Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu
TCK Madde 231
(1) Bir çocuğun soybağını değiştiren veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, sağlık kurumundaki bir çocuğun başka bir çocukla karışmasına neden olan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
TCK Madde 231 Gerekçesi
Madde, bir çocuğun soybağının değiştirilmesini veya gizlenmesini suç hâline getirmiştir. Bu netice, yetkili mercilere gerekli bilgileri vermemek veya yanlış bilgiler vermek suretiyle gerçekleştirilecektir.
Kişilerin aileleriyle olan ilişkileri, doğum, evlât edinme, tanıma veya babalığa hükmolunması yolları ile hukuken oluşur. Doğumla meydana gelen ilişkinin maddede belirtilen suretlerle değiştirilmesi suç hâline getirilmiştir.
Suçun oluşması için failde, çocuğun soybağını değiştirme veya gizleme kastının varlığı esastır. Maddenin ikinci fıkrasında ise, bu fiillerin taksirle işlenmesi suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun, sağlık kurumu bünyesinde kurum görevlileri tarafından işlenebileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.
TCK 231 Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu Yargıtay Kararları
Ceza Genel Kurulu - Karar: 2015/286
- TCK 231
- **Çocuğun soybağını değiştirme suçunun unsurları ve içtima ilişkisi
Çocuğun soybağının değiştirilmesi suçu ise 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun «Topluma Karşı Suçlar” kısmının «Aile düzenine karşı suçlar» bölümünde yer alan 231. maddesinde;
“(1) Bir çocuğun soybağını değiştiren veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, sağlık kurumundaki bir çocuğun başka bir çocukla karışmasına neden olan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir.
Soybağı ailenin, aile de toplumun temelidir. Soybağının doğru olarak belirlenmesinde hem ilgili kişilere ait ferdi, hem de topluma ait genel fayda bulunmaktadır. Zira soybağına miras, velayet, nafaka, yurttaşlık, ceza sorumluluğu gibi bir çok konuda çok ciddi hukuki sonuçlar bağlanmıştır. Bu nedenle maddenin birinci fıkrasında, bir çocuğun soybağının kasten değiştirilmesi veya gizlenmesi suç haline getirilmiş, ikinci fıkrasında ise bu fiillerin taksirle işlenmesi suç olarak tanımlanmıştır. Çocuğun soybağının kasten değiştirilmesinde suçun faili, çocuğun gerçek annesi ve babası dahil herkes olabilir. Soybağının taksirle değiştirilmesi suçunda ise fail ancak bir sağlık kurumunda çalışan görevli personel olabilecektir. Suçun mağduru soybağı değiştirilen veya gizlenen çocuktur. Ancak bu çocuğun sağ doğmuş ve yaşı itibarıyla kişisel durumu hakkında yeterli bilgi ve tasavvura sahip olmayan soybağı değiştirilebilecek veya gizlenebilecek bir çocuk olması gerekmektedir.
Suçun konusu soybağıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 282. maddesi uyarınca çocuk ile ana arasında soybağı doğumla, çocuk ile baba arasında soybağı ise ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulabilir. Bu suçun konusunu oluşturan soybağının doğumla meydana gelen yani kan bağına dayanan soybağı olarak anlaşılması gerekir. Ancak doğumun evlilik içi veya evlilik dışı oluşmasının bir önemi yoktur. Nitekim madde gerekçesinde de, kişilerin aileleriyle olan ilişkilerinin doğum, evlat edinme, tanıma veya babalığa hükmolunması yollarıyla hukuken oluştuğu belirtildikten sonra, doğumla meydana gelen ilişkinin maddede belirtilen suretlerle değiştirilmesinin suç haline getirildiği ifade edilmiştir.
Maddenin uyuşmazlık konusu olan birinci fıkrasındaki suç, seçimlik hareketli olup, bu hareketler çocuğun soybağının değiştirilmesi veya gizlenmesidir. Madde metninde soybağının değiştirilmesi veya gizlenmesinin ne tür hareketlerle işlenebileceği belirtilmemiştir. Buna karşılık maddenin gerekçesinde değiştirme veya gizlemenin, yetkili mercilere gerekli bilgileri vermemek veya yanlış bilgiler vermek suretiyle gerçekleştirilebileceği ifade edilmiştir. Ancak gerekçedeki bu açıklama örnek kabilinden olup soybağının değiştirilmesi veya gizlenmesini mümkün kılan elverişli her türlü hareketle bu suç işlenebilecektir. (Özlem Yenerer Çakmut, Soybağının Belirlenmesi ve Ceza Hukukunda Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu, Beta Basın Yayım Dağıtım, 1. Bası, İ., 2008, s.197-198)
Soybağının değiştirilmesi, bir çocuğun gerçek soybağından başka bir soybağında görünmesini sağlayan hareketlerin yapılmasıdır. Esasen bir çocuğun soybağı gerçek anlamda hiçbir zaman değiştirilemez. Çocuğun genetik anne ve babası baştan belli olup sonradan değiştirilmesi mümkün değildir. Değiştirilen husus, çocuğun hukuk düzeni içinde gözüken resmi soybağıdır. Bu nedenle soybağını değiştirme, mutlaka diğer kişilere karşı gerçek soybağı konusunda yanlış bilgi vermeye yönelik bir hareketin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle soybağının değiştirilmesi, genellikle yetkili makamlara karşı yanlış bilgiler vermek suretiyle yapılabilir. Ancak değiştirmenin bir çocuğun yerine başkasınının konulması gibi objektif olarak çocuğun soybağının resmi olarak tespitini tehlikeye düşüren aldatıcı başka hareketlerlerle de işlenmesi mümkündür. (Mahmut Koca, Soybağını Değiştirme Suçu, V. Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu, Tıp Ceza Hukukunun Güncel Sorunları, Ankara 28 Şubat-1 Mart 2008, Türkiye Barolar Birliği, Tıp Ceza Hukukunun Güncel Sorunları, TBB Yayınları, Ankara, 2008, s. 515) Suçun diğer bir seçimlik hareketini soybağını gizlemek oluşturmaktadır. Soybağının gizlenmesi, bir çocuğun gerçek soybağının ortaya çıkmasını engelleyen veya esaslı şekilde zorlaştıran bir duruma sebebiyet vermek demektir. Bunun için soybağının değiştirilmesinden farklı olarak her zaman bir aldatmanın varlığı gerekmez. Örneğin; çocuk doğduktan sonra, onun doğum beyannamesinin düzenlenmesine ve nüfus kütüğüne yazılmasına engel olmak, yaşadığı bilinen bir çocuğun öldüğünü ileri sürmek soybağını gizlemektir. Gizlenmesi gereken soybağı olup, çocuğun maddi anlamda gizlenmesi bu suçu oluşturmaz.
Soybağının değiştirilmesi icrai bir hareketle gerçekleştirilebilir. Buna karşılık gizlemek, hem icrai hem de ihmali hareketlerle işlenebilir.
TCK’nın 231. maddesinin birinci fıkrasındaki suç kasten işlenebilen bir suç olup fail çocuğun gerçek soybağını bilmeli ve bunu değiştirmek veya gizlemek bilinci ile hareket etmelidir. Ancak failin hangi saikle veya amaçla hareket ettiğinin suçun manevi unsuru bakımından bir önemi yoktur.
IV. Nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunma:
Nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunma suçu 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 67/1. maddesinde; “…herhangi bir işlem sebebiyle nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunanlar …altı aydan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun birinci maddesinde açıklandığı üzere bu Kanun’un genel amacı, kişinin doğumundan ölümüne kadar kişisel ve medenî durumuna, uyrukluğuna ve bunlarda meydana gelebilecek değişikliklere ait doğal ve hukukî olayların belirlenip saptanması, bu amaçla düzenlenmiş kütüklere yazılması, elektronik ortamda ulusal adres veri tabanının oluşturulması, nüfus kayıtları ile adres bilgilerinin ilişkilendirilmesini sağlamaktır.
Bu madde ile de kişilere tüm nüfus işlemlerinde nüfus müdürlüğüne doğru beyanda bulunma yükümlülüğü getirilerek doğum dâhil her türlü nüfus olayının doğru bir biçimde saptanması amaçlanmıştır. Nitekim madde gerekçesinde bu husus; “madde, sahteciliğin ve dolayısıyla işlemlerde yapılacak yanlışlıkların önlenebilmesi amacıyla,…herhangi bir işlem sebebiyle nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunan kişilere cezai hükümler uygulanmasına imkan sağlanmaktadır” şeklinde açıklanmışır. Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun amacı ve kapsamı ile 67. madde gerekçesi birlikte gözetildiğinde, beyanın konusunun nüfus işlemleri ile ilgili olması gerekmektedir. Bu nedenle madde metnindeki “herhangi bir işlem” ifadesi “herhangi bir nüfus işlemi” olarak anlaşılmalıdır. Şu halde söz konusu suçun oluşabilmesi için beyanın konusu nüfus işlemi ile ilgili olmalı, beyan da nüfus müdürlüğüne yapılmalıdır.
Resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, çocuğun soybağının değiştirilmesi ve nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunma suçları ile ilgili bu genel açıklamalardan sonra çocuğun soybağını değiştirmek için nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunulması halinde belirtilen suçlar arasındaki içtima ilişkisi üzerinde durulmalıdır.
V. Çocuğun soybağını değiştirmek için nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunulması durumunda suçların içtimaı:
Çocuğun soybağını değiştirmek için nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunulması durumunda resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, çocuğun soybağının değiştirilmesi ve nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunma suçları arasında içtima sorunu ortaya çıkmaktadır.
Tek fiille birden birden fazla suç normunun ihlali halinde, bu normlar arasındaki içtima ilişkisi ya “farklı neviden fikri içtima” yahut da “görünüşte içtima” kapsamında kalmaktadır. Farklı neviden fikri içtima 5237 sayılı Kanun’un 44. maddesinde; “İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren kişi, bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı cezalandırılır” şeklinde düzenlenmiş olup, bu hükmün uygulanabilmesi için işlenen bir fiille birden fazla farklı suçun oluşması gerekmektedir.
Kanun koyucu, işlediği bir fiille birden fazla farklı suçu işleyen failin, fiilinin tek olması nedeniyle en ağır ceza ile cezalandırılmasını yeterli görmüş, bu şekilde “non bis in idem” kuralı gereğince bir fiilden dolayı kişinin birden fazla cezalandırılmasının da önüne geçilmesini amaçlamış, “erime sistemi”ni benimsemek suretiyle, bu suçlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan dolayı ceza verilmesi ile yetinilmesini tercih etmiştir.
Görünüşte içtima ise, çeşitli normların aynı fiille ilgili görünmelerine rağmen, aslında bunlardan yalnız birinin uygulanabilmesidir. (Kayıhan İçel, Suçların İçtimaı, İ., 1972, s. 167) Görünüşte içtima kanunda düzenlenmemiştir ancak ceza normlarının birbirleriyle olan ilişkisi ve bunların yorumundan aynı fiille ilgili görülen çeşitli normlardan sadece birinin uygulanabileceği sonucuna varmak mümkün olduğundan, kanun koyucunun görünüşte içtima şekillerine yer vermesi gerekmemektedir. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara Eylül 2015, 8. Bası, s.519).
Fikri içtima ve görünüşte içtimanın ortak özelliği tek ve aynı fiilin bulunmasıdır. Ancak fikri içtima hükmünün uygulanabilmesi için görünüşte içtima hallerinden birinin bulunmaması gerekmektedir. Bu nedenle, tek fiille ilgili suç tipleri arasında öncelikle görünüşte içtima ilişkisinin bulunup bulunmadığının tespiti gerekli olup; görünüşte içtima ilişkisinin bulunması, fikri içtima hükmünün uygulanmasına engel teşkil eder. Fikri içtimanın görünüşte içtimadan en önemli farkı, fikri içtima halinde sebebiyet verilen suç tiplerine ilişkin normların hepsinin uygulanabilmesine karşılık görünüşte içtimada normlardan sadece birinin uygulanabilir olmasıdır. Başka bir deyişle, görünüşte içtima halinde gerçekte sadece bir norm ihlal edilmekte olup; diğer normların ihlali sadece görünüştedir. Çünkü suç tiplerine ilişkin normların hepsi fiilin haksızlık muhtevasını tümü ile kapsamakla beraber gerçekte uygulanacak olan norm, haksızlık muhtevası itibarı ile diğer normları da tüketmekte, tüm normlar haksızlık ilişkisi bakımından tamamen örtüşmektedir. Dolayısıyla, normlardan sadece biri gerçekte uygulanma kabiliyetine sahiptir. (Neslihan Göktürk, Fikri İçtima, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, s. 73-74)
Görünüşte içtima hallerinde hangi Kanun’un uygulanması gerektiği, “özel normun önceliği”, “tüketen- tüketilen norm ilişkisi” ve “yardımcı (tali) normun sonralığı” gibi ilkelere göre belirlenmektedir.
Genel norm ile aynı hukuki yararı koruyan özel norm, genel normun tüm unsurlarını taşımakla birlikte genel normda yer almayan özel bazı unsurları da ihtiva etmektedir. Böyle bir durumda “özel normun önceliği” ilkesi uyarınca olaya genel norm değil özel norm uygulanacaktır. Özel-genel norm ilişkisi aynı Kanun’un normları arasında olabileceği gibi genel ceza kanunu normları ile yan ceza kanunlarının normları arasında da olabilir. (Kayıhan İçel, Ceza Hukuku Genel Hükümler, Beta Basın Yayım Dağıtım, 6. Bası, İ., Nisan 2014, s.550-551) Örneğin; 5237 sayılı Kanunda zimmet suçunu düzenleyen 247. madde hükmü genel norm niteliğinde iken 5411 sayılı Bankacılık Kanun’un 160. maddesinde düzenlenmiş olan zimmet suçu özel norm niteliği taşıdığından, Bankacılık Kanunu kapsamındaki bir banka görevlisinin zimmet suçunu işlemesi durumunda özel normun önceliği ilkesi gereğince 5237 sayılı TCK’nın 247. maddesi değil Bankacılık Kanunu’nun ilgili hükmü uygulanmalıdır. Diğer taraftan 5237 sayılı Kanunda güveni kötüye kullanma suçunu düzenleyen 155. madde de zimmet suçuna düzenleyen 247. maddeye göre göre genel norm niteliğindedir. Kamu görevlilerinin güveni kötüye kullanma hallerinde özel norm niteliğindeki 247. madde uygulanmalıdır.
Bir ceza normu bir veya daha fazla başka ceza normlarını bünyesine almış ise “tüketen-tüketilen norm ilişkisinden” söz edilir. Bu durumda normları bünyesine alan ceza normu, diğer normları tüketmektedir. Bu takdirde fiile sadece tüketen norm uygulanabilecektir. TCK’nın 42. maddesinde tanımlanmış olan “bileşik suç” tüketen-tüketilen norm ilişkisinin tipik görünümlerinden birisidir. Örneğin; yağma suçu, hırsızlık ve cebir/tehdit suçlarını bünyesinde barındırmakta, başka bir anlatımla o suçları tüketmektedir. Yardımcı (tali) normlar da, asli normlarla benzer hukuki yararları koruyan normlardır. Bu tür normlar, asli normların tatbik edilemeyeceği durumlarda kanunda boşluk oluşmasını engellemek amacıyla getirilmiş düzenlemelerdir. Asli-yardımcı norm ilişkisinin olduğu durumda fiile yardımcı norm değil asli norm uygulanacaktır. Bir normun yardımcı norm mu asli norm mu olduğunun, asli normun uygulanamadığı yerlerde başvurulan bir norm olmasından anlaşılması bir yana, düzenleme içinde, “fiil daha ağır cezayı gerektiren başka bir suç oluşturmadığı takdirde”, “kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında” ve “eylemin başka bir suç oluşturmaması halinde” gibi ifadelerin yer alıp almamasına göre de belirlenmekte, bu gibi ifadelerin yer aldığı normların yardımcı norm olduğu kabul edilmektedir. 5237 sayılı TCK’nın 244/4, 245/3, 257 ve 261. maddelerinde de benzer ifadeler bulunduğundan bu maddelerle getirilen hükümlerin yardımcı norm niteliğinde oldukları kabul edilebilir.
Fikri içtima ve görünüşte içtima ile ilgili bu açıklamalardan sonra çocuğun soybağını değiştirmek için nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunulması durumunda resmi belgede sahtecilik, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan, çocuğun soybağının değiştirilmesi ve nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunma suçları arasındaki içtima meselesine gelince;
Çocuğun soy bağının doğumu gösteren herhangi bir resmi belgeye dayanılmadan nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunulması suretiyle değiştirilmesi durumunda, failin sahte bir resmi belge düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması söz konusu olmadığından resmi belgede sahtecilik suçunun hareket unsuru oluşmaz.
Sanığın beyanı üzerine düzenlenen tutanağın ve bildirimin tescil edildiği nüfus kütüğünün resmi belge olduğu hususunda kuşku bulunmamaktadır. Ancak bu belgeler sanık tarafından değil nüfus memuru tarafından düzenlenmiş olup nüfus memurunun da suç kastı yoktur. Nüfus memuruna çocuğun soybağı hakkında gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişinin onu hataya düşürerek içeriği itibariyle sahte resmi belge düzenlemesine neden olduğundan TCK’nın 37/2. maddesi uyarınca resmi belgede sahtecilik suçundan dolaylı fail olarak sorumlu tutulması gerekeceği ileri sürülebilir ise de; 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 15. maddesi uyarınca doğum bildirimlerinin doğumu gösteren herhangi bir resmi belge ibrazına dayanmadan sözlü olarak yapılması mümkün olduğu gibi nüfus memurunca bu beyanın doğruluğunu tahkik lüzumu da bulunmamaktadır. Şu halde gerçeğe aykırı doğum bildiriminde bulunan failin kamu görevlisi üzerinde fiili hakimiyet kurduğundan söz edilemeyeceğinden resmi belgede sahtecilik suçunun dolaylı faili olduğu da söylenemez. Diğer taraftan dolaylı failliğin kabul nedeni, dolaylı failin fiilinin tipikliğe uygun davranış niteliği taşımamasıdır. Oysa ki failin çocuğun soybağı konusunda nüfus müdürlüğüne karşı yaptığı yalan beyan eylemi doğrudan fail olarak sorumlu tutulabileceği biçimde ayrı bir suç olarak düzenlenmiş olup artık dolaylı failliğe gidilemez. Aksi takdirde, resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (TCK m. 206), yalan tanıklık (TCK m. 272), yalan yere yemin (TCK m.275) gibi bir resmi belgenin düzenlenmesi esnasında yalan beyana dayalı tüm suçlarda faillerin özel suç düzenlemeleri yerine resmi belgede sahtecilikten dolaylı fail olarak sorumlu tutulmaları gibi bir sonuç ortaya çıkacaktır ki bunun kabulü mümkün değildir.
Ancak doğum bildiriminde bulunan kişi ile bildirimi tutanağa geçiren ve nüfus kütüğüne tescil eden kamu görevlisinin ortak hareket edip suçu birlikte işlemesi yani kamu görevlisinin beyanın gerçek dışı olduğunu bilerek belge düzenlemesi durumunda hem çocuğun soybağının değiştirilmesi hem de resmi belgede sahtecilik suçu işlenmiş olacaktır ve farklı neviden fikri içtima hükmü uyarınca failin özgü suça ilişkin iştirak hükümleri çerçevesinde resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılması gerecektir. Yine doğum bildiriminin doğumu gösteren sahte bir resmi belgeye dayanılarak yapılması durumunda da resmi belgede sahtecilik suçunun işlenmesi söz konusu olabilir. Örneğin; failin doğum bildirimini sahte olarak düzenlediği devlet hastanesine ait sahte doğum raporunu ibraz ederek yapması halinde, sahte raporu düzenlenmekle resmi belgede sahtecilik, bu raporu kullanarak gerçeğe aykırı doğum bildiriminde bulunmakla da çocuğun soybağının değiştirilmesi suçunu işlemiş olacaktır. Bu takdirde sahte belgenin çocuğun soybağının değiştirilmesi suçunun işlenilmesi sırasında kullanılması nedeniyle TCK’nın 212. maddesi uyarınca failin her iki suçtan cezalandırılması lazımdır.
Nüfus müdürlüğüne gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suretiyle çocuğun soybağının değiştirilmesi durumunda hem TCK’nın 231/1. maddesinde düzenlenen çocuğun soybağının değiştirilmesi, hem de 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 67/1. maddesinde hüküm altına alınan nüfus müdürlüğüne gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçlarından söz etmek mümkündür. Ancak fiilin belirtilen işleniş şekli bakımından her üç suç tipi arasında genel norm-özel norm ilişkisi bulunmaktadır. Gerçekten de TCK’nın 206. maddesinde genel olarak her türlü yalan beyanın, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 67/1. maddesinde bundan daha özel biçimde nüfus işlemlerinde yalan beyanın, TCK’nın 231/1. maddesinde ise sadece çocuğun soy bağı konusundaki yalan beyanın yaptırım altına alındığı görülmektedir. Bu nedenle nüfus müdürlüğüne gerçeğe aykırı beyanda bulunularak çocuğun soybağının değiştirilmesi durumunda “özel normun önceliği” ilkesi uyarınca sadece TCK’nın 231/1. maddesi uygulanmalıdır. (Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Yorumlu- Uygulamalı Türk Ceza Kanunu, Adalet Yayınevi, 2. Bası, Ankara, 2014, s.6911)
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığın evlilik dışı ilişkide bulunduğu N.’den doğan çocuğunu evlilik birliği içinde resmi nikâhlı eşi J.’den olmuş gibi doğum bildiriminde bulunarak nüfus kütüğüne tescilini sağladığı olayda; sanık tarafından sahte bir resmi belge düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması söz konusu olmadığından resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmadığı, nüfus müdürlüğüne gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suretiyle çocuğun soybağının değiştirilmesi nedeniyle hem TCK’nın 231/1. maddesinde düzenlenen çocuğun soybağının değiştirilmesi, hem de 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinden yalan beyan ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 67/1. maddesinde hüküm altına alınan nüfus müdürlüğüne gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçlarının oluştuğundan söz etmek mümkün ise de TCK’nın 206. maddesinde genel olarak her türlü yalan beyanın, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 67/1. maddesinde bundan daha özel biçimde nüfus işlemlerinde yalan beyanın, TCK’nın 231/1. maddesinde ise sadece çocuğun soy bağı konusundaki yalan beyanın yaptırım altına alındığı nazara alındığında TCK’nın 231/1. maddesinin her iki düzenlemeye göre de “özel norm” niteliğinde olup “özel normun önceliği” ilkesi uyarınca sadece TCK’nın 231/1. maddesinin uygulanmasının mümkün olduğu kabul edilmelidir.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/1020 Karar : 2018/846 Tarih : 5.02.2018
-
TCK 231. Madde
-
Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu
Sanık …’ın yokluğunda verilen hükmün duruşmada verdiği “…” adresi yerine “…” adresine gönderildiği, bu nedenle Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı, sanığın temyiz talebinin öğrenme ile süresinde olduğunun kabulü ile yapılan incelemede;
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanıkların yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sanıklardan … ve …’nin gayri resmi birlikteliklerinden doğan mağdur bebeği istemediklerinden dolayı aralarında anlaşarak şüpheli …’a verip nesebi belli olan bebek mağdurun nesebinin karıştırılması amacıyla sanki terk edilmişken bulunmuş bir bebek gibi getirerek polis merkezine teslim etmesini sağladıkları ve 14.04.2006 tarihli isimlendirme tutanağıyla mağdur çocuğun isimlendirilmesinin yapıldığı somut olayda; sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK’nın 231/1. maddesinde düzenlenen “çocuğun soybağını değiştirme” suçunu oluşturacağı gözetilmeden, suç vasfında hataya düşülerek eylemlerinin TCK’nın 231/2. maddesinde düzenlenen “sağlık kurumundaki bir çocuğun başka bir çocukla karıştırılması” olarak kabulü ile yazılı şekilde hükümler kurulması,
Yasaya aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, sanıkların sonuç ceza yönünden kazanılmış haklarının saklı tutulmasına, 05.02.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10074 Karar : 2017/124 Tarih : 12.01.2017
-
TCK 231. Madde
-
Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu
Sanığın, resmi nikahlı eşi olan temyiz dışı diğer sanık …‘nın evlilik dışı birlikte yaşadığı Netice Demir’den olma çocuğu Gökhan’ı, kendisinden olma gibi 07.09.2005 tarihinde bir belgeye dayanmadan beyan üzerine düzenlenen MERNİS doğum formu ile nüfusa tescil ettirmekten ibaret eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 231. maddesinde yazılı özel düzenleme niteliğindeki soybağını değiştirme suçunu oluşturduğu cihetle, tebliğnamedeki eylemin resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı yönündeki düşünceye iştirak edilmemiş; Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 19.02.2013 gün ve 2011/5-137 Esas 2013/58 sayılı kararında da belirtildiği üzere, aynı davada yargılandığı sahtecilik suçundan beraat eden, müsnet soybağının değiştirilmesi suçundan ise mahkumiyetine karar verilen sanık hakkında, müdafii tarafından sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesi mümkün olmadığından, beraat edilen suç nedeniyle avukatlık ücretine hükmedilemeyeceği cihetle, mahkemenin sanık … lehine vekalet ücretine hükmetmemesinde bir isabetsizlik görülmediğinden bu husus bozma nedeni yapılmamıştır.
1-Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 29.09.2015 gün ve 2015/412 Esas, 2015/286 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, sanığın, resmi nikahlı eşi olan temyiz dışı diğer sanık …‘nın evlilik dışı birlikte yaşadığı Netice Demir’den olma çocuğu Gökhan’ı, nüfus müdürlüğüne müracaat ederek bir belgeye dayanmadan, sadece beyanla kendi çocuğuymuş gibi nüfusa kaydettirmekten ibaret oluşa uygun olarak sübutu kabul edilen eyleminin, kül halinde 5237 sayılı TCK’nun 231. maddesindeki soybağını değiştirme suçu kapsamında kaldığı gözetilerek tek bir hüküm kurulması gerekirken, eylem bölünmek suretiyle çocuğun soybağını değiştirmek suçundan mahkumiyet, resmi belgede sahtecilik suçundan ise beraat hükümleri kurulması,
2-5271 sayılı CMK’nun 231/6-c maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını isteyip istemediğinin sanığa sorulması yerine, müdafine sorularak yazılı şekilde bu maddenin sanık hakkında uygulanmamasına hükmedilmesi,
3-Kısa süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, ertelemeye ilişkin hükümlere göre daha lehe sonuçlar içeren 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesinde düzenlenen “kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlara” karar verilip verilmeyeceği hususunun tartışmasız bırakılması,
Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükümlerin bu sebeplerden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 12.01.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10078 Karar : 2016/7460 Tarih : 6.12.2016
-
TCK 231. Madde
-
Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu
1-)Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2015/11-412 Esas, 2015/286 Karar nolu kararında belirtildiği gibi, çocuğun soybağının doğumu gösteren herhangi bir resmi belgeye dayanılmadan nüfus müdürlüğüne gerçek dışı beyanda bulunulması suretiyle değiştirilmesi durumunda, sahte bir resmi belge düzenlenmesi, gerçek bir resmi belgenin başkalarını aldatacak şekilde değiştirilmesi veya sahte resmi belgenin kullanılması söz konusu olmadığından resmi belgede sahtecilik suçunun unsurlarının oluşmadığı, nüfus müdürlüğüne gerçeğe aykırı beyanda bulunmak suretiyle çocuğunun soybağının değiştirilmesi nedeni ile hem TCK’nun 231/1. maddesinde düzenlenen çocuğun soybağının değiştirilmesi, hem de 206. maddesinde düzenlenen resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan ve 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu’nun 67/1. maddesinde hüküm altına alınan nüfus müdürlüğüne gerçeğe aykırı beyanda bulunma suçlarının oluştuğundan söz etmek mümkün ise de, TCK’nun 206. maddesinde genel olarak her türlü yalan beyanın, 5490 sayılı Nüfus Hizmetleri Kanunu 67/1. maddesinde bundan daha özel biçimde nüfus işlemlerinde yalan beyanın TCK’nun 231/1. maddesinde ise sadece çocuğun soybağı konusundaki yalan beyanın yaptırım altına alındığı nazara alındığında, TCK’nun 231/1. maddesinin her iki düzenlemeye göre de “özel norm” niteliğinde olup “özel normun önceliği” ilkesi uyarınca eyleminin sadece TCK’nun 231/1. maddesinde düzenlenen çocuğun soybağının değiştirilmesi suçunu oluşturacağı cihetle; sanığın, gerçekte Derya Alğan’ın çocuğu olan … 27.10.2011 tarihinde içerik itibariyle sahte olan doğum raporuna istinaden kendi çocuğuymuş gibi nüfusa kaydettirdiğinin anlaşılması karşısında; eylemin zincirleme şekilde işlenen resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç vasfında yanılgı sonucu TCK`nun 231/1. maddesinde düzenlenen çocuğun soybağının değiştirilmesi suçundan hüküm kurulması,
2-)Kabul ve uygulamaya göre de;
TCK`nun 51/7. maddesinde “hükümlünün deneme süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere hâkimin uyarısına rağmen uymamakta ısrar etmesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceği”nin belirtilmesi karşısında; mahkemece sanık hakkında “kasıtlı bir suç işlediği taktirde ertelenen cezanın tamamen infazına” karar verilerek infazı kısıtlayacak şekilde hüküm tesisi,
Yasaya aykırı; sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 6723 sayılı Yasa ile değişik 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından ceza miktarı itibariyle kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 06.12.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10246 Karar : 2016/7332 Tarih : 30.11.2016
-
TCK 231. Madde
-
Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu
I-) Sanık hakkında “resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelenmesinde:
6217 sayılı Kanunun 26. maddesi ile değişik 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli hakkında Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca, sanık hakkında mahkemece doğrudan hükmedilen 1.500 TL adli para cezasına dair hükmün temyizi olanaklı bulunmayıp kesin nitelikte olduğundan sanığın temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca istem gibi REDDİNE,
II-) Sanık hakkında “Çocuğun soybağını değiştirme veya gizleme” suçundan kurulan hükme yönelik temyiz incelemesine gelince;
Çocuğun soybağının değiştirilmesi suçu, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “Topluma Karşı Suçlar” kısmının “Aile düzenine karşı suçlar” bölümünde yer alan 231. maddesinde;
(1) Bir çocuğun soybağını değiştiren veya gizleyen kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Özen yükümlülüğüne aykırı davranarak, sağlık kurumundaki bir çocuğun başka bir çocukla karışmasına neden olan kişi, bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” biçiminde düzenlenmiştir.
Soybağı ailenin, aile de toplumun temelidir. Soybağının doğru olarak belirlenmesinde hem ilgili kişilere ait ferdi, hem de topluma ait genel fayda bulunmaktadır. Zira soybağına miras, velayet, nafaka, yurttaşlık, ceza sorumluluğu gibi bir çok konuda çok ciddi hukuki sonuçlar bağlanmıştır.
Bu nedenle maddenin birinci fıkrasında, bir çocuğun soybağının kasten değiştirilmesi veya gizlenmesi suç haline getirilmiş, ikinci fıkrasında ise bu fiillerin taksirle işlenmesi suç olarak tanımlanmıştır.
Çocuğun soybağının kasten değiştirilmesinde suçun faili, çocuğun gerçek annesi ve babası dahil herkes olabilir. Soybağının taksirle değiştirilmesi suçunda ise fail ancak bir sağlık kurumunda çalışan görevli personel olabilecektir. Suçun mağduru soybağı değiştirilen veya gizlenen çocuktur. Ancak bu çocuğun sağ doğmuş ve yaşı itibarıyla kişisel durumu hakkında yeterli bilgi ve tasavvura sahip olmayan soybağı değiştirilebilecek veya gizlenebilecek bir çocuk olması gerekmektedir.
Suçun konusu soybağıdır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 282. maddesi uyarınca çocuk ile ana arasında soybağı doğumla, çocuk ile baba arasında soybağı ise ana ile evlilik, tanıma veya hakim hükmüyle kurulur. Soybağı ayrıca evlat edinme yoluyla da kurulabilir. Bu suçun konusunu oluşturan soybağının doğumla meydana gelen yani kan bağına dayanan soybağı olarak anlaşılması gerekir. Ancak doğumun evlilik içi veya evlilik dışı oluşmasının bir önemi yoktur. Nitekim madde gerekçesinde de, kişilerin aileleriyle olan ilişkilerinin doğum, evlat edinme, tanıma veya babalığa hükmolunması yollarıyla hukuken oluştuğu belirtildikten sonra, doğumla meydana gelen ilişkinin maddede belirtilen suretlerle değiştirilmesinin suç haline getirildiği ifade edilmiştir.
Maddenin uyuşmazlık konusu olan birinci fıkrasındaki suç, seçimlik hareketli olup, bu hareketler çocuğun soybağının değiştirilmesi veya gizlenmesidir. Madde metninde soybağının değiştirilmesi veya gizlenmesinin ne tür hareketlerle işlenebileceği belirtilmemiştir. Buna karşılık maddenin gerekçesinde değiştirme veya gizlemenin, yetkili mercilere gerekli bilgileri vermemek veya yanlış bilgiler vermek suretiyle gerçekleştirilebileceği ifade edilmiştir. Ancak gerekçedeki bu açıklama örnek kabilinden olup soybağının değiştirilmesi veya gizlenmesini mümkün kılan elverişli her türlü hareketle bu suç işlenebilecektir. (Özlem Yenerer Çakmut, Soybağının Belirlenmesi ve Ceza Hukukunda Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu, Beta Basın Yayım Dağıtım, 1. Bası, …, 2008, s.197-198)
Soybağının değiştirilmesi, bir çocuğun gerçek soybağından başka bir soybağında görünmesini sağlayan hareketlerin yapılmasıdır. Esasen bir çocuğun soybağı gerçek anlamda hiçbir zaman değiştirilemez. Çocuğun genetik anne ve babası baştan belli olup sonradan değiştirilmesi mümkün değildir. Değiştirilen husus, çocuğun hukuk düzeni içinde gözüken resmi soybağıdır. Bu nedenle soybağını değiştirme, mutlaka diğer kişilere karşı gerçek soybağı konusunda yanlış bilgi vermeye yönelik bir hareketin yapılmasını zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle soybağının değiştirilmesi, genellikle yetkili makamlara karşı yanlış bilgiler vermek suretiyle yapılabilir. Ancak değiştirmenin bir çocuğun yerine başkasınının konulması gibi objektif olarak çocuğun soybağının resmi olarak tespitini tehlikeye düşüren aldatıcı başka hareketlerlerle de işlenmesi mümkündür. (Mahmut Koca, Soybağını Değiştirme Suçu, V. Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu, Tıp Ceza Hukukunun Güncel Sorunları, … 28 Şubat-1 Mart 2008, Türkiye Barolar Birliği, Tıp Ceza Hukukunun Güncel Sorunları, TBB Yayınları, …, 2008, s. 515)
Suçun diğer bir seçimlik hareketini soybağını gizlemek oluşturmaktadır. Soybağının gizlenmesi, bir çocuğun gerçek soybağının ortaya çıkmasını engelleyen veya esaslı şekilde zorlaştıran bir duruma sebebiyet vermek demektir. Bunun için soybağının değiştirilmesinden farklı olarak her zaman bir aldatmanın varlığı gerekmez. Örneğin; çocuk doğduktan sonra, onun doğum beyannamesinin düzenlenmesine ve nüfus kütüğüne yazılmasına engel olmak, yaşadığı bilinen bir çocuğun öldüğünü ileri sürmek soybağını gizlemektir. Gizlenmesi gereken soybağı olup, çocuğun maddi anlamda gizlenmesi bu suçu oluşturmaz.
Soybağının değiştirilmesi icrai bir hareketle gerçekleştirilebilir. Buna karşılık gizlemek, hem icrai hem de ihmali hareketlerle işlenebilir.
TCK`nun 231. maddesinin birinci fıkrasındaki suç kasten işlenebilen bir suç olup fail çocuğun gerçek soybağını bilmeli ve bunu değiştirmek veya gizlemek bilinci ile hareket etmelidir. Ancak failin hangi saikle veya amaçla hareket ettiğinin suçun manevi unsuru bakımından bir önemi yoktur.
Somut olaya gelince, sanığın resmi nikahlı eşi …‘in 29.03.2006 tarihinde doğum yaptığı, ancak bu sırada sanık ile gayri resmi birliktelik yaşayan …‘ın da hamile olduğu ve sanığın Nüfus Müdürlüğüne giderek 03.04.2006 tarihinde eşi Yasemin`in ikiz bebek doğurduğunu beyan ederek henüz dünyaya gelmemiş çocuğu nüfusa kaydettirmesinden ibaret eyleminde, henüz doğmamış çoçuğun soybağının değiştirilmesi imkanının bulunmadığı ve atılı suçun unsurları itibariyle oluşmadığı gözetilmeksizin, sanığın beraati yerine yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nun 321. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 30.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2012/28474 Karar : 2014/11785 Tarih : 16.06.2014
-
TCK 231. Madde
-
Çocuğun Soybağını Değiştirme Suçu
Yapılan duruşmaya toplanıp karar yerinde gösterilen delillere mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
1-Sanığın, gayrı resmi nikahlı eşi olan Z. Ö.’dan doğan … isimli çocuğunu, resmi nikahlı eşi M. A.’den doğmuş gibi 25.07.2005 tarihinde nüfus memuruna beyanla tescil ettirmekten ibaret eyleminin bir bütün halinde 5237 sayılı TCK`nun 231. maddesindeki soybağını değiştirme suçunu oluşturduğu gözetilmeden ayrıca resmi belgede sahtecilik suçundan da hüküm kurulması,
2- Kabul ve uygulamaya göre de;
Sanığın beyanına dayalı olarak çocuğunun resmi nikahlı eşi M. A.’den doğmuş gibi nüfusa kayıt ve tescil edilmesi eyleminde zincirleme suçun unsurlarının bulunmadığı gözetilmeden TCK`nun 43/1. maddesi uygulanarak fazla ceza tayin edilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Sanık A. A.’ün gayri resmi eşi olan Z. Ö.’dan doğan çocuğu resmi nikahlı eşi M. A.`den doğmuş gibi sözlü beyanla nüfusa tescil ettirmekten ibaret eyleminin resmi belge niteliğindeki nüfus kütüğünün sahte oluşturulması nedeniyle 5237 sayılı TCK.nun 44. maddesi delaletiyle aynı Kanunun 204/1. maddesine uyan suçu oluşturacağı gözetilerek hükmün bu nedenle bozulması yerine, eylemin bir bütün halinde TCK.nun 231. maddesindeki soybağını değiştirme suçunu oluşturacağına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılmıyorum.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.