Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama Suçu
TCK Madde 301
-(Değişik: 30/4/2008-5759/1 md.)
(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
(4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.
TCK Madde 301 Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrasında, Türklüğü, Cumhuriyeti veya Türkiye Büyük Millet Meclisini alenen aşağılamak, suç olarak tanımlanmıştır.
Maddede geçen Türklük deyiminden maksat, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasınlar Türklere has müşterek kültürün ortaya çıkardığı ortak varlık anlaşılır. Bu varlık Türk Milleti kavramından geniştir ve Türkiye dışında yaşayan ve aynı kültürün iştirakçileri olan toplumları da kapsar. Cumhuriyet deyiminden, Türkiye Cumhuriyeti Devleti anlaşılmalıdır.
Suçun maddî unsuru aşağılamaktır. Bu aşağılamanın alenen gerçekleşmesi gerekir. Aşağılamak, suçun konusunu oluşturan değerlere duyulan saygınlığı azaltmaya yönelik davranışlardan ibarettir.
Maddenin ikinci fıkrasında, Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini, Devletin yargı organlarını, askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılamak, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.
Bu hüküm karşısında, örneğin iktidarın tahkir ve tezyifi hâlinde fiilin Hükûmete yönelik bulunduğu hususunda duraksanmayacak işaret ve alâmetler varsa, fiilin Hükûmete yönelik olduğu kabul edilecektir.
Üçüncü fıkrada bu suçun konusu, işlendiği yer ve faili bakımından daha ağır cezayı gerektiren bir nitelikli hâli kabul edilmiştir. Buna göre, Türklüğü aşağılamanın yabancı bir ülkede bir Türk vatandaşı tarafından işlenmesi hâlinde, ceza artırılacaktır.
TCK 301 (Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama Suçu) Emsal Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu 2023/437 E. , 2024/88 K.
- TCK 301
- Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama
TCK’nın “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama” başlıkla 301. maddesi;
“(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
(4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.”
Şeklindedir.
Bu düzenlemeyle, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin siyasal ve hukuki varlığı ile aynı doğrultudaki çıkarları korunmaya çalışılmaktadır. Hükümde, Devletin varlığını oluşturan ve ayrılmaz unsurları arasında bulunan müesseselerin ayrı ayrı sayılması ve bunlara yönelen aşağılayıcı hareketlerin yaptırım altına alınmasıyla güdülen amaç temelde Devletin tüzel kişiliğinin, saygınlığının ve hukuki yararının korunmasıdır.
Eleştiri ya da siyasi tenkit amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suçun hukuka aykırılık unsuru kapsamında kalmaz. Maddede sayılan kurumların aşağılanması, eleştiri niteliğini aşan, fikir niteliği bulunmayan, küçültücü, tecavüz niteliğinde veya aşağılaştırıcı bir ifade gerektirmektedir. Bu durumlarda artık düşünce açıklaması söz konusu olamayacağı için hak da söz konusu olmaz (M. Emin Artuk- Ahmet Gökcen, Ceza Hukuk Özel Hükümler, 2017, 16. Baskı, s. 963). Suçun oluşabilmesi için aleniyet şartı aranmakta, kovuşturulması da son fıkra uyarınca Adalet Bakanının iznine tabi bulunmaktadır.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2011/1635 Karar: 2011/22906 Tarih: 30.11.2011
-
TCK 301. Madde
-
Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama Suçu
Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçundan şüpheli A.S. ile aynı suçtan ve iftira suçundan şüpheli M.K. haklarında yapılan soruşturma evresi sonucunda Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 16/04/2010 tarihli ve 2010/8455 soruşturma sayılı ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulüne, anılan ek kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın kaldırılmasına, şüpheliler hakkında dava açılmasına ilişkin İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/06/2010 tarihli ve 2010/673 değişik iş sayılı kararının Adalet Bakanlığınca 16/08/2010 gün ve 51416 sayılı yazı ile yasa yararına bozulmasının istenmesi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 31/08/2010 gün ve 201744 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında “5187 sayılı Basın Kanununun 11/3. maddesinde yer alan, “Süreli yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında bulunması nedeniyle Türkiye’de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkum olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde, sorumlu müdür ve yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili sorumlu olur.”,
5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama” başlıklı 301. maddesinde yer alan. “ ( 1 ) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ( 2 ) Devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. ( 3 ) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. ( 4 ) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.”
Şeklindeki düzenlemeler ile dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde;
1- Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığının söz konusu soruşturmasına konu haberin, şüpheli A.S. tarafından yapılması sebebiyle eser sahibi belli olduğundan, haberin yayınlandığı gazetenin yazı işleri müdürü olan diğer şüpheli M.K’nın 5187 sayılı Kanun’un 11/3. maddesi uyarınca cezai sorumluluğunun bulunmadığı gözetilmeksizin itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesinde,
2- Şüphelilerin üzerlerine atılı Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama suçunun 5237 sayılı Kanun’un 301. maddesinde düzenlenmesi, bu suçtan soruşturma yapılmasının aynı maddenin 4. fıkrası gereğince Adalet Bakanının iznine bağlı olması ve söz konusu soruşturmada bu konuda alınmış bir iznin de bulunmaması karşısında, soruşturma şartı yerine getirilmeksizin şüpheliler hakkında dava açılması sonucunu doğurur şekilde itirazın kabulüne karar verilmesinde, isabet görülmemiştir” denilmektedir.
Gereği görüşüldü:
KARAR : 5271 sayılı C.Y.Y.’nın 172. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasında “Cumhuriyet savcısı, soruşturma evresi sonunda, kamu davasının açılması için yeterli şüphe oluşturacak delil elde edilememesi veya kovuşturma olanağının bulunmaması hallerinde, kovuşturmaya yer olmadığına karar verir. 5237 sayılı T.C.Y.’ nın 5759 sayılı Yasa ile değişik 301. maddesinde ( 1 ) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. ( 2 ) Devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. ( 3 ) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz. ( 4 ) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır. 5187 sayılı Basın Yasasının 11. maddesinde ( 1 ) Basılmış eserler yoluyla işlenen suç yayım anında oluşur. ( 2 ) Süreli yayınlar ve süresiz yayınlar yoluyla işlenen suçlardan eser sahibi sorumludur. ( 3 ) Süreli yayınlarda eser sahibinin belli olmaması veya yayım sırasında ceza ehliyetine sahip bulunmaması ya da yurt dışında bulunması nedeniyle Türkiye’de yargılanamaması veya verilecek cezanın eser sahibinin diğer bir suçtan dolayı kesin hükümle mahkum olduğu cezaya etki etmemesi hallerinde, sorumlu müdür ve yayın yönetmeni, genel yayın yönetmeni, editör, basın danışmanı gibi sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkili sorumlu olur. Ancak bu eserin sorumlu müdürün ve sorumlu müdürün bağlı olduğu yetkilinin karşı çıkmasına rağmen yayımlanması halinde, bundan doğan sorumluluk yayımlatana aittir.” hükümleri yer almaktadır.
5237 sayılı T.C.Y.’nın 5759 sayılı Yasa ile değişik 301/4 maddesi uyarınca devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama suçunu işleyen kişi hakkında Cumhuriyet savcısının re’sen soruşturma yapma yetkisi bulunmamaktadır. Belirtilen yasa hükmüne göre, soruşturmanın başlaması Adalet Bakanının izin vermesi koşuluna bağlıdır. Yetkili merci izin vermedikçe soruşturma aşamasına geçilemeyeceğinden şüpheli kişi veya kişiler hakkında Cumhuriyet Savcılığınca kovuşturmaya yer olmadığına karar verilmesi de olanaklı olmayacaktır. Kovuşturmaya yer olmadığı kararı ancak 5237 sayılı T.C.Y.’nın 5759 sayılı Yasa ile değişik 301/4 maddesi uyarınca Adalet Bakanı tarafından soruşturma izni verildikten sonra yapılacak soruşturma sonunda verilebilecektir. İncelenen dosyada Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama suçundan şüpheliler A.S. ve M.K. hakkında Adalet Bakanından izin almadan suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair kararın hukuken geçersiz olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda merciin incelenebilecek nitelikte hukuken geçerli bir kovuşturmaya yer olmadığına dair karar bulunmadığından “karar vermeye yer olmadığına” karar vermesi gerekirken itirazın kabulü yönündeki kararının hukuka uygun olmadığı görülmektedir.
Kanun yararına bozmaya konu edilen ikinci nedene gelince; 21.2.2010 tarihli gazetede yayınlanan yazı içeriğiyle ( basın yoluyla ) işlenen iftira suçundan dolayı cezai sorumluluğun, 5187 sayılı Basın Yasasının 11/2 maddesi uyarınca yazıyı yazan ( eser sahibi olan ) şüpheli A.S.’ye ait olduğu ve Y… Gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü şüpheli M.K.’nın anılan yasa hükmüne göre cezai sorumluluğunun bulunmadığı açıktır. Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığının iftira suçu nedeniyle şüpheli M.K. hakkında yukarıdaki gerekçeye dayanarak verdiği kovuşturmaya yer olmadığına dair karara karşı yapılan itirazın kabulüne ilişkin merci kararı hukuka aykırıdır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, istem yerinde bulunduğundan, iftira suçundan şüpheli M.K. ile devletin askeri veya emniyet teşkilatını alenen aşağılama suçundan şüpheliler A.S. ve M.K. hakkında İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesince 16.6.2010 tarih ve 2010/673 sayı ile itiraz üzerine verilen kararın, 5271 sayılı C.Y.Y.’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına BOZULMASINA, aynı yasa, maddesinin 4-a fıkrası gereğince sonraki işlemlerin itiraz merciince yerinde tamamlanmasına, 30.11.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/13718 Karar : 2016/15965 Tarih : 17.10.2016
-
TCK 301. Madde
-
Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama Suçu
İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, sanığın Kurtalan Kaymakamlık makamında yapılan yardımların yetersiz olması nedeniyle “lanetli devlet bana yardım etmiyor” şeklinde sözler söylediğinden bahisle Kurtalan Kaymakamının mağdur olarak kabul edilerek kamu görevlisine hakaret suçundan mahkumiyet hükmü kurulmuş ise de, sanığın eyleminin 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 301. maddesi kapsamında suçu oluşturup oluşturmayacağının tartışılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.
Hukuki değerlendirme;
Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.
5237 sayılı TCK’nın “hakaret” başlıklı 125. maddesinde; “ Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.” hükmü yer almaktadır.
Ceza Genel Kurulu’nun 14.10.2008 gün ve 170-220 sayılı kararında da belirtildiği üzere; hakaret fiilinin cezalandırılmasıyla korunan hukuki değer, kişilerin şeref, haysiyet ve namusu, toplum içindeki itibarı, diğer fertler nezdindeki saygınlığı olup, bu suçun oluşabilmesi için, davranışın kişiyi küçük düşürmeye matuf olarak gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Somut bir fiil ya da olgu isnat etmek veya sövmek şeklindeki seçimlik hareketlerden biri ile gerçekleştirilen eylem, bireyin onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte ise hakaret suçu oluşacaktır.
Bir hareketin tahkir edici olup olmadığı, zamana, yere ve duruma göre değişebilmektedir. Kişilere yönelik her türlü ağır eleştiri veya rahatsız edici sözlerin hakaret suçu bağlamında değerlendirilmemesi, sözlerin açıkça, onur, şeref ve saygınlığı rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnadını veya sövmek fiilini oluşturması gerekmektedir.
TCK’nın 301.maddesinde;“(1) Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ve Devletin yargı organlarını alenen aşağılayan kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Devletin askerî veya emniyet teşkilatını alenen aşağılayan kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır.
(3) Eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamaları suç oluşturmaz.
(4) Bu suçtan dolayı soruşturma yapılması, Adalet Bakanının iznine bağlıdır.” hükmü yer almaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2008/4-170 esas ve 2008/220 karar sayılı içtihadında; “ “ben böyle devletin, böyle emniyetin, böyle adaletin a…..a koyarım” sözlerine gelince; burada kastedilen ve kendisinden rahatsızlık duyulan, kurum olarak “devletin”, “emniyet teşkilatının” veya “adalet teşkilatının” bizatihi kendisi değil, mağdur polis memurları tarafından kamu görevlisi sıfatıyla ifa edilmeye çalışılan kamu görevidir, bu anlamda sinkaflı sözler de sonuç olarak “devlete, emniyet teşkilatına veya adalet teşkilatına” yönelik olarak değil, o sırada muhatap durumda olan mağdur polis memurlarına yönelik olarak söylenmiştir, başka bir açıdan bakıldığında da; ortalık yerde açıklanan şekilde icra edilen sövme fiili, mevcut pozisyon itibarıyla o sırada devlet otoritesini hakim kılmaya çalışan mağdur polis memurlarını vatandaş karşısında incitecek, küçük düşürecek ve mağdurların bu sözlerden alınmalarını gerektirecek niteliktedir. Başka bir deyişle, hakaret içeren sözler “devletin”, “adalet teşkilatının” veya “emniyet teşkilatının” bütününü kapsar bir ifade ile dile getirilmediği gibi, bu kasıtla söylendiğine ilişkin bir delil de bulunmadığından 5237 sayılı TCY.nın 301. maddesindeki suçun unsurları oluşmamıştır.” şeklinde karar verilmiştir.
İncelenen somut olayda; olay günü sanığın, mağdur kaymakam ‘ndan yardım talebinde bulunduğu, mağdur tarafından sanığa yazılı dilekçe ile başvurması gerektiğinin bildirildiği, bu esnada sanığın mağdura “lanetli devlet bana yardım etmiyor” şeklinde sözler söylediği anlaşılmıştır.
Bu suretle; hakaret içeren sözler “devletin”, “adalet teşkilatının” veya “emniyet teşkilatının” bütününü kapsar bir ifade ile dile getirilmediği gibi, bu kasıtla söylendiğine ilişkin bir delil de bulunmadığından 5237 sayılı TCY.nın 301. maddesindeki suçun unsurları oluşmamıştır.
Sonuç ve Karar;
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görülmediğinden, CMk’nın 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN REDDİNE, 17.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2011/27708 Karar : 2013/7798 Tarih : 10.04.2013
-
TCK 301. Madde
-
Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin Kurum ve Organlarını Aşağılama Suçu
Sanık E.. A..’un daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olduğu anlaşıldığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için aranan, 5271 sayılı CYY’nın 231/6.maddesinin (a) bendinde yazılı “kasıtlı bir suçtan mahkum olmama” koşulunun bulunmaması nedeniyle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede;
5237 sayılı TCK’nın 53/1.maddesine göre anılan madde ve fıkrada belirtilen hakları kullanmaktan yoksun bırakılmanın kasten işlenmiş bir suçtan dolayı verilen hapis cezasına mahkumiyetin kanuni sonucu olması karşısında, kararda gösterilmeyen sanıkların hangi haklardan ne kadar süreyle yoksun bırakıldıkları hususunun infaz aşamasında nazara alınması mümkün görülmüş, sanık E.. A..’un eyleminin sadece yargı organlarını ve emniyet teşkilatını aşağılama suçu olarak kabul edilmesinde isabetsizlik bulunmadığından, tebliğnamedeki bu hususa yönelik düşünceye itibar edilmemiş, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Ceza yasasında, hapis cezası ile adli para cezasının seçenekli yaptırım olarak öngörüldüğü durumlarda mahkemece, öncelikle hapis ya da adli para cezasının neden seçildiğine ilişkin yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeli, daha sonra ise alt ve üst sınırları arasında yasal ve yeterli gerekçe gösterilerek temel ceza belirlenmelidir.
Somut olayda sanık E.. A..’a yüklenen suç kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu olup, hakaret suçunun düzenlendiği 5237 sayılı TCK’nın 125/1.maddesinde hapis ve adli para cezası olarak öngörülen seçenekli yaptırım, aynı maddenin 3-a fıkrasında yer alan görevliye hakaret suçunu da kapsadığından, kamu görevlisine karşı hakaret suçundan, seçenekli yaptırımlardan neden hapis ya da adli para cezasına hükmedildiğinin yasal ve yeterli gerekçesi gösterilip, daha sonra hükmedilen hapis ya da adli para cezasının alt ve üst sınırı arasında temel cezanın belirlenmesinde yasal ve yeterli gerekçe gösterilmesi gerekirken, yalnızca hapis cezasının alt ve süt sınırları arasında temel cezanın belirlenmesine ilişkin gerekçe gösterilmesi,
2- Sanıklar E.. A.. ve Ş.. T..’ın daha önce mahkumiyetlerinin bulunmadığının anlaşılması karşısında, suçu işledikten sonraki yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermedikleri nazara alınıp, tekrar suç işleyip işlemeyecekleri konusunda oluşan kanaat değerlendirilerek, cezalarının ertelenip ertelenmeyeceğine karar verilmesi gerekirken, “suçun işleniş biçimi gözönüne alınarak” şeklindeki yasal ve yeterli olmayan gereçe ile sanıklar E.. A.. ve Ş.. T..’a hükmolunan cezaların ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi,
3- Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5759 sayılı Kanunun 1.maddesi ile değişik 5237 sayılı TCK’nın 301.maddesinin 4.fıkrası uyarınca sanıklar E.. A.. ve Ş.. T..’a atılı Yargı organlarını ve Emniyet teşkilatını aşağılama suçundan dolayı soruşturma yapılması Adalet Bakanının iznine bağlandığı ve bu husus maddi ceza hukuku müessesesi olup lehe olduğundan, sanıklar E.. A.. ve Ş.. T.. hakkında gerekli izin alınmasından sonra hukuki durumlarının tayin ve takdirinde zorunluluk bulunması,
4- Suçun işlendiği yerin aleni yerlerden olup olmadığı belirlenerek, sanık E.. A.. hakkında TCK’nın 125/4.maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının kararda tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,
5- Hükümden sonra 08.02.2008 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa’nın 562.maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nun 231.maddesi uyarınca, sanıklar E.. A.. ve Ş.. T..’a hükmolunan cezaların tür ve süresine göre hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağı hususunun değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
6- Sabıkasına esas Balıkesir 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nin17.11.2003 tarih, 295-1090 sayılı ilamı uyarınca mükerrir olduğu anlaşılan sanık E.. A.. hakkında TCK’nın 58.maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimi ile cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafii ve O yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 10/04/2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.