0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

(1) Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

(2) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/10 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7072/9 md.) Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak yeni delil elde edilmedikçe ve bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilmedikçe, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.

(3) (Ek: 11/4/2013-6459/19 md.) Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın etkin soruşturma yapılmadan verildiğinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmesi veya bu karar aleyhine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine yapılan başvuru hakkında dostane çözüm ya da tek taraflı deklarasyon sonucunda düşme kararı verilmesi üzerine, kararın kesinleşmesinden itibaren üç ay içinde talep edilmesi hâlinde yeniden soruşturma açılır.



CMK Madde 172 Gerekçesi

1412 sayılı Kanunun l64 üncü maddesinde, yeterli delil bulunmaması veya keyfiyetin takibe değer görülmemesi hâlinde, takipsizlik kararı verilmesine dair hüküm yer almaktadır. Tasarı ilk olarak bu işlemi belirlemek üzere “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” terimini getirmiştir. Soruşturma evresinden kovuşturmaya geçip geçmeme söz konusu olduğundan bu terim değişikliği uygun görülmüştür. Madde ayrıca kamu davasının açılması için şüpheyi haklı kılacak yeterlikte ve kuvvette delil, iz, eser ve emarenin elde edilmemesi ölçütünü kullanmaktadır. Yeterli kuvvette makul şüphe bulunduğu anlaşılacak olursa, kovuşturma evresine geçilecektir.

Maddenin ikinci fıkrasında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, kamu davasının, aynı eylem ve aynı kişi hakkında açılabilmesi yeni delil, iz, eser ve emarenin meydana çıkmasına veya şüphe nedenlerinin takdirinde ağır hata olmasına bağlanmıştır. Böylece kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların zamanaşımı süresince şüphelinin başında, tâbir yerinde ise Demoklesin Kılıcı gibi durması ve onun özgürlükler bakımından bir tehdit oluşturması önlenmek istenmektedir. Bazı usul kanunlarında mahkemelerin beraat kararlarının temyize tâbi tutulmadığı görülüyor.

Bu yeni düzenleme neticesinde, Cumhuriyet savcısı kovuşturmaya yer olmadığına dair bir karar verdikten sonra yeni delil, iz, eser ve emare bulunmadıkça artık Adalet Bakanı da Cumhuriyet savcısından kamu davası açmasını isteyemeyecektir. Maddenin son fıkrasında yeni delil, iz, eser ve emarenin ne olduğu tanımlanarak uygulama açısından açıklık getirilmiştir.


CMK 172 (Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2016/984 E. , 2020/400 K.

  • CMK 172
  • Kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karardan sonra “yeni delil” ortaya çıktığı takdirde kamu davası açılabilir.

Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Cumhuriyet savcısının görevi maddi gerçeği ortaya çıkartmak ve adil bir yargılama yapılması için gerekli araştırmayı yaparak şüphelinin lehine veya aleyhine olan bütün delilleri toplamaktır.

Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinin sonunda toplanan delillere göre suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheye ulaştığı takdirde iddianame düzenleyecek ve kamu davasını açacaktır. Buna karşın soruşturma işlemleri tamamlandıktan sonra, kamu davasının açılması için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma imkânını ortadan kaldıran şüphelinin ölümü, af, zamanaşımı, şikâyet süresinin geçmesi, ön ödemenin yerine getirilmesi ve uzlaşmanın sağlanmış olması gibi durumlarda kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. İddianame, toplanan delillere göre suçun işlendiğini gösteren yeterli şüphe oluştuğunda hazırlanacağına göre, elde edilen deliller doğrultusunda hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı ya da failin kusursuzluğu açıkça ortada ise Cumhuriyet savcısı yine kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilecektir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda itiraz hakkı, süresi ve mercisi gösterilecek, karar suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilecektir.

1412 sayılı CMUK’da Cumhuriyet savcısının verdiği takipsizlik kararları, yargı otoritesi göstermeyen, idari bir karar niteliğinde düzenlendiğinden Cumhuriyet savcısı, bu kararını kendiliğinden, Adalet Bakanı ve adalet müfettişinin talebi ya da ilgilinin isteği üzerine geri alıp soruşturma yapabilmekte ve hiçbir şarta bağlı olmadan, takipsizlik kararından sonra, dava zamanaşımı süresi dolmadan kamu davası açabilmekteydi. Ancak bu düzenleme öğretide hukuk güvenliğine aykırı olduğu düşüncesiyle eleştirilmekte, takipsizlik kararından sonra yeni bir dava açılması için yeni delil şartı aranması gerektiği ileri sürülmekteydi.

Öğretinin bu eleştirileri göz önüne alınarak düzenlenen ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 172. maddesinin ikinci fıkrasıyla, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, yeni bir delil meydana çıkmadan Cumhuriyet savcısınca kendiliğinden kamu davası açılamayacağı hüküm altına alınmış, ancak 06.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 680 sayılı KHK ve 08.03.2017 tarihli ve 30354 mükerrer sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7072 sayılı Kanun’un 9. maddesi ile ayrıca, elde edilen yeni delilin kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak nitelikte olması ve sulh ceza hâkimliğince bu konuda bir karar verilmesi şartlarına bağlanmıştır. Bu husus kanun koyucu tarafından ceza muhakemesi şartı olarak düzenlenmiştir. Yine 1412 sayılı CUMK’da yer verilen takipsizlik kararlarından farklı olarak CMK’nın 173. maddesinde kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara karşı suçtan zarar gören tarafından itiraz edilebileceği hükme bağlanmış, böylelikle bu kararlara yargısal bir nitelik kazandırılmıştır.

CMK’nın 173. maddesinin birinci fıkrasının ilk hâlinde suçtan zarar görenin, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar kendisine tebliğ edildikten sonra on beş gün içinde, kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi başkanına itiraz edebileceği hükme bağlanmış iken, 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun ile itirazı incelemeye yetkili merci ağır ceza mahkemesi olarak belirlenmiş, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile de bu incelemeyi yapma yetkisi sulh ceza hâkimliğine verilmiştir. CMK’nın 173. maddesinin 680 sayılı KHK’nın 11. maddesi ve 7072 sayılı Kanun’un 10. maddesiyle yapılan değişikliklerden önceki altıncı fıkrası uyarınca itirazın reddedilmesi üzerine Cumhuriyet savcısının kamu davası açabilmesi, yeni delilin varlığı ve önceden verilen dilekçeyi değerlendiren mercinin bu hususta karar vermesine bağlı iken, anılan değişiklikle kamu davası açılabilmesi CMK’nın 172. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen usule tabi tutulmuştur.

Cumhuriyet savcısı tarafından verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar, muhakeme faaliyeti sonunda, yargılama makamı tarafından verilmiş kararlar olmayıp, adli-idari nitelikte kararlardır. Ancak, bu kararlara itiraz yolunun açık olması nedeniyle itiraz üzerine kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, mahkeme denetiminden geçerek yargısal karar hâlini alır ve yargı otoritesi özelliğini gösterir. Gerek itiraz üzerine kesinleşen, gerekse itiraz edilmeksizin kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlar bakımından, kanunun aradığı anlamda yeni delil ortaya çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı Cumhuriyet savcısı aynı işe tekrar el atamayacaktır. Uygulamada yapılan soruşturma sonucunda “ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” olarak ifade edilen kararlar da verilmektedir. “Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar”, soruşturma kapsamında bir kısım fiillerin kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte olmaması, bir kısım fiillerin ise kamu davasının açılmasını ya da yetkisizlik gibi başka kararlar verilmesini gerektirmesi hâlinde, kamu davası açılmasını gerektirmeyen fiillerden dolayı verilen kararlardır. “Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar”ın hukuki niteliği ve sonuçları itibarıyla, verildiği fiile ilişkin olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan bir farkı bulunmamaktadır.

Uyuşmazlığın sağlıklı bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için “fiil”, “aynı fiil” ve “yeni delil” kavramları üzerinde de durulması gerekmektedir.

Fiil kavramı; ceza muhakemesinde ve maddi ceza hukukunda kullanılan ortak bir kavram olmakla birlikte kullanıldığı alana göre içerik olarak farklılık arz etmektedir. Ceza muhakemesi anlamında fiil, uyuşmazlık konusu olay olup, muhakemenin konusunu oluşturan olayın bütününü ifade etmektedir. Maddi ceza hukukunda ise, belirli bir amaca yönelen, kişinin isteğine göre ve iradesine bağlı, dış dünyada etki doğuran icrai yahut ihmali bir insan davranışıdır.

Ceza muhakemesindeki fiil, maddi ceza hukuku anlamında tek bir fiilden oluşabileceği gibi birden fazla fiilden de oluşabilir. Bu itibarla ceza muhakemesindeki fiil kavramı, maddi ceza hukukundaki fiil kavramından daha geniş bir içeriğe sahiptir. Bununla birlikte, maddi ceza hukuku anlamındaki tek fiilin, ceza muhakemesinde birden fazla fiili oluşturması mümkün değildir.

Ceza muhakemesinde Cumhuriyet savcısı, yapmış olduğu soruşturma sonucunda kaleme aldığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya iddianame ile uyuşmazlığın konusunu ve sınırlarını ortaya koymaktadır. Ceza muhakemesine konu edilen fiilin aynı olup olmadığının tespitinde de iddianame veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilen olaylar bütününün esas alınması gerekmektedir. Buna göre fiilin aynı olup olmadığı, iddianame ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan fiilin işlendiği yer, fiilin süresi, zamanı, kullanılan araçlar, kullanılma biçimleri belirtilmek suretiyle bireyselleştirilerek ve tanımlanan olaylar göz önünde bulundurularak belirlenecektir. Fiilin aynı olup olmadığının belirlenmesinde Cumhuriyet savcısınca yapılan hukuki nitelendirmenin bir önemi bulunmamaktadır.

CMK’nın 172/2. maddesinde yer alan “yeni delil” kavramından ne anlaşılması gerektiğine gelince; kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan önce mevcut olan, ancak ele geçirilemeyen, dosyada bulunan ancak Cumhuriyet savcısı tarafından görülmeyen ve değerlendirilmeyen delil, yeni delildir. Yeni bir soruşturmanın başlatılabilmesi için, delilin yeni olmasının yanında, tek başına veya diğer delillerle birlikte bir suçun işlendiğini kuvvetle ispatlama gücüne sahip olması gerekir. Dava açmaya yetecek kadar güçlü elverişlilikte veya kovuşturmama kararının nedenini ortadan kaldırıcı ve ayrıca davanın da açılmasını sağlayacak kuvvette, suç şüphesini kuvvetlendirici nitelikte bulunması gerekir. Bu nitelikte yeni bir delil ortaya çıktığında, Cumhuriyet savcısı işe tekrar el atarak, iddianame düzenleyebilecek, kabulü hâlinde kamu davası açılmış olacaktır. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edilmesi üzerine, itiraz reddedildiğinde bu karar kesinleşir. İtirazın reddi üzerine yeni delil olsa dahi, aynı fiilden dolayı Cumhuriyet savcısının kendiliğinden dava açması mümkün değildir. Önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan mercinin, kamu davasının açılması hususunda karar vermesi gerekir. Diğer bir anlatımla, usul işlemlerinin, işlemin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan usul kanununa tabi olacağı ilkesi gözetildiğinde, iddianamenin düzenlendiği 30.03.2009 tarihi itibarıyla 5271 sayılı CMK’nın yürürlükte bulunan 172. maddesine göre Cumhuriyet savcısınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilip karar itiraz edilmeksizin kesinleştiğinde, Cumhuriyet savcısının aynı işe tekrar el atması için, yeni bir delilin ortaya çıkması yeterli iken; kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edilerek itiraz mercisine başvurulduğunda; itiraz mercisinin kararı ile kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesinleşmişse, Cumhuriyet savcısının iddianame düzenlemesi için, (5271 sayılı CMK’da yargılama makamının kararını Cumhuriyet savcısının kaldırması kabul edilmediğinden) yeni delilin yanında, önceden verilmiş itiraz dilekçesi hakkında karar veren mercinin, kamu davasının açılması hususunda, yeniden bir karar vermesi gereklidir. Bu husus kanun koyucu tarafından ceza muhakemesi şartı olarak düzenlenmiştir. Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Mağdur …’nın 16.06.2007 tarihinde Araç Jandarma Komutanlığına müracaat ederek Toygören köyü yolunda sanıklar tarafından darbedildiğini belirterek şikâyetçi olduğu, 18.06.2007 tarihinde Araç Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan ifadesinde ise, her ne kadar sanıklar hakkında kendisini yaraladıklarından bahisle şikâyetçi olmuş ise de olay günü bu kişilerle birlikte içki içtiğini, kendi kullandığı motosiklete binerek olay yerinden ayrıldığı sırada motosikletten düşerek burnunu ve yanağını yere çarptığını, olay nedeniyle kimseden şikâyetçi olmadığını ifade ettiği, bunun üzerine; iftira suçunun şüphelisi olarak alınan 14.08.2007 tarihli ifadesinde, gerçekten sanıklar tarafından darbedildiğini, Kollukta verdiği ilk ifadesinin doğru olduğunu, ağabeyi …’nın telkini ve sanıkların kendisini tekrar dövebilecekleri korkusuyla Kolluktaki ifadesinin aksine Cumhuriyet Başsavcılığında gerçeğe aykırı olarak darbedilmediğini ve motosikletten düştüğünü ifade ettiğini, kimseye iftira atmadığını, sanıkların kendisini dövdüklerini savunduğu, Araç Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen 2007/406 sayılı soruşturma sonunda sanıklar …, …, … ve … hakkında kasten yaralama suçundan 02.06.2008 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, mağdur ve şüphelilere tebliğ edilen bu karara itiraz edilmediği, … hakkında ise iftira suçunu işlediği iddiası ile kamu davası açıldığı, yargılamanın yürütüldüğü Araç Asliye Ceza Mahkemesince 10.02.2009 tarihli ve 86-15 sayılı karar ile …’ya atılı iftira suçunun sabit olmadığı gerekçesiyle beraatine karar verilerek, iftira suçuna ilişkin dava dosyasının ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen kasten yaralama suçu yönünden CMK’nın 172/2. maddesi uyarınca “yeni delil” niteliğinde olduğu, bu nedenle sanıklar …, …, … ve … hakkında yeniden soruşturma başlatılması için Araç Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu, bu suç duyurusu üzerine Araç Cumhuriyet Başsavcılığınca 30.03.2009 tarihli ve 64-35 sayılı iddianame ile sanıklar hakkında mağdur …’yı kasten yaraladıkları iddiasıyla kamu davası açıldığı, yargılamayı yürüten Araç Asliye Ceza Mahkemesince sanıklar hakkında kasten yaralama suçundan TCK’nın 86/1, 86/3-e, 87/3 ve 53. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay 11 gün hapis cezası ile cezalandırılmalarına ve hak yoksunluklarına, sanık … yönünden ayrıca TCK’nın 58. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği anlaşılan dosyada;

Sanıklar hakkında kasten yaralama suçundan verilen 02.06.2008 tarihli ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuki değerden yoksun olmadığı, itiraz edilmeksizin kesinleştiği, kesinleşen bu karardan sonra aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesinin, usul işlemlerinin yapıldığı sırada yürürlükte bulunan usul kanununa tabi olacağı ilkesi gözetildiğinde, iddianamenin düzenlendiği 30.03.2009 tarihi itibarıyla 5271 sayılı CMK’nın yürürlükte bulunan 172. maddesinin 2. fıkrasındaki “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamaz.” hükmüne göre, yeni bir delilin meydana çıkmasına bağlı olduğu, iftira suçundan yargılamanın yapıldığı Araç Asliye Ceza Mahkemesinde, soruşturma aşamasında elde edilenler dışında sanıklar …, …, … ve … hakkında iddianame düzenlenmesini gerektirecek nitelikte ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan önce mevcut olan, ancak ele geçirilemeyen, dosyada bulunan ancak Cumhuriyet savcısı tarafından görülmeyen ve değerlendirilmeyen herhangi bir delil elde edilmediği, iftira suçundan beraat kararının verildiği dava dosyasının tek başına sanıkların kasten yaralama suçunu işlediklerini kuvvetle ispatlama gücüne sahip, dava açmaya yetecek kadar güçlü elverişlilikte veya kovuşturmama kararının nedenini ortadan kaldırıcı nitelikte bulunmadığının anlaşılması karşısında; iddianamenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan hâli ile 5271 sayılı CMK’nın 172. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ceza muhakemesi şartı gerçekleşmeden, aynı fiilden ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen sanıklar hakkında yeni delil elde edilmeden kamu davası açılması usul ve kanuna aykırılık oluşturmaktadır.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/264

  • CMK 272
  • Sanık hakkında düzenlenen iddianame ile kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararda anlatılan fiillerin ceza muhakemesi anlamında tek bir fiil niteliğinde olduğu, dolayısıyla aynı fiil hakkında aynı zamanda hem kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar hem de iddianame düzenlendiği, bu hâliyle sanık hakkında K. Cumhuriyet Başsavcılığınca aynı fiilden dolayı hukuki nitelendirme yapılarak verilmiş olan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararının hukuki değerden yoksun olduğunun, sanık hakkında düzenlenen iddianamenin ise usul ve yasaya uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.

Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza muhakemesinin temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır. Cumhuriyet savcısının görevi maddi gerçeği ortaya çıkartmak ve adil bir yargılama yapılması için gerekli araştırmayı yaparak şüphelinin lehine veya aleyhine olan bütün delilleri toplamaktır.

Kamu davasını açma tekelini elinde bulunduran Cumhuriyet savcısı soruşturma evresinin sonunda toplanan delillere göre suçun işlendiği hususunda yeterli şüpheye ulaştığı takdirde iddianame düzenleyecek ve kamu davasını açacaktır. Buna karşın soruşturma işlemleri tamamlandıktan sonra, kamu davasının açılması için suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma imkânını ortadan kaldıran şüphelinin ölümü, af, zamanaşımı, şikayet süresinin geçmesi, ön ödemenin yerine getirilmesi ve uzlaşmanın sağlanmış olması gibi durumlarda kovuşturmaya yer olmadığına karar verecektir. İddianame toplanan delillere göre suçun işlendiğini gösteren yeterli şüphe oluştuğunda hazırlanacağına göre, elde edilen deliller doğrultusunda hukuka uygunluk sebeplerinin varlığı ya da failin kusursuzluğu açıkça ortada ise Cumhuriyet savcısı yine kovuşturmaya yer olmadığına karar verebilecektir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilecek, karar suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilecektir. Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar adli-idari nitelikte bir işlem olup başka bir anlatımla karma nitelikte bir karardır. Bu nedenle beraat kararında olduğu gibi kişi hakkında verildiği fiile ilişkin olarak kesin hüküm sonuçlarını doğurmayacaktır. Ancak kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kesin hüküm sonuçlarını doğurmaması, soruşturma makamının bu karardan her zaman keyfi biçimde dönebileceği ve kamu davası açabileceği anlamına da gelmemektedir. Kanuni düzenleme ve madde gerekçesinden de açıkça anlaşıldığı üzere, fail hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra aynı fiile ilişkin olarak yeniden soruşturma yapılabilmesi kanun koyucu tarafından “yeni delilin meydana çıkması” ile 680 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Düzenlemeler Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 10. maddesiyle yeni delilin elde edilmesinin yanı sıra bu hususta sulh ceza hâkimliğince bir karar verilme şartlarına bağlanmış ve bu hususlar ceza muhakemesi şartı olarak belirlenmiştir. Nitekim öğretide bu hususun ceza muhakemesi şartı olduğu açıkça vurgulanmıştır. (Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan- Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt-Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erdem, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2013, s. 65.)

Uygulamada yapılan soruşturma sonucunda “ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar” olarak ifade edilen kararlar da verilmektedir. “Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar”, soruşturma kapsamında bir kısım fiillerin kamu davası açılmasını gerektirecek nitelikte olmaması, bir kısım fiillerin ise kamu davasının açılmasını ya da yetkisizlik gibi başka kararlar verilmesini gerektirmesi halinde, kamu davası açılmasını gerektirmeyen fiillerden dolayı verilen kararlardır. Ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuki niteliği ve sonuçları itibarıyla, verildiği fiile ilişkin olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan bir farkı bulunmamaktadır.

Uyuşmazlığın isabetli bir hukuki çözüme kavuşturulabilmesi için “fiil” ve “aynı fiil” kavramları üzerinde durulması gerekmektedir.

Fiil kavramı; ceza muhakemesinde ve maddi ceza hukukunda kullanılan ortak bir kavram olmakla birlikte içerik olarak birbirinden farklılık arz etmektedir. Ceza muhakemesi anlamında fiil, uyuşmazlık konusu olay olup, muhakemenin konusunu oluşturan olayın bütününü ifade etmektedir. Maddi ceza hukukunda ise fiil, belirli bir amaca yönelen, kişinin isteğine göre ve iradesine bağlı, dış dünyada etki doğuran icrai yahut ihmali bir insan davranışıdır.

Ceza muhakemesindeki fiil, maddi ceza hukuku anlamında tek bir fiilden oluşabileceği gibi birden fazla fiilden de oluşabilir. Bu itibarla ceza muhakemesindeki fiil kavramı, maddi ceza hukukundaki fiil kavramından daha geniş bir içeriğe sahiptir. Bununla birlikte, maddi ceza hukuku anlamındaki tek fiilin, ceza muhakemesinde birden fazla fiili oluşturması da mümkün değildir.

Ceza muhakemesinde Cumhuriyet savcısı, yapmış olduğu soruşturma sonucunda kaleme aldığı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar veya iddianame ile uyuşmazlığın konusunu ve sınırlarını ortaya koymaktadır. Ceza muhakemesine konu edilen fiilin aynı olup olmadığının tespitinde de iddianame veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilen olaylar bütününün esas alınması gerekmektedir. Buna göre iddianame ve kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda yer alan fiilin işlendiği yer, fiilin süresi, zamanı, kullanılan araçlar, kullanılma biçimleri belirtilmek suretiyle bireyselleştirilerek tanımlanan olaylar göz önünde bulundurularak fiilin aynı olup olmadığı belirlenecektir. Fiilin aynı olup olmadığının belirlenmesinde Cumhuriyet savcısınca yapılan hukuki nitelendirmenin bir önemi bulunmamaktadır. “Aynı konuda biri doğru, diğeri yanlış iki karar aynı zamanda verilmişse, yanlışı yok sayılmalıdır. Meselâ aynı eylem hakkında bir tavsiften kamu davası açılmış, diğer tavsiften açılmamışsa, hatalı olan ikincisini ortadan kaldırmak için vakit kaybedilmemelidir.” (Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Bası, sahife 206 – Kunter / Yenisey / Nuhoğlu) Nitekim, Yüksek Yargıtay CGK 19.04.1978 tarihli ve 78/1-129 sayılı içtihadıyla yukarıda alıntı yapılan görüş doğrultusunda karar vermiştir.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

K. Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanık hakkında “Sanığın katılanı bıçakla tehdit etmek suretiyle telefonunu zorla aldığına dair yeterli delil bulunmadığından” bahisle nitelikli yağma suçundan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar verildiği hâlde 12.12.2007 tarihli ve … sayılı iddianame ile “Sanığın mağdurun telefonunu müzik dinlemek için aldıktan sonra telefonu iade etmeyerek olay yerinden ayrıldığı” iddiası ile kamu davası açıldığı olayda; ek kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararın mağdura tebliğ edildiğine ve bu kararın kesinleştirildiğine dair dosya kapsamında herhangi bir bilginin olmadığı, aynı fiille ilgili biri doğru, diğeri yanlış iki kararın aynı zamanda verilmesi durumunda yanlış olan kararın hukuki değerden yoksun olacağı, ceza muhakemesine konu edilen fiilin aynı olup olmadığının tespitinde de iddianame veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda belirtilen olayların bir bütün olarak esas alınması gerektiği, ceza muhakemesindeki fiil, maddi ceza hukuku anlamında tek bir fiilden ibaret olabileceği gibi birden fazla fiilden de oluşabileceği, bu itibarla ceza muhakemesindeki fiil kavramının, maddi ceza hukukundaki fiil kavramından daha geniş bir içeriğe sahip olduğu ve fiilin aynı olup olmadığının belirlenmesinde Cumhuriyet savcısınca yapılan hukuki nitelendirmenin bir öneminin bulunmadığı hususları göz önünde bulundurulduğunda; sanık hakkında düzenlenen iddianame ile kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararda anlatılan fiillerin ceza muhakemesi anlamında tek bir fiil niteliğinde olduğu, dolayısıyla aynı fiil hakkında aynı zamanda hem kovuşturmaya yer olmadığına dair ek karar hem de iddianame düzenlendiği, bu hâliyle sanık hakkında K. Cumhuriyet Başsavcılığınca aynı fiilden dolayı hukuki nitelendirme yapılarak verilmiş olan kovuşturmaya yer olmadığına dair ek kararının hukuki değerden yoksun olduğunun, sanık hakkında düzenlenen iddianamenin ise usul ve yasaya uygun olduğunun kabulü gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2015/241

  • CMK 172
  • Sanıklar hakkında aynı fiilden dolayı verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara vaki itiraz üzerine merciince, itirazın reddine karar verilmesinden sonra Cumhuriyet savcısının CMK’nın 173/6. maddesinde belirtilen şarta uymadan iddianame düzenlemesi nedeniyle usulüne uygun açılmış bir kamu davası bulunmadığından, mahkemece durma kararı verilerek önceden verilen itiraz dilekçesi hakkında karar vermiş olan itiraz merciinin bu hususta karar vermesi beklenip sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.

1412 sayılı CMUK’da Cumhuriyet savcısının verdiği takipsizlik kararları, yargı otoritesi göstermeyen, idari bir karar niteliğinde düzenlendiğinden Cumhuriyet savcısı, bu kararını, kendiliğinden, Adalet Bakanı ve Adalet Müfettişinin talebi ya da ilgilinin isteği üzerine geri alıp soruşturma yapabilmekte ve kamu davası açabilmekteydi. Diğer bir ifadeyle Cumhuriyet savcısı, hiçbir şarta bağlı olmadan, takipsizlik kararından sonra, dava zamanaşımı süresi dolmadan kamu davası açabilmekteydi. Ancak bu düzenleme öğretide hukuk güvenliğine aykırı olduğu düşüncesiyle eleştirilmekte, takipsizlik kararından sonra yeni bir dava açılması için yeni delil şartı aranması gerektiği ileri sürülmekteydi.

Öğretinin bu eleştirileri gözönüne alınarak düzenlenen ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMK’nın 172/2. maddesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, yeni bir delil meydana çıkmadan Cumhuriyet savcısınca kendiliğinden kamu davası açılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Diğer bir ifade ile kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, meydana yeni bir delil çıkmadığı müddetçe aynı delil ve emarelere dayanarak yeni bir iddianame düzenlenemeyecektir. Kanun koyucu bu düzenleme ile kişilerin hukuk güvenliğini sağlamak istemiştir.

CMK’nın 172/2. maddesinde yer alan “yeni delil” kavramından ne anlaşılması gerektiğine gelince; kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan önce mevcut olan, ancak ele geçirilemeyen, dosyada bulunan ancak Cumhuriyet savcısı tarafından görülmeyen ve değerlendirilmeyen delil, yeni delildir. Yeni bir soruşturmanın başlatılabilmesi için, delilin yeni olmasının yanında, tek başına veya diğer delillerle birlikte bir suçun işlendiğini kuvvetle ispatlama gücüne sahip olması gerekir. Dava açmaya yetecek kadar güçlü elverişlilikte veya kovuşturmama kararının nedenini ortadan kaldırıcı ve ayrıca davanın da açılmasını sağlayacak kuvvette, suç şüphesini kuvvetlendirici nitelikte bulunması gerekir. Bu nitelikte yeni bir delil ortaya çıktığında, Cumhuriyet savcısı işe tekrar el atarak, iddianame düzenleyebilecek, kabulü halinde kamu davası açılmış olacaktır.

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edilmesi üzerine, itiraz reddedildiğinde bu karar kesinleşir. İtirazın reddi üzerine yeni delil olsa dahi, aynı fiilden dolayı Cumhuriyet savcısının kendiliğinden dava açması mümkün değildir. Önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan merciin, kamu davasının açılması hususunda karar vermesi gerekir. Diğer bir anlatımla Cumhuriyet savcısınca kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilip karar itiraz edilmeksizin kesinleştiğinde Cumhuriyet savcısının aynı işe tekrar el atması için, yeni bir delilin ortaya çıkması yeterli iken; kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz edilerek itiraz merciine başvurulduğunda; itiraz merciinin kararı ile kovuşturmaya yer olmadığı kararı kesinleşmişse, Cumhuriyet savcısının iddianame düzenlemesi için, (5271 sayılı CMK’nda yargılama makamının kararını Cumhuriyet savcısının kaldırması kabul edilmediğinden) yeni delilin yanında, önceden verilmiş itiraz dilekçesi hakkında karar veren merciin, kamu davasının açılması hususunda, yeniden bir karar vermesi gereklidir. Bu husus kanun koyucu tarafından ceza muhakemesi şartı olarak düzenlenmiştir.

Kanun koyucu, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın dava zamanaşımı süresince bir tehdit oluşturmasını önlemek amacıyla, aynı kişi hakkında, aynı fiilden dolayı tekrar soruşturma başlatmak için yeni delil şartını getirerek, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararlara “kesin hüküm” niteliği vermemekle birlikte, kişiler açısından hukuki güvenli alan oluşturarak adeta “kesin hükmün önleme etkisini yaratan bir hal” olarak düzenlemiştir. Bu suretle, insan haklarını ilgilendiren yönü nedeniyle şüpheliye önemli bir yargısal güvence getirilmiş, kovuşturmaya yer olmadığına dair karar, kesin hükmün önleyici etkisine benzer sonuçlar doğuran bir karar niteliğine sahip olmuştur. Böylece, kişilere getirilen kanuni teminatla, soruşturma aşamasına tekrar dönülebilir endişesi ortadan kalkmış bulunmaktadır. Nitekim Yargıtay uygulamaları da bu yönde istikrar kazanmıştır.

Cumhuriyet savcısınca verilip denetimden geçmeden kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile merciince itirazın reddedilmesi üzerine kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar arasında, önleme etkisi bakımından bir farklılık bulunmamaktadır. Zira CMK’nın 172/2. maddesinde “kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra” ifadesi kullanılmakta, yeni bir delil meydana çıkmadıkça, aynı fiilden dolayı kamu davası açılamayacağı ifade edilmektedir.

Nitekim öğretide de; kovuşturmaya yer olmadığı kararının kesin hüküm teşkil etmediği, ancak yeni delil meydana çıkmadıkça aynı fiilden dolayı fail hakkında yeniden soruşturma işlemlerine başlanamayacağı ve kamu davası açılamayacağı, kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın merciince ret edilmesi durumunda ise Cumhuriyet savcısının fail hakkında aynı fiilden dolayı kamu davasını açabilmesinin yeni delilin meydana çıkmasının yanında önceden verilen dilekçe hakkında karar vermiş olan merciin bu hususta karar vermesine bağlı olduğu, bu hususun kanun koyucu tarafından ceza muhakemesi şartı olarak düzenlendiği vurgulanmıştır (Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, Bahçeşehir Üniversitesi Yayınları, İ… 2014, 2. Bası, s. 833-841; Yener Ünver-Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku Ders Kitabı, Adalet Yayınevi, Ankara 2014, 9. Bası, s. 538-543; Tülay Kitapçıoğlu, Ceza Muhakemesi Kanunun’da Soruşturmanın Sonuçlandırılması, Legal Yayıncılık, İ… 2014, 1. Bası, s. 151-156; Bahri Öztürk-Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Özge Sırma-Yasemin Saygılar Kırıt- Özdem Özaydın-Esra Alan Akcan-Efser Erdem, Nazari ve Uygulamalı Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2013, 5. Bası, s. 592-596; Cumhur Şahin, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayıncılık, Ankara 2012, 3. Bası, s. 126-128; Veli Özer Özbek–M.Nihat Kanbur–Koray D.–Pınar Bacaksız–İlker Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012, 4. Bası, s. 506-512; Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi, Beta, İ. 2010, 18. Bası, s.1169- 1180; Asiye Selcen Ataç, Türk Ceza Hukukunda Kesin Hükmün Önleme Etkisi, Doktora Tezi, İ. 2010, s.65-73) Diğer taraftan direnme hükümlerinin temyiz yargılama makamı olan Ceza Genel Kurulunun görevi, denetimini yaptığı hükümde hukuka aykırılık bulunup bulunmamasına göre direnme hükmünü bozmak veya onamaktır. Temyiz incelemesi sırasında Ceza Genel Kurulu, temyiz nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlığı çözecek nitelikte bir karar verecektir. Temyiz edilen hükümde hukuka aykırılık bulunmaması halinde hüküm onanacak, hukuka aykırılık bulunması halinde ise CMUK’un 321. maddesine göre hüküm bozulacak ya da bozulan hüküm yerine Aynı Kanun’un 322. maddesine göre Ceza Genel Kurulunca davanın esasına hükmedilecektir. Buna göre; Ceza Genel Kurulu temyiz dilekçesinde ileri sürülüp sürülmediğine bakılmaksızın gerek hükümdeki gerekse hükümden önce verilip de hükme tesir eden kararlardaki tüm kanun’a aykırılıkları inceleyip, aykırılık tespit etmesi halinde de bozma kararı verme hak ve yetkisine sahiptir. Bu konuyla ilgili olarak getirilen sınırlamalar, 1412 sayılı CMUK’un 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin son fıkrasında yer alan, “Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” kuralı ile 05.03.1941 gün ve 50-7 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, katılanın münhasıran kendi şahsi haklarına hasrettiği temyiz istemi üzerine, sanık lehine bozma yapılamamasıdır. Bu iki istisna dışında, Ceza Genel Kurulunca incelenen ve kanuna aykırılık taşıdığı belirlenen bir hükmün, temyiz edenin sıfatı nazara alınarak, sanık lehine veya aleyhine bozulmasına bir engel bulunmamaktadır.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Ü. Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda 08.06.2009 gün ve … sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda fiil; “H. Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş. (H.) ve D. Gazetecilik A.Ş. (M.)’nin ihtiyacı olan gazete kâğıdı ve baskı malzemeleri ithalatı işlemlerinin, söz konusu işlemlere fiili olarak herhangi bir katkısı bulunmayan ve D. Ailesinin sahibi olduğu/kontrolünde olan E. Trading Limited, S. Trading Company Limited ve S. Trading Limited ünvanlı şirketler üzerinden gerçekleştirilmesi suretiyle hisse senetleri İ. Menkul Kıymetler Borsasında işlem gören H. ve D. Gazetecilik aleyhine bahse konu şirketlere haksız olarak menfaat sağladıkları” şeklinde anlatılmak ve sanıkların bu fiillerinin 5237 sayılı TCK’nın 155. maddesinde düzenlenen güveni kötüye kullanma suçunu oluşturmadığı belirtilmek suretiyle sanıklar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, yine Ü. Cumhuriyet Başsavcılığınca soruşturmaya konu edilen fiil aynı şekilde anlatıldıktan sonra aynı tarihte bu kez sanıkların fiillerinin 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun 47. maddesinde düzenlenen örtülü kazanç aktarımı suçunu oluşturabileceği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilerek sanıklar hakkında soruşturma yapılmak üzere dosyanın İ. Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği, Ü. Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 08.06.2009 gün ve 10904 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara suçtan zarar gören sıfatıyla Sermaye Piyasası Kurulunca itiraz edilmesi üzerine CMK’nın 173. maddesinin işlem tarihinde yürürlükte bulunan şekli uyarınca itirazı incelemekle görevli en yakın ağır ceza mahkemesi başkanınca itirazın reddine karar verildiği, böylece sanıkların aynı fiillerine ilişkin olarak hem itiraz edilmek suretiyle kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın, hem de yetkisizlik kararının bulunduğu, yetkisizlik kararıyla dosyanın gönderildiği İ. Cumhuriyet Başsavcılığınca Sermaye Piyasası Kurulundan yeniden görüş istendiği, daha önce sanıkların eylemlerinin TCK’nın 155. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği yönünde iki kez görüş bildiren Sermaye Piyasası Kurulunca bu kez sanıkların eylemlerinin 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüşüyle Aynı Kanun’un 47/A-6 maddesi uyarınca suç duyurusunda bulunulduğu, bu suç duyurusu üzerine İ. Cumhuriyet Başsavcılığınca sanıkların 2499 sayılı Kanunu’nun 47/A-6 ve TCK’nın 43. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talebiyle kamu davası açıldığı anlaşılan somut olayda,

Ü. Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ve yetkisizlik kararı ile yetkisizlik kararı sonrasında İ. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede sanıklara atfedilen fiilin aynı olması, aynı fiilden dolayı sanıklar hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın itiraz edilerek kesinleşmesi, yukarıda açıklandığı şekliyle verildiği fiil itibarıyla kişiler açısından hukuki güvenlik alanı oluşturan ve kesin hüküm benzeri sonuç doğuran kovuşturmaya yer olmadığına dair karardan sonra sanıklar hakkında aynı fiilden dolayı yeniden soruşturma yapılabilmesinin “yeni delilin meydana çıkmasına” ve CMK’nın 173/6. maddesinde ceza muhakemesi şartı olarak öngörülen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itiraz dilekçesi hakkında önceden karar veren merciin kararına bağlı olması ve kanun koyucu tarafından bunun ceza muhakemesi şartı olarak öngörülmesi karşısında; aynı fiile ilişkin olarak daha önceden verilip kesinleşen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar bulunduğu halde Ü. Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen yetkisizlik kararı üzerine, CMK’nın 172/2. maddesi anlamında “yeni delil” meydana çıkıp çıkmadığı açıklığa kavuşturulmadan ve CMK’nın 173/6. maddesinde belirlenen ceza muhakemesi şartı gerçekleşmeden Sermaye Piyasası Kurulunca yapılan farklı hukuki nitelemeye dayanılarak İ. Cumhuriyet Başsavcılığınca, sanıklar hakkında aynı fiilden dolayı kamu davası açılması bir hukuk devletinde kanuna, adil yargılanma hakkına ve “non bis in idem” ilkelerine aykırılık oluşturmaktadır.

Bu itibarla, Yerel Mahkeme direnme hükmünün sanıklar hakkında aynı fiilden dolayı verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara vaki itiraz üzerine merciince, itirazın reddine karar verilmesinden sonra Cumhuriyet savcısının CMK’nın 173/6. maddesinde belirtilen şarta uymadan iddianame düzenlemesi nedeniyle usulüne uygun açılmış bir kamu davası bulunmadığından, mahkemece durma kararı verilerek önceden verilen itiraz dilekçesi hakkında karar vermiş olan itiraz merciinin bu hususta karar vermesi beklenip sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2766 Karar : 2018/6733 Tarih : 23.05.2018

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Kaybolmuş veya hata sonucu ele geçmiş eşya üzerinde tasarruf suçundan meçhul şüpheli hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 10/01/2018 tarihli ve 2017/132681 soruşturma, 2018/2086 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine dair mercii Bakırköy 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 20/02/2018 tarihli ve 2018/1329 değişik işsayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 02/05/2018 gün ve 5454-2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10/05/2018 gün ve 2018/39558 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,

Somut olayda, müştekinin cep telefon markasını ve IMEI numarasını da içeren dilekçesiyle cep telefonunun çalındığı iddiasıyla şikayetçi olduğu, anılan olaya ilişkin olarak hiçbir araştırma yapılmadığı, telefonla ilgili HTS dökümleri temin edilerek, olay tarihinden sonra telefonu kullanan kişilerin tespitinin gerektiği, olayın gerçekleşmiş olduğu yere ilişkin olarak müştekinin ayrıntılı beyanının alınmasını müteakip, olayın gerçekleştiği yerde bulunan işyerlerinin kamera kayıtlarının olup olmadığı araştırılarak, bulunması halinde görüntü dökümlerinin yapılması gerektiği anlaşılmakla, soruşturmanın genişletilmesine karar verilmesi, sonucuna göre kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın esası hakkında bir değerlendirme yapılması gerekirken, yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesindeisabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, bir suçun işlendiği ihbarını alan Cumhuriyet savcısı, delil toplayıp maddi gerçeği araştırmaya başlayarak, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe bulunması halinde, aynı Kanun’un 170/2. maddesi uyarınca iddianame düzenleyip kamu davasını açmakla, yeterli şüphe bulunmaması halinde ise Kanun’un 172. maddesi uyarınca kovuşturmaya yer olmadığına karar vermekle görevli bulunmaktadır. Buna karşın Cumhuriyet savcısının kararına itiraz üzerine Sulh Ceza Hakimliğince Cumhuriyet savcısı tarafından gerekli delillerin toplanmadığı veya araştırmanın olayın özelliğine göre yetersiz ve yüzeysel kaldığının açıkça anlaşıldığı durumlarda, soruşturmanın eksik yapıldığından bahisle, genişletilmesine gerek görürse bu hususu açıkça belirtmek suretiyle CMK’nın 173/3. maddesi uyarınca soruşturmanın genişletilmesi kararı vererek, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir, Cumhuriyet başsavcılığı belirtilen eksikleri tamamlayıp delilleri topladıktan sonra itirazı incelemek üzere dosyayı yeniden Sulh Ceza Hakimliğine gönderecektir. Sulh Ceza Hakimi bu kez dosyayı inceleyip itirazı kabul veya reddedecektir.

İnceleme konusu dosyada Cumhuriyet başsavcılığınca, şikâyetçinin cep telefonunun çalındığını ya da kaybolduğunu belirterek şikâyet dilekçesi sunmasından sonra belirtmiş olduğu imei numarası üzerinden araştırma yapılarak suç tarihinde ve o tarihten sonra bahse konu cep telefonunun kullanılıp kullanılmadığı, kullanılmış ise kimler tarafından kullanıldığının tespiti, yine olayın gerçekleşmiş olduğu yere ilişkin olarak müştekinin ayrıntılı beyanının alınmasını müteakip, olayın gerçekleştiği yerde iş yeri/yerleri ve varsa güvenlik kamerası kayıtlarının olup olmadığı araştırılarak, bulunması halinde kamera görüntülerinin incelenmesi gerekirken herhangi bir soruşturma işlemi yapılmadan soyut gerekçelerle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğinin anlaşılması karşısında; kanunun öngördüğü şekilde soruşturma yapılmasının sağlanması için itiraz merciince itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, reddine karar verilmesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, (BAKIRKÖY) 4. Sulh Ceza Hakimliğince kesin olarak verilen 20.02.2018 gün ve 2018/1329 D. İş sayılı kararın, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (a) bendi uyarınca sonraki işlemlerin itiraz merciince yerine getirilmesine, 23.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/819 Karar : 2018/4172 Tarih : 1.03.2018

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Tehdit suçundan şüpheli M… hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 23/03/2017 tarihli ve 2017/45695 soruşturma, 2017/24872 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü`nün 02/01/2018 gün ve 94660652-105-06-12483-2017-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17/01/2018 gün ve 2018/4112 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda müşteki vekilinin şikayet dilekçesi üzerine herhangi bir soruşturma yapılmadan, facebook, twitter, ınstagram isimli sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı, bu nedenle şüphelinin fiziki kimliğine ulaşılamadığı gerekçesiyle iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şüphelinin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, ABD adlî makamlarıyla istinabe yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

I-Olay:

Tehdit suçundan şüpheli M… hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 23/03/2017 tarihli ve 2017/45695 soruşturma 2017/24872 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda müşteki vekilinin şikayet dilekçesi üzerine herhangi bir soruşturma yapılmadan, facebook, twitter, ınstagram isimli sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı, bu nedenle şüphelinin fiziki kimliğine ulaşılamadığı gerekçesiyle iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, şüphelinin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, ABD adlî makamlarıyla istinabe yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 23/03/2017 tarihli ve 2017/45695 soruşturma, 2017/24872 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın yasaya uygun olup olmadığının ve buna bağlı olarak itirazın reddine ilişkin mercii kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III-Hukuksal Değerlendirme:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. “2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.

CMK`nın 173. maddesi “(1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) (Değişik fıkra: 18/06/2014-6545 S.K./71. md) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./26.mad) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu Madde hükmü uygulanmaz. (6) (Değişik fıkra: 2/1/2017 - 680 S.K.H.K./11. md) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.” biçimindedir.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.

CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir.

İncelenen dosyada;

Şikayetçi vekili tarafından sunulan 14/03/2017 havale tarihli şikayet dilekçesinde, M…`nun facebookta yer alan M… isimli hesabından paylaştığı canlı yayın videosunun altına, 12/03/2017 tarihinde M… kullanıcı ismiyle “M…, seni öyle bir döverim ki vücudunda kırılmadık kemik bırakmam. Adam ol aklını başına al” şeklinde tehditte bulunulduğunun belirtildiği, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 23/03/2017 tarihli ve 2017/45695 soruşturma, 2017/24872 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verildiği ve şikayetçi vekiline 05/04/2017 tarihinde tebliğ edildiği, anılan karara şikayetçi vekili tarafından eksik incelemeyle karar verildiği gerekçesiyle 20/04/2017 tarihinde itiraz edildiği, itirazın, mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kesin nitelikteki kararıyla reddedildiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;

Her ne kadar facebook, twitter, ınstagram isimli sosyal paylaşım siteleri ile ilgili olarak yapılan istinabe taleplerini ABD adIî makamlarının cevaplamadığı, bu nedenle şüphelinin fiziki kimliğine ulaşılamadığı, ilgili sitenin bağlı olduğu internet servis sağlayıcılarının ve yer sağlayıcılarının yurtdışı kaynaklı olduğu ve yabancı ülke şirket ve sunucularının kullanılması nedeniyle elektronik delil elde etme imkânının da mevcut olmadığı, bilişim suçlarının yapısı gereği İnternet ortamında elde edilebilecek delillerin yokluğu ve şüpheli ya da şüphelilerin teşhis edilememesi halinde başka türlü delil elde etme olanağının bulunmadığı, bu aşamada soruşturmanın devamı halinde yeni delillere ulaşmanın teknik ve hukukî açıdan mümkün olmadığı, müştekinin şikâyetine konu edindiği olay ile ilgili olarak şüpheli ya da şüphelilere ulaşılmasına imkân veren hiçbir delil de sunmadığı gerekçeleriyle şikayetçinin iddiaların soyut nitelikte kaldığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar karar verilmiş ise de, şüphelinin facebook adlı sosyal paylaşım sitesindeki profil bilgilerinin ve diğer hususların araştırılarak şüphelinin kimlik bilgilerinin tespit edilmeye çalışılması, ABD adlî makamlarıyla istinabe yapılması ve sonucuna göre şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, eksik soruşturma neticesinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ve bu nedenle itirazın reddine dair mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmadığı anlaşılmıştır.

IV-Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, mercii Ankara 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 09/09/2017 tarihli ve 2017/3424 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK`nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 01/03/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1804 Karar : 2018/399 Tarih : 8.02.2018

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16.06.2017 tarih ve 2017/38083 sayılı tebliğnamesinde ve ekindeki Adalet Bakanlığının 13.06.2017 tarih ve 94660652-105-41-5710-2017-Kyb sayılı “Kanun yararına bozma yoluna gidildiği” konulu yazısında;

“Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme ve silahlı terör örgütüne üye olmak suçlarından şüpheliler …, … ve … haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 08/03/2017 tarihli ve 2017/3437 soruşturma, 2017/2642 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı müşteki vekili tarafından yapılan itirazın kabulüne ilişkin Kocaeli 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 24/04/2017 tarihli ve 2017/2761 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

Dosya kapsamına göre, şüphelilerden …‘un … İlaç A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı, …’un şirketin Genel Müdürü, …’ın ise İnsan Kaynakları Müdürü olduğu, aynı şirketin idari işler bölümünde çalışan müşteki … tarafından, 15/07/2016 tarihinde meydana gelen darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Sayın … tarafından 00:30 sıralarında darbenin engellenmesi ve önlenmesi için halkın meydanlara ve havaalanlarına gitmeye davet edilmesine rağmen, çalıştığı şirketin mail grubundan 00:55’te “Değerli Onko … Ailesi, güvenliğiniz için evden dışarı çıkılmasını kesinlikle önermiyor, en kısa sürede ülkenin sulhe kavuşmasını temenni ediyoruz, saygılarımla insan kaynakları” şeklinde darbe yapılmasını kolaylaştırmak ve sokağa çıkacak personele engel olmaya çalışmak amacıyla mesaj atıldığından bahisle 23/11/2016 tarihinde şikayette bulunulması üzerine yapılan soruşturma sonucunda şüpheliler hakkında Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 08/03/2017 tarihli kararı ile verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı müşteki vekili tarafından yapılan itiraz üzerine, merci Kocaeli 2. Sulh Ceza Hakimliğince, müsnet suç yönünden yeterli şüphe oluşturduğundan bahisle itirazın kabulüne ve anılan kararının kamu davası açılması yönünde kaldırılmasına karar verilmiş ise de, sadece şirket personellerinin dahil olduğu ve şirketi ve şirket çalışanlarını ilgilendiren duyuru ve ilanların paylaşıldığı mail grubuna insan kaynakları müdürü olan … tarafından atılan suça konu mesajın, şirket çalışanlarının iç işleyiş ve güvenliğine yönelik olduğu, yukarıda izah edildiği üzere şüphelilerin darbe girişimini desteklediklerine dair delil bulunamadığı, şüpheliler … ile …’un bulunduğu aile içi whatsapp grubunda 16/07/2016 günü saat 01:18’de ‘‘Bence darbe başarısız oldu, demokrasi galip durumda’’ şeklinde darbenin başarısız olmasına sevinme mahiyetinde mesajlar bulunduğunun anlaşılması karşısında, şüpheliler hakkında kamu davasının açılmasını gerektirir müştekinin soyut ve her

hangi maddi bir delil ile desteklenmeyen iddiasından başka delil elde edilemediği gözetilmeden, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.”

Denilmek suretiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması talep olunmuştur.

I-Olay:

Dosya kapsamına göre, şüphelilerden …‘un … İlaç A.Ş.’nin yönetim kurulu başkanı, …’un şirketin Genel Müdürü, …’ın ise İnsan Kaynakları Müdürü olduğu, aynı şirketin idari işler bölümünde çalışan müşteki … tarafından, 15/07/2016 tarihinde meydana gelen darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanı Sayın … tarafından 00:30 sıralarında darbenin engellenmesi ve önlenmesi için halkın meydanlara ve havaalanlarına gitmeye davet edilmesine rağmen, çalıştığı şirketin mail grubundan 00:55’te “Değerli … Ailesi, güvenliğiniz için evden dışarı çıkılmasını kesinlikle önermiyor, en kısa sürede ülkenin sulhe kavuşmasını temenni ediyoruz, saygılarımla insan kaynakları” şeklindeki darbe yapılmasını kolaylaştırmak ve sokağa çıkacak personele engel olmaya çalışmak amacıyla mesaj atıldığından bahisle 23/11/2016 tarihinde şikayette bulunulması üzerine yapılan soruşturma sonucunda şüpheliler hakkında Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 08/03/2017 tarihli kararı ile verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı müşteki vekili tarafından yapılan itiraz üzerine, merci Kocaeli 2. Sulh Ceza Hakimliğince, müsnet suç yönünden yeterli şüphe oluşturduğundan bahisle itirazın kabulüne karar verildiği bunun üzerine Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığınca 15.05.2017 tarih ve 2017/10668 sayılı dilekçeleriyle suçun soyut iddia dışında oluştuğuna dair herhangi bir delil elde edilmediği ve … adlı kişiyi takipsizlik kararıyla müşteki olarak gösterilip kendisinin CMK 173/1 maddesi gereğince kovuşturmaya yer olmadığına dair karara “suçtan zarar gören” tarafın itiraz edebileceği …‘ın atılı suçlar nedeniyle suçtan zarar gören sıfatına haiz olmadığı bu mimbalde Kocaeli Sulh Ceza hakimliği tarafından taraf sıfatı yokluğu nedeniyle itirazın reddine karar vermesi gerekirken kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına karar verilmesini usul ve yasaya aykırı olduğu düşüncesiyle Adalet Bakanlığına Kanun Yararına Bozma isteminde bulunduğu bu istemin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı aracılığıyla Dairemize ulaştırıldığı anlaşılmıştır.

II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Cumhuriyet savcısının, CMK’nın 160. maddesi gereğince soruşturma yaptıktan sonra kamu davasını açmaya yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle, CMK’nın 172. maddesi gereğince kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın, itiraz üzerine Sulh Ceza Mahkemesince Cumhuriyet savcılığının kararının kaldırılarak sanık hakkında kamu davasına açılmasına ilişkin kararda usul ve kanuna aykırılık olup olmadığına ilişkindir.

III-Hukuksal Değerlendirme:

5271 sayılı CMK’nın 2/e maddesinde “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evre” olarak tanımlanan soruşturma safhasında asıl görevli ve yetkili makam Cumhuriyet savcısıdır.

CMK’nın “Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının görevi” başlıklı 160. maddesine göre;

“(1)Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2)Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” denildikten sonra 161 maddesinde “Cumhuriyet savcısının görev yetkileri” ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.

Soruşturma evresinin asıl yetkilisi olan Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez ceza yargılamasının temel amacı olan maddi gerçeğin ortaya çıkarılması için soruşturmaya başlayacaktır.

CMK’nın 160/1 maddesinde yer alan “bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâl” ifadesinden de anlaşılacağı üzere belli bir suç şüphesine karşı soruşturmaya başlanılabilmesinin maddi koşulu, o suça ilişkin başlangıç şüphesinin var olmasıdır. Başlangıç şüphesi, soyut bir izlenimle değil; suçun işlendiği izlenimini uyandıran somut vakıalar ile oluşur. Cumhuriyet savcısı, başlangıç şüphesinin olup olmadığını yani, suçun işlendiği izlenimini uyandıran somut vakıaların bulunup bulunmadığını değerlendirerek soruşturmaya başlayacaktır. Kısaca, başlangıç şüphesinin bulunup bulunmadığını değerlendirme yetkisi, Cumhuriyet savcısına aittir (Veli Özbek, Nihat M. Kanbur, Koray …, Pınar Bacaksız, İlker Tepe, Ceza Muhakemesi Hukuku, Seçkin Yayınlar, Ankara, 2011, sayfa 186 ve devamı).

Ceza muhakemesinin amacı maddi gerçeğin araştırılıp bulunmasıdır. Ancak bu yapılırken insan onuru, lekelenmeme hakkı gibi hukukun ve ceza muhakemesi hukukunun temel ilkeleri daima göz önünde bulundurulacaktır. Maddi gerçek, her ne pahasına olursa olsun araştırılıp bulunmalıdır diye bir ilke hiçbir hukuk Devletinde yoktur. Bu nedenle, ceza muhakemesinin amacı insan hakları ihlallerine yol açmadan maddi gerçeğin araştırılıp bulunması, adaletin gerçekleştirilmesi ve hukuki barışın sağlanmasıdır.

CMK’nın 172/1 maddesine göre; “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.”

Kamu davasını açmaya yeterli delil yok ise ya da dava açmak için gerekli diğer şartlar bulunmuyor ise kamu davasının açılması mümkün değildir. Bu durumda Cumhuriyet savcısının deliller değerlendirme takdir yetkisi vardır.

Cumhuriyet savcısı topladığı delillerle ilgili olarak, bu delillerin iddianame düzenlemek için yeterli olup olmadığını takdir edecektir. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı topladığı tüm delilleri olaylarla ilişkilendirerek, delillerle yeterli şüpheyi ortaya koyacaktır. Kamu davasının açılmasında yeterli şüpheden bahsedebilmede önemli olan, suçun işlendiğine yönelik tartışılabilirlik ve mahkûmiyetin ne derecede mümkün olabilirliğidir. Cumhuriyet savcısının kamu davasını açarken bu değerlendirmesinde delilleri takdir edecek olması sebebiyle, Cumhuriyet savcısının şüphelinin suçu işlediği yönünde yeterli şüphenin oluşup oluşmadığına dair takdir hakkını gerekli araştırma ve soruşturma işlemleri yaptıktan sonra kullanacaktır. Cumhuriyet savcısı gerekli araştırma ve soruşturma işlemleri yaptıktan sonra şüphelinin suçu işlemediği düşüncesinde ise şüphelinin lekelenmeme hakkını da göz önüne alarak kamu davası açma yoluna gidemez. Bu durumda

şüpheliler hakkında kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi gerekir.

Bu bağlamda şüphelilere isnat edilen suçlar nedeniyle Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan etkin ve ayrıntılı soruşturma kapsamında;

1-Şüphelilerin ikametinde ve iş yerlerinde yapılan arama neticesinde, FETÖ/PDY ile irtibatlarını gösterir herhangi bir suç deliline rastlanılmadığı,

2-Şüphelilerin ikametlerinde ve iş yerlerinde yapılan arama neticesinde ele geçirilen bilgisayar, tablet, cep telefonu, flash bellek, usb, cd gibi dijital materyaller üzerinde, Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğünce yapılan inceleme neticesinde, FETÖ/PDY ile irtibatlarını gösterir herhangi bir suç deliline rastlanılmadığı,

3-Şüphelilerin kullandıkları cep telefonlarının çıkartılan HTS kayıtlarında, 15 Temmuz darbe gecesinde, öncesinde ve sonrasında herhangi bir şüpheli görüşmenin bulunmadığının tespit edildiği,

4-Şüpheli …‘un, …, … ve …‘un da bulunduğu aile içi whatsapp grubunda 16/07/2016 günü saat 01:18’de ‘’ Bence darbe başarısız oldu, demokrasi galip durumda ‘’ şeklinde yazı yazdığının tespit edildiği,

5- Şüphelilerin çıkartılan mail yazışmalarında, 15 Temmuz darbe gecesinde, öncesinde ve sonrasında FETÖ/PDY irtibatını gösterir herhangi bir şüpheli yazışmanın bulunmadığının tespit edildiği,

Şüpheli … ve …‘un, şüpheli …‘a suçlama konusu olan mail metnini gönderdiklerine ve bu metni yazması yönünde talimat verdiklerine dair herhangi bir yazışmanın bulunmadığı,

6-Şüphelilerin yöneticisi olduğu … İlaç A.Ş.’nin Bank Asya’da 2402694 numaralı hesabının bulunduğunun ancak 17-25 Aralık 2013 ile soruşturmanın başlatıldığı tarih olan 06.12.2016 tarihler arasında gerçekleşen herhangi bir bankacılık işleminin bulunmadığının tespit edildiği,

7- Şüphelilerin twitter, facebook gibi sosyal medya paylaşımlarına ilişkin açık kaynak araştırması sonucunda, FETÖ/PDY amaç ve faaliyetleri doğrultusunda herhangi bir paylaşımın bulunmadığının tespit edildiği,

8- Şüphelilerin ByLock kayıtlarının bulunmadığının tespit edildiği,

9- Şüphelilerin FETÖ/PDY’ye mensup kurum ve kişilere himmet, bağış ve yardım yaptıklarına, burs verdiklerine ilişkin herhangi bir iddia, ihbar, şikayet bulunmadığı ve bu yönde de herhangi bir delil elde edilemediği,

Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından şüphelilerin üzerine atılı suçu işlediklerine dair yeterli delil mevcut olmadığı gerekçesi ile şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği tespit edilmiştir.

Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren 15 gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı Ağır Ceza Mahkemesinin bulunduğu yerdeki Sulh Ceza Hakimliğine itiraz edebilir.

İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirecek olaylar ve deliller belirtilir.

Sulh Ceza Hakimliği soruşturmanın genişletilmesine gerek görmeyip, istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

Görüldüğü üzere Sulh Ceza Hakimi öncelikle kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı yapılan itirazın, süresine, itiraz edenin suçtan zarar görme sıfatının bulunup bulunmadığına, Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususundaki takdir yetkisini kullanıp kullanmadığına dair objektif koşulları inceleyecektir. Bu koşullar gerçekleşmiş ise toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğunu,

yapılan yargılama sonucunda şüphelinin atılı eylemden mahkum edilebileceği kanaatini taşıyorsa, kararında, hangi delillerle bu sonuca vardığını göstermelidir. Soyut gerekçelerle dava açılmasına ilişkin karar vermek kişilerin lekelenmeme hakkını da zedeleyecektir.

Somut olayda dosya kapsamındaki deliller ve Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının kovuşturmaya yer olmadığına dair kararındaki hukuki tespitler ve dosyadaki mevcut deliller sonucu ulaşılan hukuki sonucun yasal ve hukuk mevzuatımıza uygun olduğu anlaşılmaktadır.

Kamu davasının açılmasına ilişkin kararlara karşı olağanüstü kanun yoluna başvurulup başvurulmayacağı konusuna gelince;

Olağanüstü kanun yolu son çare olması nedeniyle aykırılığı çözmek için başka çare olmamalıdır. Bir başka ifadeyle yargılama makamlarının asıl ceza davasını çözmeye devam etmesi imkansız olmalıdır. (Kunter, Yenisey, Nuhoğlu CMK. 18. Basım syf. 1836-1837). Aynı doğrultuda Yargıtay Ceza Dairelerinin uygulamaları mevcuttur. Son soruşturma açılması kararına karşı kanun yoluna başvurulamayacağına dair (8. Ceza Dairesi 21.12.1983 tarih, 84/7-1122, 6. Ceza Dairesinin 12.05.1966 tarih, 66/193, 5. Ceza Dairesinin 03.02.1965 tarihli kararları) yine öğretide “itiraz merciinin kamu davası açması kararı” (… Adalet Dergisi 1971 yılı 264. sayı) kanun yararına başvurulmayacak kararlardan sayılmıştır.

Öğretideki görüşler ve yüksek Yargıtay’ın geçmişteki uygulamalarına göre gereksiz şekilde kamu davası açılması masumiyet karinesi ihlaline ve kişilerin mağduriyetine yol açmakta ise de, dava açılmakla yargılama süreci devam edeceğinden son çare olarak başvurulabilecek yöntem koşulunu taşımadığından kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır.

Ancak, kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin kararlara karşı yasal süresi içinde suçtan zarar görenin itiraz etme hakkı bulunmaktadır.

Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek veya silahlı terör örgütü üyeliği suçlarından soruşturma başlatılmıştır. Bu suçla korunan hukuki değer millet iradesine dayanan demokratik rejimdir. Suçun dolaylı mağduru, demokratik toplumu oluşturan bütün bireylerin olduğu kabul edilebilir. Anayasal düzeni korumak meşru siyasal iktidarın görevlerinden olup, suçtan doğrudan doğruya zarar gören de Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, Cumhurbaşkanlığı, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Siyasi Partiler gibi kurumlardır. Dolaylı mağdur olarak kabul edilebilecek vatandaşların, CMK’nın 172/1 maddesi kapsamında suçtan doğrudan doğruya zarar görenler olarak kabulüne yasal imkan bulunmamaktadır. Bu nedenle itiraz etme hakları yoktur.

Olağanüstü kanun yollarından olan “Kanun Yararına Bozma” talebinde bulunulması halinde, Yargıtay talep ve sebebe bağlı olarak karar verebilmektedir. Yerleşik uygulamalara göre, kanun yararına bozmaya ilişkin taleplerde tüm kanuna aykırılıkların bir seferde giderilmesi gerekmektedir.

Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 08.03.2017 tarih, 2017/3437 soruşturma ve 2017/2642 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı, suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen müşteki sıfatını taşımayıp ihbarcı konumunda olan … vekilinin itiraz etme hakkı bulunmadığından, Kocaeli Sulh Ceza Hakimliğinin 24/04/2017 tarihli 2017/2761 D.İş sayılı kararına karşı itiraz edenin sıfatı bakımından gerçekleşen kanuna aykırılık nedeniyle Kanun Yararına Bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağı hususunda, gereğinin takdir ve ifası için dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine karar verilmiştir.

IV-Sonuç ve Karar:

Şüpheliler hakkında verilen Kocaeli Cumhuriyet Başsavcılığının 08.03.2017 tarih, 2017/3437 soruşturma ve 2017/2642 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı,

suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen müşteki sıfatını taşımayıp ihbarcı konumunda olan … vekilinin itiraz etme hakkı bulunmadığından bu kanuna aykırılık nedeniyle olağanüstü yasa yoluna başvurulup başvurulmayacağı hususunda, gereğinin takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğüne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/6116 Karar : 2018/221 Tarih : 29.01.2018

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Görevi kötüye kullanma suçundan şüpheliler … ve dava arkadaşları haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 29/03/2017 tarihli ve 2016/96240 soruşturma, 2017/15153 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine dair mercii … 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 22/05/2017 tarihli ve 2017/2767 değişik iş sayılı kararının;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği, kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği,

buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında;

… Cumhuriyet Başsavcılığınca, müştekinin, … Şoförler ve Otomobilciler Esnaf Odası başkanı ile yönetim kurulu üyelerinin Gaziemir Optimum taksi durağına kaydedilen taksi sahiplerinden 3.000`er Türk Lirası para alıp mal edindiklerini ve 26/05/2016 tarihinde almış oldukları 14 nolu karar ile mülkiyeti odaya ait Urla İlçesi Güvendik Köyü … ve… nolu parseller hakkında … isimli şahıs marifetiyle piyasadan alınan teklifler değerlendirilerek en uygun teklifi verdiği kabul edilen bir şirket ile %39 arsa payına tekabül etmek üzere süit daire ve sosyal alan işletmesi yapılmasına ve turistik tesis isletmesi için de şirket kurulmasına karar verildiğini,

bu kararın 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu`na uygun olmadığını iddia ederek görevi kötüye kullanma suçu yönünden başlatılan soruşturma sonucunda şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de,

Soruşturma kapsamında Gaziemir Optimum taksi durağına kaydı bulunan taksi sahiplerinden bir kısmının 3.000`er Türk Lirası para verdiklerini ancak makbuz almadıklarını beyan etmeleri karşısında,

müştekinin iddiaları kapsamında ilgili kooperatifin defter, belge, tapu ve muhasebe kayıtları celp edilip denetime olanak verecek şekilde konusunda uzman bilirkişi heyetinden rapor alınarak kooperatif yetkililerinin görevlerinin icrasında ihmallerinin yahut kötüye kullanma niteliğinde eylem ve işlemlerinin bulunup bulunmadığı hususları açıklığa kavuşturulduktan sonra şüphelilerin hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken,

eksik inceleme neticesinde kovuşturmaya yer olmadığna karar verildiği gözetilmeden,

itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 17/10/2017 gün ve 94660652-105-35-8542-2017-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`ndan tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile … 2. Sulh Ceza Hâkimliğince verilen 22/05/2017 tarihli ve 2017/2767 değişik iş sayılı kararın CMK`nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 29/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/9452 Karar : 2018/569 Tarih : 18.01.2018

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Yalan tanıklık ve iftira suçlarından şüpheliler …, … ve … haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 22.04.2016 tarihli ve 2016/49568 soruşturma, 2016/30356 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliğinin 30.05.2016 tarihli ve 2016/2714 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet Savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet Savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet Savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda müştekinin şikayet dilekçesinde değindiği üzere, sanıkların gerçekten müştekiye ait işyerinde çalışıp çalışmadıkları, şüpheli …’in iş kazasına maruz kalıp kalmadığı hususları araştırılarak, yalan tanıklık ve iftira suçlarının işlendiği iddia olunan İstanbul 5. İş Mahkemesinin 2013/900 esas sayılı dosyasının getirtilip incelenerek, gerektiğinde taraf beyanlarına da başvurularak sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 14.11.2016 gün ve 10801 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25.11.2016 gün ve KYB/2016…391197 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi. TÜRK MİLLETİ ADINA

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Müşteki vekili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği 13.04.2016 tarihli şikayet dilekçesinde, şüpheli …‘in müşteki aleyhine İstanbul 5. İş Mahkemesinin 2013/900 esas sayılı dosyası ile maddi ve manevi tazminat davası açtığını, davanın konusunda iddia edildiği gibi müştekinin iş yerinde bu kişinin çalışmadığı, ayrıca kaza tarihi olarak belirtilen tarihte kesinlikle çatı aktarımı yapılmadığını, diğer şüphelilerin de mahkemede yalan yere tanıklık yaptıklarını belirtmiş, İstanbul Cumhuriyet Savcılığınca 22.04.2016 günlü kararda şüphelilerin üzerlerine atılı suçların unsurlarının oluşmadığı, müşteki ile şüpheliler arasındaki anlaşmazlığın hukuki mahiyette olduğu, yalan tanıklık suçunda delillerin takdir hakkının ilgili mahkemeye ait olduğu, gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği ve verilen bu karara karşı yapılan itirazın, mercii tarafından reddedilmesi üzerine kararın kesinleştiği anlaşılmıştır.

Ceza Muhakemeleri Kanununda;

“Madde 160 - (1) Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar.

(2) Cumhuriyet Savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.

Madde 170 - (1) Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet Savcısı tarafından yerine getirilir.

(2) Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.

Madde 172 - (1) Cumhuriyet Savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. Bu karar, suçtan zarar gören ile önceden ifadesi alınmış veya sorguya çekilmiş şüpheliye bildirilir. Kararda itiraz hakkı, süresi ve mercii gösterilir.

Madde 173 - (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet Savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir. (3) (Değişik fıkra: 18/06/2014…6545 S.K./71. Md) sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet Başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet Savcısına gönderir. Cumhuriyet Savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005…5353 S.K./26.mad) sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet Savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet Savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.” şeklinde yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere; Cumhuriyet Savcısı kendisine yapılan suç duyurusu veya şikayet üzerine suçun gerçekten işlenip işlenmediğinin tespiti için hemen işin gerçeğini araştırmaya başlamalı ve maddi gerçeğin ortaya çıkmasına yarayan tüm yasal yöntemlere başvurmalıdır. Toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açması, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vermesi gerekmektedir.

Soruşturmaya konu olayda; şüphelilerin ifadeleri alınıp, …‘in müştekiye ait iş yerinde çalışıp kazaya maruz kalıp kalmadığı, bununla ilgili soruşturma yapılıp yapılmadığı araştırılarak ve 5. İş Mahkemesinin 2013/900 esas sayılı dosyası celb edilip incelenerek tüm kanıtlar değerlendirildikten sonra bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden ve müşteki vekilinin yaptığı başvuru üzerine hiçbir araştırma yapılmadan soyut gerekçelerle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi karşısında, yasanın öngördüğü şekilde soruşturma yapılmasının sağlanması için itiraz merciince itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesi,

Yasaya aykırı ve Adalet Bakanlığı’nın Kanun Yararına Bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ihbarname içeriği bu itibarla yerinde görüldüğünden, İstanbul 10. Sulh Ceza Hakimliği’nin 30.05.2016 gün, 2016/2714 değişik iş sayılı itirazın reddine ilişkin kararının CMK.nun 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı’na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine, 18.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/22771 Karar : 2018/1105 Tarih : 18.01.2018

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Tehdit suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/10/2016 tarihli ve 2016/15755 soruşturma, 2016/9246 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin merci Elazığ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/12/2016 tarihli ve 2016/56 Değişik İş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 18/03/2017 gün ve 94660652-105-23-2297-2017-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/03/2017 gün ve 2017/19018 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;

Dosya kapsamına göre, şüpheli hakkında, tehdit suçunun unsurlarını oluşturacak bir ibarenin bulunmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, şüphelinin müşteki…‘e gönderdiği mesaj içeriğinde “… Bakalım kim cezaevine gidecek, karı koca sakın karşıma çıkma suratına tükürürüm…” şeklindeki ifadesi karşısında, şüpheli hakkında kamu davası açmaya yeterli delil bulunduğu, delillerin takdir ve değerlendirme yetkisinin mahkemeye ait olduğu cihetle, itirazın kabulü ile kamu davasının açılmasına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

I-Olay:

Tehdit suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/10/2016 tarihli ve 2016/15755 soruşturma, 2016/9246 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin merci Elazığ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/12/2016 tarihli ve 2016/56 değişik iş sayılı kararının, dosya kapsamına göre, şüpheli hakkında, tehdit suçunun unsurlarını oluşturacak bir ibarenin bulunmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. Cumhuriyet savcısı, maddî gerçeğin araştırılması

ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” şeklindeki düzenleme karşısında, Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmak zorunda olduğu, şüphelinin müşteki…‘e gönderdiği mesaj içeriğinde “… Bakalım kim cezaevine gidecek, karı koca sakın karşıma çıkma suratına tükürürüm…” şeklindeki ifadesi karşısında, şüpheli hakkında kamu davası açmaya yeterli delil bulunduğu, delillerin takdir ve değerlendirme yetkisinin mahkemeye ait olduğu cihetle, itirazın kabulü ile kamu davasının açılmasına karar verilmesi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/10/2016 tarihli ve 2016/15755 soruşturma, 2016/9246 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın yasaya uygun olup olmadığının ve bu bağlamda anılan karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin merci Elazığ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/12/2016 tarihli ve 2016/56 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. “2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.

CMK’nın 173. maddesi “ (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) (Değişik fıkra: 18/06/2014-6545 S.K./71. md) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./26.mad) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu Madde hükmü uygulanmaz.

(6) (Değişik fıkra: 2/1/2017 - 680 S.K.H.K./11. md) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.” biçimindedir.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.

CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir.

İncelenen dosyada;

Şikayetçi…‘in kollukta alınan ifadesinde özetle; eski çalışanı olan şüphelinin işten kendi isteğiyle ayrıldığını, alacağının bir kısmının ödendiğini, geri kalan kısmı ödenmek istendiğinde ise şüphelinin kabul etmediğini ve mahkemeye vereceğini söyleyip iddiaya konu mesajı gönderdiğini beyan ettiği,

Şüpheli …‘ın kolluk ifadesinde özetle; eski çalışanı olduğu şikayetçinin, kendisini hiçbir neden yokken habersiz şekilde işten çıkardığını, SGK’ya gerekçe olarak da kendisi hakkında tutuklama olduğunu bildirdiğini, böyle bir durumun söz konusu olmadığını, ayrıca sigorta primlerinin bir kısmının yatırılmadığını, alacaklarını isteğinde 1200 Türk lirasının ödendiğini ve geri kalan kısmın talep etmesine rağmen ödenmediğini, bunun üzerine iddiaya konu mesajı gönderdiğini beyan ettiği,

Şüphelinin şikayetçiye gönderdiği mesajın aynen” Benim ne tutuklamam varmış işten bu nedenle çıkarmışsın bakalım 600 TL gittisie dava actım bakalım kim cezaevine gidecek karı koca sakın karışma çıkma suratına tükürürüm yetim parası yiyen iflah olmaz inşallah rabbim hem bu dünyada hem de ahirette sorar senden çocuğunda çıkar inşallah tezel küçük karşılaşırız” şeklinde olduğu,

Şüpheli … hakkında yapılan soruşturma sonucunda Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığınca 26/10/2016 tarih ve 2016/15755 soruşturma, 2016/9246 sayılı kararla “şüphelinin müştekiye çekmiş olduğu mesaj içeriğinde tehdit suçunun unsurlarını oluşturacak bir ibarenin bulunmadığı anlaşılmakla” biçimdeki gerekçeyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiği ve bu karara karşı yapılan itirazın merci Elazığ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/12/2016 tarihli ve 2016/56 Değişik İş sayılı kararıyla reddedildiği,

Anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;

CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir.

Somut olayda; şikayetçi ve şüpheli arasında, şüphelinin iş akdinin sonlandırılma şekli ve alacağın tamamının ödenip ödenmediği hususlarında anlaşmazlık bulunmaktadır. Şüpheli şikayetçiye yukarıda içeriği belirtilen mesajı gönderdiğini kabul etmektedir. Bu hususlar bir bütün halinde değerlendirildiğinde, şüpheli hakkında isnad edilen suçtan dolayı kamu davası açılması için yeterli şüphenin mevcut olduğu, mesaja konu sözlerin tehdit suçunu oluşturup oluşturmadığının mahkemesince değerlendirilmesi ve takdir edilmesi açısından dava açılarak yargılama yapılmasının usul ve kanuna uygun olacağı anlaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle, tehdit suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Elazığ Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/10/2016 tarihli ve 2016/15755 soruşturma, 2016/9246 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda ve bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin merci Elazığ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/12/2016 tarihli ve 2016/56 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.

IV-Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, merci Elazığ 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 02/12/2016 tarihli ve 2016/56 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 18/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/17399 Karar : 2018/272 Tarih : 15.01.2018

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 12.12.2017 tarih ve 2017/12519 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 18.12.2017 tarih ve KYB-2017/71237 sayılı ihbarname ile;

Resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarından şüpheliler …, …, …, …, …, … ve …. Şti haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 06/02/2017 tarihli ve 2016/63941 soruşturma, 2017/4234 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Konya 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 15/03/2017 tarihli ve 2017/1614 değişik iş sayılı kararının “5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,

Somut olayda müşteki şirket vekili tarafından, şüphelilerin, şirket müdürü … ile birlikte hareket ederek şirkete ait çeki kullanıp herhangi bir mal veya hizmet alınmaksızın sahte cirolar yaparak üzerlerine atılı resmi belgede sahtecilik ve dolandırıcılık suçlarını işlediklerinden bahisle şikayetçi olduğu, yapılan soruşturma sonucunda Konya Cumhuriyet Başsavcılığınca söz konusu çeki müşteki şirket yetkilisi …‘in keşide ettiği, böylece şüphelilere atılı herhangi bir suç bulunmadığı gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de, çekte cirosu bulunan …‘nun alınan ifadesinde, çekteki ciro kısmındaki imzanın kendisine ait olmadığını, gerek çeki düzenleyen gerekse de ciro edenleri tanımadığını beyan etmesi karşısında, söz konusu çekteki ciro silsilesinin sahte olabileceği, bu nedenle söz konusu çekte …‘ya ait imza incelemesinin yaptırılması, beyanı alınmayan şüphelilerin ifadelerinin alınması, şirket defter ve kayıtlarının getirtilerek bilirkişi incelemesi yaptırılması ve taraflar arasında bir hukuki ilişki bulunup bulunmadığının tespit edilerek ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden” bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, bozulması istenilmiş olmakla,

Dosya incelendi, gereği görüşüldü:

İncelenen dosya içeriğine göre, kanun yararına bozma isteminin kapsamının banka ve kredi kurumları aracı kılınmak suretiyle dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarına yönelik olması karşısında; 27.01.2017 tarih ve 29961 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 01.02.2017 tarihinde yürürlüğe giren Yargıtay Büyük Genel Kurulu’nun işbölümüne ilişkin 20.01.2017 tarih ve 2017/1 sayılı kararı ile Yargıtay Kanunu’nun 14. maddesine göre kanun yararına bozma istemini inceleme görevinin Yüksek 15. Ceza Dairesi’ne ait olduğu anlaşıldığından, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın görevli Daireye gönderilmesine, 15.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/21392 Karar : 2018/468 Tarih : 11.01.2018

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Kasten yaralama ve tehdit suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 31/05/2017 tarihli ve 2016/84986 soruşturma, 2017/53075 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik müşteki vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin merci İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 11/07/2017 tarihli ve 2017/3480 Değişik İş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 19/09/2017 gün ve 94660652-105-34-9190-2017-KYB sayılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 02/10/2017 gün ve 2017/54448 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnamesiyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,

Somut olayda, şüpheli Mirac ile müşteki …‘ın karı koca olup ayrı yaşadıkları, müştekinin şikayet dilekçesi ile müşterek çocukları olan mağdur …‘i icra kanalı ile teslim aldığı sırada çocuğun annesi tarafından tehdit ve darp edildiğini kendine söylediğinden bahisle şikâyetçi olması üzerine şüpheli hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de;

İstanbul Anadolu Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 14/06/2016 tarihli raporunda, mağdur …‘nin sol bacak kemiği üzerinde ekimotik alanın mevcut olduğu ve kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahele ile giderilebilecek ölçüde hafif olduğunun belirtilmesi karşısında, mağdurun müşteki olan babasına icra kanalı aracılığı ile teslim edildiği sırada müşteki Zeynel ile mağdur Fatıma’nın konuşmalarını duyduğu iddia edilen araç şoförünün beyanı ile mağdur çocuğun usulüne uygun şekilde beyanının alınması sonucunda şüphelinin hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verildiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

I-Olay:

Kasten yaralama ve tehdit suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 31/05/2017 tarihli ve 2016/84986 soruşturma, 2017/53075 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik müşteki vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin merci İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 11/07/2017 tarihli ve 2017/3480 Değişik İş sayılı kararının, 5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,

Somut olayda, şüpheli Mirac ile müşteki …‘ın karı koca olup ayrı yaşadıkları, müştekinin şikayet dilekçesi ile müşterek çocukları olan mağdur …‘i icra kanalı ile teslim aldığı sırada çocuğun annesi tarafından tehdit ve darp edildiğini kendine söylediğinden bahisle şikâyetçi olması üzerine şüpheli hakkında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilmiş ise de;

İstanbul Anadolu Adli Tıp Şube Müdürlüğünün 14/06/2016 tarihli raporunda, mağdur …‘nin sol bacak kemiği üzerinde ekimotik alanın mevcut olduğu ve kişi üzerindeki etkisinin basit tıbbi müdahele ile giderilebilecek ölçüde hafif olduğunun belirtilmesi karşısında, mağdurun müşteki olan babasına icra kanalı aracılığı ile teslim edildiği sırada müşteki Zeynel ile mağdur Fatıma’nın konuşmalarını duyduğu iddia edilen araç şoförünün beyanı ile mağdur çocuğun usulüne uygun şekilde beyanının alınması sonucunda şüphelinin hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik incelemeyle karar verildiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Kasten yaralama ve tehdit suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 31/05/2017 tarihli ve 2016/84986 soruşturma, 2017/53075 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararının yasaya uygun olup olmadığının ve bu bağlamda anılan karara müşteki vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin merci İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 11/07/2017 tarihli ve 2017/3480 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III-Hukuksal Değerlendirme:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. “2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.

CMK’nın 173. maddesi “ (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) (Değişik fıkra: 18/06/2014-6545 S.K./71. md) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik fıkra: 25/05/2005-5353 S.K./26.mad) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu Madde hükmü uygulanmaz.

(6) (Değişik fıkra: 2/1/2017 - 680 S.K.H.K./11. md) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.” biçimindedir.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.

CMK’nın 170/2. maddesine göre kamu davası açılabilmesi için soruşturma aşamasında toplanan delillere göre suçun işlendiğine dair yeterli şüphe bulunması gerekir. Suç ihbar veya şikayeti yoluyla soruşturma yaparak maddi gerçeğe ulaşma yükümlülüğü ve yetkisi bulunan Cumhuriyet Savcısı, soruşturma sonucunda elde edilen delilleri değerlendirerek kamu davası açmayı gerektirir nitelikte yeterli şüphe olup olmadığını takdir edecektir. Ancak soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısının delil değerlendirmesiyle, kovuşturma aşamasında hakimin delilleri değerlendirmesi birbirinden farklı özelliklere sahiptir. CMK’nın 170/2. maddesine göre soruşturma aşamasında toplanan deliller kamu davası açılması için yeterli şüphe oluşturup oluşturmadıkları çerçevesinde incelemeye tabi tutulurken, kovuşturma aşamasında, isnad edilen suçun işlenip işlenmediği hususunda mahkumiyete yeter olup olmadığı ve tam bir vicdani kanaat oluşturup oluşturmadığı çerçevesinde değerlendirilmektedir.

İncelenen dosyada;

Şüpheli … ile müşteki … Türker’in karı koca olup ayrı yaşadıkları, mağdur …‘in ise tarafların müşterek çocukları olduğu, mağdur çocuğun, annesi olan şüphelinin yanında kaldığı, şikayetçi baba ile mağdur çocuk arasında mahkeme kararıyla şahsi ilişki kurulduğu, şikayetçi vekilinin dilekçesinde; 11/06/2016 tarihinde şikayetçinin mağdur …‘i icra kanalı ile teslim almaya gittiği sırada çocuğun şikayetçiye, şüphelinin kendisine yönelik tehdit sözleri söylediğini ayrıca mağdurun sol bacağında olan morluğu da annesi olan şüphelinin yaptığını beyan ettiğinin, mağdurun bu sözleri Cafer isimli araç şoförü ve şikayetçi …‘ın ablası olan …‘in yanında söylediğinin belirtildiği, mağdurun 11/06/2016 tarihli adli raporunda sol bacak kaval kemiği üzerinde 4x3 cm çaplı ekimotik alan olduğunun tespit edildiği, tanık psikolog …‘ın ifadesinin “ Ben psikolog olarak görev yapıyorum. Birçok kereler icra müdürlüğünün çocuk teslimine ilişkin işlemi nedeniyle bende hazır bulundum. Bu teslimler esnasında genelde sorunlu ortamlar oluştu. Fiili kavgaya dönüşen bir durum olmadı ama son derece olumsuz ve soğuk ortamlar oldu. Baba bize çocuğun vücuduna bakın diye söyledi. Ancak ben doktor değilim. Ben sadece işlemlerin çocuğun yararı ve psikolojik durumu açısından etkilenmemesi için buradayım ve bu duruma nezaret ediyorum dedim. Hekim olmadığım içinde çocuğu muayene etmeyeceğimi söyledim. Bunun üzerine baba ısrarcı oldu. Bunun üzerine icra memuruda babanın beyanını onun ağzından çıktığı şekilde tutanağa yazmak zorunda kaldı. Çocuk genel olarak annesiyle yaşamaktan huzursuz olduğuna dair herhangi bir belirti göstermedi. Ben mesleki tecrübeme göre de böyle bir durumu gözlemedim. Müdahale etmem gereken bir durum olsaydı mutlaka müdahale ederdim. Hatta birkaç kere baba çocuğun üzerini soyup bize göstermek istediğinde ona da müdahale ettim. Bu çocuk açısından olumsuz bir durum yaratır diye söyledim. Çocuk yaş itibariyle küçük olduğu için telkin ve yönlendirmeye açık olabilir. Bu etkilerin klinik olarak tespiti için ayrıntılı değerlendirme yapılması gerekir. Bizim ordaki kısa gözlem anlarımızda mutlaka kanaatler ediniriz ancak meslek etiği açısından ayrıntılı bir değerlendirme yapmadığımız için bir tanı koymamız doğru olmaz. Çocuklar küçük olduğu

içinde düşüp yaralanabiliyorlar. Benim bulunduğum ortamlarda da küçük çocuğun herhangi bir darba maruz kaldığına dair çocuktan birşey duymadım. Böyle bir olayada şahit olmadım. Benim

bulunduğum ortamlarda olumsuz bir durum olmadı.” şeklinde, icra memuru Nagihan Kaluman’ın beyanının ise “Tutanaktaki ismim altındaki imza bana aittir. Tutanak içeriğindende anlaşıldığı üzere çocuğun şiddet gördüğüne ilişkin iddia babanın bize söylediği beyanlardır. Onun söylediği beyanları söylediği şekilde zapta geçtim. Küçük çocuktan herhangi birşey duymadım. Zaten küçük çocuğun doğrudan beyanda bulunacak durumu yoktur. Babası teslim sırasında bu şekilde beyanda bulunmak isteyince mecburen bende beyanını zapta geçtim. Herhangi bir olumsuz durum yaşanmadı. Çocuğun görünür yerlerinde de herhangi bir darp izi görmedim. Baba çocuğu alır almaz soyup üzerini çıkarıp darp izi arıyor. Biraz telaşlı, heyecanlı ve duygusal yapısı var. Biz görevimiz gereği sadece refakat ediyoruz onun dışında ikili ilişkilere müdahale etmiyoruz. Eğer olumsuz bir durum tartışma suç oluşturan herhangi bir söz ya da eylem söz konusu olsa mutalak tutanağa geçeriz. Ben birçok defalar bu ilamın infazında bulundum. Zaten ayda 2 defa muhakkak görüşme oluyor.Tüm bu görüşmelerde de olumsuz bir durumla karşılaşmadım. “ biçiminde olduğu, şoför Cafer ile şikayetçi …‘ın ablası olan Göknil’in tanık olarak dinlenmediği, mağdur …‘in beyanının tespit edilmediği, şüphelinin 11/06/2016 tarihli olaya ilişkin ifadesinin alınmadığı, İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 31/05/2017 tarihli ve 2016/84986 soruşturma, 2017/53075 sayılı kararıyla “her ne kadar adli rapor içeriğinde mağdurun sol bacak kaval kemiğinde ekimotik alandan bahsedildiği anlaşılmış ise de yaşı itibariyle oyun çağında olan mağdurun oyun oynarken dahi bir yere çarpıp yaralanmasının mümkün olduğu, şüpheli savunması, dinlenen psikolog tanık … ile icra memuru Nagihan Kaluman’ ın beyanlarıda dikkate alındığında şüpheli tarafından mağdura yönelik herhangi bir darp, müştekiye yönelik ise tehdit içeren sözler söylediğine dair inkar yollu savunma karşısında dava açmaya yeter delil elde edilemediği” şeklindeki gerekçeyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, bu karara şikayetçi vekili tarafından süresinde itiraz edildiği, itirazın merci İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 11/07/2017 tarihli ve 2017/3480 değişik iş sayılı kararıyla kesin olarak reddedildiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;

Mağdur … ile şüpheli …‘in ifadeleri alındıktan, mağdurun söylediği sözleri duyduğu iddia olunan Cafer isimli araç şoförü ile şikayetçi …‘ın ablası olan Göknil’in beyanları tespit edildikten sonra şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, eksik soruşturma neticesinde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu ve bu nedenle itirazın reddine dair mercii kararında isabet bulunmadığı anlaşılmıştır.

IV-Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, merci İstanbul Anadolu 4. Sulh Ceza Hakimliğinin 11/07/2017 tarihli ve 2017/3480 Değişik İş sayılı kararı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 11/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/22730 Karar : 2018/469 Tarih : 11.01.2018

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engelleme suçundan şüpheliler … ve diğer şüpheliler hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 29/08/2016 tarihli ve 2016/69057 soruşturma, 2016/40973 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazların, şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazı yönünden kabulüne, şüpheliler …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …‘un itirazları yönünden ise reddine ilişkin merci İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/10/2016 tarihli ve 2016/3639 Değişik İş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 08/03/2017 gün, 94660652-105-35-14459-2016- KYB ve 15/11/2017 gün, 94660652-105-35-14459-2016-KYB sayılı istemleriyle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/03/2017 günlü ve 2017/19661 sayılı, 23/11/2017 gün ve 2017/65560 sayılı bozma düşüncesini içeren ihbarnameleriyle Daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen;

29/03/2017 günlü ve 2017/19661 sayılı ihbarnamede,

Dosya kapsamına göre, İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, şüpheli olarak adları geçen …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmadığı gibi şüphelilerin atılı suçu işlediklerini gösterir yeterli, kesin ve inandırıcı kanıtlar bulunmadığı da gözetilmeden, itirazın bu nedenle adı geçen şüpheliler yönünden reddi yerine yazılı şekilde kabulünde,

23/11/2017 gün ve 2017/65560 sayılı ihbarnamede ise,

Dosya kapsamına göre, İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, şüpheli olarak adları geçen …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmaması karşısında, Cumhuriyet savcılığınca adlarının şüpheli olarak gösterilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itirazın merci tarafından, taleplerinin bu yönden değerlendirilerek bir karar verilmesi yerine yazılı şekilde suçtan zarar gören olmadıkları gerekçesiyle reddine karar verilmesinde,

isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

I-Olay:

Kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engelleme suçundan şüpheliler … ve diğer şüpheliler hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 29/08/2016 tarihli ve 2016/69057 soruşturma, 2016/40973 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazların, şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazı yönünden kabulüne, şüpheliler …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …‘un itirazları yönünden ise, reddine ilişkin merci İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/10/2016 tarihli ve 2016/3639 Değişik İş sayılı kararının, 29/03/2017 günlü ve 2017/19661 sayılı ihbarnamede, dosya kapsamına göre, İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, şüpheli olarak adları geçen …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmadığı gibi şüphelilerin atılı suçu işlediklerini gösterir yeterli, kesin ve inandırıcı kanıtlar bulunmadığı da gözetilmeden, itirazın bu nedenle adı geçen şüpheliler yönünden reddi yerine yazılı şekilde kabulünde, 23/11/2017 gün ve 2017/65560 sayılı ihbarnamede ise, dosya kapsamına göre, İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, şüpheli olarak adları geçen …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmaması karşısında, Cumhuriyet savcılığınca adlarının şüpheli olarak gösterilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itirazın merci tarafından, taleplerinin bu yönden değerlendirilerek bir karar verilmesi yerine yazılı şekilde suçtan zarar gören olmadıkları gerekçesiyle reddine karar verilmesinde,

isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Haklarında yapılmış herhangi bir suç ihbarı bulunmayan …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …‘un, adlarının, Cumhuriyet savcılığınca şüpheli olarak gösterilmesi nedeniyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yaptıkları itirazın, mercii tarafından suçtan zarar gören olmadıkları gerekçesiyle reddine karar verilmesinde ve şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazının; suç duyurusuna konu şüphelilerle birlikte haklarında herhangi bir suç ihbarı bulunmayan adı geçenler yönünden de kabulüne karar verilmesinde isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:

Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar. “2. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, maddi gerçeğin araştırılması ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adli kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına almakla ve şüphelinin haklarını korumakla yükümlüdür.” 170. maddesinin 2. fıkrasında, “Soruşturma evresi sonunda toplanan deliller, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturuyorsa; Cumhuriyet Savcısı, bir iddianame düzenler.” 172. maddesinin 1. fıkrasında, “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hâllerinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verir.” hükümleri düzenlenmiştir.

CMK’nın Cumhuriyet savcısının kararına itiraz başlıklı 173. maddesi;

” (1) Suçtan zarar gören, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde, bu kararı veren Cumhuriyet savcısının yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesinin bulunduğu yerdeki sulh ceza hâkimliğine itiraz edebilir.

(2) İtiraz dilekçesinde, kamu davasının açılmasını gerektirebilecek olaylar ve deliller belirtilir.

(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/71 md.) Sulh ceza hâkimliği, kararını vermek için soruşturmanın genişletilmesine gerek görür ise bu hususu açıkça belirtmek suretiyle, o yer Cumhuriyet başsavcılığından talepte bulunabilir; kamu davasının açılması için yeterli nedenler bulunmazsa, istemi gerekçeli olarak reddeder; itiraz edeni giderlere mahkûm eder ve dosyayı Cumhuriyet savcısına gönderir. Cumhuriyet savcısı, kararı itiraz edene ve şüpheliye bildirir.

(4) (Değişik: 25/5/2005 - 5353/26 md.) Sulh ceza hâkimliği istemi yerinde bulursa, Cumhuriyet savcısı iddianame düzenleyerek mahkemeye verir.

(5) Cumhuriyet savcısının kamu davasının açılmaması hususunda takdir yetkisini kullandığı hâllerde bu madde hükmü uygulanmaz.

(6) (Değişik: 2/1/2017-KHK-680/11 md.) İtirazın reddedilmesi halinde aynı fiilden dolayı kamu davası açılabilmesi için 172 nci maddenin ikinci fıkrası uygulanır.” biçimindedir.

Yukarıda yer verilen düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere, Ceza Muhakemesi Kanununun “soruşturma” başlıklı 2. kitabında, Cumhuriyet Savcısının suç soruşturmasına ilişkin süreci nasıl yürüteceği ve kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi durumunda, itirazı incelemekle görevli mahkemenin görevleri açık bir şekilde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Bu çerçevede, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı itiraz üzerine inceleyen mahkeme, kamu davası açılması için yeterli delil bulunmaması durumunda itirazın reddine, yeterli delil bulunması durumunda itirazın kabulüne veya eksik soruşturma nedeniyle soruşturmanın genişletilmesine karar verebilecektir.

İncelenen dosyada;

Kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engelleme suçundan şüpheli 47 kişi hakkında İzmir Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğünün 22/07/2016 tarihli suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca, suç duyurusunda adları yazılı 47 kişiden başka, Milli Eğitim Müdürlüğü ön soruşturmasında bilgilerine başvurulan ancak suç duyurusunda isimleri bulunmayan …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … haklarında da kovuşturmaya yer olmadığına dair verildiği, bu 11 kişi hakkında suç isnadı olmadığı halde yanlışlıkla adlarının şüpheli olarak yazıldığı, Cumhuriyet Savcılığının kovuşturmaya yer olmadığı kararına müşteki kurumun tüm şüpheliler hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararının kaldırılması, adları sonradan şüpheli olarak eklenen 11 kişi ise, haklarında suç duyurusunda bulunulmadığı halde adlarının kovuşturmaya yer olmadığı kararında şüpheli olarak yazılmasının hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle şüpheli sıfatlarının düzeltilmesi talebiyle itirazda bulundukları, merci İzmir 5. Sulh Ceza Hakimliğince müşteki Milli Eğitim Müdürlüğü itirazının adı geçenler de dahil tüm şüpheliler yönünden kabulüne, adları sonradan eklenen ve yukarıda isimleri belirtilen 11 kişinin ise suçtan zarar gören olmadığından itirazlarının reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;

1982 Anayasası’nın “Temel Haklar ve Ödevler” başlıklı ikinci kısmının birinci bölümünde temel hak ve hürriyetlerle ilgili genel hükümlere; ikinci bölümünde ise kişinin hakları ve ödevlerine yer verilmiştir. Anayasa’nın bu bölümde yer alan “Hak arama hürriyeti” başlıklı 36. maddesi, “herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmünü içermektedir. Bu hüküm, hakkında verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın içeriğinin aleyhine olduğunu düşünen şüpheliye “birey” sıfatıyla, katılmadığı bu karara itiraz etme olanağı tanımaktadır. Anayasa’nın “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesinde ise, Anayasa ile tanınan hak ve hürriyetleri ihlal edilen herkesin, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkanının sağlanmasını isteme hakkına sahip olduğu belirtilerek temel hak ve hürriyetlerin korunması güvence altına alınmıştır.

Adil yargılanma hakkı ile bu hakkın etkin bir şekilde korunmasını isteme hakkı, yalnızca anayasa hukuku ve yargılama hukukunun önemli bir parçası olarak kalmamış, aynı zamanda hukuk devleti anlayışının ayrılmaz bir parçası ve Avrupa ortak anayasal düzeninin temel bir değeri olarak kabul edilmiştir.

Ülkemizin 18 Mayıs 1954 tarihinde onayladığı İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) de bunlardan biridir. Anılan sözleşmede, Anayasa’nın 36 ve 40. maddelerindeki hükümlere benzer düzenlemelere yer verilmiştir.

Avrupa insan Hakları Sözleşmesinin ‘Adil Yargılanma Hakkı’ başlıklı 6. maddesinin 2. fıkrası gereğince, bir suç ile itham edilen herkes, suçluluğu yasal olarak sabit oluncaya kadar suçsuz sayılır.

Sözleşmenin 6/3. fıkrasının a ve b bentleri;

“Her sanık en azından aşağıdaki haklara sahiptir:

a- Kendisine yöneltilen suçlamanın niteliği ve nedeninden en kısa zamanda, anladığı dille ve ayrıntılı olarak haberdar edilmek,

b- Savunmasını hazırlamak için gerekli zamana ve kolaylıklara sahip olmak.” şeklindedir.

Sözleşmenin 6. maddesi kapsamındaki güvenceler, sadece mahkemedeki yargılama sürecine uygulanmaz, bu süreçten önceki ve sonraki aşamalarda da uygulanır. Yani kolluk ve Cumhuriyet savcılığı tarafından gerçekleştirilen duruşma öncesi soruşturmaları kapsadığı gibi bir kararın infazı ile ilgili duruşma sonrası uygulamaları da kapsar. AİHS’nin 13. maddesinde etkili başvurma hakkına yer verilmiştir. Somut olayımızda; kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi ve ilgileri olmadığı halde kendilerine şüpheli sıfatı verilmesinden sonra, itiraz edenlerin, şüpheli sıfatları olmadığı yönündeki başvurularında, taleplerinin reddedilmesi Anayasa’nın 40/1. ve AİHS’nin 13. maddelerine aykırılık oluşturmaktadır.

CMK’nın 172 ve 173, Anayasanın 36, 40, 90/son ve AİHS’nin 6 ve 13. maddeleri hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, adil yargılanma hakkına sahip olabilmek için, herkesin, hakkında yapılan soruşturma ve benzeri işlemlerden haberdar olması ve kendini savunabilecek delillerini ileri sürebilmesi gerekmektedir.

Ceza muhakemesinde, kovuşturma sonucunda verilen beraat kararının gerekçesine yönelik sanığın temyiz hakkı olduğu kabul edilirken, bu hakkı, soruşturma evresinde, hakkında verilen kararın gerekçesine yönelik olarak şüpheliye tanımamak temel hak ve hürriyetlerin korunması anlamında Anayasa’nın 36 ve 40. maddelerine ve AİHS’nin 6/2 ve 13. maddelerine açıkça aykırılık oluşturacaktır. Sanık hakları kavramı, sadece iddianameyle dava açılması üzerine sanıklık sıfatının başlamasıyla (5271 sayılı CMK, m. 2/1-b) değil, koşullar elverdikçe soruşturma evresinde şüpheli bakımından da geçerlidir. Somut olayımızda; şikayetçi veya şüpheli olmayan kişilere şüpheli sıfatının verilmesi, bu kimseler bakımından şüpheli olmadıklarının tespitini/belirlenmesini isteme hakkının da verilmesi gerektirir.

Somut olayda; Milli Eğitim Müdürlüğü ön soruşturmasında bilgilerine başvurulan ve haklarında suç duyurusu bulunmamasına karşın, Cumhuriyet savcılığınca düzenlenen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararda adları şüpheli olarak gösterilen …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …‘un adlarının şüpheli olarak gösterilmesine yönelik itirazlarını, 5271 sayılı CMK’nın 172 ve 173. maddelerinde belirtilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara itiraz mahiyetinde değil, kararda, haklarında suç duyurusu bulunmamasına rağmen isimlerinin şüpheli olarak gösterilmesine yönelik olarak görmek ve kabul etmek gerekmektedir. Aksi halde, kararda itiraz edenlerin isimlerinin şüpheli olarak kalması, ileride tazminata konu olabileceği gibi kişinin onur ve haysiyetini de zedeleyebilecektir. Bu tür yazımların önüne geçebilmek için şüpheliye itiraz hakkının tanınması, anayasa ile tanımış olan ve AİHS’de de ayrıntılı olarak yer verilen adil yargılanma hakkının korunması ve yetkili makamlara başvuru hakkının tanınması açısından önem arzetmektedir. AİHS’in 6. maddesinin kapsamı Mahkemenin içtihatlarıyla sürekli genişletilmektedir.

Ayrıca; Milli Eğitim Müdürlüğü ön soruşturmasında …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …‘un bilgilerine başvurulduğu, isimlerinin suç duyurusunda yer almadığı ve ön soruşturmada şüphelilere isnad olunan herhangi bir eylemin bulunmadığı anlaşılmıştır.

Bu bilgiler ışığında; İzmir Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından yapılan ön soruşturmada bilgilerine başvurulan ve haklarında her hangi bir suç isnadı bulunmayıp suç duyurusunda isimleri de yer almayan …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve …‘un Cumhuriyet savcılığınca adlarının şüpheli olarak gösterilmesine dair karara yaptıkları itirazların, mercii tarafından bu kişilerin talebi yönünden değerlendirmesi, şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazının ise, adı geçen kişiler yönünden reddedilmesi gerektiği gözetilmeden, şüphelilerin itirazlarının suçtan zarar gören olmadıkları gerekçesiyle reddine, şikayetçi İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğü vekilinin itirazının ise, adı geçen şüpheliler yönünden kabulüne karar verilmesinde isabet bulunmamaktadır.

IV-Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, merci İzmir 5. Sulh Ceza Hâkimliğinin 20/10/2016 tarihli ve 2016/3639 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 11/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2059 Karar : 2017/11531 Tarih : 25.12.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

I. Kamu Davası Süreci

  1. Maddi Olay

6222 sayılı Kanun`un 16/1. maddesi kapsamında yasak alanlara girme eylemi sonrası başlatılan soruşturma kapsamında atılı suçun önödeme kapsamında olması nedeniyle sanığın kendisine yapılan usulüne uygun önödeme ihtaratı üzerine yasal süre içinde belirlenen miktarı ödemiştir.

  1. SanığınSavunması

Sanık, soruşturma evresinde, üzerine atılı suçun esasına ilişkin savunma yapmış olup kovuşturma evresinde ise, soruşturma neticesinde belirlenen önödeme miktarını yatırdığını ve hakkında uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin kaldırılmasını talep etmiştir.

  1. Savcılık Kararı

Sanık hakkında 6222 sayılı Kanun’un 16/1. maddesinde tanımlanan suç yönünden önödeme nedeniyle ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olup, bu Kanun`un 18. maddesinin birinci ve altıncı fıkraları uyarınca da spor müsabakalarını seyirden yasaklanmasına dair kararın verilmesini konu alan iddianame düzenlenmiştir.

  1. Yerel Mahkeme Kararı

Yerel mahkeme, 22.04.2014 tarihli kararında sanığın, önödemede bulunduğu; aynı mahkeme 07.05.2014 tarihli ek kararında ise, anılan tedbirin uygulanmaya başlandığı tarihten itibaren 6222 sayılı Kanun`un 18/6. maddesi uyarınca önödeme bulunduğu 23.12.2013 tarihinden itibaren 1 yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanmasına karar verilmiştir.

  1. Sanığın Temyiz Nedenleri

Sanık, süre tutum dilekçesi vermekle birlikte esasa ilişkin bir görüş bildirmemiş ve yerel mahkemenin kararının bozulmasını talep etmiştir.

  1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Tebliğnamesi

Yerel mahkemenin sanık hakkında verdiği kararın onanmasını istemiştir.

II. Uyuşmazlık Konusu Olay

Soruşturma evresinde usulüne uygun önödeme halinde, spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanması kapsamında kamu davası açılıp açılmayacağı ve uygulanmasına devam edilen tedbirin hukuki niteliği ile spor kulübü yöneticisi vasfı bulunan sanık hakkında anılan tedbirin uygulanmasının mümkün olup olmadığına ilişkindir.

III. İlgili Hukuk Kuralları

6222 sayılı Kanun`un “yasak alanlara girme” başlığı altında tanımlanan 16. maddesinin birinci fıkrasında; “Müsabaka için seyircilerin kabulüne başlanmasından itibaren müsabaka sonrası tamamen tahliyesine kadarki zaman zarfında yetkisiz olarak müsabaka alanına, soyunma odalarına, odaların koridorlarına, sporcu çıkış tünellerine giren kişi yirmi günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.” ile bu Kanunun “seyirden yasaklanma” başlığı altında düzenlenen 18. maddesinde; “(1) Kişinin, bu Kanunda tanımlanan veya yollamada bulunulan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı mahkemece kurulan hükümde, hakkında güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyrden yasaklanmasına karar verilir.”, “(3) Bu madde kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturma başlatılması halinde şüpheli hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbiri derhal uygulamaya konulur. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından bu tedbirin kaldırılmasına karar verilmediği takdirde bu yasağın uygulanmasına koruma tedbiri olarak devam edilir.”, “(5) Koruma tedbiri olarak uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri; a) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kaldırılmasına karar verilmesi, b) Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi, c) Sanık hakkında beraat veya düşme kararı verilmesi, halinde derhal kaldırılır.”, “(6) … önödeme halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin uygulanmasına devam edilir.”, “(8) Bu madde hükümlerine göre spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurmakla yükümlüdür” ve “(9) Sekizinci fıkradaki yükümlülüğe aykırı hareket eden kişi, yirmibeş günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.” hükümleri düzenlenmiştir.

6222 sayılı Kanun`un Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin “müsabakaları seyirden yasaklanma tedbirine ilişkin usul ve esaslar” başlığı altında düzenlenen 22. maddesinde; “(1) Müsabakaları seyirden yasaklanma tedbirine ilişkin usul ve esaslar şunlardır:” “a) Kanunda tanımlanan veya yollamada bulunan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı soruşturmayla ilgili işlemler Cumhuriyet savcısının sözlü ya da yazılı talimatı üzerine genel kolluk görevlileri tarafından başlatılır.” “b) Kanun kapsamında haklarında soruşturma başlatılan kişilerle ilgili gerekli işlemler yapıldıktan sonra ilgililer hakkında genel kolluk tarafından resen müsabakaları seyirden yasaklanma tedbiri uygulanarak düzenlenen form ilgili spor güvenlik birimine gönderilir.” “c) Seyirden yasaklanma tedbirinin, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından kaldırılmasına karar verilmediği takdirde koruma tedbiri olarak uygulanmasına devam edilir.”, “ç) Spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri hakkında Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından verilen kararlar elektronik bilgi bankasına kaydedilmek üzere ilgili makam tarafından İl spor güvenlik birimine gönderilir. Kovuşturmaya yer olmadığı, sanık hakkında beraat veya düşme kararı verilmesi hallerinde seyirden yasaklanma tedbiri derhal kaldırılır.”, “d) … ön ödeme halinde ise ön ödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.” ve “f) Spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün yurtiçinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın polis merkezi amirliğine veya jandarma karakol komutanlığına başvurur.” hükümleri düzenlenmiştir.

IV.Hukuki Değerlendirme

A) Önödeme

  1. Tanımı ve Hukuki Niteliği

Önödeme; uzlaşma dışında kalan, sadece adli para cezası veya hapis cezasının üst sınırı altı ayı aşmayan (24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle “üç” ibaresi “altı” şeklinde değiştirilmiştir.) ceza öngörülen ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’un 75. maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen (24/11/2016 tarihli 6763 sayılı Kanun`un 12. maddesi ile eklenmiştir.) suçları işlediği iddia edilen fail bakımından, kanundaki usullere göre belirlenen bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesi ile kamu davasının açılmamasını veya açılmış olan davanın düşmesi sonucunu doğuran, devlet ile bireyin uzlaşması olarak nitelendirilebilecek bir kurumdur.

Müessese, tamamen işlendiği iddia olunan fiilin karşılığını oluşturan yaptırımın azlığı sebebiyle, devletin soruşturma ve kovuşturma safhalarında maddi gerçeğe ulaşmak adına yapacağı masraflar ile şüpheli ya da sanığın kendisini savunmak adına harcayacağı zaman ve giderler gözetildiğinde, sorunu sulh yoluyla çözmenin her iki taraf açısından daha ekonomik olduğu gerçeğine dayanır.

Yargıtay’ın 11.04.1983 tarih ve 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı`nda önödemenin, ikili bir hukuki niteliğinin bulunduğu, soruşturma safhasında uygulandığında (dava şartı olarak) muhakeme hukukuna ait bir kurum olduğu, buna karşın kovuşturma başladıktan sonra tatbik edildiğinde (davanın düşmesi sonucunu doğurduğundan) ceza ilişkisini sona erdiren maddi ceza hukukuna ait bir müessese olduğu kabul edilmiştir.

  1. Önödemenin Koşulları

Önödemenin koşulları ise, önödeme kapsamına giren bir suçun bulunması, suçun uzlaşma kapsamında bulunmaması, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe olması ve belli bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesidir.

B) Kolluğa Müracaat Etme Yükümlülüğünün İhlali Suçu

Adli kontrol benzeri bir kurum olarak öngörülen seyirden yasaklanma tedbiri, 14.4.2011 tarihli ve 27905 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun`un 18. maddesinin sekizinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurmakla yükümlüdür. Anılan yükümlülüğe aykırı hareket eden kişi, yirmişbeş günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır (m.18/9).

  1. Suçla Korunan Hukuki Yarar

6222 sayılı Kanun`un 18/9. maddesinde öngörülen suçla korunan hukuki değer, faildeki tehlikelilik halinin ortadan kaldırılması, bu yolla kişilerin güvenli ve huzurlu bir ortamda spor müsabakalarını izlemesi ve dolayısıyla kamu güvenliğinin sağlanmasıdır.

  1. Suçun Faili ve Mağduru

Bu suçun faili, spor müsabakalarını seyirden yasaklanan (6222 sayılı Kanun`un 22/3. maddesi gereğince haklarında idari tedbir uygulanan kimseler hariç) bir kimsedir (taraftar). Bu suçun mağduru ise, soyut tehlikeye maruz kalan toplumun bireyleridir.

  1. Suçun Maddi Unsuru

Bu suçun maddi unsuru, güvenlik ya da koruma veya önleyici idari tedbir gereği spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişinin, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurma yükümlülüğüne aykırı davranmasıdır. Soyut tehlike suçu niteliğinde bulunan bu suçta, anılan başvurma yükümlülüğüne aykırı davranış gerçekleştirilmesinin güvenli ve huzurlu bir ortamda spor müsabakalarını izleyen kişiler açısından genel olarak tehlike (zarar doğurabilme olasılığı) meydana getirmesi yeterli sayılmış, ayrıca somut bir tehlikenin ve zararın doğması aranmamıştır.

  1. Suçun Manevi Unsuru

Bu suçun manevi unsuru genel kast olup, fail, müsabaka günü bulunduğu yere en yakın genel kolluğa iki kez başvurma yükümlülüğünün olduğunu bilerek bu yükümlülüğünü yerine getirmeme halinde cezalandırılır ve failin saiki önem taşımaz.

Bu kanunda, spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri üç halde söz konusudur. Bu tedbirleri sırasıyla incelemek gerekirse;

C) Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklanma Tedbiri

a. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Koruma Tedbirinin Hukuki Niteliği

Ceza muhakemesinde koruma tedbirleri, kişinin suçluluğu yargı kararıyla tespit edilmeden önce temel bir hakkın sınırlandırılması sonucunu doğuran ve amacı muhakemenin yapılabilmesini veya ileride verilmesi muhtemel olan hükmün infazının yerine getirilmesini sağlamak olan işlemlerdir. Koruma tedbirleriyle ulaşılmak istenen amaçlar arasında şüpheli kişinin veya sanığın hazır bulunmasını ve delillerin karartılmamasını güvence altına almak başta gelir ayrıca koruma tedbirleriyle, kişi hak ve özgürlüklerini sınırlandırmanın kanunla yapılması, geçici olması ve amaç değil araç olması esastır.

6222 sayılı Kanun’un 18/3. maddesi uyarınca uygulanan “seyirden yasaklama” tedbiri, Kanun`da tanımlanan veya yollamada bulunan ilgili kanunlardaki suçlardan birinin işlendiği şüphesinin olması ve bu şüphe nedeniyle hakkında soruşturma başlamış olması durumunda hiçbir karara gerek olmaksızın Kanun gereği derhal uygulamaya konulan “özgün ve önleyici amaçlı koruma tedbiri”dir.

Seyirden yasaklama tedbiri bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’undaki koruma tedbirlerine ilişkin genel kuralların dışına çıkılmıştır. Nitekim, ceza yargılamasına konu seyirden yasaklama kararının sebebini oluşturan eylemden ayrı olarak mahkeme kararı olmaksızın uygulanması, ceza muhakemesinin yapılmasını veya yapılan muhakemenin sonunda verilecek kararları etkileme özelliğinin bulunmaması, verilmesi muhtemel hapis veya adli para cezasının infazını güvence altına alma ile delil temini ve muhafazası amaçlarını taşımaması, anılan Kanun`un 18/3. maddesi uyarınca yerine getirilen seyirden yasaklama tedbirini ceza yargılamasında uygulanan diğer koruma tedbirlerinden farklı kılmaktadır. Özellikleri dikkate alındığında seyirden yasaklama koruma tedbiri, klasik koruma tedbirlerinin sahip olduğu amaca hizmet etmemekte, suçun önlenmesi amacını taşıdığı anlaşılmaktadır.

aa. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Koruma Tedbirinin Sona Erme Halleri

6222 sayılı Kanun`un 18 maddesinin beşinci fıkrasında, koruma tedbiri olarak uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin hangi hallerde derhal kaldırılacağı düzenlenmiştir.

Birinci hal; Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından koruma tedbirinin kaldırılmasına karar verilmesi halinde derhal kaldırılacağı düzenlenmiştir. Buna göre, anılan koruma tedbirinin, soruşturma evresinde, yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiili soruşturan ya da bulunması halinde Cumhuriyet Başsavcılığınca iş bölümü gereği görevli kılınan Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiili kovuşturan mahkeme tarafından istem üzerine veya re’sen kaldırılması durumunda sanık hakkında uygulanan bu koruma tedbiri, kararın kesinleşmesine gerek olmaksızın anılan kanun gereği derhal kaldırılır ve sanığın, koruma tedbirinin kaldırılmasına karar verildiği tarihten itibaren 6222 sayılı Kanun`un 18. maddesinin sekizinci fıkrasında tanımlanan genel kolluk birimine başvurma yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbiri, soruştuma veya kovuşturma sonuna kadar uygulanması mutlak bir zorunluluk olmayıp, yukarıda belirtilen yetkili merciilerce kaldırılmadığı takdirde başlatılan soruşturmanın ya da ceza muhakemesinin sonucuna göre devam etmesi söz konusudur.

6222 sayılı Kanun’da yetkili merciilerce verilen koruma tedbirinin kaldırılmasını konu alan istemin kabulüne, reddine veya re`sen kaldırılmasına dair kararlara karşı bir kanun yolu öngörülmemiş ise de, burada 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca gerçekleştirilen bir soruşturma söz konusu olduğundan, soruşturma ya da kovuştumada geçerli itiraz usulü de aynı şekilde kullanılabilmelidir.

Yetkili veya itiraz merciilerince istem üzerine veya re’sen spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbirinin kaldırılmasına karar verilirken dikkat edilmesi gereken husus, soruştuma açılmasının ortaya koyduğu haklı bir gerekçeyle uygulanan bu koruma tedbirine muhatap olan kişinin yeniden 6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya anılan Kanun`un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlardan birini işleyip topluma yönelik zarar verme tehlikesinin bulunup bulunmadığını takdir etmektir.

6222 sayılı Kanun`un 18. maddesinin dokuzuncu fıkrasında düzenlenen suç açısından hangi nedenlerin haklı ve kabul edilebilir bir mazeret olarak kabulu uygulamada ciddi tereddütlere sebep olmaktadır. Dairemizin de istikrar kazanmış içtihatları da göz önünde bulundurularak, bu koruma tedbirine muhtap olan kişinin, iradesi dışında gelişen, önceden öngörülmesi mümkün olmayan ve kaçınılmaz durumların varlığı halinde haklı ve kabul edilebilir bir mazeret söz konusudur.

İkinci hal; koruma tedbirinin uygulanmasına neden olan suça bağlı yapılan soruşturma neticesinde CMK 171 veya 172. maddelerine göre kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi (ön ödeme nedeniyle kovuşturma olanağı bulunmaması durumu hariç) halinde derhal kaldırılır.

Üçüncü hal; koruma tedbirinin uygulanmasına neden olan suça bağlı yapılan kovuşturma neticesinde sanık hakkında CMK 223/2. maddesine göre beraat kararı veya 223/8. maddesine göre düşme kararı (ön ödeme nedeniyle düşme kararı verilmesi durumu hariç) verilmesi halinde derhal kaldırılır.

6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya bu Kanun’un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlarla ilgili olarak başlatılan ceza muhakemesinin anılan Kanun’un 18/1. ve 18/6. maddesinde belirtilen kararlardan biri ile sonuçlanması halinde, koruma tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklama tedbiri, güvenlik tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklanma yaptırımına dönüşür ve anılan Kanun`un 18/1. ve 18/6. maddelerinde (kovuşturma evresinde önödeme nedeniyle CMK 223/8. maddesine göre düşme kararı verilmesi de dahil olmak üzere) belirtilen sürelerle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya bu Kanun`un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlarla ilgili olarak soruşturma evresinde önödeme bulunulduğu ve TCK 75. maddesine göre kamu davası açılmaması halinde, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren; kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde ise, bu kararın kesinleşme tarihinden itibaren bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama koruma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

b. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Güvenlik Tedbirinin Hukuki Niteliği

Güvenlik tedbirleri, kanunda öngörülen toplumsal savunma vasıtaları olup, toplum için tehlike oluşturan suçun işlenmesinden sonra tehlikeli failler hakkında ceza yerine veya ceza ile birlikte hakim tarafından hükmedilen yaptırımlardır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümler bölümünde 53. ve 60. maddeleri arasında güvenlik tedbirleri sayılmıştır. Bu tedbirler arasında “seyirden yasaklanma” tedbirine yer verilmemiştir. Spor müsabakalarını seyirden yasaklanma güvenlik tedbirinin kanuni dayanağını ise, 6222 sayılı Kanun`un 18. maddesinin birinci fıkrası oluşturmaktadır. Bu hükme göre, 6222 sayılı Kanunda tanımlanan veya bu Kanunun yollama yaptığı diğer suçlar için uygulanabilen, bir hakkın yasaklanması sonucunu doğuran, kanun ile öngörülmüş ve yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiili kovuşturan hakim tarafından ceza yerine veya ceza ile birlikte hükmedilen yaptırım niteliğindeki bir güvenlik tedbiridir. Bu tedbir ile faildeki tehlikelilik halinin ortadan kaldırılması, onun tedavi ve ıslah edilmesi amaçlanmaktadır.

bb. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Güvenlik Tedbirinin Sona Erme Halleri

Kişi hakkında hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olması halinde, seyirden yasaklanma güvenlik tedbirinin infazına hükmün kesinleşmesiyle derhal başlanır ve söz konusu güvenlik tedbirinin infazı, cezanın infazının tamamlanmasından itibaren bir yıl geçmesiyle sona erer. Kişi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, kısa süreli hapis cezası yerine seçenek yaptırım olarak tedbire veya hükmedilen hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi halinde de, seyirden yasaklanma güvenlik tedbirinin infazı hükmün/kararın kesinleştiği tarihten itibaren; önödeme nedeniyle CMK 223/8. maddesine göre düşme kararı verilmesi halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren bir yıl geçmesiyle sona erer (m.18/6).

Bu güvenlik tedbirine ceza verilmesine yer olmadığı kararı ile birlikte hükmedilmesi halinde ise, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl geçmesiyle bu güvenlik tedbirinin uygulanmasına son verilir.

Böylelikle, 6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya anılan Kanun’un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlarla ilgili olarak başlatılan ceza muhakemesinin anılan Kanun’un 18/1. ve 18/6. maddesinde belirtilen kararlardan biri ile sonuçlanması durumunda, koruma tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklama tedbiri, güvenlik tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklanma yaptırımına dönüşür ve anılan Kanun`un 18/1. ve 18/6. maddelerinde belirtilen sürelerle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

c. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Önleyici İdari Tedbirinin Hukuki Niteliği

Bu Kanun`un 18. maddesinin yedinci fıkrasında önleyici idari tedbir öngörülmüştür. Bu fıkra hükmüne göre, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisinde olduğu açıkça anlaşılan kişi, spor alanına alınmaz. Bu şekilde spor alanlarına giren ve dışarı çıkmamakta ısrar eden kişi zor kullanılarak dışarı çıkarılır ve bu madde hükümlerine göre bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanır. Bu durumda ilgili kişi hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirine karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir (m.23/3). Eylem suç oluşturmasa bile, kişi önleyici idari tedbir olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanabilmektedir. Cumhuriyet savcısının bu konuda verdiği karara karşı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurulabilir.

V. Uyuşmazlık Konusu Olayı Nitelendirme

6222 sayılı Kanun’un 18. maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenen “… önödeme halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin uygulanmasına devam edilir.” hüküm, 6222 sayılı Kanunda tanımlanan veya bu Kanun’un yollamada bulunduğu diğer kanunlardaki bir suçun işlendiği şüphesi altında olan şüpheli hakkında derhal uygulamaya konulan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbirinin, Cumhuriyet savcısınca soruşturma evresinde 6222 sayılı Kanun`da tanımlanan veya yollamada bulunduğu diğer kanunlardaki önödemeye tabi bir suç kapsamında önödeme ihtaratı içeren tebligatı üzerine şüpheli tarafından yasal süre içinde belirlenen miktarın ödenmesi halinde, bu tedbirin önödeme tarihinden itibaren bir yıl süreyle aynı özelliği ile (koruma tedbiri) devam etmesi şeklinde kabul edilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

6222 sayılı Kanun’un 14/1. maddesinde tanımlanan hakaret içeren tezahürat suçunu işlediği şüphesi altında bulunması nedeniyle hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama koruma tedbiri uygulanan suça sürüklenen çocuğun, anılan Kanunun 18/9. maddesindeki suç kapsamında yürütülen soruşturmada usulüne uygun önödeme ihtaratı üzerine yasal süre içinde belirlenen miktarı ödemesi karşısında, Cumhuriyet savcısınca kovuşturma olanağının bulunmaması nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75/1-c maddeleri uyarınca içeriğinde 6222 sayılı Kanun’un 18/6. maddesi uyarınca önödeme tarihinden itibaren bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbirinin uygulanmasına devam edilir hususununda yer aldığı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verilmesi ve bu kararın, 6222 sayılı Kanun`un Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 22/1-d maddeleri gereğince elektronik bilgi bankasına işlenmek üzere il spor güvenlik birimine gönderilmesi gerektiği halde, 18/9. maddesinde tanımlanan suç yönünden ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ve spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanması bakımından da iddianame düzenlenmiştir.

Yukarıda belirtilen koruma tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklama kararının ve önödemenin hukuki niteliği ile 6222 sayılı Kanun`un 18/6. maddesindeki açık düzenleme karşısında, mahkemece, suça sürüklenen çocuk hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçe ile yazıl şekilde karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 25/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2698 Karar : 2017/10771 Tarih : 11.12.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

I. Kamu Davası Süreci

  1. Maddi Olay

6222 sayılı Kanun`un 14/1. maddesi kapsamında hakaret içeren tezahürat eylemi sonrası başlatılan soruşturma gereğince spor müsabakalarını seyirden yasaklama koruma tedbiri uygulanan suça sürüklenen çocuğun, taraftarı olduğu Akhisar Belediye Gençlik basketbol takımının 26.10.2013, 02.11.2013, 06.11.2013, 09.11.2013 ve 16.11.2013 tarihlerinde oynanan spor müsabakalarının başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurmadığı iddia edilmiş ve suça sürüklenen çocuk, atılı suçun önödeme kapsamında olması nedeniyle usulüne uygun önödeme ihtaratı üzerine yasal süre içinde belirlenen miktarı ödemiştir.

  1. Suça Sürüklenen Çocuğun Savunması

Suça sürüklenen çocuk soruşturma ve kovuşturma evresinde, yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiile ilişkin yargılamanın devam ettiğini ve bu yargılamanın sonuçlanmasından sonra kolluğa başvurma yükümlülüğünün başlayacağını düşündüğünü, bu nedenle kolluk birimine müracaat etmediğini ileri sürmüştür.

  1. Savcılık Kararı

Suça sürüklenen çocuk hakkında 6222 sayılı Kanun’un 18/9. maddesinde bulunan suç yönünden önödeme nedeniyle ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş olup, bu Kanun`un 18/6. maddesi uyarınca da spor müsabakalarını seyirden yasaklanmasına dair kararın verilmesini konu alan iddianame düzenlenmiştir.

  1. Yerel Mahkeme Kararı

Suça sürüklenen çocuğun 6222 sayılı Kanun`un 18/6. maddesi uyarınca önödeme bulunduğu 23.12.2013 tarihinden itibaren 1 yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanmasına karar verilmiştir.

  1. Suça Sürüklenen Çocuk Müdafiinin Temyiz Nedenleri

Suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçun manevi unsurunun oluşmaması nedeniyle yerel mahkemenin kararının bozulmasını talep etmiştir.

  1. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Tebliğnamesi

Yerel mahkemenin suça sürüklenen çocuk hakkında verdiği kararın onanmasını istemiştir.

II. Uyuşmazlık Konusu Olay

Soruşturma evresinde usulüne uygun önödeme halinde, spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanması kapsamında kamu davası açılıp açılmayacağına ve uygulanmasına devam edilen tedbirin hukuki niteliğine ilişkindir.

III. İlgili Hukuk Kuralları

6222 sayılı Kanun`un “seyirden yasaklanma” başlığı altında düzenlenen 18. maddesinde; “(1) Kişinin, bu Kanunda tanımlanan veya yollamada bulunulan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı mahkemece kurulan hükümde, hakkında güvenlik tedbiri olarak spor müsabakalarını seyrden yasaklanmasına karar verilir.”, “(3) Bu madde kapsamına giren suçlardan dolayı soruşturma başlatılması halinde şüpheli hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbiri derhal uygulamaya konulur. Soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından bu tedbirin kaldırılmasına karar verilmediği takdirde bu yasağın uygulanmasına koruma tedbiri olarak devam edilir.”, “(5) Koruma tedbiri olarak uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri; a) Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından kaldırılmasına karar verilmesi, b) Kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesi, c) Sanık hakkında beraat veya düşme kararı verilmesi, halinde derhal kaldırılır.”, “(6) … önödeme halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin uygulanmasına devam edilir.”, “(8) Bu madde hükümlerine göre spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurmakla yükümlüdür” ve “(9) Sekizinci fıkradaki yükümlülüğe aykırı hareket eden kişi, yirmibeş günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır.” hükümleri düzenlenmiştir.

6222 sayılı Kanun`un Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin “müsabakaları seyirden yasaklanma tedbirine ilişkin usul ve esaslar” başlığı altında düzenlenen 22. maddesinde; “(1) Müsabakaları seyirden yasaklanma tedbirine ilişkin usul ve esaslar şunlardır:” “a) Kanunda tanımlanan veya yollamada bulunan ilgili kanunlardaki suçlardan dolayı soruşturmayla ilgili işlemler Cumhuriyet savcısının sözlü ya da yazılı talimatı üzerine genel kolluk görevlileri tarafından başlatılır.” “b) Kanun kapsamında haklarında soruşturma başlatılan kişilerle ilgili gerekli işlemler yapıldıktan sonra ilgililer hakkında genel kolluk tarafından resen müsabakaları seyirden yasaklanma tedbiri uygulanarak düzenlenen form ilgili spor güvenlik birimine gönderilir.” “c) Seyirden yasaklanma tedbirinin, soruşturma evresinde Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde mahkeme tarafından kaldırılmasına karar verilmediği takdirde koruma tedbiri olarak uygulanmasına devam edilir.”, “ç) Spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri hakkında Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından verilen kararlar elektronik bilgi bankasına kaydedilmek üzere ilgili makam tarafından İl spor güvenlik birimine gönderilir. Kovuşturmaya yer olmadığı, sanık hakkında beraat veya düşme kararı verilmesi hallerinde seyirden yasaklanma tedbiri derhal kaldırılır.”, “d) … ön ödeme halinde ise ön ödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.” ve “f) Spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün yurtiçinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın polis merkezi amirliğine veya jandarma karakol komutanlığına başvurur.” hükümleri düzenlenmiştir.

IV.Hukuki Değerlendirme

A) Önödeme

  1. Tanımı ve Hukuki Niteliği

Önödeme; uzlaşma dışında kalan, sadece adli para cezası veya hapis cezasının üst sınırı altı ayı aşmayan (24/11/2016 tarihli ve 6763 sayılı Kanun’un 12. maddesiyle “üç” ibaresi “altı” şeklinde değiştirilmiştir.) ceza öngörülen ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’un 75. maddesinin altıncı fıkrasında belirtilen (24/11/2016 tarihli 6763 sayılı Kanun`un 12. maddesi ile eklenmiştir.) suçları işlediği iddia edilen fail bakımından, kanundaki usullere göre belirlenen bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesi ile kamu davasının açılmamasını veya açılmış olan davanın düşmesi sonucunu doğuran, devlet ile bireyin uzlaşması olarak nitelendirilebilecek bir kurumdur.

Müessese, tamamen işlendiği iddia olunan fiilin karşılığını oluşturan yaptırımın azlığı sebebiyle, devletin soruşturma ve kovuşturma safhalarında maddi gerçeğe ulaşmak adına yapacağı masraflar ile şüpheli ya da sanığın kendisini savunmak adına harcayacağı zaman ve giderler gözetildiğinde, sorunu sulh yoluyla çözmenin her iki taraf açısından daha ekonomik olduğu gerçeğine dayanır.

Yargıtay’ın 11.04.1983 tarih ve 2/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı`nda önödemenin, ikili bir hukuki niteliğinin bulunduğu, soruşturma safhasında uygulandığında (dava şartı olarak) muhakeme hukukuna ait bir kurum olduğu, buna karşın kovuşturma başladıktan sonra tatbik edildiğinde (davanın düşmesi sonucunu doğurduğundan) ceza ilişkisini sona erdiren maddi ceza hukukuna ait bir müessese olduğu kabul edilmiştir.

  1. Önödemenin Koşulları

Önödemenin koşulları ise, önödeme kapsamına giren bir suçun bulunması, suçun uzlaşma kapsamında bulunmaması, suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe olması ve belli bir miktar paranın Devlet hazinesine ödenmesidir.

B) Kolluğa Müracaat Etme Yükümlülüğünün İhlali Suçu

Adli kontrol benzeri bir kurum olarak öngörülen seyirden yasaklanma tedbiri, 14.4.2011 tarihli ve 27905 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6222 sayılı Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanun`un 18. maddesinin sekizinci fıkrasında düzenlenmiştir. Buna göre, spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişi, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurmakla yükümlüdür. Anılan yükümlülüğe aykırı hareket eden kişi, yirmişbeş günden az olmamak üzere adli para cezası ile cezalandırılır (m.18/9).

  1. Suçla Korunan Hukuki Yarar

6222 sayılı Kanun`un 18/9. maddesinde öngörülen suçla korunan hukuki değer, faildeki tehlikelilik halinin ortadan kaldırılması, bu yolla kişilerin güvenli ve huzurlu bir ortamda spor müsabakalarını izlemesi ve dolayısıyla kamu güvenliğinin sağlanmasıdır.

  1. Suçun Faili ve Mağduru

Bu suçun faili, spor müsabakalarını seyirden yasaklanan bir kimse olabilir, suçun mağduru ise, soyut tehlikeye maruz kalan toplumun bireyleridir.

  1. Suçun Maddi Unsuru

Bu suçun maddi unsuru, güvenlik ya da koruma veya önleyici idari tedbir gereği spor müsabakalarını seyirden yasaklanan kişinin, yasaklama kararının sebebini oluşturan fiilin işlendiği müsabakanın tarafı olan ve taraftarı olduğu takımın katıldığı spor müsabakalarının yapılacağı gün, yurt içinde bulunduğu takdirde, müsabakanın başlangıç saatinde ve bundan bir saat sonra bulunduğu yere en yakın genel kolluk birimine başvurma yükümlülüğüne aykırı davranmasıdır. Soyut tehlike suçu niteliğinde bulunan bu suçta, anılan başvurma yükümlülüğüne aykırı davranış gerçekleştirilmesinin güvenli ve huzurlu bir ortamda spor müsabakalarını izleyen kişiler açısından genel olarak tehlike (zarar doğurabilme olasılığı) meydana getirmesi yeterli sayılmış, ayrıca somut bir tehlikenin ve zararın doğması aranmamıştır.

  1. Suçun Manevi Unsuru

Bu suçun manevi unsuru genel kast olup, fail, müsabaka günü bulunduğu yere en yakın genel kolluğa iki kez başvurma yükümlülüğünün olduğunu bilerek bu yükümlülüğünü yerine getirmeme halinde cezalandırılır ve failin saiki önem taşımaz.

Bu kanunda, spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbiri üç halde söz konusudur. Bu tedbirleri sırasıyla incelemek gerekirse;

C) Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklanma Tedbiri

a. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Koruma Tedbirinin Hukuki Niteliği

Ceza muhakemesinde koruma tedbirleri, kişinin suçluluğu yargı kararıyla tespit edilmeden önce temel bir hakkın sınırlandırılması sonucunu doğuran ve amacı muhakemenin yapılabilmesini veya ileride verilmesi muhtemel olan hükmün infazının yerine getirilmesini sağlamak olan işlemlerdir. Koruma tedbirleriyle ulaşılmak istenen amaçlar arasında şüpheli kişinin veya sanığın hazır bulunmasını ve delillerin karartılmamasını güvence altına almak başta gelir ayrıca koruma tedbirleriyle, kişi hak ve özgürlüklerini sınırlandırmanın kanunla yapılması, geçici olması ve amaç değil araç olması esastır.

6222 sayılı Kanun’un 18/3. maddesi uyarınca uygulanan “seyirden yasaklama” tedbiri, Kanun`da tanımlanan veya yollamada bulunan ilgili kanunlardaki suçlardan birinin işlendiği şüphesinin olması ve bu şüphe nedeniyle hakkında soruşturma başlamış olması durumunda hiçbir karara gerek olmaksızın Kanun gereği derhal uygulamaya konulan “özgün ve önleyici amaçlı koruma tedbiri”dir.

Seyirden yasaklama tedbiri bakımından 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’undaki koruma tedbirlerine ilişkin genel kuralların dışına çıkılmıştır. Nitekim, ceza yargılamasına konu seyirden yasaklama kararının sebebini oluşturan eylemden ayrı olarak mahkeme kararı olmaksızın uygulanması, ceza muhakemesinin yapılmasını veya yapılan muhakemenin sonunda verilecek kararları etkileme özelliğinin bulunmaması, verilmesi muhtemel hapis veya adli para cezasının infazını güvence altına alma ile delil temini ve muhafazası amaçlarını taşımaması, anılan Kanun`un 18/3. maddesi uyarınca yerine getirilen seyirden yasaklama tedbirini ceza yargılamasında uygulanan diğer koruma tedbirlerinden farklı kılmaktadır. Özellikleri dikkate alındığında seyirden yasaklama koruma tedbiri, klasik koruma tedbirlerinin sahip olduğu amaca hizmet etmemekte, suçun önlenmesi amacını taşıdığı anlaşılmaktadır.

aa. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Koruma Tedbirinin Sona Erme Halleri

6222 sayılı Kanun`un 18 maddesinin beşinci fıkrasında, koruma tedbiri olarak uygulanan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin hangi hallerde derhal kaldırılacağı düzenlenmiştir.

Birinci hal; Cumhuriyet savcısı veya mahkeme tarafından koruma tedbirinin kaldırılmasına karar verilmesi halinde derhal kaldırılacağı düzenlenmiştir.

Buna göre, anılan koruma tedbirinin, soruşturma evresinde, yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiili soruşturan ya da bulunması halinde Cumhuriyet Başsavcılığınca iş bölümü gereği görevli kılınan Cumhuriyet savcısı, kovuşturma evresinde ise yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiili kovuşturan mahkeme tarafından istem üzerine veya re’sen kaldırılması durumunda sanık hakkında uygulanan bu koruma tedbiri, kararın kesinleşmesine gerek olmaksızın anılan kanun gereği derhal kaldırılır ve sanığın, koruma tedbirinin kaldırılmasına karar verildiği tarihten itibaren 6222 sayılı Kanun`un 18. maddesinin sekizinci fıkrasında tanımlanan genel kolluk birimine başvurma yükümlülüğü bulunmamaktadır.

Spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbiri, soruştuma veya kovuşturma sonuna kadar uygulanması mutlak bir zorunluluk olmayıp, yukarıda belirtilen yetkili merciilerce kaldırılmadığı takdirde başlatılan soruşturmanın ya da ceza muhakemesinin sonucuna göre devam etmesi söz konusudur.

6222 sayılı Kanun’da yetkili merciilerce verilen koruma tedbirinin kaldırılmasını konu alan istemin kabulüne, reddine veya re`sen kaldırılmasına dair kararlara karşı bir kanun yolu öngörülmemiş ise de, burada 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümleri uyarınca gerçekleştirilen bir soruşturma söz konusu olduğundan, soruşturma ya da kovuştumada geçerli itiraz usulü de aynı şekilde kullanılabilmelidir.

İkinci hal; koruma tedbirinin uygulanmasına neden olan suça bağlı yapılan soruşturma neticesinde CMK 171 veya 172. maddelerine göre kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi (ön ödeme nedeniyle kovuşturma olanağı bulunmaması durumu hariç) halinde derhal kaldırılır.

Üçüncü hal; koruma tedbirinin uygulanmasına neden olan suça bağlı yapılan kovuşturma neticesinde sanık hakkında CMK 223/2. maddesine göre beraat kararı veya 223/8. maddesine göre düşme kararı (ön ödeme nedeniyle düşme kararı verilmesi durumu hariç) verilmesi halinde derhal kaldırılır.

6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya bu Kanun’un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlarla ilgili olarak başlatılan ceza muhakemesinin anılan Kanun’un 18/1. ve 18/6. maddesinde belirtilen kararlardan biri ile sonuçlanması halinde, koruma tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklama tedbiri, güvenlik tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklanma yaptırımına dönüşür ve anılan Kanun`un 18/1. ve 18/6. maddelerinde (kovuşturma evresinde önödeme nedeniyle CMK 223/8. maddesine göre düşme kararı verilmesi de dahil olmak üzere) belirtilen sürelerle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya bu Kanun`un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlarla ilgili olarak soruşturma evresinde önödeme bulunulduğu ve TCK 75. maddesine göre kamu davası açılmaması halinde, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren; kamu davasının açılmasının ertelenmesi halinde ise, bu kararın kesinleşme tarihinden itibaren bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama koruma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

b. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Güvenlik Tedbirinin Hukuki Niteliği

Güvenlik tedbirleri, kanunda öngörülen toplumsal savunma vasıtaları olup, toplum için tehlike oluşturan suçun işlenmesinden sonra tehlikeli failler hakkında ceza yerine veya ceza ile birlikte hakim tarafından hükmedilen yaptırımlardır.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun genel hükümler bölümünde 53. ve 60. maddeleri arasında güvenlik tedbirleri sayılmıştır. Bu tedbirler arasında “seyirden yasaklanma” tedbirine yer verilmemiştir. Spor müsabakalarını seyirden yasaklanma güvenlik tedbirinin kanuni dayanağını ise, 6222 sayılı Kanun`un 18. maddesinin birinci fıkrası oluşturmaktadır. Bu hükme göre, 6222 sayılı Kanunda tanımlanan veya bu Kanunun yollama yaptığı diğer suçlar için uygulanabilen, bir hakkın yasaklanması sonucunu doğuran, kanun ile öngörülmüş ve yasaklanma kararının sebebini oluşturan fiili kovuşturan hakim tarafından ceza yerine veya ceza ile birlikte hükmedilen yaptırım niteliğindeki bir güvenlik tedbiridir. Bu tedbir ile faildeki tehlikelilik halinin ortadan kaldırılması, onun tedavi ve ıslah edilmesi amaçlanmaktadır.

bb. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Güvenlik Tedbirinin Sona Erme Halleri

Kişi hakkında hükmolunan cezanın hapis veya adli para cezası olması halinde, seyirden yasaklanma güvenlik tedbirinin infazına hükmün kesinleşmesiyle derhal başlanır ve söz konusu güvenlik tedbirinin infazı, cezanın infazının tamamlanmasından itibaren bir yıl geçmesiyle sona erer.

Kişi hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, kısa süreli hapis cezası yerine seçenek yaptırım olarak tedbire veya hükmedilen hapis cezasının ertelenmesine karar verilmesi halinde de, seyirden yasaklanma güvenlik tedbirinin infazı hükmün/kararın kesinleştiği tarihten itibaren; önödeme nedeniyle CMK 223/8. maddesine göre düşme kararı verilmesi halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren bir yıl geçmesiyle sona erer (m.18/6).

Bu güvenlik tedbirine ceza verilmesine yer olmadığı kararı ile birlikte hükmedilmesi halinde ise, hükmün kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl geçmesiyle bu güvenlik tedbirinin uygulanmasına son verilir.

Böylelikle, 6222 sayılı Kanun’da tanımlanan veya anılan Kanun’un yollamada bulunduğu diğer kanunlarda belirtilen suçlarla ilgili olarak başlatılan ceza muhakemesinin anılan Kanun’un 18/1. ve 18/6. maddesinde belirtilen hüküm veya kararlardan biri ile sonuçlanması durumunda, koruma tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklama tedbiri, güvenlik tedbiri niteliğinde olan seyirden yasaklanma yaptırımına dönüşür ve anılan Kanun`un 18/1. ve 18/6. maddelerinde belirtilen sürelerle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanmasına devam edilir.

c. Spor Müsabakalarını Seyirden Yasaklama Önleyici İdari Tedbirinin Hukuki Niteliği

Bu Kanun`un 18. maddesinin yedinci fıkrasında önleyici idari tedbir öngörülmüştür. Bu fıkra hükmüne göre, alkol ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde etkisinde olduğu açıkça anlaşılan kişi, spor alanına alınmaz. Bu şekilde spor alanlarına giren ve dışarı çıkmamakta ısrar eden kişi zor kullanılarak dışarı çıkarılır ve bu madde hükümlerine göre bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanır. Bu durumda ilgili kişi hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirine karar vermeye Cumhuriyet savcısı yetkilidir (m.23/3). Eylem suç oluşturmasa bile, kişi önleyici idari tedbir olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklanabilmektedir. Cumhuriyet savcısının bu konuda verdiği karara karşı Kabahatler Kanunu hükümlerine göre kanun yoluna başvurulabilir.

V. Uyuşmazlık Konusu Olayı Nitelendirme

6222 sayılı Kanun’un 18. maddesinin yedinci fıkrasında düzenlenen “… önödeme halinde ise, önödemede bulunulduğu tarihten itibaren, bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklama tedbirinin uygulanmasına devam edilir.” hüküm, 6222 sayılı Kanunda tanımlanan veya bu Kanun’un yollamada bulunduğu diğer kanunlardaki bir suçun işlendiği şüphesi altında olan şüpheli hakkında derhal uygulamaya konulan spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbirinin, Cumhuriyet savcısınca soruşturma evresinde 6222 sayılı Kanun`da tanımlanan veya yollamada bulunduğu diğer kanunlardaki önödemeye tabi bir suç kapsamında önödeme ihtaratı içeren tebligatı üzerine şüpheli tarafından yasal süre içinde belirlenen miktarın ödenmesi halinde, bu tedbirin önödeme tarihinden itibaren bir yıl süreyle aynı özelliği ile (koruma tedbiri) devam etmesi şeklinde kabul edilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

6222 sayılı Kanun’un 14/1. maddesinde tanımlanan hakaret içeren tezahürat suçunu işlediği şüphesi altında bulunması nedeniyle hakkında spor müsabakalarını seyirden yasaklama koruma tedbiri uygulanan suça sürüklenen çocuğun, anılan Kanunun 18/9. maddesindeki suç kapsamında yürütülen soruşturmada usulüne uygun önödeme ihtaratı üzerine yasal süre içinde belirlenen miktarı ödemesi karşısında, Cumhuriyet savcısınca kovuşturma olanağının bulunmaması nedeniyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 172. ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 75/1-c maddeleri uyarınca içeriğinde 6222 sayılı Kanun’un 18/6. maddesi uyarınca ön ödeme tarihinden itibaren bir yıl süreyle spor müsabakalarını seyirden yasaklanma koruma tedbirinin uygulanmasına devam edilir hususununda yer aldığı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın verilmesi ve bu kararın, 6222 sayılı Kanun`un Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin 22/1-d maddeleri gereğince elektronik bilgi bankasına işlenmek üzere il spor güvenlik birimine gönderilmesi gerektiği halde, 18/9. maddesinde tanımlanan suç yönünden ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ve spor müsabakalarını seyirden yasaklanma tedbirinin uygulanması bakımından da iddianame düzenlenmiştir.

Yukarıda belirtilen koruma tedbiri olarak spor müsabakalarını seyirden yasaklama kararının ve önödemenin hukuki niteliği ile 6222 sayılı Kanun`un 18/6. maddesindeki açık düzenleme karşısında, mahkemece, suça sürüklenen çocuk hakkında karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken, yasal olmayan gerekçe ile yazıl şekilde karar verilmesi.

SONUÇ:

Kanuna aykırı ve suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/18097 Karar : 2017/18684 Tarih : 5.07.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Kasten yaralama, hakaret, tehdit ve kötü muamele suçlarından şüpheliler … ve … haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda Menemen Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 04/10/2016 tarihli ve 2016/4624 soruşturma, 2016/2273 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik müşteki vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin mercii Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 10/11/2016 tarihli ve 2016/2007 değişik iş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 10.05.2017 gün ve 94660652-105-35-14861-2016-Kyb sayılı istemleri, ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/05/2017 günlü ve 2017/33172 sayılı tebliğnamesiyle bozma düşüncesiyle daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede,

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında,

Somut olayda Müşteki … ile şüpheli …’ün 8 sene evli kaldıkları ve bu evliliklerinden müşterek çocukları mağdur …’ın dünyaya geldiği, tarafların 2008 yılında boşandıkları, müşterek çocuğun velayet hakkının şüpheli annede olduğu, şüpheli …’in diğer şüpheli …ile evlendiği ve birlikte yaşadığı, müşteki tarafından, karı koca olan şüphelilerin…’a hakaret ve küfür ettiği, şiddet uyguladığı ve kötü muamelede bulunduğunun iddia edildiği, mağdurun da müştekinin anlatımlarına benzer beyanlarda bulunduğu, müştekinin iddiaları kapsamında tanık olarak … ve…’i bildirdiği, buna karşın Cumhuriyet Başsavcılığınca yalnızca müşteki, mağdur ve şüpheli beyanları tespit edilerek kamu davasının açılması için yeterli delil bulunmadığından bahisle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği nazara alındığında, müştekinin tanıkları da dinlenildikten sonra şüphelilerin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, yazılı şekilde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği gözetilerek, itirazın bu yönden kabul edilmesi gerekirken, reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

1-Olay

Dosya kapsamına göre, şüpheliler … ve … haklarında kasten yaralama, hakaret, tehdit ve kötü muamele suçlarından yapılan soruşturma evresi sonunda Menemen Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 04/10/2016 tarihli ve 2016/4624 soruşturma, 2016/2273 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 10/11/2016 tarihli kararının kanun yararına bozulması istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.

2-Hukuksal Değerlendirme

Dosya kapsamı ve kanun yararına bozma istemi incelenerek birlikte değerlendirildiğinde, müştekinin şikayetinde, … ile şüpheli …’ün 8 sene evli kaldıkları ve bu evliliklerinden müşterek çocukları mağdur …’ın dünyaya geldiği, tarafların 2008 yılında boşandıkları, müşterek çocuğun velayet hakkının şüpheli annede olduğu, şüpheli …’in diğer şüpheli… ile evlendiği ve birlikte yaşadığı, şüphelilerin …’a hakaret ve küfür ettiği, şiddet uyguladığı ve kötü muamelede bulunduğunun iddia edildiği, mağdurun da müştekinin anlatımlarına benzer beyanlarda bulunduğu, müştekinin tanık olarak … ve …’i bildirdiği, buna karşın Cumhuriyet Başsavcılığınca yalnızca müşteki, mağdur ve şüpheli beyanları tespit edilerek kamu davasının açılması için yeterli delil bulunmadığından bahisle kamu adına kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği nazara alındığında, müştekinin bildirdiği tanıklar dinlenildikten sonra şüphelilerin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, yazılı şekilde kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği gözetilerek, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar vermesinin usul ve yasaya aykırı bulunduğunun anlaşılmasına göre, Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin 10/11/2016 tarihli kararının kanun yararına bozma isteminin yerinde olduğu anlaşılmaktadır.

3-Sonuç ve Karar

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden Karşıyaka 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin 10/11/2016 tarihli ve 2016/2007 Değişik İş karar sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 05.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/549 Karar : 2017/4138 Tarih : 3.07.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

1 - Dosya kapsamından anlaşıldığı üzere, uyuşturucu madde ticareti olayı ile ilgili olarak sanıklar …, …. ve …. hakkında Konya Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/111660 sayılı dosyasından yürütülen soruşturma neticesinde dava açmaya yeter kanıt ve emare bulunamadığından 11.08.2009 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, hakkında kamu davası açılan sanık …’in yapılan yargılama sonucu verilen kararı temyizi üzerine Dairemizin bozma kararı neticesinde sanık … ile birlikte hareket ettikleri değerlendirilen sanıklar …, … ve … hakkında soruşturma dosyası ile birleştirilerek hüküm kurulması gerektiği gerekçesiyle sanıklar hakkında kamu davası açılarak hüküm kurulmuşsa da, 5271 sayılı CMK’nın 172. maddesinin 2 fıkrasında “ kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra yeni delil meydana çıkmadıkça aynı fiilden dolayı kamu davası açılmaz” hükmü uyarınca sanıklar … ve ….ih hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra bu karar kaldırılmadan veya ortaya çıkan yeni delilin ne olduğu hususu açıklanmadan açılan davaya dayanılarak hüküm kurulması,

2 - Dosya arasında bulunan Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 15/12/2010 tarih ve 2010/169 esas ve 2010/253 karar sayılı Nisan 2008 suç tarihli ilamı incelendiğinde, delillerin değerlendirilmesi ve gerekçe kısmında sanık … hakkında “… dinlenen tanık …’ın aleyhe beyanından başka sanığın cezalandırılmasını yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği anlaşıldığından sanığın beraatine” karar verildiği anlaşılmakla, Hatay 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2010/168 esas ve 2010/253 sayılı dosyasının aslı veya onaylı suretinin dosya arasına alınmadan her iki davanın konusunun da aynı olup olmadığı araştırmadan mahkûmiyet hükmü kurulması,

3 - Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 sayılı kararının 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş

olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Kanuna aykırı, sanıklar ve sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmekle hükmün BOZULMASINA, 03/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/201 Karar : 2017/3917 Tarih : 10.05.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini İhlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme ve suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından şüpheliler …, …, …, …, …, … ve … haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda İzmir Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 17.06.2015 tarihli ve 2014/4252 soruşturma, 2015/32691 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İzmir 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 22.10.2015 tarihli ve 2015/2210 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

5271 sayılı Kanunun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanunun 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanunun 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanunun kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada kanuna uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanunun 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, aynı dosyanın müştekisi olan … hakkında suç örgütü kurmak ve yönetmek, yargı görevi yapanı etkilemek vs. suçlarına ilişkin olarak yürütülen soruşturma esnasında yapılan telefon dinlemesi sırasında, dosyanın diğer müştekisi olup o tarihte İzmir Adliyesinde hakim olarak görev yapan … ile yapılan görüşmelerin de dinlemeye takılması üzerine, görüşme içerikleri nedeniyle müşteki … hakkında İzmir Cumhuriyet Başsavcıvekilliğinin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Başmüfettişliğine ihbarda bulunmasını müteakip, yapılan disiplin soruşturması sonucunda Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu 2. Dairesinin 28.04.2015 tarihli ve 2013/230 esas sayılı kararı ile müşteki … hakkında ceza tertibine yer olmadığına dair karar verilmiş olması, haklarında kovuşturmaya yer olmadığında dair karar verilen şüpheliler hakkında İzmir Valiliği İl Emniyet Müdürlüğünün 14.01.2015 tarihli ve 1985 sayılı kararı ile Polis Başmüfettişlerince yapılan soruşturma sonucunda şüphelilerin “görev sırasında veya dışında yasaklanan tutum ve davranışlarda bulunmak, denetim görevini yerine getirmemek, hizmet içinde resmi sıfatının gerektirdiği saygınlığı ve güven duygusunu sarsacak eylem ve davranışlarda bulunmak” suçlarından disiplin cezası ile cezalandırılmış olmaları, yine Emniyet Genel Müdürlüğünün 22.04.2016 tarihli ve 61601 sayılı kararı ile diğer müşteki Ömer Berber’e hitaben yazılan “somut olay bakımından zarara uğratıldığınızı iddia ettiğiniz şahısların eylemlerinin hizmetin gereklerine ve kanuni sınırlarına uygun olmadığı, şahısların kişisel kusurlarından kaynaklandığı sabittir. Bu nedenle şahıslar hakkında gerekli yasal süreç başlatılmıştır.” şeklindeki bilgi yazısı ile müşteki … Terörle Mücadele Şube Müdürlüğünde vermiş olduğu 24.03.2015 tarihli ifadesinin 2 ve 3. sayfalarında yer alan “paralelci polisler tarafından HSYK seçiminde karşı listede aday olan hakim …’a iftira atarak kendileriyle işbirliği yapmamı istediler, ben de böyle bir durumu kabul etmediğimi söyledim… Soruşturmayı yürüten polis memurları sürekli bana, bizimle iş birliği yap, hakim … hakkında rüşvet alıyor, içeriden adam çıkartıyor diye iftirada bulun, senin de suçun olmadığını biliyoruz, bizimle anlaşırsan seni çıkartırız diye söylüyorlardı” şeklindeki beyanları karşısında, şüphelilerin atılı suçu işlediklerine dair delillerin kamu davasının açılmasını gerektirir nitelikte bulunduğu, söz konusu delillerin mahkemesince takdir ve değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığının 16.12.2016 tarih ve 94660652-105-35-13147-2016-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 28.12.2016 tarih ve 2016/400267 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla;

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının 17.06.2015 gün ve 2014/4252 soruşturma 2015/32691 karar sayılı Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar ile şüpheliler hakkında, görevi kötüye kullanma, özel hayatın gizliliğini ihlal etme, özel hayata ilişkin görüntü ve sesleri ifşa etme, suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçlarından kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiği, bu karara karşı şikayet edenler …, …, … tarafından suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olma suçu dışındaki diğer suçlar yönünden itiraz edildiği anlaşılmakla;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Kovuşturmaya yer olmadığına dair karardaki nitelendirmeye, itiraz edilen suçların kapsamına, nitelendirmedeki ağırlığa 2797 sayılı Yargıtay Kanununun 14. maddesi hükmüne, Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 14.01.2017 tarih ve 2017/1 sayılı kararındaki iş bölümüne göre, kanun yararına bozma istemini inceleme görevi Yüksek 12. Ceza Dairesine ait olmakla Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın ilgili Daireye GÖNDERİLMESİNE, 10.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/10374 Karar : 2017/13436 Tarih : 28.04.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Sesli, yazılı veya görüntülü bir ileti ile hakaret ve tehdit suçlarından şüpheli … ve diğerleri hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 15/10/2014 tarihli ve 2014/18249 soruşturma, 2014/11167 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 26/11/2014 tarihli ve 2014/2134 Değişik İş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü`nün 14.02.2017 gün ve 94660652-105-34-555-2017-KYB sayılı yazılı istemleri ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01/03/2017 günlü ve 2017/11994 sayılı tebliğnamesiyle bozma düşüncesiyle daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet Savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, dosya kapsamına göre müştekinin ve şüphelilerin ifadesinin alınması haricinde hiçbir soruşturma işlemi yapılmadan, şüphelilerin sosyal paylaşım sitesi olan facebook ve twitter hesaplarından muhtelif tarihlerde müştekiye hakaret ve tehdit eylemlerinde bulunduğu değerlendirilmeden, eksik soruşturmaya dayalı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun’un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapılmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

1-Olay

Şüpheliler …, … ve … haklarında hakaret ve tehdit suçlarından şikayet üzerine yürütülen soruşturmada, şüphelilerin aralarında önceden iş ortaklığı nedeniyle alacak borç anlaşmazlığı bulunan müşteki ….`a ait cep telefona tehdit ve hakaret içerikli mesaj göndermek suretiyle hakaret ve tehdit ettiklerinin iddia edildiği olayda, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca dava açmaya yeterli delil olmadığından kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş olup, bu karara itiraz üzerine ise Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliğince itirazın kabul edilmesi yerine yazılı şekilde reddine dair verilen kararın kanun yararına bozulması istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.

2-Hukuksal Değerlendirme

Dosya kapsamı ve kanun yararına bozma istemi incelenerek birlikte değerlendirildiğinde, şüpheliler …, … ve … haklarında hakaret ve tehdit suçlarından şikayet üzerine yürütülen soruşturmada, Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından her ne kadar şüpheliler hakkında kamu davası açmaya yeterli delil elde edilemediğinden kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmiş ise de, iddia konusu mesajların gönderildiği müştekiye ait facebook ve twiter paylaşım sitesi hesapları ve gönderilen mesaj içerikleri gerekirse bilirkişi aracılığı ile incelettirilerek ve müştekinin şikayet dilekçesinde bildirdiği tanıklar dinlenerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği halde müşteki ve şüphelilerin dinlenmesi dışında etkili bir soruşturma işlemi yapılmadan verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yapılan itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu anlaşılmaktadır.

3-Sonuç ve Karar

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden Bakırköy 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 26/11/2014 tarihli ve 2014/2134 değişik iş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK`nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde yerine getirilmesine, 28/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/651 Karar : 2017/3659 Tarih : 25.04.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Marka hakkına tecavüz suçundan şüpheli … ve … Bilgisayar Müh. Rekl. Şti. hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 12/03/2015 tarihli ve 2015/6674 soruşturma, 2015/4309 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 26/05/2015 tarihli ve 2015/1865 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 28/01/2016 gün ve 14827 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 11/02/2016 gün ve KYB. 2016/47079 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.

Anılan ihbarnamede,

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hali öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereği yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3 maddesindeki koşullar oluşmadığından itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda müşteki vekilinin marka hakkına tecavüz iddiası üzerine Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda suçun Cumhuriyet savcısının marka hakkına tecavüzün önlenmesi konusunda görevi olmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, Cumhuriyet Başsavcılığınca suça konu taklit ürünlerin bulunduğu iddia edilen adreste arama yapılarak ortaya çıkabilecek suç eşyaları hakkında bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmakla,

Gereği görüşülüp düşünüldü:

Bir suçun işlendiğini öğrenen Cumhuriyet savcısının, soruşturma aşamasında gerek emrindeki adli kolluk makamları ve görevlileri eliyle, gerekse koruma tedbirlerine karar vermek suretiyle re’sen veya mahkeme kararıyla şüphelilerin veya delillerin ele geçirilmesine veya korunmasına yönelik her türlü tedbire başvurabileceği göz önüne alındığında,

Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve 21/01/2009 tarihli 5833 sayılı Kanun’un 3. maddesi ile yapılan değişiklik sonucu 556 sayılı KHK’nın 61/A-1 maddesinde yer alan, güncel haliyle 10/01/2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 30. maddesinde yer alan “marka hakkına tecavüz” suçunun unsurlarının, “Başkasına ait marka hakkına iktibas veya iltibas suretiyle tecavüz ederek mal veya hizmet üretmek, satışa arz etmek veya satmak, ithal ya da ihraç etmek, ticari amaçla; satın almak, bulundurmak, nakletmek veya depolamak” olduğu, suçun oluştuğunun her türlü delille ispatının mümkün olduğu, şikayetçi vekilinin dosyaya hak sahipliği belgelerini, şikayete konu sahte olduğu iddia edilen malzemeyi ve buna dair şüphelinin düzenlediği faturayı sunmak suretiyle kamu davası açılması için şikayette bulunduğu, ayrıca daha fazla suç konusu taklit eşyanın ele geçirilmesi amacıyla arama ve el koyma kararı verilmesini de talep ettiği, ancak Savcılık makamınca, sadece arama talebi reddedilmekle kalmayıp, başkaca hiçbir araştırma yapılmaksızın ve “marka hakkına tecavüzün önlenmesi konusunda soruşturma görevi ve yetkisi olmadığı, bu hususta kanunun açıkça Fikri Sınai Haklar Mahkemelerini özel olarak yetkilendirdiğinden bahisle” kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği görülmekte;

Cumhuriyet Savcılığınca yeterli soruşturma yapılmadan kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmesi yerinde görülmemiş,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği bu nedenle yerinde görüldüğünden, İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 26/05/2015 tarihli ve 2015/1865 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309/4-a. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin, mahallinde yerine getirilmesine, 25/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1173 Karar : 2017/1494 Tarih : 19.04.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

İhaleye fesat karıştırmak suçundan şüpheliler …, …,…ve … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Silifke Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 04/01/2016 tarihli ve 2015/5123 soruşturma, 2016/12 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Silifke Sulh Ceza Hâkimliğinin 28/01/2016 tarihli ve 2016/132 değişik iş sayılı kararının;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, dosya kapsamına göre müştekinin ifadesi alınmayıp olayla ilgili delilleri sorulmadığı, hiçbir soruşturma işlemi yapılmadan, şikayetçinin belirttiği eylemlerle ilgili belgeler üzerinde yeterli inceleme yapılmadığı gibi kamu görevlisi olan ve haklarında görevi kötüye kullanma iddiaları da bulunan şüpheliler hakkında ise benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 08/07/2009 tarihli ve 2008/21516 esas, 2009/13754 karar sayılı ilâmında belirtildiği üzere, 4483 sayılı Kanun kapsamındaki bir suçu işleyen memur veya kamu görevlisi hakkında Cumhuriyet savcılarının re’sen soruşturma yapma yetkileri bulunmadığı, belirtilen yasa hükümlerine göre, soruşturmanın başlaması yetkili merci tarafından izin verilmesi koşuluna bağlı olduğu, yetkili merci izin vermedikçe soruşturma aşamasına geçilemeyeceğinden şüpheli kişi veya kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına kararı verilmesi de olanaklı olmayacağı, kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı ancak yetkili merci tarafından soruşturma şartı niteliğindeki izin verildikten sonra yapılacak soruşturma sonunda verilebileceğinin anlaşılması karşısında, eksik soruşturmaya dayalı kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, ortada 5271 sayılı Kanun’a uygun bir soruşturmanın bulunmadığı bir durumda, anılan Kanun’un 160. maddesi ve diğer maddeleri uyarınca soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza

Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 14/02/2017 gün ve 94660652-105-33-8111- 2016-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavclığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile Silifke Sulh Ceza Hakimliğince verilen 28/01/2016 tarihli ve 2016/132 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1175 Karar : 2017/1495 Tarih : 19.04.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Tefecilik ve tehdit suçlarından şüpheliler …, …, … ve … haklarında yapılan soruşturma evresi sonunda … Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 07/07/2015 tarihli ve 2015/46201 soruşturma, 2015/36898 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii … 3. Sulh Ceza Hakimliğinin 08/10/2015 tarihli ve 2015/5391 değişik iş sayılı kararının;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda şüphelilerin müştekiye faizle borç para vererek tefecilik yaptığı iddiası üzerine … Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda sadece müşteki ve şüphelilerden …, … ve …’un beyanlarının alınması ile yetinilerek dava açmaya yeter kanıt ve emare bulunmadığından bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği, müştekinin dilekçesinde şüphelileri gazete ilanından bulduğunu belirtmesi karşısında, icra dairelerinde şüpheliler tarafından başlatılan başka takiplerin olup olmadığının araştırılması, takibe ilişkin dosyaların getirtilerek incelenmesi ve göstermiş olduğu tanığın dinlenilerek sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 14/02/2017 gün ve 94660652-105-34-286-2017-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile … 3. Sulh Ceza Hakimliğince verilen 08/10/2015 tarihli ve 2015/5391 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 19/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/15249 Karar : 2017/7381 Tarih : 13.03.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Hileli iflâs suçundan şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 26/09/2016 tarihli ve 2016/36095 soruşturma, 2016/61954 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin mercii İstanbul 8. Sulh Ceza Hakimliğinin 03/11/2016 tarihli ve 2016/4866 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 25/01/2017 gün ve 94660652-105-34-325-2017 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası … Cumhuriyet Başsavcılığının 03/02/2017 gün ve 2017/7430 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5271 sayılı Kanun’un 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda, İstanbul 35. İcra Dairesinin 2015/19258 sayılı dosyasında alacaklı olduğu, borçlu …. Gıda Limited Şirketi yetkilisi şüphelinin alacağın teminatı olan bazı malları kaçırdığını, bazılarını ise gizlediğini ve değerinin azalmasına neden olduğu, piyasaya sürdüğü bir kısım çeklerin ödeme tarihleri yaklaştığında bazı taşınmazları ve araçları 3. kişilere devrettiğini, ayrıca gerçeğe aykırı muhasebe kayıtları ve bilançolar ile aktifini az gösterdiğinden bahisle müştekinin şikayette bulunması üzerine başlatılan soruşturma sonucunda, tasfiye dosyasında teslim edilen ticari defterler üzerinde 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu’nun 310-311. maddeleri uyarınca bilirkişi incelemesi yaptırıldığı, alınan bilirkişi raporunda hileli ve taksiratlı halin bulunmadığı rapor edildiğine dair delil elde edilmediğinden bahisle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiş ise de; müflis şüpheli şirketin tasfiye işlemlerine ait İstanbul 35. İcra Dairesinin 2015/19258 sayılı dosya içeriğinin onaylı örneklerinin veya asıllarının dosya içine alınması, dosya arasında bulunduğu belirtilen bilirkişi raporunun incelenmesi, müştekinin iddiları doğrultusunda şüpheli şirkete ait ticari defterler ile bunların dayanağını oluşturan muhasebe kayıtları, banka hesapları, çek hesapları, borç ilişkilerini tevsik eden sözleşmeler, faturalar, makbuzlar, sevk irsaliyeleri ile varsa elektronik kayıtların temin edilerek, dosyanın ticaret, icra ve iflas ve ceza hukuku alanında uzman üç kişilik bilirkişi heyetine tevdii ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 161 ve 162. maddelerinde sayılan eylem ve işlemlerin bulunup bulunmadığı hususlarında rapor alınması ve 3. kişilere devredildiği iddia olunan devirlerin de araştırılması suretiyle, toplanacak deliller ve yapılacak inceleme sonucuna göre şüphelinin hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerekirken, eksik inceleme yapılmak suretiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği gözetilerek, itirazın bu yönden kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

Kanun yararına bozma talebi ile kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın TCK’nın 161. maddesinde düzenlenen hileli iflas suçuna ilişkin olması ve 2797 sayılı … Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 14. maddesi uyarınca, 27.01.2017 gün ve 29961 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 01.02.2017 tarihinde yürürlüğe giren … Büyük Genel Kurulu’nun işbölümüne ilişkin 20.01.2017 tarih ve 2017/1 sayılı kararı ile … Ceza Daireleri iş bölümü ortak hükümlerinin 4. maddesi gereğince, kanun yararına bozma istemini inceleme görevinin …’ın 8. Ceza Dairesi’ne ait olduğu anlaşıldığından, Dairemizin GÖREVSİZLİĞİNE, dosyanın görevli daireye TEVDİİNE, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/11410 Karar : 2017/1091 Tarih : 22.03.2017

  • CMK 172. Madde

  • Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar, İtiraz ve İddianamenin İadesi Kovuşturmaya Yer Olmadığına Dair Karar

Tefecilik yapmak suçundan şüpheliler Adnan Hussaın Sıddıquı ve Klass Gerrit Reimes hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 22/07/2016 tarihli ve 2016/5633 soruşturma, 2016/3955 sayılı kovuşturmaya yer olmadığına dair karara yönelik itirazın reddine ilişkin Fethiye Sulh Ceza Hakimliğinin 01/09/2016 tarihli ve 2016/1760 değişik iş sayılı kararının;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 160. maddesi uyarınca, Cumhuriyet savcısının, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlaması gerektiği, aynı Kanun’un 170/2. maddesi gereğince yapacağı değerlendirme sonucunda, toplanan delillerin suçun işlendiği hususunda yeterli şüphe oluşturduğu kanısına ulaştığında iddianame düzenleyerek kamu davası açacağı, aksi halde ise anılan Kanun’un 172. maddesi gereği kovuşturma yapılmasına yer olmadığına dair karar vereceği, buna karşın Cumhuriyet savcısının 5271 sayılı Kanun’un kendisine yüklediği soruşturma görevini yerine getirmediği, ortada yasaya uygun bir soruşturmanın bulunmadığı durumda, anılan Kanun’un 173/3. maddesindeki koşullar oluşmadığından, itirazı inceleyen merciin Cumhuriyet savcısının soruşturma yapmasını sağlamak maksadıyla itirazın kabulüne karar verebileceği yönündeki açıklamalar karşısında, somut olayda, müşteki ile şüpheliler arasında 11/01/2010 tarihinden itibaren çeşitli kredi ve yatırım anlaşmaları düzenlendiği ve müşteki vekili tarafından tarafların bahse konu anlaşmayı düzenleme yetkilerinin bulunmadığının iddia edildiği anlaşılmakla, taraflar arasındaki ticari ilişkinin tespiti bakımından ticari defter ve belgelerin temin edilmek suretiyle, hesap hareketlerinin, bahse konu anlaşmaları tanzim etme yetkilerinin ve anlaşmaların kapsamlarının tespiti bakımından bilirkişi raporu aldırılması, müşteki vekilinin bildirmiş olduğu…..’ün tanık olarak ifadelerine başvurulması, toplanacak deliller ve yapılacak inceleme sonucuna göre şüphelilerin hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesi gerekirken, sadece taraflar arasında para alıp verme durumunun ticari ilişki niteliğinde olduğu ve hukuki ihtilaf mahiyetinde bulunduğu gerekçesiyle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği gözetilerek, itirazın bu yönden kabul edilmesi gerekirken, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli, 07/12/2016 gün ve 94660652-105-48-13478-2016-Kyb sayılı Kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile Fethiye Sulh Ceza Hakimliğince verilen 01/09/2016 tarihli ve 2016/1760 değişik iş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 22/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS