0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Zaman Bakımından Uygulama

TCK Madde 7

(1) İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar.

(2) Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.

(3) (Değişik: 29/6/2005 – 5377/2 md.) Hapis cezasının ertelenmesi, koşullu salıverilme ve tekerrürle ilgili olanlar hariç; infaz rejimine ilişkin hükümler, derhal uygulanır.

(4) Geçici veya süreli kanunların, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş olan suçlar hakkında uygulanmasına devam edilir.



TCK Madde 7 Gerekçesi

Madde, kanunun zaman bakımından uygulanmasına ilişkindir. Lehe olan kanunun uygulanacağı kuralı muhafaza edilmiştir. Yürürlükteki usul hükümleri, kesinleşmiş hükümler hakkında lehe olan yeni kanunun nasıl uygulanacağını göstermek bakımından yeterli görülmüştür. İkiden çok kanunun değişmesi hâlinde bunlardan hangisi daha lehte ise onun uygulanacağını belirtmek maksadıyla maddenin ikinci fıkrası kaleme alınmıştır.

Maddenin üçüncü fıkrasında güvenlik tedbirleri hakkında, infaz usul ve uygulamaları yönünden hüküm zamanında yürürlükte olan hükümlerin geçerli olacağı belirtilmiş ve böylece, tedbirlerin “iyileştirme” işlevi vurgulanmıştır.

Süreli ve geçici kanunların bu madde kapsamı içinde olmamasının, adalet, sosyal yarar ve kanunun etkinliği gereği bulunduğu kabul edildiğinden, son fıkraya metinde yer verilmiş ve böylece süreli ve geçici kanunların etkinliğinin ve adaletin sağlanması istenilmiştir.

Bilindiği gibi bir kısım ceza kanunları, olağanüstü hâlleri ve geçici durumları karşılamak amacıyla ve dolayısıyla nitelikleri yönünden geçici olarak veya kanun metninde açıkça belirtilen süre kadar yürürlükte kalmak üzere meydana getirilirler. Bu tür kanunların, nitelikleri gereği, yürürlükte bulundukları süre içinde işlenmiş bütün suçlar hakkında uygulanmaları zorunludur. Aksi takdirde söz konusu kanunların caydırıcı etkileri kalmaz veya azalır. Oysa, çeşitli nedenlerle suçların failleri ele geçirilememekte ve örneğin iştirak hâlinde işlenen bir suçta kaçan fail, kanunun uygulama süresi geçtiğinde hiçbir yaptırım ile karşılaşmamaktadır. Bu nedenle maddenin son fıkrasıyla, bu maddenin geçici ve süreli kanunlar hakkında uygulanmayacağı hükmü getirilmiştir. Zamanaşımı hükümleri ise, elbette ki, bu suçlar bakımından da geçerlidir.


TCK 7 Zaman Bakımından Uygulam Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2017/253

  • TCK 7. Madde
  • Zaman Bakımından Uygulama

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun “Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesinin 2. fıkrasında da; “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” hükmü yer almakta olup, madde gerekçesinde; “Madde, kanunun zaman bakımından uygulanmasına ilişkindir. Lehe olan kanunun uygulanacağı kuralı muhafaza edilmiştir. Yürürlükteki usul hükümleri, kesinleşmiş hükümler hakkında lehe olan yeni kanunun nasıl uygulanacağını göstermek bakımından yeterli görülmüştür.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Değişen ceza mevzuatı karşısında dahi halen geçerliliğini koruyan 23.02.1938 gün ve 23-9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; “Suçun işlendiği zamanın kanunu ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlerinin farklı olması halinde, her iki kanun birbirine karıştırılmadan, ayrı ayrı somut olaya uygulanıp, her iki kanuna göre hükmedilecek cezalar belirlendikten sonra, sonucuna göre lehte olanı uygulanmalı” şeklinde, lehe kanunun tespitinde başvurulacak yöntem ana hatlarıyla belirtilmiştir.

Öğretide de sözkonusu İçtihadı Birleştirme Kararındaki ilkeler benimsenerek, uygulanma imkanı bulunan tüm kanunların leh ve aleyhteki hükümleri ile birlikte ayrı ayrı ele alınarak somut olaya göre sonuçlarının karşılaştırılması gerekeceği ve sonunda fail bakımından daha lehe sonuç veren . belirlenip son hükmün buna göre verileceği görüşleri ileri sürülmüştür. (Sulhi Dönmezer-Sahir Erman, Nazari ve Tatbiki Ceza Hukuku, C.I, 11. Bası, s. 167 vd.; Sulhi Dönmezer, Genel Ceza Hukuku Dersleri, s. 64 vd.; Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen- A. Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Genel Hükümler, C.I, s. 221 vd.)

Ceza Genel Kurulunun 13.11.2007 gün ve 225–233 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında da; lehe kanun tespit edilirken, sabit kabul edilen somut olaya her iki kanunun ilgili tüm hükümleri birbirlerine karıştırılmaksızın uygulanmak suretiyle ayrı ayrı sonuçlar belirlenerek karşılaştırılması, bu karşılaştırmada hükmün tesisi aşamasında uygulanması gereken normlar ile infaza ilişkin normların birlikte değil, ayrı ayrı değerlendirmeye tabi tutulması gerektiği açıklanmıştır.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Sanıklara atılı 1072 sayılı Kanun’a muhalefet suçunun yaptırım ve güvenlik tedbirlerinin suç tarihinden sonra ve fakat hükümden önce 5728 sayılı Kanun ile değiştirilmesi nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanun hükümlerinin Yerel Mahkemece 23.02.1938 gün ve 23/9 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında belirlenen ilkelere uygun olarak karşılaştırılıp sonucuna göre uygulama yapılması gerekirken, herhangi bir karşılaştırma ve değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/7886 Karar : 2018/19337 Tarih : 12.12.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

Kasten yaralama suçundan sanık …‘ın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/1, 86/3-e ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu`nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair….1. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.06.2016 tarihli ve 2015/435 Esas, 2016/408 sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 25.10.2018 tarih ve 2018/11558 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.11.2018 tarih ve 2018/87892 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.

Mezkur ihbarnamede; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 11.03.2014 tarihli ve 2013/14-102 Esas, 2014/128 sayılı kararında belirtildiği üzere, hükmün açıklanmasının geri bırakılması şartları oluşmadığı halde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda, kanun yararına bozma yoluna başvurulabileceği ve bozma kararının aleyhe sonuç doğuracağı nazara alınarak yapılan incelemede,

Dosya kapsamına göre, sanığın adli sicil kaydında daha önce işlemiş olduğu suçlar nedeniyle …. 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 26.05.2011 tarihli ve 2009/487 Esas, 2011/701 sayılı 11.11.2011 tarihinde kesinleşen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair mahkumiyet kayıtlarının bulunduğu, işbu yargılamaya konu 31.08.2014 tarihinde işlenen suçun ise anılan kararın denetim süresinde işlendiği cihetle, 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesinde yer alan, “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” şeklindeki düzenleme karşısında, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilemeyeceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK`nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.

Gereği görüşülüp düşünüldü:

28.06.2014 tarihli ve 29044 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile 5271 sayılı Kanun’un 231/8. maddesine eklenen “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez.” biçimindeki düzenleme karşısında, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun maddi ceza hukukuna ilişkin sonuçlar doğuran karma bir yapıya sahip olması gözetildiğinde, kanun değişikliği öncesi dikkate alınarak, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi uyarınca lehe değerlendirme yapılması gerektiği, sanık hakkındaki yargılama konusu suç tarihi her ne kadar 6545 sayılı yasa değişikliğinden sonra 31.08.2014 ise de, sanığın adli sicil kaydında görülen ilk suça ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise 26.05.2011 tarihinde kesinleştiği, ikinci suça ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının ise 10.12.2012 tarihinde kesinleştiği 6545 sayılı Kanun`un yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş bir suç olduğu cihetle, suç tarihi itibari ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına engel bir hal olmadığı, sonradan yapılan yasal değişikliğin sanık aleyhine yorumlanamayacağı anlaşılmakla,

Açıklanan bu nedenlerle….1. Asliye Ceza Mahkemesinin 14.06.2016 tarihli ve 2015/435 Esas, 2016/408 sayılı kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığından, Adalet Bakanlığının kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görülmeyerek kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, 12.12.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10331 Karar : 2018/4382 Tarih : 17.10.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1)Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK`nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

2)Adana 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nce 25/05/2010 tarih, 2010/688 esas ve 2010/587 karar sayı ile, “kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma” suçundan verilen ve tekerrüre esas alınan 6000 TL adli para cezasına ilişkin ilam yönünden, 28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 68. maddesi ile değişik TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanunun 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 7/2. maddesindeki düzenlemeler gereği, 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca uyarlama talep edildiği takdirde, koşullarının bulunması halinde sanık hakkında “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” veya “kamu davasının düşmesi” kararı verilebileceğinden, söz konusu ilamın tekerrüre esas alınamayacağı ve sanığın adli sicil kaydında tekerrüre esas alınabilecek başkaca ilamın da bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında koşulları bulunmadığı halde tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu aykırılıkların yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; bendin hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “Sanık hakkında, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan duruma göre, TCK`nın 53. maddesinin 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin yazılması;

2)Tekerrür uygulanmasına ilişkin bendin hüküm fıkrasından çıkarılması, Suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/5042 Karar : 2018/7923 Tarih : 11.10.2018

  • TCK 7. Madde
  • Zaman Bakımından Uygulama

5237 sayılı TCK’nin 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddeleri hükmü karşısında; sanığa yüklenen “özel belgede sahtecilik” suçunun 5237 sayılı TCK’nin 207/1. maddesinde öngörülen cezasının miktarı ve üst sınırına göre, aynı Kanun’un 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen olağanüstü dava zamanaşımının, suçun işlendiği 18.07.2006 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış, sanığın itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, aynı Kanun’un 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak, sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5237 sayılı TCK’nin 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK`nin 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE, 11.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2810 Karar : 2018/7083 Tarih : 30.05.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

Hırsızlık suçundan sanık …‘un 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 491/4 ve 522. maddeleri gereğince 2 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Kadıköy 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/04/2002 tarihli ve 2002/182 esas, 2002/233 sayılı kararının infazı sırasında, hükümlünün 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu açısından değerlendirme yapılarak uyarlama kararı verilmesi talebi üzerine, hükümlünün 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b maddesi uyarınca 2 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin Kadıköy 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/06/2005 tarihli ve 2002/182 esas, 2002/133 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 08/05/2018 gün ve 290/2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 16/05/2018 gün ve 2018/41422 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesindeki “Lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak, ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” şeklindeki düzenleme ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27/12/2005 tarihli ve 2005/3-162 esas, 2005/173 sayılı ilâmına nazaran, lehe yasanın saptanıp uygulanması, herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, kanıt toplanmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa ya da cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin bir hükmün uygulanması olanağı sonraki yasa ile doğmuşsa, hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılmasının zorunlu olduğu gözetilmeden ve müştekiye ait işyerinin kapı kilidini tornavida ile zorlayarak içeri giren sanık hakkında sadece nitelikli hırsızlık suçu yönünden değerlendirme yapılarak konut dokunulmazlığını ihlâl ve mala zarar verme suçları yönünden değerlendirme yapılmadan evrak üzerinden karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

1- 5252 sayılı Kanun’un 9/1. maddesi, 01.06.2005 tarihinden önce kesinleşmiş hükümlerle ilgili olarak 5237 sayılı TCK’nın lehe olan hükümlerinin derhal uygulanabileceği hallerde duruşma yapılmaksızın da karar verilebileceğini öngörmüşse de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.12.2005 gün ve 162/173 sayılı kararında açıklandığı gibi lehe olan yasanın belirlenmesi herhangi bir inceleme ve araştırma yapılmasını, takdir hakkının kullanılmasını gerektiriyorsa veya cezanın kişiselleştirilmesine ilişkin hükümlerin uygulanması olanağı sonraki yasa ile doğmuşsa hükümde değişiklik yargılamasının duruşmalı yapılması gerektiği,

2- İnfaz aşamasında verilen uyarlama kararlarının kazanılmış hak oluşturmayacağı nazara alınarak yapılan incelemede; sanığın olay günü kesin olarak belirlenemeyen bir zaman diliminde müştekinin iş yerine, giriş kapısının sağlam ve muhkem olmayan kilidini tornavida ile kanırtarak açıp içeri girmek suretiyle, pek fahiş değerde giyim eşyası ve parayı çalması şeklinde gerçekleştirdiği eylemin, 5237 sayılı Kanun’un 142/1-b. maddesi kapsamındaki hırsızlık suçunun yanı sıra, suç tarihi itibariyle soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı bulunan aynı Kanun’un 116/2. maddesi kapsamındaki iş yeri dokunulmazlığını bozma ve 151/1. madde kapsamındaki mala zarar verme suçlarını da oluşturduğu gözetilerek, şikâyetin mevcut olması nedeniyle anılan suçlar yönünden 5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. maddelerinde öngörülen uzlaşma hükümlerinin uygulanma olanağı değerlendirilip, 5237 sayılı TCK’nın 7. ve 5252 sayılı Kanun’un 9. maddeleri dikkate alınmak suretiyle, her iki yasaya göre verilecek cezaların, denetime olanak sağlayacak şekilde ayrı ayrı saptanıp, sonuç cezaların karşılaştırılması suretiyle lehe yasanın belirlenmesi gerektiği gözetilmeden denetime olanak vermeyecek şekilde hüküm kurulması nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, (KADIKÖY) 4. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 03.06.2005 gün ve 2002/182 E., 2002/133 K. sayılı kararın 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4. fıkra (b) bendi uyarınca sonraki işlemlerin yerel mahkemece yerine getirilmesine, 30.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/13038 Karar : 2018/940 Tarih : 13.02.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Oluş ve dosya kapsamına göre, 5237 sayılı TCK’nın Yasanın 7/2, 5252 sayılı Yasanın 9/3.maddeleri ışığında, sanığın eylemine uyan 765 sayılı TCK.nın 495/1, 59, 31,33 maddeleri ile 5237 sayılı TCK’nın aynı suça uyan 148/1,62, 53. maddelerinin ayrı ayrı ve bir bütün olarak uygulanması sonucu lehe yasanın saptanması gerektiği ve 765 sayılı TCK`nın 522/3. maddesi uyarınca, yağma suçlarında anılan maddede öngörülen indirim hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi kanuna aykırı ise de, bu husus sonuca etkili görülmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, uyulan bozmaya, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

T.C. Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK`nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanık için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunmanın ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretlerin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322.maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, yargılama giderleri ile ilgili fıkrasından “sanık için atanan zorunlu savunman ücretinin” çıkartılması suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13.02.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2945 Karar : 2018/171 Tarih : 5.02.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

Gerekçeli karar başlığında suç tarihinin “Sanık … hakkında 24.04.2009; Sanık … hakkında 06.10.2005, 21.10.2007, 27.11.2008 ve 24.04.2009; Sanık … hakkında 08.04.2005, 11.04.2005, 03.05.2005, 30.07.2008, 07.04.2009 ve 24.04.2009” olarak yazılmaması ve ayrıca “Mala zarar verme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve silah sağlama” suçlarının da suç adı kısmında belirtilmemesi mahallinde giderilmesi mümkün eksiklik olarak kabul edilmiştir.

I-Sanık … hakkında genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;

Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.09.2012 tarih ve 2009/208 esas 2012/117 karar sayılı kararı ile tayin edilen cezanın, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 29.05.2014 tarih ve 2014/1487 esas 2014/6346 karar sayılı ilamının 2. bölümünde düzeltilerek onanmakla kesinleştiği nazara alınmadan, kesinleşmiş hüküm hakkında yeniden karar verilmesi hukuken yok hükmünde olduğundan, sanık müdafiinin konusu bulunmayan temyiz isteminin CMUK’nın 317. maddesi gereğince REDDİNE,

II-Sanıklar … ve … hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması; sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanık … hakkında mala zarar verme suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz incelemesinde;

Sanıklar hakkında 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan temel ceza belirlenirken, anılan Kanunun 13/2. maddesinde “beş yıldan sekiz yıla kadar hapis ve beşyüz günden beşbin güne kadar adli para cezası” öngörülmesine karşın, adli para cezasına hükmedilmemesi suretiyle eksik ceza tayin edilmesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış; tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçundan hükmolunan adli para cezasının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında re’sen uygulama yapılabileceği nazara alındığında, ödenmeyen adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesine ilişkin ihtarat sonuca etkili görülmemiş; Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas - 2015/85 karar sayılı iptal kararının TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

TCK’nın 174. maddesinde hükümden sonra 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 15. maddesi ile yapılan değişikliklerin sanıkların açıkça aleyhine olduğu saptanarak yapılan incelemede;

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

III-Sanık … hakkında mala zarar verme suçu ile sanık … hakkında silah sağlama suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyize gelince;

1-Sanık … bakımından;

a-Eylemin gerçekleştirildiği işyerinin süknaya mahsus yer olup olmadığının usulünce araştırılmasından sonra süknaya mahsus olduğunun tespiti halinde 765 sayılı TCK’nın 370. maddesindeki suçun, süknaya mahsus olmaması halinde ise aynı Kanunun 369. maddesindeki suçun oluşacağı gözetilerek 5237 sayılı TCK’nın 7. maddesi uyarınca lehe-aleyhe değerlendirmesi yapılmak suretiyle lehe olan Kanunun belirlenmesinden sonra sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerektiğinin gözetilmemesi,

b-Uygulamaya göre de;

Olay nedeniyle zarar gören … mağazasının, TCK’nın 152/1-a maddesinde belirtilen nitelikte olmaması karşısında, patlayıcı madde kullanarak gerçekleştirilen eylemin TCK’nın 151/1, 152/2-a maddelerine uygun suçu oluşturacağı gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-Sanık … bakımından;

a-Maddi gerçeğin ortaya çıkarılması bakımından, mahallinde keşif yapılmak suretiyle suça konu patlayıcı maddelerin bulunduğu yerin sanığın hakimiyet alanı altında olup olmadığı ve başkasının koyma ihtimali bulunup bulunmadığı belirlenerek, eyleminin, söz konusu patlayıcıların sanığın hakimiyeti altında olması halinde silah sağlama suçunu, hakimiyeti altında olmaması halinde ise örgüt mensuplarını evinde barındırmak suretiyle TCK’nın 220/7. maddesi uyarınca örgüte yardım etme suçunu oluşturacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

b-Kabul ve uygulamaya göre de;

Sanığın örgütün hiyerarşik yapısına dahil olmaksızın fiili gerçekleştirdiği kabul edilmesine rağmen örgüt mensupları hakkında uygulama imkanı bulunan TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanması,

Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı hükümlerin BOZULMASINA, 05.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/21076 Karar : 2018/705 Tarih : 29.01.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

ERZİNCAN 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 19.12.2014 gün ve 2016/648 esas, 2014/645 karar sayılı hükmünün süresi içinde Yargıtay`ca incelenmesi suça sürüklenen çocuk müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelendi:

Gereği görüşülüp düşünüldü:

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun`un 9. maddeleri karşısında;

suça sürüklenen çocuğa yüklenen suçun yasa maddesinde öngörülen cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu suç tarihinde yürürlükte bulunan ve lehe olan 765 sayılı TCK.nun 102/4 ve 104/2. maddelerinde belirlenen 7 yıl 6 aylık dava zamanaşımının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen dönemdeki durma süresi de belirtilen olağanüstü zamanaşımı süresine eklendikten sonra suç tarihinden hüküm tarihine kadar gerçekleştiği gözetilmeden, yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

Yasaya aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmekle sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususta anılan yasanın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak karar verilmesi mümkün olduğundan, suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCK.nun 102/4, 104/2 ve CMK.nun 223/8. maddeleri gözetilerek DÜŞÜRÜLMESİNE, 29.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/20875 Karar : 2018/1659 Tarih : 25.01.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

A-Sanık … Coşkun hakkında hakaret ve tehdit suçlarından verilen beraat hükümlerinin temyizinde,

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

Eyleme ve yükletilen suçlara yönelik katılan … vekilinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,

B-Sanık … hakkında, hakaret suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına ilişkin hükmün temyizine gelince;

02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre, uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanıklara isnat edilen TCK’nın 125/1. cümle kapsamındaki hakaret suçları önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre

sanıkların hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, katılan … vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 25.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/18757 Karar : 2018/882 Tarih : 24.01.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

1)Sanığın, mağdur kardeşini ateşli silahla yaralaması nedeniyle, uygulama maddesi olarak 5237 sayılı TCK’nin 86/3-a maddesinin yanında TCK’nin 86/3-e maddesinin de gösterilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2)Sanık hakkında tekerrüre esas alınan Turgutlu 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2005/536 Esas - 2006/485 Karar sayılı ilamıyla sanığın 5237 sayılı TCK’nin 157/1. maddesi gereğince dolandırıcılık suçunun 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nin 253. maddesi gereğince uzlaşma kapsamına alındığı anlaşılmakla; TCK’nin 2. ve 7. maddeleri de gözetilerek, sanık hakkında tekerrüre esas alınan hükme ilişkin uzlaştırma işlemi yapılıp yapılmadığı mahkemesinden sorularak, sonucuna göre sanık hakkında TCK’nin 58. maddesinde düzenlenen tekerrür hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş,sanığın ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden 6723 sayılı Kanunun 33. maddesi ile değişik 5320 sayılı Kanunun 8/1 maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 24/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/18996 Karar : 2018/1499 Tarih : 24.01.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-Açıklanmasına karar verilecek yeni hükmün Yargıtay incelemesine tabi olacak ve kesinleşmesi halinde infaza verilecek hüküm olacağı bu nedenle kararın dayandığı tüm kanıtların, bu kanıtlara göre ulaşılan sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açık olarak gerekçeye yansıtılması gerekirken, açıklanan ilkelere uyulmadan, Anayasanın 141. ve 5271 sayılı CMK`nın 34 ve 223, 230. maddelerine aykırı davranılarak gerekçesiz hüküm kurulması,

2-Hükmün açıklanmasına neden olan kasıtlı suçların, TCK’nın 106/1-1. cümlesi, 86/2, 125/1. maddeleri uyarınca hükmolunan tehdit, yaralama ve hakaret suçları olması, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümlerinin yeniden düzenlenmesi ve TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması; ayrıca hakaret ve yaralama suçları önceden de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması karşısında, tehdit, yaralama ve hakaret suçları yönünden, uyarlama yargılaması yapılıp yapılmadığı araştırılarak, anılan hüküm yönünden uzlaştırma işleminin olumlu sonuçlanmış olması durumunda, sanığın denetim süresinde işlediği başkaca kasıtlı suçlardan mahkum olup olmadığı tespit edilip sonucuna göre, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanıp açıklanmayacağının değerlendirilmesi zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …`un temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 24/01/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/17668 Karar : 2018/171 Tarih : 23.01.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

I-Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

Sanık …’ın mahkemenin 10.01.2012 tarihli kararını temyiz etmediği, Dairemizin 06/03/2014 tarih, 2013/17342 E.-2014/6087 K. sayılı kararındaki, sanık … hakkındaki bozmanın, sanık …’a da sirayet ettirilmesinin, sanık …’ın bozmadan sonra verilen 03/03/2015 tarihli hükmü temyiz hakkı vermeyeceği ve sirayet müessesesinin yasal sonucu gereği sanığın bu hükmü temyiz etme olanağı bulunmadığından, temyiz isteminin 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi yollamasıyla, 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

II-Sanık … hakkında kurulan hükme yönelik temyiz incelemesinde;

Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.Ancak;

Hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bentler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca; ‘‘suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.’’ hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usûle göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan bu sebeplerden dolayı hükümlerin BOZULMASINA, 23/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/71 Karar : 2018/130 Tarih : 18.01.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15/12/2014 günlü kenar yazısı ile Dairemize gönderilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

1.Sanık … hakkında görevi yaptırmamak için direnme ve tehdit suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Oluş ve dosya kapsamına göre sanığın eylemlerine uyan TCK’nın 106/2 a,c, 265/1-4 maddelerinin zamanaşımı bakımından sanık yararına olması ve suç tarihi olan 26/03/2003 tarihinden inceleme gününe kadar 12 yıllık sürenin geçmiş bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, 67/4. maddeleri uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,

2.Sanık … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Türk Ceza Yasasının 7/3. maddesinin açık hükmü karşısında, 29.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar nedeniyle aynı Yasanın 58. maddesinde düzenlenen mükerrirlere ilişkin infaz hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322.maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından tekerürrür hükümlerinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkarılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/15703 Karar : 2018/427 Tarih : 17.01.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

5271 sayılı CMK’nın 231/8-son cümlesi hükmü uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleştiği tarihten itibaren deneme süresi içinde işlenen ikinci suç tarihine kadar dava zamanaşımının durduğu gözetilerek yapılan incelemede;

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9. maddeleri hükmü karşısında; sanığa yüklenen “resmi belgede sahtecilik” suçunun, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren ve lehe olan 5237 sayılı TCK’nın 204/1. maddesindeki cezasının miktarı itibarıyla tabi olduğu aynı Yasanın 66/1-e ve 67/4. maddelerinde öngörülen dava zamanaşımının, suçun işlendiği tarihten hüküm tarihine kadar gerçekleştiği gözetilmeden, yazılı şekilde hüküm kurulması,

Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE, 17.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/10313 Karar : 2018/184 Tarih : 16.01.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;

Katılan Hazinenin tefecilik suçundan kurulan hükümleri temyiz ettiği anlaşılmakla incelemenin, tefecilik suçundan sanıklar müdafii ve katılan vekilinin, bedelsiz senedi kullanma suçundan ise sanıklar müdafiin temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Tefecilik suçundan sanık … hakkında kurulan mahkumiyet, sanık … hakkında kurulan beraat hükmünün incelenmesinde;

Sanık … hakkında kurulan mahkumiyet hükmü yönünden, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı, 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren TCK’nın 53. maddesiyle ilgili iptal kararının infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüştür.

Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan kurulan mahkumiyet hükmü ile delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin ve sanık müdafiin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

Sanıklar hakkında bedelsiz senedi kullanma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde ise;

02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanıklara isnat

edilen TCK’nın 156/1. maddesi kapsamındaki bedelsiz senedi kullanma suçu söz konusu değişiklikten önce de uzlaşma kapsamında ise de, 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Kanuna aykırı, sanıklar müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/14609 Karar : 2018/182 Tarih : 11.01.2018

  • TCK 7. Madde
  • Zaman Bakımından Uygulama

Bozma kararına uyularak yapılan yargılamada, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükümleri uyarınca; sanığa yüklenen mühür bozma suçunun yasada gerektirdiği cezasının türü ve üst sınırı itibariyle tabi olduğu 5237 sayılı TCK’nın 66/1. maddesinde öngörülen 8 yıllık asli zamanaşımının, iddianamenin düzenlendiği 25.07.2008 tarihinden sonra sanığın sorgusunun yapıldığı 23.06.2009 tarihinde kesilmesi nedeniyle hüküm tarihine kadar gerçekleşmediği gözetilmeden, yazılı şekilde düşme kararı verilmesi,

Yasaya aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak mühür bozma suçunun 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e maddesinde öngörülen dava zamanaşımının, savunmanın alındığı 23.06.2009 tarihinden, temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşıldığından, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun düzeltilmesi olanaklı olduğundan, 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE, 11.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/17519 Karar: 2018/266 Tarih: 15.01.2018

  • TCK 7. Madde

  • Zaman Bakımından Uygulama

1- Sanık hakkında “2006 takvim yılında sahte fatura düzenlemek” suçuna ilişkin katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Bozma kararına uyularak yapılan yargılamada, yüklenen suçun sanık tarafından işlendiğinin sabit olmadığı dosya içeriğine uygun şekilde gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan,katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

2- Sanık hakkında “2005 takvim yılında sahte fatura düzenlemek” suçuna ilişkin katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Bozma kararına uyularak yapılan yargılamada, sahte fatura düzenleme suçunda suç tarihinin en son düzenlenen fatura tarihi olduğu, buna göre en aleyhe kabul ile 2005 takvim yılında düzenlenen en son fatura tarihinin 31.12.2005 olarak kabul edilerek yapılan incelemede; 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7 ve 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddeleri hükmü karşısında; sanığa yüklenen “2005 takvim yılında sahte fatura düzenlemek” suçunun, suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan yasa maddesinde öngörülen cezasının türü ve üst sınırına göre, 5237 sayılı Kanunun 66/1-e, 67/4. maddelerinde öngörülen olağanüstü dava zamanaşımının suçun işlendiği 31.12.2005 tarihinden temyiz inceleme tarihine kadar gerçekleştiği anlaşılmış ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden aynı Yasanın 322. maddesinde öngörülen yetkiye dayanılarak sanık hakkında açılan kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 66/1-e,, 67/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE, 15.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS