0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Cezalar

TCK Madde 45

(1) Suç karşılığında uygulanan yaptırım olarak cezalar, hapis ve adlî para cezalarıdır.



TCK Madde 45 Gerekçesi

Kabahatlerin ceza kanunundan çıkarılmasının kabul edilmesi, tasarıda benimsenen yaptırım sistem ve türlerinin değişmesini sonuçlamıştır. Suç karşılığı olarak uygulanabilecek yaptırımlar, ceza ve güvenlik tedbirleri olarak belirlenmiştir. Ceza olarak ise sadece hapis ve adli para cezası uygulanacaktır. Böylece cezalar bakımından sade, basit ve uygulanması kolay bir sistem oluşturulmuştur.

Bir suç karşılığında kanunda ceza olarak sadece hapis cezası öngörülebileceği gibi, hapis cezası adli para cezası ile seçenek olarak veya bu cezaların her ikisi birlikte de öngörülebilir.

Bu düzenlemeyle, “asli ceza” ve “fer’i ceza” ayırımı kaldırılmıştır.


TCK 45 (Cezalar) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/25132 Karar : 2017/5512 Tarih : 3.07.2017

  • TCK 45. Madde

  • Cezalar

1- Sanık hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik yapılan temyiz incelemesinde;

Anayasa Mahkemesi’nin, TCK.nun 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilerek yapılan incelemede;

1- Atılı suçun niteliğine göre suçtan zarar görmeyen … ile ….nun ayrı ayrı kamu davasına katıldığı gözetilmeden, “1.500,00 TL maktu vekalet ücretinin sanıktan alınarak katılana verilmesine,” denilerek infazda tereddüt oluşturulması,

2- Dava konusu kaçak eşyanın 5607 sayılı Yasanın 13/1. maddesi yollaması ile 5237 sayılı TCK’nın 54. maddesi uyarınca müsaderesine hükmolunması gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi;

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden ve bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi uyarınca, hükmün 3. paragrafında yer alan hükmün vekalet ücretine ilişkin fıkrasından “katılana” ibaresinin çıkarılarak yerine “katılan … idaresine” ibaresinin eklenmesi ile 2 nolu bendden ‘‘imhasına’’ ibaresi çıkartılarak yerine’’ 5607 sayılı Yasanın 13/1. maddesi yollaması ile 5237 sayılı TCK.nun 54. maddesi uyarınca müsaderesine’’ yazılması ve sair kısımların ise aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2- Nakil aracının iadesine yönelik kurulan hükme ilişkin yapılan temyiz incelemesinde ise;

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05.07.2011 gün ve 2011/119-162 esas, karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, aleyhe değiştirme yasağı münhasıran cezalar ile ilgili olup, cezalarda, 5237 sayılı TCK.nun 45. maddesinde hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığı cihetle, güvenlik tedbiri niteliğinde olan dava konusu nakil aracının müsaderesi … da iadesine ilişkin hususlarda kazanılmış haktan bahsedilemeyeceği kabul edilerek yapılan incelemede;

Dava konusu eşyanın, taşıma aracının yüküne göre miktar ve hacim bakımından ağırlıklı bölümünü oluşturduğu ve kaçak eşyanın değerine nazaran nakilde kullanılan aracın müsaderesinin hakkaniyete de aykırı olmayacağından, suç tarihinde yürürlükte bulunan 5607 sayılı Yasanın 13/1-b maddesinde belirtilen şartın olayda gerçekleştiği gözetilerek nakil aracının müsaderesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde aracın iadesine karar verilmesi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 03.07.2017 günü oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/22035 Karar : 2017/5953 Tarih : 21.06.2017

  • TCK 45. Madde

  • Cezalar

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

İİK’nın 351. maddesinegöre, şikayetçinin delillerini bildirmek zorunda olduğu halde, şikayet dilekçesi kapsamında iddiaya konu olayla ilgili gelirlerin aktarıldığı şirketlerin adlarının dahi yer almadığı, delillerin gösterilmediği anlaşılmakla, sanığın beraatine karar verilmesi yerine yazılı şekilde cezalandırılmasına karar verilmesi,

Kabule göre de;

1-Suç tarihinde 65 yaşından büyük olan ve daha önce hapis cezasına mahkum edilmeyen sanığa verilen 6 ay hapis cezasının TCK’nın 50/3. maddesine göre seçenek yaptırımlardan birisine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2- Hükümde, TCK’nın cezaların gösterildiği 45. Maddesinde yer almayan ağır para cezasına hükmedilmesi,

3-02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin çıkarılması nedeniyle özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 354. maddesinin aynı Kanun’un 333/a maddesinde düzenlenen suç yönünden uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, suçun işlenmesinden sonra fail ile mağdur arasındaki çekişmeyi bir uzlaştırmacının girişimiyle kısa zamanda tarafların özgür iradeleriyle ve adli merciler daha fazla meşgul edilmeden sonuçlandırmayı amaçlayan uzlaşmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması ve İcra ve İflas Kanunu’nun 354. maddesinin yerine geçip anılan maddenin uygulanmasını ortadan kaldırmaması karşısında, sanık hakkında 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253, 254. maddelerinin uygulanması zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden HÜKMÜN, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 21.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/13242 Karar : 2016/159670 Tarih : 17.10.2016

  • TCK 45. Madde

  • Cezalar

Hakaret suçundan sanık … hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 125/1-3-a, 125/4, 43, 62/1 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen hapis cezasının ertelenmesine ve denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesine dair, …Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2014 tarihli ve 2013/844 esas, 2014/88 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/05/2016 gün ve 198574 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:

İstem yazısında; 1- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 51/3. maddesinde yer alan Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.” şeklindeki düzenleme nazara alınmadan, sanığın mahkum olduğu 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasından az olacak şekilde 1 yıl süre ile denetime tabi tutulmasına karar verilmesinde,

2- Dosya kapsamına göre, Mahkemece sanık hakkında hakaret suçundan aynı suçun aynı mağdura karşı birden fazla kez işlendiği kabul edilerek 5237 sayılı Kanun`un 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılmış ise de; anılan kanunun 43. maddesinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararıyla, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi gerekli olup, somut olayda, sanık savunması, müşteki beyanı ve tanık ifadelerinden, sanık ile müşteki arasındaki hakaret içeren görüşmelerin 5 dakika arayla gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, araya belli bir zaman aralığı girmeksizin aynı eylemin devamı niteliğindeki sözlerden dolayı sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza tayininde,? denilmektedir.

Hukuki değerlendirme;

1- Sanık hakkında hakaret suçundan hüküm kurulurken TCK`nın 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılması açısından;

5237 sayılı TCK`nın Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır? şeklinde zincirleme suç tanımlanmıştır.

Buna göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararının icrası çerçevesinde bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi veya birden fazla kişiye karşı aynı suçun tek bir fiille işlenmesi gerekmektedir.

İnceleme konusu somut olayda; mahkemece sanık hakkında hakaret suçundan aynı suçun aynı mağdura karşı birden fazla kez işlendiği kabul edilerek TCK`nın 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılmıştır.

TCK`nın 43/1. maddesinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararıyla, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi gerekli olup, somut olayda, sanık savunması, müşteki beyanı ve tanık ifadelerinden, sanık ile müşteki arasındaki hakaret ve tehdit içeren görüşmelerin 5 dakika arayla gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, araya belli bir zaman aralığı girmeksizin aynı eylemin devamı niteliğindeki sözlerden dolayı sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza tayini hukuka uygun bulunmamıştır.

2- Sanık hakkında hakaret suçundan verilen erteli hapis cezasına ilişkin belirlenen denetim süresi açısından;

5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinin 3. fıkrasında Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı mahkum olunan ceza süresinden az olamaz` hükmüne yer verilmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.05.2010 tarih ve 4/87-112 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; aleyhe değiştirme yasağı münhasıran cezalar? ile ilgili olup; cezalar da 5237 sayılı TCK`nın 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin ve diğer müesseselerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği kabul edilmektedir.

Bu nedenle ertelemenin yasal sonucu olmasından ötürü zorunlu olarak hükmedilmesi gereken denetim süresi`ne ilişkin hataların, infaz aşamasında ve 5275 sayılı Kanun hükümleri uyarınca düzeltilmesi mümkün olduğundan, bu husus aleyhe değiştirme yasağına? konu oluşturmayacaktır.

Ayrıca kanun yararına bozma yoluna başvurulması için hukuka aykırılığın başka bir yol ile giderilmesine imkan bulunmaması gereklidir. Hukuka aykırılığın olağan kanun yolları ile denetlenip giderilmesi imkanının bulunması durumunda kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır.

5275 sayılı İnfaz Kanunu`nun Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlıklı 98. maddesinde; Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir. hükmüne yer verilmiş, aynı Kanunun 101. maddesinde de duruşma yapılmaksızın verilecek bu kararlara karşı itiraz yolunun açık olduğu düzenlenmiştir.

Yukarıda yer verilen Ceza Genel Kurulu kararında da açıklandığı üzere, denetim süresinin mahkûmiyetin yasal sonucu olması, kazanılmış hakka konu olmaması ve infaz aşamasında bu konuda karar alınma olanağının bulunması karşısında, bu hususa yönelik talebin kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi olanaklı görülmemiştir.

SONUÇ VE KARAR;

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden,

1- Hakaret suçundan sanık … hakkında, … Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2014 tarihli ve 2013/844 esas, 2014/88 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK`nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- Karardaki hukuka aykırılık aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, hakaret suçundan TCK?nın 125/3-a maddesi uyarınca, mahkemece hapis cezasının tercih edilmiş olduğu da gözetilerek, 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,

3- TCK`nın 125/4. maddesi uyarınca takdiren 1/6 artırım yapılarak 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,

4- TCK`nın 62. maddesi uyarınca takdiren 1/6 indirim yapılarak 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,

5- TCK`nın 51. maddesi uyarınca verilen hapis cezasının ertelenmesine,

6- Denetim süresinin eksik belirlenmesine yönelik hukuka aykırılığın, infaz sırasında alınacak kararla giderilebilecek nitelikte bulunması, hakaret suçunda ertelemede çelişki oluşturan hükmün 1 yıl denetim süresi belirlenmesine? ilişkin kısım ise, yazım hatası olup mahallinde düzeltilebileceğinden bu konudaki 1` nolu kanun yararına bozma isteminin REDDİNE,

7- Kararın diğer yönlerinin olduğu gibi bırakılmasına, oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/17801 Karar : 2014/17713 Tarih : 30.10.2014

  • TCK 45. Madde

  • Cezalar

Borçlunun ödeme şartını ihlâli suçundan sanık Abdülkadir Merdin’in, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu`nun 340. maddesi uyarınca 3 ayı geçmemek üzere kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına dair Kadıköy 2. İcra Ceza (kapatılan) Mahkemesinin 07/02/2012 tarihli ve 2011/457 esas, 2012/41 sayılı kararını müteakip anılan; tazyik hapsi kararının 14/03/2014 tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımını doldurduğundan bahisle ortadan kaldırılmasına ve infazına yer olmadığına ilişkin İstanbul Anadolu 7. İcra Ceza Mahkemesinin 21/03/2014 tarihli ve 2011/457 esas, 2012/41 sayılı ek kararına yönelik itirazın reddine dair İstanbul Anadolu 8. İcra Ceza Mahkemesinin 01/04/2014 tarihli ve 2014/23 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 45. maddesinde, suç karşılığı uygulanacak yaptırımların, hapis ve adlî para cezası olarak belirlendiği, diğer taraftan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 1. maddesinde bu Kanunun amacının, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usûl ve esasları düzenlemek olduğunun belirtildiği, bu haliyle 5275 sayılı Kanun`un ceza ve güvenlik tedbirlerine dair hususları kapsamakta olup tazyik hapislerine ilişkin bir hususa yer vermediği,

keza Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük`ün 193/4. maddesinde yer alan “Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adlî sicil kayıtlarına işlenmez.” hükmü ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/11/2006 tarihli ve 2006/16-220-231 sayılı ilâmı ve Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 03/10/2013 tarihli, 2013/17785 esas, 2013/14246 karar sayılı ilâmı birlikte değerlendirildiğinde,

Disiplin ve tazyik hapsinin bir “hapis” cezası olmadığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinde tanımlanan “disiplin hapsi” kavramı içinde kaldığının anlaşılmasına göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 71. maddesinde düzenlenen ceza zamanaşımının kesilmesine ilişkin hususların disiplin hapsi mahiyetinde olan tazyik hapsi için geçerli olmadığı,

2004 sayılı İcra İflas Kanunu`nun 354/2. maddesinde yer alan ceza zamanaşımı süresinin kesilmesine ilişkin başkaca bir yasal düzenlemenin de bulunmadığı gözetilerek itirazın kabulü yerine yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:

Kadıköy 2. İcra Ceza Mahkemesinin 07/02/2012 tarihli ve 2011/457 esas, 2012/41 sayılı kararı ile sanık Abdülkadir Merdin hakkında borçlunun ödeme şartını ihlâli suçundan, 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu`nun 340. maddesi uyarınca 3 ayı geçmemek üzere kadar tazyik hapsi ile cezalandırılmasına karar verildiği, hükmün itiraz edilmeden 14.03.2012 tarihinde kesinleştiği, cezanın infazı için sanığın 05.03.2013 tarihinde yakalanıp, açık cezaevine teslimi için 10 günlük süre verilerek serbest bırakıldığı, sanığın belirtilen sürede teslim olmadığı, cezasının infazı için 18.04.2012 tarihinde ilamat bürosuna gönderildiği,

Cumhuriyet savcılığı ilamat bürosunun 19.03.2014 günlü istemi ile hükümlünün zamanaşımı süresinden önce yakalanmasının ceza zamanaşımını uzatıp uzatmayacağı hakkında mahkemeden bir karar verilmesi talep edildiği,

İstanbul Anadolu 7. İcra Ceza Mahkemesinin 21/03/2014 tarihli ve 2011/457 esas, 2012/41 sayılı ek kararı ile, 14/03/2014 tarihinden itibaren iki yıllık zamanaşımını dolduğundan kararın ortadan kaldırılmasına ve infazına yer olmadığına karar verildiği, itiraz üzerine mercii İstanbul Anadolu 8. İcra Ceza Mahkemesinin 01/04/2014 tarihli ve 2014/23 değişik iş sayılı kararı ile itirazın reddine karar verilmiştir.

5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 45. maddesinde, suç karşılığı uygulanacak yaptırımların, hapis ve adli para cezası olarak belirlendiği, diğer taraftan 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 1. maddesinde bu Kanunun amacının, ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazına ilişkin usul ve esasları düzenlemek olduğunun belirtildiği, bu haliyle 5275 sayılı Kanun’un ceza ve güvenlik tedbirlerine dair hususları kapsamakta olup tazyik hapislerine ilişkin bir hususa yer vermediği, keza Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük`ün 193/4. maddesinde yer alan “Disiplin hapsi ve tazyik hapsi kararları, tekerrüre esas olmaz, koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz ve adli sicil kayıtlarına işlenmez.” hükmü ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14/11/2006 tarihli ve 2006/16-220-231 sayılı ilamı birlikte değerlendirildiğinde:

Disiplin ve tazyik hapsinin bir “hapis” cezası olmadığı, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 2. maddesinde tanımlanan “disiplin hapsi” kavramı içinde kaldığının anlaşılmasına göre, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 71. maddesinde düzenlenen ceza zamanaşımının kesilmesine ilişkin hususların disiplin hapsi mahiyetinde olan tazyik hapsi için geçerli olmadığı, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu`nun 354/2. maddesinde yer alan ceza zamanaşımı süresinin kesilmesine ilişkin başkaca bir yasal düzenlemenin de bulunmadığı gözetilerek,

Mercii İstanbul Anadolu 8. İcra Ceza Mahkemesinin 01/04/2014 tarihli ve 2014/23 değişik iş sayılı kararı isabetli olduğu cihetle, ihbarnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden (REDDİNE), dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ( TEVDİİNE), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2009/7799 Karar : 2009/9310 Tarih : 13.05.2009

  • TCK 45. Madde

  • Cezalar

Kanun yararına bozma talebi ve tebliğnamede, Dosya kapsamına göre;

5252 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesindeki, “Diğer kanunların, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri, ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2008 tarihine kadar uygulanır.”,

5237 sayılı Kanunun 5. maddesindeki “Bu Kanunun genel hükümleri, özel ceza kanunları ve ceza içeren kanunlardaki suçlar hakkında da uygulanır”, Aynı Kanun`un 52. maddesindeki, “Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla, olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.

En az yirmi ve en fazla yüz Türk lirası olan bir gün karşılığı adli para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsı halleri göz önünde bulundurularak takdir edilir.”

3167 sayılı Kanunun 16/1. maddesindeki, “üzerinde yazılı keşide tarihinden önce veya ibraz süresi içinde 4 üncü madde uyarınca ibraz edildiğinde, yeterli karşılığı bulunmaması nedeniyle kısmen de olsa ödenmeyen çeki keşide eden hesap sahipleri veya yetkili temsilcileri kanunların ayrıca suç saydığı haller saklı kalmak üzere, çek bedeli, tutarı kadar adli para cezasıyla cezalandırılırlar.” Hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, 3167 sayılı Kanunda 31.12.2008 tarihine kadar yeni bir düzenleme yapılmamış ise de, anılan Kanunun 16/1. maddesinde öngörülen cezanın nispi nitelikte olduğu ve 5237 sayılı Kanunun 52. maddesine aykırılık oluşturmadığı, bu hususun Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 22.01.2009 tarihli ve 2007/8271 esas, 2009/480 sayılı ilamı ile de zımnen kabul edildiği gözetilmeden itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir. denilerek, Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesi`nin 16.01.2009 tarihli anılan kararının bozulması istenmiştir.

Somut olayda uyuşmazlık, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 1. ve 5237 sayılı TCK’nın 5 ve 52. maddeleri hükümleri karşısında, karşılıksız çek keşide etmek suçu için 3167 sayılı Kanun’un 16/1. maddesinde öngörülen nispi para cezasının, 5237 sayılı TCK`nın genel hükümlerine aykırılık oluşturup oluşturmadığı noktasında toplanmaktadır.

5237 sayılı TCK’nın 45/1. maddesinde “Suç karşılığında uygulaman yaptırım olarak cezalar, hapis ve adli para cezalarıdır” hükmü öngörülmektedir. 5252 sayılı Kanun’un 5. maddesinin ( 1 ) ve ( 2 ). fıkralarında, “Kanunlarda öngörülen “ağır para” cezaları, “adli para” cezasına dönüştürülmüştür. Bu kanunlarda Türk Ceza Kanunu`nda belirlenen cezalar sistemine, uygun değişiklik yapılıncaya kadar, alt ve üst sınırlar arasında uygulama yapılmasını gerektirir nitelikteki adli para cezalarında cezanın alt sınırı dörtyüzelli milyon, üst sınırı yüzmilyar Türk Lirası olarak uygulanır. Bu fıkra hükümleri nispi nitelikteki adli para cezaları hakkında uygulanmaz,” hükümlerine yer verilmiş olup; nispi nitelikteki ağır para cezaları da diğer cezalar gibi adli para cezasına dönüştürülmüş ve ( 2 ), fıkra düzenlemesinden ayrı tutularak, bu kuralın nispi para cezaları hakkında uygulanmayacağı, dolayısıyla, mevcut durumuyla uygulanabilir olduğu kabul edilmiştir. Nitekim aynı maddenin. ( 3 ). fıkrasında da nispi nitelikteki adli para cezaları da dahil olmak üzere tüm ağır para cezasından dönüştürülen adli para cezalarının infazına ilişkin düzenlemeye yer verilmiştir.

5237 sayılı TCK’nın genel hükümlerinde, 20/2. maddesindeki “tüzel kişilere ceza yaptırımı uygulanamayacağı” kuralına benzer şekilde, suç karşılığında nispi para cezasının uygulanamayacağına ilişkin açık ve emredici bir hüküm yer almadığı gibi, 5237 sayılı TCK’nın 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmesinden çok kısa bir süre sonra 08.07.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun ile nitelikli dolandırıcılık suçuna ilişkin 5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinde yapılan değişiklik ile “adli para cezasının miktarının elde edilen menfaatin iki katından az olamayacağı” hükmü öngörülerek, nispi para cezasının Yeni TCK’nın yaptırım sistemine aykırı olmadığı açık bir biçimde ortaya konulmuştur. Ayrıca, 5237 sayılı TCK’nın yürürlüğe girmesinden sonra çıkarılan çeşitli kanunlarda yer alan suç tanımlarında, nispi para cezasının öngörüldüğü görülmektedir. Örneğin; 5411 sayılı Bankacılık Kanunu`nun 160. maddesinde nispi adli para cezası öngörülmüştür.

Bu durumda; kanun koyucunun nispi nitelikteki para cezalarının uygulanmasına tamamen son vermeye dönük bir amacının bulunmadığı anlaşılmakta olup; diğer kanunlarda yer alan nispi nitelikteki adli para cezalarına, 5237 sayılı TCK`nın 52. maddesinde öngörülen “gün para cezası sistemine” “aykırılık” değil, “farklılık” oluşturduğunu, bu nedenle 31.12.2008 tarihinden sonra da geçerliliklerini, dolayısıyla yürürlüklerini sürdüreceklerini, uygulanmalarının ve infazının zorunlu olduğunu kabul etmek gerekmektedir.

Kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce belirtilen nedenlerle yerinde görüldüğünden; Gaziantep 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.01.2009 tarihli ve 2009/42 değişik iş karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince ( BOZULMASINA ); aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının ( a ) bendi uyarınca gerekli işlemlerin yapılması için, dosyasın adı geçen Mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`na ( GÖNDERİLMESİNE ), oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS