0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

TCK Madde 131

(1) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır.

(2) Mağdur, şikayet etmeden önce ölürse, veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir.



TCK Madde 131 Gerekçesi

Madde ile hakaret suçlarında kovuşturmanın, mağdurun şikâyetine bağlı olduğu hükmü getirilmektedir. Ancak, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hakaret suçunun soruşturması ve kovuşturması şikâyete tabi kılınmamıştır.

Maddenin ikinci fıkrasına göre, mağdur şikâyetten önce vefat ederse, ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyunun, eş ve kardeşlerinin şikâyette bulunabilecekleri açıklanmış, bunlar dışındakilere şikâyet hakkı tanınmamıştır. Ölmüş olan kişinin hatırasına hakaret edilmesi hâlinde de, ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikâyette bulunulabilir.


TCK 131 (Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/17324 Karar : 2018/206 Tarih : 9.01.2018

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-Sanık hakkında tehdit suçundan verilen hükme yönelik olarak, beraat kararlarında CMK’nın 232/2-c bendi gereğince suçun işlendiği yer ve tarihin yazılamayacağı gözetilmemiş ise de, bu hususların mahallinde düzeltilebileceği değerlendirilerek, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,

2-Hakaret suçundan verilen beraat hükmüne yönelik temyize gelince;

Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak,

Hakaret eyleminin takibi şikayete bağlı suçlardan olduğu, mağdure …‘un iddia edilen olaydan hemen sonra ve şikayet hakkını kullanamadan öldüğü, TCK’nın 131/2. maddesi uyarınca mağdur, şikayet etmeden önce ölürse, ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabileceği, belirtilen kişilerce de yasal süre içerisinde şikayette bulunulmadığı anlaşılmakla, sanık hakkında TCK’nın 223/8. maddesi gereğince, düşme kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 09/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6041 Karar : 2017/20732 Tarih : 27.09.2017

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1- Hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının TCK’nın 131/1 maddesine göre mağdurun şikayetine bağlı olması, mağdur …‘in, duruşmada şikayetinden vazgeçtiğini belirtmesi karşısında, sanığa, şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorularak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-Her iki suç yönünden,

02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümlerinin yeniden düzenlenmesi, sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması, hakaret suçu yönünden de 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle, 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 24 ve 25. fıkralarındaki uzlaştırma bürosuna ilişkin düzenleme dikkate alınıp, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘in temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 27/09/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/36030 Karar : 2017/6947 Tarih : 1.06.2017

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5237 sayılı TCK’nın 131/1. maddesi uyarınca, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç, hakaret ve TCK’nın 106/1. maddesinin son cümlesinde düzenlenen sair tehdit suçlarının soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlı olması ve müştekinin 23.01.2014 tarihli dilekçeyle şikayetinden vazgeçmesi, sanığın da 27.05.2014 tarihli celsede şikayetten vazgeçmeyi kabul ettiğine dair beyanda bulunması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 73/4 ve 5271 sayılı CMK’nın 223. maddeleri uyarınca, şikayetten vazgeçme nedeniyle düşme kararı verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı ve sanık …’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme uygun olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 01/06/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/17320 Karar : 2017/179 Tarih : 10.01.2017

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, sanık hakkında denetim süresinde suç işlediği yönünde ihbar üzerine başlatılan yargılama sırasında, katılanın 11/05/2015 tarihli dilekçesi ile şikâyetinden vazgeçtiğini beyan ettiği, 5237 sayılı Kanun’un 74/3.maddesindeki “Kovuşturma yapılabilmesi şikâyete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.” düzenlemeye nazaran hükmün kesinleşmesine kadar şikayetten vazgeçmenin hukuken muteber olduğu cihetle; sanığa isnat edilen 5237 sayılı 86/2 ve 125/1 .maddeleri kapsamında kalan hakaret ve basit yaralama suçlarının takibi şikâyete bağlı suçlardan olmasına nazaran, sanık hakkındaki kamu davasının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 223/8. maddesi hükmünce düşürülmesine karar vermek gerekirken yazılı olduğu şekilde mahkûmiyet hükmü kurulmasında isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Hukuksal Değerlendirme:

5237 sayılı TCK’nın 131/1. maddesinde, “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır.” hükmüne yer verildiği,

Aynı Kanun’un 73. maddesinin 4. fıkrasında ise, “Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür.” hükümleri düzenlenmiştir.

5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrasında da, “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı yada soruşturma yada kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.” hükmü yer almaktadır.

İncelenen dosyada; mağdur …‘ın 11/05/2015 tarihli dilekçesi ile, sanık hakkındaki, şikayetten vazgeçmiş olması nedeniyle, sanık hakkında hakaret ve kasten yaralama suçlarından açılan kamu davalarının, TCK’nın 73/4 ve CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, şikayetten vazgeçme beyanı dikkate alınmadan kurulan mahkumiyet hükümleri hukuka aykırıdır.

Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, yapılan açıklamalara göre yerinde görüldüğünden,

1- Hakaret ve kasten yaralama suçlarından sanık … hakkında, Akhisar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 03/11/2015 tarihli ve 2015/312-741 sayılı kararının,, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- Anılan Kanun maddesinin 4/d fıkrası uyarınca karardaki hukuka aykırılık, hükmün Yargıtay tarafından düzeltilmesini gerektirmekle; sanık hakkında hakaret ve kasten yaralama suçlarından açılan kamu davalarının, TCK’nın 73/4 ve CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince DÜŞMESİNE, dosyanın Yüksek Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 10/01/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2010/8418 Karar : 2010/28858 Tarih : 19.10.2010

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

5237 sayılı TCK’nın 131. maddesinin 2. fıkrasında mağdurun şikayetçi olmadan önce ölmesi halinde, ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu ile eş veya kardeşlerinin şikayette bulunabileceklerini, 5271 sayılı CMK’nın 243. maddesinin ise, katılanın ölmesi halinde katılmanın hükümsüz kalacağı ve mirasçılarının katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabileceklerinin düzenlendiği, 5237 sayılı TCK’nın 73. maddesindeki düzenlemenin sanığın ölümü halinde kamu davasının düşürüleceğini öngördüğü ve şikayetçinin ölmesi halinde kamu davasının düşürüleceğine dair bir düzenleme içermediği gözetilerek; şikayetçi Kadem`in soruşturulması ve kovuşturulması şikayete bağlı hakaret ve sair tehdit suçları nedeniyle, vekili tarafından verilen 27.07.2005 tarihli dilekçe ve soruşturma aşamasında Cumhuriyet Savcısına verdiği 03.08.2005 tarihli ifadesinde, sanık hakkında şikayetçi olduktan sonra kamu davası açıldığı ve şikayetçinin kamu davasına katılmadan ve şikayetinden vazgeçmeden öldüğünün anlaşılması karşısında; yargılamaya devam ile esas hakkında bir hüküm kurulması gerekirken, şikayetçinin öldüğü gerekçesiyle yazılı şekilde davanın düşürülmesine karar verilmesi,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), 19.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2009/4320 Karar : 2010/6623 Tarih : 13.10.2010

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

1- Müdahillerin, genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçu ile ilgili açılan kamu davasıyla; müdahiller Y.Elmas, S. Elmas, M. Elmas, H.l Elmas ve R.n Elmas Küçüktağ’ın, sanık Oğuz’un maktul Ahmet’e karşı hakaret, tehdit ve kasten yaralama suçları ile ilgili açılan kamu davalarına müdahale etme hakları bulunmadığından, vekillerinin bu suçlara yönelen temyiz istemlerinin reddine karar verilmiştir.

2- Sanık Cemal’in mağdur Durmuş Ali’yi kasten yaralama suçu yönünden,

07.10.2009 gün ve 27369 sayılı Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 23.07.2009 tarih ve 2006/65 Esas, 2009/114 Karar sayılı kararı ile; 1412 sayılı CMUK.nun 2789 sayılı Yasanın 1. maddesi ile değiştirilen 305. maddesinin 2. fıkrasının, 3842 sayılı Yasanın 28. maddesi ile değiştirilen (1) numaralı bendinin iptaline karar verilmesi ve iptal hükmünün inceleme tarihi itibariyle yürürlükte bulunması karşısında, belirtilen hükme yönelik temyiz incelemesi yapılıp yapılamayacağı hususu ön mesele olarak görüşülmüş, yapılan değerlendirme sonucunda; adıgeçen sanık hakkında hükmolunan para cezasının miktarı itibariyle hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 21.7.2004 tarihli 5219 sayılı Kanunla değişik CMUK.nun 305/1 maddesi uyarınca kesin nitelikte olup temyizi mümkün olmadığından, sanık müdafiinin temyiz temyiz itirazının, CMUK.nun 317. maddesi uyarınca reddine, üyeler Şerafettin İste ve Meryem Üstüner’in karşı görüşleri ve oyçokluğu ile karar verilmiş ve belirtilen hüküm inceleme dışı bırakılmıştır.

2-Sanık Oğuz’un maktul Ahmet’e karşı hakaret suçu yönünden, TCK.nun 131/2. maddesinin, “ mağdur, şikayet etmeden önce ölürse, veya suç ölmüş olan kişinin hatırasına karşı işlenmiş ise; ölenin ikinci dereceye kadar üstsoy ve altsoyu, eş veya kardeşleri tarafından şikayette bulunulabilir ” hükmü uyarınca, müdahiller Mustafa Demir ve Emine Demir’in sanıktan şikayetçi oldukları da dikkate alınarak, şikayet bakımından soruşturma ve kovuşturma koşulunun bulunduğu kabul edilmiş, tebliğnamenin, maktulün şikayetçi olmadan ölmesi, şikayet hakkının şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olup bu hakkın başkaları tarafından kullanılmasının mümkün olmaması gerekçesiyle TCK.nun 73. maddesine göre kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerektiğine ilişkin bozma öneren düşüncesine iştirak edilmemiştir.

3-a) Sanık Cemal’in, maktuller Ahmet ve Ertan’ı kasten öldürme, mağdur Enver’i öldürmeye teşebbüs, mağdur Ramazan’ı kasten yaralama, 6136 sayılı Kanuna muhalefet; sanık Bahadur’un, maktuller Ahmet ve Ertan’ı kasten öldürme, mağdurlar Güven ve Osman’ı öldürmeye teşebbüs; sanık Oğuz’un, maktul Ahmet’e karşı hakaret suçları yönünden,

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar Cemal ve Bahadur müdafiilerinin eksik soruşturmaya, meşru savunmaya, suçların niteliğine, haksız tahrikin varlığına; sanık Oğuz müdafiinin hakaret suçunun unsurlarının oluşmadığına, erteleme, adli para cezasına çevirme ve hükmün açıklanmasının geriye bırakılması hükümlerinin uygulanması gerektiğine;müdahiller vekillerinin suçların niteliğine yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, kısmen resen de temyize tabi hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

b) Sanık Oğuz’un, maktul Ahmet’i kasten yaralama ve basit tehdit suçları yönünden,

TCK.nun 86/2. maddesinde düzenlenen kasten yaralama suçu ile aynı Kanunun 106/1-2.cümlesinde düzenlenen “basit tehdit” suçunun takibinin şikayete bağlı bulunduğu, şikayet hakkının şahsa sıkı sıkıya bağlı haklardan olduğu, maktulün şikayet hakkını kullanmadan öldüğü ve soruşturma koşulunun gerçekleşmediği anlaşılmakla, sanık hakkında bu suçlardan açılan kamu davalarının, TCK.nun 73/1 ve CMK.nun 223/8 uyarınca düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı biçimde mahkumiyet hükümlerinin kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, hükümlerin, tebliğnamedeki düşünce gibi ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2006/3061 Karar : 2006/17589 Tarih : 2.11.2006

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

26.01.2005 tarihli hükmü O Yer C. Savcısının temyiz ettiği ve hüküm kesinleşmeden mahkemece temyiz aşamasında verilen 01.07.2005 tarihli ek karar ve 06.07.2005 tarihli kararın düzeltilmesi ve temyiz isteğinin reddine ilişkin kararların hukuken geçersiz ve yok hükmünde olduğu belirlenerek yapılan incelemede;

1 ) Eşini kasten yaralama suçundan hükmolunan cezanın miktar ve türüne göre hükmün; 21.07.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanunun 3-B maddesiyle değişik 1412 sayılı CMUK`nun 305/1. maddesi gereğince hüküm tarihine göre temyizi mümkün olmadığından O Yer C. Savcısının temyiz isteğinin aynı kanunun 317.maddesi gereğince REDDİNE,

2- Sanık hakkında sövme suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonucunda, eylemin 765 Sayılı TCK.nun 482/3. maddesine uygun gerçekleştiğinin kabulü ile kurulan hükmün O Yer C. Savcısı tarafından temyizi üzerine yapılan incelemesinde: İddianamede sanığın müşteki M.’e sövmesi nedeniyle cezalandırılması talep edildiği ve müşteki M.’e sövmekten açılan bir dava bulunmadığı halde, mahkemece sanığın müşteki M.`e sövdüğünün kabulü ile yazılı şekilde hüküm kurulması, Kabule göre de;

a ) Sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanırken hangi hükümlülüğün esas alındığının karar yerinde belirtilmemesi, b ) 12.10.2004 gün ve 25611 sayılı Resmi Gazete ile yayımlanarak 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7.maddesinin 2.fıkrasında “suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” şeklinde düzenleme yapılmış, 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9.maddesinde ise, lehe olan hükümlerin uygulanması usulleri belirlenmiş, bu kanunun 12.maddesi ile de 765 Sayılı Türk Ceza Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca l.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile yargılamanın nasıl yapılacağına ilişkin kurallar yeniden düzenlenmiş, 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 18.maddesi ile de, 1412 Sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu yürürlükten kaldırılmıştır.

5237 Sayılı TCK.nun 125.maddesinde düzenlenen ve sanığın eylemine uyan hakaret suçunun aynı kanunun 131/l. maddesi gereğince kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenmesi hali hariç olmak üzere soruşturulması ve kovuşturulmasının şikayete bağlı olması ve mağdurun şikayetçi olması karşısında aynı kanunun 73.maddesiyle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 253 ve 254.maddeleri gereğince uzlaştırma işlemi yapılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

Açıklanan tüm bu düzenlemelerin hüküm tarihinden sonra yürürlüğe girmiş olması karşısında 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun 7.maddesi ile 5252 Sayılı Kanunun 9.maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, O Yer C. Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan sair yönleri incelenmeyen hükmün bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/1168 Karar : 2018/11154 Tarih : 17.09.2018

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

I- Olay:

Hakaret suçundan sanık hakkında yapılan yargılama sonucunda, adli para cezasıyla cezalandırılmalarına ceza miktarı ve verildiği tarih itibariyle kesin olmak üzere karar verildiği, mağdurun sanık hakkındaki şikayetten vazgeçmesine rağmen mahkumiyet hükmü kurulması nedeniyle kanun yararına bozma talebinde bulunulduğu anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Kovuşturması şikayete bağlı olan hakaret suçunda, hükümden önce gerçekleşen şikayetten vazgeçme nedeniyle CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca kamu davasının düşürülmesi zorunluluğunun gözetilmemesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:

5237 sayılı TCK’nın 131/1. maddesinde, “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır.” hükmüne yer verildiği,

Aynı Kanun’un 73. maddesinin 4. fıkrasında, “Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür.” hükümleri düzenlenmiştir.

Yine aynı Kanun’un 73. maddesinin 6. fıkrasında ise, Kanunda aksi yazılı olmadıkça, vazgeçme onu kabul etmeyen sanığı etkilemez.” hükmü de yer almaktadır.

5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrasında da, “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı yada soruşturma yada kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.” hükmü yer almaktadır.

İncelenen dosyada; mağdur Ayşe Gürpınar’ın, 13/04/2017 tarihli oturumda, şikayetten vazgeçmiş olması nedeniyle, sanık hakkında hakaret suçlarından açılan kamu davasında TCK’nın 73/6. maddesi gereğince şikayetten vazgeçmeyi kabul edip etmediği sorulduktan sonra sonucuna göre, hakaret suçlarından açılan kamu davasının düşmesine karar verilip verilmeyeceğinin değerlendirilmesi zorunluluğunun gözetilmemesi hukuka aykırıdır.

IV- Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, yapılan açıklamalara göre yerinde görüldüğünden,

1- Hakaret suçundan sanık … hakkında, Amasra Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13/07/2017 tarihli ve 2016/280 (E) ve 2017/166 (K) sayılı dosyası kapsamında hakaret suçundan kurulan mahkumiyet kararının, 5271 sayılı CMK’ nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 17/09/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/818 Karar : 2018/4744 Tarih : 8.03.2018

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

1-Uzlaştırmacının sanığa çağrı yapmak amacıyla APS usulü ile gönderdiği davetnamenin iade olması nedeniyle uzlaştırma sağlanamadığına yönelik düzenlenen rapor nazara alınarak atılı suçlardan sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ise de;

Uzlaşma ile ilgili mevzuatımızda yer alan tebligata ilişkin hükümlere bakıldığında, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesinin 6. fıkrasında yer alan, “Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.” şeklideki,

Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinin 7/12. maddesinde yer alan, “Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma veya kovuşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye, sanığa veya kanunî temsilcisine ulaşılamaması hâlinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili uzlaştırma yoluna gidilmez.” şeklindeki,

Aynı Yönetmeliğin 29/7. maddesinde yer alan, “Uzlaşma teklifinde bulunmak için çağrı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, bu çağrı uzlaşma teklifi anlamına gelmez.” şeklindeki,

Anılan Yönetmeliğin 29/6. maddesinde yer alan, “uzlaştırmacının uzlaşma teklifinde bulunacağı şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar gören ya da kanunî temsilcilerine iletişim araçlarıyla ulaşılamaması hâlinde açıklamalı uzlaşma teklifi büro aracılığıyla yapılır.” şeklindeki,

Bahsi geçen Yönetmeliğin 29/5. maddesinde yer alan, “Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini büro aracılığıyla açıklamalı tebligat, istinabe veya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla da yapabilir.” şeklindeki,

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/1. maddesinde yer alan, “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.” şeklindeki,

Aynı Kanun’un 21/1-2. maddesinde yer alan, “ Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” şeklindeki düzenlemeler hep birlikte değerlendirildiğinde;

Kendisine uzlaştırma işlemlerini gerçekleştirmek üzere dosya tevdi edilen uzlaştırmacının öncelikle uzlaştırma teklifi yapılacak ilgililere telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle uzlaştırma teklifi yapmak üzere çağrı yapması, şayet belirtilen şekilde çağrı yapılamaz ise bu defa uzlaştırmacının ilgili savcılık nezdinde kurulmuş uzlaştırma bürosundan uzlaşma teklifi yapılmasını talep etmesi gerektiği, böyle bir taleple karşılaşan büronun da muhatabına ulaşamaması durumunda öncelikle muhatabın bilinen son adresine tebliğ yapması, tebligatın iade gelmesi durumunda bu defa muhatabın mernis adresinin tespitini yaparak tebligat zarfı üzerine söz konusu adresin mernis adresi olduğunu belirtmeden tebliğ yapması, yine tebligatın iade gelmesi durumunda bu defa tebligat parçası üzerine adresin mernis adresi olduğu ve 7201 sayılı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca işlem yapılması belirterek tebliğ yapması gerektiği;

Somut olayda uzlaştırmacının sanığa uzlaşma teklifi yapmak üzere çağrı yapmaya çalıştığı ancak ulaşamadığı, bu aşamadan sonra yukarıda detaylıca açıklandığı üzere bürodan sanığın bilinen son adresine uzlaştırma teklifinin gönderilmesini talep etmesi ve büronun da açıklandığı şekilde tebliğ yapması gerekirken, uzlaştımacı tarafından sanığa teklif için çağrı yapmak amacıyla APS yolu ile davetname gönderilmesi ve davetnamenin iade edilmesi üzerine uzlaşma sağlanamadığı şeklinde düzenlenen raporun usulünce tanzim edilmediği gözetilmeden uzlaşma sağlanamadığından bahisle yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesinde,

2-Sanığın mağdura yönelik hakaret suçunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 131/1. maddesi kapsamında şikayete bağlı bulunduğu, 08/12/2016 tarihli 1. Oturumda mağdurun şikâyetinden vazgeçmiş olması sebebiyle, sanık hakkında açılan davanın hakaret suçu yönünden şikayet yokluğu sebebiyle düşmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,

isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

I-Olay:

Tehdit ve hakaret suçlarından sanık …’ın, TCK’nın 106/1-1.cümle, 43/1 ve 62, 125/1, 62 ve 52/2 maddeleri uyarınca sırasıyla 6 ay 7 gün hapis ve 1.500 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Antalya 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/01/2015 tarihli ve 2014/963 esas, 2015/79 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, TCK’nın 106/1-1.cümle, 43/1 ve 62, 125/1, 62 ve 52/2 maddeleri uyarınca sırasıyla 6 ay 7 gün hapis ve 1.500 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına ilişkin Antalya 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/09/2017 tarihli ve 2016/510 esas, 2017/533 sayılı kararının,

1-Uzlaştırmacının sanığa çağrı yapmak amacıyla APS usulü ile gönderdiği davetnamenin iade olması nedeniyle uzlaştırma sağlanamadığına yönelik düzenlenen rapor nazara alınarak atılı suçlardan sanığın mahkumiyetine karar verilmiş ise de;

Uzlaşma ile ilgili mevzuatımızda yer alan tebligata ilişkin hükümlere bakıldığında, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesinin 6. fıkrasında yer alan, “Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.” şeklideki,

Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliğinin 7/12. maddesinde yer alan, “Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma veya kovuşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye, sanığa veya kanunî temsilcisine ulaşılamaması hâlinde soruşturma veya kovuşturma konusu suçla ilgili uzlaştırma yoluna gidilmez.” şeklindeki,

Aynı Yönetmeliğin 29/7. maddesinde yer alan, “Uzlaşma teklifinde bulunmak için çağrı; telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, bu çağrı uzlaşma teklifi anlamına gelmez.” şeklindeki,

Anılan Yönetmeliğin 29/6. maddesinde yer alan, “uzlaştırmacının uzlaşma teklifinde bulunacağı şüpheli, sanık, katılan, mağdur veya suçtan zarar gören ya da kanunî temsilcilerine iletişim araçlarıyla ulaşılamaması hâlinde açıklamalı uzlaşma teklifi büro aracılığıyla yapılır.” şeklindeki,

Bahsi geçen Yönetmeliğin 29/5. maddesinde yer alan, “Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini büro aracılığıyla açıklamalı tebligat, istinabe veya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) yoluyla da yapabilir.” şeklindeki,

7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/1. maddesinde yer alan, “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır.” şeklindeki,

Aynı Kanun’un 21/1-2. maddesinde yer alan, “ Kendisine tebligat yapılacak kimse veya yukarıdaki maddeler mucibince tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbiri gösterilen adreste bulunmaz veya tebellüğden imtina ederse, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza mukabilinde teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırmakla beraber, adreste bulunmama halinde tebliğ olunacak şahsa keyfiyetin haber verilmesini de mümkün oldukça en yakın komşularından birine, varsa yönetici veya kapıcıya da bildirilir. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır. Gösterilen adres muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi olup, muhatap o adreste hiç oturmamış veya o adresten sürekli olarak ayrılmış olsa dahi, tebliğ memuru tebliğ olunacak evrakı, o yerin muhtar veya ihtiyar heyeti azasından birine veyahut zabıta amir veya memurlarına imza karşılığında teslim eder ve tesellüm edenin adresini ihtiva eden ihbarnameyi gösterilen adresteki binanın kapısına yapıştırır. İhbarnamenin kapıya yapıştırıldığı tarih, tebliğ tarihi sayılır.” şeklindeki düzenlemeler hep birlikte değerlendirildiğinde;

Kendisine uzlaştırma işlemlerini gerçekleştirmek üzere dosya tevdi edilen uzlaştırmacının öncelikle uzlaştırma teklifi yapılacak ilgililere telefon, telgraf, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle uzlaştırma teklifi yapmak üzere çağrı yapması, şayet belirtilen şekilde çağrı yapılamaz ise bu defa uzlaştırmacının ilgili savcılık nezdinde kurulmuş uzlaştırma bürosundan uzlaşma teklifi yapılmasını talep etmesi gerektiği, böyle bir taleple karşılaşan büronun da muhatabına ulaşamaması durumunda öncelikle muhatabın bilinen son adresine tebliğ yapması, tebligatın iade gelmesi durumunda bu defa muhatabın mernis adresinin tespitini yaparak tebligat zarfı üzerine söz konusu adresin mernis adresi olduğunu belirtmeden tebliğ yapması, yine tebligatın iade gelmesi durumunda bu defa tebligat parçası üzerine adresin mernis adresi olduğu ve 7201 sayılı Kanun’un 21/2. maddesi uyarınca işlem yapılması belirterek tebliğ yapması gerektiği;

Somut olayda uzlaştırmacının sanığa uzlaşma teklifi yapmak üzere çağrı yapmaya çalıştığı ancak ulaşamadığı, bu aşamadan sonra yukarıda detaylıca açıklandığı üzere bürodan sanığın bilinen son adresine uzlaştırma teklifinin gönderilmesini talep etmesi ve büronun da açıklandığı şekilde tebliğ yapması gerekirken, uzlaştımacı tarafından sanığa teklif için çağrı yapmak amacıyla APS yolu ile davetname gönderilmesi ve davetnamenin iade edilmesi üzerine uzlaşma sağlanamadığı şeklinde düzenlenen raporun usulünce tanzim edilmediği gözetilmeden uzlaşma sağlanamadığından bahisle yargılamaya devamla yazılı şekilde karar verilmesinde,

2-Sanığın mağdura yönelik hakaret suçunun 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 131/1. maddesi kapsamında şikayete bağlı bulunduğu, 08/12/2016 tarihli 1. Oturumda mağdurun şikâyetinden vazgeçmiş olması sebebiyle, sanık hakkında açılan davanın hakaret suçu yönünden şikayet yokluğu sebebiyle düşmesine karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,

isabet görülmediği gerekçeleriyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II-Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Görevlendirilen uzlaştırmacı tarafından, sanığa yönelik uzlaştırma işleminin yöntemince yapılıp yapılmadığının ve mağdurun şikayetinden vazgeçmesine karşın, sanığın, hakaret suçundan mahkumiyetine hükmolunmasında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III-Hukuksal Değerlendirme:

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklindeki düzenleme karşısında; kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanmasının gerektiği anlaşılmıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli, 2014/13-194 Esas ve 2016/466 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın ‘‘zaman bakımından uygulama’’ başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki ‘‘suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına’‘na dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ‘‘Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını’’ taşıyan 98/1. maddesinde ‘‘Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.’’ amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edilmiştir.

02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendine mevcut (2) ve (3) numaralı alt bentlerden sonra gelmek üzere (3), (5) ve (6) numaralı alt bentler eklenmiştir.Bu bentlere göre, tehdit (madde 106, birinci fıkra), hırsızlık(madde 141), dolandırıcılık (madde 157) suçları uzlaşma kapsamına alınmıştır.

Aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile “ibaresi madde metninden çıkarılmış, aynı fıkranın ikinci cümlesinde yer alan “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz” şeklindeki düzenlemede bir değişiklik yapılmamıştır.

Kanun yararına bozma, kesinleşen hükümde verildiği zaman yürürlükte bulunan usul ve maddi hukuka ilişkin hukuka aykırılıkların giderilmesi ile sınırlı olduğundan, inceleme, uzlaştırmacı tarafından sanığa uzlaştırma teklifinin yapıldığı tarihteki mevzuat hükümlerine göre yapılmıştır.

Uzlaştırma CMK’nın 253. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiş, mahkeme tarafından uzlaştırmaya ilişkin anılan Kanunun 254/1. maddesinde” Kamu davası açıldıktan sonra kovuşturma konusu suçun uzlaşma kapsamında olduğunun anlaşılması halinde, kovuşturma dosyası, uzlaştırma işlemlerinin 253 üncü maddede belirtilen esas ve usûle göre yerine getirilmesi için uzlaştırma bürosuna gönderilir. “ denilmiştir.

CMK’nın 253. maddesinin aşağıda belirtilen fıkraları;

“(4) Soruşturma konusu suçun uzlaşmaya tâbi olması ve kamu davası açılması için yeterli şüphenin bulunması hâlinde, dosya uzlaştırma bürosuna gönderilir. Büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacı, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunur. Şüphelinin, mağdurun veya suçtan zarar görenin reşit olmaması halinde, uzlaşma teklifi kanunî temsilcilerine yapılır. Uzlaştırmacı, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabilir. Şüpheli, mağdur veya suçtan zarar gören, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde, teklifi reddetmiş sayılır.

(5) Uzlaşma teklifinde bulunulması halinde, kişiye uzlaşmanın mahiyeti ve uzlaşmayı kabul veya reddetmesinin hukukî sonuçları anlatılır.

(6) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle mağdura, suçtan zarar görene, şüpheliye veya bunların kanunî temsilcisine ulaşılamaması halinde, uzlaştırma yoluna gidilmeksizin soruşturma sonuçlandırılır.

(25) (Ek: 24/11/2016-6763/34 md.)Uzlaştırmacıların nitelikleri, eğitimi, sınavı, görev ve sorumlulukları, denetimi, eğitim verecek kişi, kurum ve kuruluşların nitelikleri ve denetimleri ile uzlaştırmacı sicili, uzlaştırmacılar ve eğitim kurumlarının listelerinin düzenlenmesi, Cumhuriyet başsavcılığı bünyesinde kurulan uzlaştırma bürolarının çalışma usul ve esasları, uzlaştırma teklifi ile müzakere usulü, uzlaştırma anlaşması ve raporda yer alacak konular ile uygulamaya dair diğer hususlara ilişkin usul ve esaslar, Adalet Bakanlığınca çıkarılan yönetmelikle düzenlenir.”

biçimindedir.

6763 sayılı Yasayla uzlaştırma konusunda yapılan kapsamlı değişikliğe rağmen Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği ancak, 05.08.2017 tarihli ve 30145 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlük kazanmıştır. Ceza Muhakemesinde Uzlaştırma Yönetmeliği, 26/7/2007 tarihli ve 26594 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliği yürürlükten kaldırmıştır. 26/7/2007 tarihli ve 26594 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan Ceza Muhakemesi Kanununa Göre Uzlaştırmanın Uygulanmasına İlişkin Yönetmelik 6763 sayılı Yasayla yapılan değişiklik öncesi yürürlükte olan mevzuata uygun olarak düzenlendiği için, değişiklik sonrası fiili olarak ihtiyacı karşılamakta yetersiz kalmıştır.

TCK’nın 73. maddesinin dördüncü fıkrası “kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür ve hükmün kesinleşmesinden sonraki vazgeçme cezanın infazına engel olmaz.” şeklindedir.

Aynı Kanunun 131. maddesinin birinci fıkrası ise “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikayetine bağlıdır. “ biçiminde düzenlenmiştir.

İncelenen dosyada;

Sanık … hakkında hakaret ve tehdit suçlarından cezalandırılması için kamu davasının açıldığı, yargılama neticesinde Antalya 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/01/2015 tarihli ve 2014/963 esas, 2015/79 sayılı kararıyla sanığın, TCK’nın 106/1-1.cümle, 43/1 ve 62, 125/1, 62 ve 52/2 maddeleri uyarınca sırasıyla 6 ay 7 gün hapis ve 1.500 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, CMK’nın 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, kararın kesinleşmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlediğinin ihbar edilmesi üzerine, yeniden yargılamaya başlandığı, Mut Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/303 talimat sayılı ve 31/10/2016 tarihli duruşmasında sanığın savunmasının alındığı, sanığın şikayetten vazgeçilmesi halinde, şikayetten vazgeçmeyi kabul edeceğini beyan ettiği, bu duruşmada sanığın adres olarak “Cumhuriyet Mah. … …. Mut/ MERSİN” adresini belirttiği, 08/12/2016 tarihli duruşmada dinlenen katılan …‘ın sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçtiği, aynı duruşmada 6763 sayılı Yasa uyarınca dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine karar verildiği, 09/01/2017 tarihinde uzlaştırmacının görevlendirildiği, uzlaştırmacı tarafından mağdur …‘a ulaşıldığı, mağdur …‘ın uzlaşmak isteğini beyan ettiği, uzlaştırmacı tarafından sanığın “Cumhuriyet Mah. …. Kapı No:3 Mut/MERSİN” adresine APS yoluyla uzlaştırmaya ilişkin davetname gönderildiği, 20/02/2017 tarihli uzlaştırma raporunda, sanığa telefonla ulaşılamadığının, söz konusu davetnamenin sanığa iletilemediğinden iade edildiğinin ve uzlaştırmanın sağlanamadığının belirtildiği, çıkarılan yakalama kararı üzerine sanığın 22/06/2017 tarihinde alınan ifadesinde adres olarak “Cumhuriyet Mah. …. No:… Mersin” adresini belirttiği, şikayetten vazgeçilmesi halinde şikayetten vazgeçmeyi kabul edeceğini ve uzlaşmak istediğini beyan ettiği, yargılama sonucunda Antalya 26. Asliye Ceza

Mahkemesinin 26/09/2017 tarihli ve 2016/510 esas, 2017/533 sayılı kararıyla sanığın, TCK’nın 106/1-1.cümle, 43/1 ve 62, 125/1, 62 ve 52/2 maddeleri uyarınca sırasıyla 6 ay 7 gün hapis ve 1.500 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına karar verildiği, yokluğunda verilen kararın sanığın beyan ettiği adreste, aynı konutta birlikte daimi oturan reşit ve ehil Veli Alıç imzasına tebliğ edildiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;

6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde sanık …‘a yükletilen TCK’nın 106/1-1. cümlesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı, sanığa yükletilen hakaret suçunun ise, suç tarihi itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaştırma kapsamında bulunmadığı ancak, yeni düzenlemeyle tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması sebebiyle bu suçun da uzlaştırma kapsamına girdiği ve her iki suç yönünden uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinin gerektiği anlaşılmıştır.

Çözüme kavuşturulması gereken sorunlardan ilki, uzlaştırmacı tarafından sanığa gönderilen davetnamenin usulüne uygun olup olmadığıdır.

CMK’nın 253. maddesinin dördüncü fıkrasında, büro tarafından görevlendirilen uzlaştırmacının, şüpheli ile mağdur veya suçtan zarar görene uzlaşma teklifinde bulunacağı, uzlaştırmacının, uzlaşma teklifini açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla da yapabileceği düzenlenmiş, şüpheli, mağdur veya suçtan zarar görenin, kendisine uzlaşma teklifinde bulunulduktan itibaren üç gün içinde kararını bildirmediği takdirde teklifi reddetmiş sayılacağı belirtilmiştir. İncelemeye konu dosyada, uzlaştırmacı, mağdur …‘a ulaşmış ve mağdurun uzlaşmak istediğine dair beyanını alıp uzlaştırma teklif formunu imzalatmıştır. Sanığın mahkemede bildirdiği son adres olan “Cumhuriyet Mah….. İç Kapı No:3 Mut/MERSİN” adresi uzlaştırmacının yetki alanı dışındadır. Uzlaştırmacı sanığa telefonla ulaşamamış, sanığı yetki alanına da davet edememiştir. Bu nedenle uzlaştırmacı ancak sanığa açıklamalı tebligat veya istinabe yoluyla uzlaştırma teklifinde bulunabilecektir. Uzlaştırmacının sanığın bulunduğu yerdeki uzlaştırma bürosuna talimat yazma hak ve yetkisi bulunmadığı gibi, uzlaştırmanın yargı işlemi niteliğinde olması nedeniyle normal posta yoluyla da bu işlemi gerçekleştiremeyecektir. Anılan fıkrada sözü edilen açıklamalı tebligat, kazai mercilerce yapılacak tebligatları düzenleyen 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümlerine göre yapılacak olan tebligattır. Bu açıklamalar karşısında, uzlaştırmacı tarafından sanık …‘a APS yöntemiyle yapılan ve sanığa ulaşılamadığı için iade edilen uzlaştırma teklifinin yasaya uygun şekilde ve yöntemince yapıldığının kabul edilmesi mümkün değildir.

Çözüme kavuşturulması gereken ikinci sorun, mağdur …‘ın şikayetinden vazgeçmesi karşısında, kovuşturulması şikayete bağlı olan hakaret suçundan, sanığın mahkumiyetine hükmolunmasının mümkün olup olmadığıdır.

TCK’nın 131. maddesinde, kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulmasının, mağdurun şikayetine bağlı olduğu belirtilmiştir. Mağdur … 08/12/2016 tarihli duruşmada şikayetinden vazgeçmiştir. Sanık ise yakalama üzerine alınan 22/06/2017 tarihli savunmasında şikayetten vazgeçilmesi halinde, şikayetten vazgeçmeyi kabul edeceğini beyan etmiştir. Dosyada, sanığın şikayetten vazgeçmeyi kabul etmediğine dair bir beyanı bulunmamaktadır. Bu açıklamalar karşısında, mağdurun, sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçtiği, sanığın, şikayetten vazgeçmeyi kabul etmediğine dair beyanın bulunmadığı gözetilip, kovuşturulması şikayete bağlı bulunan hakaret suçundan, TCK’nın 73/4 ve CMK’nın 223/8. maddeleri uyarınca kamu davasının düşmesine karar verilmesi gerekirken, sanığın mahkumiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

Tüm bu nedenlerle, sanık …‘ın, TCK’nın 106/1-1.cümle, 43/1 ve 62, 125/1, 62 ve 52/2 maddeleri uyarınca sırasıyla 6 ay 7 gün hapis ve 1.500,00 Türk lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına dair Antalya 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/09/2017 tarihli ve 2016/510 esas, 2017/533 sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.

IV-Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Kanun yararına bozma istemine ilişkin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen ihbarnamede yer alan bozma nedenleri yerinde görüldüğünden, Antalya 26. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/09/2017 tarihli ve 2016/510 esas, 2017/533 sayılı kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenlerine göre sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4 maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 08/03/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/13719 Karar: 2016/15629 Tarih: 10.10.2016

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre, sanığın müştekiler …, … ve …‘a yönelik olarak sinkaflı küfür ile hakaret etmesinden ibaret somut olayda, sanığa isnat edilen 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125. maddesi kapsamında kalan hakaret suçunun takibi şikâyete bağlı suçlardan olmasına nazaran, müştekiler … ve …‘ın 07.10.2015 tarihli celsede şikâyetlerinden vazgeçtiği gözetilerek, sanık hakkında aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi hâline ilişkin 5237 sayılı Kanun’un 43/2. maddesinin uygulanma kabiliyeti bulunmadığı gözetilmeksizin yazılı şekilde fazla ceza tayininde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Hukuksal Değerlendirme:

5237 sayılı TCK’nın 131/1. maddesinde5237 sayılı TCK’nın 131/1. maddesinde, “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır.” hükmüne yer verildiği,

Aynı Kanun’un Aynı Kanun’un 73. maddesinin 4. fıkrasında ise, “Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür.” hükümleri düzenlenmiştir.

5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin5271 sayılı CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrasında da, “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı yada soruşturma yada kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.” hükmü yer almaktadır.

5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin5237 sayılı TCK’nın “Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; “Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır” şeklinde zincirleme suç tanımlanmış, ikinci fıkrasında ise; “Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır” denilmek suretiyle zincirleme suçtan farklı bir müessese olan, aynı nev’iden fikri içtima kuralı düzenlenmiştir.

Türk Ceza Kanunu sistematiğinde, kural olarak yasadaki suç tanımına uygun her bir netice ayrı bir suç oluşturmasına karşın, bu kuralın istisnaları olarak, TCK’nın “suçların içtimaı” bölümünde, 42,, 43, 44. maddelerine yer verilmiştir. Aynı nev’iden fikri içtima halinde, fiil yani hareket hukuksal anlamda tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Bu durumda hareket tek olduğu için, fail hakkında tek bir ceza verilecek, ancak bu ceza mağdur sayısı fazla olduğu için, TCK’nın 43 /1. maddesine göre artırılacaktır. ( Ceza Genel Kurulunun 05.06.2012 tarih ve 15/491-219 sayılı ilamı da bu doğrultudadır. )

İncelenen somut olayda; sanık …‘ın, mağdurlar …, … ve …‘a yönelik olarak sinkaflı küfür ettiği, TCK’nın 131.maddesi uyarınca hakaret suçunun takibinin şikayete bağlı olduğu, mağdurlardan … ve …‘ın 07.10.2015 tarihli duruşmada şikayetlerinden vazgeçtiği, bu suretle sanık hakkında hakaret suçundan hüküm kurulurken TCK’nın 43/2. maddesi gereğince artırım yapılması hukuka aykırı bulunmuştur.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce, yapılan açıklamalara göre yerinde görüldüğünden,

1- Hakaret suçundan sanık … hakkında, Asliye Ceza Mahkemesinin 18.11.2015 tarihli ve 2015/212 esas, 2015/548 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA,

2- Karardaki hukuka aykırılık aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, TCK’nın 125/1. maddesi uyarınca, mahkemece cezanın alt sınırdan takdir edilmiş olması da değerlendirilerek, sanığın 90 gün adli para cezası ile cezalandırılmasına,

3- TCK’nın 52/2. maddesi uyarınca günlüğü takdiren 20 TL’den paraya çevrilerek, sanığın 1.800 TL adli para cezasıyla CEZALANDIRILMASINA,

4- TCK’nın 52/4. maddesi gereğince adli para cezasının aylık 24 eşit taksitler halinde ödenmesine,

5- İnfazın bu miktar üzerinden yapılmasına, bozulan kararda yer alan diğer hususların olduğu gibi bırakılmasına, 10.10.2016 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/9902 Karar: 2016/3121 Tarih: 22.02.2016

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

İstem yazısında: “Dosya kapsamına göre; sanık hakkında müşteki/sanığa karşı hakaret suçunu işlediğinden bahisle cezalandırılması için kamu davası açılmasına rağmen, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225/1. maddesinde yer alan, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça dair fil ve faili hakkında verilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, katılana karşı işlediği iddia olunan ancak katılanın şikayetçi olmaması nedeniyle, hakkında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilen ve açılmış dava bulunmayan hakaret suçundan da cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Hukuksal Değerlendirme:

Uyuşmazlık konusunda bir karar vermeden önce, kanun yararına bozma istemine konu edilen hükümde belirlenen yeni bir hukuka aykırılık durumunun incelenmesi gerekmektedir.

5237 Sayılı TCK’nın 131/1. maddesinde5237 Sayılı TCK’nın 131/1. maddesinde, “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı işlenen hariç; hakaret suçunun soruşturulması ve kovuşturulması, mağdurun şikâyetine bağlıdır.” aynı Kanunun 106/1-2 cümlesinde, “…malvarlığı itibariyle büyük bir zarara uğratacağından veya sair bir kötülük edeceğinden bahisle tehditte ise, mağdurun şikayeti üzerine, altı aya kadar hapis veya adli para cezasına hükmolunur.” hükmüne yer verildiği,

Aynı Kanun’un Aynı Kanun’un 73. maddesinin 4. fıkrasında ise “Kovuşturma yapılabilmesi şikayete bağlı suçlarda kanunda aksi yazılı olmadıkça suçtan zarar gören kişinin vazgeçmesi davayı düşürür.” hükümleri düzenlenmiştir.

5271 Sayılı CMK’nın 223. maddesinin5271 Sayılı CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrasında da “Türk Ceza Kanununda öngörülen düşme sebeplerinin varlığı yada soruşturma yada kovuşturma şartının gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması hallerinde, davanın düşmesine karar verilir.” hükmü yer almaktadır.

İncelenen dosyada; sanık hakkında müştekiye yönelik hakaret suçundan açılan kamu davasında, 24.03.2009 tarihli duruşmada müştekinin sanık hakkındaki şikayetinden vazgeçmesine rağmen, TCK’nın 73/4 ve CMK’nın 223/8. maddeleri gereğince davanın düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, şikayetten vazgeçme beyanı dikkate alınmadan kurulan mahkumiyet hükmünün hukuka aykırı olduğu tespit edilmiştir.

Sonuç ve Karar:Yukarıda açıklanan nedenlerle;

1- ) Kanun yararına bozma istemi hakkında bu aşamada bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,

SONUÇ : 2- ) Hükümde saptanan yeni hukuka aykırılık nedeni açısından, kanun yararına bozma yoluna başvurulup başvurulmayacağının takdiri için, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, bu hususun değerlendirilmesinden sonra, diğer kanun yararına bozma isteminin incelenmesine, 22.02.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/17409 Karar: 2014/12352 Tarih: 17.04.2014

  • TCK 131. Madde

  • Soruşturma ve Kovuşturma Koşulu

İstem yazısında; “ ( 05.07.2012 tarih ve 28344 sayılı Resmî Gazete de yayımlanan, 02.07.2012 tarih ve 6352 sayılı Kanun’un 77. maddesi ile değiştirilmeden önceki şekliyle ) 5187 sayılı Basın Kanunu’nun 26/1. maddesinde basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden dört ay içinde açılması gerektiği belirtilmiştir. Kanun’da belirtilen bu hak düşürücü dava açma süresinin başlangıcı kural olarak ikinci fıkra gereği eserin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği tarih, teslim edilmemişse öğrenildiği tarihtir. Aynı Kanun’un 10. maddesi uyarınca, basımcı, bastığı her türlü yayının imzalı iki nüshasını, dağıtım veya yayımın yapıldığı gün, mahallin Cumhuriyet başsavcılığına teslim etmekle yükümlüdür. Fakat aynı maddenin 5. fıkrasında; kovuşturulması şikâyete bağlı suçlarda dava açma sürelerinin, suç için kanunun öngördüğü dava zamanaşımı süresini aşmamak şartıyla, suçun işlendiğinin öğrenildiği tarihte başlayacağı hükme bağlanmıştır. Kanun’da dava açma süresinin başlangıcı yönünden şikâyete tâbi suçlarla diğer suçlar arasında bir ayrım yapılmış, kamu adına kovuşturulması gerekli suçlar yönünden sürenin başlangıcı bakımından 26/2. maddedeki kural kabul edilmiş, 26. maddenin 3. fıkras 3. fıkrasında sorumlu müdür ve bağlı olduğu yetkili hakkındaki beraat kararının kesinleştiği tarihin, 4. fıkrasında ise sorumlu müdürün eserin sahibini bildirmesi hâlinde eser sahibi aleyhine açılacak davada bildirim tarihinin süre başlangıcı olacağı düzenlenmiştir.

Dosyada, yakınan vekilince verilen 30.04.2012 havale tarihli dilekçe ile, suç tarihinde Buldan Kaymakamı olarak görevli yakınana görevi nedeniyle hakaret edildiği iddiasıyla şikâyetçi olunduğu, 5237 sayılı Kanun’un 125/3,, 131/1. maddeleri uyarınca şüphelinin işlediği iddia edilen suç kamu adına kovuşturulması gerekli olan suçlardan olduğu cihetle, itirazı inceleyen merciin, 5187 sayılı Kanun’un 26/2. maddesi gereği, dava açma süresinin başlangıcını saptamak amacıyla, günlük gazete olan suça konu yayının Kanun’un 10. madde uyarınca Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmiş olup olmadığını araştırıp, teslim edilmişse bu tarihi dava açma süresinin başlangıcı için esas alması gerektiği, basımcının 26.02.2010 tarihli gazete nüshasını usulünce teslim edip etmediğinin anlaşılmaması, Cumhuriyet Başsavcılığının bu suçu daha önce öğrendiğine ilişkin bir kanıt bulunamaması karşısında, suçun 23.10.2012 tarihinde savcılığa ulaşan A.’ye ait talimat evrakı ile öğrenilmiş olduğu, iki aylık dava açma süresinin dolduğu gözetilmeden itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

I- ) Olay:

Müşteki A. vekilinin Buldan Cumhuriyet Başsavcılığına vermiş olduğu 30.04.2012 tarihli şikayet dilekçesinde, H… haber isimli internet sitesinde yapılan bir haberde, müvekkilinin Hasankeyf Kaymakamlığı yaptığı dönemdeki işlemleri nedeniyle hakaret edildiğinin bildirilmesi üzerine, Buldan Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada, suça konu haberin şüpheli A. isimli kişi ile yapılan röportaj olduğu, bu haberin ilk kez D… H… isimli gazetede şüpheliler B. ve N. tarafından 26.02.2010 tarihinde yayımlandığının belirlenmesi üzerine, haberi gazetede yayımlayan B. ve N. isimli kişilerin kimlik bilgileri ile suça konu gazetenin savcılığa hangi tarihte teslim edildiğinin araştırıldığı, ilgili gazete tarafından şüpheli B.’in kimlik bilgilerinin verildiği ancak şüpheli N.’in gönüllü muhabirlik yaparken işten ayrılmış olması nedeniyle kimlik bilgilerinin bulunmadığının bildirildiği, soruşturma sonucunda Buldan Cumhuriyet Başsavcılığınca şüpheliler A. ve B. hakkında kamu davasının açılmasının ertelenmesine, kimlik bilgileri tespit edilemeyen şüpheli N. hakkında ise, 2 aylık hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle 25.12.2012 tarihinde takipsizlik kararı verildiği, müşteki vekilinin karara itirazı üzerine, Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.01.2013 tarihli kararı ile, eylemin şikayete bağlı suçlardan olması nedeniyle dava açma süresinin iki ay değil, fiilin öğrenilmesinden itibaren altı ay olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararının kaldırıldığı, kesin olan bu karara karşı kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.

II- ) Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Basılmış eser yoluyla işlenen kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunda, hak düşürücü nitelikte bulunan dava açma süresinin belirlenmesine ilişkindir.

III- ) Hukuksal Değerlendirme:

5187 sayılı Basın Kanunu’nun, 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki “Dava açma süreleri” başlıklı 26. maddesinde;

“Basılmış eserler yoluyla işlenen veya bu Kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının, günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden dört ay içinde açılması zorunludur.

Bu süreler basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği tarihten başlar. Basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edilmemesi halinde yukarıdaki sürelerin başlama tarihi, suçu oluşturan fiilin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarihtir. Ancak bu süreler, Türk Ceza Kanununun dava zamanaşımına ilişkin maddesinde öngörülen süreleri aşamaz.

Kovuşturulması şikayete bağlı suçlarda dava açma süreleri, suç için kanunun öngördüğü dava zamanaşımı süresini aşmamak şartıyla, suçun işlendiğinin öğrenildiği tarihten başlar.” hükümlerine yer verilmiştir.

Maddedeki açık düzenlemelerden de anlaşılacağı üzere basılmış eserler yoluyla işlenen veya anılan Kanunda öngörülen diğer suçlarla ilgili ceza davalarının belli sürelerde açılması zorunludur. Bu süreler hak düşürücü niteliktedir. 6352 sayılı Kanunun 77. maddesiyle yapılan değişiklikten sonra, maddedeki iki ay olan süre dört ay, dört ay olan süre ise, altı ay olarak değiştirilmiştir.

Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve şüphelinin lehine olan önceki süreler dikkate alındığında, günlük süreli yayınlar yönünden iki ay, diğer basılmış eserler yönünden ise dört ay içinde ceza davalarının açılması gerekmektedir. Maddenin ikinci fıkrasında belirtildiği üzere birinci fıkrada düzenlenmiş olan süreler, basılmış eserlerin Cumhuriyet Başsavcılığına teslim edildiği, teslim edilmemesi halinde ise suçu oluşturan eylemin Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği tarihten başlayacaktır.

Kovuşturulması şikayete bağlı suçlarda ise dava açma süreleri, suç için kanunun öngördüğü dava zamanaşımı süresini aşmamak şartıyla, suçun işlendiğinin öğrenildiği tarihten başlayacaktır.

İnceleme konusu somut olayda, şüpheli N.’e isnat edilen eylem kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret suçu olup, TCK’nın 131. maddesine göre kovuşturması şikayete bağlı değildir. Suça konu haberin günlük süreli yayın olan D… H… isimli gazetede 26.02.2010 tarihinde yayımlandığı ancak savcılığa teslim edildiği dosya içeriğinden anlaşılamadığından, suç oluşturan fiilin Buldan Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından öğrenildiği 23.10.2012 tarihinin, Basın Yasasının 26. maddesinde belirtilen sürenin başlangıcı olarak kabulü gerekmektedir. Bu durumda şüpheli hakkındaki ceza davasının iki aylık sürede açılmış olması zorunludur.

Ancak kimlik bilgileri tespit edilemeyen şüpheliyle ilgili soruşturma devam ederken, iki aylık hak düşürücü sürenin dolmuş olması nedeniyle, 25.12.2012 tarihinde takipsizlik kararı verilmiştir. Takipsizlik kararını itiraz üzerine inceleyen Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesince, muhakeme şartı olan hak düşürücü sürenin geçmiş olması nedeniyle itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, kovuşturması şikayete bağlı olmayan suçta, eylemin şikayete bağlı olduğu belirtilip, altı aylık şikayet süresinin geçmediği gerekçesiyle itirazın kabulüne karar verilmesi hukuka aykırıdır.

IV- ) Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,

SONUÇ : 1- ) Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 30.01.2013 tarihli ve 2013/140 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- ) Aynı yasa maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 17.04.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS