Organ veya Doku Ticareti Suçu
TCK Madde 91
(1) Hukuken geçerli rızaya dayalı olmaksızın, kişiden organ alan kimse, beş yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun konusunun doku olması halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Hukuka aykırı olarak, ölüden organ veya doku alan kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Organ veya doku satın alan, satan, satılmasına aracılık eden kişi hakkında, birinci fıkrada belirtilen cezalara hükmolunur.
(4) Bir ve üçüncü fıkralarda tanımlanan suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokuyu saklayan, nakleden veya aşılayan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(6) Belli bir çıkar karşılığında organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(7) Bu maddede tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sonucunda mağdurun ölmesi halinde, kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
TCK Madde 91 Gerekçesi
Madde metninde, hukuka aykırı olarak kişilerden organ ve doku alınması ile organ ve doku ticareti fiilleri, suç olarak tanımlanmıştır.
Birinci fıkraya göre, hukuken geçerli rızaya dayalı olmaksızın, yaşayan kişiden organ veya doku alınması, suç oluşturmaktadır. Fiili suç olmaktan çıkaran rızanın hukuken geçerli rıza olması gerekir. Açıklanan rızanın hangi koşullarda hukuken geçerli olacağı ilgili mevzuatta düzenlenmiştir.
İkinci fıkrada ise, ölüden organ veya doku alınması, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu fiili suç olmaktan çıkaran rızanın hangi koşullarda hukuken geçerli olacağı, yine ilgili mevzuatta düzenlenmiştir.
Üçüncü fıkrada, organ ve doku ticareti, suç olarak tanımlanmıştır. Söz konusu suçun oluşabilmesi açısından kişiden veya ölüden organ veya dokunun, hukuka uygun bir şekilde alınmış olup olmamasının önemi yoktur. Burada önemli olan, organ veya dokunun para veya sair bir maddî menfaat karşılığında tedavüle tabi tutulmasıdır. Bu bakımdan, söz konusu suç, çok failli bir suç niteliği taşımaktadır.
Dördüncü fıkraya göre, bir ila üçüncü fıkralarda tanımlanan suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, daha ağır cezalara hükmedilecektir. Ancak, bu hüküm, ayrıca suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılmaya engel teşkil etmemektedir.
Beşinci fıkrada, hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokunun saklanması, nakledilmesi veya aşılanması; altıncı fıkrada ise, organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam verilmesi veya yayınlanması, ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.
Yedinci fıkraya göre, bu maddede tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.
Maddenin sekizinci fıkrasında, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sonucunda mağdurun ölmesi hâlinde, kasten öldürme suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Aslında bu durumda netice sebebiyle ağırlaşmış suç hâli söz konusudur. Ancak, bu tür fiilleri gerçekleştiren kişinin meydana gelen ölüm neticesi açısından en azından olası kastla hareket edebileceği düşünülmüştür.
TCK 91 Organ veya Doku Ticareti Suçu Yargıtay Kararları
- TCK 91
- Organ ve doku ticareti suçunun oluşabilmesi için ödemenin yapılması şart değildir, önemli olan doku veya organın menfaat karşılığında piyasaya sokulmasıdır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2018/959 E. , 2021/797 K.
Olaya konu ticareti yapılan böbreğin organ vasfını taşımasına rağmen TCK’nın 91/1- 1. cümlesi gereğince sanık hakkında hüküm kurulması gerekirken, sanığın ticaretini yapıtığı böbreğin vasfının doku olarak kabulü ile sanık hakkında TCK’nın 91/1-2. cümlesi gereğince hüküm kurulmak suretiyle eksik cezaya hükmedilmesi,
Organ veya doku ticareti yapılmasının suç olarak tanımlandığı TCK’nın 91/3. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, burada önemli olan hususun organ veya dokunun para veya sair bir maddi menfaat karşılığında tedavüle tabi tutulması olup, suçun oluşması için ödemenin ne zaman yapıldığının ya da yapılıp yapılmadığının öneminin olmaması, hatta organ veya dokunun alınmasına dahi gerek bulunmaması karşısında, somut olayda yasa maddesinde öngörülen suçun tamamlandığı anlaşılmakla sanığa tayin edilen cezadan TCK’nın 35/2. maddesi gereğince indirim yapılmak suretiyle eksik cezaya hükmedilmesi, bozma nedenidir.
…
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2021/2355 E. , 2021/6901 K.
Organ ticareti yapma suçundan sanık …’in mahkumiyetine ilişkin sanık müdafinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanık …’un böbrek hastası olup kendisine uygun böbrek ararken, sanık … aracılığı ile tanıştığı sanık … ile görüşmeleri neticesinde, böbrek nakli hususunda anlaştıkları, etik kurulundan onay alındığı ancak böbreğini verecek olan … ’un sağlık sorunları nedeniyle organ naklinin gerçekleşemediğinin anlaşıldığı olayda,
Organ veya doku ticareti yapılmasının suç olarak tanımlandığı TCK’nın 91/3. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, burada önemli olan hususun organ veya dokunun para veya sair bir maddi menfaat karşılığında tedavüle tabi tutulması olup, suçun oluşması için ödemenin ne zaman yapıldığının ya da yapılıp yapılmadığının öneminin olmaması, hatta organ veya dokunun alınmasına dahi gerek bulunmaması karşısında, suçun tamamlandığı gözetilmeksizin sanığa tayin edilen cezadan teşebbüs nedeniyle TCK’nın 35/2. maddesi gereğince indirim yapılması, aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Yargıtay 12. Ceza Dairesi 2021/7857 E. , 2023/5805 K.
- TCK 91
- **Organ veya doku ticareti suçundan müşterek faillik, akrabaların suça katılması halinde verilecek karar ve zorunluluk hali.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, incelenen dosya kapsamına göre, mahalli Cumhuriyet savcısının sanık … hakkında TCK’nın 39. maddesinin uygulanması gerektiği yönelik temyiz itirazının, hukuken geçerli olmayan rızaya dayalı olarak, organ naklinin gerçekleşmesi veya nakil konusunda anlaşmaya varılması eylemi üzerinde birden fazla kişinin etkisinin olması, her biri kişi için TCK’nın 37. maddesinde belirtilen fail sıfatının sorumluluğunu getireceği, sanık …’in, anılan eylemin gerçekleşmesinin bir parçası olan nüfus cüzdanını kullandırması şeklindeki icrai hareketin, yardım etme başlığı altında düzenlenen TCK’nın 39. maddesi kapsamı içinde değerlendirilemeyeceği anlaşılmakla reddine; ancak;
TCK’nın 25/2. maddesi bir zorunluluk durumunda, kişinin, kendisinin veya başkasının sahip olduğu bir hakka yönelik ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak amacıyla yaptığı davranışlar ile ilgili ceza sorumluluğunun bulunmadığını belirtmekte ise de, hukuken geçerli olmayan rızaya dayalı olarak organ veya doku satın alan hasta ve organ veya doku satın alınması eylemine bilerek katılan hasta yakınları yönünden anılan madde fıkrasının uygulanmasında özenli davranılmalıdır. Anılan suçta korunan değerin kişilerin yaşam hakkı ile beden bütünlüğü olduğu ve Organ ve Doku Nakli Kanununu’nun 3. maddesindeki yasaklama hükmü gözetilmelidir. Organ ve doku ticareti suçunda zorunluluk halinden bahsedilmesi, anılan suçla mücadelenin zayıflamasına yol açabileceği gibi organ hastası kişiler ve yakınları açısından, suçun işlenmesine teşvik edici etki yapabileceği dikkate alınmalı ayrıca tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasındaki orantıdan da söz edebilme imkanının bulunmaması ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 15.11.2023 tarih, 2018/543 esas, 2023/606 sayılı kararı da gözetilerek sanıkların atılı suçtan mahkumiyetlerine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi,
Ceza Genel Kurulu 2018/543 E. , 2023/606 K.
- TCK 91
- Organ veya doku ticareti suçunun unsurları
A. İlgili Mevzuat ve Öğretide Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Görüşler
Hukukumuzda organ nakillerinin nasıl gerçekleştirileceği, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun’la düzenlenmiştir. Ayrıca 01.02.2012 tarihli ve 28191 sayılı Resmî Gazete’de Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği yayınlanmıştır. 2238 sayılı Kanun’da belirlenen kurallara aykırı biçimde organ ve doku alınması, saklanması, aşılanması ve nakledilmesi ile bunların ticaretinin yapılması eylemlerine ilişkin bir yaptırım hükmü bulunmaktayken, TCK’da ayrıca hukuken geçerli rızaya dayalı olmaksızın, kişiden organ ve doku alınması, hukuka aykırı olarak ölüden organ ve doku alınması ile organ ve doku ticareti suçları 91 ve devamı maddelerde düzenlenmiştir.
Sonraki Kanun niteliğindeki TCK’nın 91 ve devamı maddeleri hukuken geçerli … olmaksızın kişiden organ ve doku alınması; hukuka aykırı olarak ölüden organ ve doku alınması; organ ve doku satın alma, satma, satın alma ve aracılık etme; hukuka aykırı yollardan elde edilmiş olan organ ve dokuyu saklama, nakletme veya aşılama; belirli çıkar karşılığında organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam verme veya yayınlama eylemlerini düzenlemiş olup; bu konularda 2238 sayılı Kanun değil, TCK hükümleri uygulanacaktır. Bununla birlikte TCK’nın 91. maddesi, organ ve doku naklinin koşullarını belirlemeksizin konuya ilişkin cezai yaptırıma yer verdiğinden, organ ve doku naklinin koşulları konusunda ODHK ve Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’ndeki koşullar geçerli olacaktır.
İnsan hayatı ve vücut bütünlüğü, ceza hukuku tarafından korunan değerlerin başında gelmektedir. Ceza Kanunu’nda organ ve doku ticaretinin suç olarak tanımlanması ile korunmak istenilen hukuksal yarar, kişilerin en temel hakları olan ve Anayasanın 15/2 ve 17/2. maddelerinde güvence altına alınan yaşama hakkı ve buna bağlı olarak vücut bütünlüğünün korunmasıdır.
Yaşama hakkı ve vücut bütünlüğünün yanında kişinin irade hürriyeti de bu suçlar ile korunmak istenmiştir. Gerek hâlen yürürlükte olan ODHK gerekse TCK’da kişinin aydınlatılmış rızası ön plana çıkarılmıştır. İnsan onuru da korunan hukuksal yarar olarak amaçlanmıştır. İnsan onuru bugün kültürler arası ve ulusal toplumsal değerler üstü bir nitelik taşımaktadır. Son olarak, kişilerin ekonomik çaresizliği de engellenmek istenmiştir.
Organ, vücudun, belirli bir görev yapan ve sınırları kesin olarak belirlenmiş bölümü, uzuv olarak adlandırılmıştır. Doku ise vücudun veya bir organın yapı öğelerinden birini oluşturan hücreler bütünü olarak tanımlanmıştır.
Konu ile ilgili ODHK’da ayrıntılı bir tanımlama yapılmamakla beraber, anılan Kanun’un “Kapsam” başlıklı ikinci maddesinde, sözü edilen organ ve doku deyiminin “İnsan organizmasını oluşturan her türlü organ ve doku ile bunların parçaları” olarak anlaşılması gerektiği belirtilmiştir. Ancak kapsam maddesinin hemen ikinci fıkrasında kanun kapsamındaki işlemlere bazı istisnalar getirilmiş ve oto - grefler, saç ve deri alınması, aşılanması ve nakli ile kan transfüzyonunun bu kanun hükümlerine tabi olmadığı ifade edilmiştir.
Bu kapsamda insan kökenli biyolojik madde nakli, basit bir tanımla bir vericiden bir alıcıya organ veya dokunun nakledilmesidir. Daha kapsamlı bir açıklama ile organ nakli, yaşayan veya ölü bir insandan bir başkasına veya insanın kendi vücudundan yine kendisine, hücre, doku ya da organ aktarılması olarak tanımlanabilir. Ancak nakil kapsamı içerisinde biyolojik maddenin alınması, aşılanması ve saklanması da yer almaktadır.
Nakil kavramı içerisinde ortaya çıkan diğer bir belirleme de bu işlemlerin hangi amaçla yapılacağına ilişkindir. ODHK’nın 1. maddesinde yukarıda sayılan işlemlerin tedavi, teşhis ve bilimsel amaçlarla yapılması hâlinde anılan Kanun kapsamında olacağı hüküm altına alınmış, 3. maddede de ise, bir bedel veya başkaca bir çıkar karşılığı bu işlemlerin yapılmasının yasak olduğu belirtilmiştir.
Bir kişiden organ alınması, bedensel bütünlüğe yönelik doğrudan, ağır ve geri dönülemez sonuçlar doğuran bir eylem olduğundan, kural olarak ağır müessir fiil olarak görülmesi ve bu değerin kişinin tasarruf alanı dışında bulunduğu gerekçesi ile hukuka aykırı sayılması gerekmektedir. Ancak bu eylem, organ alıcısının yaşamının veya sağlığının kurtarılması için gerçekleştirildiğinde, iki bireyin fiziksel bütünlüğü birlikte ele alınmakta ve bu işlemin iyileştirici niteliğinin organ vericisi açısından da kabul edilmesini sağlamaktadır. Bu durum, Türk öğretisinde “Organlarından birinin alınmasına, transplantasyon zorunluluğu ve bir yaŞamın kurtarılması için … gösteren kişi, burada toplum yararına ve düzenine aykırı hareket etmiş değildir.” şeklinde ifade edilmiştir (Emine Elif Vatanoğlu, Türkiye’de Yasal ve Etik Boyutuyla Organ Nakli Hakkında Anket Araştırması ve Sonuçları, İstanbul, 2007, s. 27).
Organ ve doku nakilleri, vericinin iyileşmesine yönelik olmadığından, bu gibi durumlarda hekimin aydınlatma yükümlülüğünün en geniş kapsamla ele alınması gerekmektedir. Zira yapılan operasyonunun niteliği gereği vericinin tüm yönleriyle bilgilendirilmesi ve olabilecek tüm sonuçlar konusunda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Vericinin kararını etkileyebilecek her şey bildirilmeli ve hiçbir şey saklanmamalıdır. Buna karşılık organ alıcısında aydınlatma yükümlülüğü olağan sınırlar içinde geçerli olabilecek ve müdahalenin acilliği ya da hastanın psikolojik durumu gibi nedenlerle sınırlanabilecektir.
Sanıklara atılı TCK’nın ikinci kitabının “Kişilere Karşı Suçlar” başlıklı ikinci kısmının “Vücut Dokunulmazlığına Karşı Suçlar” başlıklı ikinci bölümünde, “Organ veya doku ticareti” başlığıyla düzenlenen 91. maddesi;
“(1) Hukuken geçerli rızaya dayalı olmaksızın, kişiden organ alan kimse, beş yıldan dokuz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun konusunun doku olması halinde, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.
(2) Hukuka aykırı olarak, ölüden organ veya doku alan kimse, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Organ veya doku satın alan, satan, satılmasına aracılık eden kişi hakkında, birinci fıkrada belirtilen cezalara hükmolunur.
(4) Bir ve üçüncü fıkralarda tanımlanan suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, sekiz yıldan onbeş yıla kadar hapis ve onbin güne kadar adlî para cezasına hükmolunur.
(5) Hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokuyu saklayan, nakleden veya aşılayan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(6) Belli bir çıkar karşılığında organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam veren veya yayınlayan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(7) Bu maddede tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi halinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.
(8) Birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sonucunda mağdurun ölmesi halinde, kasten öldürme suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir.
Maddenin gerekçesinde ise; “Madde metninde, hukuka aykırı olarak kişilerden organ ve doku alınması ile organ ve doku ticareti fiilleri, suç olarak tanımlanmıştır. Birinci fıkraya göre, hukuken geçerli rızaya dayalı olmaksızın, yaşayan kişiden organ veya doku alınması, suç oluşturmaktadır. Fiili suç olmaktan çıkaran rızanın hukuken geçerli … olması gerekir. Açıklanan rızanın hangi koşullarda hukuken geçerli olacağı ilgili mevzuatta düzenlenmiştir.
İkinci fıkrada ise, ölüden organ veya doku alınması, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu fiili suç olmaktan çıkaran rızanın hangi koşullarda hukuken geçerli olacağı, yine ilgili mevzuatta düzenlenmiştir. Üçüncü fıkrada, organ ve doku ticareti, suç olarak tanımlanmıştır. Söz konusu suçun oluşabilmesi açısından kişiden veya ölüden organ veya dokunun, hukuka uygun bir şekilde alınmış olup olmamasının önemi yoktur. Burada önemli olan, organ veya dokunun para veya sair bir maddî menfaat karşılığında tedavüle tabi tutulmasıdır. Bu bakımdan, söz konusu suç, çok failli bir suç niteliği taşımaktadır.
Dördüncü fıkraya göre, bir ila üçüncü fıkralarda tanımlanan suçların bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, daha ağır cezalara hükmedilecektir. Ancak, bu hüküm, ayrıca suç işlemek için örgüt kurmak veya yönetmek ya da örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılmaya engel teşkil etmemektedir.
Beşinci fıkrada, hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokunun saklanması, nakledilmesi veya aşılanması; altıncı fıkrada ise, organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam verilmesi veya yayınlanması, ayrı suçlar olarak tanımlanmıştır.
Yedinci fıkraya göre, bu maddede tanımlanan suçların bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.
Maddenin sekizinci fıkrasında, birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi sonucunda mağdurun ölmesi hâlinde, kasten öldürme suçuna ilişkin hükümlerin uygulanacağı kabul edilmiştir. Aslında bu durumda netice sebebiyle ağırlaşmış suç hâli söz konusudur. Ancak, bu tür fiilleri gerçekleştiren kişinin meydana gelen ölüm neticesi açısından en azından olası kastla hareket edebileceği düşünülmüştür.” açıklamalarına yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi organ veya doku ticareti suçunda hukuken geçerli olmayan rızaya dayalı olarak organ veya doku alan kişinin cezalandırılacağı hükme bağlanmıştır. Anılan maddede yazılı fiili suç olmaktan çıkartan unsur, hukuken geçerli olan rızadır. Açıklanan rızanın hukuken hangi koşullarda geçerli olacağı ise ODHK ve Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nde düzenlenmiştir.
Madde metninde yer alan “…” nın tespiti bakımından ikili bir ayrım yapmak gerekmektedir. Zira, söz konusu organ veya dokunun ölüden veya yaşanan kişiden alınması hâlinde rızanın kimden ve nasıl alınacağı sorusu ile karşılaşılmaktadır. Yaşayan bir kişiden organ veya doku alınabilmesi açısından önemli olan husus böyle bir irade beyanında bulunmaya yetkili olup olmadığına ve gösterilen rızanın geçerliliğine bağlıdır. Bu aşamada ODHK ve Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nin ilgili hükümlerinin incelenmesinde fayda bulunmaktadır. ODHK’nın “Yaş ve nitelik” başlıklı 5. maddesi; “Onsekiz yaşını doldurmamış ve mümeyyiz olmayan kişilerden organ ve doku alınması yasaktır”,
“Muvafakat” başlıklı 6. maddesi; “Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan bir kişiden organ ve doku alınabilmesi için vericinin en az iki tanık huzurunda açık, bilinçli ve tesirden uzak olarak önceden verilmiş yazılı ve imzalı veya en az iki tanık önünde sözlü olarak beyan edip imzaladığı tutanağın bir hekim tarafından onaylanması zorunludur”,
“Bilgi verme ve araştırma yükümlülüğü” başlıklı 7. maddesi;
“Organ ve doku alacak hekimler :
a) Vericiye, uygun bir biçimde ve ayrıntıda organ ve doku alınmasının yaratabileceği tehlikeler ile, bunun tıbbi, psikolojik, ailevi ve sosyal sonuçları hakkında bilgi vermek;
b) Organ ve doku verenin, alıcıya sağlayacağı yararlar hakkında vericiyi aydınlatmak;
c) Akli ve ruhi durumu itibariyle kendiliğinden karar verebilecek durumda olmayan kişilerin vermek istedikleri organ ve dokuları almayı reddetmek;
d) Vericinin evli olması halinde birlikte yaşadığı eşinin, vericinin organ ve doku verme kararından haberi olup olmadığını araştırıp öğrenmek ve öğrendiğini bir tutanakla tespit etmek;
e) Bedel veya başkaca çıkar karşılığı veya insancıl amaca uymayan bir düşünce ile verilmek istenen organ ve dokuların alınmasını reddetmek;
f) Kan veya sıhri hısımlık veya yakın kişisel ilişkilerin mevcut olduğu durumlar ayrık olmak üzere, alıcının ve vericinin isimlerini açıklamamak; Zorundadırlar”,
“Alınamayacak organ ve dokular” başlıklı 8. maddesi ise; “Vericinin yaşamını mutlak surette sona erdirecek veya tehlikeye sokacak olan organ ve dokuların alınması, yasaktır” şeklinde düzenlenmiştir. Yaşayan bir vericiden organ veya doku alınabilmesi için birinci şart, kişinin rızasıdır. ODHK’nın kapsamı dikkate alındığında, kişinin rızasının geçerli olabilmesi için öncelikle kişinin 18 yaşından büyük ve mümeyyiz olması gerekmektedir. Rızanın geçerli olabilmesi için ikinci şart, alınacak organın, alındığı takdirde vericinin hayatını mutlak surette sona erdirecek veya tehlikeye düşürecek nitelikte olmamasıdır. Söz konusu organın verilmesinden sonra vericinin hayatta kalma şansı az ise, bu durumda ölçülülük ilkesine aykırılık hâli söz konusu olacaktır. Bir başka ifade ile alıcı için beklenen fayda ile vericinin uğrayacağı zarar arasında büyük bir orantısızlık varsa ve yapılan müdahale bu açıdan önemsenmeyecek durumda değilse geçerli bir rızadan bahsedilemeyecektir. Rızanın geçerliliği bakımından diğer bir şart ise, bilgi verme ve konunun bilinip bilinmediğine ilişkin araştırma yükümlülüğüdür. ODHK’nın 7. maddesi ile hekimlere vericiyi bilgilendirme ve aydınlatma sorumluluğu getirilmektedir. Maddeye göre, organ ve doku alınmasının yaratabileceği tehlikeler ve buna bağlı olarak ortaya çıkabilecek tıbbi, psikolojik, ailevi ve sosyal sonuçlar hakkında bilgi verilmesi gerekmektedir. Ayrıca vericinin evli olması hâlinde birlikte yaşadığı eşinin organ veya doku verileceği konusunda haberinin olup olmadığının araştırılması ve bu durumun bir tutanakla tespit edilmesi hususu da ayrıca hekimin bilgi verme ve aydınlatma sorumluluğu kapsamında düzenlenmiştir. Vericinin eşinin haberdar olması veya haberdar olmaması hâlinde de bu hâlin araştırılıp araştırılmadığı hususunun tutanakla tespit edilip edilmediği hukuken geçerli … için belirlenmesi gereken noktadır. Vericinin eşinin verme kararından haberdar olup olmadığının araştırılması ve öğrendiğinin bir tutanakla tespit edilmesi gerekliliğinden bahsedilmesi karşısında, vericinin eşinin bu durumdan haberinin olmaması karşısında organ ve doku alınmaması gerekmektedir.
… bakımından en önemli şartlardan bir diğeri ise irade beyanın şekline ilişkin olanıdır. İlgili kişinin şekle uygun olarak rızasının alınmış olması gerekmektedir. ODHK’nın 6. madde metninden de anlaşılacağı üzere, öncelikle organ ve doku nakline ilişkin rızanın bu işlemlerden önce verilmesi gerekmektedir. Bu işlemler sırasında veya sonradan verilen … rızayı geçerli hâle getirmeyecektir. Onsekiz yaşını doldurmuş ve mümeyyiz olan vericinin bilincinin yerinde olması, her türlü etkiden uzakta bulunması, herhangi bir şekilde tesir altında bulunmaması gerekmektedir. Yine bu madde gereğince vericinin rızasını iki tanık huzurunda önce sözlü olarak beyan etmesi sonra buna ilişkin tutanağı imzalaması gerekmektedir. TCK’nın 91/1. fıkrasında tanımlanan suçun hareket öğesi “alma” dır. Serbest hareketli bir suç tipi olması sebebiyle alma fiilinin nasıl gerçekleştirildiğinin bir önemi bulunmamaktadır. Burada önemli olan husus, izinsiz ve … olmaksızın organ veya dokunun alınmasıdır. Kanun koyucu organ ve doku alınması bakımından bir ayırım gözetmiş ve doku alınması hâlini daha az cezai yaptırıma bağlamıştır.
Fiili suç olmaktan çıkaran rızanın hukuken geçerli olabilmesi için yukarıda ortaya koyduğumuz gibi geçerli bir … olması gerekir. Dolayısıyla kanunda belirtilen şartlara aykırı olarak elde edilen … ile “alma” filinin gerçekleştirilmesi hâlinde suç tamamlanmış olacaktır.
Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nin “Canlıdan organ bağışı ve nakli” başlıklı 16. maddesi ise;
“(1) Canlıdan organ nakli; alıcının en az iki yıldan beri fiilen birlikte yaşadığı eşi ile dördüncü dereceye kadar (dördüncü derece dâhil) kan ve kayın hısımlarından yapılabilir. Alıcı, verici ve nakil sonuçlarının TODS’a kaydı yapılır.
(2) Akraba dışı canlıdan organ nakli, naklin yapılacağı ilde oluşturulacak Etik Komisyonun verici ile alıcı arasında, bu Yönetmeliğe ve diğer ilgili mevzuata aykırı herhangi bir hususun bulunmadığını ve etik açıdan organ bağışının uygunluğunu onaylaması ile gerçekleştirilecek akraba dışı kişilerden yapılır. Akraba dışı canlıdan organ nakli için;
a) Alıcının TODS’a kaydı yapılır.
b) Nakil için alıcı ve verici, il sağlık müdürlüğü aracılığıyla aşağıda yer alan belgelerle birlikte Etik Komisyona başvurur.
1) Alıcı ve vericinin T.C. Kimlik Numarası,
2) Vericinin mümeyyiz olduğuna dair rapor,
3) Vericiden alınmış, en az iki tanıklı hekim onaylı muvafakat belgesi,
4) Verici ve alıcının hekim onaylı bilgilendirme formu,
5) Verici ve alıcının nâkile uygunluğunu bildiren sağlık raporu,
6) Alıcı ile vericinin yakınlığının nereden kaynaklandığını gösteren dilekçe ve mevcut ise ilgili belgeleri,
7) Alıcının ve vericinin gelir düzeyini gösteren beyanı,
8) Vericinin borcunun olup olmadığına dair beyanı,
9) Alıcının ve vericinin adres beyanı,
10) Komisyonun gerekli görmesi halinde ilgili diğer belgeler.
(3) Etik Komisyon, il sağlık müdür yardımcısı başkanlığında aşağıdaki üyelerden oluşur;
a) Valilikçe görevlendirilecek il emniyet müdür yardımcısı ya da kaçakçılık ve organize suçlarla mücadele şube müdürü,
b) Naklin yapılacağı hastane haricindeki kamu hastanesinden bir tabip,
c) Naklin yapılacağı hastane personelinden olmayan bir psikiyatri uzmanı,
ç) Baro tarafından görevlendirilecek bir avukat,
d) Valilikçe görevlendirilecek bir sosyal hizmet uzmanı.
(4) Komisyonun sekretaryası il sağlık müdürlüğünce yürütülür. Başvurular naklin yapılacağı hastane başhekimliğince il sağlık müdürlüğüne yapılır. Komisyon 15 günde bir üye tamsayısının en az 2/3 çoğunluğuyla toplanır, gerekli gördüğü takdirde verici ve/veya alıcıyı ve akrabalarını dinler. Komisyona sunulan bilgi ve belgelerin doğruluğunu araştırır, alıcı ve verici arasında etik ve yasal olmayan bir durumun bulunmadığı kanaati oluştuğunda naklin etik açıdan uygunluğuna karar verir. Kararlar üye tamsayısının 2/3 oy çoğunluğu ile alınır. Acil nakil gereken hasta için başvuru olması halinde Komisyon ivedilikle toplanır ve karar alır. Etik Komisyon kayıtları TODS’a kayıt edilir. Komisyon kararları kesindir ve Komisyonca uygun görülmeyen nakiller yapılamaz. Bir komisyonun uygun görmediği başvuru için başka bir komisyon karar alamaz.
(5) Komisyon, müracaat eden hasta ve vericinin T.C. kimlik numaraları ile birlikte kararın bir örneğini nakli yapacak merkeze, TODS üzerinden alınan bir örneğini de imzalı olarak Bakanlığa gönderir. Komisyona sunulacak dosyalar nakil merkezleri tarafından kişilerin daha önce başvurusunun olup olmadığı yönünde TODS üzerinden incelenir.
(6) Bakanlık gerektiğinde çapraz nakillere yönelik düzenleme yapabilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Kanunda canlı donör olabilmenin koşulları arasında alıcı ile bir akrabalık ilişkisi aranmamakla birlikte yönetmelikle organ ve doku ticaretini önlemek amacıyla akraba olmayan canlı donörden organ nakline önemli kısıtlamalar getirilmiştir. Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği’nin 16. maddesi ile organ ticaretini önlemek amacıyla akraba olmayan canlı donörden organ nakline önemli kısıtlamalar getirilmiştir. Buna göre canlıdan organ naklini en az 2 yıldır fiilen birlikte yaşanan eşler ve dördüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile sınırlanmış, bunun dışındaki canlı donörlük için üyeleri arasında ilin üst düzey bir emniyet görevlisi, avukat, psikiyatrist, sosyal hizmet uzmanı da yer alan bir etik komisyonun gerektiğinde ilgilileri de dinleyerek nitelikli çoğunlukla etik uygunluk kararı vermesi koşulunu getirilmiştir (Hakan Hakeri, Tıp Hukuku, 10. Baskı, 2015, s.389).
TCK’nın 91. maddesinde organ veya dokuyu konu alan beş farklı bağımsız suç tipi düzenlenmiştir. Maddenin 1 ve 2. fıkrasında sırasıyla rızası hilafına yaşayan organ veya doku alınması suçu ve ölüden organ veya doku alınması suçu; 3. fıkrasında organ veya doku ticareti suçu; 5. fıkrasında hukuka aykırı yollarla elde edilmiş olan organ veya dokunun saklanması, nakledilmesi veya aşılanması suçu ve son olarak 6. fıkrasında ise organ veya doku teminine yönelik olarak ilan veya reklam verilmesi veya yayınlanması suçu düzenlenmiştir. Maddenin 4. fıkrasında, 1 ve 3. fıkralarda düzenlenen suçlara ilişkin cezayı arttırıcı nitelikli hâl düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı maddenin 7. fıkrasında ise organ veya doku suçlarının bir tüzel kişinin faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hâlinde, tüzel kişi hakkında uygulanacak güvenlik tedbirine ilişkin düzenleme yapılmıştır.
Maddenin 3. fıkrasındaki suçun oluşumu bakımından söz konusu organ veya dokunun hukuka uygun veya hukuka aykırı yollardan alınmış olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle organ veya dokunun yaşayan bir kimseden hukuken geçerli veya geçersiz bir rızaya dayalı olarak veya ölüden, hukuka uygun veya aykırı olarak alınmış olup olmamasının suçun oluşumuna etkisi bulunmamaktadır. Kanun koyucu, yaşayan kişi veya ölü arasında bir ayırım yapmamış her iki hâlin de birinci fıkra hükmü uyarınca cezalandırılacağını belirtmiştir. Bu fıkradaki suçun oluşumu bakımından önem arz eden husus, organ veya dokunun para veya başka bir menfaat karşılığında tedavüle sokulmasıdır.
Organ ve doku naklinde yer alan aracılık etmek terimi organ vericisi- organ alıcısı ve organ alma ve nakletme işlemini yapan kişiler arasındaki hukuk dışı ilişkileri düzenlemek, rol almak anlamında kullanılmış ve aracılık etmek terimine olumsuz bir anlam yüklenmiştir. Satış işlemine aracılık etmek satış işlemine yardımcı hareketlerdir. Organı satacak veya satın alacak kişiyi bulmak, tanıştırmak, satış ve alışa ilişkin gerekli işlemleri yapmak buna örnek olarak gösterilebilecek hareketlerdir (Köksal Bayraktar, Keskin Kirizoğlu, Ali Kemal Yıldız, Pınar Memiş Kartal, Sinan Altuç, Gülşah Bostancı Bozbayındır, Barış Erman, Fulya Eroğlu Erman, Gülşah Kurt, Hasan Sınar, Özel Ceza Hukuku İstanbul, 2017, 1. bası, On İki Levha Yayınevi, Cilt II, s. 297).
Yine madde gerekçesinde de belirtildiği gibi, suç, bu yönüyle çok failli bir suç özelliğini taşımaktadır. Bu suçlar açısından tipikliğin gerçekleşebilmesi için birden fazla failin bulunması şarttır. Bu tür suçlar bir kişi tarafından işlenemez. Çok failli suçlar birleşme ve karşılaşma şeklinde ortaya çıkabilir. Birden fazla fail aynı yönde birleşip suç işliyorlarsa birleşme söz konusu olacaktır. Birden fazla fail, aynı suçta değişik nedenlerle karşılaşıyorsa bu durumda da karşılaşma suretiyle çok failli suç karşımıza çıkmaktadır. Organ veya doku alım satımında da karşılaşma şeklinde çok failli suç söz konusu olacaktır.
Diğer yandan TCK’nın “Zorunluluk hali” başlığıyla düzenlenen 92. maddesi; “Organ veya dokularını satan kişinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak, hakkında verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” şeklinde düzenlenmiş, Madde gerekçesinde ise; “Yukarıdaki maddeye göre, organ ve dokunun para veya sair bir maddî menfaat karşılığında tedavüle tabi tutulması, suç oluşturmaktadır. Kişinin kendi organ ve dokuları açısından bu fiilleri işlemesi de suç oluşturmaktadır. Ancak, kişinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak, hakkında verilecek cezada indirim yapabilmek veya ceza vermekten vazgeçmek hususunda mahkemeye takdir yetkisi tanınmıştır.” açıklamalarına yer verilmiştir. Görüldüğü gibi TCK’nın 92. maddesinde organ veya dokularını satan kişi açısından özel bir zorunluluk hâli düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre, organ veya dokularını satan kişinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar göz önünde bulundurularak, hakkında verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten de vazgeçilebilir. Hâkim, failin bu durumda olduğunu olayın ve tabi ki failin içinde bulunduğu tüm şartları gözeterek tespit edecektir.
Önemli hukuksal ve etik tartışmalara da neden olan bu düzenlemenin insan bedeninin ticarete konu olamayacağına ilişkin benimsenmiş ve sözleşmelere de yansıtılmış kurala bütünüyle aykırı olduğu önemle vurgulanmakta, ayrıca böyle bir düzenlemenin örgütlü suçluluğu artıracağı, “içinde bulunulan sosyal ve ekonomik koşullar” ifadesi, objektif olarak saptanabilecek bir husus olmadığından sübjektif ve suiistimallere açık bir ölçüt olduğu, bu hâliyle belirlilik ilkesine de aykırı olan bu düzenlemenin farklı uygulamalara neden olabileceği, adalet duygusunu zedeleyici ve eşitlik ilkesine aykırı sonuçlar ortaya çıkarabileceği ve yine bu durumun Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen sosyal devlet ve hukuk devleti ilkeleri ile 12. maddesinde düzenlenen temel hak ve hürriyetlerin dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilmez olarak sayılan niteliklerine ve TCK’nın 3/2. maddesine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülmektedir (Hakan Hakeri, s.1149; Köksal Bayraktar, Keskin Kirizoğlu, Ali Kemal Yıldız, Pınar Memiş Kartal, Sinan Altuç, Gülşah Bostancı Bozbayındır, Barış Erman, Fulya Eroğlu Erman, Gülşah Kurt, Hasan Sınar, s. 306). Bu maddenin düzenlenmesine, yaşadığı maddi sıkıntılar nedeniyle organını satma noktasına gelmiş kişiye ceza vermenin vicdani olmadığı düşüncesi egemen olmuştur, Hâkime tanınan takdir hakkı ile hukuk ve vicdan arasında denge sağlanmaya çalışılmıştır.
TCK’nın 92. maddesinde verici için belirlenen zorunluluk hâli gibi düzenlemeye alıcı bakımından yer verilmemiştir. Bu bakımdan içinde bulunduğu yaşam tehlikesinden kurtulmak ve sağlığına kavuşmak için organ veya doku alan kişi bakımından TCK’nın 25. maddesindeki zorunluluk hâlinin uygulanabileceği ileri sürülmüştür. Ancak doktrinde bu görüş organ ve doku alınmasının zaten kişilerin hayatlarını kurtarmak amacıyla gerçekleştirildiği bunun içinde verici konumundaki kişinin rızasının alınarak organ veya dokusunun alınması gerektiği, Kanun’da 92. maddede açık olarak zorunluluk hâlinin isleyebileceği durum olan vericinin zor durumda bulunması hâlinin düzenlendiği, bu durumun organ ve doku ticareti suçu için getirilmiş özel bir zorunluluk hâli olduğu ve bunun dışındaki hareketler açısından bir zorunluluk hâlinden bahsetmenin suçun islenmesine teşvik niteliği taşıdığı ve organ ve doku ticaretiyle mücadeleyle bağdaşmaması nedenleriyle yerinde olmayacağı gerekçeleriyle eleştirilmiştir (Murat Aydın, Tıbbi Müdahale Olarak Organ ve Doku Nakli ve Ceza Sorumluluğu, Konya, 2008, s. 158).
Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözümlenmesi için zorunluluk hâlinin de değerlendirilmesi gerekmektedir.
Zorunluluk hâli TCK’nın 25/2. maddesinde; “Gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez” şeklinde düzenlenmiştir.
Gerek öğreti de gerekse yargısal kararlarda benimsendiği üzere zorunluluk hâlinin varlığının kabul edilebilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir.
1- Tehlikeye ilişkin şartlar,
a) Ağır ve muhakkak bir tehlike olmalıdır.
b) Tehlike bir hakka yönelik olmalıdır.
c) Tehlikeye bilerek neden olunmamalıdır.
2- Korunmaya ilişkin şartlar,
a) Tehlikeden başka türlü kurtulma imkanı bulunmamalıdır.
b) Tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmalıdır.
c) Tehlikeye karşı koyma görevi bulunmamalıdır. (Artuk, Gökcen, Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2012, s. 523 vd; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2013, s. 392 vd, Centel/Zafer/Çakmut, Türk Ceza Hukukuna Giriş, İstanbul, 2005, s. 321 vd; Hakan Hakeri, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Ankara, 2011, s. 347 vd; Sedat Bakıcı 5237 sayılı Yasa Kapsamında Ceza Hukuku Genel Hükümleri, Ankara, 2007, s.503 vd, Zeynel T. Kangal, Ceza Hukukunda Zorunluluk Durumu, Ankara, 2010) Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 17.02.2004 tarihli ve 26-39 sayılı kararında “Kendisine saldıran başıboş köpeğe zaruretten dolayı bir el ateş eden”, 24.10.1977 tarihli ve 332-375 sayılı kararında ise “Rastladığı bir kavgayı ve husulü mümkün vahim olayları önlemek ve polisi davet maksadıyla meskun mahalde havaya ateş eden” sanıkların zaruret hâli nedeniyle meskun mahalde nedensiz ateş etmek suçundan cezalandırılamayacakları kabul edilmiştir.
Diğer taraftan, zorunluluk hâli 765 sayılı Türk Ceza Kanunun’da bir hukuka uygunluk nedeni olarak kabul edilmekte iken, TCK’da kusurluluğu ortadan kaldıran bir neden olarak sayılmış olup, dolayısıyla TCK uygulamasında, zorunluluk hâlinde suç işleyen kişi hakkında “Beraat” değil, TCK’nın 25/2. maddesi uyarınca “Ceza verilmesine yer olmadığı” kararı verilmelidir. Bu husus, CMK’nın 223/3-b maddesinden de açıkça anlaşılmaktadır.
B. Somut Olayda Hukukî Nitelendirme
Böbrek hastası olan sanık …‘nin diyalize girmek için gittiği özel diyaliz merkezinden tanıdığı inceleme dışı sanık …‘nın ayarladığı verici olan inceleme dışı sanık …‘ın böbreğinin alınarak sanık …‘ye nakledildiği, organ naklinden sonra nakil karşılığında ödenmesi taraflarca kabul edilen 35.000 TL’nin sanık …‘nin babası olan sanık … tarafından inceleme dışı sanıklar …‘ya ve …‘a ödendiği anlaşılan olayda;
TCK’nın 92. maddesindeki zorunluluk hâlinin açık bir biçimde ve yalnızca organ veya dokularını satan kişi bakımından düzenlenmesi, bu durumun organ ve doku ticareti suçu için getirilmiş özel bir zorunluluk hâli olması ve bunun dışındaki hareketler açısından bir zorunluluk hâlinden bahsetmenin suçun işlenmesini teşvik niteliği taşıyacak olmasının yanı sıra bu durumun organ ve doku ticareti suçuna karşı yürütülen mücadeleyle de bağdaşmaması hususları dikkate alındığında; TCK’nın 25 maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen genel zorunluluk hâlinin organ ve doku ticareti suçu açısından söz konusu olamayacağının kabul edilmesi gerekmektedir.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/1531 Karar : 2015/2378 Tarih : 10.02.2015
-
TCK 91. Madde
-
Organ veya Doku Ticareti Suçu
Sanık … hakkında organ ticareti yapma suçundan ceza verilmesine yer olmadığına dair hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde:
Tüm dosya kapsamına göre; sanık …‘in böbreğinin … ve …‘e verilmesi konusunda anlaştıkları ancak, çıkan sorunlar sebebiyle nakil gerçekleştirilememekle birlikte sanığın … ve suça aracılık eden diğer şahıslar ile irtibatının devam etmesi sebebiyle bu defa böbreğini …. ile bedeli karşılığında vermek konusunda anlaştıkları, …. Hastanesinde 10.06.2009 tarihinde böbrek nakli ameliyatının ve nakilin gerçekleştirildiği anlaşılmakla, organ veya doku ticareti yapılmasının suç olarak tanımlandığı TCK’nın 91/3. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, burada önemli olan hususun organ veya dokunun para veya sair bir maddi menfaat karşılığında tedavüle tabi tutulması olup, suçun oluşması için ödemenin ne zaman yapıldığının ya da yapılıp yapılmadığı ile organ veya dokunun naklinin gerekmememesi karşısında, üç ayrı organ ticareti yapma suçunu işlediği anlaşılan sanık hakkında TCK`nın 92. maddesi uyarınca zorunluluk hali gerekçe gösterilerek ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmişse de;
Organ ticareti yapma suçunda, organ veya dokularını satanlar yönünden TCK’nın 92. maddesinde organ ve dokularını satan kişinin içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik koşullar gözönünde bulundurularak, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, ceza vermekten vaçgeçilebileceği düzenlenmiş, bu şekilde yasa koyucu TCK’nın 25/2. maddesindeki ağır şartlardan ayrılarak özel bir zorunluluk hali düzenlenmiştir. Bununla birlikte madde başlığında zorunluluk hali kavramı kullanılmış ise de, esasen maddede organlarını verenler yönünden özel bir cezasızlık halinin düzenlendiği, madde başlığının içerikle örtüşmediği de kabul edilmektedir. Bu hüküm uygulanırken çok özenli davranılmalı, maddenin yorumunda organ ve doku ticaretine dair suçlarla mücadelede etkisiz kalınacak bir yorum ve uygulamadan kaçınılmalı, hukuk düzeninin kendi içinde çelişmeyeceği nazara alınarak Organ ve Doku Nakli Kanunu’nun 3. maddesindeki yasaklama hükmü gözetilmelidir. Sanığın savunmalarında belirttiği üzere, bir araba alış-verişi sebebiyle borçlanarak borcunu ödemek için böbreğini satmaya karar verip, diğer köylüleri aracılığıyla tanıştığı organ ticareti yapan sanıklarla irtibata geçerek anlatılan şekilde atılı suçların işlendiği olayda, kendi eylemiyle bilerek ve isteyerek neden olduğu ekonomik sıkıntısını, hayati önem taşıyan bir organını para karşılığında satmak dışında başka bir yolla giderebilme imkanının bulunması, öte yandan kişinin ekonomik sıkıntısını bu şekilde gidermeyi tercih etmesinde tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasındaki orantıdan da söz edebilme imkanının bulunmaması ve söz konusu eylemin hukukun genel ilkeleri gereğince kişinin bedeni üzerindeki tasarruf yetkisinin sınırlarının aşılması niteliğinde olması karşısında, TCK`nın 92. maddesi gereğince ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesine yeterli şartların oluşmadığı gözetilip, atılı suçlardan mahkumiyeti yerine, yazılı şekilde zorunluluk halinin varlığının kabulüyle ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
TCK’nın 92/1, 5271 Sayılı CMK`nın 223/3-b. maddeleri uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına dair kararda, eleştirilen hususlar dışında bir isabetsizlik bulunmadığından, sanık müdafinin bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, karar verilmiştr.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/17615 Karar : 2014/14203 Tarih : 10.06.2014
-
TCK 91. Madde
-
Organ veya Doku Ticareti Suçu
Organ veya doku ticareti suçundan sanığın mahkumiyetine dair hüküm sanık ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
İhbar ve yakalama tutanakları, sanığın savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre; CMK’nın 231. maddesi gereğince haklarındaki hükmün açıklanması geri bırakılan ve temyize gelmeyen sanıklardan böbrek hastası olup organ alıcısı olan …‘ın, organ vericisi …‘dan böbreğini alabilmek için daha önceden yasaya aykırı şekilde organ nakli işlemlerinde yer aldığını öğrendikleri sanık … ile irtibata geçtikleri, sanığın organ alıcısı …‘ın kızı …‘ın kimliğini alıp organ vericisi … için sahte nüfus cüzdanı temin etmesi üzerine organ nakli için Antalya’da bulunan Medical Park Hastanesine müracaat edip işlem yaptırdıkları, hastanece yapılan testler sonucu organ verici ve alıcısının genetik olarak uygunluk bulunmadığı sebebiyle akraba olmadıklarının anlaşılması üzerine hastane yetkililerinin durumu emniyete bildirmeleri sonrasında soruşturma başlatıldığı yapılan soruşturma sonunda sanık …‘ın organ alıcısı ve verici olan ve temyize gelmeyen … ve … ile ayrı ayrı bağlantı kurarak ve maddi menfaat karşılığında yasaya aykırı şekilde iki tarafın anlaşmasını ve organ alıcısı …`ın kızına ait kimliği alıp organ nakli ve noter işlemlerinde kullanılacak olan sahte nüfus cüzdanını temin etmesi üzerine tarafların hastaneye başvurdukları ve hastane yetkililerinin ihbarı ile yakalandıkları anlaşılmakla;
Organ ve doku ticareti yapılmasının suç olarak tanımlandığı TCK`nın 91/3. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, burada önemli olan hususun organ veya dokunun para veya sair bir maddi menfaat karşılığında tedavüle tabi tutulması olup, suçun oluşması için ödemenin ne zaman yapıldığının ya da yapılıp yapılmadığının öneminin olmaması, hatta organ veya dokunun alınmasına dahi gerek bulunmaması karşısında, somut olayda yasa maddesinde öngörülen suçun tamamlandığı anlaşılmakla tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
SONUÇ : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın, suç kastıyla hareket etmediğine mahalli Cumhuriyet savcısının ise suçun teşebbüs aşamasında kaldığına dair temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme aykırı olarak ONANMASINA, oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/6076 Karar : 2015/5530 Tarih : 31.03.2015
-
TCK 91. Madde
-
Organ veya Doku Ticareti Suçu
Organ ticareti suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler, sanıklar müdafi tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Hastane evrakları, sanıkların savunmaları ve tüm dosya kapsamından, sanık …‘in böbrek hastası olması sebebiyle organ arayışında iken, organ ticareti ile uğraşan kişilerle irtibata geçtiği, bu kişilerin ayarladığı verici olan temyize gelmeyen sanık…‘den böbrek alınmak suretiyle organ naklinin gerçekleştiği, bu nakil karşılığında 35.000 TL para ödenmesinin kabul edildiği, işlemin sanık …‘in kardeşi olan sanık…‘e bağış yapmış gibi gösterilmek amacıyla sanık …‘in kimliğini aracılık eden şahıslara verdiği, ayrıca organ naklinden sonra sanık … tarafından aracılara ödeme yapıldığı anlaşılmakla, sanık …‘in kardeşi tarafından organ satın alınması eylemine bu surette bilerek katıldığı, TCK’nın 91/3. maddesinde organ satın alınmasına aracılık edenler hakkında aynı maddenin 1. fıkrasında belirtilen cezaya hükmedileceğinin belirtilmiş olması karşısında tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanıklar müdafinin yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Zorunluluk halinin düzenlendiği TCK’nın 25/2. maddesinde, gerek kendisine gerek başkasına ait bir hakka yönelik olup, bilerek neden olmadığı ve başka suretle korunmak olanağı bulunmayan ağır ve muhakkak bir tehlikeden kurtulmak veya başkasını kurtarmak zorunluluğu ile ve tehlikenin ağırlığı ile konu ve kullanılan vasıta arasında orantı bulunmak koşulu ile işlenen fiillerden dolayı faile ceza verilmez hükmünü içermekte olup, böbrek hastası olan sanık …‘in hastalığının hayati tehlike arz edecek derecede olup olmadığı, gelişen tıp bilimi çerçevesinde suç oluşturan organ nakli eylemi dışında başka bir yolla tedavi edilme imkanı ve organ naklinde zaruret bulunup bulunmadığı araştırılıp, sonucuna göre sanıklar hakkında TCK’nın 25/2. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 31.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/7311 Karar : 2015/4445 Tarih : 10.03.2015
-
TCK 91. Madde
-
Organ veya Doku Ticareti Suçu
Organ ticareti suçundan sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Şikayetçi olduğunu beyan etmesine rağmen katılma hakkı kendisine hatırlatılmayan şikayetçinin, CMK’nın 260. maddesi uyarınca katılan sıfatını alabilecek surette suçta zarar gören sıfatıyla temyiz hakkının bulunduğu kabul edilerek, suçtan doğrudan zarar gördüğü anlaşılan ve hükmü temyiz etmek suretiyle katılma iradesini ortaya koyan şikayetçinin CMK’nın 237/2. maddesi uyarınca davaya katılmasına karar verilerek yapılan incelemede;
Şikayet dilekçesi, hastane evrakları, … Sulh Ceza Mahkemesinin 27.04.2011 tarih ve 20107124-2011/56 Esas-Karar sayılı ilamı, sanıkların savunmaları ve tüm dosya kapsamından, şikayetçi …‘ın sanık … ile tanıştıktan sonra …‘ın şikayetçiye böbreğini para karşılığında sattığını, kendisinin de böyle bir şey düşünmesi halinde yardımcı olabileceğini söylemesi üzerine, …‘ın da ekonomik sıkıntı nedeniyle böbreğini satmaya karar verdiği, sonra sanık … vasıtasıyla böbrek hastası olan sanık …‘la tanıştığı, böbreğini satmak için bir miktar para karşılığında anlaştıkları, … Fakültesinde ….Ünitesi Böbrek Transplantasyon Onam Formu doldurulduğu, böbrek vericisi … ve kendisine böbrek nakledilecek olan …‘ın … Fakültesine tüm tedavi ve takiplerinin yapıldığı, epikriz raporunun düzenlendiği ve herhangi bir sorun olmadığı onaylandıktan sonra ….Hastanesi’nde 16.04.2009 tarihinde yapılan ameliyatla şikayetçi …‘dan alınan sağ böbreğin sanık …‘a nakledildiği, daha sonra şikayetçi ile sanık …‘ın böbrek nakli karşılığı anlaştıkları paranın bir kısmının ödenmesi hususunda anlaşmazlığa düştükleri, bu anlaşmazlık sebebiyle şikayetçi hakkında hakaret ve tehdit suçları sebebiyle … Sulh Ceza Mahkemesinde dava açıldığı, bu dava kapsamında sanık …‘ın oğlu …‘ın şikayetçi sıfatıyla alınan beyanlarında …‘ın böbreğini babası …‘ya para karşılığında verdiğini, sonradan aralarında anlaşmazlık çıktığı için kendilerini tehdit ettiğini söylediği anlaşılmakla;
Davaya konu böbrek nakli işleminin TCK’nın 91/1. maddesinde aranan hukuken geçerli rızaya dayalı olmadığı, tarafların daha önceden aralarında anlaştıkları bir miktar para karşılığında gerçekleştiği, dolayısıyla sanıklara atılı organ ticareti suçunun oluştuğu, hukuki durumlarının buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle beraatlerine hükmedilmesi,Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca, isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 10.03.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/26896 Karar : 2014/18492 Tarih : 23.09.2014
-
TCK 91. Madde
-
Organ veya Doku Ticareti Suçu
Organ veya doku ticareti suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler sanıklar tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü:
İhbar ve yakalama tutanakları, sanıkların savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre; …isimli kişinin oğlu olan …‘nin böbrek rahatsızlığı bulunduğu, böbrek nakli için … Hastanesi’ne başvuruda bulunduğu, bu arada …‘ın ekonomik sıkıntı nedeniyle böbreğinin birini satmak istediğini …‘a bildirdiği, …‘un da daha önceden organ ticaretine aracılık yaptığını bildiği, sanık … ile …‘ı tanıştırdığı, şahısların bir araya gelip anlaştıkları, sanık …‘in …‘ı …‘ya getirip hasta…‘nin tedavisi ile ilgilenen sanık … ile tanışıtırdığı, böbrek satımı ile ilgili para konusunda anlaştıkları, …‘ın sanık … tarafından sağlanan … adına düzenlenmiş sahte nüfus cüzdanını aldığı, hasta …‘nin babası gibi …‘ın hastaneye müracaatta bulunduğu, …‘nin babası …‘mış gibi organ bağışında bulunmak istediğine dair belgelerin düzenlendiği, incelemelerin başladığı, ancak biyolojik olarak … kimliği ile organ bağışında bulunmak isteyen …‘ın hasta …‘nin babası olmadığının tespit edildiği, bu nedenle organ naklinin gerçekleşemediği anlaşılmakla;
Organ ve doku ticareti yapılmasının suç olarak tanımlandığı TCK’nın 91/3. maddesinin gerekçesinde de belirtildiği üzere, burada önemli olan hususun organ veya dokunun para veya sair bir maddi menfaat karşılığında tedavüle tabi tutulması olup, suçun oluşması için ödemenin ne zaman yapıldığının ya da yapılıp yapılmadığının öneminin olmaması, hatta organ veya dokunun alınmasına dahi gerek bulunmaması karşısında, somut olayda yasa maddesinde öngörülen suçun tamamlandığı anlaşılmakla sanıklara tayin edilen cezalardan TCK’nın 35/2. maddesi gereğince indirim yapılmak suretiyle eksik cezaya hükmedilmesi, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır. Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıkların, mahkumiyete yeterli delil bulunmadığına, eksik inceleme yapıldığına, CMK’nın 231. maddesinin uygulanması gerektiğine ilişkin temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 23.09.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.