0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Suç Eşyasının Rızayla Kolluğa Teslim Edilmesi

(Ceza Genel Kurulu 2024/148 E. , 2025/313 K.)

Arama; “Arama işi, taharri, birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, araştırmak, yoklamak” anlamlarına gelmektedir (Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, 2009, s.113). Arama, gizli olanı ortaya çıkarmak için yürütülen bir faaliyet olduğundan gözle görülen veya açıkta bırakılan şeyler aramanın konusu olamaz. Diğer bir ifade ile bu durumda yapılmış bir arama olmadığından bu koruma tedbiri için öngörülen yasal şartların yerine getirilmesi de gerekmez.

Ne var ki bu gibi durumlarda, yani suç delilleri, müsaderesi gerekecek eşya ya da kazanç kapsamında değerlendirilmesi hususunda makul şüphe duyulan şeyler/nesneler gözle görülecek biçimde veya açıkta bırakılmış ise bunların elde edilmesi CMK’nın 123. maddesi uyarınca gerçekleştirilecektir. Burada iki ihtimal vardır ve farklı usullere tabi tutulmuştur:

Birinci ihtimalde; ispat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerleri, ilgilinin/şüphelinin (hukuka uygun) rızası ile teslim etmesi hâlinde muhafaza altına alınır (CMK madde 123/1). Rızaen teslim olgusunun; “Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz.” şeklindeki Anayasa’nın 38. maddesi ile CMK’nın 148. maddesinde ve Adli ve Önleme Araması Yönetmeliği’nin 8/f bendindeki “Rızaen arama” hükmünün iptaline ilişkin Danıştayın 13.03.2007 tarihli ve 6392-948 sayılı kararında belirlenen parametreler ışığında değerlendirilmesi gerekir. Bu cümleden olarak şüphelinin ve sanığın beyanı/rızası özgür iradesine dayanmalıdır. Bunu engelleyici nitelikte kötü davranma, işkence, ilâç verme, yorma, aldatma, cebir veya tehditte bulunma, bazı araçları kullanma gibi bedensel veya ruhsal müdahaleler yapılmamalı, kanuna aykırı bir yarar vaat edilmemelidir. Yasak usüllerle elde edilen ifadeler rıza ile verilmiş olsa da delil olarak değerlendirilemez. Müdafi hazır bulunmaksızın kollukça alınan ifade, hâkim veya mahkeme huzurunda şüpheli veya sanık tarafından doğrulanmadıkça hükme esas alınamaz. İlgilinin/şüphelinin, tadat olunan şeyleri, (hukuka uygun) rızası ile teslim etmesi hâlinde elkoyma değil ve fakat muhafaza altına alma hâli olduğundan bir el koyma kararı da gerekmez.

Ancak suç delilleri, müsaderesi gerekecek eşya ya da kazanç kapsamında değerlendirilmesi hususunda makul şüphe duyulan şeylerler/nesneler gözle görülecek biçimde veya açıkta bırakılmış vaziyette değil ise yanında bulunduran kişinin (sözde) rızasıyla teslim etmesi, kural olarak usulüne uygun bir arama ve elkoyma kararı alınma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Çünkü her şeyden önce bu durumda çoğunlukla arama kararı olmadan yapılan arama ile bu eşyaya ulaşılmakta bunun üzerine zilyed eşyayı sözde rızaen teslim etmektedir. Oysa Anayasa’nın 20 ve 21. maddelerinde yer verilen “özel hayatın gizliliği” ve “konut dokunulmazlığı” hakları dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez, kişiliğe bağlı temel haklardandır. Anayasa’da bu hakların hangi hâllerde ve nasıl sınırlanabileceği belirtilirken, anılan hakların vazgeçilmez niteliği nedeniyle sınırlama usulleri içinde ilgilinin rızasına yer verilmemiştir. Keza gerek Anayasanın zikredilen maddelerinde gerekse CMK’da, özel hayatın gizliliği ve konut dokunulmazlığı hakkı ile kamu güvenliği arasında bir denge kurulmaya çalışılırken, birey ile kolluk arasındaki güç dengesizliğinin, ilgilinin rızasını sakatlayabileceği endişesiyle, bu hakların, mümkün olduğunca yargı yerlerince verilen kararlarla sınırlanması esası benimsenmiştir (Danıştay Onuncu Dairesi’nin 13.03.2007 günlü, E:2005/6392, K:2007/948 sayılı kararını onayan Danıştay İDDK., E. 2007/2257 K. 20). Zira, öncelikle bu şeylerlere/nesnelere bir arama kararı olmadan, aranarak ulaşılmış olmaktadır 14.9.2012 (tarihli ve 12/1117 sayılı) Bu nedenlerle suç delilleri, müsaderesi gerekecek eşya ya da kazanç kapsamında değerlendirilmesi hususunda makul şüphe duyulan şeyler/nesneler gözle görülecek biçimde veya açıkta bırakılmış vaziyette değil ise zilyedin görünüşte rızaen tesliminin, kural olarak usulüne uygun bir arama ve elkoyma kararı alınma zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı kabul edilmelidir. Aksi hâlde özel hayatın gizliliği (Anayasa madde 20) konut dokunulmazlığının ihlali (Anayasa madde 21) ve mülkiyet hakkı (Anayasa madde 35) ile adil yargılanma hakkının (Anayasa madde 38) özü ile bağdaşmayan ve keyfî muamelelere karşı öngörülen usuli teminatları etkisiz kılan bir sonuca ulaşılır.

Diğer taraftan kanun koyucu arama işleminde karar koşulu açısından kişinin konutu ile iş yerini bir tutmuş, konuta göre daha açık bir alan olması nedeniyle iş yerini, konut dokunulmazlığının ihlali suçundaki rızayla karıştırmamış; ceza muhakemesi hukukunda arama koruma tedbiri açısından özgürlük yararına bir düzenleme yapmıştır. İş yeri dokunulmazlığının ihlali suçunun düzenlendiği TCK’nın 116/2. maddesine göre, açık bir rızaya gerek duyulmaksızın girilmesi mutat olan iş yerleri ve eklentilerine girilmesinde iş yeri dokunulmazlığının ihlali suçu oluşmaz. Fakat bu husus, bu yerlerde arama işlemi yapabilmek için karar veya yazılı emir koşulunu kendiliğinden ortadan kaldırmaz veya zayıflatmaz (Keskin-Kiziroğlu, s.152). Keza, kamuya açık kapalı alanların, kamuya açık olmayan kısımlarında yapılacak aramanın da hâkim kararı ya da şartları oluştuğunda Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile mümkün olacağının kabulü gerekir.

İkinci ihtimalde; yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği hâllerde bu tür eşyaya elkonulabilir (CMK madde 123/2). Ancak el koyma işlemi arama kararına paralel bir usule tabi tutulmuştur. Hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hâllerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlileri, elkoyma işlemini gerçekleştirebilir. Hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işlemi, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim, kararını elkoymadan itibaren kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde elkoyma kendiliğinden kalkar (CMK madde 127/1-3). Anayasal ve yasal dayanakları bu şekilde ortaya konulan adli arama, öngörülen şartlara uyulmadan icra edildiğinde; “bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması” (CMK madde 288) hâli ortaya çıkacağından, hukuka aykırı olacaktır. Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular, delil olarak kabul edilemez (Anayasa madde 38). Yüklenen suç, (ancak) hukuka uygun bir şekilde elde edilmiş delille ispat edilebileceğinden (CMK madde 217/2) delil, kanuna aykırı olarak elde edilmişse mahkemece reddolur (CMK madde 206/2-a). Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirtilir; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi gerekir (CMK madde 230/1-b).

Uyuşturucu Maddenin Rızayla Polise Teslim Edilmesi

Hasırcıoğlu mahallesi 7 nolu sokak no:44 sayılı ikametin önünde Kemal isimli şahsın uyuşturucu madde sattığına yönelik alınan bilgiler doğrultusunda yapılan çalışmalarda, sanık ile hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan ayrı soruşturma yürütülen … isimli şahsın aralarında bir şeyler alıp verdiklerinin görülmesinin ardından durdurulan …‘e üzerinde suç unsuru olup olmadığının sorulması üzerine bu şahsın 3 adet uyuşturucu maddelerden amfetamin içeren tableti kendi rızasıyla teslim ettiği, nereden aldığı sorulduğunda sanığı göstermesini müteakiben sanığın yakalandığı, sanığa üzerinde suç unsuru olup olmadığının sorulması üzerine 2 adet uyuşturucu maddelerden amfetamin içeren tableti kendi rızasıyla teslim ettiği olayda, suçüstü halinin mevcut olması ve sanığın uyuşturucu maddeyi kendi rızasıyla teslim ettiği gözetilerek, suçun delili ve konusunu oluşturan suç konusu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşılmakla, sanığın sübut bulan “uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan mahkûmiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/22366 E. , 2022/8648 K.).

08.07.2011 tarihli olay tutanağına göre kolluk görevlilerinin genel kontrol yaptıkları esnada sanığın üzerinde bulunan uyuşturucu maddeyi rızasıyla görevlilere teslim ettiği olayda, suç konusu uyuşturucu maddenin emniyet güçlerince yapılacak üst aramasında bulunabilecek durumda olması nedeniyle, sanığın üzerindeki uyuşturucu maddeyi kendiliğinden görevlilere teslim etmesinin suçun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım niteliğinde sayılamayacağı, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının oluşmadığı gözetilmeden yerinde olmayan gerekçe ile sanık hakkında TCK’nın 192/2. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, bozma nedenidir (Yargıtay 20. Ceza Dairesi 2017/4389 E. , 2018/1410 K.).

Dosyada bulunan 08.11.2018 tarihli olay tutanağına göre, suç şüphesi altında bulunmayan sanığa görevlilerce üzerinde suç unsuru bulunup bulunmadığının sorulması üzerine kendiliğinden, koynundan çıkardığı uyuşturucu maddeleri rızasıyla görevlilere teslim ettiği anlaşıldığından; sanık hakkında adli arama kararı bulunmadığı aşamada PVSK’nın 4/a maddesi uyarınca kaba üst araması ile bulunamayacak bir yerde sakladığı uyuşturucu maddeleri kendi rızasıyla teslim ederek uyuşturucu madde ticareti yapma suçunun ortaya çıkarılmasını sağladığından TCK’nın 192/3. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2020/3142 E. , 2020/5943 K.).

Şüpheli hareketlerinin ne olduğu belirtilmeden şüphe üzerine durudurulan ve arama kararı bulunmadan durdurulan sanığın araçtan inerken araçta uyuşturucu madde bulunduğunu söyleyerek uyuşturucu maddeleri kendi rızasıyla teslim ederek suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardımda bulunması nedeniyle hakkında TCK’nın 192/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2016/914 E. , 2020/4440 K.).

Olay tutanağı, ifade tutanakları ve tüm dosya içeriğine göre; aleyhinde temyiz dışı diğer sanıkların soyut beyanları dışında, yeterli ve kesin delil bulunmayan ve kendisinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçirilemeyen sanığın, sakladığı uyuşturucu maddeleri kendi rızasıyla teslim edip, diğer sanıklara uyuşturucu maddeyi kendisinin temin ettiğini beyan ederek kendi suçunun ortaya çıkmasına yardım ve hizmet etmek suretiyle etkin pişmanlık gösterdiği anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nın 192/3. maddesindeki etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi, bozma nedenidir (Yargıtay 10. Ceza Dairesi 2017/7326 E. , 2021/5366 K.).

Olay tutanak içeriğine göre; sanığın kullandığı aracın durumundan şüphelenilerek durdurulduğu, önleme araması kararına göre yapılan önleme aramasında araçtan yoğun bir uyuşturucu maddesi kokusu gelmesinden şüphelenildiği, ayrıca aracın vites topuzu kısmının açılmış vaziyette olduğunun görülmesi üzerine, sanığa araçta herhangi bir suç veya suç unsurunun bulunup bulunmadığı sorulduğunda, sanığın vites topuzundan cikarttiği 2 ayrı naylon poşeti kendi rızasıyla görevlilere teslim ettiği, naylon poşetlerden birinin içerisinde ayrı ayrı 14 tane kilitli şeffaf paketlere konulmuş satışa hazır halde yeşil renkli uyuşturucu madde ile diğer naylon poşet içerisinde ise ayrı ayrı 17 tane kilitli şeffaf paketlere konulmuş, satışa hazır halde yeşil renkli uyuşturucu maddelerin bulunduğu belirtilmiştir. Sanık tarafından açık bulunan vites topuzu içerisinde yer alan uyuşturucu maddelerin bilindiğinin kabulünün gerektiği, sanık tarafından kiralanmak sureti ile kullanılan araçta yer alan uyuşturucu maddelerin de sanığa ait olduğu karine olduğu değerlendirildiğinde, sanığın rızasıyla teslim etmese dahi kolluk kuvvetlerince yapılacak aramada ele geçirilebilecek durumda olan uyuşturucu maddelerin sırf sanık tarafından ikrar edilmesi halinin etkin pişmanlık şartlarını taşımadığı anlaşılmış olup, sanık müdafİinin bu yöndeki temyiz talepleri yerinde görülmemiştir (Yargıtay 8. Ceza Dairesi 2024/847 E. , 2024/4751 K.).

Kaçakçılık Suçu ve Kaçak Eşyanın Rızayla Teslim Edilmesi

Olay tutanağı ve dosya kapsamına göre, suç tarihinde saat 04.00 sıralarında kolluk kuvvetlerinin devriye görevi esnasında, Erzurum ili istikametine doğru seyir halinde olan sanık …‘ın sevk ve idaresindeki, sanık…‘ın da içerisinde bulunduğu … plakalı aracın şüphe üzerine durdurulduğu, sanıklara araçta ne olduğu sorulduğunda, sanıkların kaçak sigara olduğunu beyan ederek, araç içerisindeki toplam 535 karton kaçak sigarayı görevlilere rızalarıyla teslim ettikleri olayda; sanıklar ve kaçak eşya konusunda arama yapılmasına dayanak teşkil eden mahkemece verilmiş usulüne uygun bir arama kararı olmadığı gibi, gecikmesinde sakınca olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet savcısı tarafından da verilmiş bir yazılı arama izni ya da Cumhuriyet savcısına ulaşılamaması nedeniyle kolluk amirince verilmiş yazılı arama emri de bulunmadığı cihetle, hukuka aykırı arama sonucu ele geçen eşyanın yasak delil niteliğinde olduğu ve bu eşyanın kaçak olmasının durumu değiştirmeyeceği nazara alındığında, Anayasamızın 38 inci maddesinin altıncı fıkrasında yer alan “Kanuna aykırı olarak elde edilmiş bulgular delil olarak kabul edilemez.” hükmü ve yine 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 206 ncı maddesinin ikinci fıkrasının (a) bendi, 217 nci maddesinin ikinci fıkrası, 230 uncu maddesinin birinci fıkrasında da hukuka uygun surette elde edilen delillerin kullanılabileceği, kanuna aykırı elde edilenlerin ise hükme esas alınamayacağı şeklinde açık düzenlemeleri karşısında, sanıklar hakkında hukuka aykırı şekilde elde edilen ve kaçak olduğu anlaşılan eşyanın hükme esas alınamayacağı gözetilerek beraat kararı verilmesi gerekirken, hukuka aykırı surette elde edilen delillere dayanılarak yazılı şekilde mahkûmiyet kararı verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/7483 E. , 2024/11110 K.).

Olay tutanağı ve dosya kapsamına göre, suç tarihinde saat 17.07 sıralarında 155 ihbar hattına gelen … plakalı otobüsün içerisinde kaçak sigara bulunduğu şeklindeki ihbar üzerine kolluk görevlileri tarafından Gevaş giriş ışıklarına intikal edilerek bahse konu otobüsün beklenilmeye başlandığı, saat 17.45 sıralarında uygulama noktasına gelen … firmasına ait … plakalı otobüsün durdurulduğu, otobüsün detaylı arama yapmak üzere İlçe Emniyet Amirliği önüne çekildiği, araç içerisinde önleme araması kararına istinaden arama yapılmak istendiği, aracın muavini olan sanığın görevlilere hitaben otobüste kendisine ait kaçak sigara olduğunu ve rızasıyla teslim etmek istediğini beyan etmesi üzerine sanık refakate alınarak aracın ön girişinde ikram dolabı olarak kullanılan yerde içeceklerin alt kısmında siyah poşet içerisinde 23 karton, orta kısmında bulunan suların altında 27 karton, sol arka bagaj kısmında mavi bidon içerisinde 479 paket olmak üzere toplam 979 paket gümrük kaçağı ve bandrolsüz sigara ele geçirildiği olayda; sanığın üzerine atılı suçlamayı kabul etmediği cihetle, suç ihbarından sonra Cumhuriyet savcısına haber verilip talimatına göre hareket edilip 5271 sayılı Kanun’un 116, 119 uncu maddeleri gereğince, usulüne uygun şekilde adlî arama emri veya kararı alınmadan delil elde etmek amacıyla otobüsün İlçe Emniyet Amirliği önüne çekilerek önleme araması kararına dayanılarak yapılan arama işleminin hukuka aykırı olduğu ve usulsüz arama sonucu kanuna aykırı olarak elde edilen delil (eşya) dışında sanığın mahkûmiyetini gerektirecek başka bir delil de elde edilemediği anlaşıldığından, sanık hakkında kurulan hükümde, hukuka aykırılık görülmemiştir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2023/12280 E. , 2024/4523 K.).

Sanık hakkında kurulan hükme yönelik katılan Gümrük İdaresi vekilinin temyiz sebeplerinin incelenmesinde; devriye görevi sırasında sanığın kullandığı aracın şüphe üzerine durdurulması şeklinde gerçekleşen olayda mahkemece verilmiş usulüne uygun arama kararı olmadığı gibi, gecikmesinde sakınca olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet savcısı tarafından da verilmiş bir yazılı arama izni veya Cumhuriyet savcısına ulaşılamaması nedeniyle kolluk amirince verilmiş yazılı arama emri bulunmadığı, sanığın ele geçen sigaraları ve 70,00 TL parayı rızaen teslim etmiş olmasının arama izni olarak değerlendirilemeyeceği, devletin kamu gücünü kullanan kolluk görevlileri karşısında direnme gücü bulunmayan sanığın bu aşamada gösterdiği rızanın hukuken geçerli olmadığının kabulünün gerektiği, bu nedenle ilk bakışta görülmeyecek şekilde sanığın aracında karton ve poşetler içerisinde ele geçen kaçak sigaraların hukuka aykırı şekilde elde edilmiş delil niteliğinde olduğu, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 217. maddesine aykırı olan bu delilin hükme esas alınamayacağı dikkate alındığında tüm dosya kapsamına göre sanık hakkında kurulan beraat hükmünde hukuka aykırılık görülmemiştir (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/1801 E. , 2024/3343 K.).

Olay tarihinde elinde çuvalla yürüyen sanığa kolluk görevlilerince çuvalda ne olduğu sorulduğunda, sanığın kaçak sigara olduğunu beyan ederek rızasıyla çuval içindeki 320 paket kaçak sigarayı teslim etmesi şeklinde gerçekleşen olayda; çuvalda arama yapılmasına dayanak teşkil eden mahkemece verilmiş usulüne uygun bir arama kararı olmadığı gibi gecikmesinde sakınca olduğu gerekçesiyle Cumhuriyet savcısı tarafından da verilmiş bir yazılı arama izni ya da Cumhuriyet savcısına ulaşılamaması nedeniyle kolluk amirince verilmiş yazılı arama emri de bulunmaması karşısında, hukuka aykırı arama sonucu ele geçen eşyanın yasak delil niteliğinde olduğu, sanığın kaçak eşyayı ticari amaçla bulundurduğuna dair ikrarının da olmadığı cihetle, Anayasa’nın 38/2. fıkrası, 5271 sayılı Ceza Muhakmesi Kanunu’nun(5271 sayılı Kanun) 206/2. fıkrası, aynı Kanunun 217/2. fıkrası ve yine aynı Kanunun 230/1. fıkrasına göre, hukuka aykırı surette elde edilen delillere dayanılarak mahkumiyet hükmü kurulamayacağı gözetilerek sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi, hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2022/152 E. , 2025/7113 K.).

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS