0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

TCK Madde 249

(1) Zimmet suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilir.



TCK Madde 249 Gerekçesi

Suç konusu malın değerinin az olması durumunda da zimmet suçu oluşur. Ancak, bu durumlarda zimmet suçundan dolayı verilecek cezada belli bir oranda indirim öngörülmüştür. Söz konusu madde metninde bu indirimin oranı belirlenmiştir.

Zimmete geçirilen malın değerinin çok az olması durumunda, bu tasarruf, hoşgörüyle karşılanabilir. Suç konusu malın değerinin çok düşük olmasına rağmen, bunun zimmete geçirilmesi bir haksızlık oluşturmakla beraber, fiilin ifade ettiği haksızlık muhtevası cezaya layık, cezayı gerektirici boyutta olmayabilir. Kullanma zimmeti de bazı durumlarda, gerek süre gerek biçim bakımından hoşgörüyle karşılanabilir.


TCK 249 (Daha Az Cezayı Gerektiren Hal) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2568 Karar : 2018/3854 Tarih : 23.05.2018

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

CMK’nın 260/1. maddesine göre zimmet suçundan katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan ve davadan haberdar edilmeyen Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi karşısında, 3628 sayılı Yasanın 18. maddesi ile CMK’nın 237/2. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Hazinenin katılma talebinin zimmet suçu bakımından KABULÜNE, resmi belgede sahtecilik suçunun mahiyetine göre doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, bu nedenle hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılan Hazinenin bu suçtan kurulan hükümlere ilişkin temyiz isteminin CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE, incelemenin zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından verilen mahkumiyet ve beraat hükümleri yönünden O yer Cumhuriyet Savcısının, zimmet suçundan verilen beraat hükümlerinin katılan Hazine vekilinin, haklarında verilen tüm mahkumiyet hükümleri yönünden sanıklar müdafiilerinin ve sanık …‘ın temyiz itirazlarıyla sınırlı ve süresinden sonra vaki sonuç ceza miktarı itibariyle koşulları da bulunmayan sanık … müdafiin duruşmalı inceleme isteminin de 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 318. maddesi uyarınca reddiyle, duruşmasız olarak yapılmasına karar verilerek yapılan incelemede;

1-Sanıklar …, …, …, … ve … hakkında zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından, sanık … hakkında da hüküm fıkrasının C-1 bendindeki zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan beraat hükümlerinin temyiz incelemesinde;

Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükümleri usul ve kanuna uygun olduğundan yerinde görülmeyen O yer Cumhuriyet Savcısının ve katılan Hazine vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

2-Sanıklar … ve … hakkında zimmet ve resmi belgede sahtecilik suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin temyiz incelemesinde;

a)Sanık …‘ın suç tarihinde Derik Belediye Başkanı, diğer sanık …‘in ise hesap işleri müdürü olarak görev yaptıkları, belediye tarafından ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere Dora isimli kasaptan 420 kg eti 4.200 TL bedelle aldıkları, bu miktarın 3.239 TL’sini ilgilisine ödendi olarak göstermelerine rağmen bahsi geçen miktarın ödenmediği gibi et alımının da hiç yapılmadığı, ayrıca belediye nezdinde geçici işçi olarak çalışanlara 27/03/2009 tarihli ödeme emri ile gösterilen 49.550 TL’lik toplu ödemenin de ilgililerine hiç yapılmadığı, yine sanık …‘ın geçici işçilere 2007-2008 yılları arasında ödenen maaşları gerçekte olduğundan daha fazla göstermek suretiyle ve bordrolara da işçiler adına sahte imza atarak aradaki farkı zimmetine geçirdiği kabul olunan olayda; sanıkların 27/03/2009 tarihli ödeme emri ile 49.550 TL’yi, sanık …‘ın ayrıca 2007-2008 yılları arasında eksik ödediği işçi ücretlerini zimmetlerine geçirdiklerine ilişkin suçun sübutuna dair mahkeme kabulünde bir isabetsizlik yok ise de; sanıkların aşamalarda, 420 kg etin alınıp dağıtıldığı, ayrıca başka kasaplardan daha önce borç karşılığı alınmış olması sebebiyle de ödeme emri düzenlenerek tahsil edilen parayı bu borçların kapatılması için kullandıklarını savunmaları karşısında öncelikle; ilgili belediyeden başka şahıs ya da kasaplardan ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere et alımı yapılıp yapılmadığı, bu hususta alınmış bir karar olup olmadığının sorulması, yine ihtiyaç sahiplerine bu süre zarfında et dağıtımı yapılıp yapılmadığının mahallinde araştırılması, var ise et alımı ve yardımı yapılan kişilerden ulaşılabilinenlerin dinlenmesinden, sonra hasıl olacak sonuca göre suçun niteliği ile sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle yazılı şekilde hükümler kurulması,

b)Atılı suçları, bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda işleyen sanıkların eylemlerinin TCK’nın 43. maddesi uyarınca zincirleme suç kapsamında kaldığı, aynı Kanunun 3, 61. maddeleri de gözetilerek tek hüküm kurulması gerektiği nazara alınmadan ve suç kastının nasıl yenilendiği, eylemlerin neden bağımsız suç kabul edildiği denetime imkan verecek şekilde gerekçeleriyle gösterilmeden yüklenen suçlardan ikişer kez ayrı ayrı cezalandırılmalarına hükmedilmesi,

c)Kabule göre de;

Et alım işi sonucu zimmetlerine geçirdikleri kabul edilen miktarın suç tarihi itibariyle günün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü nazara alındığında hafif değerde olduğunun, bu itibarla sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

d)Sanıkların üzerine atılı suçları 5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işledikleri kabul edilmesine rağmen haklarında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanmaması,

Kanuna aykırı, O yer Cumhuriyet Savcısı, katılan Hazine vekili, sanıklar müdafiileri ile sanık …‘ın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18/09/2012 gün ve 2012/1-941-1780 sayılı ve 12/04/2011 gün ve 51-42 sayılı Kararlarında da belirtildiği üzere, temyiz aşamasında geçen sürenin, CMK’nın 102. maddesinde yazılı azami tutukluluk süresinin hesabında dikkate alınmayacağı, 5271 sayılı CMK’nın 102. maddesinde öngörülen tutuklama sürelerindeki sınırların da aşılmadığı anlaşılmış olup, sürdürülen tutuklama tedbirinin orantılı bulunması, tutuklama koşullarında bir değişiklik olmaması ve tutuklama tarihine göre sanık … müdafiin tahliye isteminin REDDİNE, 23/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/3033 Karar : 2018/3285 Tarih : 2.05.2018

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

Anayasanın 141, 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 289/1-g maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının sanığı, katılanı, Cumhuriyet Savcısını ve herkesi tatmin edecek, Yargıtay denetimine olanak verecek biçimde gerekçeli olması gerektiği gibi Yargıtayın gerekçelerde tutarlılık denetimi yapması ve bu açılardan mantıksal ve hukuksal bütünlüğün sağlanması için kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin açık olarak gerekçeye yansıtılması ilkelerine uyulmasının zorunlu olduğu, keza verilecek kararın Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 05/05/2015 tarih 2014/8-145 Esas ve 2015/145 sayılı Kararında da belirtildiği üzere “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararı açıklayan yeni hükmün kesinleştiğinde bir başka kararın varlığını gerektirmeden infaza esas alınabilecek nitelikte olması gerektiği” gözetilmeden, gerekçeden yoksun olarak yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

Sanığın eylemlerini zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli davranışlarla işlediği, olayın ancak kurum dışı araştırma ve telefon faturasını sanığın görevli olduğu gişeye ödeyen kişilerin daha sonra müracaat etmesi sonucu ortaya çıktığı ve yine bir suç işleme kararının icrası kapsamında değişik zamanlarda zimmet suçunu birden fazla kez işlediği anlaşılan sanık hakkında zincirleme nitelikli zimmet suçundan hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden yanılgılı değerlendirmeler sonucu bu eylemlerinin basit zimmet kabulüyle yazılı şekilde uygulama yapılması,

Kabule göre de;

Eylemin kullanma zimmeti olarak kabul edilebilmesi için failin görevi gereği yasal olarak kendisine tevdii edilen parayı belli bir süre kullanıp hakkında herhangi bir uyarı, ihbar, şikayet, denetim veya soruşturma olmaksızın kendiliğinden yatırması gerektiği cihetle, denetim ve şikayet sonrası ortaya çıkan bu fiillerinin dairemizin yerleşik uygulamalarına göre mal edinme kastına bağlı olarak bir bütün halinde zimmet vasfında olduğu, kullanma zimmeti olarak nitelendirilemeyeceği gözetilmeden TCK’nın 247/3. maddesinin uygulanması suretiyle eksik ceza tayini,

Sanığın zimmetine geçirdiği kabul edilen miktarın 552,325 TL olduğu, böylelikle zimmet miktarının suç tarihi itibariyle günün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü nazara alındığında pek hafif değerde kaldığı anlaşılmakla sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kullanma zimmetinde suçun konusunu geçici süreyle kullanılıp iade edilen paradan elde edilen nemanın oluşturduğu gözetilip “nema miktarı” hesaplatılıp sanık tarafından bu miktarın iade edilip edilmediği araştırılmadan TCK’nın 248. maddesinin uygulanması,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, 53/5. maddesi gereğince hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması,

Kendisini vekille temsil ettiren katılan kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanığın ve katılan kurum vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca hükmün BOZULMASINA, 02/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1197 Karar : 2018/44 Tarih : 9.01.2018

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

Bozmaya uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Dosya ve UYAP sistemi üzerinden yapılan incelemede, sanığın 2009 yılında işlediği iddia olunan zimmet suçundan Bartın Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03/05/2011 tarih ve 2010/206 E. 2011/69 K. sayılı beraat kararının Dairemizin 15/01/2014 tarih ve 2012/12647 Esas, 2014/459 sayılı ilamıyla bozulduğu, bozma sonrası davanın aynı mahkemenin 2014/31 Esas numarasına kaydının yapıldığı ve halen derdest olduğu, anılan dosyanın suç tarihlerinin bir kısmının incelemeye konu 12/05/2009 tarihli iddianame kapsamında kaldığı anlaşılmakla, suç ve iddianame tarihlerine göre zircirleme suç hükümlerinin uygulanmasının söz konusu olabileceği, bu bağlamda suç vasfının, temel cezanın, zircirleme suç nedeniyle yapılacak artırım oranlarının belirlenmesi ve TCK’nın 248 ile 249. maddelerinin değerlendirilmesi bakımından anılan dosyayla birleştirilmesinden sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

Mağdur ve tanık beyanlarına göre; sanığın zimmetine geçirdiği kabul edilen miktarın 213,85 TL olduğunun, fazlaya ilişkin miktarın ise mağdurların çoğunun yaşlı olması, kiminin okuma yazma bilmemesi, bir kısmının ise eksik ödenen miktarın ne kadar olduğunu hatırlamaması nedeniyle tespitinin mümkün olmadığının anlaşılması karşısında bu hususun sanık lehine değerlendirilmesi gerektiğinin, böylelikle zimmet miktarının suç tarihi itibariyle günün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü nazara alındığında pek hafif değerde olduğunun, bu itibarla sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmemesi,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve E. 2014/140; K. 2015/85 sayılı iptal kararının Resmi Gazete’nin 24/11/2015 tarih ve 29542 sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 09/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/8413 Karar : 2017/856 Tarih : 8.03.2017

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

Bingöl İl Trafik Şube Müdürlüğünde trafik polisi olarak görev yapan sanığın peşin ödenen 24/10/2002 tarihli ve 20,20 TL bedelli trafik cezasına ait para ve makbuzu yedi gün içinde bağlı olduğu mutemetliğe teslim etmesi gerekirken; 08/11/2002 tarihinde teslimini sağlayarak atılı suçu işlediğinin iddia edildiği olayda, suça konu paranın ekonomik bakımdan çok düşük değerinin bulunması, bir yarar sağlayacak ya da zarar oluşturacak ölçüde olmaması, fiilin haksızlık muhtevasının suç oluşturacak boyutta bulunmaması, gecikmedeki süre, tek eylemden ibaret olması ve sanığın savunmaları nazara alındığında atılı suçtan cezalandırılamıyacağı ve beraatine karar verilmesi gerektiği halde yazılı şekilde hüküm tesisi,

Kabule göre de;

Sanığın görevi gereği yasal olarak kendisine tevdii edilen parayı hakkında herhangi bir uyarı, ihbar, şikayet, denetim veya soruşturma olmaksızın kendiliğinden yatırdığının anlaşılması karşısında sanık hakkında TCK’nın 247/3. maddesinin uygulanmaması,

Suç tarihindeki ekonomik koşullar ve paranın satın alma gücü nazara alındığında, zimmete geçirildiği kabul edilen paranın değerinin azlığı nedeniyle TCK’nın 249. maddesi uyarınca sanık hakkında tayin olunan cezadan indirim yapılması gerektiğinin nazara alınmaması,

Hiçbir gerekçe gösterilmeksizin TCK’nın 62. maddesinin uygulanmaması suretiyle sanık hakkında fazla ceza tayini,

Suçun 5237 sayılı Yasanın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlendiğinin kabul edilmesi karşısında sanık hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanığın ve O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 08/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/7777 Karar : 2016/9699 Tarih : 15.12.2016

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Suç tarihi olan 2009 yılındaki ekonomik koşullar ve paranın satın alma gücü nazara alındığında, zimmete geçirildiği kabul edilen 3995 TL’nin değerinin azlığı nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 249. maddesi uyarınca cezadan indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen sanık hakkında aynı Yasanın 53/5. maddesi uyarınca hak yoksunluğuna hükmolunmaması,

Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 ve 326 maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 15/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/8906 Karar: 2017/220 Tarih: 19.01.2017

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

27.05.2016 tarihli temyiz dilekçesi içeriğine göre katılan vekilinin sadece vekalet ücreti yönünden hükmü temyiz ettiği gözetilerek yapılan incelemede;

İstanbul 24. İş Mahkemesi’nde zabıt katibi olarak görev yapan sanığın üzerlerini sildiği kullanılmış posta pullarını 147 adet tebligatın üzerine yapıştırarak postaya verdiği ve posta ücretlerini 1 numaralı mahkeme veznesinden gider avansı olarak çekip toplam 1.323.00 TL parayı mal edindiğinin iddia edilmesi karşısında; suça konu pulların aldatma yeteneğinin bulunup bulunmadığına dair konusunda uzman bilirkişiden rapor alınması, gider avanslarının 1 numaralı mahkemeler veznesinden tahsil edilip edilmediğinin araştırılması, tahsil edilmişse kim tarafından tahsil edildiğinin saptanması, vezneli sistemde tebligat evraklarının gönderiliş biçimi, gider avansının hangi aşamada çekilip evrakların PTT’ye gönderildiği ve iş akışının ayrıntılı şekilde tespitinden sonra suç nitelemesi yapılarak sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

Kabule göre de;

Zimmete konu 1.323,00 TL’nin sadece 1.260,00 TL’lik kısmının sanık tarafından ödendiğinin anlaşılması karşısında zimmete geçirilen paranın aynen iade edilmesi veya uğranılan zararın tamamen tazmin edilmesi koşulları oluşmadığı halde uygulanma imkanı olmayan TCK’nın 248/1. maddesine göre cezadan indirim yapılması,

Zimmet miktarı olarak kabul edilen 1.323,00 TL’nin suç tarihindeki ekonomik koşullar ve paranın alım gücü nazara alındığında, değerinin az olduğu dikkate alınıp sanık hakkında 5237 Sayılı TCK’nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Kendisini vekille temsil ettiren katılan Hazine lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Hükmün esasını oluşturan kısa kararda sanıklardan tahsili gereken yargılama gideri miktarının ve ayrıntılı dökümünün gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 324/2. maddesine aykırı davranılması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık ile müdafii ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, ceza miktarı yönünden kazanılmış hak saklı kalmak kaydıyla hükmün 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321 326 maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 19.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/13620 Karar: 2015/16494 Tarih: 19.11.2015

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

CMK’nın 260/1. maddesine göre zimmet suçundan katılan sıfatını alabilecek surette zarar görmüş olan ve davadan haberdar edilmeyen H. H.nin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükmün vekili tarafından süresinde temyiz edilmesi karşısında 3628 sayılı Yasanın 18. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak katılma talebinin kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

KARAR : Sanığın Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü ile 17.11.1997 tarihinde yapılan sözleşme gereğince sayısal loto bayiliğine hak kazandığı, sözleşmenin 3/O maddesinde belirtildiği üzere toplanan oyun bedellerinin tamamının Milli Piyango İdaresine ait olduğu ve bu paranın bankada açtırılan hesaba her hafta yatırılması gerekirken, 21.03.2007 tarihinde eksik yatırarak toplam 4.907 TL’yi mal edindiği, 320 sayılı Millî Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 58 59. maddeleri hükmüne göre, 3670 sayılı Milli Piyango Teşkiline Dair Kanunun halen yürürlükte bulunduğu anlaşılan 12. maddesinde, Piyango İdaresine ait malların devlet malı sayıldığı, bunları zimmete geçirenlerin devlet malları ve paraları hakkında hükmedilecek cezalara tabi olduğunun belirlenmesi karşısında, sanığın oluşu kabul edilen eyleminin halen süren yerleşik uygulamaya göre basit zimmet niteliğinde bulunduğu anlaşılmakla, yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Zimmet miktarı olan 4.907 TL’nin suç tarihindeki ekonomik koşullar ve paranın alım gücü nazara alındığında, değerinin az olduğu dikkate alınıp sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Sanık hakkında zimmet miktarı olan 4.907 TL’den katılan idarece yapılan 2.651,20 TL teminatın mahsubu ile bakiye 2.255,80 TL’nin tahsili için aleyhine 10.05.2007 tarihinde İstanbul 6. İcra Müdürlüğünün 2007/5348 sayılı dosyası üzerinden icra takibi başlatıldığı, sanığın bu durumu öğrendikten sonra icra tehdidi altında ana parayı ödemek zorunda kaldığı, TCK’nın 248. maddesinde yer alan etkin pişmanlık şartlarının oluşmadığı gözetilmeden dosya kapsamı ve oluşa uygun düşmeyen gerekçelerle indirim yapılması,

Suçun 5237 sayılı TCK’nın 53/1-e maddesindeki hak ve yetkilerin kötüye kullanılması suretiyle işlenmesi nedeniyle aynı Yasanın 53/5. maddesi gereğince ayrıca cezanın infazından sonra işlemek üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık ve müdafii ile katılan H. H. vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün 5320 sayılı Kanunun 8 /1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 19.11.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/5380 Karar: 2015/8812 Tarih: 26.03.2015

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

CMK’nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin 21/03/2014 havale tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında, 3628 sayılı Yasanın 18. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak CMK’nın 237/2. maddesi uyarınca katılma talebinin kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Karar: Sanık M.’ın F… O… ve T… Meslek Lisesi Çatı onarım işi nedeniyle yatırdığı 1.450,00 lira teminatın diğer sanık tarafından çekildiğinden bahisle vaki şikayeti üzerine yapılan soruşturma üzerine sanıkların iştirak halinde nitelikli zimmet suçunu işlediklerinden bahisle mahkumiyetlerine karar verilmiş ise de; İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ve Köylere Hizmet Götürme Birliğinin dosya arasında mevcut cevabi yazılarında çatı onarım işinin doğrudan temin usulüyle yapılması nedeniyle teminat alınmadığı ifade edilmiş olmakla birlikte anılan işe ilişkin ihale komisyon kararında işin 4734 sayılı Kanunun 19. maddesi uyarınca ihale edildiğinin belirtildiği ve ihale bedelinin de anılan Yasanın 22/d bendinde belirtilen limitin üstünde olduğu, anılan işe ilişkin işlem 11/03/2009 tarihinde yapılmasına karşın Fethiye Cumhuriyet Başsavcılığının 29/06/2010 günlü müzekkeresi ile 26/05/2009 tarihinden geriye doğru 5 günlük banka dökümünün istendiği, sanık O.’ın görev kapsamının belirlenmesine ilişkin 14/07/2005 tarihli cevabi yazıda birlik hesabından kullanılan çeklere ve ödeme emirlerine birlik sayman vekili olarak imza atma yetkisinin verildiğinin belirtildiği, anlaşılmış olup dosyadaki bilirkişi raporu ile bilgi ve belgelerin hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı gözetilerek, öncelikle ihale evrakları getirtildikten sonra yazı cevapları ile ihale evrakları arasındaki çelişkinin giderilmesi, 11/03/2009 tarihinde ihalesi yapılan F… O… ve T… Meslek Lisesi Çatı onarım işinin ihale edilmesinden önce veya aynı gün sanık M. tarafından birliğin banka hesabına teminat olarak 1.450,00 liranın yatırılıp yatırılmadığının banka kayıtları ile belirlenmesi, sanık O.’ın birlik hesabından tek başına para çekme yetkisinin bulunup bulunmadığının kurumdan sorulması ve hasıl olacak sonuca göre; 5237 sayılı TCK’nın 247. maddesinde düzenlenen zimmet suçunun oluşması için “kamu görevlisinin veya özel mevzuatları gereği kamu görevlisi gibi cezalandırılabilen kişilerin görevi nedeniyle zilyetliği kendisine devredilmiş olan veya koruma ve gözetimiyle yükümlü olduğu malı kendisinin veya başkasının yararına zimmetine geçirmesinin” gerektiği nazara alınarak, M. tarafından teminat olarak 1.450,00 liranın yatırıldığı ve sanık O.’ın sulama birliğinin parasını çekemediğini ifade ederek bu parayı sanık M.’a çektirerek maledinmesi halinde eylemin ikna suretiyle irtikap suçunu, M. tarafından teminat olarak 1.450,00 liranın yatırılmadığının anlaşılması halinde ise, suça konu paranın gerçeğe aykırı belgelerle, hesaba daha önce yatırılmadığı halde yatırılmış gibi çekilerek maledinildiğinin kabul edilmesinin gerekmesi karşısında, suça konu paraların görev dolayısıyla sanık O.’a teslim edilmediği, sanığın muhafaza ve gözetim sorumluluğunun da olmayacağı bu nedenle de fiilinde yasal tevdii unsurunun gerçekleşmeyeceği, hileli ve yasal olmayan yollarla kendisine haksız olarak menfaat sağladığının kabul edilmesi gerekeceği cihetle eylemin kamu kurumu aleyhine dolandırıcılık suçunu oluşturacağı gözetilmeden suç niteliğinde hataya düşülerek yazılı şekilde hükümler kurulması,

Olayın ortaya çıkış şekli, tanık beyanları ve sanık M.’ın aksi kanıtlanamayan savunmasına göre müsnet suça iştirak ettiğine dair mahkumiyetine yeterli her türlü şüpheden uzak kesin ve inandırıcı deliller bulunmadığından beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre de;

Suç tarihindeki ekonomik koşullar ve paranın satın alma gücü nazara alındığında, zimmete geçirildiği kabul edilen paranın değerinin azlığı nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 249. maddesi uyarınca cezalarda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,

Yüklenen suçu 5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki yetkinin kötüye kullanılması suretiyle işlediği kabul edilen sanık O. hakkında aynı Kanunun 53/5. maddesi uyarınca “cezanın infazından sonra işlemek üzere hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanılmasının yasaklanmasına” karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hak yoksunluğuna hükmolunması,

Sonuç: Kanuna aykırı, katılan Hazine vekilinin ve sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 26.03.2015 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/1949 Karar: 2014/5866 Tarih: 28.05.2014

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

CMK’nın 260/1. maddesine göre katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş olan Hazinenin kanun yoluna başvurma hakkının bulunması ve hükümlerin 20/11/2012 havale tarihli dilekçe ile vekili tarafından temyiz edilmesi karşısında zimmet ve irtikap suçlarıyla ilgili olarak 3628 sayılı Kanunun 18. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak Hazinenin katılma talebinin kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Zimmet suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Denizli Belediyesi Mezarlıklar Müdürlüğünde işçi olarak çalışan, burada yapılan mezar ve çeşme inşaatları için Belediye Meclisince belirlenen tarife doğrultusunda gerekli tahsilatları yapmakla görevlendirilen sanığın, annesi adına mezar yeri almak için kendisine başvuran katılandan mezar bedeli olarak makbuz düzenlemeden tahsil ettiği 708 TL’yi kayıtlara intikal ettirmeyerek uhdesine geçirmesi şeklindeki eyleminin, Belediye tarafından mezar bedelini ödemesi için yapılan bildirim üzerine, katılanın beyanına başvurulması suretiyle ve daire dışı araştırmayla ortaya çıktığı, zimmetin açığa çıkmamasını sağlamaya yönelik hileli hareketlerle gerçekleştirildiği, bu nedenle diğer eylemleriyle birlikte bir bütün halinde zincirleme nitelikli zimmet suçundan mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği nazara alınmadan, yanılgılı değerlendirmeyle sadece basit zimmetten hüküm kurulması,

Kabule göre de,

Suç tarihi itibariyle günün ekonomik koşulları ve paranın satın alma gücü değerlendirildiğinde zimmet miktarı kabul edilen değerin az olduğu gözetilerek sanık hakkında TCK’nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin düşünülmemesi,

5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle atılı suçu işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kötüye kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

İkna suretiyle irtikap suçundan kurulan hükmün incelenmesinde ise;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Sanığın Belediye Meclisince belirlenen suç tarihinde geçerli tarifeye göre çeşme yapım işleri için ilgilerden herhangi bir ücret talep edilmemesi gerektiği halde, vefat eden babası için mezarlıkta çeşme yaptırmak istemesi nedeniyle kendisine başvuran mağdur Rıza Ece’ye bunun için mezarlık görevlilerinin çalıştığı belediyeye ait binanın taban döşemesini yaptırması gerektiğini, parsel dolunca da çeşme yeri göstereceğini, o zaman çeşmeyi yaptırabileceğini söylediği, mağdurun 300 TL civarında para harcayarak binanın taban döşemesini yaptırdığı, ikna suretiyle irtikap suçunun oluşması için mağdurun hileli davranışlarla kandırılarak fail veya başkasına yarar sağlamasına veya bu yolda vaatte bulunmasına ikna edilmesi gerektiği, mezarlık içinde çeşme yaptırmak isteyen mağdurun bu iş için belediyeye ait binanın taban döşemesini yaptırması yönündeki talebin yasal olmadığını bilmesi gerektiği, buna rağmen mağdurun kendi beyanına göre itiraz etmeden bunu kabul ettiği anlaşılan somut olayda ise ikna unsurunun bulunmadığı, sanığın yapılması gereken bir işin yapılması amacıyla Belediye’ye menfaat temin etmesi şeklinde gerçekleşen eyleminin suç tarihinde yürürlükte bulunan TCK’nın 257/3. maddesi delaletiyle 257/1. maddesine ve hükümden önce 19/12/2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Yasa ile TCK’nın 257/3. maddesinde yapılan değişikliğe göre ise anılan maddeye uyan görevi kötüye kullanma suçu niteliğinde olduğu, hükümden sonra 05/07/2012 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 105/5-b maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 257/3. maddesinin yürürlükten kaldırılmış olması ve aynı Yasanın 87. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 252. maddesinin yeniden düzenlenmesi karşısında ise eylemin basit rüşvet alma suçunu oluşturacağı, lehe kanun değerlendirmesinin buna göre yapılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi,

Kabule göre de,

5237 sayılı TCK’nın 53/1-a maddesindeki yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle yüklenen suçu işleyen sanık hakkında aynı Kanunun 53/5. madde ve fıkrası gereğince, cezanın infazından sonra başlamak üzere, hükmolunan cezanın yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kötüye kullanılmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Hükümden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasanın 86. maddesi ile eklenen 5237 sayılı TCK’nın 250/4. maddesinde sağlanan menfaatin değeri ve mağdurun ekonomik durumuna göre cezada indirim öngörülmesi karşısında, mahkemesince yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii ve katılan Hazine vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.05.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/8607 Karar: 2014/4052 Tarih: 10.04.2014

  • TCK 249. Madde

  • Daha Az Cezayı Gerektiren Hal

Sanıkların buluntu eşyalar üzerindeki muhafaza görevlerinin yasa ve yönetmelik hükümlerinden kaynaklandığı cihetle görevlerinden dolayı yasal tevdiin gerçekleşmesi ve zimmet suçunun oluşumunda para veya eşyaların devlete ya da özel kişilere ait bulunmasının bir önem de arz etmemesi karşısında sanıkların eylemlerinin kaybolmuş eşya üzerinde tasarruf suçunu oluşturacağı yönündeki tebliğname düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Sanık C. S. hakkında kurulan hükmün temyizen incelenmesinde;

Sanık Z. A.’ın para ve eşyaları imza karşılığı teslim almasına rağmen denetim sırasında iade edemediği gibi nerede olduğunu da açıklayamadığından eyleminin zimmet olarak nitelendirilmesinde bir isabetsizlik yok ise de, sanık C. S.’e denetleme esnasında para ve eşyaların sorulması üzerine Milli Emlak Müdürlüğünün kabul etmemesi, kurumda muhafaza edecek yer de olmaması sebebiyle eve götürdüğünü, parayı da bankada muhafaza ettiğini ifade ettiği, tanık C. G. ile birlikte evine gönderildiğinde altınları alıp getirdikleri, paranın ise hesabında olmamasına rağmen 20-30 dakika sonra getirip amirlerine teslim etmek istediği ve düzenlenen tutanaklarla birlikte aynı gün teslim alındığı, dosyada tanık olarak dinlenen amir ve memurların olayı bu şekilde anlatarak ve kurumda kasa bulunmadığını ifade ederek sanığın savunmasını doğruladıkları, sanık müdafii tarafından dosyaya ibraz edilen soruşturma raporunda da sanığın eyleminin amirlerine bilgi vermesi gerekirken kendi kararı ile eşyaları evinde saklaması olarak kabul edildiği, tüm bu deliller birlikte değerlendirildiğinde sanığın temellük kastıyla hareket ettiği hususunun şüpheli kaldığı ve bu şüpheden sanığın yararlanması gerektiği gözetilip atılı zimmet suçundan beraetine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle mahkumiyet hükmü tesisi,

Kabule göre de;

CMK’nın 2/e, 158/1 160. maddelerine ve Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 17/10/2006 gün 2006/5-165-213 sayılı Kararına göre soruşturmanın, “kanuna göre yetkili mercilerce suç şüphesinin öğrenilmesinden iddianamenin kabulüne kadar geçen evreyi” ifade ettiği, soruşturmanın Cumhuriyet Başsavcılığı veya kolluk makamlarınca suçun işlendiğinin öğrenilmesiyle başlayacağı ve soruşturmanın da 19/06/2008 tarihinde Kurumun Cumhuriyet Başsavcılığına müracaatı üzerine başladığı dikkate alınarak, sanık C. S.’in zimmetine geçirdiği kabul edilen para ve diğer kıymetli eşyaları adli soruşturma başlamadan önce idari tahkikat sırasında 17/06/2008 tarihinde ödediğinin anlaşılması karşısında sanık hakkında verilen cezadan 5237 sayılı TCK’nın 248/1. maddesi uyarınca 2/3 yerine, 248/2. maddesiyle 1/2 oranında indirim yapılması suretiyle fazla ceza tayini,

Zimmet miktarını belirlemek için yargılama sırasında bir değer tespiti yapılmadığı gibi hükümde de zimmete geçirdiği kabul edilen miktarın gösterilmediği, dosyadaki bilgi ve belgeler ile soruşturma sırasında yapılan değer kıymet takdir tutanakları içeriğine göre de miktarın suç tarihleri itibariyle ekonomik koşullar ve paranın alım gücü nazara alındığında değer azlığı sınırları içerisinde bulunduğu ve sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Sanık Z. A. hakkında kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Sanığın zimmet miktarını belirlemek için yargılama sırasında bir değer tespiti yapılmadığı gibi hükümde de zimmete geçirdiği kabul edilen miktarın gösterilmediği, dosyadaki bilgi ve belgeler ile soruşturma sırasında yapılan değer kıymet takdir tutanakları içeriğine göre de miktarın suç tarihleri itibariyle ekonomik koşullar ve paranın alım gücü nazara alındığında değer azlığı sınırları içerisinde bulunduğu ve sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 249. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Sonuç: Kanuna aykırı, sanıklar müdafiilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 10.04.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS