0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İdari Davalarda Genel Yetki

İYUK Madde 32

1.Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir.

2.Bu Kanunun uygulanmasında yetki kamu düzenindendir. (Mülga ikinci cümle: 10/6/1994-4001/15 md.) (…)



İdari Yargılama Usulü Kanunu (İYUK) 32. Madde Emsal Danıştay Kararları


DANIŞTAY 13. DAİRE Esas : 2017/1299 Karar : 2017/1880 Tarih : 8.06.2017

  • İYUK 32. Madde

… Ltd. Şti. vekili tarafından, İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı’nca 31.08.2016 tarihinde gerçekleştirilen 2016/305888 ihale kayıt numaralı “Mühendislik Fakültesi 6 Bölümün İhtiyacı Malzeme Alımı” ihalesinde, davacı şirketin 23.08.2016 tarihinde yaptığı şikâyet başvurusunun davalı idarenin 25.08.2016 tarihli yazısı ile reddi üzerine Kamu İhale Kurumu’na yapılan itirazen şikâyet başvurusu için yatırılmak zorunda kalınan 3.372,00.-TL başvuru bedelinin yasal faiziyle birlikte ödenmesi istemiyle ‘ne karşı açılan davada, Konya 2. İdare Mahkemesi Hakimliği’nin 20.02.2017 tarih ve E:2016/1772, K:2017/405 sayılı kararıyla, uyuşmazlığın, davacı şirket tarafından yapılan itirazen şikâyet başvurusunun Kamu İhale Kurulu’nun 28.09.2016 tarih ve 2016/UM.II-2384 sayılı kararıyla kabul edilerek ihalenin iptal edilmesi nedeniyle davacı şirketin Kamu İhale Kurulu’na itirazen şikâyet başvuru bedeli olarak ödediği 3.372,00.-TL’den kaynaklandığı, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 36. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendi uyarınca, bu davanın görüm ve çözümünde, davacının kabul edilen itirazen şikâyet başvurusunda, başvuru bedeli ödediği Kamu İhale Kurulu kararına bakmaya yetkili Ankara İdare Mahkemesi’nin yetkili olduğuna karar verildiği; Hakimliği’nin 18.05.2017 tarih ve E:2017/1228, K:2017/1583 sayılı kararıyla da, uyuşmazlığın, idarenin bir hizmetinden kaynaklanması hâlinde, hizmetin görüldüğü yer idare mahkemesinde çözümlenmesi gerektiği, bakılan davada da ihaleye Selçuk Üniversitesi tarafından çıkıldığı, hizmetin bu bağlamda yürütüldüğü, 2577 sayılı Kanun’un 36. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendi uyarınca uyuşmazlığın görüm ve çözümünde’nün bulunduğu yerin bağlı olduğu idare mahkemesi olan Konya İdare Mahkemesi’nin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkili yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Danıştay Başkanlığı’na gönderilmesi üzerine, ortaya çıkan yetki uyuşmazlığına ilişkin dosya 2577 sayılı Kanun`un 43. maddesi uyarınca incelendi:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 32. maddesinin 1. fıkrasında, göreve ilişkin hükümlerin saklı kalması koşuluyla, bu Kanun`da veya özel yasalarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması hâlinde yetkili idare mahkemesinin, idarî işlemi yapan idarî merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu belirtilmiş, 36. maddesinde, idari sözleşmelerden doğanlar dışında kalan tam yargı davalarında yetkili mahkemeler sırasıyla sayılmış ve (a) bendinde, yetkili mahkemenin, zararı doğuran idari uyuşmazlığı çözümlemeye yetkili idare mahkemesi olduğu kurala bağlanmıştır.

Dosyanın incelenmesinden; İdari ve Mali İşler Daire Başkanlığı’nca 31.08.2016 tarihinde gerçekleştirilen 2016/305888 ihale kayıt numaralı “Mühendislik Fakültesi 6 Bölümün İhtiyacı Malzeme Alımı” ihalesinde, davacı şirketin 23.08.2016 tarihinde yaptığı şikâyet başvurusunun davalı idarenin 25.08.2016 tarihli yazısı ile reddedilmesi üzerine Kamu İhale Kurumu’na gidildiği, Kamu İhale Kurulu`nun 28.09.2016 tarih ve 2016/UM.II-2384 sayılı kararıyla ihalenin 6. kısmının iptal edildiği, idarece ihalenin hukuka aykırı olarak yapılması nedeniyle dava açılması öncesinde zorunlu bir başvuru yolu olan itirazen şikâyet başvurusunda bulunmak zorunda bırakıldıkları ve bunun için başvuru bedeli ödedikleri ileri sürülerek itirazen şikâyet sırasında ödenmek zorunda kalınan 3.372,00.-TL başvuru bedelinin yasal faiziyle birlikte tazmin edilmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Olayda, tazminat talebinin, davacı şirket tarafından 23.08.2016 tarihinde yapılan şikâyet başvurusunun reddine ilişkin 25.08.2016 tarihli işleminden kaynaklandığı dikkate alındığında, uyuşmazlığın çözümü yetkisinin davacının şikâyet başvurusunun reddine ilişkin işlemi tesis eden ‘nün bulunduğu yerin bağlı olduğu idare mahkemesi olan Konya İdare Mahkemesi`ne ait olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan nedenlerle; dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünde KONYA İDARE MAHKEMESİNİN YETKİLİ OLDUĞUNA, dava dosyasının Konya 2. İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine, kararın `ne ve taraflara bildirilmesine, 08/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


DANIŞTAY 15. DAİRE Esas : 2017/817 Karar : 2017/21165 Tarih : 8.05.2017

  • İYUK 32. Madde

İstanbul İli Ataşehir İlçesinde … Eczanesinin sahibi ve mesul müdürü olarak faaliyet gösteren davacı tarafından, Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmeliğin 11. maddesi uyarınca Muvazaa Değerlendirme Komisyonunun 18/08/2016 tarihli toplantısında Masal Eczanesinin muvazaalı olduğu kararına varıldığından bahisle, Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca 5 yıl süre ile eczane açamayacağına ilişkin İl Sağlık Müdürlüğü`nün 02/09/2016 tarihli ve 513.03.01-E3776 sayılı işleminin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 8. İdare Mahkemesinin 29/11/2016 tarih ve E:2016/4809 K:2016/4022 sayılı kararıyla, uyuşmazlıkta 2577 sayılı Kanun’un 32/1. maddesi uyarınca işlemi tesis eden idarenin bulunduğu yer idare mahkemesi olan İstanbul İdare Mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle, davanın yetki yönünden reddine karar verilerek dosya İstanbul’a gönderilmiştir.

İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 28/03/2017 tarih ve E:2016/2516, K:2017/780 sayılı kararında ise uyuşmazlıkta her ne kadar İl Sağlık Müdürlüğünün 02/09/2016 tarih ve 513.03.01 - E.3776 sayılı işlemi ile 5 yıl süre ile eczane açamayacağına dair işlemin iptali istenilse de; bu işlemin dayanağının Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun 24/08/2016 tarih ve 110045 sayılı kararı olduğu, asıl işlemin bu olduğu, kararının ise bu kararın uygulanması mahiyetinde olduğu görüldüğünden, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün 2577 sayılı Yasa’nın 32/1 maddesi uyarınca asıl işlemi tesis eden idarenin bulunduğu yer İdare Mahkemesi olan Ankara İdare Mahkemesi’ne ait olduğu sonucuna varılarak 2577 Sayılı Kanun`un 43/1-b maddesi uyarınca yetkili mahkemenin belirlenebilmesi için gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 32/1. maddesinde; göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu kanunda veya özel kanunlarında yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesinin, dava konusu idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu kurala bağlanmıştır.

6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun`un 5. maddesinde, “Serbest eczaneler, eczacılık yapma hakkını haiz bir eczacının sahip ve mesul müdürlüğünde yönetmelikte belirlenen belgelerle il sağlık müdürlüğünce düzenlenmiş ve valilikçe onaylanmış bir ruhsatname ile açılır. …Eczane açmak, devretmek veya başka bir yere nakletmek isteyen eczacılar, bulunduğu ilin sağlık müdürlüğüne dilekçe ile başvurur. Eczane açmak isteyenlerin belgelerinin tam olması hâlinde ruhsatname düzenlenir. Düzenlenen ruhsatnameler Sağlık Bakanlığına, Türkiye İlaç ve Tıbbî Cihaz Kurumuna ve Türk Eczacıları Birliğine bildirilir. Eczaneler için belediyeden ayrıca bir iş yeri ruhsatı alınması ve belediyeye harç ödenmesi gerekmez.” hükmü kurala bağlanmıştır.

Eczaneler ve Eczane Hizmetleri Hakkında Yönetmelik`in 5. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde, “Eczanenin muvazaalı olup olmadığı hususunda Bölge Eczacı Odasınca verilmiş değerlendirme raporu; bu rapor Eczacı Odası yetkililerince 20 iş günü içerisinde ispatlayıcı belgelerle birlikte İl Sağlık Müdürlüğüne verilir. Belirtilen süre sonunda rapor verilmediği takdirde muvazaa konusunda İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerince 10 iş günü içerisinde karar verilir. Bölge Eczacı Odasının verdiği rapor ile İl Sağlık Müdürlüğünün görüşlerinin birbiri ile örtüşmediği durumlarda muvazaa konusu, İl Sağlık Müdürünün başkanlığında, il sağlık müdürlüğü ve eczacı odası tarafından görevlendirilen yetkililerden oluşan Muvazaa Değerlendirme Komisyonu tarafından değerlendirilir. Bu Komisyonda muvazaa konusunda mutabakata varılamaması durumunda, dosya belgeleriyle birlikte ivedilikle Bakanlığa gönderilir. Bakanlıkça, Türk Eczacıları

Birliğinin uygun göreceği temsilcilerin de yer alacağı bir komisyon tarafından değerlendirme yapılarak muvazaaya ilişkin karar İl Sağlık Müdürlüğüne bildirilir. “ hükmü yer almaktadır.

Dava dosyasının incelemesinden; İstanbul ili Ataşehir ilçesi Küçükbakkalköy Mahallesi Işıklar Caddesi No: adresinde bulunan M. Eczanesi`` adlı eczanenin sahibi ve mesul müdürü olan davacının eczanesini, E. Eczanesi, Ö. Eczanesi ve G. Eczanesi ile beraber muvazaalı olarak işlettiği hakkındaki Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun 24/08/2016 tarih ve 110045 sayılı kararı üzerine Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca 5 yıl süre ile eczane açamayacağına ilişkin İl Sağlık Müdürlüğü`nün 02/09/2016 tarihli ve 513.03.01-E3776 sayılı işleminin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen 6197 sayılı Kanun’da, eczanelerin il sağlık müdürlüğünce düzenlenmiş ve valilikçe onaylanmış bir ruhsatname ile açılacağının hükme bağlandığı, muvazaa kararının tek başına dava edilebilecek bir icrai işlem mahiyetinde olmadığı, davacı tarafından işletilen eczanenin, nca muvazaalı olduğuna ilişkin kararının dava konusu edilmediği, uyuşmazlığın nce tesis edilen ve icrai nitelikte olan 5 yıl süreyle eczane açılamayacağına ilişkin işlemden kaynaklandığı, bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, 2577 sayılı Kanun`un 32. maddesinin 1. fıkrası uyarınca eczaneye ruhsat vermeye yetkili nin bulunduğu yerdeki İstanbul İdare Mahkemesi yetkili bulunmaktadır.

Davanın görüm ve çözümünde İstanbul İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna, dosyanın İstanbul 3. İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın Ankara 8. İdare Mahkemesi ile taraflara bildirilmesine, 08/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


DANIŞTAY 5. DAİRE Esas : 2016/2311 Karar : 2016/1968 Tarih : 5.04.2016

  • İYUK 32. Madde

Tekirdağ Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığında vergi müfettiş yardımcısı olarak görev yapan davacı . tarafından, Bursa Vergi Dairesi Başkanlığına gelir uzman yardımcısı olarak atanması istemiyle yapılan başvurunun reddine ilişkin 18/11/2015 günlü, 108637 sayılı işlemin iptali istemiyle Maliye Bakanlığına karşı açılan davada, Tekirdağ İdare Mahkemesi ile Ankara 10. İdare Mahkemesi arasında yetki uyuşmazlığı çıkması üzerine gönderilen dosya incelendi, gereği düşünüldü:

Tekirdağ İdare Mahkemesince; uyuşmazlığın görüm ve çözümünde, 2577 sayılı Yasanın 32. maddesi uyarınca, dava konusu işlemi tesis eden idarenin bulunduğu yer idare mahkemesi olan Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna karar verilmiş ve 21/01/2016 günlü, E:2016/13; K:2016/27 sayılı kararla dava yetki yönünden reddedilmiştir.

Bu karar üzerine dosyanın gönderildiği Ankara 10. İdare Mahkemesince; davanın görüm ve çözümünde, 2577 sayılı Yasanın 33/1. maddesi uyarınca davacının görev yaptığı yer olan Tekirdağ İdare Mahkemesinin yetkili olduğu sonucuna ulaşılmış ve 19/02/2016 günlü, E:2016/734; K:2016/384 sayılı kararla dava yetki yönünden reddedilerek, dosya Danıştaya gönderilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 33/1. maddesinde, kamu görevlilerinin atanması ve nakilleri ile ilgili davalarda yetkili mahkemenin, kamu görevlilerinin yeni veya eski görev yeri idare mahkemesi olduğu hükme bağlanmıştır.

Nakil işlemleri kavramının geniş ve kapsayıcı bir kavram olması ve bu kavramın naklen atama işlemlerinin yanı sıra naklen atanma istemlerinin reddi işlemlerini de kapsaması nedeniyle; Tekirdağ Küçük ve Orta Ölçekli Mükellefler Grup Başkanlığında vergi müfettiş yardımcısı olarak görev yapan davacının, Bursa Vergi Dairesi Başkanlığına gelir uzman yardımcısı olarak atanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan ve kamu görevlilerinin atanmaları ile ilgili davalar kapsamında olan davaya konu uyuşmazlığın çözümünde, 2577 sayılı Yasanın 33/1. maddesi uyarınca, davacının görev yaptığı yer Tekirdağ İdare Mahkemesi yetkili bulunmaktadır. Açıklanan nedenlerle, dava dosyasının, davanın görüm ve çözümünde yetkili olduğu belirlenen Tekirdağ İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın Ankara 10. İdare Mahkemesine ve taraflara bildirilmesine, 05/04/2016 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Yetki uyuşmazlığına konu edilen işlem bir atama ya da nakil işlemi olmayıp başka kamu kurumuna atanma isteminin reddine ilişkin işlemdir. Yani ortada nakil işlemi yoktur. Bu nedenle yetki konusunda genel kuralın istisnalarını belirleyen, 2577 sayılı Kanununun 33. maddesinin uygulanması olanağı da bulunmamaktadır.

Yetkili mahkemenin İdari Yargılama Usulü Kanununun 32. maddesine göre saptanması zorunlu olup bu uyuşmazlıkta yetkili mahkeme, dava konusu işlemi tesis eden idari merciin bulunduğu yerdeki Ankara İdare Mahkemesidir.


DANIŞTAY 13. DAİRE Esas : 2013/1036 Karar : 2016/457 Tarih : 25.02.2016

  • İYUK 32. Madde

Muğla ili, …Özel Çevre Koruma Bölgesi içerisinde yer alan Yuvarlak Çay üzerinde …Su Ürünleri ve Enerji Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile yapılan Otoprodüktör Statüsünde Üretim Tesisi Kurulması, İşletilmesi ve Enerji Fazlasının Satışına İzin Verilmesine İlişkin Sözleşme’nin iptali istemiyle yapılan 05.11.1999 tarih ve 3253 sayılı başvurunun zımnen reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılmış; İdare Mahkemesi’nce; söz konusu tesisin Hassas Zon A alanında kalmaması, davacı idare ile Ege Üniversitesi`nin birlikte yaptığı incelemede de, söz konusu tesisin çevreye zararı olduğuna dair tespite yer verilmemesi karşısında, alabalık üretme ve yetiştirme tesisinin elektrik ihtiyacının karşılanması amacıyla kurulan ve üretilen elektrik miktarının ihtiyaçtan fazla olması hâlinde, fazladan üretilen elektriğin satılmasına yönelik tesis edilen sözleşmenin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, bu karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 14/3. maddesinde, dilekçelerin görev ve yetki, idarî merci tecavüzü, ehliyet, idarî davaya konu olabilecek kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet ve aynı Kanun’un 3. ve 5. maddelerine uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği belirtilmiştir. Kanun`un 15/1-a maddesinde ise; yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın yetki yönünden reddine karar verileceği kurala bağlanmıştır.

2577 sayılı Kanunun "İdarî davalarda genel yetki" başlıklı 32. maddesinde ise; 1. Göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması hâlinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idarî işlemi veya idarî sözleşmeyi yapan idarî merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesidir. 2. Bu Kanunun uygulanmasında yetki kamu düzenindendir.` kuralı yer almaktadır.

Dosyanın incelenmesinden, Muğla ili, … Su Ürünleri Üretim Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ye 600 ton/yıl kapasiteli “Alabalık Üretim ve Yetiştirme Projesi”nin 15.08.1986 tarihinde onaylandığı, kapasite artırımı başvurusu üzerine 900 ton/yıl kapasite artırımı için 12.03.1997 tarihinde izin verildiği, tesisin de bulunduğu yeri kapsayan alanın 12.06.1988 tarihinde Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilerek, 18.01.1990 tarihinde sınırlarının genişletildiği, otoprodüktör santrali kurulması amacıyla yapılan 23.07.1996 tarihli başvuru sonrasında ilgili kuruluşlardan alınan görüşler doğrultusunda 19.08.1997 tarihli dava konusu sözleşmenin imzalanması üzerine, işletmenin “Hasas Zon A” içerisinde kaldığı ve kaynağında 1. sınıf kalitedeki suyun, çıkışta 4. sınıf kalite sulama suyu niteliğine kadar düştüğü ve Köyceğiz Gölünü besleyen en önemli kaynak durumunda olan ... Çayın su kalitesinin bozularak çevre ve insan sağlığı için tehdit oluşturduğundan, söz konusu sözleşmenin iptal edilmesi istemiyle yapılan 05.11.1999 tarih ve 3253 sayılı başvurunun zımnen reddedilmesi üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, uyuşmazlık konusu sözleşmenin `nca imzalandığı, söz konusu sözleşmenin iptaline ilişkin başvurunun da davalı idareye yapılması karşısında, uyuşmazlığın çözümünde görevli ve yetkili mahkemenin Ankara idare mahkemeleri olduğu anlaşıldığından, yetkisiz yargı yerince işin esasına girilerek verilen kararda usul hükümlerine uygunluk bulunmamıştır.

Açıklanan nedenlerle; temyiz isteminin kabulü ile 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesi uyarınca Muğla 1. İdare Mahkemesi’nin 07.07.2010 tarih ve E:2008/2827, K:2010/1875 sayılı kararının BOZULMASINA, yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkeme`ye gönderilmesine, bu kararın tebliğ tarihini izleyen 15 (on beş) gün içerisinde kararın düzeltilmesi yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.


DANIŞTAY 5. DAİRE Esas : 2016/1547 Karar : 2016/924 Tarih : 24.02.2016

  • İYUK 32. Madde

Davacı tarafından; Vergi Denetim Kurulunca 23-26 Haziran 2014 tarihlerinde gerçekleştirilen Vergi Müfettişliği Yeterlilik Sınavında başarısız sayılmasına ilişkin 4.11.2014 tarihli ve 32033 sayılı işlemin iptali istemiyle dava açılmıştır.

Adana 1. İdare Mahkemesince verilen kararla; davacının, Vergi Müfettişliği Yeterlik Sınavının yazılı bölümünde başarısız sayılabilmesi için yeterlik sınavına ait tüm aşamaların eksiksiz olarak uygulanmasınının gerektiği; yeterlik sınavına ait nihai başarının, sözlü sınav yapılmaksızın tespit edilemeyeceği ve bu aşamada davacının başarısız sayılmasından söz edilmesinin hukuken mümkün olmayacağı; dolayısıyla, davacının vergi müfettişliği yeterlik sınavının yazılı bölümünden 53,13 puan alarak başarısız sayılmasına ilişkin dava konusu işlemde mevzuata ve hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.

Davalı İdare tarafından, dava konusu işlemde hukuka aykırılık bulunmadığı öne sürülerek, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesi kararının bozulması istenilmektedir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun, idari davalarda genel yetkiyi düzenleyen 32. maddesinin 1. fıkrasında, göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesinin, dava konusu idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu hükme bağlanmış, 2. fıkrasında ise, bu Kanunun uygulanmasında yetkinin kamu düzeninden olduğu vurgulanmıştır.

Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 33. maddesinde kamu görevlileri ile ilgili davalarda yetki kuralı açıklanmış ve anılan maddenin 3. fıkrasında kamu görevlilerinin ilerlemeleri ve yükselmeleri ile ilgili davalarda ilgilinin görevli olduğu yer ilkesi esas alınmış ise de; dava konusu uyuşmazlığın doğrudan ilerleme ve yükselmeyle ilgili olmayıp sınava ilişkin bulunması ve bu sınavın da Vergi Denetim Kurulunun bulunduğu Ankara İli`nde ve ülke çapında gerçekleştirilen bir sınav olması nedeniyle bakılmakta olan bu davayı, 2577 sayılı Kanunun 33. maddesi kapsamında değerlendirmek olanaklı değildir.

Bu bakımdan; davanın görüm ve çözümünde 2577 sayılı Kanunun 32. maddesi uyarınca sınavı gerçekleştiren Vergi Denetim Kurulunun bulunduğu yer olan Ankara İdare Mahkemesi yetkili bulunduğundan, davanın 2577 sayılı Kanunun 15. maddesinin 1/a bendi uyarınca yetki yönünden reddedilerek dosyanın yetkili Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesi gerekirken, uyuşmazlığın Adana 1. İdare Mahkemesince karara bağlanmasında yetki yönünden hukuka uyarlık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı İdarenin temyiz isteminin kabulüyle Adana 1. İdare Mahkemesince verilen 10.6.2015 günlü, E:2014/2663; K:2015/1341 sayılı kararın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin 1/c fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, oybirliğiyle karar verildi.


DANIŞTAY 12. DAİRE Esas : 2016/34 Karar : 2016/23 Tarih : 19.01.2016

  • İYUK 32. Madde

…Polis Meslek Yüksekokulu mezunu olan davacı vekili tarafından, müvekkilinin aday memur olarak atanacaklara ilişkin olarak yapılan mülakat sınavında başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davada, Ankara 10. İdare Mahkemesi’nin 21.10.2015 tarihli ve E:2015/2025, K:2015/1474 sayılı kararıyla işlemi tesis eden idarenin bulunduğu yer olan Balıkesir İdare Mahkemesi’nin 2577 sayılı İdari Yargılama Usul Kanunu’nun 32/1. maddesi uyarınca uyuşmazlığın görüm ve çözümünde yetkili olduğu gerekçesiyle davanın yetki yönünden reddedilerek dosyanın yetkili Balıkesir İdare Mahkemesi’ne gönderildiği; Balıkesir İdare Mahkemesi’nin 10.12.2015 tarihli ve E:2015/2000, K:2015/1684 sayılı kararıyla iptali istenilen işlemin Ankara İlinde bulunan Polis Akademisi Başkanlığınca tesis edildiği gerekçesiyle, 2577 sayılı Kanun’un 32/1. maddesi uyarınca dava konusu işlemi tesis eden yerdeki idari uyuşmazlıkların görüm ve çözümünde yetkili olan Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğu belirtilerek 2577 sayılı Kanun’un 43/1-b. maddesi uyarınca yetkili yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Danıştay`a gönderilmesi üzerine Danıştay Onikinci Dairesince dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü:

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 14. maddesinin 3-a bendinde, dava dilekçelerinin görev ve yetki yönünden inceleneceği, 15. maddesinin 1-a bendinde de, idari yargının görevli olduğu konularda görevli veya yetkili olmayan mahkemeye açılan davanın görev veya yetki yönünden reddedileceği hükme bağlanmış olup, aynı Yasanın görevsizlik ve yetkisizlik hallerinde yapılacak işlemlere ilişkin 43. maddesinin 1-b bendinde ise, görevsizlik veya yetkisizlik sebebiyle dosyanın gönderildiği mahkeme kendisini görevsiz veya yetkisiz gördüğü takdirde, söz konusu mahkeme ile görevsizlik ve yetkisizlik kararını veren mahkeme aynı bölge idare mahkemesinin yargı çevresinde ise, uyuşmazlığın bölge idare mahkemesince, aksi halde Danıştayca çözümleneceği kuralına yer verilmiştir.

Yine 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun, “İdari Davalarda Genel Yetki” başlıklı 32. maddesinin 1. fıkrasında, göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Kanunda veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesi, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu hükmüne yer verilmiştir.

Dava dosyasının incelenmesinden; Balıkesir Polis Meslek Yüksekokulundan mezun olan davacının polis memuru olarak atanabilmek için katıldığı mülakat sınavında başarısız sayılarak atamasının yapılmaması üzerine bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu`nun Ek 1. maddesinin üçüncü fıkrasında “…(Ek fıkra: 27/3/2015-6638/23 md.) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihte öğrenime devam edenler dâhil, bu Kanun ve 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu gereğince, polis eğitim kurumlarında ya da adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerin, kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanmaları için öğrenim süresini başarıyla tamamlamaları ve eğitim sonunda Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacak sınavda başarılı olmaları şarttır. “ denilmektedir.

3201 sayılı Emniyet Teşkilat Kanununun Ek 1. maddesine dayanılarak hazırlanan ve polis eğitim kurumlarında veya adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerden öğrenim süresini başarıyla tamamlayan öğrencilerin kadrolarına polis memuru veya komiser yardımcısı olarak atanabilmeleri için yapılacak sınavla ilgili usul ve esasları belirleyen, 03.06.2015 tarih ve 29375 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanrak yürürlüğe konulan Kadrolarına Polis Memuru ve Komiser Yardımcısı Rütbelerine Aday Memur Olarak Atanacaklara Uygulanacak Sınav Yönetmeliği`nin 4. maddesinde, “Bu Yönetmelikte geçen; a) Aday: Polis eğitim kurumları veya adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim süresini başarı ile tamamlayan öğrencileri, b) Başkanlık: Polis Akademisi Başkanlığını,…ç) Polis eğitim kurumları: Polis Akademisi Başkanlığına bağlı Polis Amirleri Eğitimi Merkezi, Polis Meslek Eğitim Merkezi ve Polis Meslek Yüksekokulunu, ifade eder.”, 5. maddesinde, “(1) Polis eğitim kurumları ve adına diğer yükseköğretim kurumlarında öğrenim gören öğrencilerden öğrenim süresini başarıyla tamamlayan öğrenciler, kadrolarına polis memuru veya komiser yardımcısı olarak atanmalarından önce sınava tabi tutulur.”, 6. maddesinde, “(1) Sınav yerleri ve tarihleri, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi, Polis Meslek Eğitim Merkezi, Polis Meslek Yüksekokulu ve adına diğer yükseköğretim kurumlarından mezun olan öğrenciler için ayrı ayrı Başkanlıkça belirlenir ve sınav tarihinden en az on beş gün önce Başkanlık resmi internet sitesinde ilan edilir. (2) Sınav, mezuniyeti müteakip en geç bir ay içinde yapılır.,” 7. maddesinde, “(1) Sınav ile ilgili komisyonların kurulması, görevlendirme ve çalışma esasları Başkanlık onayı ile belirlenir….(3) Sınav komisyonu; emniyet müdürü rütbesinde bir başkan ve üç rütbeli personel ile bir öğretim elemanından oluşur. Bu komisyon, soru hazırlama komisyonu tarafından hazırlanan sorularla sözlü sınav yapmakla görevli ve yetkilidir. İhtiyaca göre her bir polis eğitim kurumunda ve Başkanlıkta birden fazla sınav komisyonu oluşturulabileceği gibi birden fazla polis eğitim kurumu için de tek bir komisyon görevlendirilebilir….”, 10. maddesinde, “(1) Sınavda başarılı olan adayların kadrolarına aday polis memuru veya komiser yardımcısı olarak atanmaları 6/8/1992 tarihli ve 92/3393 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Emniyet Hizmetleri Sınıfı Mensupları Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği hükümlerine göre yapılır.” hükümleri yer almaktadır.

Yukarıda yer alan mevzuatın birlikte değerlendirilmesinden, kadrolarına polis memuru ve komiser yardımcısı rütbelerine aday memur olarak atanabilmek için ilgililerin öğrenim süresini başarıyla tamamladıktan sonra yapılacak sınavda başarılı olmaları gerektiği, bu sınavın ise Polis Akademisi Başkanlığınca yapılacağı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, davacının mülakat sınavında başarısız sayılmasına ilişkin işlemin Ankara İlinde bulunan Polis Akademisi Başkanlığınca tesis edilmiş olduğu gözönüne alındığında, bu davanın görüm ve çözümünde, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 32. maddesinin 1. fıkrası uyarınca dava konusu işlemi tesis eden idarenin bulunduğu yerde kurulu Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.

Açıklanan nedenlerle; davanın görüm ve çözümünde Ankara İdare Mahkemesi’nin yetkili olduğuna, dava dosyasının Ankara 10. İdare Mahkemesi’ne gönderilmesine ve kararın Balıkesir İdare Mahkemesi`ne ve taraflara bildirilmesine, oybirliği ile karar verildi.


İDARİ DAVA DAİRELERİ GENEL KURULU Esas : 2011/644 Karar : 2011/675 Tarih : 16.06.2011

  • İYUK 32. Madde

Aras Elektrik Dağıtım A.Ş. Bayburt İl Müdürlüğü’nde 4857 sayılı İş Kanunu’na tabi statüde elektrik mühendisi olarak görev yapan davacının, kapsam dışı personel sayılarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakil hakkı verilmesi isteğiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.`nin 6.3.2009 günlü, 790 sayılı yazısı ile bildirilen TEDAŞ Genel Müdürlüğünün 19.2.2009 günlü, 1229-3922 sayılı işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

Trabzon İdare Mahkemesinin 4.2.2010 günlü, E:2009/379, K:2010/113 sayılı kararıyla; davacının, 4046 sayılı Yasanın 22. maddesinde 5398 sayılı Yasa ile değişiklik yapılmadan önce 21.12.2004 tarihinde elektrik mühendisi unvanıyla daimi işçi olarak işe başladığı, İş Kanununa tabi görev yapmakla birlikte 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 21. maddesi gereğince sendikaya üye olamadığı ve yasal bir sınırlama bulunmadığı halde toplu iş sözleşmesinin taraflarınca toplu iş sözleşmesi dışında tutulduğu için zorunlu olarak toplu iş sözleşmesi hükümlerinden de yararlanamadığı, bu nedenle “kapsam dışı personel” statüsünde bulunduğunun kabulü gerektiği, bu durumda, 5348 sayılı Yasanın yürürlüğe girdiği 3.7.2005 tarihinden önce özelleştirme programında bulunan davalı idarede kapsamdışı pozisyonda görev yapan davacının nakil hakkı 4046 sayılı Yasa`nın Geçici 21. maddesi uyarınca saklı tutulmuş bulunduğundan, aksi yönde tesis edilen dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediği gerekçesiyle dava konusu işlem iptal edilmiştir.

Anılan karar, Danıştay Beşinci Dairesinin 22.9.2010 günlü, E:2010/2076, K:2010/5416 sayılı kararıyla; Özelleştirme Yüksek Kurulu’nun 2.4.2004 günlü, 2004/22 sayılı kararı ile TEDAŞ’ın özelleştirme kapsam ve programına alındığı, davacının 21.12.2004 tarihinde TEDAŞ Bayburt İl Müdürlüğü’nde İş Kanunu’na tabi elektrik mühendisi olarak çalışmaya başladığı, halen Aras Elektrik Dağıtım A.Ş. Bayburt İl Müdürlüğü’nde TEDAŞ Genel Müdürlüğü tarafından yürürlüğe konulan “Sendika Üyesi Olmayan Daimi ve Geçici İşçilerin Çalışma Esasları”na istinaden görev yaptığı, davacının diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilme isteğiyle yaptığı başvurusunun davalı idarece reddi üzerine bakılan davanın açıldığı; 4046 sayılı Yasa’nın 22. maddesi uyarınca, özelleştirilen kuruluşlarda görev yapan kamu personelinin kamu hukuku ile olan ilişkilerinin ve kamu görevlisi veya kamu işçisi olan statülerinin özelleştirme işlemleri sonrasında da devamını sağlamak ve bu kişiler yönünden herhangi bir mağduriyetin oluşmaması için özelleştirme işlemlerinin tamamlanmasının ardından bu kişilere başka kurumlara naklen atanma imkanı getirildiği, bu kapsamda, 5398 sayılı Yasa yürürlüğe girmeden önce kuruluşların özelleştirilmesi, satış veya devrinin gerçekleştirilerek kamu payının %50’nin altına düşmesi halinde, başka kurumlara nakil hakkı yalnızca bu kuruluşlarda çalışan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tâbi personel ile kapsam dışı personel dahil sözleşmeli personele tanınmış iken, 21.7.2005 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5398 sayılı Yasa ile bu hak yalnızca; bu kuruluşların özelleştirme programına alınma tarihi itibariyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olarak veya sözleşmeli statüde çalışmakta olanlar ile iş kanunlarına tabi olarak görev yapmakla birlikte toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmayan genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, kurul başkanı, daire başkanı, müessese, bölge, fabrika, işletme ve şube müdürü, müfettiş ve müfettiş yardımcısı, müşavir ve başuzman unvanlı kadrolara atanmak suretiyle görev yapan personele tanındığı, buna göre, 4046 sayılı Yasa’nın 5398 sayılı Yasa ile eklenen geçici 21. maddesinde yer alan; “Bu Kanunun 22. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce özelleştirme programında bulunan kuruluşlarda nakil hakkı tanınmış, kapsam dışı kadro ve pozisyonlarda görev yapan iş kanunlarına tabi personelin, aynı kadro veya pozisyonlarda görev yapmaya devam etmeleri halinde nakil hakları saklıdır.” yolundaki hükmün de, özelleştirilen kuruluşun özelleştirme programına alındığı tarih itibariyle kuruluşta iş kanuna tâbi olarak nakil hakkı tanınan bir görevde çalışmakta olanlar yönünden uygulanabileceği sonucuna varıldığı; bu durumda, TEDAŞ Genel Müdürlüğü bünyesinde 4857 sayılı İş Kanunu`na tâbi olarak görev yapan ve sendika üyeliği bulunmayan davacı, mevcut mevzuat çerçevesinde TEDAŞ’ta kapsamdışı personel istihdamının mümkün bulunmaması karşısında nakle tâbi personel olarak belirlenemeyeceğinden dava konusu işlemin iptali yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmediği gerekçesiyle bozulmuş ise de, İdare Mahkemesi bozma kararına uymayarak dava konusu işlemin iptali yolundaki ilk kararında ısrar etmiştir.

Davalı idare, Trabzon İdare Mahkemesinin 21.2.2011 günlü, E:2010/1786, K.2011/168 sayılı ısrar kararının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek kararı temyiz etmekte ve bozulmasını istemektedir.

Onuncu Daire Başkanı .., Beşinci Daire Başkanı .., Beşinci Daire Üyeleri .., İkinci Daire Üyesi .., Onuncu Daire Üyeleri .., .., .., .. ve .., Onbirinci Daire Üyesi .., Onikinci Daire Üyesi .., Onuncu Daire Üyesi .., Beşinci Daire Üyesi .., Onbeşinci Daire Üyesi .., Onikinci Daire Üyesi .., Ondördüncü Daire Üyesi .. ve Onüçüncü Daire Üyesi ..; bakılan davada her ne kadar 2577 sayılı Kanun’un 33/1. maddesinde kamu görevlilerinin atama ve nakilleri ile ilgili davalarda, ilgilinin görevli olduğu yer ilkesi esas alınarak yetkili mahkeme belirlenmiş ise de, davanın konusunu oluşturan, davacının 4046 sayılı Kanun kapsamında nakil hakkı tanınan personel olarak belirlenmesi isteminin reddi işleminin, atama ve nakil kapsamında bir işlem olmaması nedeniyle davanın 2577 sayılı Kanunun 33. maddesi kapsamında değerlendirilmesinin olanaklı olmadığı, bu nedenle davanın görüm ve çözümünde 2577 sayılı Kanunun genel yetkiyi düzenleyen 32. maddesinin 1. fıkrası uyarınca dava konusu işlemi kuran TEDAŞ Genel Müdürlüğü’nün bulunduğu yer olan Ankara İdare Mahkemesinin yetkili bulunduğu yolundaki oylarına karşılık; nakil işlemleri kavramının geniş ve kapsayıcı bir kavram olması ve bu kavramın naklen atama işlemlerinin yanısıra, naklen atanma istemlerinin reddi işlemlerini de kapsaması nedeniyle davacının 4046 sayılı Yasa hükümleri uyarınca nakil hakkı tanınan personel olarak belirlenmesi isteminin reddine ilişkin dava konusu işlemin nakil işlemleri kapsamında kalan işlemlerden olduğunun kabul edilmesi gerektiği, bu itibarla, kamu görevlilerinin nakilleri ile ilgili davalar kapsamında olan dava konusu uyuşmazlığın 2577 sayılı Yasa`nın 33. maddesinin 1. fıkrası uyarınca davacının görev yaptığı yer bakımından bağlı olduğu Trabzon İdare Mahkemesince görülüp çözümlenmesinde usul hükümlerine aykırılık bulunmadığına oyçokluğu ile karar verilerek, uyuşmazlığın esasının incelenmesine geçildi.

4046 sayılı Özelleştirme Uygulamaları Hakkında Kanun’un (3/7/2005 günlü, 5398 sayılı Yasayla değiştirilmeden önceki şekliyle) 22. maddesinin birinci fıkrasında; “Kuruluşların, özelleştirilmeleri sonucu sermayelerindeki kamu payının %50’nin altına düşmesi veya bunların müessese, işletme ve işletme birimlerinin; satılması veya devredilmesi halinde satış veya devre ilişkin sözleşmenin imzalanmasından, bunların küçültülmesi, faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması veya tasfiye edilmesi sonucu istihdam yapısının değişmesi veya kuruluşların ihtiyaç fazlası personel belirlemeleri halinde bunlarla ilgili işlemlerin sonuçlanmasından itibaren onbeş gün içerisinde, bu kuruluşlarda çalışan 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tâbi personel ile sözleşmeli personel (kapsamdışı personel dahil) diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmek üzere İdare tarafından Devlet Personel Başkanlığı’na bildirilir.” kuralı bulunmakta iken, anılan madde metni 5398 sayılı Yasa ile değiştikten sonra; “Özelleştirme programına alınan kuruluşlarda (iştirakler hariç) ilgili kuruluş veya idare tarafından istihdam fazlası personel belirlenmesi ya da bu kuruluşların kısmen veya tamamen satışı nedeniyle kamu tüzel kişiliğinin sona ermesi, devredilmesi, küçültülmesi, faaliyetlerinin durdurulması, kapatılması, tasfiye edilmesi halinde; bu kuruluşlarda programa alınma tarihi itibariyla 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak veya sözleşmeli statüde çalışmakta olanlar ile iş kanunlarına tabi olarak görev yapmakla birlikte toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlanmayan genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, kurul başkanı, daire başkanı, müessese, bölge, fabrika, işletme ve şube müdürü, müfettiş ve müfettiş yardımcısı, müşavir ve başuzman unvanlı kadrolara atanmak suretiyle görev yapan personel, kamu kurum ve kuruluşlarına nakledilmek üzere yukarıda belirtilen işlemlerin tamamlanmasından itibaren on beş gün içerisinde idare tarafından Devlet Personel Başkanlığı`na bildirilir. Nakil hakkı tanınan bir kadro veya pozisyonda görev yapmakta iken idare tarafından ihdas edilen ve iş kanunlarına tabi olan kadrolara atanmayı kabul edenler ile kuruluş özelleştirme programına alındıktan sonra kuruluşa naklen veya açıktan atananlar bu madde ile getirilen nakil hakkından yararlanamaz” kuralına yer verilmiştir.

5398 sayılı Yasa ile 4046 sayılı Yasaya eklenen Geçici 21. madde ise, “Bu Kanunun 22 nci maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce özelleştirme programında bulunan kuruluşlarda nakil hakkı tanınmış kapsam dışı kadro ve pozisyonlarda görev yapan iş kanunlarına tabi personelin, aynı kadro ve pozisyonlarda görev yapmaya devam etmeleri halinde nakil hakları saklıdır.” hükmünü getirmiştir.

Diğer taraftan, “24.11.1994 tarihli, 4046 sayılı Kanun Çerçevesinde Nakledilecek Personel Hakkında Tebliğ”in “Tanımlar” başlıklı 4. maddesinin (f) bendinde; kapsamdışı personelin, 2821 sayılı Sendikalar Kanunun 21. maddesi gereğince sendikaya üye olamama sebebiyle zorunlu kapsamdışı kalan personel ile, örgütlenme ve toplu iş sözleşmesinden yararlanma hakları yönünden herhangi bir kanuni sınırlama bulunmayan, sendika üyesi olabilen ancak, toplu iş sözleşmesinin taraflarınca kapsamdışı tutulan personeli ifade ettiği belirtilmiştir.

3.7.2005 günlü, 5398 sayılı Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra yukarıda anılan Tebliğ’e 28.9.2005 tarihinde eklenen Geçici 1. maddede; “4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesinde 5398 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce özelleştirme programında bulunan kuruluşlarda nakil hakkı tanınmış kapsamdışı kadro ve pozisyonlarda görev yapan iş kanunlarına tabi personelin aynı kadro veya pozisyonlarda görev yapmaya devam etmeleri halinde nakil hakları saklıdır. Burada belirtilen kapsamdışı personel, 2821 sayılı Sendika Kanunu`nun 21. maddesi gereğince sendikaya üye olamama sebebiyle zorunlu kapsamdışı kalan personel ile, örgütlenme ve toplu iş sözleşmesinden yararlanma hakları yönünden herhangi bir kanuni sınırlama bulunmayan, sendika üyesi olabilen, ancak toplu iş sözleşmesinin taraflarınca kapsam dışında tutulan personeli ifade eder.” şeklinde düzenleme yapılmıştır.

Uyuşmazlık, 2.4.2004 tarihinde özelleştirme kapsamına alınan bir kuruluşa 21.12.2004 tarihinde KPSS sonuçlarına göre merkezi yerleştirme ile atanan ve 4857 sayılı İş Kanununa tabi mühendis olarak görev yapan, ancak toplu iş sözleşmesinin taraflarınca toplu iş sözleşmesinin hükümlerinden yararlandırılmayan (kapsamdışı tutulan) davacının, 4046 sayılı Yasa kapsamında diğer kurumlara naklinin mümkün olup olmadığından kaynaklanmaktadır.

Bu nedenle, uyuşmazlığın çözümü için kapsamdışı personel kavramını ne anlama geldiği, TEDAŞ Genel Müdürlüğünde kapsamdışı personel istihdamının mümkün olup olmadığı ve bu çerçevede davacının kapsamdışı personel sayılıp sayılmayacağı hususlarının açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.

Kapsamdışı personelin tanımına ilk kez, yukarıda açıklanan 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanun Çerçevesinde Nakledilecek Personel Hakkında Tebliğin 4. maddesinin (f) bendinde yer verilmiş ve kapsamdışı personelin 2821 sayılı Sendikalar Kanunu`nun 21. maddesi gereğince sendikaya üye olamama sebebiyle zorunlu kapsamdışı kalan personel ile örgütlenme ve toplu iş sözleşmesinden yararlanma hakları yönünden herhangi bir yasal sınırlama bulunmayan, ancak toplu iş sözleşmesinin taraflarınca kapsam dışında tutulan personeli ifade ettiği belirtilmiştir.

Yönetimle görevlileri arasındaki bir iş ilişkisinde tarafların hukuki statülerinin belirsiz olması, başka bir ifade ile tarafların statüsüne dair normatif bir düzenlemenin bulunmaması durumunda ve taraflar arasında uyuşmazlık doğması üzerine tarafların bu iş ilişkisindeki hukuki statülerinin, uyuşmazlığı çözmeye yetkili ve görevli yargı yerlerince belirlenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Kapsamdışı personel ile ilgili olarak 4046 sayılı Kanunun Uygulama Tebliğinin yukarıda açıklanan 4/f maddesinde yer verilen tanımın dışında özellikle kapsamdışı personelin statüsüne ilişkin bir düzenleme bulunmaması nedeniyle bu personelin statüsü yargı kararları ile belirlenmeye çalışılmıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulunun 1.3.1996 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 22.1.1996 günlü, E:1995/1, K:1996/1 sayılı ilke kararında; Kamu İktisadi Teşebbüslerinde ve bağlık ortaklıklarında kapsamdışı personel adı altında iş yasası çerçevesinde çalışan bir kesim bulunduğuna va kapsamdışı personelin normatif dayanaktan yoksun olduğuna değinildikten sonra, belirtilen personelin toplu iş sözleşmesinin kapsamı dışında kalan işçiler olduğu, kapsamdışı tanımına giren bu personelin bağlı bulundukları kuruluş ve ortaklıkların sermayelerindeki kamu payı % 50’nin altına düşünceye kadar, aldıkları kararların idari nitelikte olduğu ve gördükleri hizmetin asli ve sürekli bir kamu hizmeti vasfı taşıdığı, özelleştirme kapsamına alınan kamu kuruluşlarında çalışan personelin statülerinin 4046 sayılı Yasayla belirginleştiği, sözü edilen Yasa’nın 1, 21, 22 ve geçici 9. maddelerinde yer alan hükümler karşısında bu kurumlarda sözleşmeli statüde bulunanlar ile kapsam dışı personelin, kamu personeli olarak kabul edildiği, 4046 sayılı Yasa’da sayılan bu personelin İş Kanunu’na tabi olmasına rağmen Yasa`da memur ve sözleşmeli personelle birlikte sayıldıkları, özelleştirme kapsamındaki kamu iktisadi teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının özel hukuk tüzel kişiliğine geçiş döneminde kamu kurumu olma vasıflarını tamamen yitirmemiş oldukları, bu nedenle de 4046 sayılı Yasa hükümlerinden, kapsam dışı personelin de kamu personeli sayıldığı sonucuna ulaşıldığı görülmektedir.

Öte yandan, Anayasa Mahkemesinin gerek 18.1.1988 günlü, 308 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Hakkında 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin, gerekse 22.1.1990 günlü, 399 sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri Personel Rejiminin Düzenlenmesi ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin iptali istemlerinin incelenmesi sonucu verdiği, 22.12.1988 günlü, E:1988/5, K:1988/55 sayılı ve 4.4.1991 günlü, E:1990/12, K:1991/7 sayılı kararlarında; KİT`lerde kamu hizmetlerinin yürütülmesiyle ilgili kararların idari nitelik taşıdığı ve asli ve sürekli kamu görevini yerine getiren çalışanlar hakkındaki işlemlerin de aynı nitelikte olduğu, bu bağlamda yönetimle görevlileri arasındaki ilişkinin idare hukuku ilkelerine dayanan kamu hukuku ilişkisi olduğu ve bunların yönetimle olan ilişkilerinden doğan uyuşmazlıkların kamu hukukuna göre idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği görüşüne yer verilmiştir.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 4.10.2007 günlü, E:2006/1375, K:2007/1874 sayılı kararında; Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında kapsam dışı personel adı altında İş Yasası çerçevesinde çalıştırılan bir kesim bulunduğu, kapsam dışı personelin uygulamada Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde yer almamakla birlikte, sendikalarla işveren arasında düzenlenen toplu iş sözleşmelerinde konu edildiği ve toplu iş sözleşmesinden yararlananların “kapsam içi” diğerlerinin de “kapsam dışı” olarak adlandırıldığı, kapsam dışı personel hakkında düzenlemeye 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede yer verilmiş ise de, bu Kanun Hükmünde Kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptal edildiği, daha sonra bu personele 18.5.1994 günlü, 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede ve 24.11.1994 günlü, 4046 sayılı Yasada yer verildiği ve İş Yasasına tabi olmasına rağmen kamu personeli sayılarak memur ve sözleşmeli personel yanında yer aldığı, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname`nin 3/a ve Geçici 9. maddeleri ve yargı içtihatları ile Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarının da İş Kanunu çerçevesinde kapsam dışı personel adı altında personel çalıştırılmasının 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin yürürlüğe girdiği 29.1.1990 tarihinden itibaren statü olarak kabul edildiği ve bu statüye hukukilik kazandırılarak uygulamaların sürdürüldüğü, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 9. maddesi uyarınca kapsam dışı personelin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, aylıkları ve diğer özlük haklarının kanunla yapılması gerektiğinde tereddüt olmamakla birlikte, aynı hüküm ile açıkça belirtilmese de “kapsam dışı personel” statüsünün kabul edilmiş olduğu ve bu statüde istihdam edilen personelin istihdam edilmeye devam edilmesinin öngörüldüğü, bu personel hakkında yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar statüsünün devamını temin amacıyla İş Kanunu hükümlerinin uygulanacağının belirtildiği, atama usulünün gösterildiği, yine 527 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de ücret tespitine yönelik düzenleme yapıldığı, teşebbüslerde de uygulamaların anılan hükümlere dayalı olarak anastatüler ve yönetmeliklerle devam ettirildiği, kapsam dışı personel statüsünün yargı içtihatları ile de kabul edildiği gözönünde bulundurulduğunda, bu konuda yasal düzenleme yapılıncaya kadar bu statünün mevcut düzenlemeler doğrultusunda devam ettirilmesi gerektiği sonucuna varıldığı, aksine bir yorumun, yasal düzenleme yapılıncaya kadar istihdam edilmekte olan kapsam dışı personelin hukuki durumunun belirsizleşmesi veya ortadan kalkması sonucuna yol açacağı, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Geçici 9. maddesinde ise böyle bir durumun öngörülmediği açıklanmıştır.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu`nun 28.5.2009 günlü, YD. itiraz No:2009/406 sayılı kararında da kapsamdışı personelin kamu görevlisi olduğunun kabulü gerektiği belirtilmiştir.

Kapsamdışı personelin hukuksal durumu ile ilgili yukarıda bahsedilen Anayasa Mahkemesi, Uyuşmazlık Mahkemesi ve Danıştay kararları ışığında konu değerlendirildiğinde, Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve bağlı ortaklıklarında kapsamdışı statüde iş yasası çerçevesinde çalışan bir kesim bulunduğu, kapsamdışı personelin, toplu iş sözleşmesi kapsamında bulunmayan ve belirsiz süreli hizmet akti ile çalışan personeli ifade ettiği ve kapsamdışı personelin kamu görevlisi olduğu sonucuna varılmaktadır.

Bu bağlamda; Aras Elektrik Dağıtım A.Ş. bünyesinde işçi statüsünde mühendis olarak görev yapan ve sendika üyesi olmadığı gibi toplu iş sözleşmesinin taraflarınca toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında tutulan davacının yukarıda belirtilen hukuki durum karşısında kapsamdışı personel olduğunun kabulü gerekir.

Davalı idare, davacının kapsamdışı personel olmadığını TEDAŞ Genel Müdürlüğü ve bağlı Anonim Şirketleri ile bu şirketlere bağlı müesseselerde kapsamdışı personel çalıştırılmadığını ileri sürmekte ve buna dayanak olarak da davacının “Sendika Üyesi Olmayan Daimi ve Geçici İşçilerin Çalışma Esasları”na göre çalıştığını, bu Esaslar’ın kapsamında belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi personelin yanısıra, belirli süreli iş sözleşmesi ile çalıştırılan işçi personelin de bulunduğunu, anılan Esaslar’ın hiç bir yerinde kapsamdışı personel deyiminin geçmediğini ileri sürmekte ise de; bu durum, Aras Elektrik Dağıtım A.Ş.’de belirsiz süreli iş sözleşmesi ile (daimi statüde) mühendis olarak çalıştığı ve toplu iş sözleşmesi kapsamı dışında tutulduğu tartışmasız olan davacının, hukuken kapsamdışı personel olarak nitelendirilmesine engel oluşturmamaktadır. Zira bir kişinin kapsamdışı personel olup olmadığı tayin, nakil, görevde yükselme, pozisyon, çalışma esasları, sosyal, idari, mali ve diğer özlük hakları ile disiplin yönünden tabi oldukları hükümlerin belirlenmesi amacıyla idarece yapılan düzenlemenin ismine göre belirlenmemekte, kapsamdışı personel, belirsiz süreli iş sözleşme ile çalışan ve Sendikalar Kanununun kısıtlayıcı hükümleri uyarınca veya toplu iş sözleşmesinin taraflarınca toplu iş sözleşmesi hükümlerinden yararlandırılmayan bir kesimi ifade etmektedir. Kaldı ki, davacının tabi olduğu “Sendika Üyesi Olmayan Daimi ve Geçici İşçilerin Çalışma Esaslar”ında; işe alınma, atanma, tayin görevde yükselme, pozisyon, çalışma esasları, disiplin hükümleri, mali, idari ve diğer özlük hakları ile ilgili düzenlemeler yönünden kapsamdışı personel kavramına yer verilen diğer Kamu İktisadi Teşebbüsleri`nin (BOTAŞ Genel Müdürlüğü, TPAO gibi) personel yönetmeliklerinden içerik yönünden bir farklılık da bulunmamaktadır.

Ayrıca, 4046 sayılı Yasa`nın 22. maddesinin 5398 sayılı Yasa ile değişmeden önceki şeklinde kapsamdışı personelin nakil hakkına sahip olduğunun belirtilmiş olması, yasa koyucunun da özelleştirilen kuruluşlarda kapsamdışı personel istihdam edildiğini kabul ettiğini göstermektedir.

Davacının 4046 sayılı Kanun`un 22. maddesi uyarınca nakil hakkının bulunup bulunmadığı hususuna gelince;

Yukarıda açıklandığı üzere, 4046 sayılı Yasa`da 5398 sayılı Yasa ile 2005 tarihinde yapılmış olan değişiklikten önce özelleştirme kapsamına alınmış kuruluşlarda çalışan kapsam dışı personelin tanımının (ünvan ayırımı yapılmaksızın) nakil hakkından yararlanacağı düzenlenmiş iken, sözü edilen bu yasal değişiklikten sonra bu hak kapsamdışı personel statüsünde çalışanlar açısından sınırlandırılmış ve yalnızca genel müdür, genel müdür yardımcısı, teftiş kurulu başkanı, …….. , müşavir ve başuzman kadrolarında görev yapanlara tanınmıştır.

Ancak, 4046 sayılı Yasa’ya, 5398 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 21. madde hükmü ile 3.7.2005 tarihli Yasa değişikliğinden önce özelleştirme kapsamına alınan kuruluşlarda kapsam dışı kadro ve pozisyonlarda görev yapan personelin Yasa değişikliğinden etkilenmeyeceği, diğer bir ifade ile 5398 sayılı Yasa`da sayılan kadrolarda çalışmayan kapsamdışı personelin nakil haklarının saklı tutulacağı düzenlenmiştir.

Sözkonusu Geçici 21. maddede kapsamdışı personelin nakil haklarının saklı tutulması için iki koşul öngörülmüştür. Bunlardan ilki, kapsamdışı personelin görev yaptığı kuruluşun 4046 sayılı Yasa`nın 22. maddesinde 5398 sayılı Yasa ile yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten önce özelleştirme kapsamına alınmış olması, diğeri ise kapsamdışı kadro ve pozisyonlarda görev yapan iş yasalarına tabi personelin aynı kadro ve pozisyonlarda görev yapmaya devam etmeleridir.

İncelenen olayda; TEDAŞ, dolayısıyla davacının görev yaptığı Aras Elektrik Dağıtım A.Ş., 4046 sayılı Yasa`da yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği 21.7.2005 tarihinden önce özelleştirme kapsamına alınmış ve davacı aynı kadroda ve pozisyonda yani değişiklikten önce nakil hakkı tanınmış kapsamdışı kadro ve pozisyonda görev yapmaya değişiklikten sonra da devam etmiştir.

Öte yandan, davacının TEDAŞ’ın özelleştirme kapsam ve programına alındığı tarihten sonra işe başlamış olmasından dolayı Geçici 21. madde hükmünden yararlandırılmaması da hukuken olanaklı değildir. Çünkü, ne 4046 sayılı Yasa`nın 22. maddesinde yapılan değişiklikten önce ne de bu değişiklikten sonra çalışmaya başlama tarihi ile ilgili böyle bir koşul öngörülmüş değildir. Aksine Geçici 21. madde ile kapsamdışı personelin nakil haklarının saklı tutulması için Kuruluşun Yasa değişikliğinden önce özelleştirme programına alınması yeterli görülmüştür.

Bu itibarla, 3.7.2005 günlü, 5398 sayılı Yasanın getirdiği değişiklikten önce 2.4.2004 tarihinde özelleştirme programına alınan bir kuruluşta İş Yasası`na tabi kapsam dışı personel olarak 21.12.2004 tarihinden itibaren belirsiz süreli iş sözleşmesi ile mühendis olarak çalışan ve yasa değişikliğinden sonra aynı kadro ve pozisyonda görev yapmaya devam eden davacının 4046 sayılı Yasaya 5398 sayılı Yasa ile eklenen Geçici 21. madde uyarınca nakil hakkı korunan personel olması nedeniyle, kapsam dışı personel sayılarak diğer kamu kurum ve kuruluşlarına nakil hakkı verilmesi gerekirken bu yöndeki başvurusunun reddine ilişkin dava konusu işlemde hukuka uyarlık görülmediğinden, dava konusu işlemin iptali yolundaki İdare Mahkemesinin ısrar kararında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.

Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin reddine, Trabzon İdare Mahkemesince verilen 21.2.2011 günlü, E:2010/1786, K:2011/168 sayılı ısrar kararının belirtilen gerekçeyle ONANMASINA, kullanılmayan 30,30.-TL yürütmenin durdurulması harcının istemi halinde davalı idareye iadesine, oyçokluğu ile karar verildi.

K A R Ş I O Y

X- Trabzon İdare Mahkemesinin temyize konu ısrar kararının Danıştay Beşinci Dairesinin 22.9.2010 günlü, E:2010/2076, K:2010/5416 sayılı kararı doğrultusunda bozulması gerektiği oyuyla, karara karşıyız.


DANIŞTAY 8. DAİRE Esas : 2011/2745 Karar : 2011/2044 Tarih : 8.04.2011

  • İYUK 32. Madde

Hüküm veren Danıştay Sekizinci Dairesince dava dilekçesi ve ekleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Yasasının 14. maddesi uyarınca incelendi:

2576 sayılı Yasanın 5. maddesinde; İdare Mahkemelerinin, Vergi Mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştayda çözümlenecek olanlar dışındaki davalara bakacağı açıklanmış ve 2575 sayılı Danıştay Yasasının 15.6.2000 gün ve 24080 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4575 sayılı Yasayla değişik 24. maddesinde ilk derece mahkemesi olarak Danıştayda görülecek davalar sayılmış, aynı maddenin (c) bendinde de; Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapında uygulanacak düzenleyici işlemlerin Danıştayda görüleceği kurala bağlanmıştır.

2577 sayılı Yasanın 32. maddesinde ise, göreve ilişkin kurallar saklı kalmak koşuluyla, bu yasada veya özel yasalarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması durumunda, yetkili idare mahkemesinin, dava konusu olan idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu belirtilmiştir.

Dosyanın İncelenmesinden, 27.3.2011 günü yapılan Yükseköğretime Geçiş Sınavının (YGS) dava konusu edildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda, 2575 sayılı Yasanın 24/c maddesi kapsamında düzenleyici işlem niteliğinde olmayan dava konusu işleme ilişkin uyuşmazlığın görüm ve çözümü görevinin, işlemi tesis eden Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezinin bulunduğu yer idare mahkemesi olan Ankara İdare Mahkemelerine ait olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görev yönünden ( REDDİNE ) ve dosyanın 2577 sayılı Yasanın 15. maddesi 1/a fıkrası uyarınca görevli Ankara İdare Mahkemesine ( GÖNDERİLMESİNE ), oybirliği ile karar verildi


DANIŞTAY 10. DAİRE Esas : 2010/8607 Karar : 2010/6304 Tarih : 23.07.2010

  • İYUK 32. Madde

H… S… vekili Av. A…tarafından; Şanlıurfa İli, Viranşehir İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğü’nde müdür olarak görev yapmakta iken, Mardin İli, Kızıltepe İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğü’nde müdür olarak vekâleten görevlendirilen davacı tarafından, vekâleten yürüttüğü Kızıltepe İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğü görevine asaleten atanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 13.5.2010 tarih ve 14750 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü işleminin iptali istemiyle Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’ne karşı açılan dava sonucunda, Mardin İdare Mahkemesince; uyuşmazlığın çözümünde, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu`nun 33/1. maddesi uyarınca davacının asıl görev yerinin Viranşehir İlçesi olması nedeniyle, Şanlıurfa İdare Mahkemesinin yetkili olduğu yolunda verilen 27.5.2010 tarih ve E:2010/723, K2010/574 sayılı yetki ret kararı ile Şanlıurfa İdare Mahkemesinin, 2577 sayılı Yasanın 33/1. maddesi uyarınca davacının vekâleten yürüttüğü görev nedeniyle Kızıltepe İlçesinde görevli olduğu, bu nedenle davacının halen görevli olduğu Mardin İlinin yargı çevresinde bulunduğu Mardin İdare Mahkemesinin yetkili olduğu yolundaki 17.6.2010 tarih ve E:2010/994, K:2010/966 sayılı yetki yönünden ret kararları üzerine ortaya çıkan yetki uyuşmazlığına ilişkin dosya 2577 sayılı Yasanın 43/1-b maddesi uyarınca incelenerek gereği görüşüldü:

2577 sayılı Yasanın 32/1. maddesinde, göreve ilişkin hükümler saklı kalmak şartıyla bu Yasada veya özel yasalarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesinin, dava konusu olan idari işlemi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu kurala bağlanmıştır.

Olayda, Şanlıurfa İli, Viranşehir İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğü;’nde müdür olarak görev yapmakta iken, Mardin İli, Kızıltepe İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğü`nde müdür olarak vekâleten görevlendirilen davacı tarafından, vekaleten yürüttüğü Kızıltepe İlçesi Tapu Sicil Müdürlüğü görevine asaleten atanması istemiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin 13.5.2010 tarih ve 14750 sayılı Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü işlemi; “atama işlemi” olmayıp, “atanma isteminin reddine ilişkin işlem” olması karşısında; 2577 sayılı Yasanın 33. maddesi kapsamında değerlendirilmesine olanak bulunmayan uyuşmazlığın görüm ve çözümü, 2577 sayılı Yasanın 32/1. maddesi uyarınca işlemi tesis eden idarenin bulunduğu yer mahkemesi olan Ankara İdare Mahkemesine aittir.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde Ankara İdare Mahkemesinin yetkili olduğuna, dava dosyasının Ankara İdare Mahkemesine ( GÖNDERİLMESİNE ), kararın Mardin ve Şanlıurfa İdare Mahkemelerine ve taraflara bildirilmesine oybirliği ile karar verildi.


DANIŞTAY 15. DAİRE Esas: 2017/817 Karar: 2017/2165 Tarih: 08.05.2017

  • İYUK 32. Madde

2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 32/1. maddesinde; göreve dair hükümler saklı kalmak şartıyla bu kanunda veya özel kanunlarında yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde, yetkili idare mahkemesinin, davaya konu idari işlemi veya idari sözleşmeyi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu kurala bağlanmıştır.

6197 Sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un 5. maddesinde, “Serbest eczaneler, eczacılık yapma hakkını haiz bir eczacının sahip ve mesul müdürlüğünde yönetmelikte belirlenen belgelerle il sağlık müdürlüğünce düzenlenmiş ve valilikçe onaylanmış bir ruhsatname ile açılır. …Eczane açmak, devretmek veya başka bir yere nakletmek isteyen eczacılar, bulunduğu ilin sağlık müdürlüğüne dilekçeyle başvurur. Eczane açmak isteyenlerin belgelerinin tam olması hâlinde ruhsatname düzenlenir. Düzenlenen ruhsatnameler Sağlık Bakanlığına, Türkiye İlaç ve Tıbbî Cihaz Kurumuna ve Türk Eczacıları Birliğine bildirilir. Eczaneler için belediyeden ayrıca bir iş yeri ruhsatı alınması ve belediyeye harç ödenmesi gerekmez.” hükmü kurala bağlanmıştır.

Eczaneler ve Eczane Hizmetleri Hakkında Yönetmelik’in 5. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının ( h ) bendinde, “Eczanenin muvazaalı olup olmadığı hususunda Bölge Eczacı Odasınca verilmiş değerlendirme raporu; bu rapor Eczacı Odası yetkililerince 20 iş günü içerisinde ispatlayıcı belgelerle birlikte İl Sağlık Müdürlüğüne verilir. Belirtilen süre sonunda rapor verilmediği takdirde muvazaa konusunda İl Sağlık Müdürlüğü yetkililerince 10 iş günü içerisinde karar verilir. Bölge Eczacı Odasının verdiği rapor ile İl Sağlık Müdürlüğünün görüşlerinin birbiri ile örtüşmediği durumlarda muvazaa konusu, İl Sağlık Müdürünün başkanlığında, il sağlık müdürlüğü ve eczacı odası tarafından görevlendirilen yetkililerden oluşan Muvazaa Değerlendirme Komisyonu tarafından değerlendirilir. Bu Komisyonda muvazaa konusunda mutabakata varılamaması durumunda, dosya belgeleriyle birlikte ivedilikle Bakanlığa gönderilir. Bakanlıkça, Türk Eczacıları Birliğinin uygun göreceği temsilcilerin de yer alacağı bir komisyon tarafından değerlendirme yapılarak muvazaaya dair karar İl Sağlık Müdürlüğüne bildirilir. “ hükmü yer almaktadır.

Dava dosyasının incelemesinden; İstanbul ili Ataşehir ilçesi Küçükbakkalköy Mahallesi Işıklar Caddesi No: … adresinde bulunan ‘‘M… Eczanesi’’ adlı eczanenin sahibi ve mesul müdürü olan davacının eczanesini, E… Eczanesi, Ö… Eczanesi ve G… Eczanesi ile beraber muvazaalı olarak işlettiği hakkındaki Sağlık Bakanlığı İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumu’nun 24.08.2016 tarih ve 110045 Sayılı kararı üzerine Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanun’un 6. maddesi uyarınca 5 yıl süre ile eczane açamayacağına dair İl Sağlık Müdürlüğü’nün 02.09.2016 tarihli ve 513.03.01-E3776 Sayılı işleminin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Yukarıda yer verilen 6197 Sayılı Kanun’da, eczanelerin il sağlık müdürlüğünce düzenlenmiş ve valilikçe onaylanmış bir ruhsatname ile açılacağının hükme bağlandığı, muvazaa kararının tek başına dava edilebilecek bir icrai işlem mahiyetinde olmadığı, davacı tarafından işletilen eczanenin, nca muvazaalı olduğuna dair kararının davaya konu edilmediği, uyuşmazlığın nce tesis edilen ve icrai nitelikte olan 5 yıl süreyle eczane açılamayacağına dair işlemden kaynaklandığı, bu sebeple uyuşmazlığın çözümünde, 2577 Sayılı Kanun’un 32. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrası uyarınca eczaneye ruhsat vermeye yetkili nin bulunduğu yerdeki İstanbul İdare Mahkemesi yetkili bulunmaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde İstanbul İdare Mahkemesi’nin yetkili olduğuna, dosyanın İstanbul 3. İdare Mahkemesine gönderilmesine, kararın Ankara 8. İdare Mahkemesi ile taraflara bildirilmesine, 08.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


DANIŞTAY 12. DAİRE Esas: 2011/4365 Karar: 2011/4361 Tarih: 27.09.2011

  • İYUK 32. Madde

Dava, Ordu İl Emniyet Müdürlüğü’nde polis memuru olarak görev yapan davacının, 2.5.2009 tarihinde yapılan komiser yardımcılığı kursu sınavında sorulan 12 sorunun hatalı olduğu gerekçesiyle Ankara 2. İdare Mahkemesince yürütmenin durdurulması kararı verilmesi üzerine sınava giren tüm adaylara yönelik yapılan yeni değerlendirme sonucunda başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali ile Ekim 2010 döneminde açılacak olan komiser yardımcılığı kursuna çağrılmasına ve mağduriyetinin giderilmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Ordu İdare Mahkemesince verilen 2.3.2011 günlü, E:2011/156, K:2011/173 sayılı kararla dava konusu işlemin iptaline hükmedilmiştir.

Davalı idare tarafından, İdare Mahkemesi kararının hukuk ve usule aykırı olduğu öne sürülmekte ve temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

2577 sayılı Kanun’un 32/1. maddesinde, göreve ilişkin hükümlerin saklı kalması koşuluyla, bu Kanun’da veya özel kanunlarda yetkili idare mahkemesinin gösterilmemiş olması halinde yetkili idare mahkemesinin, idari işlemi yapan idari merciin bulunduğu yerdeki idare mahkemesi olduğu hükme bağlanmıştır.

Dava dosyasının incelenmesinden; Emniyet Genel Müdürlüğü’nün polis amiri ihtiyacını karşılamak amacıyla 2009-2010 eğitim öğretim yılında kurs görmek üzere 1.125 erkek, 75 kadın olmak üzere 1.200 kontenjan için komiser yardımcılığı kursu açılmasının uygun görüldüğü, Emniyet Genel Müdürlüğü ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında imzalanan protokol hükümleri uyarınca Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 2.5.2009 tarihinde sınavın yapıldığı, davacının 76 puan alarak başarısız olduğu, sözü edilen sınavın bazı sorularının hatalı olduğu öne sürülerek açılan iptal davasında Ankara 2. İdare Mahkemesince verilen yürütmenin durdurulması kararı üzerine 12 soru değerlendirme dışı bırakılarak 88 soru üzerinden idarece yapılan yeni değerlendirme sonuçlarının 13.4.2010 tarihinde Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanlığı Pol-Net İnternet sitesinde ilan edildiği, davacının yeni değerlendirme sonucunda da 76,069 puan alarak yedek sırada yer almak suretiyle başarısız olduğu ve kursa katılamadığı, yeni değerlendirme sonucunda davacının başarısız sayılmasına ilişkin işlemin iptali ile Ekim 2010 döneminde açılacak olan komiser yardımcılığı kursuna çağrılmasına ve mağduriyetinin giderilmesine karar verilmesi istemiyle bakılan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

Bu durumda, dava konusu uyuşmazlığın, Emniyet Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanlığının Pol-Net İnternet sitesinde 13.4.2010 tarihinde ilan edilen sınav sonucuna göre davacının yedek sırada yer almak suretiyle başarısız sayılması işleminden kaynaklandığı göz önüne alındığında, uyuşmazlığın görüm ve çözümünde 2577 sayılı Kanun’un 32/1. maddesi uyarınca dava konusu işlemi tesis eden mercii olan Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yargı çevresi yönünden bağlı bulunduğu Ankara İdare Mahkemesi yetkili bulunduğundan, Ordu İdare Mahkemesince uyuşmazlığın yetki yönünden reddedilerek dosyanın Ankara İdare Mahkemesine gönderilmesi gerekirken işin esasına girilerek dava konusu işlemin iptaline hükmedilmesinde hukuki isabet bulunmamaktadır.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalı idarenin temyiz isteminin kabulü ile Ordu İdare Mahkemesince verilen 2.3.2011 günlü, E:2011/156, K:2011/173 kararın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin l/a fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı maddenin 3622 sayılı Yasa ile değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen nedenler gözetilmek suretiyle yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen Mahkemeye gönderilmesine, 27.09.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS