Resmen Teslim Olunan Mala Elkonulması ve Bozulması Suçu
TCK Madde 290
(1) Hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkoyan kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir.
(2) Muhafaza edilmek üzere başkasına resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan taşınır malın bu kişinin elinden rızası dışında alınması halinde hırsızlık, cebren alınması halinde yağma, hileyle alınması halinde dolandırıcılık, tahrip edilmesi halinde mala zarar verme suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Kişinin bu malın sahibi olması halinde, verilecek cezanın yarısından dörtte üçüne kadarı indirilir.
TCK Madde 290 Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrasında, hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkonulması suç olarak tanımlanmıştır.
İkinci fıkrada ise, muhafaza edilmek üzere başkasına resmen teslim edilen taşınır malların alınması veya tahrip edilmesi veya ortadan kaldırılması hâlinde, nasıl cezaya hükmedileceği belirtilmiştir. Keza, bu fıkrada, kişinin bu malın sahibi olması hâlinde verilecek cezada yapılacak olan indirim oranı belirlenmiştir.
TCK 290 (Resmen Teslim Olunan Mala Elkonulması ve Bozulması Suçu) Emsal Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/46
- TCK 290
- Resmen Teslim Olunan Mala Elkonulması ve Bozulması Suçu
TCK’nın “Resmen teslim olunan mala elkonulması ve bozulması” başlığını taşıyan 290. maddesinin birinci fıkrası; “Hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkoyan kimseye üç aydan bir yıla kadar hapis cezası verilir” şeklinde düzenlenmiş olup bu düzenlemeyle, hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkonulması suç olarak tanımlanmıştır. İcra dairesince alacaklıya ve alıcıya teslim edilen taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar girme eylemi, İİK’nın 342. maddesiyle müstakil bir suç olarak düzenlenmiş olup anılan maddeyle TCK’nın 290. maddesine yapılan atfın, ilgili suçun unsurlarına yapılmadığı ve yalnızca cezayla sınırlı olduğu anlaşılmaktadır.
Nitekim öğretide de, İİK’nın 342. maddesiyle, icra dairesi tarafından alacaklıya teslim edilen taşınmaza veya gemiye haklı bir sebep olmaksızın tekrar giren failin bu eyleminin suç olarak kabul edildiği ve anılan maddenin yollamasıyla TCK’nın 290. maddesinde yaptırıma bağlandığı belirtilmiştir (Mehmet Kürtül, İcra ve İflas Suçları, Gökçe Matbaacılık, Ankara, 2012, s. 380).
Görüldüğü üzere, TCK’nın 290. maddesinin birinci fıkrasının; malın gerek hükmen teslimi hâlinde doğrudan, gerekse icra dairesi marifetiyle teslimi durumunda İİK’nın 342. maddesiyle yollamasıyla uygulandığı her iki hâlde de; anılan suç ancak teslim edilen taşınmaza veya gemiye tekrar girilmesi veya elkonulması hâllerinde oluşmaktadır.
Diğer taraftan geçit hakkı; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun “Zorunlu geçit” başlıklı 747. maddesinde “Taşınmazından genel yola çıkmak için yeterli geçidi bulunmayan malik, tam bir bedel karşılığında bir geçit hakkı tanınmasını komşularından isteyebilir” şeklinde düzenlenmiş olup anılan hakkın taşınmaz mülkiyetini sınırlayan bir irtifak hakkı niteliğinde olduğu kabul edilmektedir. TCK’nın 290. maddesinde tanımlanan suçun oluşabilmesi için, failin taşınmaza girme veya el koyma eyleminin tekrar niteliği taşıması, başka bir anlatımla, söz konusu fiilin asgari olarak iki kez gerçekleştirmesi gerekmektedir. Dolayısıyla, üzerinde geçit hakkı tanınmış olmakla birlikte, bu hakkın henüz ihlâl edilmemesi nedeniyle el atmanın önlenmesine dair bir ilamın bulunmadığı aşamada, geçit hakkının tanındığı taşınmaza ilk kez ve haklı bir sebep olmaksızın girilmesi veya el konulması hâlinde; TCK’nın 290. maddesinin birinci fıkrasında tanımlanan suç bu maddenin gerek doğrudan, gerekse de ceza yönünden İİK’nın 342. maddesindeki yollamayla uygulandığı her iki durumda da oluşmayacaktır. Bu durumda, geçit hakkı tesisine ilişkin ilamın, aynı zamanda icra dairesi marifetiyle infaz edilmiş olup olmadığının da suçun oluşumuna bir etkisi bulunmamaktadır.
Gelinen noktada, geçit hakkının tanındığı taşınmaza ilk kez ve haklı bir sebep olmaksızın girilmesi veya el konulması eyleminin hangi suçu oluşturduğu üzerinde durulmalıdır. İİK’nın «Bir işin yapılmasına veya yapılmamasına dair olan ilamlar” başlıklı 30. maddesi; “Bir işin yapılmasına mütedair ilam icra dairesine verilince icra memuru 24 üncü maddede yazılı şekilde bir icra emri tebliği suretiyle borçluya ilamda gösterilen müddet içinde ve eğer müddet tayin edilmemişse işin mahiyetine göre başlama ve bitirme zamanlarını tayin ederek işi yapmağı emreder.
Borçlu muayyen müddetlerde işe başlamaz veya bitirmez ve iş diğer bir kimse tarafından yapılabilecek şeylerden olur ve alacaklı da isterse yapılması için lazımgelen masraf icra memuru tarafından ehlivukufa takdir ettirilir. Bu masrafın ilerde hükme hacet kalmaksızın borçludan tahsil olunup kendisine verilmek üzere ifasına alacaklı muvafakat ederse alınıp hükmolunan iş yaptırılır. Muvafakat etmezse ayrıca hükme hacet kalmadan borçlunun kafi miktarda malı haciz ile paraya çevrilerek o iş yaptırılır.
İlam, bir işin yapılmamasına mütedair olduğu takdirde icra dairesi tarafından ilamın hükmü borçluya aynı müddetli bir emirle tebliğ olunur. Bu emirde ilam hükmüne muhalefetin 343 üncü maddedeki cezayı müstelzim olduğu yazılır.
(Ek son fıkra: 17/7/2003-4949/9 md.) Bir işin yapılmasına veya yapılmamasına dair olan ilâm hükmü yerine getirildikten sonra borçlu, ilâm hükmünü ortadan kaldıracak bir eylemde bulunursa, mahkemeden ayrıca hüküm almaya gerek kalmadan, önceki ilâm hükmü tekrar zorla yerine getirilir” Şeklinde düzenlenmiştir.
Aynı Kanun’un “İrtifak haklarıyla gemi üzerindeki intifa haklarına mütedair ilamlar” başlıklı 31. maddesi karar tarihi itibarıyla;
“Bir irtifak hakkının kaldırılmasına yahut böyle bir hakkın tahmiline mütedair ilam icra dairesine verilince icra müdürü 24 üncü maddede yazılı şekilde yedi günlük bir icra emri gönderir. Borçlu muhalefet ederse ilamın hükmü zorla icra olunur” şeklinde iken, 01.07.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6103 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 41. maddesiyle anılan maddenin başlığı “İrtifak haklarına mütedair ilamlar” şeklinde değiştirilmiştir. Bu düzenleme uyarınca borçlunun bir irtifak hakkının kurulmasına veya kaldırılmasına ilişkin ilam hükümlerine uymaması anılan Kanun’un 343. maddesinde tanımlanan icra suçunu oluşturmaktadır (Baki Kuru, İcra İflas Hukuku El Kitabı, İstanbul 2006, s.833).
Hukuk mahkemesinin, borçluya ait bir eşya üzerindeki kullanma veya yararlanma yetkilerinin bir kısmının veya tamamının alacaklıya tanınmasına ya da alacaklı lehine tanınan bu yetkilerin kaldırılmasına ilişkin verdiği kararlar, bir irtifak hakkının kurulmasına veya kaldırılmasına ilişkin ilamları oluşturmaktadır. Başka bir anlatımla, mülkiyetin tüketme ve tasarrufta bulunma dışındaki yetkilerinin kısmen veya tamamen alacaklı lehine kurulmasına veya kaldırılmasına karar verilmektedir. Bir eşya üzerinde tam yararlanma hakkı veren intifa hakkı, bir arazinin altında veya üstünde yapı yapma hakkı veren üst hakkı, başkasının taşınmazından kendi taşınmazına su akıtma hakkı veren kaynak hakkı, bir taşınmazdan geçme yetkisi veren geçit hakkı gibi hakları irtifak hakkına örnek olarak saymak mümkündür (Mustafa Dural-Suat Sarı, Türk Özel Hukuku, Temel Kavramlar ve Medeni Kanun Başlangıç Hükümleri, C. I, İstanbul, 2010, s. 127-129).
Aynı Kanun’un On Altıncı Babında yer verilen “30 ve 31 inci maddeler hükmüne muhalefet edenlerin cezası” başlıklı 343. maddesinde; “Yalnız kendisi tarafından yapılacak olan bir işin yapılması veya bir işin yapılmaması yahut bir irtifak hakkının tesisi veya kaldırılması hakkındaki ilâm hükümlerine makbul mazerete müstenit olmayarak muhalefet eden borçluların, lehine hüküm verilmiş kimsenin şikâyeti üzerine, üç aya kadar tazyik hapsine karar verilir. Hapsin tatbikine başlandıktan sonra ilâmın gereği yerine getirilirse, borçlu tahliye edilir” şeklinde, ilam hükümlerine uymama suçu düzenlenmiştir.
Bu düzenlemeler gereğince, borçlunun yalnız kendisi tarafından yapılabilecek bir işin yapılmasına veya bir işin yapılmamasına ilişkin ilam hükümlerine uymaması, anılan Kanun’un 343. maddesinde tanımlanan icra suçunu oluşturmaktadır. Bu bağlamda hukuk mahkemesince görülen dava sonunda bir şeyi yapmamaya (kaçınmaya) ya da bir şeye tahammül etmeye (örneğin su alınmasına tahammül edilmesi veya geçit hakkı tanınması) ilişkin, bir işin yapılmamasına dair olan ilama makul bir mazerete dayanmadan uymayan borçlu, alacaklının şikâyeti üzerine İİK’nın 343. maddesi gereğince cezalandırılmaktadır (Baki Kuru-Ramazan Arslan-Ejder Yılmaz, İcra ve İflas Hukuku, 2007, s. 414).
Öte yandan İİK’nın 343. maddesindeki suçun, bir irtifak hakkının kurulmasına veya kaldırılmasına yönelik ilamın icra müdürlüğünce borçluya gönderilen icra emrindeki mükellefiyete, borçlunun ancak bu icra emrindeki yerine getirme süresi zarfında aykırı davranması hâlinde oluşacağı ileri sürülebilir ise de; aynı Kanun’un 30. maddesinin son fıkrasında, bir işin yapılmasına veya yapılmamasına dair ilam hükmünün yerine getirilmesinden sonra borçlunun, ilam hükmünü ortadan kaldıracak bir eylemde bulunması hâlinde önceki ilam hükmünün tekrar zorla yerine getirileceğinin açıkça düzenlenmiş olması, suçun kanuni tanımının yapıldığı 343. maddede “icra emrine muhalefet eyleminin” değil, aksine “ilam hükümlerine muhalefet eyleminin” suçun konusunu oluşturduğunun açıkça belirtilmiş olması, icra emrindeki yerine getirme süresince ilam hükümlerine muhalefet edip ancak o aşamaya kadar hakkında herhangi bir işlem yapılmayan failin, icra dairesinin ilamı mahallinde infazından sonra ilam hükümlerine muhalefet etmesi durumunda bu eylemin yaptırımsız kalmasının kanun koyucunun amacıyla bağdaşmayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde; gerek icra emrinin tebliğ edilmesinden, gerekse icra dairesince ilamın mahallinde infazından sonra, ilam hükmüne muhalefet eyleminin anılan Kanun’un 343.maddesindeki suçu oluşturduğu kabul edilmelidir.
Diğer taraftan, TCK’nın “Bağlılık kuralı” başlıklı 40. maddesi;
“(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
(2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
(3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir” biçiminde düzenlenmiştir.
Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden TCK’nın 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca azmettiren veya yardım eden sorumlu olmaktadır. Bu bağlamda, İİK’nın 343. maddesindeki suçun özgü bir suç olduğundan hareketle, bir irtifak hakkının kurulması veya kaldırılmasına yönelik ilamın veya icra emrinin tarafı olmayan, başka bir deyişle, borçlu dışında herhangi bir kimsenin bu suçtan sorumlu olmayacağını ileri sürmek de imkân dahilinde değildir. Yukarıda belirtildiği üzere, İİK’nın 30 ve 31. maddelerinde belirtilen yükümlülüklere uymama hâlinde aynı Kanun’un 343. maddesinde düzenlenen suç oluşmaktadır. Bu bağlamda, borçlunun herhangi bir mazereti olmamasına rağmen geçit irtifakı kurulması ilamına rağmen alacaklının geçit irtifakından faydalanmasına engel olması durumlarında anılan Kanun’un 343. maddesinde düzenlenen “ilam hükümlerine uymama” suçu oluşmaktadır (Şükrü Türkeş, İcra-İflas Suç ve Cezaları, İstanbul, 1977, s. 44, Yaşar Şahin Anıl, İcra ve İflas Suçları, İstanbul, 1990, s. 89). Bu bakımdan, hakkında önceden verilmiş el atmanın önlenmesi niteliğinde bir karar bulunmayan taşınmaz üzerinde kendisine geçit hakkı tanınan alacaklıya, söz konusu taşınmazın gerek hükmen gerek icra dairesi marifetiyle teslim edildiği hâllerde, bu taşınmaz aleyhine geçit hakkı tesis edildiğini icra emrinin tebliği, icra dairesince mahallinde infaz sırasında veya başka bir şekilde öğrenen borçlunun ya da bağlılık kuralı uyarınca suça katılan şeriklerin, haklı bir neden olmaksızın, alacaklıya tanınan geçit hakkını engelleyici davranışlarda ilk kez bulunmaları eylemi; alacaklıya tanınan geçit hakkına tahammül edilmediğinden İİK’nın 30. maddesine; irtifak haklarından olan geçit hakkının kurulmasına ilişkin ilam hükümlerine de uygun davranılmadığından İİK’nın 31. maddesine de aykırılık oluşturduğundan, aynı Kanun’un 343. maddesinde düzenlenen icra suçu kapsamında kalmaktadır.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün, İİK’nın 343. maddesinde düzenlenen suç ile ilgili yargılama yapma görevinin aynı Kanun’un 346. maddesinin bir ve üçüncü fıkralarına göre icra mahkemesine ait olduğunun gözetilmemesi isabetsizliğinden ve 6545 sayılı Kanun’la 5235 sayılı Kanun’da yapılan değişiklikler ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 6. madde uyarınca sulh ceza mahkemelerinin kaldırılarak yerine sulh ceza hâkimliklerinin kurulması, kaldırılan sulh ceza mahkemelerinin bakması gereken işlerin asliye ceza mahkemelerine devredilmesi de dikkate alındığında, dosyanın görevli mahkemeye tevdi edilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/10866 Karar: 2018/8 Tarih: 08.01.2018
-
TCK 290. Madde
-
Resmen Teslim Olunan Mala Elkonulması ve Bozulması Suçu
Hükmedilen cezanın türü ve süresi itibariyle sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin 5271 sayılı CMK’nın 299. maddesi uyarınca REDDİNE,
1)Her ne kadar suça konu silah ele geçirilemedi ise de; ele geçirilen mermiler hakkında sanığa ek savunma verilmesi suretiyle hakkında 6136 sayılı yasanın 13/4. maddesinden hüküm kurulması gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
2)5237 sayılı TCK’nın 61/1. maddesinde belirlenen hususlar göz önüne alarak, suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırları arasında mahkemenin temel cezayı belirleme yetkisi bulunmakla birlikte, hırsızlık suçuna ilişkin temel ceza belirlenirken gösterilen gerekçede belirtilen “suçun işleniş şekli, failin kastı, amaç ve saiki” denilerek soyut gerekçe ile cezanın en üst sınırından uygulama yapıldığı, oysa ki suçun işleniş şekli herhangi bir özellik arzetmediği gibi suça konu malın değerinin de temel ceza ile orantısız olduğunun anlaşılması karşısında; temel cezanın üst sınırın daha altında belirlenmesi gerekirken yetersiz gerekçe ile en üst sınırdan ceza tayini,
3)TCK’nın 290/2 maddesi uyarınca muhafaza edilmek üzere Polis Memuru…‘ya resmen teslim edilmiş sanığın kendisinin olduğunu iddia ettiği tabancanın polis memurunun bilgisi ve rızası dışında bir anlık dalgınlığından faydalanılarak sanık tarafından çalınması olayında; suçun işleniş şekli itibariyle 290/2 maddesi’nin uygulanmama ihtimalinin tartışılmaması,
4)Sarıgöl Adli Emanetinin 2016/34 sırasında kayıtlı bir adet şarjör ve 9 adet 9 mm mermi hakkında 18/03/2016 tarihli emanet makbuzu düzenlenmiş olması ve bu eşyaların fiilen var olmasına rağmen adli emanetteki eşyalar mevcut olmadığından bahisle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi, kararın netice ve kanaat bölümünde de “Adli Emanetteki eşyalar yönünden de ise sehven karar verilmesi yer olmadığına karar verilmekle” yazılarak gerçekte var olan eşyalar hakkında dosyanın işlemsiz bırakılması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısının ve sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 08.01.2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/3059 Karar: 2015/4740 Tarih: 01.10.2015
-
TCK 290. Madde
-
Resmen Teslim Olunan Mala Elkonulması ve Bozulması Suçu
I- Sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan kurulan hükmün vekalet ücreti ile ilgili temyiz istemiyle ilgili yapılan sınırlı incelemesinde;
Sanık hakkında aynı dava kapsamında mahkumiyet hükümleri de kurulmuş olduğundan tebliğnamede bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre sanık Adem müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddiyle hükmün ONANMASINA,
II- Sanık hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Mala zarar verme suçundan almış olduğu kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, TCK’nın 53/4. maddesi uyarınca anılan maddenin 1. fıkrasındaki hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Adem müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle (BOZULMASINA), bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısım çıkarılmak suretiyle, diğer yönleriyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün (DÜZELTİLEREK ONANMASINA),
III- Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Sanığın aracının Trafik Vakfı görevlilerince parkedilme yasağı olduğu iddia edilen bir yere parkedildiği gerekçesiyle katılanın sahibi olduğu yediemin parkına çekildiği, olayı öğrenen sanığın söz konusu yediemin parkına gelerek aracını kendisine ait anahtar ile çalıştırdığı sırada bunu gören müşteki Ahmet’in sanığın kaçtığını düşünerek otoparkın kapısını kapattığı, sanığın ise durmayarak kapalı olan otopark kapısına çarpıp zarar vererek kapıyı açtığı ve kendisine ait araçla olay yerinden ayrıldığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın “resmen teslim olunan mala elkonulması ve bozulması” başlıklı 290. maddesinin “Muhafaza edilmek üzere başkasına resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan taşınır malın bu kişinin elinden rızası dışında alınması halinde hırsızlık suçuna ilişkin hükümler uygulanır.” şeklinde düzenlendiği, somut olayda yetkili trafik görevlilerince park yasağı bulunan yere park edilen sanığın aracının otoparka çekilmesi fiilinin trafiğin daha düzenli akışını sağlamak amacıyla geçici tedbir mahiyetinde olup, yasanın düzenlediği anlamda bir elkoyma işlemi sayılamayacağından, unsurları itibariyle oluşmayan suçtan sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık Adem müdafiisinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı (BOZULMASINA), 01.10.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/16225 Karar: 2015/15078 Tarih: 09.09.2015
-
TCK 290. Madde
-
Resmen Teslim Olunan Mala Elkonulması ve Bozulması Suçu
Dosya kapsamına göre, sanığın sahibi olduğu … Limited Şirketi’ne ait … … plaka sayılı aracın Ankara 1. İcra Müdürlüğünün 2007/11924 sayılı dosyası kapsamında anılan şirkete ait borçlar nedeniyle haczedilerek A… Yediemin Otoparkına teslimini müteakip, sanığın sahibi olduğu şirkete ait aracın çalınması için diğer sanık M. A. azmettirdiğinin mahkeme gerekçesinde kabul edilmiş olması ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 290/2. maddesinde düzenlenen “Muhafaza edilmek üzere başkasına resmen teslim olunan rehinli veya hacizli veya herhangi bir nedenle elkonulmuş olan taşınır malın bu kişinin elinden rızası dışında alınması hâlinde hırsızlık, cebren alınması hâlinde yağma, hileyle alınması hâlinde dolandırıcılık, tahrip edilmesi hâlinde mala zarar verme suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Kişinin bu malın sahibi olması hâlinde, verilecek cezanın yarısından dörtte üçüne kadarı indirilir.” şeklindeki düzenleme birlikte değerlendirildiğinde sanık hakkında hükmolunan cezadan indirim yapılması gerekirken yazılı şekilde fazla ceza tayininde isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR : Sanığın, haczedilen aracının yediemin otoparkından çalınmasına azmettirme eyleminin, 290/2. maddesi uyarınca hırsızlık suçunu oluşturmakla birlikte hükmolunan cezada aynı fıkranın son cümlesi uyarınca indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, ( ANKARA ) 4. Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen, 26.11.2008 gün ve 2008/940, 2008/1417 sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca BOZULMASINA, aynı maddenin 4.fıkra ( d ) bendinin verdiği yetkiyle;
SONUÇ : Sanık S. Y. hakkında hırsızlık suçundan, 5237 sayılı TCK’nun 142/2-d. maddesi uyarınca hükmolunan 3 yıl hapis cezasında, aynı Yasa’nın 290/2-son cümlesi uyarınca takdiren ¾ oranında indirim yapılarak 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, infazın bu miktar üzerinden yapılmasına, hükmün diğer bölümlerinin aynen korunmasına, 09.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/26325 Karar : 2017/5982 Tarih : 18.05.2017
-
TCK 290. Madde
-
Resmen Teslim Olunan Mala Elkonulması ve Bozulması Suçu
I-)Suça sürüklenen çocuk hakkında iş yeri dokunulmazlığını ihlal suçundan kurulan hükmün incelenmesinde,
Dosya kapsamı itibarıyla diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Mahkemece 5271 sayılı Yasa’nın 150/2. maddesi uyarınca, 18 yaşından küçük suça sürüklenen çocuğun savunmasını yapmak üzere zorunlu müdafinin görevlendirilmesi nedeniyle, müdafiye ödenen avukatlık ücretinin dosyadaki bilgilerden yeterli mali geliri bulunmadığı anlaşılan suça sürüklenen çocuğa yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye aykırılık meydana getirilmesi;
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hükümden “Suça sürüklenen çocuk …‘ın yargılanması için yapılan yargılama giderlerinden 3 davetiye gideri olarak 24,00 TL ile OCAS sisteminden suça sürüklenen çocuğa atanan müdafii ücreti olarak 320,00 TL olmak üzere toplam 344,00 TL’ nin suça sürüklenen çocuk …’ dan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,” şeklindeki bölüm çıkarılarak, yerine “Suça sürüklenen çocuk …’ ın yargılanması için yapılan yargılama giderlerinden 3 davetiye gideri olarak 24,00 TL’ nin suça sürüklenen çocuk …’ dan alınarak HAZİNEYE GELİR KAYDINA,” cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II-)Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün incelenmesine gelince,
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-1-5237 sayılı TCK’nın “malın değerinin az olması” madde başlığı altındaki 145. maddesinde, “Hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek cezada indirim yapılabileceği gibi, suçun işleniş şekli ve özellikleri de göz önünde bulundurularak, ceza vermekten de vazgeçilebilir.” denilmektedir.
Maddenin metnindeki tatbik mecburiyeti içermeyen “yapılabileceği gibi” ve ”vazgeçilebilir” sözcükleri hâkime tanınan takdir hakkını ortaya koymaktadır. Maddenin gerekçesinde de “Madde metninde, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle cezadan indirim yapılması veya ceza vermekten sarfınazar edilmesi konusunda hâkime takdir yetkisi tanınmıştır.” denilmektedir.
Dolayısıyla maddenin içeriğinden kolayca anlaşıldığı gibi, suç konusu eşyanın değerinin çok fazla olmaması, yahut değeri gözetilmeksizin çoğunu alma imkanı varken azını almış olması, o durumun sanığın lehine TCK’nın 145. maddesinin mutlaka uygulanmasını gerektirmez.
Öncelikle hatırlamakta yarar var ki 5237 sayılı TCK’nın 145. maddesi 765 sayılı TCK’nın 522. maddesine karşılık olarak kabul edilmemiştir. Yine yürürlükteki TCK’nın 145. maddesinin hırsızlık suçunda daha az ceza gerektiren veya ceza verilmemesine yol açan nitelikte bir hâl olduğu dikkate alınmalıdır. Dolayısıyla suçun konusu, bu madde kapsamında ele alınırken suçla ilgili maddi ve manevi unsurlar belirleyici konuma sahiptir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 13.11.2007 tarih 210 E-234 K; 15.12.2009 tarih 242 E-291 K; 30.03.2010 tarih 17E-65 K sayılı kararları ile yürürlükte bulunan mevzuat hükümleri uyarınca “malın değerin azlığı hükmü” ihlâl edilen hukukî değerden failin kastından, amacından, fiilinden ve fiil karşılığında umduğu neticeden, mağdurun zararından ve suçun işleniş şekli ile özelliklerinden bağımsız olarak, peşinen ve mutlak şekilde kazanılmış bir hak değildir.
Açıkça görülüyor ki “suçun işleniş şekli ve özellikleri” hem ceza vermekten vazgeçilmesinde hem de cezada indirim yapılmasında gözetilmesi zorunlu bir husustur.
Dosya kapsamından, değerinin az olmadığı anlaşılan motosikleti çalan suça sürüklenen çocuk hakkında koşulları oluşmadığı halde, TCK’nın 145. maddesine sevk amacının dışında yorumlar getirilmek suretiyle ceza indirimine gidilerek, eksik cezaya hükmolunması,
2-TCK 290/2-son cümlede kişinin malın sahibi olması halinde verilecek cezanın yarısından dörtte üçüne kadarının indirileceği öngörülmesine rağmen, dosya içeriğinden motosikleti satın almış olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında tayin olunan cezadan TCK’nın 290/2. maddesi uyarınca indirim yapılmaması,
3-Mahkemece 5271 sayılı Yasa’nın 150/2. maddesi uyarınca, 18 yaşından küçük suça sürüklenen çocuğun savunmasını yapmak üzere zorunlu müdafinin görevlendirilmesi nedeniyle, müdafiye ödenen avukatlık ücretinin dosyadaki bilgilerden yeterli mali geliri bulunmadığı anlaşılan suça sürüklenen çocuğa yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi suretiyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye aykırılık meydana getirilmesi;
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, ceza süresi bakımından 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesinin gözetilmesine, 18.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/189 Karar : 2015/61 Tarih : 10.03.2015
-
TCK 290. Madde
-
Resmen Teslim Olunan Mala Elkonulması ve Bozulması Suçu
1- Apartman yönetimi tarafından 15.03.2011 tarihinde tanzim edilen tespit tutanağında ve İcra Müdürlüğü’nce yapılan infaz işleminde sanık …’in işgalinde olan yerin ara kapısı kilitli olarak teslim edildiğinin belirtilmesi ve diğer sanık … soruşturma aşamasındaki ifadesinde kilitleri kendisinin taktığını beyan etmesi karşısında; sanık n, diğer sanık a birlikte hareket ettiğine ve infaz işleminden sonra taşınmaza ne şekilde müdahalede bulunduğuna ilişkin deliller ortaya konulmadan, sanığın, diğer sanık …a birlikte hareket ettiğinden bahisle yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması;
2- Kabule göre de;
a) Mahkemece, sanığın eyleminin bir bütün halinde TCK’nın 290/1. maddesi kapsamında resmen teslim olunan mala elkonulması suçunu oluşturacağının kabul edilmesi karşısında, ayrıca hakkı olmayan yere tecavüz suçundan da yazılı şekilde “ ceza hükmü kurulmasına yer olmadığına” karar verilmesi,
b) Adli sicil kaydına göre kasıtlı suçtan mahkumiyeti bulunmayan sanık hakkında, CMK’nın 231/6. maddesindeki subjektif koşullar karar yerinde tartışılıp değerlendirmeye tabi tutulmaksızın, hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda bir karar verilmemesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/19540 Karar : 2014/10081 Tarih : 21.05.2014
-
TCK 290. Madde
-
Resmen Teslim Olunan Mala Elkonulması ve Bozulması Suçu
1-Mala zarar verme suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;
5271 sayılı CMK’nın 231.maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin karara karşı aynı Kanunun 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığından 5271 sayılı CMK’nın 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunda merciin belirlenmesinde yanılma, başvuran sanık müdafiinin haklarını ortadan kaldırmayacağından temyiz dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak kabulü ile görevli ve yetkili ilk derece mahkemesince itiraz konusunda inceleme yapılması için, dosyanın incelenmeksizin iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE,
2-Hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkoyma suçundan kurulan hükme yönelik incelemede;
Sanık ve katılanın ortak mirasçılarından kalan suça konu Şatırhüyük beldesi 279 numaralı parsel ve üzerinde bulunan kerpiç ev ve diğer taşınmazların satış sureti ile ortaklığının giderilmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmeksizin kesinleşmesi üzerine, söz konusu taşınmazın 26/06/2006 tarihinde yapılan ikinci satışta katılan …‘e satıldığı, yapılan satışın 04/07/2006 tarihinde kesinleştiği, 18/09/2006 tarihinde tahliye edilerek katılana teslim edildiği, sanığa tahliye edilmiş taşınmaza herhangi bir şekilde müdahale etmesi halinde bunun suç teşkil edileceği hususunun ihtar olunduğu, sanığın, anladığını belirterek imzaladığı halde, sonradan evin penceresini kırarak içeri girdiği ve ailesiyle birlikte kullanmaya devam ettiği anlaşıldığından, sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 290. maddesinde öngörülen hükmen hak sahiplerine teslim edilen taşınmaz mallara tekrar elkoyma suçunu oluşturduğu yönündeki kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/4. maddesi hükmüne aykırı olarak aynı maddenin 1.fıkrasının uygulanması
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi uyarınca uygulanması gereken CMUK’nın 321.maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılmak suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 21.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.