Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu Suçu
TCK Madde 263
–(Mülga – 17/4/2013-6460/13 md.)
TCK Madde 263 Gerekçesi
Madde metninde kanuna aykırı eğitim suçu tanımlanmıştır.
TCK 263 (Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu Suçu) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2010/27809 Karar: 2012/19206 Tarih: 02.10.2012
-
TCK 263. Madde
-
Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu Suçu
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Sanığın üzerine atılı “kanuna aykırı eğitim kurumu açma ve işletme” suçunun maddi unsurunun oluşabilmesi için, suça konu eğitim faaliyetinin “kurumsal nitelikte” bulunması gerekir.
Bir faaliyetin kurumsal olarak yapıldığının kabul edilmesi için birtakım özellikler bulunmalıdır. Buna göre eğitim çalışmasının bina, araç, gereç, personel gibi değişik birim ve fonksiyonlarıyla bir kurumun niteliklerine tam anlamıyla sahip olması, süreklilik arzetmesi ve herkese açık bir şekilde yapılması zorunludur. Bu özelliklere sahip olmayan eğitim faaliyetleri de “kurumsal” olarak kabul edilemeyeceği için TCK’nın 263. maddesinde düzenlenen suçu oluşturmayacaktır.
Somut olayda; sanığın, evinin yan tarafında bulunan binada çay ocağı olarak kullanılan birinci katın üstünde bulunan suça konu yerin, kurumsal nitelikte çalıştırılıp çalıştırılmadığı araştırılıp tartışılmadan, yetersiz ve yerinde olmayan gerekçeyle hükümlülük kararı verilmesi,
2- Kabule göre de;
a- 5237 sayılı TCK’nın 263. maddesinde hapis cezası yanında seçenekli olarak adli para cezası da öngörülmesi karşısında, hapis cezasının tercih edilmesine ilişkin gerekçe gösterilmeden hüküm kurulması,
b- Sabıkasız olan sanık hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 231/6. maddesinde öngörülen ölçütlerin irdelenmesi, objektif dosya içeriği ile uyumlu, fiile ve faile uygun, adil ve makul bir gerekçe gösterilmesi yerine olumsuz kanaatin dayanaklarının neler olduğu gerekçelendirilmeden, yasal ve yeterli olmayan gerekçelerle anılan hükümlerin uygulanmamasına karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve Garbi müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 02.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2011/4628 Karar: 2012/18915 Tarih: 01.10.2012
-
TCK 263. Madde
-
Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu Suçu
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Kanuna aykırı eğitim kurumu suçunu düzenleyen 5237 sayılı TCK’nın 263. maddesine göre suçun oluşabilmesi için eğitim kurumunun açılış veya işletiliş koşulları bakımından kanuna aykırı olması yanında failin eğitim kurumu “açan” veya “işleten” kişi olması da gerekir. Buralarda öğretmen, eğitimci, işçi gibi bir sıfatla çalışanlar, aynı zamanda kanuna aykırı eğitim kurumunu “açan” ya da “işleten” değilse, suçta kanunilik ilkesi gereğince suçun faili olmayacaktır.
Yargılamaya konu somut olayda; 5 ila 12 yaş arasında çocukların bulunduğu yerin, yasal düzenlemelere göre açılıp açılmadığı, ne tür bir eğitim faaliyetinde bulunduğu il milli eğitim müdürlüğünden sorulup, açılan dava il milli eğitim müdürlüğüne duyurularak hazırlanacak müfettiş raporu dosyaya getirtilip, sanıkların eğitim kurumu açan ya da işleten kişilerden olup olmadıkları araştırılıp, sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden eksik kovuşturma ile hükümlülük kararları verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanıklar Emine, Şehri, Funda ve Hüseyin müdafiinin temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 01.10.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2008/13856 Karar: 2009/6967 Tarih: 08.04.2009
-
TCK 263. Madde
-
Kanuna Aykırı Eğitim Kurumu Suçu
Tebliğnamede; “Sanıkların, kanuna uygun olarak kurulmuş ve işletilen Özel Doruk Dershanelerinde yönetici olarak görev yaptıkları, adı geçen dershanenin şubelerinde, öğretmenlik yapma şartlarını taşımayan lise mezunu Unsal Duyan ile Mersin ili Tarsus ilçesi Atatürk Biyoloji Öğretmeni Süleyman Çivi’yi izinsiz ve onaysız öğretmen olarak çalıştırmak şeklinde tespit edilen eylemlerinde, dershanelerde çalıştırılacak öğretmenlerin niteliklerinin Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği hükümlerine göre belirlenmesi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 263. Maddesinde suçun unsuru olarak kanuna aykırılığın aranması karşısında sanıkların üzerlerine atılı suçtan beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilerek, yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir” denilmektedir.
Gereği görüşüldü:
KARAR : İncelenen dosyada, Özel D. Dershanesi şube müdürleri olan sanık Ali Aşuroğlu’nun; Tarsus Atatürk Lisesi Biyoloji öğretmeni olan Süleyman Çivi’yi izinsiz, onaysız öğretmen olarak çalıştırması, aynı dershanenin diğer şubelerinin müdürleri olan öbür sanıkların da lise mezunu olan Ünsal Duyar’ı, şartlarını taşımadığı halde öğretmen olarak çalıştırdıkları kabul edilerek kanuna aykırı eğitim kurumu işletme suçundan cezalandırıldıkları anlaşılmaktadır.
Kanuna aykırı eğitim kurumu açma ve işletme suçu, 5237 sayılı TCY’nın 263. maddesinde düzenlenmiştir. Söz konusu düzenlemenin yasal öğelerinin anlaşılabilmesi için, değişiklik yapılan metinlerinin de incelenmesi gerekmektedir.
1997 Öntasarısının 417/1. maddesinde bu suça ilişkin düzenleme şu şekildedir :
“Kanun ve nizamlara aykırı olarak okul veya dershane, okul öncesi eğitim kurumu, kurs, öğrenci yetiştirme ve çalıştırma veya eğitim merkezi ve benzeri kurumları açanlara ve buralarda öğretmenlik yapanlar ile bunları çalıştıranlara bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”
2000 Öntasarısının 417/1. maddesi ile Hükümet Tasarısının 418/1. maddesinde aynen korunmuş olan bu düzenleme, TBMM Adalet Komisyonunda kabul edilen metinde “nizamlara” ve “ve benzeri” kelimeleri çıkartılarak suçun yalnızca yasaya aykırı eylemle ve kurumsal bir faaliyet biçiminde işlenebileceği belirtilmiştir;
“Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açanlara ve buralarda öğretmenlik yapanlar ile bunları çalıştıranlara altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”
TBMM Genel Kurulundaki görüşmelerde maddenin birinci fıkrasıyla ilgili olarak verilen önerge üzerine kabul edilerek yasalaşan metin ise şöyledir;
” ( 1 ) Kanuna aykırı eğitim kurumu açanlara, bunları çalıştıranlara ve bu kurumlarda kanuna aykırı olarak açıldığını bildiği halde öğretmenlik yapanlara, altı aydan üç yıla kadar hapis cezası verilir.”
Yasalaşma sürecinden anlaşılacağı gibi, Tasarı metinlerinde “nizamlara aykırı” eğitim kurumu açılması ve çalıştırılması suç olarak kabul edilmiş iken, Adalet Komisyonunda yapılan değişiklik ile, suçun yalnızca yasaya aykırılıkla ve kurumsal faaliyet biçiminde işlendiğinde oluşacağı benimsenmiş ve bu şekli yasalaşan metinde de korunmuştur. 5237 sayılı Yasanın 263. maddesinde 29.6.2005 tarihli ve 5377 sayılı Yasayla yapılan değişiklik sonucunda madde metni şu şekilde düzenlenmiştir:
“Kanuna aykırı olarak eğitim kurumu açan veya işleten kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.”
5377 sayılı yasa değişikliğinde de suçun yalnızca yasaya aykırılıkla oluşacağı belirtildiği gibi, önceki metinde bulunan, öğretmenlik yapanlarla ilgili eyleme de artık yer verilmemiştir. 5377 sayılı Yasa değişikliğine ilişkin gerekçede, suçun maddi öğesiyle ilgili olarak şu konular açıklanmıştır ( Prof.Dr.İzzetÖzgenç, Türk Ceza Kanunu Gazi Şerhi, 1.B. s.1027 ) ;
“Suçta kanunilik ilkesinin gereği olarak, bu suç tanımında “kanuna” ibaresinin yanı sıra ayrıca “tüzük ve yönetmeliklere” ibaresine yer verilmemiştir. Bu bakımdan kurumsal nitelikte eğitim ve öğretim faaliyetinde bulunmak amacına yönelik okul veya dershane açılmasının suç oluşturabilmesi için, bunun açılış veya işletiliş koşulları bakımından kanuna aykırı olması gerekir. Başka bir deyişle, ancak kanunla belirlenen koşullara aykırı olmasına rağmen bir okul veya dershanenin açılması veya işletilmesi, söz konusu suçu oluşturacaktır.”
Görüldüğü üzere 765 sayılı Yasanın 261. maddesindeki suçtan farklı olarak, 5237 sayılı TCY’nın 263. maddesinde suç sayılan eylemin, kurumsal nitelikte bir eğitim faaliyetinde bulunulması ve eylemin yalnızca yasaya aykırı açma veya işletme ile oluşması zorunludur. Yasaya aykırılık, eğitim kurumunun açılması ve işletilmeye başlanılmasıyla ilgili yasal gereklere uyulmaması biçiminde gerçekleşeceği gibi, suçun yasaya aykırı işletilme öğesinin de aynı biçimde, kurumun yasaya uygun açılması ve işletilmesi için gereken zorunluluklara uyulmaması şeklinde gerçekleşmesi gerekmektedir. Bu bakımdan, yasaya uygun biçimde açılmış bulunan bir eğitim kurumunun işletilmesi sırasında eğitime, fiziki koşullara veya mali düzenlemelere yönelik olarak çeşitli yasal hükümlere aykırılığın bulunması ve idarenin denetiminde bunlarla ilgili önlemlerin alınması veya uyarıda bulunulup uygunluğun sağlanması, tek başına yasaya aykırı işletmenin bulunduğu anlamına gelmeyecektir. Bu nedenlerle yasaya uygun olarak açılmış bulunan bir eğitim kurumunun işletilme koşulları bakımından yasal dayanağının ortadan kalkması durumunda ancak yasaya aykırı işletilme öğesinin gerçekleştiği kabul edilebilir.
Diğer taraftan, Özel öğretim kurumlarında çalıştırılacak öğretmenlerle ilgili olarak suç tarihinde yürürlükte bulunan mülga 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Yasasının 23. maddesinde, çalıştırılacak öğretmenlerle ilgili koşullar açıklanmayıp, yalnızca gerekli şartları taşımaları gerektiği belirtilmiş, gerekli şartlar da ilgili Yönetmelikte düzenlenmiştir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, mahkemenin suç öğelerinin bulunması nedeniyle sanıklar hakkında beraatleri yerine hükümlülüklerine karar vermesi yasaya aykırı görüldüğünden, tebliğnamedeki bozma düşüncesi yerinde görülmekle, 5271 sayılı CYY’nın 309. maddesi uyarınca; Adana 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 11.3.2008 tarihli ve 2007/647 esas, 2008/152 sayılı kararının YASA YARARINA BOZULMASINA, eylemlerinin kanunda suç olarak düzenlenmediği anlaşıldığından, 5271 sayılı CYY’nın 223/2-a. maddesi gereği, sanıklar Ziya Dallı, Ali Aşuroğlu ve İhsan Ateş’in 5237 sayılı TCY’nın 263/1. maddesi uyarınca haklarında açılan kamu davalarından BERAATLERİNE, 08.04.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.