0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yağma Suçu

TCK Madde 148

(1) Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Cebir veya tehdit kullanılarak mağdurun, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet haline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi halinde de aynı ceza verilir.

(3) Mağdurun, herhangi bir vasıta ile kendisini bilmeyecek ve savunamayacak hale getirilmesi de, yağma suçunda cebir sayılır.



TCK Madde 148 Gerekçesi

Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak, hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması gerekir. Yağma suçu, cebir kullanılarak da işlenebilir. Ancak bu cebrin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekir.

Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit, sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.

Malın teslim edilmesi veya alınması, suçun konusunu oluşturan mal üzerinde mağdurun zilyetliğine son verilmesini, mağdurun bu eşya üzerinde zilyetlikten doğan tasarruf haklarını kullanmasının olanaksız hâle gelmesini ifade eder. Mal, zilyedin tasarruf olanağı ortadan kalktığı anda alınmış olacağından, bu ana kadar yapılan cebir veya tehdit, hırsızlığı yağmaya dönüştürür.

Mal alındıktan yani hırsızlık suçu tamamlandıktan sonra, bunu geri almak isteyen kişiye karşı cebir veya tehdide başvurulması hâlinde, artık yağma suçundan söz edilemez. Hırsızlık suçuna konu malın geri alınmasını önlemek amacına yönelik olarak kullanılan cebir veya tehdit ayrı suçların oluşmasına neden olur. Bu durumda, gerçek içtima hükümlerinin uygulanması gerekir.

Maddenin ikinci fıkrasında senedin yağması düzenlenmiştir. Cebir veya tehdit kullanılarak bir kimsenin, kendisini veya başkasını borç altına sokabilecek bir senedi veya var olan bir senedin hükümsüz kaldığını açıklayan bir vesikayı vermeye, böyle bir senedin alınmasına karşı koymamaya, ilerde böyle bir senet hâline getirilebilecek bir kağıdı imzalamaya veya var olan bir senedi imha etmeye veya imhasına karşı koymamaya mecbur edilmesi de yağma sayılmıştır. Senedin bunu imzalayan için “borç doğurucu” olması gerekir. Bu borç para borcu olabileceği gibi, bir işi yapmaya veya yapmamaya, bir taşınmazını hibe etmeye, kira ile oturulan bir binayı boşaltmaya, var olan bir borca kefil olmaya da ilişkin olabilir. Bir alacağı tahsil etmemeye, herhangi bir davayı açmamaya, vasiyetnamesini değiştirmemeye yönelik bir vaadi içeren yazılı beyanlar da “borç doğurucu” senet sayılırlar. Şu hâlde mağduru iktisaden değerlendirmeye elverişli olan bir hakkını kullanmamasına yol açan her türlü belge, borç doğurucu senet tanımına girer.

Maddenin son fıkrasında, mağdurun herhangi bir vasıta ile kendini bilmeyecek ve savunamayacak hâle getirilmesinin, örneğin uyku ilacı ile uyutulmasının, yağmada cebir sayılacağı açıklanmıştır.


TCK 148 (Yağma Suçu - Gasp Suçu) Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2019/618 E. , 2021/394 K.

  • TCK 148
  • Basit yağma suçunun unsurları

TCK’nın 148. maddesinde yağma suçu; “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” şeklinde hüküm altına alınmıştır. TCK’nın 149. maddesindeki yağma suçunun nitelikli hâlleri arasında yol kesmek suretiyle işlenmesi hâli de sayılmıştır.

Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği TCK’nın 148. maddesinin birinci fıkrası uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir. Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi hürriyeti, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuki değerlerdir. Yağma suçunun manevi öğesi “kast”tır. Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla hareket etmesi gerekmektedir. Yağma suçunun oluşabilmesi için malın mutlaka sahip olmak amacıyla alınması şart olmayıp geçici olarak kullanma kastı ile hareket edilmiş olması durumunda dahi eylem yağma suçunu oluşturmaktadır (Kişilere ve Mala Karşı Cürümler, Sulhi Dönmezer, … 2001, s. 435).

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

29.09.2015 tarihinde saat 06.10 sıralarında evinden çıkıp servise binmek üzere sokakta yürümekte olan mağdurun arkasından gelen sanığın, mağdurun koluna girerek nerede oturduğunu sorduğu, mağdurun da olay tarihinden önce tanımadığı sanığa aynı soruyu sorması üzerine sanığın cevap vermeden kafası ile vurarak mağduru yere düşürdüğü, yerden kalkmaya çalışan mağdurun pantolonunun cebinde bulunan cep telefonunu ve içinde 110 TL bulunan cüzdanını aldığı hususunda Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında uyuşmazlık bulunmayan olayda; sanık, mağduru gasbetme kastının olmadığını, mağdurun hırsız olduğunu zannetmesi nedeniyle söz konusu olayın meydana geldiğini savunmuş ise de sanığın kafası ile vurarak yere düşürdüğü mağdurun ön cebindeki cep telefonununu ve arka cebindeki cüzdanını alarak olay yerinden ayrılması, kolluk kuvvetlerinin hırsızlık yapıldığı anonsu üzerine değil kavga olduğu anonsu üzerine olay yerine gelmiş olmaları, mağdurun gittiği yönü tarif etmesi üzerine yakalanan sanığın ancak üzerinde herhangi bir suç unsuru olup olmadığının sorulması üzerine suça konu eşyayı kolluk görevlilerine teslim etmesi hususları birlikte göz önünde bulundurulduğunda; sanığın savunmasının suç ve cezadan kurtulmaya yönelik olduğunun ve fiili işlediği sırada cezai sorumluluğu tam olan sanığın mağdura karşı gerçekleştirdiği davranışlarının yağma suçunu oluşturduğunun kabulü gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/518

  • TCK 148
  • Basit yağma suçu ile hırsızlık suçunun farkları

5237 sayılı TCK’nın “Yağma” başlıklı 148. maddesinde; “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi, altı yıldan on yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır” şeklinde düzenlenmeye yer verilmiştir.

Madde gerekçesinde; “Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması gerekir. Ancak, hırsızlık suçundan farklı olarak, bu suçun oluşabilmesi için, mağdurun rızasının, cebir veya tehdit kullanılarak ortadan kaldırılması gerekir. Yağma suçu açısından tehdidin, kişiyi, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle yapılması gerekir. Yağma suçu, cebir kullanılarak da işlenebilir. Ancak bu cebrin, neticesi sebebiyle ağırlaşmış kasten yaralama boyutuna ulaşmaması gerekir. Yağma suçunun tamamlanabilmesi için, kullanılan cebir veya tehdidin etkisiyle mağdur malı teslim etmeli veya malın alınmasına karşı koymamalıdır. Bu bakımdan, kullanılan cebir veya tehdidin, kişiyi malı teslim etmeye veya alınmasına ses çıkarmamaya yöneltmeye elverişli olması gerekir. Bu nitelikte olmayan bir cebir veya tehdit, sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.” açıklamasına yer verilmiştir.

149.maddede de yağma suçunun; “Silâhla, kişinin kendisini tanınmayacak bir hâle koyması suretiyle, birden fazla kişi tarafından birlikte, yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde, beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı, gece vakti, var olan veya var sayılan suç örgütlerinin oluşturdukları korkutucu güçten yararlanılarak, suç örgütüne yarar sağlamak maksadıyla” işlenmesi nitelikli hâl olarak kabul edilmiş, aynı maddenin ikinci fıkrasında yağma suçunun işlenmesi sırasında kasten yaralama suçunun neticesi sebebiyle ağırlaşmış hâllerinin gerçekleşmesi durumunda, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin de uygulanacağı belirtilmiştir.

Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan, birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir.

Yağma suçunun oluşabilmesi için, suça konu malın, elinde bulunduran kişiden cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle alınması veya mağdurun malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınması gerekir. Cebir ya da tehdit, bir kişiyi malını teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak amacıyla yapılmalıdır. Cebir ya da tehdidin belirtilen amaçla ve bu şekilde gerçekleştirilmesi, yağmayı mal varlığına karşı işlenen diğer suçlardan ayırmaktadır.

Failin mağdura yönelttiği cebir veya tehdidi, kendisi veya başkasına yarar sağlamak amacıyla malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya zorlamak amacıyla gerçekleştirmiş olması gerekir. Cebir veya tehdit ile malın alınması veya verilmesi arasında nedensellik bağı bulunmalıdır. Yağma suçunun oluşabilmesi için, baştan beri yağma amacıyla hareket eden failin, eylemin başında veya ortasında cebir veya tehdit kullanmasının bir önemi bulunmamaktadır. Önemli olan cebir veya tehdidi kullanmasıdır. Yağma suçu, bir kişinin malını cebir veya tehdit kullanarak almak suretiyle işlenmiş sayılacağından, unsurları itibarıyla hem zilyetliğe, hem de kişi hürriyetine yönelik bir suçtur. Ancak kişi hürriyetine yönelen saldırı, mal aleyhine işlenen suçun gerçekleşmesi bakımından bir araç niteliğinde bulunduğundan, bu suç sonuç itibariyle “mal aleyhine” işlenen bir suçtur.

Uyuşmazlık konusu ile ilgili ikinci suç olan hırsızlık, 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinin 1. fıkrasında da; “Zilyedinin rızası olmadan başkasına ait taşınır bir malı, kendisine veya başkasına bir yarar sağlamak maksadıyla bulunduğu yerden alma” olarak tanımlanmıştır.

TCK’nın 141. maddesinin 1. fıkrasında sözü edilen zilyetlik kavramı 4721 sayılı Medeni Kanunumuzun 973.maddesinde; “Bir şey üzerinde fiilî hâkimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” şeklinde açıklanmış, asli ve fer’i zilyetlik ise aynı Kanun’un 974. maddesinde; “Zilyet, bir sınırlı aynî hak veya bir kişisel hakkın kurulmasını ya da kullanılmasını sağlamak için şeyi başkasına teslim ederse, bunların ikisi de zilyet olur. Bir şeyde malik sıfatıyla zilyet olan aslî zilyet, diğeri fer’î zilyettir” biçiminde tanımlanmıştır. Hırsızlık suçu ile korunan hukuki yarar mülkiyet hakkı ile birlikte zilyetliktir. Kanun’da “zilyet” kelimesi ile “başkasına ait” olma kelimesi aynı anda kullanılmıştır. Bu şekilde kanun koyucu, iki farklı hukuki duruma aynı anda yer vererek hırsızlık suçunda zilyetlik ile mülkiyeti ayırmış, her ikisini de koruma altına almıştır. Zilyetliğin hukuka uygun ya da aykırı şekilde tesis edilmiş olmasının bir önemi bulunmamaktadır. Bunun sonucu olarak malı çalarak zilyetliği ele geçiren kişinin elinden de malın çalınması hâlinde hırsızlık suçu oluşabilecektir.

Suçun maddi konusu ise başkasına ait taşınır maldır. Bu nedenle malın malikinin bu suçun faili olması mümkün değildir. Suçun mağduru ise malik olabileceği gibi zilyet de olabilir. Çalınan mal, malikin elinden alınmış ise mağdur, malın malikidir. Zilyedin elinden alınmışsa mağdur zilyet, malik ise suçtan zarar görendir. Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Katılan U.’nun, 12.05.2011 tarihinde ikametine gittiği sırada bahçenin girişinde elinde bulunan poşetteki maddeyi koklayan sanıkla karşılaştığı, sanığın arkasından hızlıca gelerek sağ eli cebinde bulunur vaziyette “Ne var” diye sorduğu, bunun üzerine katılan U.’nun cebindeki müzik çaları, sanığın “Başka ne var” diye sorduğunda ise cep telefonunu verdiği olayda; sanığın, müzik çalar ve cep telefonunu almak için katılan U. T.’ye yönelik cebir kullanmamasına, ayrıca katılanın hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit içeren bir söz sarf etmemesine rağmen katılanın, kendisinden yaşça büyük, bir eli cebinde olan ve diğer elindeki poşette bulunan maddeyi koklayan sanıktan, orantısız şekilde etkilenip, sanığın cebinde silah olduğunu ve kendisine zarar verebileceğini düşünerek müzik çalarını ve cep telefonunu sanığa verdiğinin anlaşılması ve yağma suçunun düzenlendiği TCK’nın 148.maddesinin gerekçesinde de “…Sırf mağdurun normalden fazla ürkek olması nedeniyle, malı teslim etmeye veya alınmasına yöneltmişse, yağma suçundan söz edilemez ve fiilin hırsızlık olarak nitelendirilmesi gerekir.” şeklinde açıklamanın bulunması karşısında; sanığın eyleminin, yağma suçunun oluşması için gereken tehdit veya cebir unsurlarını içermediği, sanığın elinde bulunan baliyi koklamasının tek başına katılanın vücut dokunulmazlığına yönelik tehdit olarak değerlendirilemeyeceği, ancak sanığın, katılana ait cep telefonu ve müzik çaları onun rızası dışında alması eyleminin bir bütün hâlinde hırsızlık suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir.


Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2022/1909 E. , 2023/17 K.

  • TCK 48
  • Sanığın kesintisiz takip sonucu yakalandığı hallerde tamamlanmış yağma suçu değil, yağmaya teşebbüs suçu söz konusudur.

Sanığın mağdura …‘e ait para, cep telefonu ve kimliği, ikametin içerisinden çalıp kaçtığı sırada dairenin giriş kapısında mağdur ile karşılaştığı, mağdurun sanığı takip ederek apartmandan çıkacağı sırada bileğinden yakalaması üzerine, sanığın mağdurun çıplak olan ayaklarına basmak ve göğsüne vurmak suretiyle direndiği, bu sırada mağdurdan çalmış olduğu eşyaları yere düşürerek çevredeki vatandaşların da yardımı ile kesintisiz takip sonucu yakalandığı olayda, sanığın üzerine atılı eylemin 5237 sayılı Kanun’un 148/1, 35 inci maddelerinde düzenlenen yağmaya teşebbüs suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması, hukuka aykırı bulunmuştur (Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2022/1909 E. , 2023/17 K.).


Ceza Genel Kurulu 2017/1018 E. , 2021/147 K.

  • TCK 148/2
  • Taşınmazlarda yağma suçunun şartları

Mülga 765 sayılı TCK’nın 495. maddesinin 1. fıkrasında düzenlenen klasik yağma suçunun konusu, madde metninde “taşınabilir bir mal” olarak belirtilmişti. Yeni Kanun’da ise suçun konusunu belirtmek bakımından sadece “mal” sözcüğü kullanılmış, bunun taşınabilir nitelikte olması aranmamıştır. Madde metnindeki bu düzenlemeden hareketle taşınmazların da bu suçun konusunu oluşturabileceği söylenebilir ise de TCK’nın 148. maddesinin gerekçesinde, suçun konusunu oluşturan malın taşınır mal olarak anlaşılması gerektiği açıkça ifade edilmiştir. Dolayısıyla yağma suçunun konusunu yalnızca taşınabilir malların oluşturacağı taşınmazların ise bu suçun konusunu oluşturamayacağı kabul edilmelidir. Taşınmazların cebir veya tehditle işgal edilerek malikinin yararlandırılamaması hâlinde ise eylem yağma suçunu değil, cebir (m.108), tehdit (m. 106) ve hakkı olmayan yere tecavüz (m. 154) suçlarını oluşturcaktır. Bir kimseyi tehdit ederek arsasını veya dairesini sattırıp parasını alma hâlinde, suçun konusu sattırılan taşınmaz olmayıp, taşınmazın satımından elde edilen ve faile verilen paradır. Buna karşılık fail cebir veya tehditle mağduru sahip olduğu taşınmazı tapu sicilinden kendisi veya bir başkası üzerine devretmeye de zorlayabilir. Böyle bir durumda suçun konusu gene taşınmaz olmayıp; taşınmazın mülkiyetini geçiren ve taşınır bir mal olan tapu senedidir. Çünkü tapuda devir işlemi yapılmaksızın taşınmazın mülkiyetinin geçmesi mümkün değildir. Mülkiyeti geçiren işlem tapu senedinin düzenlenmesi olduğuna göre, failin cebir veya tehdit kullanarak taşınmaza ait tapu senedini almış olması durumunda eylemi TCK’nın 148. maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen senedin yağması suçunu oluşturacaktır (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, Adalet Yayınevi, Ankara-2020, 7. Bası, s.674-675).

Bu açıklamalar ışığında ikinci uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık …‘in… Alışveriş Merkezinde bulunan, katılan …‘nun ortağı olduğu … … Anonim Şirketi adına kayıtlı 2 tane dükkan ile katılanın kuzeninin annesi adına kayıtlı olan 1 tane dükkanı banka kredisi kullanarak satın almak istediği, katılan …’in ise daha önce satışı yapılan dükkanların parasını ödememesi nedeniyle sanık …‘e bu dükkanları satmak istemediği, bunun üzerine sanıklar …‘in suça konu üç dükkanın duvarlarını yıkmak suretiyle tek bir dükkan hâline getirerek işgal ettikleri, katılan … …’in sanıkların işgal ettikleri dükkanları boşaltmalarını istemesine rağmen boşaltmadıkları, sanık …’in aracılar vasıtasıyla “Biz bu dükkanları boşaltmıyoruz, bu dükkanların bize satılacağı yönünde…,… ve … söz vermiştir, bu söz yerine getirilecek aksi takdirde biz buraları almasını biliriz.” diyerek tehdit ettiği ve azmettirdiği kişi/kişiler vasıtasıyla katılanın arabasının tavanına tuğla atılmasını sağlamak suretiyle malına zarar verdirdiği, tehdit eylemi içerik itibariyle sair tehdit kapsamında görülebilirse de tehdit edenlerin silahlı bir örgüt mensubu olmaları ve örgütün korkutucu gücünden istifade etmiş olmaları nedeniyle muhatapları üzerinde korku yaratmak için yeterli olduğunun kabulü gerektiği, bunlara rağmen söz konusu iş yerlerinin tapuda devirlerinin yapılmadığı olayda; TCK’nın 148. maddesinin birinci fıkrasındaki “Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılan kişi,” şeklindeki düzenlemede yağma suçunun konusu mal olarak belirtilip taşınır veya taşınmaz olması arasında herhangi bir ayrım yapılmamış ise de aynı maddenin gerekçesinde “Madde metninde yağma suçunun temel şekli tanımlanmıştır. Hırsızlık suçunda olduğu gibi, yağma suçunda da, taşınır malın alınmasıyla ilgili olarak zilyedinin rızasının bulunmaması…” şeklinde açıklamaya yer verilerek yağma suçuna konu olan malın taşınır mal olduğunun açıkça ifade edilmesi, ayrıca birçok Ceza Genel Kurulu kararında da belirtildiği üzere yağma suçunun, tehdit veya cebir ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşan bileşik suç niteliğinde olması ve TCK’nın 141. maddesinde de hırsızlık suçunun taşınır mallara karşı işlenebileceğinin açıkça düzenlenmesi karşısında, taşınmazların yağma suçuna konu olamayacağının kabulünün gerektiği, cebir veya tehdit kullanılmak suretiyle başkasına ait taşınmaz bir malın tapuda devredilmesi hâlinde ise yağma suçunun konusunu taşınmaz değil; taşınmazın mülkiyetini geçiren ve taşınır mal niteliğinde olan tapu senedinin oluşturacağı, dolayısıyla söz konusu eylemin TCK’nın 148. maddenin birinci fıkrasındaki suçu değil aynı maddenin ikinci fıkrasında düzenlenen senet yağması suçuna vücut vereceği hususları göz önünde bulundurularak yapılan değerlendirmede; sanık …‘in suça konu iş yerlerinin tapudan devrinin yapılmasına yönelik katılan …‘ı tehdit etmesine rağmen söz konusu iş yerlerinin tapu devirlerinin yapılmadığı, sanıklar tarafından iş yerlerine fiilen el atılmış olmasının da yağma suçunun tamamlanması için yeterli olmayacağı, bu hâliyle sanıklara atılı nitelikli yağma suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı kabul edilmelidir (Ceza Genel Kurulu 2017/1018 E. , 2021/147 K.).


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/15366 Karar : 2018/9008 Tarih : 20.06.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Yargılama ve hükme konu eylemlerin 5237 sayılı TCK’nın 148 maddesinde tarif edilen şekilde bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmaya yönelik bir eylem olduğuna dair yeterli delil olmadığı, Mahkemenin delilleri tartışma ve değerlendirmesinin yerinde olduğu düşüncesi ile tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.

Suç tarihine göre eylemin geceleyin işlenmesi nedeni ile 5237 sayılı TCK’nın 143 maddesi ile cezadan artırım oranının 1/3 olması gerektiğinin gözetilmemesi, aleyhe temyiz bulunmadığından; Anayasa Mahkemesi’nin hükümden sonra 24/11/2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 08/10/2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı kararı ile TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendine yönelik olarak vermiş olduğu iptal kararlarının da kapsam ve içerik itibari ile infaz aşamasında mahallinde gözetilebileceğinden, bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulu’nun takdirine göre sanıklar … ve … müdafiilerinin temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA, 20.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/12053 Karar : 2018/9340 Tarih : 12.09.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Dosya içeriğine göre sanık müdafiinin temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

Katılanın, çalışır halde bulunan aracının içinde gördüğü sanığa, aracını çalmasını engellemek amacıyla yumruk vurmak istediğinin, sanığın eliyle katılanın yumruğunu tutarak iteklediğinin, bu sırada katılanın elindeki takım çantası ile birlikte yere düştüğünün ve gömleğinin araca takılması üzerine de 3 m. kadar sürüklendiğinin anlaşılması karşısında; sanığın eyleminin 5237 sayılı TCK’nın 148. maddesinde düzenlenen yağma suçunu oluşturmasına karşın, yazılı şekilde hüküm kurulması

Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 12/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6457 Karar : 2018/3744 Tarih : 15.05.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

I- 5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinde iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkum edilenlerin cezasının ertelenebileceği, fiili işlediği sırada 18 yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş olanlar bakımından bu sürenin üst sınırı üç yıl olduğu belirtilmiş ancak erteleme kararı verilebilmesi,

a) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olmak,

b) Suç işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaat oluşması,

Koşullarına bağlanmıştır.

Birinci koşulun gerçekleştiği durumda, cezanın ertelenmesine karar verilebilmesi için kişinin suç işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması gerekmektedir. Cezanın ertelenmesi cezanın doğrudan sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören yargısal bir kişiselleştirme kurumudur. Cezanın ertelenmesi veya ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken gerekçe gösterilmeli ve bu gerekçe sanığın kişiliği ile ilgili bilgi ve belgelerin isabetle değerlendirildiğini gösterir biçimde yasal ve yeterli olmalıdır. Gerekçenin bu niteliği keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etme özellikleri de taşır. Zira yasal, yeterli ve geçerli bulunmayan bir gerekçeye dayanılarak erteleme isteminin reddine karar verilmesi yasa koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi cezanın kişiselleştirilmesi ilkesine de aykırı olup, uygulamada keyfiliğe yol açabilir. Cezanın ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin takdir mutlaka olayla uyumlu olmalı yargıcın soyut kanıtlara değil, sanığın kişiliğinde var olan somut nedenlere dayanmalıdır. Sanığın olay öncesi ve sonrası davranışları gözönünde bulundurularak gelecekteki yaşamının sezilmesi, suç işleme hususundaki eğilimi buna göre belirlenmelidir.

Öte yandan, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. maddesinde; “Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlenmesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranılması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getirmeyen sanığın durumunu değerlendirerek, cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşulların varlığı hâlinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir.” şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.

Hal böyle olunca;

Suç tarihinde 18 yaşını doldurmayan sanık hakkında, yukarıda sayılan kurallar içerisinde yer almayan ve “hükmün açıklanmasının geri bırakılması nedeniyle uygulanan denetimli serbestlik tedbirine uymaması nedeniyle pişmanlık göstermediği sonucuna varıldığından” şeklindeki yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile sanık hakkında TCK’nın 51. maddesinin uygulanmaması,

II- Kabule göre de;

1- Mağdur …’ün adının gerekçeli karar başlığında yazılmaması,

2- Sanık hakkında temel ceza belirlenirken, uygulanan kanun maddesi olarak TCK’nın 148. maddesinin birinci fıkrasının, denetime olanak verecek şekilde gösterilmemesi,

3- 5237 sayılı TCK’nın 168/3. maddesinin, 31/3. maddesinden önce uygulanması suretiyle, aynı Yasanın 61. maddesine aykırı davranılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 15/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/437 Karar : 2018/2084 Tarih : 22.03.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

1-Sanık … hakkında yağma suçundan verilen Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08/06/2017 gün ve 2017/103 Esas, 2017/250 Karar sayılı hükmünün Ceza Muhakemesi Kanununun 280. maddesinin 2. fıkrası uyarınca kaldırılmasına,

2-Sanığın TCK’nın 149/1-c, 168/2-3, 53/1-2-3, 63/1. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına.

Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.06.2017 gün ve 2017/103 esas ve 2017/250 karar sayılı ilamı ile yağma suçundan 5237 sayılı Kanun’un 148/1. maddesi uyarınca verilen mahkumiyet hükmüne karşı, sanık … savunmanının CMK’nın 272 ve müteakip maddeleri uyarınca istinaf kanun yoluna başvurması üzerine; Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesince duruşma açılarak yapılan inceleme sonucunda, 07/11/2017 gün, 2017/1834 Esas ve 2017/1964 sayılı karar ile; “Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.06.2017 gün ve 2017/103 esas ve 2017/250 karar sayılı hükmünün kaldırılmasına, sanık … hakkında, birden fazla kişiyle birlikte yağma suçundan, eylemine uyan TCK’nun 37/1. maddesi delaletiyle, aynı Yasa’nın 149/1-c, 168/2-3, 62/1 ve 53. maddeleri uyarınca 6 yıl 8 ay hapis cezası ile mahkumiyetine ve sanığın tutukluluk halinin devamına” karar verildiği, anılan karara karşı, sanık savunmanı tarafından usulüne uygun olarak temyiz davası açıldığı,

5271 sayılı CMK.nun 286/2.a maddesi uyarınca, temyiz dilekçesinde hukuka aykırı olduğu ileri sürülen hususlar ile re’sen incelenmesi gereken konular CMK’nın 288 ve 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; ilk derece mahkemesinin hükmü kaldırılarak, sanık hakkında nitelikle yağma suçundan verilen mahkumiyet kararında hukuka aykırılık bulunmadığından, sanık savunmanının temyiz itirazlarının CMK’nın 302/1. maddesi gereğince reddiyle, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 14. Ceza Dairesinin 07/11/2017 gün, 2017/1834 Esas ve 2017/1964 Karar sayılı hükmünün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, 22/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4657 Karar : 2018/2448 Tarih : 2.04.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Yağma suçları 5237 sayılı TCK’nın 148 ile 150. maddelerinde düzenlenmiştir.

Buna göre yağma, bir kişinin tehdit edilerek veya cebir kullanılarak, bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılınmasıdır.

Kanun’un 148. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2.fıkrasında senet yağması, 3.fıkrasında cebir karinesine yer verilmiştir. TCK’nın 149. maddesinde yağma suçunun nitelikli hali, aynı Kanun’un 150. maddesinde ise hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amaçlı yağma ile değer azlığı yaptırıma bağlanmıştır.

Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

Cebir, şiddet, tehdit, yağma suçunun zor unsurunu oluşturmaktadır. Zorun bulunmadığı olaylarda, yağma suçunun tipik unrusundan bahsedilemez.

Bu açıklama ışığında somut olaya gelince;

Yakınanın aracına olay günü binen sanıkların yakınana kendilerini … bırakmasını istedikleri, çıkmaz bir sokağa girdiklerinde sanık … … indiği, sanık …‘in yakınana “Seninle açık konuşacağım benim param yok. Bana para ver” dediği, yakınanın başkaca taksi çalışanlarının başına gelen yağma olaylarından korkarak araçta bulunan 40.TL’nin 10.TL’sini verdiği, sanığın, elini cebine sokarak 5.TL daha istediği, korkan yakınanın bu miktarı da verdiği, sanığın araçtan inerek uzaklaştığı somut olayda, malın teslimi sırasında yağma suçunda aranan nitelikteki ciddi, korkutucu seviyede cebir/tehdit içeren söz veya hareket bulunmadığı, yakınanın geçmişten gelen algı ya da tasavvuru ya da psikolojik durumu ve/veya ürkek kişiliği ile yarattığı düşünceye de bu şekilde bir anlam yüklenemeyeceği, salt yakınanın kendi iç dünyasındaki korku ve endişesiyle malın teslimine yöneldiğinin anlaşılması karşısında, sanıkların unsurları oluşmayan yağma suçundan yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanı ile sanık … savunmanının temyiz itirazları ve tebliğnamedeki düşünce bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, 02.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/231 Karar : 2018/1941 Tarih : 19.03.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Yakınanın yanlış yazılan isminin hüküm fıkrasında yerinde düzeltilmesi olanaklı görülmüş,

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) Olay günü sanığın gündüz saatlerinde yakınan …‘in iş yerine giderek “… sana ceza kesti. Bin lira vereceksin, yan gözle bakmayacaksın, yoksa seni yaşatmam” dediği, şikayet üzerine kısa süre sonra olay yerine gelen görevlilerce yakalandığı kabul edilen olay ile ilgili ilk derece mahkemesi hüküm fıkrasında “Sanık …’in yüklenen yağma suçunu mağdur Hasan’a karşı işlediği sabit olmakla; sanığın suça konu eylemi geceden sayılan vakitte ve silahla işlediği anlaşılmakla eylemine uyan 5237 sayılı TCY’nın 148/1. maddesi uyarınca suçun işleniş biçimi ve suçun işlenmesindeki özellikler, sanığın suç işleme kastının yoğunluğu dikkate alınarak, takdiren alt sınırdan uzaklaşılarak 10 yıl hapis cezasıyla cezalandırılmasına” şeklinde suçun nitelendirmesinde duraksamalara yer verecek şekilde hükmün karıştırılması,

2-) Yağma suçunun iş yerinde işlenmesi nedeniyle eylem 5237 sayılı TCK’nın 149/1-d bendine uyduğu halde, aynı Kanun’un 148/1. maddesi ile hüküm kurulması,

3-) 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması,

4-Kabule göre de;

Sanığa yüklenen 5237 sayılı TCK’nın 148/1. maddesinde düzenlenen yağma suçu 6 yıldan-10 yıla kadar hapis cezasını gerektirecek şekilde yaptırıma bağlanmıştır.

Temel cezasının belirlenmesine ilişkin ilkeler ise 5237 sayılı TCK’nın 61/1. maddesinde;

A- Hakim somut olayda;

1-Suçun işleniş biçimi,

2- Suçun işlenmesinde kullanılan araçlar,

3- Suçun işlendiği zaman ve yer,

4- Suçun konusunun önem ve değeri,

5- Meydana gelen zarar ile tehlikenin ağırlığı

6- Failin kasıt veya taksire dayalı kusurunun ağırlığı,

7- Failin güttüğü amaç ve saik,

Göz önünde bulundurularak ‘‘işlenen suçun kanuni tanımında öngörülen cezanın alt ve üst sınırı oranında temel cezayı belirler’’ şeklinde düzenlenmiştir.

5237 sayılı TCK’nın ‘‘adalet ve kanun önünde eşitlik ilkesi’’ başlıklı 3. maddesinin 1. fıkrasındaki ‘‘suç işleyen kişi hakkında işlenen fiilin ağırlığıyla orantılı ceza ve güvenlik tedbiri hükmolunur’’ biçimindeki düzenleme ile de; işlenen fiil ile hükmolunan ceza ve güvenlik tedbiri arasında ‘‘orantı’’ bulunması gerektiğini vurgulanmıştır.

Kanun koyucu cezaların kişiselleştirilmesinin sağlanması bakımından hakime, olayın özelliği ve işlenen fiilin ağırlığı ile orantılı bir şekilde gerekçesini göstererek iki sınır arasında temel cezayı belirleme yetki ve görevi yüklemiştir.

Hal böyle olunca;

Hakimin temel cezayı belirlerken, dayandığı gerekçe TCK’nın 61/1.maddesine uygun olarak dosyaya yansıyan bilgi ve belgeleri isabetli değerlendirdiğini gösterir biçimde kanuni ve yeterli olmalıdır.

Bu açıklama ışığında somut olay yeniden değerlendirildiğinde; TCK’nın 148. maddesi kapsamında suçu işlediği kabul edilen sanık hakkında, dosya içeriği göz önüne alındığında, adelet, hak ve nesafet kuralları ile 5237 sayılı TCK’nın 3/1. maddesinde düzenlenen ‘‘orantılılık’ ilkesiyle bağdaşmayacak şekilde en üst sınırdan ceza tayini,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, sanığın ceza süresi bakımından kazanılmış hakkının korunmasına, 19.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/11917 Karar : 2018/1706 Tarih : 13.03.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Yerel Mahkemece verilen hüküm sanık … savunmanı tarafından duruşmalı olarak da temyiz edilmekle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10/07/2014 tarihli kenar yazısı ile Dairemize gönderilmekle, başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin sanıklar …, …, …, …, …, … hakkında hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet kararı aleyhine, sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet kararının lehine; katılan … vekilinin temyiz isteminin, sanıklar …, …, …, …, …, … hakkında örgüt ve hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet kararı aleyhine, sanıklar …, …, …, …, …, … savunmanlarının ise, sanıkların mahkumiyet kararları lehine temyiz isteminde bulunduğu anlaşılmakla yapılan incelemede;

Hükmolunan cezanın miktarına göre sanık … savunmanının duruşmalı inceleme isteminin; örgüt suçundan doğrudan doğruya zarar görmeyen katılan …‘in bu suçtan kurulan hükme yönelik temyiz yetkisi bulunmadığından, katılan vekilinin temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi yollaması ile 1412 sayılı CMUK’nun 317. ve 318. maddeleri gereğince REDLERİNE,

I- Sanık … hakkında 6136 sayılı Yasayaya aykırılık suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;

Kasten işlemiş olduğu suç nedeniyle mahkum olan sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/1 maddesinde belirtilen hak yoksunluklarına hükmedilmemiş ise de, kasten işlenen suçlarda hapis cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olan ve 5237 sayılı TCK’nın 53/1. maddesinde öngörülen belirli hakları kullanmaktan yoksun bırakılma tedbirlerinin, cezaların yerine getirilmesi (infaz) aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edilmiş;

Sanığın adli sicil kaydına göre tekerrüre esas hükümlülüğü bulunduğu halde hakkında 5237 sayılı Yasanın 58/6-7. maddesi ile uygulama yapılmaması, karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık … savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan hükmün, tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

II- Sanıklar …, …, …, …, …, … hakkında hırsızlık; sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak,

1- 5237 Sayılı TCK’nın 148. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde ise kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemesi ile yağmada değer azlığı düzenlenmiştir.

Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 Sayılı TCK’nın 148/1. maddesi uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.

Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelirsek;

Sanık …’ nun yapmış olduğu plan çerçevesinde sanıklar …, … ve …’ ın opel vectra marka araç, sanıklar … ve … ise … marka bir araç ile olay günü gündüz saat 11.30 sıralarında katılanın aracını takibe aldıkları, katılanın aracının trafik ışıklarında durmasından yararlanan sanık …’ ın katılanın aracının şöför camını tıklatıp bir kimlik gösterip polis olduğunu belirterek aracına bindiği, “ adının … olduğunu, Bursa Emniyet Müdürlüğü Organize suçlarda çalıştığını, müştekinin PKK terör örgütü ile ilişkisi olduğunu” söyleyerek katılanın dikkatini dağıttığı, bir süre sonra araçtan indiği sırada katılanın aracını arkadan takip eden sanıklar … ve …’ ın aracın bağajında bulunan çantayı almak için geldiği, sanık …’ ın katılanın aracının bagajında bulunan içerisinde 4.000 TL para, 23.300 Amerikan Doları ve 171.801.078 TL müşteri çeki bulunan evrak çantasını alıp kaçmaya başladığı, sanıklar … ve …’ ın ise, çantasının çalındığını fark eden katılanı, malının alınmasına karşı koymamaya mecbur etmek amacıyla kendi aracının içerisine fiziki cebir uygulamak suretiyle sokmaya çalıştıkları, böylece çantayı alan sanık …’ ın kaçmasına imkan sağladıktan sonra yolun karşı tarafında beklemekte olan sanıklar … ve …’ ın bulunduğu araca binerek olay yerinden kaçmaları şeklindeki eylemin hırsızlık ile başlayıp yağma suçuna dönüştüğü gözetilmeden suçun kanunda yer alan unsurlarına yanlış anlam yüklenerek, hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile sanıklar …, …, …, …, …, … hakkında yazılı şekilde hırsızlık suçundan mahkumiyet hükmü kurulması,

Kabule göre de, sanık … hakkında TCK 266. maddesinin uygulanma koşulları bulunmadığı halde bu madde uyarınca da artırım yapılmak suretiyle fazla ceza tayini,

2- Sanık …’ ın sabıka kaydınının incelenmesinde; mahkumiyetleri içinde en ağırı olan Kadıköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 26.12.2001 gün 2001/213 Esas ve 2001/402 Kararına konu 01.10.2002 tarihinde kesinleşen ve 20.06.2005 tarihinde uyarlaması yapılan adam öldürmeye teşebbüs suçundan hükmedilen cezasının tekerrüre esas oluşturacağı ve bu hükümlülüğü esas alınarak 5237 sayılı TCK’nın 58/6-7. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

3- Sanık …‘nun tüm aşamalarda ikametinde ele geçirilen ve mahkumiyetine esas alınan bir adet … seri nolu … Arms … Co Tarbzor … mm. İbareli … K model… numaralı tabanca, bir adet şarjör, 15 adet MKE yapımı 9 mm. çapında fişek ile ilgili olarak Genel Kurmay Başkanlığı Kara Kuvvetleri Komutanlığından alınan … ruhsat nolu silah taşıma izin belgesi fotokopisinde ruhsatın süresiz geçerli olduğu, İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarlığı Müdürlüğünün 11.02.2007 gün BLS-2007/1196 sayılı ekspertiz raporuna göre, söz konusu belgenin sahteliğinin belirlenemediği dikkate alındığında, suça konu silahın suç tarihinde taşıma ve/veya bulundurma ruhsatının bulunup bulunmadığı duraksamalara yer vermeyecek şekilde resen araştırılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiği gözetilmeden eksik inceleme ile yetinilip 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan yazılı şekilde hüküm kurulması,

4- 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu nedeniyle mahkum olan sanık … hakkında 5237 sayılı TCK’nın 53/1 maddesinde belirtilen hak yoksunluklarına hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

5- T.C. Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanıktan, yargılandığı suç nedeniyle baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunman ücretinin alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretlerinin sanık …’ dan alınmasına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, …, …, …, …, … savunmanları, katılan … vekili ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hüküm bakımından 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesinin gözetilmesine, 13.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/9279 Karar : 2018/1420 Tarih : 27.02.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Oluşa ve dosya içeriğine göre; olay tarihinde gündüz vakti hükümlü …‘ın azmettirmesi ile temyiz dışı sanıklar…,….,…..ün arsa alma hilesi ile müşteki ….. Urla ilçesinde bulunan tarlaya götürüp tehditle 800.000.000.-TL’lik senet imzalattıkları, daha sonra bu senedin sanık …. tarafından bankaya tahsile konulduğu, sanık İbrahim yakalandığında, suça konu senedi tahsil etmesi için bankaya verdiğini, daha sonra senedi bankadan muamele yapılmadan geri alarak yırtıp kendisine ait kıraathanenin bahçesine attığını beyan etmesi üzerine yırtık vaziyetteki senede el konularak emanete alındığı olayda; hükümlü …‘ın eyleminin birden fazla kişiyle birlikte yağma suçuna azmettirme suçunu oluşturduğu gözetilmeden, 5237 sayılı TCK’nın 38 ve 148/2. maddeleri yollamasıyla 149/1-c. maddesi yerine TCK’nın 148/2 yollamasıyla 148/1. maddesi ile uygulama yapılması,

2-Sanıklardan….. yakalandığında, yer göstermesi üzerine yırtık vaziyetteki senede el konularak emanete alındığının anlaşılması karşısında, hükümlü … hakkında 5237 sayılı TCK’nın 168. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma olanağının tartışılmaması,

Bozmayı gerektirmiş, hükümlü … savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, ilk hükümdeki cezayı geçmemek üzere, infaz aşamasında verilen uyarlama kararlarının kazanılmış hak oluşturmayacağının gözetilmesine, 27/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3605 Karar : 2018/1106 Tarih : 5.02.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

1-Kozan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 06/10/2016 tarih ve 2016/125 Esas ve 2016/201 Karar sayılı kararının CMK’nun 280/2 maddesi uyarınca ORTADAN KALDIRILMASINA, 2-Sanık … hakkında yağma suçundan açılan kamu davasında, sanığın suç kastısaptanamadığından CMK’nun 223/2-c maddesi gereğince BERAATİNE

Kozan Ağır Ceza Mahkemesi’nin 06.10.2016 gün 2016/125 - 2016/201 sayılı ilamı ile kasten yaralama ve nitelikli yağma suçundan verilen mahkumiyet hükmüne karşı, sanık … ve savunmanının, CMK 272 ve müteakip maddeleri uyarınca İstinaf kanun yoluna başvurması üzerine; Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucu verilen 17.01.2017 gün, 2016/86 Esas ve 2017/99 Karar sayılı kararı ile sanığın …’a yönelik kasten yaralama suçundan verilen mahkumiyet hükmüne yönelik sanık ve savunmanının başvurusu üzerine “İstinaf başvurusunun esastan reddine” ; nitelikli yağma suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik ise “Kozan Ağır Ceza Mahkemesinin 06.10.2016 gün 2016/125 - 2016/201 sayılı kararının CMK.280/2. madde uyarınca ortadan kaldırılmasına ve sanığın nitelikli yağma suçundan beraatine” dair karara karşı ise katılan … vekilince usulüne uygun olarak açılan temyiz davaları üzerine, temyiz dilekçesinde ileri sürülen hukuka aykırılıklar CMK’nın 288 ve 289. maddeleri kapsamında incelenip görüşüldü;

1-Sanık …’nin katılan …’a yönelik nitelikli kasten yaralama suçundan verilen hükmün incelenmesinde;

Sanık … savunmanı Av….’nun 18/01/2017 tarihli süre tutum ve 16/02/2017 tarihli gerekçeli temyiz dilekçeleri ile istinaf mahkemesinin sanık hakkında kasten yaralama suçundan kurduğu mahkumiyet hükmünü yasal süresi içerisinde temyiz etmişse de; sanığın cezaevi idaresi aracılığıyla göndermiş olduğu 24/01/2017 günlü dilekçesinde “Dosyamı temyiz etmeyerek verilen kararların onanmasını istiyorum “yönlü beyanının temyizden vazgeçme iradesi taşıdığı kabul edildiğinden; bu aşamadan sonra yetkisi bulunmayan sanık savunmanının temyiz isteminin 5271 sayılı CMK’nın 298/1.maddesi uyarınca REDDİNE;

2- Katılan … vekilinin sanık hakkında nitelikli yağma suçundan kurulan beraat hükmüne yönelik temyiz incelemesine gelince;

Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesinin 17/01/2017 tarih, 2016/86-2017/99 sayılı kararı ile sanık … hakkında katılan …’a yönelik nitelikli yağma kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık savunmanının istinaf başvurusu kabul edilip, sanığın yararlanma kastının bulunmadığı gerekçesiyle, mahkumiyet hükmü kaldırılarak sanığın beraatine karar verilmiştir.

Kararın, katılan … vekiline 02/02/2017 tarihinde tebliği üzerine 10/02/2017 tarihinde usulüne uygun olarak temyiz davası açtıkları; katılan vekili dilekçesinde özetle, “…sanığın olay anında müvekkilenin cep telefonunu götürmesi ayrıca nitelikli yağma suçunu oluşturmaktadır. Neticede yağma suçu, cep telefonunun zilyetliğinin sanığa geçmesi ile tamamlanır. Sanığın cep telefonunu kullanmamış olması veya satmamış olması yağma suçunun oluşmasına engel değildir” yönünde görüş beyan ederek, beraat hükmünün bozulmasını istemiş,

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 27.11.2017 gün ve 2017/18645 sayılı, [“…sanığın katılan ile tartıştığı, tartışma sırasında katılana yönelik kasten yaralama suçunu gerçekleştirdiği ve bu aşamada katılanın cep telefonunu aldığı ve aynı gün polise teslim olduğunda telefonu polislere iade ettiği somut olayda; sanığın katılana ait telefonu hangi saik ile aldığının suçun yasal unsurlarının oluşumu için gerekli olmadığı, maket bıçağı ile sanık tarafından yaralanan katılandan telefonun alınması ile yağma suçuna vücut veren kastın ve neticenin gerçekleştiği ve bu suçtan mahkumiyetine hükmeden ilk derece mahkemesinin mahkumiyet hükmünün isabetli olduğu gözetilmeden yazılı şekilde beraat hükmü kurulması” şeklinde (Bozma)] esas hakkında görüş içeren tebliğname ekinde gönderilen istinaf başvurusunun kabulüne dair Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı temyiz dilekçelerinde ileri sürülen hukuka aykırılıklar CMK’nın 288. maddesi bağlamında; mutlak hukuka aykırılıklar ise CMK’nın 289. maddesi uyarınca re’sen incelendi;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5237 Sayılı TCK’nun 148. maddesinin 1. fıkrasında yağma suçunun temel şekli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde ise kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla yağma suçunu işlemesi ile yağmada değer azlığı düzenlenmiştir.

Yağmanın temel şeklinin düzenlendiği 5237 Sayılı TCK’nın 148/1. maddesi uyarınca; kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur. Suç anılan değerlere yönelik bir saldırı gerçekleştireceğinden bahisle tehdit veya cebir kullanılması suretiyle gerçekleşir.

Yağma; başkasının zilyetliğindeki taşınabilir malın, zilyedin rızası olmadan faydalanmak amacıyla cebir veya tehdit kullanmak suretiyle alınması olduğundan “zor yoluyla hırsızlık”, bir kişiye karşı kullanılan icbar araçlarıyla haksız bir menfaat elde etmek şeklinde de tanımlanmıştır.

765 sayılı TCK’nda “gasp” olarak adlandırılan yağma, esasında cebir veya tehdit kullanmak suretiyle yapılan hırsızlıktan ibarettir. Hırsızlık ile yağma suçları aynı ortak unsurlara sahip olup, ayrıldıkları tek nokta ya da başka bir deyişle yağmanın, hırsızlığa oranla sahip olduğu ilave unsur, malı almak için cebir veya tehdit kullanılmasıdır.

Yağma suçu amaç ve araç hareketlerden oluşan bir suçtur. İlk önce almayı gerçekleştirmek için araç hareketler olan cebir veya tehdit kullanılır, sonrasında bu cebir ve tehdidin etkisiyle malın alınması veya tesliminin sağlanması ile suç tamamlanır.

Yağma, tehdit veya cebir kullanma ile hırsızlık suçlarının bir araya gelmesiyle oluşmuş bileşik bir suç olduğundan birden çok hukuki değeri korumaktadır. Kendisini oluşturan suçların korudukları hukuki değerler olan kişi özgürlüğü, vücut dokunulmazlığı, zilyetlik ve mülkiyet yağma suçunun da koruduğu hukuksal değerlerdir. Sanığın suç işlemesine sebep olan saik yerine failin dış dünyaya yansıyan eylemine göre hangi suçun oluşacağı tayin ve taktir olunur. Bu da dosyaya yansıyan delillerle mümkün olacağı bir gerçektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelirsek;

Sanıkla geçmişte yaşadığı ilişkisinin bozulması ile olay zamanı ayrı yaşayan yakınanın, geceleyin saat 20: 30 civarında aracıyla seyir halinde iken kırmızı ışıkta durduğu sırada, sanığın aracın ön sağ kapısını açıp bindiği, yakınanın araçtan inmesini söylemesine rağmen sanığın bunu kabul etmeyip yakınanla tartışma başladığı, bu tartışma esnasında sanığın üstünde taşıdığı maket bıçağı ile yakınanın yüzünü basit tıbbi müdahale ile giderilemez ve yüzde sabit ize sebep olacak şekilde yaralayıp yakınanın elindeki cep telefonunu da alarak araçtan inerek uzaklaştığı olayda;

Sanık da farklı bir nedenle, öfke patlaması olarak başlayan sonrasında değişen ve yenilenen bir kast altında, mağdurun ekonomik değer taşıyan malını alıp ayrılması, mağdurun yasal şikayeti üzerine emniyet güçlerinin aramasıyla suça konu telefonu güvenlik güçlerine teslim ve gelişerek değişen kastının yağma suçunu oluşturduğu düşünülmeden suçun kanunda yer alan unsurlarına yanlış anlam yüklenerek, haksız fiilinin hukuki nitelendirmesinde yanılgıya düşerek yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş,katılan … vekilinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle istem gibi Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesince 17.01.2017 gün, 2016/86 Esas ve 2017/99 Karar sayılı duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucu verilen inceleme sonucu verilen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 302/1. madde ve fıkrası uyarınca BOZULMASINA, 05.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/13986 Karar : 2018/412 Tarih : 25.01.2018

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-) Oluş ve dosya kapsamına göre; sanığın 2012 yılının Ağustos ayından itibaren katılanı tehdit ederek 4.000.-TL para istediği ve 2012 yılı Ağustos, Kasım, Aralık ve 2013 yılı Ocak ayında toplam 2700,-TL’yi katılanın işyerine giderek aldığı,

01/02/2013 tarihinde ise sanığın yenilenen kast ile, şikayet dilekçesi vermek için emniyette bulunan katılanı cep telefonundan arayarak “seni öldüreceğim, anam avradım olsun bugün saat 20.00’e kadar bana 10.000.-TL’yi vermezsen seni geberteceğim,” şeklinde tehdit ettiği olayda;

2012 yılının Ağustos ayından itibaren katılanı tehdit ederek 4.000.-TL para isteyen ve 2012 yılı Ağustos, Kasım, Aralık ve 2013 yılı Ocak ayında toplam 2700.- TL’yi katılandan aldığı anlaşılan sanığın eyleminin tek bir amaca yönelik olup, eylemlerin bütün halinde TCK’nın 149/1-d kapsamında kalan işyerinde yağma suçunu;

Sanığın 01/02/2013 tarihinde yenilenen kast ile, şikayet dilekçesi vermek için emniyette bulunan katılanı cep telefonundan arayarak “seni öldüreceğim, anam avradım olsun bugün saat 20.00’e kadar bana 10.000.-TL’yi vermezsen seni geberteceğim,” şeklinde tehdit ederek TCK’nın 148/1 kapsamında kalan yağmaya teşebbüs suçunu oluşturduğu düşünülmeden yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi,

2-) 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması nedeniyle, anılan değişikliğin karar yerinde yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,

3-)Mahkemece 5271 sayılı Yasa’nın 150/3. maddesi uyarınca, sanığa savunma yapmak üzere zorunlu savunman görevlendirilmesi nedeniyle, savunmana ödenen avukatlık ücretlerinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı olarak, sanığa yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanı, katılan vekili ve O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme kısmen uygun olarak BOZULMASINA, 25/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/14952 Karar : 2017/6225 Tarih : 11.12.2017

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Cumhuriyet Savcısı soruşturma evresi sonunda kamu davasının açılmasına ya da kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin iki karardan birini verir.

Kovuşturmaya yer olmadığına kararları kesin hüküm niteliğinde değillerdir.

Kovuşturmama kararına karşı;

a) Suçtan zarar gören, kovuşturmasızlık kararının kendisine bildirilmesinden başlayarak 15 gün içinde bu karara itiraz eder ve itirazı inceleyen makam itiraz dilekçesinde kamu davasını haklı gösterecek olaylar ve deliller görür ise kamu davasının açılmasına karar verir. Cumhuriyet Savcısı bu halde kamu davası açar.

Hakimin Cumhuriyet Savcısının yerine geçerek dava açması dahi söz konusu olamaz. (Kovuşturmaya yer olmadığına dair Cumhuriyet Savcısının kararına itiraz CMK’nın 173. maddesinde düzenlenmiştir.)

b) Cumhuriyet Savcısı, şüpheli ve/veya şüphelilere karşı yeni delillerin çıkması durumunda da yeniden değerlendirme yaparak daha önce kovuşturmasızlık verdiği konuda dava açabilir. (CMK. 172/2)

Ancak; kovuşturmama kararı sanık ve/veya sanıklar için bir baskı aracı da olamaz, o halde gelişi güzel bu karar kaldırılıp dava açılamaz.

Ayrıca sanık ve/veya sanıkların, haklarında her aşamada suçları oluşturan hangi eylemlerden usulüne uygun bir yargılama yapıldığını bilme hakkına sahip olduğu da önemsenmelidir.

CMK’nın 171. maddesinde Cumhuriyet Savcısının kamu davasını açıp açmayabileceği hususuna yer verilmiştir. Yani her durumda dava açma yetkisi Cumhuriyet Savcısında bulunmaktadır.

CMK’nın 174. maddesine göre, “soruşturma, kovuşturma ve hüküm, yalnız iddianamede beyan olunan suç ve zan altına alınan şahıslara yöneliktir. Hükmün konusu, duruşma sonucuna göre iddianamede gösterilen fiilden ibarettir.

İddianame suçun neden ibaret bulunduğunu daha doğrusu yüklenen eylemin neler olduğu açıklamalıdır. İddianamede esas olan sevk maddesi değil olayın anlatılış biçimidir. Ancak bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan söz edilmesi o yönde dava açıldığını göstermez. Dava konusu yapılacak eylemlerin bağımsız olarak açıklanması gerekir.

İddianamede anlatılan olay hükmün konusudur. Dava konusu yapılmayan bir eylem nedeniyle yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması yasaya aykırıdır.

Şayet şahıslar hakkında kesinleşmiş takipsizlik kararı varsa, yeni delil ortaya çıkmadıkça ve/veya takipsizlik kararı kaldırılmadıkça aynı konu ile ilgili bir kamu davası açılamayacağından bu yönde şahısların baskı altında tutulmamaları gerekir.

Hal Böyle olunca;

Önceden verilen kovuşturmaya yer olmadığına dair karar Cumhuriyet Başsavcılığınca 5271 sayılı Yasa’nın 172/2. maddesi uyarınca yeni delillerin ortaya çıkması halinde ve/veya olağanüstü kanun yolu ile kaldırılmadıkça aynı konuda adı geçen sanıklar hakkında kamu davası açılmasının mümkün olmadığı dikkate alınmadan ve/veya bu usulü hataların giderilip giderilmediği ise duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanması gerekir.

TCK’nın 148. maddesinde yağma suçunun basit hali düzenlenmiştir. Yağma; “bir başkasının kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleşeceğinden ya da mal varlığı itibarı ile büyük bir zarara uğratacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak bir malı teslime veya malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak” şeklinde meydana gelen fiildir.

Yağma suçunun nitelikli halleri 5237 sayılı TCK nun 149. maddesinde düzenlenmiştir. Maddenin yasanın birinci fıkrası nitelikli yağma hallerini saymış, ikinci fıkra ise yağma suçu ile birlikte cebir ve şiddetin daha ağır görünüm biçimi olan ağırlaştırılmış kasten yaralamanın yağma suçundan ayrı cezalandırılmasını düzenlemiştir.

Yağma suçu ile birlikte ağırlaştırılmış kasten yaralama suçunun işlenmesi halinde, fail hakkında gerçek içtima kuralları uygulanarak her iki suçtan da ayrı ayrı ceza verileceği düzenlenmiştir. Neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama eylemleri 5237 sayılı Yasanın 87. maddesinde belirtilmiştir. Basit kasten yaralamayı yağma suçunun cebir ve şiddet unsuru içerisinde değerlendirmiştir.

Sanığın suç teşkil eden haksız fiilleri hem nitelikli yağma hemde nitelikli yaralama suçlarına vücut veriyorsa bu durumda dava konusu yapılacak eylemlerin bağımsız olarak açıklanması gerekir yani bir olayın açıklanması sırasında başka bir olaydan bahsedilmesi bu yönde dava açıldığını göstermeyecektir.

Somut olayımıza gelince;

Sanık … hakkında mağdur…‘e karşı yağma suçundan 11.10.2012 tarihli “ek kovuşturmaya yer olmadığına” kararı ile takipsizlik kararı verildiği, mağdur vekilinin itirazı üzerine İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi’‘nin 02.11.2011 gün, 2012/997 sayılı değişik iş sayılı “itirazın red” kararı ile kesinleştiği,

Sanıklar … ve …‘in mağdur …‘e karşı iştirak halinde 09.08.2012 tarihinde işlendikleri 86/2; 87/3. maddelerinde anlamına bulan nitelikli kasten yaralama suçu ile ilgili Turgutlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/1093 sayılı iddianamesi ile anılan kamu davasının;

Yargılama sonucunda Turgutlu Sulh Ceza Mahkemesi’nin 29.01.2013 gün, 2012/693 Esas, 2013/55 sayılı kararında “Her ne kadar dosya arasında takipsizlik kararı bulunsada yargılamaya konu iddianamede açıkça yağma suçunun unsurlarının eylem olarak anlatıldığı görülmektedir. Tüm bu hususları ve eylemin yağma teşkil edip etmeyeceğini değerlendirme ve takdir yetkisi Ağır Ceza Mahkemesindedir. TCK 148/1, 149/1-c maddeleri gereğince yargılamayı yapmakla görevli mahkemenin Manisa Ağır Ceza Mahkemesi olduğuna, sanık hakkında açılan kamu davasında yargılama yapma görevinin Manisa Ağır Ceza Mahkemesinde bulunduğu; sanığın eylemlerinin yüksek dereceli mahkeme olan Manisa Ağır Ceza Mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği” şeklinde görevsizlik kararı verildiği, görevsizlik kararı üzerine Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13.11.2013 gün, 2013/91 Esas, 2013/311 sayılı kararı ile sanıklar hakkında TCK’nun 86/1, 87/3, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca verilen 7 ay 23 gün hapis cezasına ilişkin hükmün açıklanmasının geri bırakıldığı, yağma suçundan beraat kararı verildiği anlaşılmıştır.

Hal böyle olunca;

I- Turgutlu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2012/1093 sayılı iddianamesiyle sanıklar … ve …‘in mağdur…‘e karşı iştirak halinde 09.08.2012 tarihinde işlendikleri 86/2; 87/3. maddelerinde anlamını bulan nitelikli kasten yaralama suçu ile ilgili kamu davasının açıldığı, TCK’nın 149/2. maddesi uyarınca nitelikli kasten yaralama eyleminin yağma suçunun unsuru olmayıp bağımsız suç niteliğinde olduğu, Manisa 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 13.11.2013 gün, 2013/91 Esas, 2013/311 sayılı kararı ile sanıklar hakkında nitelikli etkili eylem suçundan verilen mahkumiyet hükmü ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verdiği; Ancak iddianamedeki sanıklar sevk maddeleri ve nitelendirmeye göre yağma suçundan 5271 sayılı CMK’nun 170/3 ve 225/1. maddelerinde öngörülen yönteme ve biçime uygun olarak açılmış dava bulunmadığı halde bu yönde usulüne uygun bir kamu davası açılması sağlanmadan iddianame yerine geçmesi olanaklı bulunmayan görevsizlik kararı ile yetinerek, sanıklar hakkında yağma suçundan yazılı şekilde karar verilmesi,

II- Uygulamaya görede sanık … hakkında daha önceden verilen 11.10.2012 tarihli “ek kovuşturmaya yer olmadığına” dair karar; mağdur vekilinin itirazı üzerine İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesi’‘nin 02.11.2011 gün, 2012/997 sayılı değişik iş sayılı “itirazın reddi” kararı ile kesinleştiğinin anlaşılması karşısında; Cumhuriyet Başsavcılığınca 5271 sayılı Yasa’nın 172/2. maddesi uyarınca yeni delillerin ortaya çıkması halinde ve/veya olağanüstü kanun yolu ile kaldırılmadıkça aynı konuda adı geçen sanık hakkında kamu davası açılmasının mümkün olmadığı dikkate alınmadan ve/veya bu usulü hataların giderilip giderilmediği duraksamaya yer vermeyecek şekilde saptanmadan yargılamaya devamla, adı geçen sanık hakkında yağma suçundan yazılı şekilde karar verilmesi;

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, sanıklar hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerinde ceza süresi bakımından kazanılmış haklarının korunmasına, 11.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/2022 Karar : 2016/6803 Tarih : 17.11.2016

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Sanığın, yakınanın işyerine olaydan önce birkaç kez gelerek ayakkabı istediği, 2003 yılı Ağustos ayında sanığın yakınanın işyerine gelip yine ayakkabı istediği, yakınanın kabul etmemesi üzerine “Biz bu alemin kabadayısıyız, istediğimiz ayakkabıyı vereceksin” deyip çıkardığı bıçağı yakınanın karın kısmına dayadığı, yakınanın esnaf birinin yardımıyla bıçağı aldığı ve sanığı uzaklaştırdıkları, 06.09.2003 tarihinde sanığın, yakınanın işyerine gelip “sen yanlış yaptın” diyerek ayakkabı almaya çalıştığı sırada resmi kıyafetli polis memurunun gelmesi üzerine eylemini gerçekleştiremediği, polis memuru gittikten 10 dakika sonra tekrar gelip ayakkabı istediği ve yakınanın da korkarak 15.-TL değerindeki ayakkabıyı verdiği, esnafın ihbarı üzerine olay yerine gelen polis ekibinin sanığı, yakınanın işyerine yakın bir kahvehanede suça konu ayakkabılarla yakaladığının anlaşılması karşısında; sanığın olayın başından itibaren suç işleme kasıt ve iradesini bir çift ayakkabı almaya özgülediğinin anlaşılması karşısında; eyleminin bir bütün halinde TCK’nın 149/1-a,d maddesindeki tek bir yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

2-Sanığın hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar TCK’nın 53/1-a-b-c-d-e maddesinde yazılı hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına; ancak, TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca koşullu salıverildiği takdirde, kendi altsoyu üzerinde TCK’nın 53/1-c bendinde sayılan hakları kullanmaktan yoksunluğunun sona erdirilmesine karar verilmiş ise de; 24.11.2015 tarihli …‘de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren … 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması,

3- Kabule göre de,

a) 2003 yılı Ağustos ayı ve 06.09.2003 tarihlerindeki eylemlerin suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nın 497/1, 80; 01/06/2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nın 149/1-a-d, maddeleri kapsamında olduğundan, anılan maddeler karşılaştırılıp lehe yasanın belirlenerek hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,

b)Ağustos 2003 yılında işlenen suç nedeniyle 5237 sayılı TCK’nın 148/1, 35.maddeleri ile kurulan hükmün, infaz edilecek cezaların belirtildiği 5.fıkrada yanlış gösterilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle istem gibi BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesi uyarınca sanığın kazanılmış hakkının korunmasına 17.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/31365 Karar : 2016/6291 Tarih : 25.10.2016

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Somut olayda sanıklar … ın, müşteki …‘un kredi kartını zorla ve tehditle alıp para çekmeleri şeklinde iddia ve kabul edilen eyleminin, 5237 sayılı TCK’nın 148. maddesinde düzenlenen yağma suçunun yanında TCK’nun 245/1. maddesinde hüküm bulan banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçunu da oluşturduğunun gözetilmemesi ve sanıklar hakkında verilen cezadan etkin pişmanlık nedeniyle indirim yapılırken, 5237 sayılı Yasanın 168/1-3. maddesine aykırı olarak 2/3 oranında indirim yapılmak suretiyle, eksik ceza tayini aleyhe temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış,

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK’nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılarak yerine, “Sanıkların kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkumiyetlerinin yasal sonucu olarak, TCK’nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına, aynı Kanunun 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1. maddesinin (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, (c) bendinde yazılı kendi altsoyları üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum olduğu hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar kullanamamalarına” cümlesinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 25/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/31888 Karar : 2016/2205 Tarih : 24.03.2016

  • TCK 148. Madde

  • Yağma Suçu

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Kararın gerekçe kısmında sanığın, TCK’nın 148/1. maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verildiği belirtilmişse de, hüküm kısmında dosyadaki delillerle uygunluk içermeyecek şekilde, sehven anılan yasanın 148/3. maddesi uyarınca sanığın cezalandırıldığının belirtilmesi, mahallinde düzeltilmesi olanaklı maddi yazım hatası olarak kabul edilmiş;

Sanık hakkında kurulan hükümde 5237 sayılı TCK’nın 61. maddesine aykırı olarak, anılan Yasanın 31/3. maddesinin, 168/3. maddesinden sonra uygulanması, sonuca etkili bulunmadığından;

Anılan hususlar bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, sanık ….. savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olmakla reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA, 24.03.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS