için Adalet Bakanlığından izin alınmasına gerek bulunmaması, dolayısıyla aynı fiilden dolayı sanık hakkında verilen 06.04.2011 tarihli kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuki değerden yoksun olmaması, bu kararın itiraz üzerine kesinleşmesi ve kesin hüküm benzeri sonuç doğuran kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan sonra aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesinin, işlem tarihinde yürürlükte olan CMK’nın 173. maddesinin altıncı fıkrası uyarınca yeni delilin varlığına ve önceden verilen dilekçeyi değerlendiren merciin bu hususta karar vermesine bağlı olması, kanun koyucu tarafından bu hususun ceza muhakemesi şartı olarak öngörülmesi karşısında; aynı fiile ilişkin daha önceden verilip kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar bulunduğu halde CMK’nın 173. maddesinin altıncı fıkrasında düzenlenen ceza muhakemesi şartı gerçekleşmeden, sanık hakkında farklı hukuki nitelendirme yapılarak aynı fiilden dolayı kamu davası açılması usul ve kanuna aykırılık oluşturmaktadır.

Ayrıca, ceza muhakemesi kanunu’na ilişkin hükümlerin derhal uygulanacağı nazara alınıp, 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı KHK ile CMK’nın 173. maddesinin altıncı fıkrasında yapılan değişiklik uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itiraz reddedildiğine göre kamu davası açılabilmesinin, elde edilen yeni bir delilin kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak niteliğe sahip olması ve sulh ceza hakimliğince bu konuda bir karar verilmesi şartlarına bağlı tutulduğu ve usul işlemlerinin anılan hükme göre yapılması gerektiği gözetilmelidir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2766 Karar : 2018/6733 Tarih : 23.05.2018

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçundan meçhul şüpheli hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 10/01/2018 tarihli ve 2017/132681 soruşturma, 2018/2086 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine dair mercii Bakırköy 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 20/02/2018 tarihli ve 2018/1329 değişik işsayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 02/05/2018 gün ve 5454-2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10/05/2018 gün ve 2018/39558 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,

Somut olayda, müştekinin cep telefon markasını ve IMEI numarasını da içeren dilekçesiyle cep telefonunun çalındığı iddiasıyla şikayetçi olduğu, anılan olaya ilişkin olarak hiçbir araştırma yapılmadığı, telefonla ilgili HTS dökümleri temin edilerek, olay tarihinden sonra telefonu kullanan kişilerin tespitinin gerektiği, olayın gerçekleşmiş olduğu yere ilişkin olarak müştekinin ayrıntılı beyanının alınmasını müteakip, olayın gerçekleştiği yerde bulunan işyerlerinin kamera kayıtlarının olup olmadığı araştırılarak, bulunması halinde görüntü dökümlerinin yapılması gerektiği anlaşılmakla, soruşturmanın genişletilmesine karar verilmesi, sonucuna göre kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın esası hakkında bir değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesindeisabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, bir suçun işlendiği ihbarını alan Cumhuriyet savcısı, delil toplayıp maddi gerçeği araştırmaya başlayarak, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe bulunması halinde, aynı Kanun’un 170/2. maddesi uyarınca iddianame düzenleyip kamu davasını açmakla, yeterli şüphe bulunmaması halinde ise Kanun’un 172. maddesi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına karar vermekle görevli bulunmaktadır. Buna karşın Cumhuriyet savcısının kararına itiraz üzerine Sulh Ceza Hakimliğince Cumhuriyet savcısı tarafından gerekli delillerin toplanmadığı veya araştırmanın olayın özelliğine göre yetersiz ve yüzeysel kaldığının açıkça anlaşıldığı durumlarda, soruşturmanın eksik yapıldığından bahisle, genişletilmesine gerek görürse bu hususu açıkça belirtmek suretiyle CMK’nın 173/3. maddesi uyarınca soruşturmanın genişletilmesi kararı vererek, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir, Cumhuriyet başsavcılığı belirtilen eksikleri tamamlayıp delilleri topladıktan sonra itirazı incelemek üzere dosyayı yeniden Sulh Ceza Hakimliğine gönderecektir. Sulh Ceza Hakimi bu kez dosyayı inceleyip itirazı kabul veya reddedecektir.

İnceleme konusu dosyada Cumhuriyet başsavcılığınca, şikâyetçinin cep telefonunun çalındığını ya da kaybolduğunu belirterek şikâyet dilekçesi sunmasından sonra belirtmiş olduğu imei numarası üzerinden araştırma yapılarak suç tarihinde ve o tarihten sonra bahse konu cep telefonunun kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise kimler tarafından kullanıldığının tespiti, yine olayın gerçekleşmiş olduğu yere ilişkin olarak müştekinin ayrıntılı beyanının alınmasını müteakip, olayın gerçekleştiği yerde iş yeri/yerleri ve varsa güvenlik kamerası kayıtlarının olup olmadığı araştırılarak, bulunması halinde kamera görüntülerinin incelenmesi gerekirken herhangi bir soruşturma işlemi yapılmadan soyut gerekçelerle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğinin anlaşılması karşısında; kanunun öngördüğü şekilde soruşturma yapılmasının sağlanması için itiraz merciince itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, (BAKIRKÖY) 4. Sulh Ceza Hakimliğince kesin olarak verilen 20.02.2018 gün ve 2018/1329 D. İş sayılı kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (a) bendi uyarınca sonraki işlemlerin itiraz merciince yerine getirilmesine, 23.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/819 Karar : 2018/4172 Tarih : 1.03.2018

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Tehdit suçundan şüpheli M… hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 23/03/2017 tarihli ve 2017/45695 soruşturma, 2017/24872 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü`nün 02/01/2018 gün ve 94660652-105-06-12483-2017-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17/01/2018 gün ve 2018/4112 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda müşteki vekilinin şikayet dilekçesi üzerine herhangi bir soruşturma yapılmadan, facebook, twitter, ınstagram isimli sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı, bu nedenle şüphelinin fiziki kimliğine ulaşılamadığı gerekçesiyle iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şüphelinin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, ABD adlî makamlarıyla istinabe yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

I-Olay:

Tehdit suçundan şüpheli M… hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 23/03/2017 tarihli ve 2017/45695 soruşturma 2017/24872 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda müşteki vekilinin şikayet dilekçesi üzerine herhangi bir soruşturma yapılmadan, facebook, twitter, ınstagram isimli sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı, bu nedenle şüphelinin fiziki kimliğine ulaşılamadığı gerekçesiyle iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şüphelinin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, ABD adlî makamlarıyla istinabe yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 23/03/2017 tarihli ve 2017/45695 soruşturma, 2017/24872 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın yasaya uygun olup olmadığının ve buna bağlı olarak itirazın reddine ilişkin mercii kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III-Hukuksal Değerlendirme:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. “2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.

CMK`nın 173. maddesi “(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) (Değişik fıkra: 18/06/2014-6545 S.K./71. md) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./26.mad) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu Madde hükmü uygulanmaz. (6) (Değişik fıkra: 2/1/2017 - 680 S.K.H.K./11. md) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.” biçimindedir.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.

CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir.

İncelenen dosyada;

Şikayetçi vekili tarafından sunulan 14/03/2017 havale tarihli şikayet dilekçesinde, M…`nun facebookta yer alan M… isimli hesabından paylaştığı canlı yayın videosunun altına, 12/03/2017 tarihinde M… kullanıcı ismiyle “M…, seni öyle bir döverim ki vücudunda kırılmadık kemik bırakmam. Adam ol aklını başına al” şeklinde tehditte bulunulduğunun belirtildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 23/03/2017 tarihli ve 2017/45695 soruşturma, 2017/24872 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verildiği ve şikayetçi vekiline 05/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği, anılan karara şikayetçi vekili tarafından eksik incelemeyle karar verildiği gerekçesiyle 20/04/2017 tarihinde itiraz edildiği, itirazın, mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kesin nitelikteki kararıyla reddedildiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;

Her ne kadar facebook, twitter, ınstagram isimli sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı, bu nedenle şüphelinin fiziki kimliğine ulaşılamadığı, ilgili sitenin bağlı olduğu internet servis sağlayıcılarının ve yer sağlayıcılarının yurtdışı kaynaklı olduğu ve yabancı ülke şirket ve sunucularının kullanılması nedeniyle elektronik delil elde etme imkânının da mevcut olmadığı, bilişim suçlarının yapısı gereği İnternet ortamında elde edilebilecek delillerin yokluğu ve şüpheli ya da şüphelilerin teşhis edilememesi halinde başka türlü delil elde etme olanağının bulunmadığı, bu aşamada soruşturmanın devamı halinde yeni delillere ulaşmanın teknik ve hukukî açıdan mümkün olmadığı, müştekinin şikâyetine konu edindiği olay ile ilgili olarak şüpheli ya da şüphelilere ulaşılmasına imkân veren hiçbir delil de sunmadığı gerekçeleriyle şikayetçinin iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar karar verilmiş ise de, şüphelinin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, ABD adlî makamlarıyla istinabe yapılması ve sonucuna göre şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, eksik soruşturma neticesinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ve bu nedenle itirazın reddine dair mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmadığı anlaşılmıştır.

IV-Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK`nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 01/03/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/16636 Karar : 2018/568 Tarih : 18.01.2018

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

İftira suçundan şüpheliler ….ve … haklarında yapılan şikayet üzerine, şüpheliler hakkında daha önce soruşturma yapılıp kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği gerekçesi ile yeniden işlem yapılmasına yer olmadığına dair Tortum Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 18/03/2015 tarihli ve 2015/64 soruşturma, 2015/120 sayılı karara karşı yapılan itirazın süre yönünden reddine ilişkin Erzurum 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 03/06/2015 tarihli ve 2015/928 değişik iş sayılı kararının müştekinin itiraz dilekçesinin süresinde verilmiş olduğu gözetilerek esastan inceleme yapılması gerektiğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına dair Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 07/04/2016 tarihli ve 2016/1795 esas, 2016/2448 sayılı kararı üzerine müşteki tarafından yapılan itirazın esastan reddine ilişkin ERZURUM 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 25/08/2016 tarihli ve 2016/2073 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, somut olayda şikayet konusu iddialarla ilgili olaylar bakımından daha önce soruşturma yapıldığı ve taraflar arasındaki uyuşmazlıkların yargıya intikal ettiği, şikayet dilekçesindeki hususların soyut iddia dışında herhangi bir emare içermediği, bilgi ve belgeye dayalı olmadığı gerekçeleriyle hiçbir soruşturma işlemi yapılmadan “işlem yapılmasına yer olmadığına” karar verildiği cihetle, Cumhuriyet savcısının vaki şikayet üzerine soruşturma yapmak zorunda olduğu gözetilerek, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 08.03.2017 gün ve 13641 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.03.2017 gün ve KYB/2017…17067 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi. TÜRK MİLLETİ ADINA

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Müşteki …‘in eski eşi …‘in, … tarafından 18.02.2014 tarihinde darp edildiğine ilişkin şikayeti üzerine Tortum Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/88 soruşturma sayılı dosyası ile yürütülen soruşturma sonucunda, … hakkında delil yetersizliğinden kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği, bu karardan sonra … eşini darp etmemesine rağmen doktor … tarafından eşinin darp edildiğine ilişkin rapor tanzim edildiği, bu sebeple hakkında soruşturma açılmasına sebebiyet verildiği gerekçesiyle doktor… hakkında görevi kötüye kullandığı iddiasıyla suç duyurusunda bulunduğu, Tortum Cumhuriyet Başsavcılığının 2014/129 soruşturma sayılı dosyası ile yine kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği, müşteki …‘in bu karara itiraz ettiği, Erzurum 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 2015/161 D.iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verildiği, … ve vekili tarafından 09.02.2015 havale tarihli dilekçesi ile bu kez doktor …, eşinin komşusu ve aynı zamanda mesai arkadaşı olan hemşire …, eski eşi… ile anne ve babası olan … ve…‘in kendisi hakkında maddi eser ve delil uydurmak sureti ve koruma tedbiri uygulamasına neden olacak şekilde iftira suçunu işlediklerin beyan ederek şikayetçi olduğu, Tortum Cumhuriyet Başsavcılığının 18.03.2015 tarih 2015/64 soruşturma sayılı kararı ile işlem yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği ve verilen bu karara karşı yapılan itirazın, mercii tarafından reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

Ceza Muhakemeleri Kanununda;

“Madde 160 - (1) Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet Savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.

Madde 170 - (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet Savcısı tarafından yerine getirilir.

(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.

Madde 172 - (1) Cumhuriyet Savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

Madde 173 - (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) (Değişik fıkra: 18/06/2014…6545 S.K./71. md) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet Savcısına gönderir. Cumhuriyet Savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005…5353 S.K./26.mad) Sulh Ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet Savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.” şeklinde yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; Cumhuriyet Savcısı kendisine yapılan suç duyurusu veya şikayet üzerine suçun gerçekten işlenip işlenmediğinin tespiti için hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamalı ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yarayan tüm yasal yöntemlere başvurmalıdır. Toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açması, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vermesi gerekmektedir.

Soruşturmaya konu olayda; Tortum Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından her ne kadar şüpheliler hakkında “CMK 172/2 kapsamında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil elde edilmedikçe kamu davasının açılamayacağı öngörüldüğü, yine CMK 173/6 kapsamında kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karara yapılan itirazın reddedilmesi halince Cumhuriyet Savcısının yeni delil varlığı nedeniyle sanık hakkında kamu davası açabilmesine itirazın reddine karar veren Sulh Ceza Hakimliğinin bu hususta karar vermesine bağlı olduğu hüküm altına alınmıştır. Bu hususlar nazara alındığında müştekinin şikayetçi olduğu şahısların şüpheli olarak ifadelerine başvurulmasına gerek görülmemiştir. Müştekinin sunduğu dilekçe ve ekleri ile dosyaya celp edilen Aile Mahkemesi D.iş kararlarından, Cumhuriyet Başsavcılığımızın 2014/129 soruşturma sayılı dosyasındaki kamu adına kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar ve tüm dosya kapsamından suç isnat edilen şahısların söz konusu suçları işlediğine dair herhangi bir emare bilgi ve belgeye rastlanmadığı ve suç unsuru bulunmadığı” gerekçesiyle işlem yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de, kovuşturmaya yer olmadığına dair önceki kararın sadece şüpheli … hakkında olduğu, müştekinin şikayet dilekçesinde yer alan diğer şüphelilere yüklenen suçun genel hükümlere tabi olması nedeniyle ifadelerine başvurulması, toplanacak deliller ve yapılacak inceleme sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, müşteki vekilinin şikayet dilekçesinden sonra hiçbir işlem yapılmadan işlem yapılmasına yer olmadığına karar verildiği gözetilerek, itirazın bu yönden kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Erzurum 1. Sulh Ceza Hakimliği’nin 25.08.2016 gün, 2016/2073 değişik iş sayılı itirazın reddine ilişkin kararının CMK.nun 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 18.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/19245 Karar : 2017/28182 Tarih : 15.12.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Hakaret ve tehdit suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 03/05/2017 tarihli ve 2017/6210 soruşturma, 2017/42143 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/2726 Değişik İş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 17/10/2017 gün ve 94660652-105-34-8934-2017-Kyb sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/10/2017 gün ve 2017/58961 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,

Somut olayda, suç tarihinde müştekinin kullanımında bulunan telefonu arayan şüphelinin müştekiye hakaret ve tehdit ettiğinden bahisle müştekinin şikayetçi olması üzerine iddiadan başka delil elde edilemediğinden bahisle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, müştekinin şikayet dilekçesi ve ifadesinde şüpheli ile önceye dayalı husumeti olduğunu ve aralarında kavga olayı nedeniyle soruşturma dosyasının bulunduğunu beyan etmesi karşısında, taraflar arasında soruşturma ve kovuşturma dosyasının bulunup bulunmadığının araştırılması, toplanacak diğer deliller ve yapılacak inceleme sonucuna göre şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

I-Olay:

Hakaret ve tehdit suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 03/05/2017 tarihli ve 2017/6210 soruşturma, 2017/42143 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/2726 Değişik İş sayılı kararının, suç tarihinde müştekinin kullanımında bulunan telefonu arayan şüphelinin müştekiye hakaret ve tehdit ettiğinden bahisle müştekinin şikayetçi olması üzerine iddiadan başka delil elde edilemediğinden bahisle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, müştekinin şikayet dilekçesi ve ifadesinde şüpheli ile önceye dayalı husumeti olduğunu ve aralarında kavga olayı nedeniyle soruşturma dosyasının bulunduğunu beyan etmesi karşısında, taraflar arasında soruşturma ve kovuşturma dosyasının bulunup bulunmadığının araştırılması, toplanacak diğer deliller ve yapılacak inceleme sonucuna göre şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Hakaret ve tehdit suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 03/05/2017 tarihli ve 2017/6210 soruşturma, 2017/42143 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/2726 Değişik İş sayılı kararında, isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. “2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.

CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir.

İncelenen dosyada;

Şikayetçi …‘nin, İstanbul(Anadolu) Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/132921 soruşturma sayılı dosyasında 30/09/2015 tarihinde şikayetçi sıfatıyla verdiği ifadesinde, 19/08/2015 tarihinde şüpheli … ile arasındaki kavga sonucu Aksaray Polis Merkezi’nde ifade verdiğini, soruşturmanın devam ettiğini, şüphelinin 29/09/2015 tarihinde Bostancı’da bulunduğu sırada 0546 471 37 35 numaralı telefonundan saat 23:00 sıralarında arayarak “Bu dava burada bitmez seninle hesaplaşacağım, bana adresini ver, gelip seni vuracağım, Ananı avradını sinkaf edeceğim.” şeklinde hakaret ve tehditlerde bulunduğunu, bu konuşmaya kimsenin tanık olmadığını beyan ettiği,

İstanbul(Anadolu) Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/132921 soruşturma sayılı dosyası üzerinden, 12/10/2016 tarihinde şüpheli … hakkında hakaret ve tehdit suçlarından dolayı iddiadan başka delil elde edilemediği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,

Şikayetçi vekili tarafından yapılan itiraz üzerine, İstanbul Anadolu 1. Sulh Ceza Hâkimliği’nin 13/12/2016 tarihli ve 2016/5838 Değişik İş sayılı kararıyla; şüphelinin ifadesi alındıktan ve ilgili GSM operatörlerinin iddiaya ilişkin kayıtları temin edildikten sonra şüphelinin hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiğinden itiraza konu kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın usul ve yasaya uygun bulunmadığı gerekçesiyle, itirazın kabulüne ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verildiği,

Şüpheli …‘un 18/02/2017 tarihinde alınan ifadesinde, şikayetçiyi tanıdığını, bir tartışma nedeniyle polis karakoluna gidip ifade verdiklerini, ancak ifade verdikten sonra şikayetçiyi arayıp tehdit etmediğini, 0546 471 37 35 numaralı telefonun kendisine ait olduğunu ve halen kullandığını, suçlamayı kabul etmediğini beyan ettiği,

Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’nun 04/04/2017 tarihli yazısı ve eklerinden, şikayetçi …‘nin kullandığını beyan ettiği telefon hattının, 29/09/2015 tarihinde saat 22:11:07’de, şüpheli …‘un adına kayıtlı telefon hattından arandığı ve 883 saniye konuşulduğu,

İstanbul(Anadolu) Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2015/132921 soruşturma sayılı dosyası üzerinden, 03/05/2017 tarihinde şüpheli … hakkında hakaret ve tehdit suçlarından dolayı iddiadan başka delil elde edilemediği gerekçesiyle tekrar kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği,

Bu karara şikayetçi vekili tarafından süresinde itiraz edildiği, mercii İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/2726 Değişik İş sayılı kararıyla, usule, yasaya ve oluşa aykırı bir yan bulunmadığı, itirazın yersiz olduğu gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği, ret kararının kesin nitelikte olduğu,

Anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;

CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir.

Somut olayda; şikayetçi ve şüpheli arasında incelemeye konu suçlardan önce kavga olayının gerçekleştiğini taraflar kabul etmektedir ve bu hususa dair herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Şüphelinin kullandığını beyan ettiği telefon hattından, şikayetçinin kullandığı hat, suç tarihinde aranmış ve 883 saniye süreyle görüşme yapılmıştır. Şüpheli ifadesinde, şikayetçiyi arayıp tehdit etmediğini savunmaktadır. Bu hususlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde, şüpheli hakkında isnad edilen suçlardan dolayı kamu davası açılması için yeterli şüphenin mevcut olduğu anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 03/05/2017 tarihli ve 2017/6210 soruşturma, 2017/42143 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ve bu karar karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/2726 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.

IV-Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden mercii İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 05/06/2017 tarihli ve 2017/2726 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 15/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/18447 Karar : 2017/19611 Tarih : 13.09.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Hakaret ve tehdit suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 12/01/2017 tarihli ve 2016/158055 soruşturma, 2017/3161 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 13/02/2017 tarihli ve 2017/473 değişik iş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 13.06.2017 gün ve 94660652-105-34-4296-2017-KYB sayılı istemleri, ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28/06/2017 günlü ve 2017/38973 sayılı tebliğnamesiyle bozma düşüncesiyle daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,

Dosya kapsamına göre şüphelinin ve müştekinin ifadesi dahi alınmayıp hiçbir soruşturma işlemi yapılmadan, şikayetçinin belirttiği eylemlerle ilgili bilgi ve belgeler toplanıp gerekli inceleme yapılmadığı, eksik soruşturmaya dayalı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun’un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

1-Olay

Dosya kapsamına göre, şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda hakaret ve tehdit suçlarından yapılan soruşturma evresi sonucunda, atılı suçların unsurlarının oluşmaması nedeniyle, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 12/01/2017 tarihli ve 2014/62931 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 7. Sulh Ceza Hâkimliğinin 13/02/2017 tarihli kararının kanun yararına bozulması istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.

2-Hukuksal Değerlendirme

Dosya kapsamı ve kanun yararına bozma istemi incelenerek birlikte değerlendirildiğinde, şüphelinin ve müştekinin ifadesi dahi alınmayıp hiçbir soruşturma işlemi yapılmadan, şikayetçinin belirttiği eylemlerle ilgili bilgi ve belgeler toplanıp gerekli inceleme yapılmadığı, eksik soruşturmaya dayalı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı anlaşılmakla, müştekinin iddia ve delilleri tespit edildikten sonra buna karşı şüpheliden savunması sorularak varsa deliller toplandıktan sonra şüphelinin hukuki durumun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunun anlaşılmasına göre, İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin 13/02/2017 tarihli kararının kanun yararına bozma isteminin yerinde olduğu anlaşılmaktadır.

3-Sonuç ve Karar

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin 13/02/2017 tarihli ve 2017/473 Değişik İş karar sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 13/09/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/18096 Karar : 2017/18687 Tarih : 5.07.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Basit tehdit suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 19/07/2016 tarihli ve 2016/49511 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın süre yönünden reddine ilişkin mercii Bakırköy 7. Sulh Ceza Hakimliğinin 01/11/2016 tarihli ve 2016/4649 değişik iş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 22.05.2017 gün ve 94660652-105-34-2097-2017-Kyb sayılı istemleri, ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 30/05/2017 günlü ve 2017/33435 sayılı tebliğnamesiyle bozma düşüncesiyle daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede,

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinin 1. fıkrasında, suçtan zarar görenin, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebileceği, aynı Kanunun “Adlî tatil” başlıklı 331. maddesinde ceza mahkemelerinde her yıl 20 temmuzdan 31 ağustosa kadar çalışmaya ara verileceği, adli tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağının belirtilmiş olması karşısında, somut olayda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 19/07/2016 tarihli ve 2016/49511 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın müştekiye 30/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği, müştekinin 31/08/2016 tarihinde karara itiraz etmiş olduğu, bu durumda itiraz süresi içerisinde yapıldığı halde mercii mahkemesince itirazın süresinde yapılmadığından bahisle yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

1-Olay

Dosyanın incelenmesinde, şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 19/07/2016 tarihli ve 2016/49511 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın süre yönünden reddine ilişkin mercii Bakırköy 7. Sulh Ceza Hakimliğinin kararın kanun yararına bozulması istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.

2-Hukuksal Değerlendirme

Dosya kapsamı ve kanun yararına bozma istemi incelenerek birlikte değerlendirildiğinde, şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 19/07/2016 tarihli ve 2016/49511 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın müştekiye 30/07/2016 tarihinde tebliğ edildiği, müştekinin 31/08/2016 tarihinde karara itiraz etmiş olduğu, CMK’nın 173. maddesinin 1. fıkrasında, suçtan zarar görenin, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebileceği, aynı Kanunun “Adlî tatil” başlıklı 331. maddesinde ceza mahkemelerinde her yıl 20 temmuzdan 31 ağustosa kadar çalışmaya ara verileceği, adli tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağının belirtilmiş olması karşısında, müştekinin 19/07/2016 tarihli ve 30/07/2016 gününde kendisine tebliğ edilen karara karşı 31/08/2016 tarihinde yaptığı itirazın süresi içerisinde olduğu halde mercii Bakırköy 7. Sulh Ceza Hakimliğinin itirazın süresinde yapılmadığından bahisle yazılı şekilde reddine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunun anlaşılmasına göre, kanun yararına bozma isteminin yerinde olduğu anlaşılmaktadır.

3-Sonuç ve Karar

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden Bakırköy 7. Sulh Ceza Hakimliği’nin 01/11/2016 tarihli ve 2016/4669 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesi tarafından yerine getirilmesine, 05.07.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2964 Karar : 2017/8201 Tarih : 20.06.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Hırsızlık ve kaybolmuş veya hata sonucu ele geçirilmiş eşya üzerinde tasarruf suçlarından faili meçhul şüpheli/şüpheliler haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda, Ünye Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 11/10/2016 tarihli ve 2016/3499 soruşturma, 2016/2431 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik yapılan itirazın kabulü ile kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın kaldırılmasına, eksik soruşturmanın tamamlanması için dosyanın Ünye Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair Ünye Sulh Ceza Hakimliğinin 25/01/2017 tarihli ve 2016/3620 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 04/05/2017 gün ve 94660652-105-52-3153-2017-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/05/2017 tarih ve 2017/30357 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

MEZKUR İHBARNAMEDE:

“Ünye Sulh Ceza Hakimliğince itirazın kabulü ile kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın kaldırılmasına, eksik soruşturmanın tamamlanması için dosyanın Ünye Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiş ise de; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun’un 71. maddesi ile değişik 173/3 maddesinde yer alan “Sulh Ceza Hakimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa istemi gerekçeli olarak reddeder..” şeklindeki düzenleme karşısında, soruşturmanın genişletilmesine yönelik karar verilmesi sebebiyle Cumhuriyet Savcılığından talep edilen hususlarla ilgili eksiklikler giderildikten sonra itirazla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, doğrudan kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına yönelik olarak yazılı şekilde karar verilmesinede isabet görülmemiştir.”

Denilerek 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 04/05/2017 gün ve 94660652-105-52-3153-2017- Kyb sayılı Kanun Yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 23/05/2017 tarih ve 2017/30357 sayılı ihbarnamesiyle daireye ihbar ve soruşturma evrakı tevdi kılınmakla incelendi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:

Değerlendirmeler ışığında;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun’un 71. maddesi ile değişik 173/3 maddesinde yer alan “Sulh Ceza Hakimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle o yer Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa istemi gerekçeli olarak reddeder..” şeklindeki düzenleme karşısında, soruşturmanın genişletilmesine yönelik karar verilmesi sebebiyle Cumhuriyet Savcılığından talep edilen hususlarla ilgili eksiklikler giderildikten sonra itirazla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, doğrudan yazılı şekilde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmesinede isabet görülmediğinden,

5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca Ünye Sulh Ceza Mahkemesinin 25/01/2017 tarihli ve 2016/3620 değişik iş sayılı kararının kanun yararına BOZULMASINA,

Aynı Yasa’nın 309/4-b maddesi uyarınca müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahal mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 19.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/201 Karar : 2017/3917 Tarih : 10.05.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini İhlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından şüpheliler …, …, …, …, …, … ve … haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 17.06.2015 tarihli ve 2014/4252 soruşturma, 2015/32691 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İzmir 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 22.10.2015 tarihli ve 2015/2210 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

5271 sayılı Kanunun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanunun 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanunun 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanunun kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada kanuna uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanunun 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, aynı dosyanın müştekisi olan … hakkında suç örgütü kurmak ve yönetmek, yargı görevi yapanı etkilemek vs. suçlarına ilişkin olarak yürütülen soruşturma esnasında yapılan telefon dinlemesi sırasında, dosyanın diğer müştekisi olup o tarihte İzmir Adliyesinde hakim olarak görev yapan … ile yapılan görüşmelerin de dinlemeye takılması üzerine, görüşme içerikleri nedeniyle müşteki … hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcıvekilliğinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başmüfettişliğine ihbarda bulunmasını müteakip, yapılan disiplin soruşturması sonucunda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesinin 28.04.2015 tarihli ve 2013/230 esas sayılı kararı ile müşteki … hakkında ceza tertibine yer olmadığına dair karar verilmiş olması, haklarında kovuşturmaya yer olmadığında dair karar verilen şüpheliler hakkında İzmir Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün 14.01.2015 tarihli ve 1985 sayılı kararı ile Polis Başmüfettişlerince yapılan soruşturma sonucunda şüphelilerin “görev sırasında veya dışında yasaklanan tutum ve davranışlarda bulunmak, denetim görevini yerine getirmemek, hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak” suçlarından disiplin cezası ile cezalandırılmış olmaları, yine Emniyet Genel Müdürlüğünün 22.04.2016 tarihli ve 61601 sayılı kararı ile diğer müşteki Ömer Berber’e hitaben yazılan “somut olay bakımından zarara uğratıldığınızı iddia ettiğiniz şahısların eylemlerinin hizmetin gereklerine ve kanuni sınırlarına uygun olmadığı, şahısların kişisel kusurlarından kaynaklandığı sabittir. Bu nedenle şahıslar hakkında gerekli yasal süreç başlatılmıştır.” şeklindeki bilgi yazısı ile müşteki … Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde vermiş olduğu 24.03.2015 tarihli ifadesinin 2 ve 3. sayfalarında yer alan “paralelci polisler tarafından HSYK seçiminde karşı listede aday olan hakim …’a iftira atarak kendileriyle işbirliği yapmamı istediler, ben de böyle bir durumu kabul etmediğimi söyledim… Soruşturmayı yürüten polis memurları sürekli bana, bizimle iş birliği yap, hakim … hakkında rüşvet alıyor, içeriden adam çıkartıyor diye iftirada bulun, senin de suçun olmadığını biliyoruz, bizimle anlaşırsan seni çıkartırız diye söylüyorlardı” şeklindeki beyanları karşısında, şüphelilerin atılı suçu işlediklerine dair delillerin kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu, söz konusu delillerin mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 16.12.2016 tarih ve 94660652-105-35-13147-2016-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.12.2016 tarih ve 2016/400267 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla;

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 17.06.2015 gün ve 2014/4252 soruşturma 2015/32691 karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar ile şüpheliler hakkında, görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara karşı şikayet edenler …, …, … tarafından suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçu dışındaki diğer suçlar yönünden itiraz edildiği anlaşılmakla;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karardaki nitelendirmeye, itiraz edilen suçların kapsamına, nitelendirmedeki ağırlığa 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesi hükmüne, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 14.01.2017 tarih ve 2017/1 sayılı kararındaki iş bölümüne göre, kanun yararına bozma istemini inceleme görevi Yüksek 12. Ceza Dairesine ait olmakla Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye GÖNDERİLMESİNE, 10.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/34342 Karar : 2017/3372 Tarih : 27.04.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;

04.08.2005 tarihinde serbest dolaşımda olmayan motorin yüküyle Irak’…çıkış yapmak üzere Habur … sahasına gelen, sanığın sürücüsü olduğu … plakalı akaryakıt tankerinin yükünden alınan numunelerle ilgili ODTÜ Petrol Araştırma Merkezinden 22.08.2005 gün 5-1651 PAL-Ref sayılı analiz raporunun alındığı, analiz raporunda numunenin motorin standartlarına uymadığı, motorine ağır bir maddenin karıştırıldığının belirtildiği, İsdemir … Müdürlüğünce araçta bulunan yükün yüklendiği antrepodan alınan numunelerle ilgili ODTÜ Petrol Araştırma Merkezinden 18.07.2005 gün 5-1486 PAL-Ref sayılı analiz raporunun alındığı, analiz raporunda numunenin ölçülen özellikleri ile motorin özelliği gösterdiğinin belirtildiği, bunun üzerine olayın … idaresince, sanık hakkında 4926 sayılı yasa gereğince işlem yapılması talebiyle Silopi Cumhuriyet Başsavcılığı’na bildirildiği, yapılan soruşturmada, “Sanığın kullandığı ve şüpheli şirketin taşıyıcılığını yaptığı araçla taşınan motorin yükündeki bozulmanın yükleme yerinde mi yoksa taşıma aşamasında mı oluştuğunun belirlenememesi, sanığın araçtaki motorin yüküne yönelik herhangi bir eylemine dair soruşturma dosyasında somut kanıtların bulunmaması, yükten alınan numunelerin arasındaki farklılığın sanık aleyhine kanıt oluşturmayacağı, yükü taşıyan araçta bulunan ve yükleme yerinde görevlilerce aracın yüküne müdahaleyi engellemek amacıyla takılan kurşun mühürlerin kontrol yeri olan Habur … Müdürlüğünde sağlam olduğunun belirlendiği, aracın yükünde herhangi bir eksikliğin olmadığı” gerekçesiyle kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte ve yeterlilikte kanıt bulunmadığından Cumhuriyet Savcılığınca 06.12.2005 tarihli Kovuşturmaya Yer Olmadığına karar verildiği, kararın 07.12.2005 tarihinde müşteki … idaresine tebliğ edildiği, Şırnak Cumhuriyet Başsavcılığınca 20.01.2006 tarihli karar ile takipsizlik kararının kaldırılmasına karar verildiği, 16.03.2006 tarihinde de iddianame düzenlenerek sanığın 4926 sayılı Yasaya muhalefet suçundan cezalandırılması için kamu davası açıldığı anlaşılmakla;

5271 sayılı CMK’nın takipsizlik kararı verildiği tarih itibariyle yürürlükte olan 173/1. maddesinde “Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir.” düzenlemesi gözetilerek dosya değerlendirildiğinde, Cumhuriyet Başsavcısının iddianame tanzimi ile kamu davası açılması gerektiği gerekçesiyle Cumhuriyet Savcısının verdiği takipsizlik kararını kaldırma yetkisinin bulunmadığı, ancak müşteki olan kuruma tebligat yapılarak itiraz haklarının hatırlatılmasından sonra takipsizlik kararına karşı itiraz merciine bu hakkın kullanılması ve itiraz merciince takipsizlik kararının kaldırılmasından sonra kamu davasının açılmasının mümkün olabileceği, itiraz süresinin ve merciinin gösterildiği takipsizlik kararının müşteki kuruma tebliğ edildiği, müşteki kurumun takipsizlik kararına itiraz etmediği, bu haliyle takipsizlik kararı kesinleştiğinden bu nedenle usulüne uygun açılmış bir kamu davasından bahsedilemeyeceğinden yargılamaya devamla sanık hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması,

Yasaya aykırı, sanık müdafii ve katılan … temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün sair yönleri incelenmeksizin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 27.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5892 Karar : 2017/3662 Tarih : 25.04.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Marka hakkına tecavüz suçundan şüpheli … hakkında yürütülen soruşturma evresi sonucunda, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 09/11/2015 tarihli ve 2015/73718 soruşturma, 2015/46458 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın kabulü ile soruşturmanın genişletilmesine ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına dair Bursa 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 30/12/2015 tarihli ve 2015/4903 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 03/04/2016 gün ve 485 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19/04/2016 gün ve KYB. 2016/ 140166 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.

Anılan ihbarnamede,

Bursa 2. Sulh Ceza Hakimliğince itirazın kabulü ile soruşturmanın genişletilmesi için evrakın Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmiş ise de; 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun’un 71. maddesi ile değişik 173/3. maddesinde yer alan, “Sulh ceza hakimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder.” şeklindeki düzenleme karşısında, soruşturmanın genişletilmesi kararı verilmesi sebebiyle Cumhuriyet Savcılığından talep edilen hususlarla ilgili eksiklikler giderildikten sonra, itirazla ilgili bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, önce itirazın kabul edilip sonra soruşturmanın genişletilmesine yönelik olarak yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve 21/01/2009 tarihli 5833 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu 556 Sayılı KHK’nın 61/A-1 maddesinde yer alan, güncel haliyle 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 30. maddesinde yer alan “marka hakkına tecavüz” suçunun unsurlarının, “Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal veya hizmet üretmek, satışa arz etmek veya satmak, ithal ya da ihraç etmek, ticari amaçla; satın almak, bulundurmak, nakletmek veya depolamak” olduğu, suçun oluştuğunun her türlü delille ispatının mümkün olduğu, bu hususta soruşturmaya konu olay özelinde, marka hakkına tecavüz iddiasıyla başlatılan soruşturma dosyasında Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca 09/11/2015 tarihinde, “başka ilden ihbar üzerine gelen soruşturma dosyasında şikayetçinin şüpheli hakkında şikayeti olmadığı” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, karar kendisine tebliğ edilen şikayetçi vekilinin faili henüz öğrendiği ve derhal şikayette bulunarak karara itiraz ettiği, Bursa 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 30/12/2015 tarihli ve 2015/4903 değişik iş sayılı kararı kendi içinde çelişkiye yol açacak şekilde, önce itirazın kabulüne, sonra da “soruşturmanın genişletilmesine” karar verdiği görülmüştür.

5271 sayılı CMK’nın 177/3 maddesinde “Sulh Ceza Hakimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilir, kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder” hükmü, Sulh Ceza Hakiminin itirazın kabul veya reddi hususunda karar vermesi için önüne gelen soruşturma dosyasında araştırılmasını elzem gördüğü bir konu veya mutlaka toplanması gereken bir delil varsa, bunun Savcılık tarafından genişletilen soruşturmada tamamlanmasını müteakip, dosyanın olgunlaşması ve Hakimin en doğru karara ulaşabilmesi amacıyla düzenlenmiştir.

Somut olayda Bursa 2. Sulh Ceza Hakimliğinin, önce itirazın kabulüne, sonra soruşturmanın genişletilmesine dair verdiği değişik iş kararının gerekçesinde veya karar sonucunda CMK’nın 173/3. maddesi gereği hangi hususta soruşturmanın genişletilmesi gerektiği, hangi gerekçeyle itirazın kabulüne karar verdiği anlaşılamamakla birlikte, henüz soruşturmanın genişletilmesi sonucu toplanacak delilleri beklemeden kabul kararı vermekle kendi kararında bir çelişki de yarattığı görülmekle,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görüldüğünden, Bursa 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 30/12/2015 tarihli ve 2015/4903 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4-a. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, 25/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/479 Karar : 2017/2538 Tarih : 20.04.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Yüksek Adalet Bakanlığı’nın, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18/06/2015 tarihli ve 2015/37555 soruşturma, 2015/3255 sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına dair kararın kesinleşmesini müteakip, denetimli serbestlik müdürlüğünce ihtara rağmen yükümlülük ihlalinde ısrar edildiğinden bahisle infaz kayıtları kapatılarak bildirimde bulunulması üzerine, sanık hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine dair kararın kaldırılarak atılı suçtan kamu davası açılması sonrasında, “kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının 18 yaşından küçük olan suça sürüklenen çocuk müdafiine tebliğ edilmemesi” nedeniyle kesinleşmediği gerekçesiyle durma kararı verilmesine dair İzmir 5. Çocuk Mahkemesinin 28/04/2016 tarihli ve 2016/73 esas, 2016/322 sayılı kararının, kanun yararına bozulmasına ilişkin talebi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 01/03/2017 tarihli ihbar yazısı ekinde dosyanın Dairemize gönderildiği anlaşıldı.

Dosya incelendi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

A) Konuyla İlgili Bilgiler:

1 - Suç tarihinde 16 yaşında olan şüpheli hakkında 01/04/2015 tarihinde işlediği iddia edilen “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan, İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 18/06/2015 tarihli, 2015/3255 sayılı kararı ile “3 yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesi ve 1 yıl süre ile denetimli serbestlik kararı uygulanmasına” karar verildiği, ilgili kararın yaşı küçük şüpheliye 09/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, ancak soruşturma aşamasında zorunlu müdafii olarak görev yapan Av. Ersin Kasırga’ya kararın tebliğ edilmediği, söz onusu kararın, verildiği tarih olan 18/06/2015 tarihi itibari ile kesinleştirildiği,

2 - İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca, 02/09/2015 tarihinde denetimli serbestlik tedbirinin infazı için İzmir Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nden talepte bulunulması üzerine, 07/10/2015 tarihli çağrı yazısının düzenlenmesi ile infaza başlanıldığı,

3 - İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca, “şüphelinin denetim süresi içinde 25/12/2015 tarihinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediği ve hakkında 2015/114692 sayılı soruşturmanın yürütüldüğü” gerekçesi ile 28/01/2016 tarihinde, “18/06/2015 tarihli, 2015/3255 karar sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının” kaldırılmasına karar verildiği, söz konusu kararın denetimli serbestlik müdürlüğüne bildirilmesi üzerine 29/01/2016 tarihinde şüpheli hakkındaki infaz dosyasının kapatıldığı,

4 - İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 28/01/2016 tarihli, 2015/114692 soruşturma sayılı kararı ile, şüpheli hakkında 25/12/2015 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma eylemi nedeniyle yürütülen soruşturmanın, “TCK’nın 191/5. fıkrası uyarınca erteleme süresi içinde kullanmak için tekrar uyuşturucu madde bulundurulmasının, aynı maddenin 4. fıkrası uyarınca ihlal nedeni sayılacağı, ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılamayacağı” gerekçesi ile 01/04/2015 tarihli eylem nedeni ile yürütülen 2015/37555 soruşturma sayılı dosya ile birleştirilmesine karar verildiği,

5 - İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 01/02/2016 tarihli, 2016/221 sayılı iddianamesi ile 01/04/2015 tarihli eylemi nedeni ile şüpheli hakkında TCK’nın 191/1, 31/3. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı,

6 - İzmir 5. Çocuk Mahkemesi’nin 28/04/2016 tarihli , 2016/73 esas ve 2016/322 karar sayılı kararı ile “18/06/2015 tarihli kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının, 18 yaşından küçük olan sanığın zorunlu müdafiine tebliğ edilmesi gerekirken, sanık adına tanzim edilerek 09/07/2015 tarihinde tebliğ edildiği, bu haliyle kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kesinleşmiş olduğundan söz edilemeyeceği, bu kararın usulüne uygun şekilde kesinleştirilip, denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanması gerektiği” hususları belirtilerek, CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca durma kararı verildiği, söz konusu kararın itiraz edilmeksizin 23/05/2016 tarihinde kesinleştiği,

Anlaşılmıştır.

B) Kanun Yararına Bozma Talebi:

Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, «Dosya kapsamına göre, İzmir 5. Çocuk Mahkemesinin 28/04/2016 tarihli kararı ile kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının suça sürüklenen çocuğun müdafisine tebliğ edilmediği için kesinleşmediğinden bahisle durma kararı verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171/2. maddesinde yer alan “Suçtan zarar gören, bu karara 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.” şeklindeki düzenleme uyarınca şüphelinin kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına itiraz hakkı bulunmaması karşısında, erteleme kararının suça sürüklenen çocuğa tebliğinin hukuki bir sonuç doğurmadığı gibi suça sürüklenen çocuğun müdafisine de tebliğ zorunluluğunun olmadığı cihetle, mahkemesince yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde durma kararı verilmesinde isabet görülmemiştir » denilerek, İzmir 5. Çocuk Mahkemesinin 28/04/2016 tarihli ve 2016/73 esas, 2016/322 sayılı kararının bozulması istenmiştir.

C) Konuyla İlgili Hukuksal Düzenlemeler:

1 - TCK’nın 191. maddesi

(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kışı, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 04/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.

(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.

(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;

a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmakta ısrar etmesi,

b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,

c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kulanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.

(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı

davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği taktirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

9)Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geriye bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.

2 - CMK’nın 171. maddesi:

(1) Cezayı kaldıran şahsî sebep olarak etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanmasını gerektiren koşulları ya da şahsî cezasızlık sebebinin varlığı halinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığı kararı verebilir.

(2) 253 üncü maddenin ondokuzuncu fıkrası hükümleri saklı kalmak üzere, Cumhuriyet savcısı, soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olup, üst sınırı bir yol veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süreyle ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören, bu karar 173 üncü madde hükümlerine göre itiraz edebilir.

(4) Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmediği takdirde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verilir. Erteleme süresi içinde kasıtlı bir suç işlenmesi halinde kamu davası açılır. Erteleme süresince zamanaşımı işlemez.

3 - CMK’nın 173. maddesi:

(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çerçevesinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

4 - Anayasa’nın 36. maddesinin 1. fıkrası:

Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.

5 - Anayasa’nın 38. maddesinin 4. fıkrası:

Suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sayılamaz.

6 - AİHS’nin 6. maddesinin 1. fıkrası:

Herkes, gerek medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili anlaşmazlıkların çözümlenmesi, gerek kendisine yöneltilen herhangi bir suçlamanın karara bağlanması konusunda, kanunla kurulmuş bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından davasının makul bir süre içinde adil ve açık olarak görülemesini istemek hakkına sahiptir.

D)Konunun Değerlendirilmesi:

Somut olaydaki tartışmanın konusu, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan şüpheli … hakkında TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası gereğince verilen “kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin karara itiraz edilip edilemeyeceği ve dolayısı ile bu kararın, kesinleşerek hüküm ve sonuç doğurması için, soruşturma aşamasında yaşı küçük şüpheliye, CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca atanan müdafiiye tebliğ edilmesi zorunluluğu olup olmadığına ilişkindir.

Dairemizin 26/09/2016 tarihli, 2015/8231 esas ve 2016/4886 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere;

TCK’nın 191. maddesinde, bu karara itiraz edilip edilemeyeceğine ilişkin açık bir hükme yer verilmemiş; bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, CMK’nın kamu davasının ertelenmesine ilişkin 171. maddesi hükümlerinin uygulanacağı öngörülmüştür.

CMK’nın 171. maddesinin 2. fıkrasında ise, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına “suçtan zarar gören kişinin itiraz edebileceği” belirtilmiştir.

Suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunur (TCK 3/1). Denetimli serbestlik ve tedavi tedbirleri aslında birer güvenlik tedbiridir. Bu nedenle kural olarak, ancak suçu sabit olan kişi hakkında ve mahkeme tarafından uygulanabilir. TCK’nın 191. maddesinin 2 ve 3. fıkralarında istisna olarak, şüpheli hakkında soruşturma aşamasında Cumhuriyet savcısının kararı ile de uygulanabileceğini kabul etmiştir.

Sözü edilen denetimli serbestlik ve tedavi tedbirleri ile, şüpheliye yükümlülük yüklenmektedir.

Öte yandan, CMK’nın 223. maddesinin 1. fıkrasında güvenlik tedbirlerinin de hüküm olduğu belirtilmiştir. Hükümler kural olarak “temyiz” kanun yoluna tabidir.

Ceza muhakemesi hukukunda kural olarak kıyas mümkündür. Özellikle temel hak ve özgürlükler yönünden, kişi lehine kıyasa başvurulabilir.

TCK’nın 191. maddesinde düzenlenen suç, TCK’nın ikinci kitabının, “topluma karşı suçlar” başlıklı üçüncü kısmının, “kamunun sağlığına karşı suçlar” başlıklı üçüncü bölümünden düzenlenmiş olduğundan, suçun mağduru “kamu”dur. Bu açıdan bakıldığında şüphelinin, TCK’nın 191. maddesi kapsamında verilen “kamu davasının açılmasının ertelenmesine” ilişkin karara itiraz edemeyeceği ileri sürülebilir.

Şüpheliye yükümlülük getiren denetimli serbestlik ve tedavi tedbirlerini içermesi nedeniyle, TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası gereğince verilen “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı, CMK’nın 171. maddesi uyarınca verilen “kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararından farklıdır. CMK’nın 171. maddesindeki kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararında Cumhuriyet savcısına takdir hakkı verilmiş, şartları varsa bazı suçlarda kamu davası açabileceği gibi, kamu davasının açılmasının ertelenmesine de karar verebilir. TCK 191/2. fıkrasına göre ise kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma veya kullanma şüpheli hakkında ise kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmek zorunludur.

Cumhuriyet savcısının kararına itirazı düzenleyen CMK 173. maddesinin 5. fıkrasında CMK 171. maddesi gereğince Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması yönünde takdirde bulunup kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verildiği durumlarda bu karara itirazın mümkün olmadığı belirtilmiştir. Cumhuriyet savcısının takdir hakkı bulunmadığı ve kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesinin zorunlu olduğu ve ayrıca da şüpheliye yükümlülük getiren tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine de karar verildiğinden bu karara karşı adil yargılama ilkesi ve suçsuzluk karinesi gereğince,

CMK’nın 171. ve 173. maddelerinde suçtan zarar gören için tanınan “kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına itiraz” hakkıyla ilgili hükümlerin, TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası kapsamında verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararına karşı “şüpheli için de kıyas yolu ile uygulanması gerekir.”

Somut olayla ilgili; kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan şüpheli hakkında, TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası kapsamında verilen “kamu davasının açılmasının ertelenmesi ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin karara, yaşı küçük şüphelinin ve dolayısı ile şüpheliye soruşturma aşamasında CMK’nın 150/2. maddesi uyarınca atanan zorunlu müdafiinin de itiraz hakkının bulunduğu, itiraz hakkının kullanılabilmesi için yaşı küçük şüpheliyi “temsilen” zorunlu müdafiine de ilgili kararın tebliğ edilmesi gerektiği kabul edildiğinden, kanun yararına bozma talebi yerinde değildir.

Dolayısı ile, şüpheli hakkında verilen karar, kendisini temsil eden zorunlu müdafiine tebliğ edilmeden, kesinleşmeyeceğinden ve hukukî sonuç doğurmayacağından, şüphelinin, TCK’nın 191/4. fıkrası uyarınca 3 yıllık erteleme süresi zarfında tekrar kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu işlediğinden de söz edilemeyecektir. Bu durumda, kanun yararına bozma istemine konu edilen İzmir 5. Çocuk Mahkemesi’nin 28/04/2016 tarihli, 2016/73 esas ve 2016/322 karar sayılı “durma kararının” yerinde olduğu değerlendirilmiştir.

KARAR: Açıklanan nedenlerle;

İzmir 5. Çocuk Mahkemesi’nin 28/04/2016 tarihli, 2016/73 esas ve 2016/322 karar sayılı “durma kararı”, usul ve yasaya uygun olduğundan, yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteğinin REDDİNE, dosyanın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 20/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1173 Karar : 2017/1494 Tarih : 19.04.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

İhaleye fesat karıştırmak suçundan şüpheliler …, …,…ve … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Silifke Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 04/01/2016 tarihli ve 2015/5123 soruşturma, 2016/12 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Silifke Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/01/2016 tarihli ve 2016/132 değişik iş sayılı kararının;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, dosya kapsamına göre müştekinin ifadesi alınmayıp olayla ilgili delilleri sorulmadığı, hiçbir soruşturma işlemi yapılmadan, şikayetçinin belirttiği eylemlerle ilgili belgeler üzerinde yeterli inceleme yapılmadığı gibi kamu görevlisi olan ve haklarında görevi kötüye kullanma iddiaları da bulunan şüpheliler hakkında ise benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08/07/2009 tarihli ve 2008/21516 esas, 2009/13754 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, 4483 sayılı Kanun kapsamındaki bir suçu işleyen memur veya kamu görevlisi hakkında Cumhuriyet savcılarının re’sen soruşturma yapma yetkileri bulunmadığı, belirtilen yasa hükümlerine göre, soruşturmanın başlaması yetkili merci tarafından izin verilmesi koşuluna bağlı olduğu, yetkili merci izin vermedikçe soruşturma aşamasına geçilemeyeceğinden şüpheli kişi veya kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilmesi de olanaklı olmayacağı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ancak yetkili merci tarafından soruşturma şartı niteliğindeki izin verildikten sonra yapılacak soruşturma sonunda verilebileceğinin anlaşılması karşısında, eksik soruşturmaya dayalı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun’un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza

Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 14/02/2017 gün ve 94660652-105-33-8111- 2016-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavclığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile Silifke Sulh Ceza Hakimliğince verilen 28/01/2016 tarihli ve 2016/132 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/15256 Karar : 2017/7377 Tarih : 13.03.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından şüpheli …. hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 18/02/2016 tarihli ve 2015/60801-45 soruşturma, 2016/6461 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Adana 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 21/03/2016 tarihli ve 2016/1724 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 29/07/2016 gün ve 94660652-105-01-7192-2016 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası … Cumhuriyet Başsavcılığının 21/09/2016 gün ve 2016/329677 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet Savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet Savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet Savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda müştekinin şüphelinin dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik yaptığı iddiası üzerine Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yeterli delil bulunmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şüpheli …..’ın 05/02/2016 tarihinde vermiş olduğu ifadesinde, “…şikayete konu senet bizzat … tarafından düzenlenerek ve imzalanarak bana verilmiştir…” şeklinde beyanda bulunduğu, ancak Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca …. uzmanı olan bilirkişiden alınan 14/02/2016 tarihli raporda söz konusu senetteki imzaların …‘ın elinden çıkmadığının tespit edildiği, bu haliyle söz konusu senedin sahte olduğu, şüphelinin bizzat … bu senedi imzaladı şeklindeki beyanının doğruluğunu kaybedeceği, olayda başka şüpheli veya şüphelilerin olabileceğinin araştırılması, Adli Tıp Kurumundan yeni bir imza incelemesi yaptırılması ve sonucun göre şüphelilerin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’un 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Bilirkişi incelemesi sonucunda 10.12.2008 düzenleme tarihli senette bulunan yazıların şikâyetçinin eli ürünü olduğu, imzaların ise olmadığının belirlendiği anlaşılmış ise de; şikayetçi tarafından Kavak Asliye Hukuk Mahkemesi aracılığıyla Adana 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/1084 sayılı dosyasına (Devir sonucunda Adana 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/116 sayılı dosyasına) sunulan 13.01.2012 havale tarihli dilekçede, “….. Fabrikası San. ve Ticaret A.Ş olarak bizim dosya davacısı ve alacaklı …..’a 235.000,00 TL borcumuz bulunmaktadır. Bu borcumuz eski tarihlidir. Mali sıkıntılar nedeniyle borcun ileri bir tarihe ödenmesi için mutabakata varılmış, tarafımızdan 10.12.2008 tarihinde tanzim edilen 30.07.2011 ödeme tarihli ve 235.000,00 TL bedelli senet tanzim edilerek davacıya verilmiştir” şeklinde beyanda bulunması nedeniyle senedin taraflarınca düzenlendiğini ikrar etmesi ile Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 18.02.2016 günlü kovuşturmaya yer olmadığına dair kararındaki gerekçenin yeterli olması karşısında; Adana 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 21.03.2016 tarih ve 2016/1724 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan kanun yararına bozma isteminin 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmesi amacıyla … Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/15007 Karar : 2017/7380 Tarih : 13.03.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

İftira suçundan kimliği meçhul şüpheli hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Antalya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 17.09.2015 tarihli ve 2015/41265 soruşturma, 2015/36962 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Antalya 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 16.11.2015 tarihli ve 2015/764 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 03/04/2016 gün ve 94660652-105-07-2666-2016 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası … Cumhuriyet Başsavcılığının 18/04/2016 gün ve 2016/140229 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5271 sayılı Kanunun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanunun 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanunun 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanunun kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanunun 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda müşteki vekilinin kimliği meçhul şüphelinin müvekkil şirket ve müdürü aleyhine yurt dışında bulunan şirketin diğer ortaklarına gerçeğe aykırı kötü niyetli iddialar içeren mail atarak iftira, şirketi zarara uğratma ve haksız rekabet suçlarını işlediğinden bahisle yapılan başvurusu üzerine Antalya Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda delil yetersizliği gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sırasında suça konu mail adresinin tespitiyle ilgili olarak ….Türkiye Temsilciliğine müzekkere yazıldığı, gelen cevabi yazıda söz konusu mail adresinin şirketleriyle ilgili herhangi bir bağlantısının olmadığını belirtildiği, ….mail…..adresinin hangi sunucu tarafından sağlandığının araştırılıp belirtilen mail adresini kullanan şahsın tespit edilerek şüpheli olarak beyanının alınması ve müşteki vekilinin şüphelinin eylemlerinin haksız rekabet ve şirketi zarara uğratma olabileceği hususlarının da değerlendirilerek, şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Kanun yararına bozma talebi ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın iftira suçuna ilişkin olması ve dosya kapsamının içeriğinde, güveni kötüye kullanma suçuna dair herhangi bir eylemden söz edilmediğinin anlaşılması karşısında; 2797 sayılı … Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 14. maddesi ile 27.01.2017 gün ve 29961 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.02.2017 tarihinde yürürlüğe giren … Büyük Genel Kurulu’nun işbölümüne ilişkin 20.01.2017 tarih ve 2017/1 sayılı kararına göre, kanun yararına bozma istemini inceleme görevinin …’ın 8. Ceza Dairesi’ne ait olduğu anlaşıldığından, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın görevli daireye TEVDİİNE, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/19064 Karar : 2017/2841 Tarih : 13.03.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Dosya incelenerek gereği düşünüldü :

Hüküm tarihinde yürürlükte bulunduğu şekliyle, 5271 sayılı CMK’nın 172/2. maddesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamayacağı ve aynı Kanun’un 173/6. maddesinde itirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesinin, önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan ağır ceza mahkemesinin bu hususta karar vermesine bağlı tutulduğu belirtilmiştir.

Sanık hakkında Ortaköy (Aksaray) Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 10/12/2010 tarihli ve 2010/1189 sayılı kararıyla kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın verilmesi, katılan vekilinin bu karara karşı süresinde Ağır Ceza Mahkemesine itirazda bulunması, … Ağır Ceza Mahkemesi’nin 02/02/2011 tarihli ve 2011/129 Değişik iş sayılı kararıyla katılan vekilinin itirazının reddedilmesi üzerine, katılan vekilinin 21/02/2011 tarihli dilekçesiyle aynı olay ve sanık hakkında şikayet dilekçesi vermesi şeklindeki olayda, 5271 sayılı CMK’nın 173/6. maddesi uyarınca, daha önce kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine karar verilmesinden sonra yeni delil varlığı nedeni ile sanık hakkında kamu davası açılabilmesinin itirazın reddine karar veren merciin bu hususta karar vermesi şartına bağlı olduğunun ve yine aynı Kanun’un 223/8. maddesi gereğince soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da, şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; öncelikle şartın gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilmesi, sonrasında ise daha önce kovuşturmaya yer olmadığına dair itirazı karara bağlayan merciin, yeniden kamu davası açılabilmesi konusundaki kararının beklenilerek sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden açılan dava üzerine yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı diğer yönleri incelenmeyen hükmün isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 13/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/4859 Karar : 2017/6674 Tarih : 27.02.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Güveni kötüye kullanma suçundan şüpheliler …, … ve …. San. Tic. Ltd. Şti. haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 07/01/2016 tarihli ve 2016/581 soruşturma, 2016/1015 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Bakırköy 1. Sulh Ceza Hakimliğinin 24/03/2016 tarihli ve 2016/989 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 08/11/2016 gün ve 94660652-105-34-6550-2016 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası … Cumhuriyet Başsavcılığının 23/11/2016 gün ve 2016/390097 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet Savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet Savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, somut olayda müşteki vekili tarafından verilen dilekçe ile müşteki ile şüpheli arasında ticari ilişki olduğunu, müştekinin şüphelilere teminat amaçlı çek verdiğini, ancak daha sonra taraflar arasında ürün teslimi yapılmadığını, çekin iade edilmesi için ihtarname göndermelerine rağmen iade edilmediğini belirterek şikayetçi olduğu anlaşılmakla, her ne kadar aynı olaya ilişkin daha önceden kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiğinden bahisle hiç bir soruşturma işlemi yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, soruşturmanın genişletilmesi gerektiği, müştekinin daha önceki şikayetine konu çek ile bu dosyaya konu çekin farklı olduğu, bu nedenle şüpheli …‘in ifadesinin alınması, müşteki ile şüpheli arasındaki İstanbul 6. Ticaret Mahkemesinin 2014/1498 esas sayılı dosyasının getirtilerek incelenmesi ve şüphelilerin hukuki durumunun buna göre değerlendirilmesi gerektiği cihetle, eksik soruşturma ile karar verildiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

5271 sayılı CMK’nın 173/1. maddesinde, suçtan zarar görenin, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on beş gün içerisinde bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı yeri çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebileceğinin öngörülmüş olmasından hareketle yapılan incelemede; Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığının 07.01.2016 gün ve 2016/581-1015 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının, 26.01.2016

tarihinde şikâyetçi vekiline tebliğ edildiği ve karara on beş günlük yasal süresinden sonra 11.02.2016 havale tarihli dilekçe ile itiraz edildiği dosya içeriğinden anlaşılmakla, merci tarafından verilen itirazın reddine ilişkin kararda sonucu itibariyle isabetsizlik bulunmadığından, Bakırköy 1. Sulh Ceza Hâkimliğinin 24.03.2016 gün ve 2016/989 değişik iş sayılı kararına yönelik yapılan kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 27.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/18241 Karar : 2017/2172 Tarih : 27.02.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Kasten yaralama, tehdit, hakaret ve görevi kötüye kullanma suçlarından şüpheliler …, … ve … haklarında yürütülen soruşturma evresi sonucunda, Bodrum Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 23/02/2016 tarihli ve 2016/396 soruşturma, 2016/1602 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin Bodrum Sulh Ceza Hakimliğinin 06/05/2016 tarihli ve 2016/998 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 18/11/2016 gün ve 388946 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.

İstem yazısında; “Dosya arasında bulunan 19/02/2016 tarihli ve yine itiraz dilekçesi ekinde dosyaya sunulan 26/02/2016 tarihli kamera görüntüsü incelenmesine ilişkin bilirkişi raporları ile müştekiler hakkındaki … Devlet Hastanesinin 21/01/2016 tarihli ve 1331570 ila 1412723 sayılı genel adli muayene raporları dikkate alındığında, kasten yaralama ve hakaret suçlarına ilişkin toplanan delillerin kamu davası açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu ve bu delillerin mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Hukuksal Değerlendirme:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.” 2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.

Aynı Kanun’un “Cumhuriyet savcısının kararına itiraz” başlıklı 173. maddesinde ise;

“(3) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, O Yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” hükümleri yer almaktadır.

Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.

Bir fiilin işlendiği haberinin alınması üzerine, suçu takibe yetkili makamlar tarafından derhal hazırlık soruşturmasına başlanmasını ifade eden ilkeye “araştırma mecburiyeti ilkesi”; hazırlık soruşturmasının neticesinde fiilin takibini gerektirecek hususlarda fiilin ve failin belli olması, yeterli emareler teşkil edecek vakıaların bulunması, başka bir ifade ile, şüphelerin ciddi olduğunun tespit edilmesi ve dava şartlarının gerçekleşmiş olması durumunda, yetkili makam tarafından kamu davasının açılmasını ifade eden ilkeye ise “kamu davasını açma mecburiyeti ilkesi” denilmektedir.

Diğer taraftan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin (AİHS) 13. maddesi uyarınca da, temel hak ve özgürlükleri ihlal edilen kimselere etkili bir başvuru yapma hakkı tanınması zorunlu olup, anılan hükmün uygulanmasına ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarında, (Örn: Vilko E. - Finlandiya kararı 2007; Sürmeli - Almanya kararı 2006) etkili başvuru yolunun hem teoride, hem pratikte erişilebilir, yeterli ve etkili olması gerektiği belirtilmektedir.

İncelenen dosyada, müşteki …’ın Cumhuriyet Başsavcılığında vermiş olduğu ifadelerinde, kullandığı araçla maddi hasarlı yaralamalı bir trafik kazasına neden olduğunu, bu olayın soruşturması için… İlçe Emniyet Müdürlüğüne ait karakolda bulunduğu sırada isimlerini daha sonra öğrendiği polis memurları …, … ve …’ın kendisine hakaret ettikleri ve tehdit içerikli sözler söylediklerini, kendisini kasten yaraladıkları iddiasıyla şikayetçi olduğu, müşteki İsa Süren’nin Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadesinde, ….’ın kaza yaptığını öğrendikten sonra …. İlçe Emniyet Müdürlüğüne ait karakola gittiğini, burada isimlerini daha sonra öğrendiği polis memurları …, … ve … ile sivil üniformalı görevlilerin kendisine hakaret ettikleri ve tehdit içerikli sözler söylediklerini, kendisini kasten yaraladıkları iddiasıyla şikayetçi olduğu, şüphelilerin alına ifadelerinde suçlamaları kabul etmedikleri, şüphelilerin olay kapsamında yasal zor kullanma yetkilerini kullandıkları, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırı aşmadıkları, bu suretle üzerlerine atılı hakaret, tehdit, kasten yaralama ve görevi kötüye kullanma suçlarını işlediklerine dair iddiadan başka, şüpheli savunmalarının aksine haklarında kamu davası açılmasını gerektirecek yeterli delil bulunmadığından kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmektedir.

Yapılan itiraz üzerine değerlendirme yapan Bodrum Sulh Ceza Hakimliğinin 2016/998 değişik iş numaralı kararıyla, soruşturma evrakının incelenmesinde itiraz dilekçesi ekinde sunulan 26/02/2016 tarihli raporun teknik detay başlıklı değerlendirmesi, sesin görüntüyle uyumsuzluğu dikkate alındığında hakaret ve tehdit suçlarından kamu davası açmaya yeterli şüphe oluşmadığı, şüphelilerin yasal zor kullanma yetkileri dikkate alınarak yaralama ve görevi kötüye kullanma suçlarından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın gerekçesi usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, itirazın reddine karar verilmiştir.

Ancak dosya kapsamında temin edilen adli muayene raporları, olaya ilişkin kamera kayıtları ve bilirkişi raporları değerlendirildiğinde, olay dahilinde hakaret ve kasten yaralama eylemlerinin gerçekleştiğine ilişkin kamu davası açmaya yeterli şüphe oluştuğu, kamera kayıtları detaylı bir şekilde değerlendirilerek, hakaret ve kasten yaralama eylemlerinin kim tarafından gerçekleştirildiği açıkça tespit edilmek suretiyle gereğinin takdir edilmesi gerekmektedir. Bu nedenle itiraz merciince soruşturmanın eksik yapılmış olduğu gözetilerek, gereğinin takdir edilmesi gerekirken itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.

Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,

1- Bodrum Sulh Ceza Hakimliğinin 06/05/2016 tarihli ve 2016/998 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309.maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- Aynı kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin itiraz mercii tarafından mahallinde tamamlanmasına, 27.02.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/18280 Karar : 2017/984 Tarih : 31.01.2017

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Hakaret suçundan kimliği meçhul şüpheli hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Beykoz Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 30/03/2016 tarihli ve 2015/8611 soruşturma, 2016/1256 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulü ile şüpheli hakkında kamu davası açılmak üzere anılan kararın kaldırılmasına ilişkin İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 16/05/2016 tarihli ve 2016/2620 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 24/11/2016 gün ve 391234 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:

İstem yazısında; “ 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” ve 173. maddesinde yer alan “(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir. (2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir. (3) (Değişik fıkra: 18/06/2014-6545 S.K./71. md) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./26.mad) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir. (5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz. (6) İtirazın reddedilmesi halinde; Cumhuriyet savcısının, yeni delil varlığı nedeniyle kamu davasını açabilmesi, önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan sulh ceza hâkimliğinin bu hususta karar vermesine bağlıdır.” şeklindeki düzenlemeler dikkate alndığında, Cumhuriyet savcısı öncelikle soruşturma yapmak zorunda olup somut dosya kapsamına göre müştekinin ifadesinin alınması haricinde gerekli soruşturma işlemleri yapılmadan kimliği meçhul şüpheli hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu haliyle merciince 5271 sayılı Kanun’un 173/3. maddesi uyarınca soruşturmanın genişletilmesine yönelik itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken anılan Kanun’un 173/4. maddesi uyarınca kamu davası açılmasına yönelik itirazın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Hukuksal Değerlendirme:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.” 2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.”

Aynı Kanunun 173. maddesinin birinci fıkrasında, “Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir., üçüncü fıkrasında “ Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, O Yer Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.”, Dördüncü fıkra; “Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.” şeklindedir.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu çerçevede, somut olayda Cumhuriyet Savcısı tarafından gerekli soruşturma işlemleri yapılmadan karar verilmiştir. İtiraz merci, CMK’nın 173/3. maddesi gereğince soruşturmanın genişletilmesine yönelik itirazın kabulüne karar vermesi gerekirken, aynı Kanunun 173/4. maddesi gereğince kamu davasını açılmasına yönelik itirazın kabulüne karar verilmesi hukuka aykırıdır..

IV- Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,

1- İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 16/05/2016 tarihli ve 2016/2620 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin itiraz mercii tarafından mahallinde tamamlanmasına, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 31/01/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/12859 Karar : 2016/11303 Tarih : 29.12.2016

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Dolandırıcılık suçundan şüpheliler … ve arkadaşları hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Denizli Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 17/02/2015 tarihli ve 2015/3936 soruşturma, 2015/2590 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Denizli 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 15/05/2015 tarih ve 2015/772 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 15/11/2016 gün ve 8601-2016-kyb sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06/12/2016 gün ve 2016/393532 sayılı yazısıyla dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteminde;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlemini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, müşteki vekilinin 11/02/2015 tarihli şikayet dilekçesi ile şüphelilerin fikir ve eylem birliği içerisinde müştekiyi kandırarak bir kısım arazileri değerinin çok üstünde gösterilerek satışının yapılmak suretiyle dolandırıcılık eylemini gerçekleştirdiklerinin iddia edilmesi ve bu satış ilişkisine esas sözleşme ve çek fotokopilerinin ibraz edilmesine rağmen, olaya ilişkin olarak müştekinin ifadesine dahi başvurulmadığı, iddia konusu olaya ilişkin olarak hiç bir bilgi ve belge temin edilmeksizin, herhangi bir soruşturma işlemi dahi yapılmadan olayın hukuki ihtilaf olduğu gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği gözetilmeksizin, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK`nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, Denizli 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin 15/05/2015 tarihli ve 2015/772 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`na TEVDİİNE, 29/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/12963 Karar : 2013/9918 Tarih : 12.06.2013

  • CMK 173. Madde

  • Cumhuriyet Savcısının Kararına İtiraz

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü 18/04/2013 gün ve 2013/6236/25630 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 13.05.2013 gün ve KYB 2013/142598 sayılı ihbarnamesi ile;

Resmî belgede sahtecilik suçundan şüpheliler Celal K…ve Mustafa Y…haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 07/08/2012 tarihli ve 2012/56055 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulüne, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına ilişkin mercii Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/12/2012 tarihli ve 2012/4210 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Cumhuriyet Savcısının Kararına itiraz” başlıklı 173/1. maddesinde yer alan “Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebilir.” şeklindeki düzenleme uyarınca Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara suçtan doğrudan zarar görenin itiraz hakkı olduğu, müşteki Nevzat E…`in suçtan zarar görmediği, dolayısıyla itiraz hakkının bulunmadığı gözetilmeden, itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü;

İncelenen dosya içeriğine göre; itirazın süresinde olup olmadığının denetlenmesi amacıyla;

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 07.08.2012 gün ve 2012/56055 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın şikâyetçi vekiline tebliğine ilişkin belge aslı veya onaylı suretinin eklenerek, dosyanın kanun yararına bozma istemine esas olmak üzere incelenmesi yapılmak amacıyla iadesi için mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına (TEVDİİNE), oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS