0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçu

TCK Madde 256

(1) Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.



TCK Madde 256 Gerekçesi

Bazı kamu görevlileri, görevlerinin gereği olarak zor kullanma yetkisiyle donatılmışlardır. Örneğin emniyet görevlileri, suç şüphesi altında bulunan kişiyi yakalamak yetkisiyle donatılmıştır. Yakalanan kişi, gerekli soruşturma işlemlerinin yapılabilmesi için, emniyet görevlisinin görevinin gereği olarak ve mevzuattan kaynaklanan talimatlarına uygun davranmak yükümlülüğü altındadır. Bu yükümlülüğe aykırı davranan kişinin örneğin hâkim veya savcı huzuruna çıkarılmamak için direnmesi hâlinde, emniyet görevlileri zor kullanarak bu kişiyi hâkim veya savcı huzuruna çıkarabilirler. Keza, bir meydanda hukuka uygun olmayan, örneğin gece yarısı gösteri yürüyüşü yapmak isteyen kişilerin, dağılmaları hususunda çağrıda bulunan emniyet görevlilerinin bu çağrısına rağmen, dağılmasını sağlamak amacıyla kuvvet kullanılabilir. Kullanılan zorun, birinci örnekte suç şüphesi altında bulunan kişinin hâkim veya savcı huzuruna çıkmamak konusundaki direncini kırmaya yetecek ölçüde, ikinci örnekte ise hukuka aykırı gösteri yürüyüşü yapan kişilerin dağılmasını sağlamaya yetecek ölçüde olması gerekir. Bu ölçünün dışında kuvvet kullanılması durumunda, bunun ceza sorumluluğunu gerektireceği muhakkaktır. Örneğin hukuka aykırı gösteri yürüyüşü yapan kişilerin dağılmamakta direnmenin ötesinde, kamu görevlilerine karşı bir saldırıda bulunmamalarına rağmen, bu kişilere karşı vücutlarının yaralanmasını sonuçlayacak şekilde silâh kullanılması hâlinde, emniyet görevlileri açısından artık hukuka uygun bir davranışın varlığından söz edilemez. Bu durumda, zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlilerinin, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlere göre cezalandırılması gerekmektedir. Ancak, bunun için, emniyet görevlisinin kasten hareket etmesi gerekir. Aksi takdirde, sorunun hukuka uygunluk sebeplerinde sınırın aşılmasına ilişkin hükümler çerçevesinde değerlendirilmesi gerekmektedir.


TCK 256 (Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2017/108

  • TCK 256
  • Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunun unsurları

Uyuşmazlık konusu ile ilgili zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçu ise TCK’nın 256. maddesinde;

“(1) Zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır” şeklinde düzenlenmiştir.

Bu suç ile korunan hukuki değerler öncelikle kamu idaresinin itibarı, idarede disiplinin sağlanması, halkın kamu görevlilerine karşı duyduğu inanç ve itimattır. Bireylerin vücut bütünlüğü ile şeref ve haysiyeti de korunan diğer hukuki menfaatlerdir. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2.Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s. 900; Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 15. Baskı, Ankara, 2015, s.1102; Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, Teorik-Pratik Ceza Hukuku, Seçkin, 12. Baskı, Ankara, 2015, s. 275)

Bu suçun faili de işkence suçunda olduğu gibi kamu görevlisidir. Ancak bu suçta işkence suçundan farklı olarak fail olan kamu görevlisinin zor kullanma yetkisine sahip olması gerekir. Somut olayda failin görevli polis memuru olması sebebiyle, polislerin zor kullanma yetkilerinin yasal dayanağına da değinmekte fayda bulunmaktadır.

Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 2559 sayılı Polis Vazife ve Selâhiyet Kanunu’nun “Zor ve Silah Kullanma” başlıklı 16. maddesi;

Polis, görevini yaparken direnişle karşılaşması halinde, bu direnişi kırmak amacıyla ve kıracak ölçüde zor kullanmaya yetkilidir.

Zor kullanma yetkisi kapsamında, direnmenin mahiyetine ve derecesine göre ve direnenleri etkisiz hale getirecek şekilde kademeli olarak artan nispette bedenî kuvvet, maddî güç ve kanunî şartları gerçekleştiğinde silah kullanılabilir.

İkinci fıkrada yer alan;

a) Bedenî kuvvet; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde doğrudan doğruya kullandığı bedenî gücü,

b) Maddî güç; polisin direnen kişilere karşı veya eşya üzerinde bedenî kuvvetin dışında kullandığı kelepçe, cop, basınçlı su, göz yaşartıcı gazlar veya tozlar, fizikî engeller, polis köpekleri ve atları ile sair hizmet araçlarını, ifade eder.

Zor kullanmadan önce, ilgililere direnmeye devam etmeleri halinde doğrudan doğruya zor kullanılacağı ihtarı yapılır. Ancak, direnmenin mahiyeti ve derecesi göz önünde bulundurularak, ihtar yapılmadan da zor kullanılabilir.

Polis, zor kullanma yetkisi kapsamında direnmeyi etkisiz kılmak amacıyla kullanacağı araç ve gereç ile kullanacağı zorun derecesini kendisi takdir ve tayin eder. Ancak, toplu kuvvet olarak müdahale edilen durumlarda, zor kullanmanın derecesi ile kullanılacak araç ve gereçler müdahale eden kuvvetin amiri tarafından tayin ve tespit edilir…” şeklinde düzenlenmiştir.

Madde metninden de anlaşılacağı üzere polis zor kullanma yetkisini ancak Kanun’un çizdiği sınırlar çerçevesinde, kademeli bir şekilde ve ölçülülük ilkesine uygun olarak kullanabilecektir. Bununla birlikte çağdaş toplumlarda polisin üstlendiği görevin zorluğu ve insanoğlunun öngörülemeyen tutumu dikkate alındığında, iç hukuk yetkililerine yüklenen sorumluluğun ağırlığı tahammül edilemez bir boyutta da olmamalıdır. (AİHM, G.aydın/Türkiye B.N: 27526/95, 13.10.2005)

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunun mağduru, kamu görevlisinin görevinin gerektirdiği ölçünün sınırlarını aşarak kuvvet kullandığı herkes olabilir. Suçun fiil unsuru, görevin ifası sırasında görevin gerektirdiği ölçünün dışında kişiler üzerinde zor kullanmak olarak belirlenmiştir. Zor kullanmanın mahiyetini tayin bakımından ise kanun koyucu kasten yaralama suçuna atıf yapmıştır. Dolayısıyla bu suç ancak kasten yaralama suçunu oluşturan kişinin sağlığını ya da algılama yeteneğini bozan veya vücuduna acı veren hareketlerle işlenebilir. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 2. Baskı, Adalet Yayınevi, Ankara, 2015, s. 902; Mehmet Emin Artuk-Ahmet Gökcen-Caner Yenidünya, Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, 15. Baskı, Ankara, 2015, s.1103)

Zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunun manevi unsuru kasttır. Buna göre, zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisi yetkisine ilişkin sınırı bilerek ve isteyerek aşmamışsa, başka bir anlatımla kasten hareket etmemişse madde gerekçesinde de vurgulandığı üzere; ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın aşılmasına dair hüküm çerçevesinde değerlendirme yapılmalıdır.

Yukarıda yapılan açıklamalar göz önüne alındığında, aralarında bazı ortak noktalar bulunan işkence ve zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçlarının birbirinden ayrıldığı temel noktaları aşağıdaki şekilde belirlemek mümkündür:

1- İşkence suçunda korunan öncelikli hukuki değer insan onuru ve bireye ait hukuki yararlarken, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunda korunan öncelikli hukuki yarar kamu idaresinin disiplini, itibarı ve güvenilirliğidir.

2- Her iki suçun faili kamu görevlisi olmakla birlikte, işkence suçunda diğer suçun aksine kamu görevlisinin zor kullanma yetkisine sahip olması şart değildir.

3- İşkence suçu maddi veya manevi müdahale içeren eylemler ile gerçekleştirile- bilirken, zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçu sadece maddi müdahale içeren eylemlerle gerçekleştirilebilir.

4- İşkence suçunda fiiller; ani olarak değil, sistematik bir şekilde ve belli bir süreç içinde işlenmektedirler. Oysa zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunda fiillerin sistematik bir yapıda olması ve belirli bir sürece yayılması söz konusu değildir. Fiilin sistematik bir yapıda olup olmadığı veya belirli bir sürece yayılıp yayılmadığı hususunu ise somut olayın özelliklerine göre hâkim takdir edecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Katılan A.’nın hakkında verilen gözaltına alma kararı doğrultusunda üst araması yapılmak üzere sanık A. tarafından polis merkezinin ikinci katına çıkartılmak istendiği, katılan A.’nın direnmesi üzerine sanık A.’nın diğer polis memurlarının yardımı ile katılan A.’yı ikinci kata çıkartabildiği, katılan A.’nın üst arama işlemine de direnmeye devam ederek ayakkabısının bağcığını almaya çalışan sanık A.’nın boynunu ısırdığı, bunun üzerine sanık A.’nın üst arama işlemini yapabilmek için zor kullandığı esnada katılan A.’nın saçını çektiği, üst arama işleminin bitirilmesine müteakip sanık A.’nın polis merkezindeki tek kadın polis memuru olması nedeniyle katılan A.’nın doktor raporlarının alınması için hastaneye götürülüp diğer işlemlerin yapılmasında görev aldığı ve işlemlerin bitirilmesinin ardından da polis merkezinden ayrıldığı olayda; sanığın, katılan A.’nın onuruna yönelik söz ve davranışta bulunmadığına dair aşamalardaki istikrarlı savunması, tanık anlatımlarının bu savunmayı desteklemesi ve katılan A.’nın sistematik şekilde darp edildiğine dair iddiasının aldırılan doktor raporları ile doğrulanmaması karşısında; sanık A.’nın sabit görülen katılan A.’nın saçını çekmekten ibaret eyleminin, işkence suçuna vücut verecek nitelik ve ağırlığa ulaşmadığı da nazara alınarak zor kullanma yetkisine ilişkin sınırın aşılması suretiyle kasten yaralama suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/8705 Karar : 2015/11964 Tarih : 29.05.2015

  • TCK 256. Madde

  • Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçu

Suç tarihinde gece saat 23;30 sularında, sevk ve idaresindeki aracıyla seyir halinde olan 200 promil alkollü katılanın, uygulama yapan suç tutanağı imzacı tanığı trafik polis memurlarının dur ihtarına uymayarak kaçtığı, takip sonucu durdurulduğunda araçtan inip bu kez yaya olarak kaçmaya devam ettiği, yakalandığında ise belgelerini vermeyerek, alkol muayenesi yapılmasına karşı çıktığı, destek için gelen ve kendisini karakola davet eden asayiş ekibinde görevli sanık ve müşteki polis memurlarının görevini engellemek amacıyla tehdit ve hakaret ettiği, silah vasfındaki sopa ile saldırdığı,

Tanıkların, müşteki ve sanıkların birlikte müdahale ederek sprey sıkarak etkisiz hale getirmeye çalıştıkları sırada, kafasını aracın çeşitli yerlerine çarptığı, yere yatırılarak kelepçelenmek istendiğinde aşırı derecede direnmeye devam ettiğinden yüzünün mucurlu zeminde sürtündüğü, karakola götürülürken araç içerisinde iki kez kafasını vurduğu, dava konusu olaya tamamen sanığın sebebiyet verdiği, suç tutanağına, tanık beyanlarına, sanık savunmalarına ve tüm dosya kapsamına göre 5237 sayılı TCK’nın 256. maddesi uyarınca zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisi sanıkların görevlerini yapmalarını engellemek için direnen katılana karşı görevlerinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanmadıkları anlaşıldığından, tebliğnamedeki eksik araştırmaya dayalı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin (ONANMASINA), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2011/8366 Karar : 2012/18114 Tarih : 24.09.2012

  • TCK 256. Madde

  • Zor Kullanma Yetkisine İlişkin Sınırın Aşılması Suçu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) 5237 Sayılı T.C.K.nin 256. maddesi gereğince; zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna dair hükümler uygulanacaktır.

Eylemin 5237 Sayılı T.C.K.nin 25. maddesine göre meşru savunma kapsamında olması; ya da 27/2. maddeye göre meşru savunmada sınırın aşılmasının, mazur görülebilecek bir heyecan, korku veya telaştan ileri gelmesi halinde faile ceza verilemeyecek; 27/1. maddeye göre ceza sorumluluğunu kaldıran nedenlerde sınırın kast olmaksızın aşılması halinde fiil taksirle işlendiğinde de cezalandırılabiliyorsa taksirli suç için kanunda yer alan cezaya hükmolunup ayrıca indirim yapılacaktır.

Yargılamaya konu somut olayda zabıta memuru olan sanıkların, arabasıyla seyyar satıcılık yapan D. K.’ı uyararak arabasının muhafaza altına alınacağını söylemesi üzerine, bunu kabul etmeyen D.’un, arabasından aldığı kurusıkı tabancayla sanıklara doğru ateş ederek A. C. D.’u göğsünden yaraladığı, sanıkların da vurmak suretiyle D. K.’ı basit tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte yaraladıklarının kabul edilmesi, D. K. hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan da hükümlülük kararı verilmesi karşısında: Zor kullanma yetkisine sahip belediye zabıta görevlileri olan sanıkların, direnmenin mahiyetine ve derecesi dikkate alınarak görevlerinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanıp kullanmadıkları, eylemlerinin aynı Kanun`un 25 ya da 27 maddeye göre meşru savunma veya meşru savunmada sınırın aşılması olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceği, zor kullanma yetkisinde sınırın kasten aşıldığının kabulü halinde ise haksız tahrikin varlığı tartışılmadan kasten yaralama suçundan hükümlülük kararları verilmesi,

2-) 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren ve T.C.K.nin 7/2. madde ve fıkrası uyarınca sanıklar yararına olan 5728 Sayılı Kanunun 562. maddesinin 1. fıkrası ile C.M.K.nın 231/5. madde ve fıkrasında öngörülen, hükmolunan cezanın geri bırakılması sınırının iki yıla çıkarılması ve sözkonusu 562. maddesinin 2. fıkrası ile de C.M.K.nın 231/14 madde ve fıkrasındaki, suçun soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması koşulunun kaldırılması karşısında, 6008 Sayılı yasa değişikliği de göz önüne alınarak hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Yasaya aykırı ve sanıkların temyiz nedenleriyle tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden hükümlerin ( BOZULMASINA ), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS