0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

TCK Madde 191

-(Değişik: 18/6/2014 – 6545/68 md.)

(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171 inci maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır. (Ek cümle:28/3/2023-7445/18 md.) Erteleme kararı kolluk birimlerine de bildirilir.

(3) (Değişik:28/3/2023-7445/18 md.)Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre denetimli serbestlik müdürlüğünün teklifi üzerine veya resen Cumhuriyet savcısının kararı ile altışar aylık sürelerle en fazla iki yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir. Cumhuriyet savcısı, erteleme süresi zarfında uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanıp kullanmadığını tespit etmek için yılda en az iki defa şüphelinin ilgili kuruma sevkine karar verir.

(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;

a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,

b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,

c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, hâlinde, hakkında kamu davası açılır.

(5) Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz.

(6) Dördüncü fıkraya göre kamu davasının açılmasından sonra, birinci fıkrada tanımlanan suçun tekrar işlendiği iddiasıyla açılan soruşturmalarda ikinci fıkra uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilemez.

(7) Şüpheli erteleme süresi zarfında dördüncü fıkrada belirtilen yükümlülüklere aykırı davranmadığı ve yasakları ihlal etmediği takdirde, hakkında kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilir.

(8) Bu Kanunun;

a) 188 inci maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti,

b) 190 ıncı maddesinde tanımlanan uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma, suçundan dolayı yapılan kovuşturma evresinde, suçun münhasıran bu madde kapsamına girdiğinin anlaşılması hâlinde, sanık hakkında bu madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.

(9) Bu maddede aksine düzenleme bulunmayan hâllerde, Ceza Muhakemesi Kanununun kamu davasının açılmasının ertelenmesine ilişkin 171 inci maddesi veya hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin 231 inci maddesi hükümleri uygulanır.

(10) (Ek: 27/3/2015-6638/12 md.) Birinci fıkradaki fiillerin; okul, yurt, hastane, kışla veya ibadethane gibi tedavi, eğitim, askerî ve sosyal amaçla toplu bulunulan bina ve tesisler ile bunların varsa çevre duvarı, tel örgü veya benzeri engel veya işaretlerle belirlenen sınırlarına iki yüz metreden yakın mesafe içindeki umumi veya umuma açık yerlerde işlenmesi hâlinde verilecek ceza yarı oranında artırılır.



TCK Madde 191 Gerekçesi

Madde metninde, izlenen suç politikası gereği olarak, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak değil, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır. Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, aslında tedavi ve terapiye ihtiyaç duyan bir kişidir. Bu nedenle, maddenin ikinci fıkrasında, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişinin, tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulması gerektiği kabul edilmiştir.

Üçüncü fıkrada, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında uygulanacak tedavi ve denetimli serbesti tedbirine ilişkin düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme yeterli açıklıkta yapıldığı için, ayrıca izaha gerek görülmemiştir. Dördüncü fıkrada, bu denetimli serbestlik tedbirinin süresi belirlenmiştir.

Maddenin beşinci fıkrasına göre; uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi hakkında, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak dolayısıyla değil ve fakat, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak dolayısıyla cezaya hükmedilecektir. Ancak, bu nedenle hükmolunan cezanın infazına sınırlama getirilmiştir. Buna göre, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişinin tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması hâlinde, hükmolunan ceza infaz edilmez. Buna karşılık, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmayan kişi ile ilgili olarak hükmolunan ceza infaz edilecektir.

Aşağıda etkin pişmanlık maddesinde düzenlendiği gibi, etkin pişmanlıktan yararlanan kullanıcı hakkında belli koşulların varlığı hâlinde cezaya hükmedilmeyecektir. Ancak, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine aykırı davranan kişi hakkında, etkin pişmanlıktan yararlanmış olsa bile, davaya devam olunarak cezaya hükmedilecek ve bu ceza infaz edilecektir.


TCK 191 (Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2018/208 E. , 2020/522 K.

  • TCK 191
  • Kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma
  • Kenevir ekme ve esrar maddesi bulundurma

5237 sayılı TCK’nın “Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti” başlıklı 188. maddesinin 3. fıkrası; “Uyuşturucu veya uyarıcı maddeleri ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satan, satışa arz eden, başkalarına veren, sevk eden, nakleden, depolayan, satın alan, kabul eden, bulunduran kişi, on yıldan az olmamak üzere hapis ve yirmibin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır. Ancak, uyuşturucu veya uyarıcı madde verilen veya satılan kişinin çocuk olması hâlinde, veren veya satan kişiye verilecek hapis cezası on beş yıldan az olamaz.” biçiminde olup, madde gerekçesinde de vurgulandığı gibi üçüncü fıkrada, uyuşturucu ve uyarıcı madde ticaretine ilişkin çeşitli fiiller, ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır.

Buna göre; uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ruhsatsız veya ruhsata aykırı olarak ülke içinde satışı, satışa arzı, başkalarına verilmesi, sevk edilmesi, nakli, depolanması ya da kazanç amacıyla satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, bir ve ikinci fıkralara göre ayrı bir suç oluşturmaktadır. Aynı Kanunun “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanmak” başlıklı 191. maddesinin 1. fıkrası ise; “Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlenmiş olup, kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak ya da kullanmak fiilleri suç olarak tanımlanmıştır.

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler hâlinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları hâlinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Öte yandan, ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi hâlinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Bozyazı İlçe Emniyet Müdürlüğü Suç Araştırma ve Soruşturma Büro Amirliği görevlilerince 30.12.2015 tarihinde saat 14.00 sıralarında gerçekleştirilen araştırmalar neticesinde; geçmişte hakkında esrar elde etmek amacıyla kenevir ekme suçundan işlem yapılan sanığın, evinde yaklaşık iki kilogram esrar bulundurduğu, söz konusu uyuşturucu maddeyi piyasaya sürmeye çalıştığı, ayrıca ikametinin bahçesinde de ekili hâlde kenevir bitkisi olduğu bilgilerinin elde edildiği, söz konusu bilgilerin doğruluğunun teyidi amacıyla aynı gün sanığın ikametine giden görevlilerin, ikamet ve çevresinde yaptıkları incelemede saksıya dikili hâlde kenevir bitkisi gördükleri, bunun üzerine konu hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verildiğinde sanığın üzerinde, ikametinde ve ikametin bahçesinde arama yapılması talimatlarının alındığı, yazılı arama emrine istinaden görevlilerce 30.12.2015 tarihinde saat 16.00 sıralarında tekrar sanığın ikametine gidildiği, ikamette bulunan sanığa konu hakkında bilgi verildikten sonra arama işlemine başlanıldığı, sanığın üzerinde, evinde ve üzeri naylon branda ile örtülü hayvan ahırında yapılan aramalarda herhangi bir suç unsuruna rastlanılmadığı, devam eden aramada ikametin batı kısmındaki duvarının dibinde plastik bir kutu görüldüğü, görevlilerce söz konusu kutunun içi kontrol edildiğinde beyaz poşete sarılı hâlde, net 6,4 gram esrar elde edilebilecek toplam daralı ağırlığı 29,81 gram olan kurutulmuş kenevir bitkisinin ele geçirildiği, ikametin güneyinde bulunan ve sanık tarafından bahçe olarak kullanılan yerde yapılan aramada ise; ağaçların arasına gizlenmiş plastik kovanın içerisinde yaklaşık 40-45 cm boylarında 2 adet dikili hâlde kenevir bitkisinin, söz konusu yerin biraz daha aşağısında ise, üzeri sera naylonu ve demir ile kapatılmış toprak zeminde yaklaşık 10-15 cm boylarında olan toplam 2271 adet dikili vaziyette kenevir bitkisinin ele geçirildiği olayda;

Plastik kutu içinde ele geçirilen suç konusu net 6,4 gram esrarın miktar itibarıyla kişisel kullanım sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, sanığın evinde yapılan aramada net 6,4 gram esrar dışında atılı suçu işlediğine ilişkin hassas terazi ya da paketlemede kullanılan ambalaj malzemeleri gibi materyallerin elde edilememesi, olay tutanağına ve ziraat mühendisi tarafından düzenlenen uzmanlık raporuna göre yaklaşık 10-15 cm boylarında olan ve bu bağlamda yakın zamanda ekilmiş oldukları anlaşılan fide hâlindeki dikili kenevir bitkilerinden elde edilemeyeceği sabit olan suç konusu esrarın, yaklaşık 40-45 cm boylarındaki dikili hâldeki kenevir bitkilerinden sökülüp kurutulmak suretiyle elde edildiğine dair dosya kapsamı itibarıyla yeterli delilin bulunmaması, tüm aşamalarda atılı suçlamayı kabul etmeyen sanığın uyuşturucu madde kullanmadığını belirtmesinin, suç konusu uyuşturucu maddeyi kullanma dışında bir amaç için bulundurduğu şeklinde yorumlanamayacağı hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanığın savunmasının aksine, suç konusu uyuşturucu maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna ilişkin, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün, sanığın sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu gözetilmeden, suç niteliğinin hatalı değerlendirilmesi suretiyle uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan mahkûmiyetine karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar:2019/439

  • TCK 191
  • Suçüstü halinde önleme araması yoluyla sanığın arka cebinde ve aracının dışardan bakıldığında görülen yerlerinde yakalanan 0.5 garam ve 7,2 gram bonzai (sentetik kannabinoid) adlı uyuşturucu madde, miktar itibariyle kullanım sınırını aşmadığından uyuşturucu madde kullanma suçu meydana gelmiştir.

2559 sayılı PVSK’nın Ek 5. maddesi uyarınca, uyuşturucu madde suçlarıyla daha etkin mücadele etmek amacıyla olayları takip etmekle görevlendirilen kolluk görevlilerinin, ihbar ve elde edilen bilgilerin doğruluğunu araştırmak için yaptıkları çalışmalar sırasında, sanığın tanık S. ile buluşup, para alması sonrasında bulundukları yer yakınındaki mezarlık içerisine giderek burada tanık S.’ye bir şeyler verdiğini görmeleri, ayrılmaları sonrası durdurulan tanık S.’da uyuşturucu olduğu değerlendirilen maddenin ele geçirilmesi, tanık S.’nin sanıktan uyuşturucu madde satın aldığına dair beyanı, sanığın ilk görüldüğü yer olan F. Devlet Hastanesi civarına sanığın aracıyla gelip araçtan indiğini görmeleri üzerine, mesleki tecrübelerine ve içinde bulundukları durumdan çıkardıkları izlenimden kaynaklanan makul sebebe dayalı olarak sanığı durdurma ve sanığa müdahalede bulunma hak ve gerekliliğinin ortaya çıktığı, PVSK’nın 4/A maddesinin verdiği yetkiye dayalı olarak alınması gereken tedbirler kapsamında, kaçmasını, kendisine veya başkalarına zarar vermesini önlemek ve silah ya da tehlike oluşturan diğer bir eşyadan arındırmak amacıyla, belirtilen sakıncaların önlenmesi için görevlilerce sanığın üzerinde yoklama biçiminde kontrol yapıldığında, pantolonunun arka cebinde poşet içerisinde net 0,5 gram sentetik kannabinoid olan uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, yine aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden alınması gereken tedbirler kapsamında sanığın indiği aracın dışarıdan bakıldığında içerisi görünen kısımları kontrol edildiğinde ise aracın arka koltuğunun alt kısmındaki poşette açıkta ve gözle görülür şekilde suç konusu net 7,2 gram sentetik kannabinoid olan uyuşturucu maddenin ele geçirildiği, görevlilerce araçta bulunan uyuşturucu maddelere bu şekilde el konulmasının; “Gizlenmiş bir şeyi bulmaya çalışma ve araştırma” anlamına gelen arama işlemi olarak değerlendirilemeyeceği, görevlilerce yakalanan sanığın kontrol edilmesinin zorunlu olması nedeniyle gerçekleştirilen yoklamanın arama işlemi olarak kabul edilemeyeceği, ayrıca bu yoklama işleminin haklı ve ölçülü olduğu, kolluğun edindiği istihbarat bilgisinin genel ve soyut nitelikte olup başkaca herhangi bir somut emare ile desteklenmediği, CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca adli arama kararı ya da yazılı arama emri alınmasını gerektiren bir durumun söz konusu olmadığı, bu şekliyle sanığın üzerinin ve aracın içerisinin kontrol edilmesi önleyici nitelikte olduğundan adli nitelik taşımadığı, kolluk görevlilerinin dışarıdan bakıldığında aracın içinde görünür şekilde duran suç konusu uyuşturucu maddeleri fark etmeleri ve sanığın üzerinde yoklama şeklinde kontrol yapmaları sonucu işlenmekte olan bir suçla diğer bir anlatımla “suçüstü” hali ile karşılaştıkları ve buna bağlı olarak da suç işlerken rastlanan sanığı CMK’nın 90. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendi ile aynı maddenin 4. fıkrası ve PVSK’nın 13. maddesinin 1. fıkrasının (A) bendi ile Ek 6. maddesi gereğince yakaladıkları, görevlilerin bu şekilde ele geçirdikleri suç konusu uyuşturucu maddeleri muhafaza altına aldıktan sonra, uyguladıkları tedbirler ile somut olay hakkında Cumhuriyet savcısına bilgi verdikleri, müteakiben emirleri doğrultusunda soruşturma işlemlerinin sürdürüldüğü, yine PVSK’nın Ek 6. maddesini açıklayıcı nitelikte olan Adli ve Önleme Aramaları Yönetmeliğinin 8. maddesinin (f) bendindeki düzenlemeye göre de; suçüstü halinde ayrıca bir arama emri ya da karar alınmasına gerek bulunmadığı, dolayısıyla suçun delili ve konusunu oluşturan uyuşturucu maddelerin ele geçirilip muhafaza altına alınmasının hukuka uygun olduğu ve hukuka aykırı bir delilden söz edilemeyeceği anlaşıldığından, Özel Daire bozma kararında isabet bulunmamaktadır.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/123

  • TCK 191
  • Ele geçirilen net 330,4 gram ağırlığındaki suç konusu esrarın miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, uyuşturucu madde kullandıklarını söyleyen sanıkların savunmalarının aksine, birlikte satın aldıkları suç konusu esrarı başkalarına satacaklarına, devredeceklerine veya vereceklerine ilişkin herhangi bir davranış içinde oldukları hususunda bir tespit bulunmadığı gibi kullanma dışında bir amaçla bulundurduklarına ilişkin delil de olmaması, sanık O.’nun, diğer sanık E.’nin suç konusu esrarı isteyenlere sattığı şeklindeki soyut ve suç atma niteliğinde kalabilecek kolluktaki beyanından dönmesi karşısında, sanıkların sabit olan eylemlerinin kullanmak için uyuşturucu madde satın alma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.

Uyuşturucu madde bulundurma eyleminin, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçunu mu yoksa uyuşturucu madde ticareti suçunu mu oluşturduğunun tespitinde belirgin rol oynayan husus, bulundurmanın amacıdır. Ceza Genel Kurulunun 15.06.2004 tarihli ve 107-136 ile 06.03.2012 tarihli ve 387-75 sayılı kararları başta olmak üzere bir çok kararında da belirtildiği üzere, uyuşturucu madde bulundurmanın, kullanma maksadına matuf olduğunun belirlenmesinde dikkate alınması gereken ve öğreti ile uygulamada da kabul görmüş olan bazı kriterler bulunmaktadır.

Bunlardan ilki; failin bulundurduğu uyuşturucu maddeyi başkasına satma, devir veya tedarik etmek hususunda herhangi bir davranış içine girip girmediğidir.

İkinci kriter, uyuşturucu maddenin bulundurulduğu yer ve bulunduruluş biçimidir. Kişisel kullanım için uyuşturucu madde bulunduran kimse, bunu her zaman kolaylıkla erişebileceği bir yerde, örneğin genellikle evinde veya iş yerinde bulundurmaktadır. Buna karşın uyuşturucunun ev veya iş yerine uzakta, çıkarılıp alınması güç ve zaman gerektiren depo, mağara, samanlık gibi bir yere gizlemesi kullanma dışında bir amaçla bulundurulduğunu gösterebilir. Yine, uyuşturucunun çok sayıda özenli olarak hazırlanmış küçük paketçikler halinde olması, her paketçiğin içine hassas biçimde yapılan tartım sonucu aynı miktarda uyuşturucu madde konulmuş olması, uyuşturucu maddenin ele geçirildiği yerde veya yakınında, hassas terazi ve paketlemede kullanılan ambalaj malzemelerinin bulunması, kullanım dışında bir amaçla bulundurulduğu hususunda önemli bir belirtidir.

Üçüncü kriter de, bulundurulan uyuşturucu maddenin çeşit ve miktardır. Uyuşturucu madde kullanan kimse genelde bir ya da benzer etki gösteren iki değişik uyuşturucu maddeyi bulundurur. Bu nedenle değişik nitelikte ve farklı etkileri olan eroin, kokain, esrar ve amfetamin içeren tabletleri birlikte bulunduran sanığın bunları satmak amacıyla bulundurduğu kabul edilebilir. Kişisel kullanım için kabul edilebilecek miktar, kişinin fiziksel ve ruhsal yapısı ile uyuşturucu veya uyarıcı maddenin niteliğine, cinsine ve kalitesine göre değişiklik göstermekle birlikte, Adli Tıp Kurumunun mütalaalarında esrar kullananların her defasında 1-1,5 gram olmak üzere günde üç kez esrar tüketebildikleri bildirilmektedir. Esrar kullanma alışkanlığı olanların bunları göz önüne alarak, birkaç aylık ihtiyaçlarını karşılayacak miktarda esrar maddesini ihtiyaten yanlarında veya ulaşabilecekleri bir yerde bulundurabildikleri de adli dosyalara yansıyan ve bilinen bir husustur. Buna göre, esrar kullanan faillerin olağan sayılan bu süre içinde kişisel olarak kullanıp tüketebilecekleri miktarın üzerinde esrar maddesi bulundurmaları halinde, bulundurmanın kişisel kullanım amacına yönelik olmadığı kabul edilmelidir.

Öte yandan, Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” ilkesi uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, bir suçun gerçekten işlenip işlenmediği veya işlenmiş ise gerçekleştirme biçimi konusunda kuşku belirmesi halinde uygulanabileceği gibi, suç niteliğinin belirlenmesi bakımından da geçerlidir. Ceza mahkûmiyeti, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkûmiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilebilmesinin başka bir yolu da bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

İ. Sulh Ceza Hakimliğinin önleme araması kararına istinaden 26.09.2014 tarihinde D-817 Karayolu üzerinde bulunan ilçe emniyet amirliği karşısında yol kontrol ve denetim görevlerine başlayan görevlilerin, saat 02.00 sıralarında H. istikametinden İ.’ye seyir hâlinde olan ve şoför koltuğunda sanık E.S.’nin, sağ ön koltuğunda sanık O.S.’nin oturduğu 33 … plaka sayılı aracı görüp, uygulama noktasında durması için ikazda bulundukları, söz konusu aracın durmayarak İ. istikametine doğru kaçmaya başladığı, yapılan takip sonucu aracın görevlilerce durdurulduğu, araç içerisindeki sanıkların araçtan indirildikleri, aracın arka koltuğu üzerinde esrar parçaları olduğunu gören görevlilerin yaptıkları çevre araştırmasında, sanıkların durduruldukları yerin 50 metre kadar gerisinde yol kenarında bulunan poşet içerisinde suç konusu esrarı ele geçirdikleri olayda;

K. ilçesinde oturan sanıkların, K. ilçesine giderek suç konusu esrarı aldıktan sonra tekrar ikamet ettikleri ilçeye döndükleri sırada yakalanmaları, ele geçirilen net 330,4 gram ağırlığındaki suç konusu esrarın miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, söz konusu uyuşturucu maddenin tek parça hâlinde ele geçirilmesi, uyuşturucu madde kullandıklarını söyleyen sanıkların savunmalarının aksine, birlikte satın aldıkları suç konusu esrarı başkalarına satacaklarına, devredeceklerine veya vereceklerine ilişkin herhangi bir davranış içinde oldukları hususunda bir tespit bulunmadığı gibi kullanma dışında bir amaçla bulundurduklarına ilişkin delil de olmaması, sanık O.S.nin, diğer sanık E.S.’nin suç konusu esrarı isteyenlere sattığı şeklindeki soyut ve suç atma niteliğinde kalabilecek kolluktaki beyanından dönmesi karşısında, sanıkların sabit olan eylemlerinin kullanmak için uyuşturucu madde satın alma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2017/378 E. , 2018/618 K.

  • TCK 191
  • Sanığın uyuşturucu madde satışı yaptığını beyan eden tanığın bu beyanını geri alması yakalanan 0,07 eroin niteliğindeki uyuşturucu maddenin miktarı dikkate alındığında, sanığın uyuşturucu madde ticareti suçunu değil uyuşturucu madde kullanma & bulundurma suçunu işlediği kabul edilmelidir.

Narkotik Büro Amirliği görevlilerince uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna yönelik olarak 03.06.2015 tarihinde saat 12.55 sıralarında …. Ayşe Mahallesi, Ali Paşa Caddesinde gerçekleştirilen devriye görevi esnasında, şüpheli davranışları nedeniyle durdurulup cüzdanında net 0,03 gram eroin ele geçirilen tanık….’in, kollukta alınan ifadesinde suç konusu maddeyi sanıktan aldığını söylediği, adı geçenin gösterilen farklı kişilere ait fotoğraflar arasından sanığı teşhis ettiği, kimlik ve adres bilgileri tespit edilen sanığın tam dokuz gün sonra denetimli serbestlik tedbiri kapsamında adliyede çalıştığı sırada görevlilerce 12.06.2015 tarihinde yakalandığı, aynı tarihte sanığın ikametgâhında yapılan aramada bir parça hâlinde net 0,07 gram eroinin ele geçirildiği olayda;

Tanık….’in kollukta, cüzdanında ele geçirilen uyuşturucu maddeyi sanıktan aldığını ifade etmesine karşın mahkemede, suç konusu eroini tanımadığı kişilerden satın aldığını söyleyip soruşturma evresindeki beyanından dönmesi, tanık….’de suç konusu eroinin ele geçirilmesi sonrasında aynı gün açık kimlik ve adres bilgileri tespit edilen sanığın yakalanarak üzerinde veya evinde herhangi bir arama işlemi yapılmayıp tam dokuz gün sonra evinde görevlilerce yapılan aramada, kolayca erişilebilir yerde ve bir parça hâlinde suç konusu eroinin ele geçirilmesi, net 0,07 gram eroinin miktar itibarıyla kullanma sınırları içinde kalması, sanığın üzerinde ve ikametgâhında yapılan aramada başkaca bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ile uyuşturucu madde ticareti suçunu işlediğini gösterir herhangi bir bulgunun elde edilmemiş olması, sanığın aşamalarda, tanık….’i tanımadığını, adı geçene uyuşturucu madde satmadığını ve evinde ele geçirilen eroini kullanmak için bulundurduğunu söyleyip atılı suçlamayı kabul etmemesi birlikte değerlendirildiğinde; sanığın, tanık….’de ele geçirilen eroini sattığına ilişkin adı geçenin sonradan döndüğü ve suç atma niteliğinde kalabilecek olan soruşturma evresindeki soyut beyan ve teşhisi dışında delil bulunmadığı, ayrıca evinde ele geçirilen suç konusu uyuşturucu maddeyi satacağına, başkasına vereceğine veya kullanma dışında başka bir amaçla bulundurduğuna ilişkin sanığın savunmasının aksine, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil de bulunmadığı anlaşıldığından, sanığın sabit olan eyleminin kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir


Yargıtaya 10. Ceza Dairesi 2019/6229 E. , 2020/4706 K.

  • TCK 191
  • Kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararından sonra işlenen uyuşturucu madde kullanma suçlarında zincirleme suç hükümleri uygulanmalıdır.

27/10/2014 tarihli suç nedeniyle verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının sanığa 13/01/2015 tarihinde tebliğinden sonra Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından hazırlanan denetim programına sanık tarafından 09/02/2015 tarihinde başvurulduğu, 04/06/2015 tarihinde ise yeni bir suç işlediğinden bahisle 10/07/2015 tarihinde kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kaldırılarak, 15/07/2015 tarihli iddianameyle kamu davası açıldığı, yine sanık hakkında 19/06/2015 ve 20/06/2015 tarihlerinde yeniden kullanmak için uyuşturucu madde bulundurduğu iddiasıyla 18/09/2015 tarihli iddianameyle açılan kamu davasının Bafra 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 18/09/2015 tarih ve 2015/562 - 511 sayılı kararı ile bu dosyayla birleştirilerek, birleştirilen dosyanın da bu dosya arasına alındığı anlaşılmakla; Birleştirilen dosyaya konu 19/06/2015 ve 20/06/2015 tarihli suçların 15/07/2015 tarihli ilk iddianame tanzim tarihinden önce işlenmiş oldukları ve eylemlerin zincirleme suç niteliğinde oldukları dikkate alınarak, her iki dosyadaki suçlar yönünden zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle tek bir hüküm kurulması gerekirken ayrı ayrı hüküm kurulması, bozma nedenidir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi - Esas : 2020/15852, Karar : 2022/10638

  • TCK 191/10
  • Uyuşturucu madde bulundurma & kullanma suçunda TCK m.191/10’da belrtilen yerlerin 200 metrelik uzaklık içinde kalıp kalmadığı mahallinde keşif yapılarak belirlenmesi gerekir.

27.07.2015 tarihli olay yeri basit krokisinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçunun meydana geldiği yerin Kuyubaşı Camiine tahmini olarak 170 metre mesafede olduğunun belirtilmesi karşısında; suçun işlendiği yerin, belirtilen yerlere mutad ulaşım yolları ile (yaya yürüme ya da araçla tespit edilecek) mesafesinin iki yüz metreden yakın olup olmadığı hususunda mümkünse 27.07.2015 tarihli fiziki takip ve olay tutanaklarını düzenleyen kolluk görevlilerinin de hazır bulundurularak keşif yapılmak suretiyle mesafe kesin olarak belirlendikten sonra, TCK’nın 191/10. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, tahmine dayanılarak eksik araştırma ile hüküm kurulması, bozma nedenidir.


Yargıtay 10. Ceza Dairesi Esas : 2021/18632 Karar : 2022/3397

  • TCK 191/10
  • Kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolunun gösterilmediği, şüpheliye itiraz kanun yoluna başvuru imkanı tanınmadığı, bu nedenle kararın kesinleşmediği, bu karara dayanılarak şüphelinin denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı gerekçesiyle erteleme kararının kaldırılması hukuka aykırıdır.

Sanık … hakkında, 27/07/2015 tarihli kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonunda, Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının 24/11/2015 tarihli ve 2015/22578 soruşturma, 2015/338 sayılı kararı ile, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6545 sayılı Kanun ile değişik 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine, aynı Kanun’un 191/3. maddesi uyarınca 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği, şüphelinin denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmadığı gerekçesiyle erteleme kararının kaldırılarak Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığının 12/10/2017 tarihli ve 2017/23674 soruşturma, 2017/6548 esas, 2017/4644 sayılı iddianamesi ile kamu davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda, Sakarya 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 16/02/2018 tarihli ve 2017/522 esas, 2018/101 sayılı kararı ile, sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 ve 62. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, cezasının aynı Kanun’un 51. maddesi gereğince ertelenmesine karar verildiği, anlaşılmıştır.

28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesinde, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ve bu kararla birlikte verilecek olan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik herhangi bir kanun yolu öngörülmemiş ise de; kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile bu karara bağlı olarak verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararlara yönelik TCK’nın 191/2. maddesinin 2. cümlesinde yer alan “Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.” şeklindeki düzenleme gereği, “Kamu davasının açılmasının ertelenmesi” kararı ve bu karar ile birlikte verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararların itiraz yolu açık olmak üzere verilmesi ve şüpheliye tebliğ edilmesi gerektiği, şüpheliye, hakkında verilen karara karşı itiraz hakkı tanınmadan tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlanamayacağı gibi beş yıllık erteleme süresinin de işlemeye başlamayacağı, şüpheli hakkında Sakarya Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararda itiraz kanun yolunun gösterilmediği, şüpheliye itiraz kanun yoluna başvuru imkanı tanınmadığı, bu nedenle kararın kesinleşmediği, denetimli serbestlik müdürlüğünce çıkarılan tebligatların hukuki sonuç doğurmayacağı anlaşıldığından;

Mahkemece, kamu davası hakkında kovuşturma şartı gerçekleşmediğinden “durma kararı” verilerek, şüpheli hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin kararın, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde ilgili sulh ceza hakimliğine itiraz hakkı bulunduğu ihtarı ile birlikte usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinin sağlanması ve usulüne uygun şekilde kesinleştirilmesini takiben geçerli tebligat işlemleri yapılarak infazının sonucunun beklenilmesi gerektiği gözetilmeden sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi kanuna aykırı olup kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar vermek gerekmiştir.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/2467 Karar: 2018/283 Tarih: 10.01.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymayan sanık hakkında davaya devam edilerek hüküm verileceği öngörüldüğünden; duruşma için sanığa gönderilen davetiyenin “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının iddia edilmesi nedeniyle, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunması veya diyeceklerini duruşma gününe kadar yazılı olarak bildirmesi gerektiği, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve diyeceklerini yazılı olarak bildirmediği takdirde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığı kabul edilerek hakkında cezaya hükmolunabileceği” uyarısı ile birlikte duruşma tarihi ve saati yazılarak sanığa tebliğ edilmesi gerektiği gözetilmeden, belirtilen nitelikte uyarıyı içeren davetiye tebligatı yapılmadan ya da sanık dinlenmeden mahkûmiyet hükmü kurulması,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 10/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/7123 Karar : 2018/4244 Tarih : 15.10.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde yer alan, “kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi halinde, hakkında kamu davası açılır “ hükmü gereğince sanığa İzmir Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün 16.04.2013 tarihli uyarı davetnamesi ile 10 gün içerisinde adı geçen müdürlüğe gelmesi konusunda ihtarda bulunulduğu; ancak sanığın yasal sürede müracaat etmemesi üzerine, sanığa tekrar yeni bir süre verilerek başvuru yapması konusunda ihtarat gönderilmediğinin anlaşılması karşısında; sanığın ilk ihtarata uymamasının, kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi olarak kabul edilemeyeceği gözetilmeden sanık hakkında mahkumiyet kararı verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazı bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 15.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/3560 Karar : 2018/6557 Tarih : 1.10.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

A) Konuyla İlgili Bilgiler:

1- Şüpheli hakkında, 20/08/2016 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı yapılan soruşturma sonucunda TCK’nın 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının beş yıl süre ile ertelenmesine, bir yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, ayrıca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağı hususunun ihtar edilmesine karar verildiği,

2- Denetimli serbestlik ve tedavi tedbirinin infaz aşamasında şüphelinin yükümlülüklerine uymamakta ısrar ettiği gerekçesi ile kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak kamu davası açıldığı,

3- Yapılan yargılama sonucunda, İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 27/10/2017 tarihli ve 2017/242 esas, 2017/430 sayılı kararı ile “sanık hakkındaki kamu davasının ertelenmesine, erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında 1 yıl süre ile denetim serbestlik ve tedavi tedbiri uygulanmasına,” karar verildiği,

4- Bu karara karşı, “mahkeme tarafından kamu davasının ertelenmesine karar verilemeyeceği” gerekçesi ile Cumhuriyet savcısı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine dosyanın gönderildiği İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 5. Ceza Dairesi’nin 19/01/2018 tarihli ve 2017/2571 esas, 2018/96 sayılı kararı ile, mahkemece verilmiş “kamu davasının ertelenmesine” ilişkin kararın durma kararı niteliğinde olması nedeniyle itiraz kanun yoluna tabi olduğu belirtilerek dosyanın incelenmeksizin mahalline iade edildiği,

5- İtiraz incelemesi için dosyanın gönderildiği İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13/02/2018 tarihli ve 2018/174 değişik iş sayılı kararı ile “kamu davasının ertelenmesine” ilişkin karara yönelik itirazın reddine kesin olarak karar verildiği,

Anlaşılmıştır.

B) Kanun Yararına Bozma Talebi:

Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “Dosya kapsamına göre, 5721 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/1. maddesinde, “Duruşmanın sona erdiği açıklandıktan sonra hüküm verilir. Beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi kararı, hükümdür.” ve aynı maddenin 8. fıkrasında “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.” şeklinde hüküm çeşitlerinin tahdidi olarak sayıldığı, her ne kadar somut

olayda sanık hakkında açılmış kamu davasının ertelenmesine karar verilmiş ise de; 5237 sayılı Kanun’un 191/3. maddesindeki “Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.” şeklindeki düzenlemeden de anlaşılacağı üzere, anılan maddenin uygulama alanının uyuşturucu madde bulundurmak veya kabul etmek suçundan başlatılan soruşturma aşamasında kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilmesi hâli ile sınırlı olduğu ve mahkemesince 5271 sayılı Kanun’un 223/1. maddesinde düzenlenmeyen bir hüküm tesis edildiği gözetilmeksizin; itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13/02/2018 tarihli ve 2018/174 değişik iş sayılı kararının bozulması istenmiştir.

C) Konunun Değerlendirilmesi:

TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendinde, “Kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi … hâlinde, hakkında kamu davası açılır.” hükmüne yer verilmiştir.

CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrasında, “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.” hükmü öngörülmüştür.

Somut olayda, mahkemece yapılan yargılama sonucunda kovuşturma şartı olan “ısrar” koşulunun gerçekleşip gerçekleşmediğine ilişkin bir değerlendirme yapılmadan “sanık hakkındaki davanın ertelenmesine” karar verilmiş ise de, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın 191. maddesinin 1. fıkrası uyarınca sanığın cezalandırılması isteğiyle açılan davada, “kovuşturma şartı” olan “ısrar koşulunun” gerçekleşmediğinin anlaşılması durumunda, Mahkeme tarafından CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrasının 2. cümlesi gereğince bu şartın gerçekleşmesini beklemek üzere “davanın durmasına” ve denetimli serbestlik dosyasının infazına devam edilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine karar verilmesi gerektiği, mahkemece “ısrar” koşulunun gerçekleştiğinin kabul edilmesi durumunda ise yargılamaya devam edilerek esas hakkında bir hüküm verilmesi gerektiği, bu nedenle incelenen dosyada mahkemece CMK’nın 223. maddesinde karar ve hüküm türleri arasında sayılmayan “kamu davasının ertelenmesine” dair karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan itirazın bu nedenle kabulü yerine reddine karar verilmesi yasaya aykırı olup kanun yararına bozma talebi yerinde görülmüştür.

D) Karar:

Açıklanan nedenlere göre; kamu davasının ertelenmesine dair İstanbul 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 27/10/2017 tarihli ve 2017/242 esas, 2017/430 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin İstanbul 19. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13/02/2018 tarihli ve 2018/174 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 01.10.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/3262 Karar : 2018/5809 Tarih : 3.09.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- Hükümden önce 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasının olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından; öncelikle, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı bu suç tarihinden önce açılmış başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediğinin araştırılması, gerektiğinde Denetimli Serbestlik Müdürlüğünden suç tarihinde sanığın infazda olan başka bir tedavi ve denetimli serbestlik kararının bulunup bulunmadığı sorulup belirlendikten sonra;

a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine”, karar verilmesi

b) Sanık hakkında, bu suç tarihinden önce, aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanan sanığın yükümlülüklerini ihlal ettiğinin sabit görülmesi halinde hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, TCK’nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesi,

Gerekirken eksik araştırma ile hüküm kurulması,

2- Kabule göre; Dairemizin bozma kararında da değinildiği gibi, üzerinde ele geçen esrarı diğer sanık Muzaffer’den aldığını söyleyerek bu kişinin suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım eden sanık hakkında, 5237 sayılı TCK’nın 192/3. maddesi uyarınca etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 03/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2702 Karar : 2018/5720 Tarih : 12.07.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

A) Konuyla İlgili Bilgiler:

1- Sanık hakkında 19/04/2014 tarihinde işlediği iddia edilen kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı yapılan yargılama sonucunda, İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13/10/2014 tarihli ve 2014/336 esas, 2014/112 sayılı kararı ile TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 6545 sayılı Kanunla değişik 5320 sayılı Kanun’un geçici 7/2. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve 5 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, kararın itiraz edilmeksizin 21/10/2014 tarihinde kesinleştiği,

2- Daha sonra sanığın denetim süresi içinde 01/11/2015 tarihinde işlediği iddia edilen kasten yaralama suçuna ilişkin mahkumiyet kararının kesinleştiğinden bahisle hükmün açıklanması için ihbarda bulunulması üzerine, İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 30/05/2017 tarihli ve 2016/973 esas, 2017/511 sayılı kararı ile hüküm açıklanarak, sanığın TCK’nın 191/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği ve hükmün yasa yolu incelemesinden geçmeksizin kesinleştiği,

Anlaşılmıştır.

B) Kanun Yararına Bozma Talebi:

Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “Dosya kapsamına göre, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde satın alma eyleminden dolayı 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği cihetle, sanık hakkında verilen hükmün açıklanması koşullarının da 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesine tâbi olmadığı, 5237 sayılı Kanun’un 191/4. maddesinde yer alan, “a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, b) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması, c) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması…” hallerinde hükmün açıklanmasına karar verileceği gözetilmeksizin yazılı şekilde hükmün açıklanmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 30/05/2017 tarihli ve 2016/973 esas, 2017/511 sayılı kararının bozulması istenmiştir.

C) Konunun Değerlendirilmesi:

28/06/2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’la değişik 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddenin 2. fıkrasında yer alan, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla Türk Ceza Kanununun 191 inci maddesinde tanımlanan suç nedeniyle yürütülen kovuşturmalarda, hakkında daha önce denetimli serbestlik veya tedavi tedbiri uygulanmayan kişilerle ilgili olarak 191 inci madde hükümleri çerçevesinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilir.” şeklindeki düzenleme ile, 6545 sayılı Kanun öncesi dönemde soruşturma aşamasında hakkında TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verilmeden ve dolayısı ile denetimli serbestlik ve gerekli görülmesi halinde tedavi tedbiri uygulanmadan dava açılmış olan sanık hakkında soruşturma aşamasında uygulanmamış olan denetimli serbestlik ve/veya tedavi tedbirinin kovuşturma aşamasında mahkeme tarafından hükmün açıklanmasının geri bırakılması yolu ile uygulanması amaçlanmakta olup, bu durumda CMK’nın 231. maddesindeki genel kurallar değil, TCK’nın 191. maddesindeki özel hükümlerin uygulanması gerektiği, buna göre de hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının denetim süresi içinde TCK’nın 191/4. maddesindeki kuralların geçerli olacağı anlaşıldığından, sanığın ancak kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi veya tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hallerinde hüküm açıklanabilecektir.

Somut olayda ise, sanığın denetim süresi içinde işlediği iddia edilen suç “kasten yaralama” suçu olduğundan, kanundaki özel düzenlemede yer alan emredici hüküm nedeniyle, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçu haricinde başka bir suçtan mahkumiyet nedeniyle hükmün açıklanması yasaya aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerindedir.

D) Karar: Açıklanan nedenlere göre; hükmün açıklanmasına dair İzmir 35. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 30/05/2017 tarihli ve 2016/973 esas, 2017/511 sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 12.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/3966 Karar : 2018/3305 Tarih : 11.07.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

1- Bakırköy Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından sanığa daha önce tebligat yapılmayan Fevzi Çakmak Mahallesi, 81/15A Sokak, No:7 Bağcılar/İstanbul adresine Tebligat Kanunu m. 35’ e göre çağrı yazısı tebliğ edildiği, bu haliyle usulsüz olan tebligata dayanılarak infaz dosyasının kapatıldığı anlaşılmakla, Bingöl Sulh Ceza Mahkemesi’nin 27.07.2009 tarihli, 2009/122 esas ve 2009/410 sayılı kararıyla tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin devamına karar verilmesi gerekirken yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde sanık hakkında mahkumiyet hükmü kurulması,

2- Kabule göre; 6545 sayılı kanunla yapılan değişiklik uyarınca sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;

a)Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,

b)Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlal nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 11.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/10463 Karar: 2018/230 Tarih: 09.01.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanığın yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine ancak;

1- Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmayan sanık hakkında TCK’nın 191/1. maddesinde öngörülen cezaya hükmolunması ile yetinilmesi gerekirken, ayrıca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi,

2- Suç tarihinde 18 yaşından küçük olan sanık hakkında TCK’nın 31/3. maddesinin uygulanmaması suretiyle fazla ceza tayini,

3- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106. maddesinin (4). fıkrası hükmü uyarınca, çocuk sanık hakkında hükmolunup ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesinin olanaklı olmayıp, anılan maddenin (11). fıkrası uyarınca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’a göre tahsil edilmesi gerektiği gözetilmeksizin, kararda “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin” belirtilmesi,

Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 09/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/11137 Karar: 2018/46 Tarih: 08.01.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkras 5. fıkrasında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uymayan sanık hakkında davaya devam edilerek hüküm verileceği öngörüldüğünden; 12/11/2012 tarihli duruşma günü için istinabe olunan mahkeme tarafından sanığa gönderilen davetiyede ‘‘duruşmaya gelmesi, aksi takdirde hakkında zorla getirme kararı verileceği ve yakalama emri çıkarılabileceği’’ nin ihtar edildiği, ayrıca ‘‘tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının iddia edilmesi nedeniyle, duruşma yapıldığı ve yokluğunda duruşmaya devam edilip cezaya hükmolunabileceği,’’ hususları ihtar edilmediği gibi davetiyenin de tebliğ edilemediği, dolayısıyla sanığın usulüne uygun şekilde duruşmadan haberdar edilmeden hüküm kurulduğu anlaşıldığından;

Duruşma günü için sanığa gönderilen davetiyenin “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığının iddia edilmesi nedeniyle, duruşmaya gelip bu konuda beyanda bulunması veya diyeceklerini duruşma gününe kadar yazılı olarak bildirmesi gerektiği, mazeretsiz olarak duruşmaya gelmediği ve diyeceklerini yazılı olarak bildirmediği takdirde tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymadığı kabul edilerek hakkında cezaya hükmolunabileceği” uyarısı ile birlikte duruşma tarihi ve saati yazılarak sanığa tebliğ edilmesi gerektiği gözetilmeden, belirtilen nitelikte uyarıyı içeren davetiye tebliğ edilmeden ya da sanık dinlenmeden mahkûmiyet hükmü kurulması,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 08/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/5543 Karar: 2018/27 Tarih: 05.01.2018

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri kararının kesinleşmesini müteakip infazı ile ilgili geçen sürelerde zamanaşımının durduğu dikkate alınarak yapılan incelemede;

Sanık hakkında verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlamak amacıyla, Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğü tarafından, usulüne uygun şekilde tebliğ edilen uyarılı davetiyeye rağmen; sanık, başvuruda bulunmadığı ve infaza hiç başlamadığı için, tebliğnamede bahsedilen ve karar tarihinden sonra 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasa ile değişik TCK’nın 191/4 (a) maddesindeki “ısrar” koşulunun olayda uygulama yeri bulunmadığı, sonradan yürürlüğe giren bu kuralın infaza başlandıktan sonraki dönemle ilgili olduğu, ayrıca infaz usulündeki değişikliklerin geriye doğru yürütülemeyeceği,

6545 sayılı Kanunla TCK’nın 191. maddesinde yapılan değişikliklerin yürürlüğe girdiği, 28.06.2014 tarihinden sonra yapılan infaz işlemlerinde, ilk uyarılı başvuru davetiyesinin tebliği üzerine, müracaatta bulunmayanlar için 2. kez uyarılı başvuru davetiyesi gönderilebileceği,

28.06.2014 tarihinden önce ise, ne ilgili yönetmeliklerde, ne de TCK’nın 191. maddesinde ilk uyarılı başvuru davetiyesini aldıktan sonra 10 gün içerisinde kuruma başvurmayanların 2. kez davetiye gönderilerek uyarılacaklarına dair bir hüküm bulunmadığı,

Tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infaz işlemleri, infazın yapıldığı tarihteki kurallara göre yapılacağından, sanığın 10 gün içerisinde infaz için başvuruda bulunmaması nedeniyle yapılan kaydının kapatılması işleminin, tebligatın yapıldığı 02/07/2013 tarihinde uygulanan ve 03/07/2005 tarihli ve 5402 sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu’nun 15/A 27’nci maddeleri, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 105/A maddesi ile 03/07/2005 tarihli ve 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 47’nci maddesine dayanılarak hazırlanıp 05.03.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, Denetimli Serbestlik Hizmetleri Yönetmeliği’nin 39, 40 72. maddelerine uygun olduğu, Ayrıca sanığın 18.07.2011 tarihinde verilen tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uymama mazereti yerinde görülerek, 03/04/2013 tarihinde infaza devam mahiyetinde yeniden tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri verilmesine rağmen, bu tedbire de uymaması ve duruşmada da unuttuğu için uyamadığını belirtmesi karşısında, 6545 sayılı Yasa’nın yürürlük tarihi olan 28.06.2014 tarihinden önce tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infaz edilememesiyle ilgili işlemlerin usulüne uygun şekilde tamamlandığı,

Dikkate alınarak tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 05/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/9090 Karar: 2017/3990 Tarih: 24.10.2017

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Sanıklar … ve … savunmanlarının duruşma gününden usulen haberdar edildikleri halde geçerli mazeretleri bulunmadan duruşmaya gelmedikleri anlaşılmakla adı geçen sanıklar yönünden duruşmasız olarak yapılan incelemede;

Yasal süreden sonra ve hükmedilen cezaların süresine göre, sanıklar …, …. …, …, …, …, savunmanlarınca yapılan duruşmalı inceleme isteminin, 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 318. maddesi gereğince REDDİNE,

I- )Sanıklar … ve … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçundan kurulan beraat; sanık … hakkında 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz incelemesinde;

Dosya içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, sanık … ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

II- )Sanık … hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak; sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak; sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapmak; sanıklar … ve … hakkında 6136 Sayılı Kanuna muhalefet; sanıklar …, … ve … hakkında mağdur …‘e yönelik nitelikli yağma; sanıklar …, …, …, … ve … hakkında mağdur …‘a yönelik nitelikli yağma; sanıklar …, … ve … hakkında mağdur …‘a yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs; sanıklar …, … ve … hakkında mağdur …‘a yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs, sanıklar …, …, …, …, …, … ve … hakkında mağdur …. yönelik nitelikli yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma; sanıklar …,

…, …, …, …, … ve … hakkında mağdur …. yönelik nitelikli yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine yönelik temyiz incelemesine gelince;

1- )Sanık …‘ün, hükümden sonra 08.05.2016 tarihinde öldüğünün, UYAP sisteminden alınan sanığa ait nüfus kaydından anlaşılması karşısında; 5237 Sayılı TCK’nın 64/1. maddesi gereğince değerlendirme yapılması zorunluluğu,

2- ) a )Mağdurlar …, … yönelik nitelikli yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları yönünden; sanıklar …, …, …, …, … ve …‘ın 5271 Sayılı CMK’nın 191.maddesine aykırı olarak atılı suçlarla ilgili usulünce mahkeme huzurunda sorguları yapılmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,

b- )Sanık …‘e yüklenen mağdurlar … ve …‘a yönelik nitelikli yağma ve mağdurlar … ve …‘a yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs; sanık …‘na yüklenen mağdur …‘a yönelik nitelikli yağma eylemi için kanun maddesinde öngörülen cezanın alt sınırına göre, sanıklar … ve … savunmanının 18.02.2013 tarihli dilekçesiyle bildirdiği mazereti kabul edilmeyerek zorunlu savunman da bulundurulmadan adı geçen sanıkların yokluklarında hüküm kurulması suretiyle 5271 Sayılı CMK’nın 150/3, 188/1 289/1-e maddelerine aykırı davranılarak adı geçen sanıklar ile sözkonusu eylemlerinde el ve işbirliği içerisinde olan diğer sanıkların bu bağlamda savunma haklarının kısıtlanması,

c- )Sanık … hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak; sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak; sanıklar … ve …‘ın 6136 Sayılı Kanuna muhalefet eylemleri ile ilgili olarak TCK’nın 58/9. maddesinin uygulanması dikkate alındığında;

II- )2 ( a,b ) numaralı bendlerde belirtilen bozma konusuyla bağlantılı olması nedeniyle,

3- )Sanıklar …, …, …, …, …, S. T., H. A. Ç., …, …, … ve … hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapmak suçu yönünden; kararın gerekçe kısmında sanıklardan ele geçirilen maddeler, ekspertiz raporları, tape kayıtları, fiziki takip tutanakları ve bir kısım sanıklardan uyuşturucu madde satın alan ve haklarında uyuşturucu madde kullanmak suçundan işlem yapılan tanık ifadeleri ile bir takım teşhis tutanaklarının bulunduğu belirtilerek mahkumiyet kararı verilmiş ise de,

20.01.2009 tarihli tutanaklar ve 05.03.2009 tarihli ekspertiz raporundan; sanıklardan …‘in evinde yapılan aramada 1-2 gram tütünle karışık dişi hint keneviri bitkisi kırıntıları, sanık …‘ın evinde yapılan aramada arındırıldığında 2 gram esrar elde edilebilecek 4 gram hint keneviri bitkisi parçaları ile uyuşturucu madde ihtiva etmeyen 0.5 gram hint keneviri bitkisi tohumu, sanık …‘in evinde yapılan aramada 0.6 gram tütünle karışık dişi hint keneviri bitkisi kırıntıları ile arındırıldığında 1 gram esrar elde edilebilecek 1.3 gram hint keneviri bitkisi parçalarının, 25.12.2008 tarihli tutanaklar ve 07.01.2009 tarihli ekspertiz raporundan ise; sanık …‘nun üzerinde yapılan aramada; pantolonunun cebinde 2 ayrı şeffaf poşet içerisinde “Ecstasy” olarak anılan 186 adet tablet ile evinde yapılan aramada arındırıldığına net 120 gram esrar elde edilebilecek 246 gram dişi hint keneviri bitkisi parçalarının, ele geçirildiğinin anlaşıldığı,

29.04.2008 tarihli fiziki takip tutanağına konu sanıklar … ve …‘ün 500 gram civarında esrar maddesiyle birlikte yakalandıkları olayla ilgili sanıklar … ve … hakkında uyuşturucu veya uyarıcı madde ticareti yapma veya sağlama, kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak suçunu işledikleri iddiasıyla açılan davanın Samsun 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2008/147 Esas sayılı dosyasında görüldüğü, yapılan yargılama sonucunda 23.12.2008 günlü, 2008/341 Sayılı karar ile adı geçen sanıkların üzerlerine atılı uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan beraatlerine, kullanmak için uyuşturcu madde bulundurmak suçları yönünden ise TCK’nın 191/2. maddesi gereğince tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmalarına karar verildiği,

Yine kararda yer verilen 16.04.2008 tarihinde sanık … ile …, … adlı kişilerin 200 gram civarında esrar ile yakalanmaları olayı hakkında, adıgeçen şahıslar hakkında kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak suçu ile ilgili açılan davanın Samsun 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2008/1037 esas sayılı dosyasında görüldüğünün iddianamede belirtildiği,

Kendilerinden uyuşturucu madde ele geçirilen sanıkların atılı suçlamayı kabul etmedikleri ve uyuşturucu madde kullandıklarını savundukları, içeriği tam olarak belirlenemeyen telefon görüşmelerinde geçip ticaretini yaptıkları ileri sürülen maddelerin ele geçirilemediği, kararda bir kısım sanıklardan uyuşturucu madde satın aldığı ve haklarında uyuşturucu madde kullanmak suçundan işlem yapıldığı belirtilen karakolda şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan şahısların duruşmada tanık olarak dinlenilmedikleri ve bu şahıslar hakkında uyuşturucu madde kullanmak suçundan yapılan işlemlerin akıbetinin de mahkemece re’sen araştırılmadığı da dikkate alındığında,

Sanıkların uyuşturucu ticareti suçunu işlediğini gösteren mahkumiyetlerine yeterli kesin, inandırıcı delillerin nelerden ibaret olduğu denetime olanak verecek şekilde karar yerinde açıklanıp gösterilmeden eksik soruşturma ile yetinilip yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,

4- )Sanık … savunmanının temyiz isteminin, vekalet ücretine yönelik olduğu anlaşılmakla yapılan incelemede; atılı suçlardan beraat eden … savunmanının usulüne uygun vekaletnamesinin bulunması halinde sanık … yararına karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddesi uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve A. O. ile sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … savunmanlarının ve o yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, mağdurlar …, …, … ve … yönelik nitelikli yağma; mağdurlar … ve …‘a yönelik nitelikli yağmaya teşebbüs; sanık … hakkında suç işlemek amacıyla örgüt kurmak; sanıklar …, …, …, …, …, …, …, …, …, … ve … hakkında suç işlemek amacıyla kurulan örgüte üye olmak suçu bakımından II-2 ( a,b ) numaralı bozma nedenleri, sanıklar … ve … hakkında 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçu bakımından II-2 ( c ) numaralı bozma nedeni sanık … hakkında II-1 numaralı bozma nedeni yönünden diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan sebeplerle tebliğnameye kısmen uygun olarak BOZULMASINA, II-2 numaralı bozma nedenleri yönünden 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 Sayılı CMUK’nın 326/ son maddesi uyarınca sanıkların kazanılmış hakkının korunmasına, 24.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2596 Karar: 2017/5251 Tarih: 18.10.2017

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

A- ) Sanıklar hakkında suç örgütü kurma, yönetme ve üye olma suçundan verilen beraat hükmünün incelenmesinde;

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,

B- ) Sanıklar …, …, …, …, … …, …, …, …, … , …, …, … ve … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan beraat hükmünün incelenmesinde;

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı anlaşıldığından, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA,

C- ) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve E.2014/140; K.2015/85 Sayılı kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile artırma ve indirme nedenleri tartışılarak yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından; yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1- )Hükmolunan adli para cezalarının ve yargılama giderlerinin 5083 Sayılı Kanun’un 1. maddesiyle hükümden sonra 01.01.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu’nun 04.04.2007 tarih ve 2007/11963 Sayılı kararının 1. maddesi uyarınca Türk Lirası ( TL ) olarak belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

2- )Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 Sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

3- )5237 Sayılı TCK’nın 5 53. maddeleri ile 5252 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesi hükmü gereğince 2918 Sayılı Kanun’un 119. maddesinin uygulanmasına olanak bulunmaması,

Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, hükmün 1412 Sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu hususlar yeniden duruşma yapmayı gerektirmediğinden, aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca,

1- )YTL olarak hükmolunan adli para cezalarının ve yargılama giderinin ( TL )’ye dönüştürülmesi,

2- )TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması ve yerine “Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli iptal kararından sonra oluşan durumuna göre, sanık hakkında, TCK’nın 53. maddesinin 1 2. fıkralar 1 ve 2. fıkraları ile 3. fıkrasının birinci cümlesinin uygulanmasına” ibaresinin eklenmesi,

3- )Sürücü belgesinin geri alınmasına dair bölümün hüküm fıkrasından çıkarılması,

Suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

D- ) Sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın incelenmesinde:

Dosya kapsamı ve oluşa göre; sanık hakkında uyuşturucu madde ticareti suçundan yürütülen soruşturmada sanığın bu suçtan alacağı cezadan kurtulmaya yönelik olarak, söz konusu uyuşturucuyu kullanmak için aldığı şeklindeki soyut açıklaması dışında, hakkında kullanmak amacıyla uyuşturucu madde bulundurduğuna dair kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkında beraat yerine ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazı bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA,

E- ) Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Hükümden sonra UYAP sistemi üzerinden MERNİS’ten alınarak dosyasına konulan nüfus kayıt örneğinde; sanığın 22.09.2011 tarihinde öldüğü belirtildiğinden, sanık …‘in ölüp ölmediğinin mahkemece araştırılarak, ölmüş olduğunun tespiti halinde hakkındaki kamu davasının 5237 Sayılı TCK’nın 64/1. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ile sanık …‘in temyiz itirazı bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA,

F- ) 44 … plakalı aracın müsaderesine dair hükmün incelenmesinde;

Dosya kapsamına göre; suç konusu esrarın, aracın motor bölümünde ele geçirildiği, söz konusu araçta herhangi bir gizli bölmeye rastlanmaması karşısında, … plakalı aracın iadesi yerine, müsaderesine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısı ile sanık …‘in temyiz itirazları bu sebeple yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,

G- ) Sanıklar …, … , …, …, …, …, …, … ve … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

1- ) 5237 Sayılı TCK’nın 5 53. maddeleri ile 5252 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un geçici 1. maddesi hükmü gereğince sanıklar …, …, …, …, … hakkında koşulları bulunmadığı halde 2918 Sayılı Kanun’un 119. maddesinin uygulanmasına olanak bulunmaması,

2- ) Sanıklar hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanıkların bu suçu diğer davaya konu olan suç sebebiyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;

a- ) Sanıklar hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanıklar bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç sebebiyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanıklar hakkında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesiyle 5320 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkras 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,

b- ) Sanıklar bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkras 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkras 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine”

Karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, Cumhuriyet savcısı ile sanıklar …, …, …, …, …, … ve … müdafilerinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 18.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2661 Karar: 2017/4702 Tarih: 12.10.2017

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

A- ) Konuyla İlgili Bilgiler:

1- ) Şüpheli hakkında, 18.06.2014 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca verilen 08.10.2014 tarihli ve 2014/121825 soruşturma, 2014/297 Sayılı karar ile, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği; ayrıca tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar uyuşturucu madde kullanması halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağı hususunun ihtar edildiği, erteleme kararının şüpheliye 28.10.2014 tarihinde tebliğ edildiği,

2- ) Şüphelinin Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından yapılan tebligata rağmen 10 gün içinde başvurmadığı gerekçesi ile İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından, şüpheli hakkındaki kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın 191. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrası uyarınca cezalandırılması isteğiyle sanık hakkında kamu davası açıldığı,

3- ) İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14.07.2015 tarihli ve 2015/247 esas, 2015/358 Sayılı kararı ile “Sanığın yargılama konusu olan 18.06.2014 tarihli suçu, Bakırköy 16. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 12.05.2014 tarihli ve 2013/1036 esas, 2014/615 karar sayılı hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5 yıllık denetim süresi içinde işlediği, dolayısı ile 6545 Sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191/5. maddesi uyarınca bu eylem yeni bir suç oluşturmadığı” gerekçesiyle, “kamu davasının reddine” karar verildiği ve kararın yasa yoluna başvurulmadan kesinleştiği,

Anlaşılmıştır.

B- ) Kanun Yararına Bozma Talebi:

Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “Şüpheli hakkında kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde kabul etmek veya bulundurmak suçundan dolayı yapılan soruşturma sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 08.10.2014 tarihli ve 2014/121825 soruşturma, 2014/297 Sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/3. maddesi uyarınca 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği,

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından çıkartılan, tedavi ve denetimli serbestlik kararının icrası için 10 gün içinde başvuru yapması aksi halde yükümlülüğü ihlal etmiş sayılacağı şerhini içerir tebligatın şüpheliye 05.02.2015 tarihinde usulüne uygun tebliğ edildiği, buna karşın şüphelinin belirlenen 10 günlük süre içinde ilgili müdürlüğe başvurmadığından bahisle Denetimli Serbestlik Müdürlüğü’nün

17.02.2015 tarihli ve 2015/350 sayılı kararı ile şüpheliye ait dosyanın kapatılarak İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 27.04.2015 tarihli iddianamesi ile şüphelinin daha önceden verilen kamu davasının ertelenmesi kararı kapsamında denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulduğu, şüphelinin yasal süre içerisinde denetimli serbestlik tedbirinin infazı için müracaat etmediğinden erteleme kararı kaldırılarak hakkında kamu davası açıldığı, İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14.07.2015 tarihli ve 2015/247 esas, 2015/358 Sayılı kararı ile sanık hakkında 22.11.2009 tarihinde işlemiş olduğu kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan 5237 Sayılı Kanun’un 191/1 62. maddeleri gereğince verilen 10 ay hapis cezasının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği ve kararın 12.06.2014 tarihinde kesinleştiği, sanığın deneme süresi içerisinde iddianameye konu suçu işlediği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiş ise de,

6545 Sayılı Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 68. maddesiyle değiştirilen, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191. maddesiyle kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, bulundurmak suçundan başlatılan soruşturmada Cumhuriyet Savcısı tarafından beş yıl süre ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verileceği, Cumhuriyet savcısının, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasakları ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyaracağı, kişinin, erteleme süresi zarfında, kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ve uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması hâlinde hakkında kamu davası açılacağının hükme bağlandığı,

Dosya kapsamına göre, şüpheli hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 08.10.2014 tarihli ve 2014/121825 soruşturma, 2014/297 Sayılı kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kaldırılarak kamu davası açılabilmesi için şüphelinin erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi gerektiği, şüphelinin fiilinin ısrar olarak değerlendirilebilmesi için en az 2 kez ihtar yapılmış olması ve şüphelinin usulüne uygun 2 haklı ihtara rağmen davete icabet etmemesi veya başka herhangi bir şekilde haberdar olmasına rağmen ısrarla denetime uymaması gerektiği, buna karşın şüpheli hakkında …Denetimli Serbestlik Müdürlüğünün çağrı kağıdının 05.02.2015 tarihinde tebliğ edildiği, şüphelinin tebliğe rağmen denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmediği, tek başına bu durumun ise ısrar olarak kabulünün mümkün bulunmadığı, bu kapsamda usulüne uygun yapılan ilk çağrıya uymayan şüpheli hakkında sonuçları da şerh edilmek sureti ile ikinci kez çağrı kağıdı çıkartılması bu çağrıya da uymaması halinde ısrar şartının gerçekleşeceği ve kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararının kaldırılarak hakkında iddianame düzenlenmesi gerektiği, netice olarak şüpheli hakkında ısrar şartının gerçekleşmediği esasen kamu davası açılmaması gerekirken iddianame tanzim edilerek cezalandırılmasının talep edildiği, bu sebeple açılan kamu davası hakkında durma kararı verilerek, şüpheli hakkında hükmolunan denetimli serbestlik kararının infazının sonucunun beklenilmesi, denetimli serbestlik tedbirine uygun davranılmaması halinde yargılamaya devamla işin esasına girilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesini takiben deneme süresi içerisinde sanığın suç işlediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14.07.2015 tarihli ve 2015/247 esas, 2015/358 Sayılı kararının bozulması istenmiştir.

C- ) Konunun Değerlendirilmesi:

TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkras 4. fıkrasının ( a ) bendinde, “Kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi … hâlinde, hakkında kamu davası açılır. “ hükmüne yer verilmiştir.

CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkras 8. fıkrasında, “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.” hükmü öngörülmüştür.

Somut olayda sanık, kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı ile tabi tutulduğu tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına başlaması için gönderilen meşruhatlı davetiye tebliğine rağmen 10 gün içinde denetimli serbestlik müdürlüğüne başvurmaması üzerine kamu davası açılmış ise de, kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta “ısrar” ettiğinin kabul edilebilmesi için sanığa “önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde kendisine yüklenen yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakla ısrar etmiş sayılacağı” uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, buna rağmen başvuruda bulunmadığı takdirde de sanık hakkında kamu davasının açılması gerekir. Ancak somut olayda “kovuşturma şartı” olan “ısrar koşulunun” gerçekleşmediği, dolayısı ile kamu davası açılma koşulları oluşmadığı halde kamu davası açıldığı anlaşılmıştır.

Bu nedenle, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın 191. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrası uyarınca sanığın cezalandırılması isteğiyle açılan davada “kovuşturma şartı” olan “ısrar koşulunun” gerçekleşmediği anlaşıldığından, Mahkeme tarafından CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkras 8. fıkrasının 2. cümlesi gereğince bu şartın gerçekleşmesini beklemek üzere “davanın durmasına” ve denetimli serbestlik dosyasının infazına devam edilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yargılama konusu olan 18.06.2014 tarihli suç daha önce verilmiş her hangi bir tedavi ve denetimli serbestlik kararının infazı sırasında işlenmiş olmadığı halde, sanığın bu suçu adli sicil kaydında yer alan başka bir uyuşturucu madde kullanma suçu sebebiyle genel hükümlere göre CMK’nın 231. maddesine göre her hangi bir yükümlülük yüklenmeden verilmiş olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının 5 yıllık denetim süresi içinde işlediği gerekçesi ile “davanın reddine” karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan, sanık lehine olarak verilmiş olan ve davanın esasını çözen bu karardan dolayı yeniden yargılama yapılmamak ve aleyhe sonuç doğurmamak üzere, hukuka aykırılığa işaret edilerek, kanun yararına bozma talebi bu yönü ile kabul edilmiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlere göre; İstanbul 20. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 14.07.2015 tarihli ve 2015/247 esas, 2015/358 Sayılı kararının 5271 Sayılı CMK’nın 309.maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası ile 4.fıkrasının ( c ) bendi uyarınca, aleyhe sonuç doğurmamak ve yeniden yargılama yapılmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, gerekli işlemin yapılması için dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 12.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/3407 Karar: 2017/4220 Tarih: 28.09.2017

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

A-) Konuyla İlgili Bilgiler:

1-) Şüpheli hakkında, 06.08.2014 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı kamu davasının açılmasının ertelenmesine, bir yıl süre ile tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına karar verildiği; ayrıca tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alınması, kabul edilmesi veya bulundurulması, uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağı hususunun ihtar edildiği,

2-) Şüphelinin Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından yapılan tebligata rağmen 10 gün içinde başvurmadığı gerekçesi ile şüpheli hakkındaki kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın 191. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrası uyarınca cezalandırılması isteğiyle sanık hakkında kamu davası açıldığı,

3-) Yapılan yargılama sonucunda, Konya 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 01.10.2015 tarihli ve 2015/201 esas, 2015/583 Sayılı kararı ile sanığın TCK’nın 191/1 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği,

4-) Cumhuriyet savcısı tarafından bu karara karşı, sanık hakkında TCK’nın 191/4. maddesinde yer alan “Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etme” şartı gerçekleşmeden dava açılarak yargılama yapılmasının yasaya aykırı olduğu gerekçesi ile itiraz edildiği,

5-) İtirazı inceleyen Konya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 06.11.2015 tarihli ve 2015/1205 değişik iş sayılı kararı ile itiraz yerinde görülüp hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı kaldırılarak, kamu davasının açılma şartları ve sanığın hukuksal durumunun yeniden değerlendirilmesi için dosyanın mahkemesine iadesine karar verildiği,

6-) Konya 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13.11.2015 tarihli ve 2015/751 esas, 2015/708 Sayılı kararı ile “sanığın yükümlülüklere uymamakta ısrar etme” şartı gerçekleşmeden kamu davası açıldığı gerekçesi ile, sanık hakkındaki kamu davası hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar verildiği ve kararın yasa yoluna başvurulmadan kesinleştiği,

Anlaşılmıştır.

B-) Kanun Yararına Bozma Talebi:

Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, “Dosya kapsamına göre, adı geçen sanık hakkında 6545 Sayılı Kanun ile değişik 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesi uyarınca kamu davasının açılmasının ertelenmesi kararı verildiği ve 191/3. maddesi uyarınca bir yıl denetimli serbestlik süresi belirlendiği, denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında sanığın tedbire uymadığı ve bu sebeple sanık hakkında aynı Kanun’un 191/4-a maddesi uyarınca kamu davası açıldığı, Konya 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13.11.2015 tarihli kararı ile sanığın bir kere tebligata uymamasının 191/4-a maddesi uyarınca ısrar sayılmayacağı ve açılan kamu davasının yasal koşullara uygun olmadığı gerekçesi ile karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,

5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/2. maddesinde “Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında … beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir.”, 191/3. maddesinde “Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.” ve 191/4-a maddesinde “Kişinin, erteleme süresi zarfında; a) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, … hâlinde, hakkında kamu davası açılır.” şeklinde düzenlemeler yer aldığı,

5271 Sayılı Kanun’un 175/1. maddesi uyarınca iddianamenin kabulüyle kamu davasının açılmış olduğu ve kovuşturma evresinin başladığı, kovuşturma aşamasının anılan Kanun’un 176 ve devam eden maddelerde izlenen usul çerçevesinde yürütüleceği ve yargılamanın mezkur Kanun’un 223/1. madde uyarınca, beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi ve düşmesi şeklinde sınırlı olarak sayılan hükümlerden biri ile veya aynı maddenin 8. fıkrasında düzenlenen durma kararı ile sonlandırılabileceği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilerek, Konya 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13.11.2015 tarihli ve 2015/751 esas, 2015/708 Sayılı kararının bozulması istenmiştir.

C-) Konunun Değerlendirilmesi:

TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkras 4. fıkrasının (a) bendinde, “Kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi … hâlinde, hakkında kamu davası açılır. “ hükmüne yer verilmiştir.

CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkras 8. fıkrasında, “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı ya da soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir. Ancak, soruşturmanın veya kovuşturmanın yapılması şarta bağlı tutulmuş olup da şartın henüz gerçekleşmediği anlaşılırsa; gerçekleşmesini beklemek üzere, durma kararı verilir. Bu karara itiraz edilebilir.” hükmü öngörülmüştür.

Somut olayda, kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan TCK’nın maddesinin 1. fıkrası uyarınca sanığın cezalandırılması isteğiyle açılan davada “kovuşturma şartı” olan “ısrar koşulunun” gerçekleşmediğinin anlaşılması durumunda Mahkeme tarafından CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkras 8. fıkrasının 2. cümlesi gereğince bu şartın gerçekleşmesini beklemek üzere “davanın durmasına” ve denetimli serbestlik dosyasının infazına devam edilmesi için Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi yasaya aykırı olup, kanun yararına bozma talebi yerindedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlere göre; Konya 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13.11.2015 tarihli ve 2015/751 esas, 2015/708 Sayılı kararının 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 28.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/5379 Karar: 2017/3307 Tarih: 06.07.2017

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

A-) Konuyla İlgili Bilgiler:

1-) Şüpheli hakkında, 21.05.2014 tarihinde işlediği iddia olunan kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçuna dair olarak İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 18.07.2014 tarihli ve 2014/76426 soruşturma, 2014/88 Sayılı kararı ile kamu davasının açılmasının ertelenmesine ve 1 yıl süre ile denetimli serbestlik ve tedavi tedbiri uygulanmasına, ayrıca kendisine yüklenen yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi, tekrar kullanmak için uyuşturucu madde bulundurması veya kullanması halinde erteleme kararının kaldırılarak kamu davası açılacağının ihtar edilmesine karar verildiği, erteleme kararının şüpheliye ve müdafiine tebliğ edildiği,

2-) Tedavi ve denetimli serbestlik kararının infazı aşamasında, şüphelinin “Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından yapılan tebligata rağmen 10 gün içinde başvurmadığı” gerekçesi ile şüpheli hakkındaki kamu davasının ertelenmesi kararı kaldırılarak kamu davası açıldığı,

3-) İstanbul Anadolu 4. Çocuk Mahkemesi’nin 22.04.2015 tarihli ve 2015/185 Sayılı kararı ile “şüphelinin yalnızca bir davetiyeye uymamasının ısrar olarak kabul edilemeyeceği” gerekçesiyle iddianamenin iadesine karar verildiği,

4-) Cumhuriyet savcısının bu karara itiraz etmesi üzerine İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08.05.2015 tarihli ve 2015/421 değişik iş sayılı kararı ile “iddianamenin iade gerekçeleri usul ve yasaya uygun olduğu” gerekçesiyle itirazın reddine kesin olarak karar verildiği,

Anlaşılmıştır.

B-) Kanun Yararına Bozma Talebi:

Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, «5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 6545 Sayılı Kanun ile değişik “(1) Kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alan, kabul eden veya bulunduran ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

2-) Bu suçtan dolayı başlatılan soruşturmada şüpheli hakkında 04.12.2004 tarihli ve 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 171. maddesindeki şartlar aranmaksızın, beş yıl süreyle kamu davasının açılmasının ertelenmesine karar verilir. Cumhuriyet savcısı, bu durumda şüpheliyi, erteleme süresi zarfında kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmadığı veya yasaklan ihlal ettiği takdirde kendisi bakımından ortaya çıkabilecek sonuçlar konusunda uyarır.

(3) Erteleme süresi zarfında şüpheli hakkında asgari bir yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanır. Bu süre Cumhuriyet savcısının kararı ile üçer aylık sürelerle en fazla bir yıl daha uzatılabilir. Hakkında denetimli serbestlik tedbiri verilen kişi, gerek görülmesi hâlinde denetimli serbestlik süresi içinde tedaviye tabi tutulabilir.

(4) Kişinin, erteleme süresi zarfında;

a-) Kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi,

b-) Tekrar kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması,

c-) Uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması,

hâlinde, hakkında kamu davası açılır.” şeklinde düzenlemeye yer verildiği, 5402 Sayılı Denetimli Serbestlik Hizmetleri Kanunu’nun 5. Maddesinde “ (1) Hakkında herhangi bir tedbire hükmedilen kişi, karara uygun olarak müdürlüğün hazırladığı programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymak ve katlanmak zorundadır. (2) (Ek fıkra: 06.12.2006 - 5560 S.K.42.md) Denetimli serbestlik müdürlüğü tarafından yapılan çağrılara veya hazırlanan denetim planına uyarıya rağmen uyulmaması, denetimli serbestlik tedbirine dair yükümlülük ihlali sayılır.” Yine Denetimli serbestlik Hizmetleri Yönetmeliğinin 40.maddesinde “(1) Denetimli serbestlik kararlarının kaydedilmesinden itibaren şüpheli, sanık veya hükümlülere üç iş günü içerisinde yapılacak yazılı veya elektronik tebligatta, tebliğden itibaren on gün içerisinde müdürlüğe başvurulması gerektiği belirtilir.

(2) Haklarında;

a-) Adli kontrol tedbirine,

b-) Belli hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına, dair karar verilen yükümlülerin müdürlüğe başvurması istenmez.

(3) Düzenlenen tebligatta, yükümlünün haklı, geçerli ve gerektiğinde belgelendirilebilen bir mazereti olmadan müdürlüğe gelmemesi veya hakkında belirlenen yükümlülüklerin gereğini yerine getirmemesi halinde, denetimli serbestlik kararının niteliğine göre kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verilebileceği, seçenek yaptırım veya tedbirin hapse çevrilebileceği ya da koşullu salıverilme kararının geri alınabileceği gibi gelmemenin hukuki sonuçları yükümlüye bildirilir.

(4) Usulüne uygun olarak yapılan tebligata rağmen yükümlü on gün içerisinde müdürlüğe müracaat etmezse komisyonun onayından sonra kayıt kapatılarak infaz dosyası Cumhuriyet başsavcılığına geri gönderilir.” şeklinde düzenleme yapıldığı; somut olaya bakıldığında ise suça sürüklenen çocuk hakkında verilen kamu davası açılmasının ertelenmesine dair kararda, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği tedbir ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar edilmesi halinde dava açılacağının ihtar edildiği, bu kararın suça sürüklenen çocuk müdafiine usulüne uygun olarak tebliğ edilerek kesinleştiği denetimli serbestlik müdürlüğünce suça sürüklenen çocuk ve kanuni temsilcisine 10 gün içerisinde müracaat edilmesine dair ihtarlı davetiye çıkartıldığı ve her ikisinin mernis adresine tebligatın usulüne uygun olarak yapıldığı, bahse konu düzenlemeler uyarınca usulüne uygun olarak yapılan çağrıya karşın denetimli serbestlik müdürlüğüne müracaat etmeyen suça sürüklenen çocuğun yükümlülüklerini yerine getirmemekte ısrar ettiğinin kabulü gerekeceği cihetle itirazın kabulü yerine yazılı şekilde karar tesisinde isabet görülmemiştir.» denilerek, İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08.05.2015 tarihli ve 2015/421 değişik iş sayılı kararının bozulması istenmiştir.

C-) Konunun Değerlendirilmesi:

TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkras 4. fıkrasının (a) bendinde, “Kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi hâlinde, hakkında kamu davası açılır.” hükmüne yer verilmiştir.

Sanığın kendisine yüklenen yükümlülüklere veya tedavinin gereklerine uygun davranmamakta “ısrar” ettiğinin kabul edilebilmesi için; sanığa tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazı için tebligat yapılması, uymaması halinde “önceki tebligat gereğince başvuruda bulunmadığı, bu tebligat üzerine öngörülen süre içinde de başvurmaması halinde yükümlülüklere ve tedavinin gereklerine uymamakta ısrar etmiş sayılacağı” uyarısı ile yeniden tebligat yapılması, bu tebligata rağmen de başvuruda bulunmadığı takdirde sanık hakkında dava açılması gerekir.

Somut olayda “ısrar koşulu” gerçekleşmemiştir. Bu durum CMK’nın 174. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının (c) bendinin kıyasen uygulanması sonucu bir “kovuşturma şartı” olduğundan, iddianamenin iadesine karar verilmesi yasaya uygundur. Bu sebeple iddianamenin iadesi kararına yönelik itirazın reddine karar verilmesi de yasaya uygun olup, kanun yararına bozma talebi yerinde görülmemiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlere göre; İstanbul Anadolu Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08.05.2015 tarihli ve 2015/421 değişik iş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE, dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 06.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/7446 Karar: 2017/1268 Tarih: 24.05.2017

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Hükmolunan cezanın süresi itibarıyla şartları bulunmadığından sanıklar … ve … müdafilerinin duruşmalı inceleme isteminin CMUK’nın 318. maddesi uyarınca REDDİNE,

1-) Sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen karara yönelik incelemede ;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 20.03.2012 tarihli ve 2011/785-2012/101 Sayılı kararında da açıklandığı üzere “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma” suçundan dolayı, TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası gereğince verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” dair kararın, sözü edilen fıkraya 6217 Sayılı Kanun’la eklenen cümlenin yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihinden önce ya da sonra verilip verilmediğine bakılmaksızın, temyiz değil itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, bu suçla ilgili olarak dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,

2-) Sanıklar … ve … haklarında cezaevi veya infaz kurumuna yasak eşya sokma suçundan kurulan hükümlere yönelik incelemede ;

Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp sanıkların suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanık … ve Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

3-) Sanıklar … ve … haklarında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan hükümlere yönelik incelemede ;

Kendilerinde herhangi bir uyuşturucu veya uyarıcı madde ele geçmeyen sanıkların savunmalarının aksine, yüklenen suçu işlediklerine ilişkin, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı anlaşıldığından, “Şüpheden sanık yararlanır” ilkesi de gözetilerek sanıkların beraatlerine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle mahkûmiyetlerine hükmedilmesi,

4-) Sanıklar …, …, …, … haklarında cezaevi veya infaz kurumuna yasak eşya sokma suçundan kurulan hükümlere yönelik incelemeye gelince ;

Sanıkların savunmalarının aksine cezaevi veya infaz kurumuna yasak eşya sokma suçunu işlediklerine dair yeterli, her türlü kuşkudan uzak kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı birlikte uyuşturucu madde kullanmak şeklindeki eylemlerinin TCK’nın 191. maddesinde düzenlenen kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın almak, kabul etmek veya bulundurmak suçunu oluşturacağı, hukuki durumlarının buna göre tayin ve takdiri gerektiği gözetilmeden suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Kanuna aykırı; Sanıklar …, … ve … müdafileri ile sanıklar …, …, …, … ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin BOZULMASINA, 3. fıkra bozma nedenine göre bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanık …‘e CMUK’nın 325. maddesi uyarınca sirayetine, 24.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/6372 Karar: 2017/2944 Tarih: 08.05.2017

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

1- )Suç tarihinde yürürlükte olan 5560 Sayılı Kanun ile değişik TCK’nın 191. maddesiyle hüküm tarihinde 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan 6545 Sayılı Kanun’la değişik TCK’nın 191. maddesi hükümlerinin ayrı ayrı değerlendirilip karşılaştırma yapılması, sonucuna göre lehe Kanun tespit edilerek sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, yalnızca ceza miktarı esas alınarak yapılan değerlendirme sonucu belirtilen nitelikte karşılaştırma yapılmadan hüküm kurulması,

2- )Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç sebebiyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;

a- )Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç sebebiyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesiyle 5320 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkras 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,

b- )Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkras 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkras 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine”

Karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

3- )Kabule ve uygulamaya göre de:

a- )28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle, TCK’nın 191. maddesinin 4. fıkras 4. fıkrasının ( a ) bendinde yer alan, “kişinin, erteleme süresi zarfında; kendisine yüklenen yükümlülüklere veya uygulanan tedavinin gereklerine uygun davranmamakta ısrar etmesi hâlinde, hakkında kamu davası açılır” hükmü gereğince sanığa Bakırköy Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüğünün 25.11.2013 tarihinde tebliğ olunan uyarı davetnamesi ile 10 gün içerisinde adı geçen müdürlüğe gelmesi konusunda ihtarda bulunulduğu; ancak sanığın yasal sürede müracaat etmemesi üzerine, sanığa tekrar yeni bir süre verilerek başvuru yapması konusunda ihtarat gönderilmediğinin anlaşılması karşısında; sanığın ilk ihtarata uymamasının, kendisine yüklenen yükümlülüklere uygun davranmamakta ısrar etmesi olarak kabul edilemeyeceği gözetilmeden mahkûmiyet kararı verilmesi,

b- )Kısa süreli hapis cezası 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilerek sonuç adli para cezası belirlenirken, 5271 Sayılı CMK’nun 232. maddesinin 6. fıkras 6. fıkrası hükmüne aykırı olarak; uygulama Maddesinin TCK’nın 50/1-a yerine, 52. maddesinin 2. fıkrası olarak gösterilmesi,

c- )Suça konu madde ile ilgili ekspertiz raporu düzenlenirken yapılan deneylerde miktar azlığı sebebiyle şahit numune alınamadığı ve tamamının kullanıldığının belirtildiği, verilen ilk kararda da “Adli Emanette kayıtlı madde olmadığından müsadere konusunda karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulduğu halde, verilen ikinci kararda “Uyuşturucu maddenin daha önccdcn müsaderesine karar verildiğinden bu konuda karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde hüküm kurulması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 08.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/11813 Karar: 2016/8608 Tarih: 12.12.2016

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

1- Sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen karara ilişkin yapılan incelemede ;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen 20.03.2012 tarih ve 2011/785-2012/101 sayılı kararında açıklandığı üzere; “kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma” suçundan dolayı, TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası gereğince verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararın, sözü edilen fıkraya 6217 sayılı Kanun’la eklenen cümlenin yürürlüğe girdiği 14.04.2011 tarihinden önce ya da sonra verilip verilmediğine bakılmaksızın, temyiz değil itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, inceleme yapılmasına yer olmadığına, gereğinin merciince yerine getirilmesine,

2- Sanık … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma, sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan kurulan hükümlere yönelik yapılan temyiz incelemelerine gelince ;

a ) Sanık … bakımından ;

aa ) Soyut muhbir beyanı dışında, sanığın savunmasının aksine, ele geçirilen suça konu esrarı, satmak veya başkalarına vermek amacıyla bulundurduğunu gösterir, şüphe sınırlarını aşan, yeterli ve kesin delil bulunmaması, karşısında, şüphenin sanık lehine yorumlanması gerektiğine ilişkin genel ceza hukuku ilkesi ve kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan ayrıca dava açılıp karar verilmiş olması gözetilerek, uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan sanığın beraatine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması,

ab ) … Jandarma Genel Komutanlığı uzmanlık raporunda belirtilen suça konu maddelerden alınan numunelerin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

b ) Sanık … bakımından ;

Mevcut belge ve deliller, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkras 5. fıkrası ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin, olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tespiti açısından yeterli görülmediğinden, öncelikle, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;

ba ) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkras 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkras 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” ,

bb ) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değişik TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun’un geçici 7. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,

bc ) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulandıktan sonra, yükümlülüklerini ihlal ettiği iddia edilen sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkras 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla, TCK’nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesinde, zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ve müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, sanık … hakkındaki hükmün diğer yönleri incelenmeksizin, sanık … hakkındaki hükmün belirtilen sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 12.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2770 Karar: 2016/5814 Tarih: 08.12.2016

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

A-)Konuyla İlgili Bilgiler:

İncelenen dosyadan;

a-)Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 30.03.2010 tarihli, 2010/2473 iddianame sayılı iddianamesi ile sanık hakkında TCK’nın 191/1, 54/4 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı,

b-)1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama sonucunda, 21.06.2011 tarih, 2010/1158 esas ve 2011/1127 karar sayısı ile, “TCK’nın 191/1, 62, 50/1-a, 52/2-4, 54/4, TCK’nın 191/2. maddeleri uyarınca hapisten çevrili 6.000 TL adli para cezası ile birlikte 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” dair hüküm kurulduğu, süresinde temyiz edilmeyen hükmün, 29.07.2011 tarihinde kesinleştiği,

c-)Denetimli serbestlik tedbirinin yerine getirilmesinde yetkili olan … ve … Denetimli Serbestlik Şube Müdürlüklerine süresinde başvuran ve hakkında düzenlenen denetim planına uygun davranan hükümlü hakkında, 07.05.2013 tarihli üst yazı ile denetimli serbestlik tedbirini yerine getirdiği gerekçesi ile denetimli serbestlik dosyasının kapatıldığı ve mahkemesine bildirildiği;

d-) Hükümlünün denetimli serbestlik tedbirinin infaz edilmesi üzerine 19.08.2015 tarihli dilekçesi ile adli sicil kaydındaki hükmün silinmesi için başvuruda bulunduğu;

e-) İlgili dosyada karar vermeye yetkili ve görevli olan Sulh Ceza Mahkemesi’nin 02.09.2015 tarihli, 2010/521 esas ve 2011/303 karar sayılı ek kararı ile, “6545 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle tedbire uyanlar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verileceği öngörülmekle, 5320 Sayılı Kanun’un geçici 7/1. maddesi kapsamı da gözetildiğinde, kanunen tedbire uyan kişi bakımından sırf bu yönüyle sanık lehine düzenleme getirdiği, mülga TCK’nın 191/7. maddesinde belirlenen tedbire uyma halinde cezanın infaz edilmiş sayılmasına dair düzenlemenin sanık aleyhine olduğu ve 6545 Sayılı yasa ile değişik TCK’nın 191/7. maddesi kovuşturma şartı niteliğinde olduğu” gerekçe gösterilerek, “hükümlünün denetimli serbestlik kararına uyması nedeni ile müsnet suçtan hakkında açılmış olan kamu davasının TCK’nın 191/7 ve CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine, karar kesinleştiğinde hükümlü hakkında tali karar fişi düzenlenmesine,” karar verildiği, tebliğe rağmen süresinde itiraz edilmeyen kararın 15.09.2015 tarihinde kesinleştiği ve hükümlü hakkında aynı tarihli tali karar fişi düzenlendiği;

Anlaşılmıştır.

B-)Kanun Yararına Bozma Talebi:

Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, «5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/7. maddesi uyarınca, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması hâlinde mahkûm olduğu cezanın infaz edilmiş sayılacağı ve Cumhuriyet savcılığınca sadece yerine getirme fişi tanzim edilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine uyduğundan bahisle kamu davasının düşürülmesine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca Sulh Ceza Mahkemesi’nin 02.09.2015 tarihli ve 2010/521 esas, 2011/303 Sayılı ek kararının bozulmasının istenilmesi arz ve dosya birlikte takdim olunur.» denilerek, belirtilen kararın bozulması istenmiştir.

C-)Konunun Değerlendirilmesi:

6545 Sayılı Kanun’la TCK’nın 191. maddesinde yapılan düzenlemenin, 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 21.06.2011 tarihli ve 2010/1158 esas ve 2011/1127 karar sayılı, “sanık hakkında hapisten çevrili adli para cezası ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına ilişkin” 29.07.2011 tarihinde kesinleşen hükmünden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğü girdiği dikkate alındığında; 6545 Sayılı Kanun’la değişik TCK’nın 191. maddesi (özellikle 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değişik TCK’nın 191/5. maddesi) ile aynı Kanun’la 5320 Sayılı Kanun’a eklenen ek 7. maddenin 2. fıkras 2. fıkrası uyarınca uyarlama yapılması, her zaman mümkün görülmüştür.

Sulh Ceza Mahkemesi’nin 02.09.2015 tarihli, 2010/521 esas ve 2011/303 karar sayılı ek kararı ile, 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 21.06.2011 tarihli ve 2010/1158 esas ve 2011/1127 karar sayılı, 29.07.2011 tarihinde kesinleşen “TCK’nın 191/1 2. fıkraları uyarınca hapisten çevrili adli para cezası ile birlikte denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” dair hükmüne uygun şekilde denetimli serbetlik tedbirini yerine getirdiği anlaşılan hükümlü hakkında, TCK’nın 191/7. maddesi uyarınca mahkûm olduğu cezanın infaz edilmiş sayılmasına ve Cumhuriyet savcılığınca yerine getirme fişi düzenlenmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değişik TCK’nın 191/7. maddesiyle kesinleşmiş mahkûmiyet hükümlerinin uyarlanması mümkün olmadığı halde; “6545 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikle tedbire uyanlar hakkında kovuşturmaya yer olmadığına karar verileceği öngörülmekle, 5320 Sayılı Kanun’un geçici 7/1. maddesi kapsamı da gözetildiğinde, kanunen tedbire uyan kişi bakımından sırf bu yönüyle sanık lehine düzenleme getirdiği, mülga TCK’nın 191/7. maddesinde belirlenen tedbire uyma halinde cezanın infaz edilmiş sayılmasına dair düzenlemenin sanık aleyhine olduğu ve 6545 Sayılı yasa ile değişik TCK’nın 191/7. maddesi kovuşturma şartı niteliğinde olduğu” gerekçe gösterilerek, “hükümlünün denetimli serbestlik tedbiri kararına uyması nedeni ile müsnet suçtan hakkında açılmış olan kamu davasının TCK’nın 191/7 ve CMK’nın 223 /8. maddeleri uyarınca düşmesine, karar kesinleştiğinde hükümlü hakkında tali karar fişi düzenlenmesine,” karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden; Sulh Ceza Mahkemesi’nin 02.09.2015 tarihli, 2010/521 esas ve 2011/303 karar sayılı ek kararının, 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası gereğince kanun yararına BOZULMASINA, aynı Kanun’un 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca gerekli işlemin yapılması için, dosyanın adı geçen mahkemeye iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesine, 08.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/1849 Karar: 2016/8293 Tarih: 16.11.2016

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak suçundan sanığın, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/1 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, aynı Kanun’un 191/2. maddesi gereğince sanık hakkında tedavi ve denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, sanığın denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması halinde cezasının infaz edilmiş sayılmasına dair 12. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 29.06.2011 tarihli kararının infazını müteakip hükümlünün tedbire uyması sebebiyle açılan kamu davasının 5237 Sayılı Kanun’un 191/5. maddesi gereğince düşürülmesine dair 45. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 06.05.2015 tarihli ek kararı ile ilgili olarak;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 07.11.2006 tarihli ve 2006/4-227-228 Sayılı kararında belirtilen “Esasen olağan bir dikkat ve özenin gösterilmesi halinde gerçekleşmeyecek olan isim, yaş ve hesap hataları, yargı kararlarında ‘maddi yanılgı’ veya ‘yazım hatası’ diye isimlendirilen beşeri hatalardır. Yargılama araçlarının belirli bir biçimde takdir edilmelerinden kaynaklanan değerlendirme hataları ise hukukî yanılgılardır. Hukukî yanılgılar, ancak başka bir merci tarafından ve yasa yolu başvurusuyla açılan bir talî muhakeme ile giderilebilir. Yargı ve kararlardaki maddî yanılgıların düzeltilmesi ise herhangi bir yöntem ve zamanla sınırlı değildir. Bu yanılgılar, bizzat bu hatayı yapan merci tarafından, kendiliğinden veya bir yasa yolu başvurusu üzerine verilen bir karardaki uyarı üzerine düzeltilebilir.” biçimindeki açıklamalar karşısında, mahkemesince hukuki yanılgı sonucu verilen 06.05.2015 tarihli ek kararı müteakip, anılan ek kararın kaldırılmasına ve sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 Sayılı Kanun’un 191/5. maddesi gereğince tüm neticeleriyle düşürülmesine yönelik anılan Mahkemenin 14.03.2016 tarihli ek kararının hukuken yok hükmünde olduğu düşünülerek yapılan incelemede,

1-) Sanık hakkında verilen 06.05.2015 tarihli düşme kararından önce, 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun ile 5237 Sayılı Kanun’un 191. maddesinde değişiklik yapıldığı cihetle sanığın hukuki durumunun yeniden belirlenmesi gerektiği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde;

2-) 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 191/7. maddesi uyarınca, sanığın tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranması hâlinde mahkûm olduğu cezanın infaz edilmiş sayılacağı ve Cumhuriyet savcılığınca sadece yerine getirme fişi tanzim edilmesi gerektiği gözetilmeden, sanığın tedbire uyduğundan bahisle kamu davasının düşürülmesine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı’nın 05.09.2016 tarih ve 94660652-105-34-6617-2016-Kyb sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 10.10.2016 tarihli tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla;

SONUÇ : Kanun yararına bozma talebine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma istemi incelenen dosya kapsamına nazaran bu gerekçelerle yerinde görüldüğünden, 45. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 06.05.2015 tarihli ek kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın gereği için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 16.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/1342 Karar: 2016/7932 Tarih: 20.10.2016

  • TCK 191. Madde

  • Kullanmak İçin Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Satın Almak, Kabul Etmek veya Bulundurmak ya da Uyuşturucu veya Uyarıcı Madde Kullanmak Suçu

Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan açılan davanın yargılaması sonunda Mudanya(Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 18.05.2012 tarih ve 2011/510-2012/385 Sayılı mahkumiyet kararının sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 23.02.2016 tarih ve 2015/14821-2016/1626 Sayılı kararı ile TCK’nın 191/1 191/2. maddeleri gereğince 13.10.2006 tarihinde verilen ve kesinleşen mahkûmiyet hükmünün infazı aşamasında; tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranılmaması sebebiyle verilen 18.05.2012 tarihli karar, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi uyarınca verilen bir karar niteliğinde olup; bu kararlara karşı aynı Kanun’un 101/3. maddesi uyarınca itiraz yoluna başvurulmasının olanaklı olması nedeniyle, 5271 Sayılı CMK’nın 267 vd. maddeleri uyarınca hükümlünün isteğinin itiraz merciince incelenmek üzere dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na GÖNDERİLMESİNE, oybirliğiyle karar verildi.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 28.06.2016 tarihli itiraz dilekçesinde;

“Dosyanın incelenmesinde sanık hakkında birden fazla uyuşturucu kullanmak suçundan açılmış iddianame suretleri ile kararlar bulunduğu görülmüştür.

Sanığın temyiz incelemesine gönderilen dosyanın suç tarihi 11.08.2011 iddianame tarihi 24.08.2011 soruşturma no: 2011/2027 iddianame no: 2011/465’tir.

Sanık hakkında bu dosyadaki kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan 18.05.2012 tarih ve 2011/510 esas, 2012/385 Sayılı kararı ile 5237 Sayılı Kanun’un 191/1, 62, 52. maddeleri gereğince 6.000 TL adli para cezası verilmiştir.

Verilen bu karar sanığın denetimli serbestlik tedbirine uymamasından dolayı dosya yeniden ele alınarak verilmiş bir karar olmayıp 11.08.2011 tarihli yeni işlenen suçtan dolayı verilmiş bir karardır.

Bu sebeple verilen karar niteliği itibariyle itirazı kabil bir karar olmayıp temyizi kabil bir karar olduğundan incelenmeksizin iade kararı kaldırılarak dosyanın esastan incelenmesine karar verilmesi” düşüncesiyle Dairemizin kararına karşı itirazda bulunmuştur.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ile Dairemiz arasındaki uyuşmazlık, sanık hakkında Mudanya(Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından verilen 18.05.2012 tarih ve 2011/510 esas, 2012/385 Sayılı kararın temyize tabi bir karar olup olmadığının tespitine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre, Mudanya(Kapatılan) 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 18.05.2012 tarih ve 2011/510-2012/385 karar sayılı kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan sanık hakkında, TCK’nın 191/1, 62, 52. maddeleri gereğince verilen 6.000 TL adli para cezasının, sanığın 08.10.2015 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen 13.10.2006 tarihli mahkumiyet hükmünün infazı aşamasında tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranmaması sebebiyle verilen bir karar olmadığı, 11.08.2011 tarihinde işlediği kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan yapılan soruşturma sonucunda düzenlenen iddianame açılan kamu davası sonucunda verilen mahkumiyet hükmü olduğu anlaşıldığından, itiraz yerinde görülüp dosya esastan incelenerek aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.

1-) Dairemizin itiraz edilen “incelenmeksizin iade” kararının kaldırılmasına,

2-) Sanık hakkında kurulan hükme dair temyizin incelenmesinde;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç sebebiyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;

a-) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlememiş ise, bu suç sebebiyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesiyle 5320 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkras 2. fıkrası uyarınca 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,

b-) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkras 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkras 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 20.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS