Mahkûmiyet Hükmünün Yorumunda veya Çektirilecek Cezanın Hesabında Duraksama
İnfaz Kanunu Madde 98
- (Değişik:14/4/2020-7242/41 md.)
(1) a) Mahkûmiyet hükmünün yorumunda duraksama olursa veya sonradan yürürlüğe giren kanun hükmünün Türk Ceza Kanununun 7 nci maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirse, hükmü veren mahkemeden,
b) Çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa ya da cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülürse, infaz hâkimliğinden,
duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için karar istenir.
(2) Birinci fıkra uyarınca yapılan başvurular cezanın infazını ertelemez. Ancak, mahkeme veya infaz hâkimliği olayın özelliğine göre infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir.
İnfaz Kanunu Madde 98 Gerekçesi
Madde ile infazı söz konusu olabilen yani kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının yorumunda, içeriğinin belirlenmesinde veya çektirilecek cezanın hesabında tereddüt edilirse yahut hükümlünün adının yanlış yazılması gibi bir nedenle cezanın infaz olunmayacağı ileri sürülürse veya sonradan yürürlüğe giren kanun lehe ise yerine getirilecek cezanın belirlenmesi veya tereddütün giderilmesi için, bir karar alınmak üzere yargılama makamına başvurulması hususları düzenlenmiştir.
Açıklama yargılaması da denilen bu kurum, medenî muhakemedeki hükümlerin tavzihi (açıklanması) ne benzemektedir. Açıklama yargılaması ancak mahkûmiyet kararları hakkında söz konusu olabilmektedir. Başvuruyu, infaza memur olan Cumhuriyet savcısı yapabileceği gibi hükümlü avukatı ve hakkında yanlışlıkla infaza geçilen kimse de yapabilir.
Başvuru, yorumunda veya cezanın hesabında tereddüt edilen mahkûmiyet kararını vermiş olan mahkemeye yapılır. Açıklama yargılaması Yargıtay’ın ıslah ederek veya esas mahkeme olarak verdiği mahkûmiyet kararlarında da olanaklıdır.
Maddenin üçüncü fıkrasında, bu başvurular nedeniyle infazın ertelenemeyeceği veya durdurulamayacağı açıklanmıştır. Ancak mahkeme infazın ertelenmesine veya durdurulmasına karar verebilir.
İnfaz Kanunu 98. Madde Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2765 Karar : 2018/6736 Tarih : 23.05.2018
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Elektrik hırsızlığı suçundan sanık …‘in, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 491/ilk, 522, 523 ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddeleri uyarınca 94.910.400 Türk lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına, cezasının 647 sayılı Kanun’un 6. maddesi gereğince ertelenmesine dair Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 20/11/2002 tarihli ve 2002/2 esas, 2002/1044 sayılı kararının kesinleşmesini müteakip, hükümlünün arşiv kaydının silinmesi talebin üzerine, sanık hakkındaki ilâmın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/10. maddesi gereğince ortadan kaldırılmasına ve davanın düşürülmesine ilişkin Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 07/06/2017 tarihli ve 2002/2 esas, 2002/1044 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 26/04/2018 gün ve 5595/2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 09/05/2018 gün ve 2018/38832 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre;
1- Karar tarihinden sonra 05/07/2012 tarihli ve 28344 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanun’un 82. maddesi ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun elektrik hırsızlığını düzenleyen 142/1-f maddesinin yürürlükten kaldırılması, 6352 sayılı Kanun’un 83. maddesi ile 5237 sayılı Kanun’un 168. maddesinde elektrik hırsızlığı suçunun yeniden düzenlenmesi karşısında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 7/2. maddesi ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi uyarınca sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesinde,
2- 5237 sayılı Kanun’un 51/8. maddesinde yer alan, “Denetim süresi yükümlülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirildiği takdirde, ceza infaz edilmiş sayılır.” şeklindeki düzenleme karşısında, sanığın denetim süresini yükümlülüklere uygun veya iyi hâlli olarak geçirdiği, sanık hakkında mahkûm olduğu cezanın infaz edilmiş sayılacağı ve Cumhuriyet savcılığınca sadece yerine getirme fişi tanzim edilmesi gerektiği gözetilmeden, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmişçesine 5271 sayılı Kanun’un 231/10. maddesi gereğince ortadan kaldırılmasına ve kamu davasının düşürülmesine karar verilmesinde, isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Hükümlü hakkında Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 20.11.2002 tarih ve 2002/2 E., 2002/1044 K. sayılı kararı ile 765 sayılı TCK’nın 491/ilk, 522, 523 ve 647 sayılı Kanun’un 4-6. maddeleri gereğince erteli 94.910.400 TL ağır para cezası ile mahkûmiyete hükmedildiği ve temyiz edilmeden 25.02.2003 tarihinde kesinleştiği, bilahare hükümlünün 26.05.2017 tarihli dilekçe ile adli sicil kaydının silinmesini talep etmesi nedeniyle Hatay 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 07.06.2017 tarihli ek kararı ile “CMK’nın 231/10 maddesi gereğince ortadan kaldırılmasına ve CMK’nın 231/10 ve 223/8. maddeleri gereğince sanık hakkındaki davanın düşürülmesine” karar verildiği anlaşılmış ise de; atılı suçun elektrik enerjisi hırsızlığına ilişkin olması nedeniyle hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6352 sayılı Yasa’nın geçici 2. maddesinin 2. fıkrası uyarınca mahkemesince uyarlama yapılması gerekeceği, karşılıksız yararlanma olarak 5237 sayılı Yasa’nın 163/3. maddesi kapsamına alınan suçun, 6352 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden önce işlenmiş olması ve dosya kapsamına göre zararı tazmin ettiği anlaşılan hükümlü hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği hususu da belirlenmiş olup, bu yönden de kanun yararına bozma isteminde bulunulup bulunulmayacağının takdiri için dosyanın Adalet Bakanlığına sunulmak üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 23.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/12154 Karar : 2018/6740 Tarih : 23.05.2018
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Sanıklar … ve … hakkında 18/09/2008 tarihinde verilen mahkumiyet kararının sanık … tarafından temyiz edildiği, diğer sanık …‘ın yokluğunda verilen karar tebliğ edildiği halde temyiz etmemesine karşın, Horasan Cumhuriyet Başsavcılığının 06/07/2009 tarihli talebine istinaden, mahkemece 08/07/2009 tarihli bir ek karar ile “hükümlülerin iştirak halinde işledikleri bir suçtan mahkum oldukları anlaşıldığından, CMK’nın 306. maddesi gereğince sanıklar … ve … hakkında verilen infazların 5275 sayılı Kanun’un 98/3. maddesi uyarınca tedbiren durdurulması ve her iki sanık için dosyanın temyiz incelemesi amacıyla Yargıtay’a gönderilmesine karar verildiği, sanıklardan sadece … hakkında temyiz incelemesi yapan 6. Ceza Dairesi tarafından hüküm 27/10/2014 tarihinde onandığı halde, mahallinden gönderilen dosyanın mahkemenin 16/12/2014 tarihli yazısı ile, “sanık … yönünden değerlendirme yapıldığı sanık …yönünden bir karar verilmediğinden bahisle dosyanın temyiz incelemesi için yeniden Yargıtaya gönderildiği anlaşılmakla; o yer Cumhuriyet savcısının talebi üzerine mahkemenin 16/12/2014 tarihli, 2007/69 E. sayılı yazısı ile sanık …‘in temyiz kapsamına diğer sanık …‘ın da dahil edilmesine yönelik atıfta bulunduğu 08/07/2009 sayılı ek kararının, “hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı CMK’nın 306. maddesine göre hüküm sanık lehine bozulmuş ise ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından yararlanırlar” şeklindeki düzenlemenin hükmün bozulması hali ile sınırlı olduğu da dikkate alınarak, hukuken geçersiz olduğundan, dava dosyasının incelenmeksizin mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 23/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/22772 Karar : 2018/466 Tarih : 11.01.2018
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Kanun yararına bozma isteyen ihbarnamede;
Her ne kadar soruşturma aşamasında müştekiye uzlaştırma teklifi yapılmış ise de, söz konusu teklifin yapıldığı tarihte sanığın üzerine atılı tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunmadığı anlaşılmakla, bu uzlaştırma teklifinin hukuken geçerli olmadığı değerlendirilerek yapılan incelemede:
Dosya kapsamına göre sanığın üzerine atılı tehdit suçunun, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 253/1-b-3. bendine göre uzlaştırma kapsamına alındığı, söz konusu suçun uzlaşma hükümlerine bağlı bulunması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesine göre öncelikle uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
I-Olay:
Basit yaralama, tehdit ve hakaret suçlarından şüpheli … hakkında yapılan soruşturma evresi sonucunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23/03/2017 tarihli ve 2017/5640 soruşturma, 2017/8562 esas, 2017/6419 sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli ve 2017/89 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin merci İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/04/2017 tarihli ve 2017/306 Değişik İş sayılı kararının, dosya kapsamına göre sanığın üzerine atılı tehdit suçunun, 02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34. maddesi ile 5271 sayılı Kanun’un 253/1-b-3. bendine göre uzlaştırma kapsamına alındığı, söz konusu suçun uzlaşma hükümlerine bağlı bulunması karşısında, 5271 sayılı Kanun’un 253. maddesine göre öncelikle uzlaştırma bürosuna gönderilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.
II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:
Uzlaştırma işlemlerinin gerçekleştirilmediği gerekçesiyle verilen iddianamenin iadesine ilişkin kararın yerinde olup olmadığının ve bu bağlamda anılan karara yönelik itirazın kabulüne dair mercii kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
III- Hukuksal Değerlendirme:
5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun iddianamenin iadesine ilişkin 174. maddesi;
“(1) Mahkeme tarafından, iddianamenin ve soruşturma evrakının verildiği tarihten itibaren onbeş gün içinde soruşturma evresine ilişkin bütün belgeler incelendikten sonra, eksik veya hatalı noktalar belirtilmek suretiyle;
a) 170 inci maddeye aykırı olarak düzenlenen,
b) Suçun sübûtuna etki edeceği mutlak sayılan mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Önödemeye veya uzlaşmaya tâbi olduğu soruşturma dosyasından açıkça anlaşılan işlerde önödeme veya uzlaşma usulü uygulanmaksızın düzenlenen, İddianamenin Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine karar verilir.
(2) Suçun hukukî nitelendirilmesi sebebiyle iddianame iade edilemez.
(3) En geç birinci fıkrada belirtilen süre sonunda iade edilmeyen iddianame kabul edilmiş sayılır.
(4) Cumhuriyet savcısı, iddianamenin iadesi üzerine, kararda gösterilen eksiklikleri tamamladıktan ve hatalı noktaları düzelttikten sonra, kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini gerektiren bir durumun bulunmaması halinde, yeniden iddianame düzenleyerek dosyayı mahkemeye gönderir. İlk kararda belirtilmeyen sebeplere dayanılarak yeniden iddianamenin iadesi yoluna gidilemez.
(5) İade kararına karşı Cumhuriyet savcısı itiraz edebilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”şeklinde düzenleme karşısında, kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiği anlaşılmıştır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli, 2014/13-194 esas ve 2016/466 karar sayılı ilamında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın ‘‘zaman bakımından uygulama’’ başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki ‘‘suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına’‘na dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ‘‘Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını’’ taşıyan 98/1. maddesinde ‘‘Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.’’ amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edilmiştir.
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaştırma hükümleri yeniden düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (b) bendine mevcut (2) ve (3) numaralı alt bentlerden sonra gelmek üzere (3), (5) ve (6) numaralı alt bentler eklenmiştir.Bu bentlere göre, tehdit (madde 106, birinci fıkra), hırsızlık(madde 141), dolandırıcılık (madde 157) suçları uzlaşma kapsamına alınmıştır.
Aynı maddenin üçüncü fıkrasında yer alan “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile “ibaresi madde metninden çıkarılmış, 09/07/2009 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5918 sayılı Kanunun 8. maddesiyle fıkraya eklenen ikinci cümlesinde yer alan “Uzlaştırma kapsamına giren bir suçun, bu kapsama girmeyen bir başka suçla birlikte işlenmiş olması halinde uzlaştırma hükümleri uygulanmaz”şeklindeki düzenlemede bir değişiklik yapılmamıştır.
Soruşturma aşamasında uzlaştırma CMK’nın 253. maddesinde, kovuşturma aşamasında uzlaştırma ise anılan Kanunun 254. maddesinde ayrıntılarıyla düzenlenmiştir.
Uzlaştırmanın asıl olarak soruşturma evresinde yapılması gereken bir işlem olduğu, kovuşturma aşamasında uzlaştırma hükümlerinin uygulanmasının ise istisnai olarak Cumhuriyet savcısı tarafından uzlaştırma usulü uygulanmaksızın dava açılması veya suçun uzlaştırma kapsamında olduğunun ilk defa duruşmada anlaşılması halinde mümkün olduğu kabul edilmelidir.
İncelenen dosyada;
Şüpheli … hakkında, 19/09/2016 tarihinde şikayetçi Nidanur Bulduk’a karşı gerçekleştirdiği iddia olunan tehdit, hakaret ve kasten yaralama eylemleri nedeniyle soruşturma başlatıldığı, 23/09/2016 tarihinde düzenlenen uzlaşma formlarından şüphelinin uzlaşmak istediği, yaşı küçük şikayetçi Nidanur Bulduk’un babası olan Yunis Bulduk’un ise uzlaşmak istemediği, Cumhuriyet savcısı tarafından 07/02/2017 tarihinde dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine, uzlaştırma bürosu tarafından da 13/03/2017 tarihinde “Usul hukuku kuralları ve bu kurallarda yapılan değişiklikler yürürlüğe girdikleri tarihten itibaren uygulanabildiklerinden ve geçmişe yönelik olarak uygulanmaları mümkün olmadığından ve daha önceki usul hukuku kurallarına göre yapılmış bulunan bütün işlemler ve kararlar geçerliliklerini koruyacağından ve 02/12/2016 tarihinde yürürlüğe giren ve
uzlaşma kapsamındaki suçları genişleten ve uzlaşma teklifinin yapılış şeklinde değişiklik yapan 6763 sayılı kanunun yürürlüğe girmesinden öncede uzlaşma kapsamında bulunan suçlarla ilgili olarak yürüklükte bulunan usul kurallarına uygun olarak yaşı küçük mağdur ve velisi müştekiye uzlaşma teklifinde bulunulduğu ve bu teklifi kabul etmedikleri anlaşıldığından ve bu durum karşısında yeniden uzlaşma teklifinde bulunulamayacağından ve Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Alternatif Çözümler Daire Başkanlığının 13/12/2016 tarih ve 24340503-659-0005-216-E.4/80000848 sayılı genelgesinde de bu tür soruşturma dosyalarının uhdesinde bulunan Cumhuriyet Savcısı tarafından muktezaya bağlanması gerektiğinden” biçimindeki gerekçeyle dosyasının soruşturma bürosuna gönderilmesine karar verildiği, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23/03/2017 tarihli ve 2017/5640 soruşturma, 2017/8562 esas, 2017/6419 sayılı iddianame ile şüphelinin “Olay tarihinde müşteki ile şüpheli arasında Gültepe Endüstri Meslek Lisesi yanında tartışma çıktığı, tartışma esnasında şüpheli …‘ın “sen patlaksın kız değilsin elaleme ver sen ancak sikeceğim okullar açılınca seni okulun önünde dövmessem orospu çocuğum eğer benden özür dilemezsen feriştahı gelse elimden alamaz sana özür diletme amacım sana gıcık oluyorum sevdiğim çocuğa çok yakınsın elini bile tutuyorsun” diyerek hakaret ve tehdit ettiği, daha sonra şüpheli …‘ın tekme ve yumrukla vurmak suretiyle mağduru kasten yaraladığı…” biçiminde tanımlanan eylemleri nedeniyle TCK’nın 86/2, 53, 106/1-1 cümle, 53 ve 125/1-4, 53. maddeleri uyarınca cezalandırılması talebiyle kamu davası açıldığı, düzenlenen iddianamenin İstanbul 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli ve 2017/89 sayılı kararıyla uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle iadesine karar verildiği, bu karara Cumhuriyet savcısı tarafından süresinde itiraz edildiği, merci İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/04/2017 tarihli ve 2017/306 Değişik İş sayılı kararıyla iddianamenin iadesine dair İstanbul 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli ve 2017/89 sayılı kararının kaldırılmasına kesin olarak karar verildiği anlaşılmıştır.
Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;
Suç tarihi itibariyle şüpheli …‘a isnat olunan ve TCK’nın 106/1-1. cümlesinde düzenlenen tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunmadığı, yine şüpheliye isnat olunan TCK’nın 86/2 ve 125/1. maddelerinde düzenlenip müstakilen uzlaştırma kapsamında olan hakaret ve kasten yaralama suçlarının, suç tarihi itibariyle 5271 sayılı CMK’nın 253/3-son cümlesi uyarınca tehditle birlikte işlenmesi nedeniyle uzlaştırma kapsamında bulunmadığı, her ne kadar 23/09/2016 tarihinde uzlaştırma formları düzenlenmiş ise de, suç tarihi itibariyle anılan suçların uzlaştırma kapsamında bulunmamaları nedeniyle yapılan uzlaştırma işlemlerinin hukuki değerden yoksun olduğu, 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 34 ve 35. maddeleriyle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un 253 ve 254. maddelerinde yapılan değişiklik çerçevesinde şüpheliye …‘a isnat olunan tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alındığı, yeni düzenlemeyle tehdit suçunun uzlaştırma kapsamına alınması nedeniyle şüpheliye isnat olunan hakaret ve kasten yaralama suçlarının da uzlaştırma kapsamına girdiği, bu nedenlerle de her üç suç yönünden uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesinin gerektiği anlaşılmıştır.
Bu nedenlerle de İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 23/03/2017 tarihli ve 2017/5640 soruşturma, 2017/8562 esas, 2017/6419 sayılı iddianamenin iadesine dair İstanbul 63. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/03/2017 tarihli ve 2017/89 sayılı kararına yönelik itirazın reddine karar verilmesi gerekirken, anılan kararın kaldırılmasına ilişkin merci İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/04/2017 tarihli ve 2017/306 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.
IV-Sonuç ve Karar:
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, merci İstanbul 21. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/04/2017 tarihli ve 2017/306 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 11/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/18090 Karar : 2017/19361 Tarih : 13.07.2017
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Tehdit suçundan sanık …‘ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1 ve 43. Maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/06/2013 tarihli ve 2013/71 esas, 2013/459 sayılı kararının infazına geçilmesini müteakip, hükümlü tarafından yapılan 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümlerinden faydalanma talebinin kabulü ile hükmün infazının durdurulmasına, infaz evraklarının bila infaz iadesinin istenilmesine, infaz evrakları iade edildiğinde uzlaştırma kapsamına giren suçla ilgili olarak gerekli uzlaştırma işlemlerinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 ve 254. maddeleri uyarınca yerine getirilmesi için dosyanın Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/01/2017 tarihli ve 2013/71 esas, 2013/459 sayılı ek kararına karşı O Yer Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan itirazın kabulü ile anılan kararın kaldırılmasına ilişkin mercii Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/01/2017 tarihli ve 2017/37 değişik iş sayılı kararı, Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 15.05.2017 gün ve 94660652-105-81-3393-2017-Kyb sayılı istemleri, ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 26/05/2017 günlü ve 2017/32240 sayılı tebliğnamesiyle bozma düşüncesiyle daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi,
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun’un 7/2.maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklindeki hüküm uyarınca, kesinleşmiş kararlar bakımından da uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiği cihetle, hükmün infazının durdurularak 5271 sayılı Kanunu’nun 253. maddesindeki esas ve usullere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerektiği gözetilmeksizin, itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu anlaşılmıştır,
TÜRK MİLLETİ ADINA
1-OLAY
Dosyanın incelenmesinde, sanık …‘ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1 ve 43. Maddeleri gereğince 7 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 13/06/2013 tarihli ve 2013/71 esas, 2013/459 sayılı kararının kesinleşerek infazına geçilmesini müteakip, hükümlü tarafından yapılan 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun hükümlerinden faydalanma talebinin kabulü ile hükmün infazının durdurulmasına, infaz evraklarının bila infaz iadesinin istenilmesine, infaz evrakları iade edildiğinde uzlaştırma kapsamına giren suçla ilgili olarak gerekli uzlaştırma işlemlerinin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253 ve 254. maddeleri uyarınca yerine getirilmesi için dosyanın Düzce Cumhuriyet Başsavcılığı uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/01/2017 tarihli ve 2013/71 esas, 2013/459 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın kabulüne dair mercii Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/01/2017 tarihli ve 2017/37 değişik iş sayılı kararında isabet görülmediğinden kararın kanun yararına bozulması istemine ilişkin olduğu anlaşılmıştır.
2- -Hukuksal Değerlendirme,
Dosya kapsamı ve kanun yararına bozma istemi incelenerek birlikte değerlendirildiğinde, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilâmında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.”şeklinde ve kesinleşen hükümlerde de uzlaşma hükümlerinin uygulanması gerektiğinin anlaşılması,
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 06/12/2016 tarihli ve 06.12.2016 tarih, 2014/13-194 Esas ve 2016/466 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın ‘‘zaman bakımından uygulama’’ başlığını taşıyan 7. maddesinin 2. fıkrasındaki ‘‘suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanunun uygulanıp, infaz olunacağına’‘na dair düzenleme ile 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun ‘‘Mahkûmiyet hükmünün yorumunda ve çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlığını’’ taşıyan 98/1. maddesinde ‘‘Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.’’ amir hükmü uyarınca, bu hususun infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı kabul edildiğinden, kesinleşen hükmün infazı sırasında 6763 sayılı Kanun değişikliğiyle getirilen uzlaşma düzenlemesinin hükümlü yönünden yeniden değerlendirilmesi talebinin kabul edilerek dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesine dair Düzce 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04/01/2017 tarihli kararına itiraz üzerine merci Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin itirazın reddi yerine kabulüne karar vermesinde isabet görülmediğinden kanun yararına bozma isteminin yerinde olduğu anlaşılmaktadır.
3- Sonuç ve Karar
Yukarıda açıklanan nedenlerle,
Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden Düzce 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/01/2017 tarihli ve 2017/37 D. İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre, sonraki işlemlerin, CMK’nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde mahkemesince yerine getirilmesine, 13.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/879 Karar : 2017/4715 Tarih : 12.07.2017
- İnfaz Kanunu 98. Madde
I. İTİRAZ OLUNAN KARAR
Adana (Kapatılan) 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.10.2007 tarih ve 2005/100-2007/109 sayılı kararının onanmasına ilişkin Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.03.2010 tarih ve 2008/7656-2010/2864 karar sayılı ilamıdır.
II. İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı 24.02.2017 tarih, 2017/991 sayılı müzekkeresi ile hükümlü ve hükümlü müdafiinin itirazlarını belirtip hükümlünün aynı okulda okuduğunu iddia ettiği…‘e özgeçmiş vermesi şeklindeki eyleminin terör örgütü üyeliği için yeterli olmayacağı, hükümlünün özgeçmiş verme ile dosyada belirtilen eylemlerinin bir bütün halinde 765 sayılı Kanunun 169. maddesinde belirtilen terör örgütüne yardım suçunu oluşturduğu,
Dosya kapsamından anlaşıldığından hükümlü hakkında 765 sayılı TCK’nın 169. maddesi uyarınca karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde mahkumiyet hükmü kurulması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 308/3. maddesi gereğince itiraz yoluna başvurulmuştur.
III. DOSYADAKİ DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE HUKUKİ NİTELENDİRME
Hükümlü … hakkında Adana (Kapatılan) 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 2005/100 Esas sayılı dosyasında Hizbullah terör örgütü üyesi olma suçundan 5237 sayılı TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri gereğince cezalandırılması için kamu davası açılmıştır.
Hükümlü, kolluk ve Cumhuriyet savcısı aşamasında 1993-1999 yılları arasında örgütsel faaliyetlere katıldığını 1997 yılında ev toplantısında pelur kağıda kendi el yazısıyla yazdığı özgeçmiş raporunu ….e verdiğini 1999 yılı içinde bir camide ders alırken yakalanıp yaş küçüklüğü sebebiyle serbest kaldığını, faaliyetlerinin örgütsel nitelikte bulunmadığını bildirmiş duruşmada ise suçlamaları kabul etmemiştir. Yapılan yargılama sonucunda hükümlünün TCK’nın 314/2 maddesi uyarınca silahlı terör örgütü üyesi olma suçundan cezalandırılmasına karar verilmiş, kararın temyizi üzerine Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.03.2010 tarih ve 2008/7656-2010/2864 sayılı ilamı ile onanarak kesinleşmiştir.
Yargıtay 9. Ceza Dairesi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında suçun vasıflandırılması yönünden bir ihtilaf söz konusudur.
Hükümlü … 01.07.1982 doğumludur. 17.01.2000 tarihinde Hizbullah terör örgütü lideri olan ….’nun yakalanması için yapılan operasyonda örgütsel dokümanlar ele geçirilmiş olup, bu dokümanlar içinde hükümlüye ait 17.06.1997 tarihli özgeçmiş raporu da mevcuttur.
Rapor içeriğine göre; hükümlünün önceleri Mithatpaşa Camisinde Kur’an dersi aldığı, 1997 tarihinden itibaren ders vermeye başladığına yer verilmiştir.
Hükümlü 19.05.2005 tarihli kolluktaki anlatımında; 1993 yılında Tarsus… Lisesi orta kısmında öğrenci iken aynı okulda öğrenci olan…. …., …(K), … Uzunselvi, …. ile ismini tam olarak hatırlayamadığı on kişilik bir grupta Mithatpaşa Mah. ve Gazipaşa mah. Camiinde kuran kursunda toplantılar yaptığı 1993-1999 yılları arasında bu faaliyetlere katıldığını, özgeçmiş raporunu…e verdiğini beyan etmiştir.
Hizbullah terör örgütünün eleman kazanma yöntemi olarak mensupları tarafından Camilerde Kur’an dersi verildiği, ders alan öğrencilerden örgüte sempati duyan ve örgüt hiyerarşisine girebilecek kişilerin tespit edilmek suretiyle örgüte kazandırıldığı bilinmektedir. Hükümlü hakkında da aynı yöntemin izlendiği anlaşılmaktadır. Ancak hükümlünün camide ders almaya başladığı tarihte 11 yaşında olduğu, özgeçmiş raporunu verdiği tarihte yaşının 14 yıl 11 ay 16 günlük olduğu, aksi ispat edilemeyen samimi anlatıma göre; 1999 yılı itibariyle örgütle irtibatını tamamen koparmış olduğu anlaşılmaktadır.
Kişinin, terör örgütünün hiyararşisine dahil olup, örgütsel amaç doğrultusunda süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylemlerde bulunması halinde, örgüt üyesi olarak kabul edileceği yerleşik yargısal kararlardandır.
Kişinin terör örgütüne özgeçmiş raporu vermesi, örgüt hiyararşisine dahil olduğuna ilişkin karine teşkil edebilir ise de, o tarihte suça sürüklenen çocuk konumunda bulunduğu, zira raporu vermiş olduğu tarihte 15 yaşından küçük olduğu, ceza ehliyeti mevcut olsa dahi tam ehliyetli olmayan suça sürüklenen çocuğun örgüte katılma iradesi ile hareket ettiğinin kabul edilemeyeceği, 15 yaşından sonra 18 yaşını bitirmeden önce örgütsel mahiyette ders alıp ders vermesinin örgüte yardım olarak kabul edilmesinin gerekeceği, zira bu faaliyetin çeşitlilik ve yoğunluk içermemesi karşısında örgütün sair üyesi olarak kabul edilmesine olanak sağlamayacağı, dosya kapsamına ve hakkaniyete uygun kabul edildiğinden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı yerinde görülmüştür.
Suça sürüklenen çocuğun 1999 yılının hangi ay ve gününde örgüte yardım eylemine son verdiğinin belirlenememesi karşısında şüpheden sanık yararlanır ilkesi doğrultusunda bu tarihin 23.04.1999 öncesi olduğunun kabulü gerektiğinden hükümlü hakkında 4616 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanması gerekmiştir.
HÜKÜM:
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının KABULÜNE,
2-Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 09.03.2010 tarih ve 2008/7656-2010/2864 sayılı onama kararının 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesi gereğince KALDIRILMASINA,
3-Hükümlünün eyleminin lehe bulunan 765 sayılı TCK’nın 169 maddesi kapsamında silahlı terör örgütüne yardım suçu kapsamında kaldığından, 4616 sayılı Kanunun 1/4 maddesi gereğince Kamu davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, hükümlü ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan Adana (Kapatılan) 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.10.2007 tarih ve 2005/100-2007/109 sayılı hükmün BOZULMASINA,
4-Hükümlü hakkında bir hak kaybının oluşmaması açısından 5275 sayılı CGTİH Kanunun 98 ve devamı maddeleri gereğince İNFAZIN DURDURULMASINA, başka suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse derhal salıverilmesi için Adana Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına 12.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/285 Karar : 2017/1652 Tarih : 15.05.2017
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/04/2006 tarihli ve 2004/150 esas, 2006/80 sayılı kararı ile teşekkül halinde uyuşturucu madde ticareti yapmak suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 188/3, 188/5, 188/4 ve 62. maddeleri uyarınca 22 yıl 6 ay hapis ve 15.000.00. Türk lirası adli para cezası ile Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/03/2007 tarihli ve 2002/13 esas, 2007/118 sayılı kararı ile uyuşturucu madde ticareti suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 188/3, 188/4 ve 62/1. maddeleri uyarınca 10 yıl hapis ve 1.500.00. Türk lirası adli para cezası ile hükümlü …‘in, almış olduğu cezaların 32 yıl 6 ay hapis ve 301.500. Türk lirası adli para cezası olarak içtimasına dair Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 29/01/2009 tarihli ve 2009/63 sayılı kararını müteakip, söz konusu içtima kararına dayanılarak Kırklareli Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından düzenlenen 16/03/2016 tarihli müddetnameye karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesinin 13/07/2016 tarihli ve 2004/47 esas, 2006/2 sayılı ek kararına yönelik itiraz üzerine, Adana 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 06/04/2006 tarihli kararının infazına yönelik kısmının reddine, Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/03/2007 tarihli kararı yönünden ise, mahkemesinden karar istenmesi gerektiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına dair Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/08/2016 tarihli ve 2016/507 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98/1. maddesinde yer alan “Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir.” şeklindeki düzenleme uyarınca hükümlü müdafiinin müddetnamede hesaplanan cezanın infaz şekline yönelik itirazı hakkında karar verme görev ve yetkisinin içtima kararını veren mahkeme olan Adana 7. Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu gözetilmeden, Van 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 26/03/2007 tarihli kararı yönünden mahkemesinden karar istenmesi gerektiğinden bahisle karar verilmesine yer olmadığına şeklinde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 05.01.2017 gün ve 94660652-105-01-13069-2016-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Adana 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 02/08/2016 tarihli ve 2016/507 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/14454 Karar : 2017/3669 Tarih : 4.04.2017
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Hakaret, görevi yaptırmamak için direnme ve 6136 sayılı Kanuna aykırı davranma suçlarından sanık … hakkında yapılan yargılama sonunda, Manisa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen, 18.09.2008 tarih ve 2008/90 Esas, 2008/411 Karar sayılı erteli hapis cezalarının, sanık tarafından temyiz edilmediği gerekçesiyle, 26.12.2008 tarihinde kesinleştirildiği, sanığın, denetim süresi içerisinde işlediği silahlı tehdit suçu nedeniyle, Manisa 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, 20.09.2013 tarihli ek kararıyla, erteli hükümlerin aynen infazına karar verildiği, anılan ek karara yönelik olarak süresi içerisinde yapılan itiraz üzerine, Manisa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin, 24.10.2013 tarihli ek kararıyla, sanık hakkında verilen ilk hükmün tebliğinin ve kesinleştirmesinin usulsüz olduğu, dolayısıyla aynen infaz kararına yönelik yapılan başvurunun, temyiz başvurusu olarak kabulü suretiyle, dosya Dairemize gönderilmiş olup,
Dairemizin 28.03.2016 gün ve 2015/23151 Esas, 2016/6192 Karar sayılı kararıyla;
“Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmiş hapis cezalarının kısmen veya tamamen çektirilmesine ilişkin karara karşı, 5275 sayılı Kanunun 98, 101/3. maddeleri gereğince, yalnızca itiraz yolu açık ve dolayısıyla başvurunun bu doğrultuda değerlendirilmesinin gerekli bulunduğu,
Anlaşıldığından, sanık …‘ın, tebliğnameye aykırı olarak, temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA ve dosyanın incelenmeksizin karar mahkemesine GERİ GÖNDERİLMESİNE”,
Karar verilmiştir.
I- İTİRAZ NEDENLERİ
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17/06/2016 tarih ve 2016/213194 sayılı yazısı ile;
Sanık … hakkında Manisa 3.Asliye Ceza Mahkemesinin 18/09/2008 tarihli ve 2008/411 sayılı kararına ile görevli memura görevi yaptırmamak için direnme suçundan neticeten 5 ay hapis cezası, 6136 SKM suçundan 5 ay hapis cezası ve 375,00 TL. Adli para cezası, görevli memura hakaret suçundan 1 yıl 2 ay 18 gün hapis cezası vermiş, tüm suçlardan 2 yıl denetim süreli olarak TCK.nun 51/1 maddesi gereğince ERTELEMİŞ, hüküm sanığın adresine tebliğ edilmek istendiğinde “adres yıkıldığından yeni adresi tespit edilemediğinden” 17/10/2018 tarihli dağıtıcı şerhi ile İADE edilmiş, sanığın yeni adresi araştırılmaksızın ve daha önce Tebligat Kanunu uyarınca usulünce yapılmış bir tebligatın dosya arasında olmamasına rağmen, 2.tebligat aynı adrese Tebligat Kanunu 35. Maddesine göre çıkartılmış ve 26/12/2008 tarihinde hüküm KESİNLEŞTİRİLMİŞTİR.
Denetim süresi içerisinde 18/12/2009 tarihinde sanığın işlediği silahla tehdit suçu nedeniyle Manisa 2.Asliye Ceza Mahkemesince 2009/155-2009/425 Karar sayılı ilamı ile verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının kesinleşmesi ve erteli hükmün infazı için ihbar edilmesi üzerine Manisa 3.Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 20/09/2013 tarihli Ek Karar ile ERTELİ CEZALARIN AYNEN İNFAZINA karar verilmiş, adı geçen ek karar 07/10/2013 tarihinde cezaevinde başka suçtan olan sanığa tebliğ edilmiş, sanık Ek Karara süresi içerisinde 08/10/2013 tarihli dilekçe ile İtiraz/Temyiz etmiştir. Talebi inceleyen Manisa 3.Asliye Ceza Mahkemesi 24/10/2013 tarihli Ek Karar ile “sanık hakkında verilen ilk hükmün tebliğinin ve kesinleştirilmesinin usulsüz olduğu, düşüncesi ile İNFAZIN DURDURULMASINA VE DOSYANIN TEMYİZ İNCELEMESİNE GÖNDERİLMESİNE” karar vermiş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımızca ilk hükme yönelik yapılan inceleme sonucunda özetle; “Görevi yaptırmamak için direnme ve 6136 SKM. Suçlarından ONAMA, görevli memura hakaret suçundan ise bulunulan ortamın aleni olmadığı ve sanık aleyhine TCK.nun 125/4 maddesinin uygulanamayacağı düşünceleri ile BOZMA” düşüncesi ile tebliğname düzenlenmiştir. Ancak; Yargıtay 18.CD. 28/03/2016 gün ve 2015/23151 E.-2016-6192 K. Sayılı ilamı ile sanık hakkındaki Ek kararın temyize geldiği düşüncesi ile “TCK.nun 51.maddesi uyarınca verilmiş kararlar itiraz yasa yoluna tabi bulunduğundan temyiz isteminin reddi ile incelenmeksizin dosyanın geri gönderilmesine” karar vermiştir.
Sanık hakkında ilk hükmün Tebligat Kanunu hükümlerine göre usulsüz tebliğ edilerek kesinleştirildiği, ortada sanığın erteli cezanın aynen infazına dair ek karar üzerine öğrendiği, yasal süresinde bir temyiz başvurusunun olduğu, ek kararın yok hükmünde olduğu kabul edilerek 1. Hükmün temyiz incelemesine tabi tutulması ve 11/12/2014 tarihli 2013/356090 nolu tebliğname gereğince inceleme yapılarak karar verilmesi gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-) İtirazımızın KABULÜNE,
2-) Dairenizin 28/03/2016 gün ve 2015/23151 E.-2016-6192 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-) Dosyanın itirazen incelenerek 11/12/2014 tarihli 2013/356090 nolu tebliğnamemizdeki düşünceler yönünde bir karar verilmesi,
4-) İtirazımızın yerinde görülmemesi durumunda dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna GÖNDERİLMESİNE, karar verilmesi itirazen arz ve talep olunur”, biçiminde isteminde bulunulması üzerine dosya Dairemize gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:
II- İTİRAZIN KAPSAMI
İtiraz; görevi yaptırmamak için direnme, hakaret ve 6136 sayılı Kanuna aykırı davranma suçlarından, sanık hakkında verilen erteli mahkumiyet kararlarına yönelik başvuru hakkında, karar vermeye yer olmadığına dair, Dairemizin 28/03/2016 tarihli kararına ilişkindir.
III- Manisa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce sanığın yokluğunda verilen, 18.09.2008 tarih ve 2008/90 Esas, 2008/411 Karar sayılı erteli hapis cezalarının, sanığın duruşmada bildirdiği adresinde tebliğ edilmek istendiğinde, “adres yıkılmış, yeni adres tespit edilemediğinden, evrak merciine iade” biçimindeki şerhle, tebligatın aynen Mahkemeye iade edildiği, bunun üzerine Mahkemece, sanığın adresinin tespitine yönelik bir araştırma yapılmadan ve evvelce bu adrese yapılmış başka bir tebligat da dosya arasında bulunmamasına karşın, yıkık adreste Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligatın yapıldığı, dolayısıyla yapılan tebligat usulsüz olup, erteli hapis cezalarının aynen infazına dair ek karar yok hükmünde kabul edilerek, öğrenme üzerine yapılan başvurunun, temyiz başvurusu olarak kabulü gerekmiştir.
Bu gerekçelerle; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın itiraz gerekçeleri yerinde görülmekle, 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle eklenen 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesinin 3. fıkrası uyarınca İTİRAZIN KABULÜNE,
Dairemizce verilen, 28/03/2016 gün ve 2015/23151 esas, 2016/6192 Karar sayılı; KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA DAİR KARARIN KALDIRILMASINA,
Manisa 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 18.09.2008 tarih ve 2008/90 esas, 2008/411 karar sayılı hükümlerin yeniden incelenmesi sonucu:
Zamanaşımının son kesme nedeni olan, sanık hakkında mahkumiyet hükümlerinin kurulduğu 18.09.2008 tarihine göre, temyiz süreci içerisinde, TCK’nın 66/1-e ve 67. maddelerinde öngörülen, 8 yıllık olağan dava zamanaşımının gerçekleştiği,
Anlaşıldığından, sanık …‘ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, itiraz yazısına aykırı olarak, KAMU DAVALARININ DÜŞMESİNE,
04.04.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3031 Karar : 2017/1492 Tarih : 2.03.2017
- İnfaz Kanunu 98. Madde
1)17/03/2016 tarihinde sanık ve müdafiinin yüzüne karşı verilen “ek ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararın bir haftalık temyiz süresi içerisinde temyiz edilmemesi üzerine 25/03/2016 tarihinde kesinleştiği, sanık hakkında “hükmedilen 5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası ve 100 TL adli para cezasının, Diyarbakır 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2006/446 esas ve 2007/107 karar sayılı ilamı ile verilen 6 yıl hapis cezası ve 4.000 TL adli para cezasının altında kaldığından, ek ceza verilmesine yer olmadığına” karar verildiği halde; “5 yıl 2 ay 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezasına” mahkûmiyete ilişkin kesinleşme şerhi ve ceza fişi düzenlenmesi ve sözkonusu cezanın infazına başlanması üzerine, sanık müdafiinin 06/05/2016 tarihli “hükmün tavzihi ve tashihi” konulu dilekçesinde, sanık hakkında “ek ceza verilmesine yer olmadığına “ karar verildiği halde, sanığın “5 yıl 2 ay 15 gün hapis ve 100 TL adli para cezasına mahkûm edildiğine” ilişkin kesinleşme şerhi ve ceza fişi düzenlenmesi ve infazına başlanması nedeniyle, yapılan maddi hatanın düzeltilmesini talep ettiği, dolayısı ile sanık müdafiinin 06/05/2016 tarihli dilekçesinin, mahkemesinin 09/05/2016 tarihli ek kararında yer alan kabulünün aksine, “temyiz ve/veya eski hale getirme” yönünde irade beyanı içermediği anlaşılmakla; bu hususta KARAR VERİLMESİNE YER OLMADIĞINA,
2)17/03/2016 tarihli, 2016/3 esas ve 2016/132 karar sayılı “ek ceza verilmesine yer olmadığına” ilişkin kararın 25/03/2016 tarihinde kesinleşmesinden sonra, sanık müdafiinin 06/05/2016 tarihli “hükmün tavzihi ve tashihi” konulu dilekçesi üzerine verilen 09/05/2016 tarihli “cezanın infaz edilip edilemeyeceğine ilişkin tereddüt oluştuğundan infazın durdurulmasına” ilişkin ek kararın, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi kapsamında olduğu ve aynı Kanun’un 101. maddesinin 3. fıkrası uyarınca itiraz yoluna tabi bulunması nedeniyle, itirazla ilgili olarak gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,
3)17/03/2016 tarihinde sanık ve müdafiinin yüzüne karşı verilen hükmün, sanık müdafii tarafından yasal süresi geçtikten sonra 13/05/2016 tarihli dilekçe ile temyiz edildiği anlaşıldığından; 5320 sayılı Kanun’un 8/1. ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca sanık müdafiinin temyiz isteğinin REDDİNE,
02/03/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1220 Karar : 2017/1252 Tarih : 13.02.2017
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Hükümlü hakkında 6136 sayılı Yasaya muhalefet suçundan hükmolunan kısa süreli hapis cezasının 5237 sayılı TCK.nun 50/1-f madde ve fıkrası uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek yaptırımına çevrilmesine ilişkin 28.02.2008 tarihinde verilen ve 01.04.2008 tarihinde kesinleşen hükmün seçenek yaptırımın gereğinin yerine getirilmemesi nedeniyle, seçenek yaptırıma çevrilen 5 ay hapis cezasının aynen infazına dair; Uşak 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 19.02.2015 gün, 2014/1412-2015/235 esas-karar sayılı ek kararın süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi hükümlü tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelendi:
Mahkemece sanığa verilen hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK.nun 50/1-f maddesi uyarınca kamuya yararlı bir işte çalıştırma seçenek tedbirine çevrilmesine ilişkin hükmün kesinleşmesinden sonra aynı maddenin 6. fıkrası uyarınca seçenek tedbirin gereklerinin yerine getirilmemesi nedeniyle, verilen infaza yönelik ek kararlar; 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98 ve 101. maddeleri uyarınca itiraza tabi olup temyiz yasa yoluna başvurulması olanaklı bulunmadığından hükümlünün temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi gereğince REDDİNE, mercide yanılma nedeniyle CMK.nun 264. maddesi gözetilerek istemin itiraz olarak kabulüyle gereğinin mahallinde yerine getirilmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 13.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/27426 Karar : 2017/3221 Tarih : 6.02.2017
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Sanık … hakkında, Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.11.2011 tarih ve 2011/126 karar sayılı ilamıyla tehdit suçundan 5237 sayılı TCK’nın 106/1-1.cümle, 62/1 maddeleri uyarınca verilen 5 ay hapis cezasının, aynı Kanunun 51. maddesi ile ertelenmesine, 1 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, kararın temyiz edilmeyerek kesinleştiği, sanığın, hükmün kesinleşmesinden sonra denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkum olduğu, ihbar üzerine de Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin dosyayı yeniden ele alarak 23.07.2012 tarihli ek kararla erteli 5 ay hapis cezasının aynen infazına karar verdiği, karara sanık tarafından yapılan itiraz üzerine Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/335 Değişik İş sayılı ve 24.09.2012 tarihli kararıyla “ Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.12.2005 tarih, 2005/3-162-173 ve 11.07.2006 tarih, 2006/5-182/182 sayılı kararlarında belirtildiği üzere; sonraki yasa ile suçun unsurlarının veya özel hallerinin değiştirilmesi, cezanın tayin ve takdiri ile artırım ve indirim oranlarının belirlenmesi, seçimlik cezalardan birinin tercihi ve seçenek yaptırımların uygulanmasını ya da cezanın kişiselleştirilmesini gerektiren hallerde duruşma açılıp yargılama yapıldıktan sonra kanunun uygun gördüğü tüm esasları içeren bir karar verilmesi gerekeceğinden müşteki sanık …‘ın yargılamasının yeniden yapılarak ve seçimlik cezalar ve seçenek yaptırımlarda uygulanarak cezanın kişiselleştirilmesi gerektiğinden bu nedenle sanık …‘ın itirazının kabulüne karar vermek gerekmiştir.” biçimindeki gerekçeyle itirazın kabulüne 23/07/2012 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu karar üzerine de; Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından duruşma açıldığı, sanık dinlenerek 01.02.2013 tarihli kararla sanığın, TCK`nın 106/1-1 cümle, 62, 50/1-a uyarınca neticeten 3000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verildiği ve sanık tarafından temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 51. maddesi gereğince ertelenmiş cezada; hükümlünün denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi veya kendisine yüklenen yükümlülüklere, hakimin uyarısına rağmen, uymamakta ısrar etmesi halinde, ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine dair kararın, 5275 sayılı Kanun`un 98, 101/3. maddeleri gereğince temyizi kabil olmayıp itirazı mümkündür.
Yapılan itiraz üzerine de itiraz makamı tarafından, erteli cezanın aynen infazına karar verilmesinin TCK`nın 51/7. maddesine uygun olup olmadığı denetlenmelidir.
İncelemeye konu dosyada, Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 03.11.2011 tarihli erteli 5 ay hapis cezasına ilişkin ilamından sonra, tehdit suçu yönünden sanık açısından herhangi bir lehe yasal düzenleme getirilmemesine karşın, Nevşehir 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2012/335 Değişik İş sayılı ve 24.09.2012 tarihli kararıyla yasal olmayan gerekçeyle Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 23.07.2012 tarihli erteli 5 ay hapis cezasının aynen infazına ilişkin ek kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu karara karşı kanun yararına bozma yoluna gidilmesi gerekirken, Nevşehir 2. Sulh Ceza Mahkemesi tarafından duruşma açılarak 01.02.2013 tarihli ek kararla verilen, sanığın TCK`nın 106/1-1 cümle, 62, 50/1-a maddeleri uyarınca neticeten 3000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin kararın, hukuki değerden yoksun olduğu ve temyiz incelemesine konu bir hükmün bulunmadığı,
Anlaşıldığından, sanık …`ın temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA, dosyanın incelenmeksizin mahkemesine GERİ GÖNDERİLMESİNE, 06/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5025 Karar : 2017/824 Tarih : 1.02.2017
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Keşinleşen hükümlerde 1 Haziran 2005 tarihinden sonra yürürlüğe giren Yasaların hükümlü lehine olup olmadığının belirlenmesi için yapılan uyarlama yargılanmasının, 5252 sayılı Yasanın 9. maddesi kapsamında bulunmayıp Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.05.2011 gün ve 2011/3-66 esas, 2011/96 sayılı kararında belirtildiği üzere, 5275 sayılı Yasanın 98. maddesinin uygulanması gerektiği ve verilen karar aynı Yasanın 101/3. maddesi uyarınca itiraza tabi olduğundan temyiz yasa yoluna başvurulması olanaklı bulunmadığından; katılan vekili ve Cumhuriyet Savcısının isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi gereğince REDDİNE, mercide yanılma nedeniyle CMK.nun 264. maddesi gözetilerek katılan vekili ve Cumhuriyet Savcısının isteminin itiraz olarak kabulüyle gereğinin mahallinde yerine getirilmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 01.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/6178 Karar : 2017/97 Tarih : 23.01.2017
- İnfaz Kanunu 98. Madde
6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna muhalefet suçundan sanık …‘in, anılan Kanunun 15/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 62/1, 50/1-a. maddeleri uyarınca 180 gün ve 25 gün adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı Kanunun 52/2. maddesi gereğince cezaların toplanarak 205 gün karşılığı cezasının günlüğü 20.00 Türk lirasından 4.100.00 Türk lirası adlî para cezasına çevrilmesine dair Kargı Asliye Ceza Mahkemesinin 01/10/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı Kararı ile anılan kararın kesinleşmesini müteakip, Kargı Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan hapis cezasından çevrilen adli para cezası ile doğrudan verilen adli para cezasının toplanarak infazının ne şekilde yapılacağına ilişkin tereddüdün giderilmesi talebinin reddine ilişkin aynı Mahkemenin 01/12/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı ek Kararı ile ilgili olarak;
Kargı Asliye Ceza Mahkemesinin 01/12/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı ek Kararı yönünden yapılan incelemede;
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98. ve 101. maddeleri gereğince cezaların infaz aşamasında oluşan duraksamanın hükmü veren Mahkemece verilecek ek karar ile giderilebileceği gözetilmeden Kargı Cumhuriyet Başsavcılığının 27/11/2015 tarihli talebinin kabul edilerek infazda oluşan duraksamanın giderilmesi konusunda bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde talebin reddine karar verilmesinde,
Kargı Asliye Ceza Mahkemesinin 01/10/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı Kararı yönünden yapılan incelemede;
1- Kargı Asliye Ceza Mahkemesince verilen 07/06/2012 tarihli karar ile sanığın 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 15/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 62. maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 20 gün adli para cezası karşılığı 3.400.00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş olup, verilen bu kararın sadece sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine bozulmasının ardından yeniden kurulan hükümde 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın dikkate alınması gerektiğinin gözetilmemesinde,
2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda para cezalarının içtimasının düzenlenmediği gibi doğrudan verilen adli para cezası ile hapisten çevrilen para cezalarının infaz rejiminin farklı olduğu gözetilmeden hapisten çevrilen 180 gün karşılığı adli para cezası ile doğrudan verilen 25 gün karşılığı adli para cezasının toplanarak yazılı şekilde karar verilmesinde,
İsabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 02/11/2016 gün ve 94660652-105-19-15471-2015-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;
TÜRK MİLLETİ ADINA
Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Kargı Asliye Ceza Mahkemesinin 01/12/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı ek Kararı ile 01/10/2015 tarihli ve 2014/64 esas, 2015/186 sayılı Kararının 5271 sayılı CMK`nun 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/10852 Karar : 2016/4289 Tarih : 26.12.2016
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Hükümden sonra 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun`a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca uyarlama yapılması mümkün görülmüştür.
30/11/2010 tarihinde 2010/1267 esas ve 2010/1882 karar sayı ile verilen ve kesinleşen mahkûmiyet hükmünün infazı aşamasında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranılmaması nedeniyle, karar tarihi itibarıyla 5237 sayılı TCK’nın 191/7. maddesi uyarınca verilen “hükmolunan cezanın infazına” ilişkin 21/03/2013 tarihli kararın 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesi uyarınca verilen bir karar niteliğinde olması ve aynı Kanun’un 101/3. maddesi uyarınca itiraz yoluna tabi bulunması karşısında, sanığın karara yönelik itiraz talebinin İzmir 11. Asliye Ceza Mahkemesi`nin 02/04/2013 tarihli ve 2013/36 değişik iş sayılı kararı ile reddine karar verildiği anlaşıldığından, sanık hakkında bu gerekçeyle yasaya uygun olarak verilen 08/05/2013 tarihli temyiz isteğinin reddine ilişkin kararın ONANMASINA, 26.12.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3150 Karar : 2016/3353 Tarih : 31.10.2016
- İnfaz Kanunu 98. Madde
A) Konuyla İlgili Bilgiler:
1- Hükümlü A.. A.. hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma” suçundan Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından yapılan yargılama neticesinde 08.09.2014 tarih, 2014/..esas ve 2014/..karar sayılı ilamla, TCK’nın 188/3, 62, 52/2,53 ve 54. maddeleri uyarınca 8 yıl 4 ay hapis ve 80 TL adli para cezası ile birlikte sanığın tekerrüre esas bulunan Aydın 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/..esas ve 2014/.. karar sayılı ilamı nedeniyle cezasının TCK`nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği,
2- Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin söz konusu kararı temyiz üzerine Yargıtay 10. Ceza Dairesi`nin 03.03.2015 tarih, 2014… esas ve 2015/..karar sayılı ilamıyla onanarak kesinleştiği,
3- Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hükümlü hakkındaki söz konusu hükmün infazı sırasında Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ne göndermiş olduğu 30.03.2015 tarihli talebinde; Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 08.09.2014 tarih, 2014/..esas ve 2014/..karar sayılı ilamıyla hükümlü hakkında tekerrüre esas alınan Aydın 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2013/.. esas ve 2014/.. karar sayılı ilamında da TCK`nın 58. maddesinin uygulandığı, bu nedenle hükümlü hakkında ikinci defa mükerrirlik olduğuna karar verilmesinin istendiği,
4- Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı’nın talebi üzerine Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından 02.04.2015 tarih, 2014/.. esas ve 2014/… sayılı ek kararla A.. A..`ün cezasının TCK 58/6. maddesi gereğince ikinci kez mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği,
5- Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı`nca 01.06.2016 tarihli talebinde; söz konusu ek kararın yasaya aykırı olduğu, eğer hükümde ikinci kez mükerrirlik durumu açıkça belirtilmemişse bu durumun ek kararla düzeltilemeyeceğinden bahisle ek karara itiraz edildiği,
6- Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 10.06.2016 tarih, 2014/.. esas ve 2014/.. karar sayılı ek kararı ile, Aydın (Kapatılan) 3. Ağır Ceza Mahkemesi`nin 08.09.2014 tarih, 2014/.. esas ve 2014/.. karar sayılı ilamı ile verilen cezanın 5275 sayılı yasanın 108/3. maddesine göre infazına karar verildiği,
7- Aydın Cumhuriyet Başsavcılığı`nca 15.06.2016 tarihli talebinde; ek kararla ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilemeyeceğini belirterek tekrar itirazda bulunduğu,
8- Aydın 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 16.06.2016 tarih, 2014/.. esas sayılı kararıyla, verilen kararda değişiklik yapılmasına yer olmadığına karar verilerek itirazın incelenmek üzere Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi`ne gönderildiği,
9- Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi`nce 27.06.2016 tarih ve 2016/711 değişik iş nolu kararı ile itirazın reddine karar verildiği,
Anlaşılmıştır.
B) Kanun Yararına Bozma Talebi:
Kanun yararına bozma talebi ve ihbar yazısında, «…Dosya kapsamına göre: sanık hakkında, 08.09.2014 tarih, 2014/..esas ve 2014/.. sayılı ilamında ikinci defa tekerrür hükümlerinin uygulanması koşulları gerçekleşmesine rağmen Mahkemesince bu konuda herhangi bir karar verilmediği, bu durumun ise Yargıtay 15. Ceza Dairesinin 12.03.2013 tarihli ve 2012/.. esas, 2013/.. sayılı, Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 11.02.2013 tarihli ve 2011/.. esas, 2013/.. sayılı ilamlarında belirtildiği üzere, hükümlü lehine kazanılmış hak teşkil ettiği, bu nedenle hükümlü hakkındaki ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağı gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir» denilerek, Aydın 1.Ağır Ceza Mahkemesi`nin 27.06.2016 tarihli ve 2016/…değişik iş nolu kararının kanun yararına bozulması istenmiştir.
C) Konunun Değerlendirilmesi:
Kesinleşen bir hüküm, ancak yargılamanın yenilenmesi veya sonradan yürürlüğe giren ve sanık lehine olan kanun gereğince uyarlama yapılması veya Yargıtay tarafından kanun yararına bozulması ya da kanunun açık bir hükmü gereğince değiştirilebilir. Böyle bir durum olmadan, mahkemenin daha önce verdiği hükmü değiştirmesi ya da ortadan kaldırıp yeni bir hüküm kurması halinde, hukuki geçerliliği olmayan bu hüküm yok hükmündedir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98. maddesinde belirtilen nitelikte bir karar olmayıp, 5271 sayılı CMK`nın 223. maddesi kapsamına giren bu hüküm, hukuki geçerliliği bulunmadığından yok hükmündedir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 28.02.2012 gün ve 452/57 sayılı kararında da açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK`nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan tekerrürün, hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle, tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığının ve kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulanacağının kararda gösterilmesi zorunlu olup, bu konuda 5275 sayılı Yasanın 98 ve devamı maddeleri uyarınca infaz aşamasında karar alınmasına yasal olanak bulunmadığından, Mahkemece ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanması talebinin yukarıda zikredilen gerekçelerle reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi ve itiraz merciince itirazın bu gerekçelerle kabulüne karar verilmesi yerine reddine karar verilmesi yasaya aykırı olduğundan, kanun yararına bozma talebi içeriği itibariyle yerinde olsa da geçerli olmayan bir hükme yönelik olarak kanun yararına bozma talebinde bulunulması mümkün değildir.
D) Karar: Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nce ikinci kez tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilen 02.04.2015 tarih, 2014/..esas ve 2014/.. ek kararı ve bu karara itiraz üzerine verilen kararlar ile nihai olarak itirazın reddine dair verilen Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.06.2016 tarih ve 2016/..değişik iş sayılı kararının hukuki geçerliliğinin bulunmaması ve yok hükmünde olması nedeniyle, geçerli olmayan bir hükme yönelik olarak kanun yararına bozma talebinde bulunulması mümkün bulunmaması nedeniyle, açıklanan nedenlerle; Aydın 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 27.06.2016 tarih ve 2016/.. değişik iş sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma talebinin REDDİNE; dosyanın Adalet Bakanlığı’na iletilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`na gönderilmesine, 31/10/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/13242 Karar : 2016/15967 Tarih : 17.10.2016
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Hakaret suçundan sanık … hakkında, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 125/1-3-a, 125/4, 43, 62/1 ve 51. maddeleri uyarınca 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, verilen hapis cezasının ertelenmesine ve denetim süresinin 1 yıl olarak belirlenmesine dair, …Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2014 tarihli ve 2013/844 esas, 2014/88 sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23/05/2016 gün ve 198574 sayılı istem yazısıyla dava dosyası Dairemize gönderilmekle incelendi:
İstem yazısında; 1- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 51/3. maddesinde yer alan Cezası ertelenen hükümlü hakkında, bir yıldan az, üç yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı, mahkûm olunan ceza süresinden az olamaz.” şeklindeki düzenleme nazara alınmadan, sanığın mahkum olduğu 1 yıl 2 ay 17 gün hapis cezasından az olacak şekilde 1 yıl süre ile denetime tabi tutulmasına karar verilmesinde,
2- Dosya kapsamına göre, Mahkemece sanık hakkında hakaret suçundan aynı suçun aynı mağdura karşı birden fazla kez işlendiği kabul edilerek 5237 sayılı Kanun`un 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılmış ise de; anılan kanunun 43. maddesinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararıyla, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi gerekli olup, somut olayda, sanık savunması, müşteki beyanı ve tanık ifadelerinden, sanık ile müşteki arasındaki hakaret içeren görüşmelerin 5 dakika arayla gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, araya belli bir zaman aralığı girmeksizin aynı eylemin devamı niteliğindeki sözlerden dolayı sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza tayininde,? denilmektedir.
Hukuki değerlendirme;
1- Sanık hakkında hakaret suçundan hüküm kurulurken TCK`nın 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılması açısından;
5237 sayılı TCK`nın Zincirleme Suç” başlıklı 43. maddesinin 1. fıkrasında; Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır? şeklinde zincirleme suç tanımlanmıştır.
Buna göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararının icrası çerçevesinde bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi veya birden fazla kişiye karşı aynı suçun tek bir fiille işlenmesi gerekmektedir.
İnceleme konusu somut olayda; mahkemece sanık hakkında hakaret suçundan aynı suçun aynı mağdura karşı birden fazla kez işlendiği kabul edilerek TCK`nın 43/1. maddesi uyarınca artırım yapılmıştır.
TCK`nın 43/1. maddesinin uygulanabilmesi için, bir suç işleme kararıyla, değişik zamanlarda aynı kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi gerekli olup, somut olayda, sanık savunması, müşteki beyanı ve tanık ifadelerinden, sanık ile müşteki arasındaki hakaret ve tehdit içeren görüşmelerin 5 dakika arayla gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, araya belli bir zaman aralığı girmeksizin aynı eylemin devamı niteliğindeki sözlerden dolayı sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanarak fazla ceza tayini hukuka uygun bulunmamıştır.
2- Sanık hakkında hakaret suçundan verilen erteli hapis cezasına ilişkin belirlenen denetim süresi açısından;
5237 sayılı TCK’nın 51. maddesinin 3. fıkrasında Cezası ertelenen hükümlü hakkında, 1 yıldan az, 3 yıldan fazla olmamak üzere, bir denetim süresi belirlenir. Bu sürenin alt sınırı mahkum olunan ceza süresinden az olamaz` hükmüne yer verilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 11.05.2010 tarih ve 4/87-112 sayılı kararında da vurgulandığı üzere; aleyhe değiştirme yasağı münhasıran cezalar? ile ilgili olup; cezalar da 5237 sayılı TCK`nın 45. maddesinde; hapis ve adli para cezaları olarak sayıldığından, cezalar arasında sayılmayan güvenlik tedbirlerinin ve diğer müesseselerin bu kapsamda değerlendirilemeyeceği kabul edilmektedir.
Bu nedenle ertelemenin yasal sonucu olmasından ötürü zorunlu olarak hükmedilmesi gereken denetim süresi`ne ilişkin hataların, infaz aşamasında ve 5275 sayılı Kanun hükümleri uyarınca düzeltilmesi mümkün olduğundan, bu husus aleyhe değiştirme yasağına? konu oluşturmayacaktır.
Ayrıca kanun yararına bozma yoluna başvurulması için hukuka aykırılığın başka bir yol ile giderilmesine imkan bulunmaması gereklidir. Hukuka aykırılığın olağan kanun yolları ile denetlenip giderilmesi imkanının bulunması durumunda kanun yararına bozma yoluna başvurulamayacaktır.
5275 sayılı İnfaz Kanunu`nun Mahkumiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama başlıklı 98. maddesinde; Mahkûmiyet hükmünün yorumunda veya çektirilecek cezanın hesabında duraksama olursa, cezanın kısmen veya tamamen yerine getirilip getirilemeyeceği ileri sürülür ya da sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi için hükmü veren mahkemeden karar istenir. hükmüne yer verilmiş, aynı Kanunun 101. maddesinde de duruşma yapılmaksızın verilecek bu kararlara karşı itiraz yolunun açık olduğu düzenlenmiştir.
Yukarıda yer verilen Ceza Genel Kurulu kararında da açıklandığı üzere, denetim süresinin mahkûmiyetin yasal sonucu olması, kazanılmış hakka konu olmaması ve infaz aşamasında bu konuda karar alınma olanağının bulunması karşısında, bu hususa yönelik talebin kanun yararına bozma yoluyla incelenmesi olanaklı görülmemiştir.
SONUÇ VE KARAR;
Yukarıda açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının düzenlediği tebliğnamedeki düşünce kısmen yerinde görüldüğünden,
1- Hakaret suçundan sanık … hakkında, … Sulh Ceza Mahkemesinin 14/02/2014 tarihli ve 2013/844 esas, 2014/88 sayılı kararının, 5271 sayılı CMK`nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,
2- Karardaki hukuka aykırılık aynı Kanun maddesinin 4-d fıkrasına göre, sanığa daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmekle, hakaret suçundan TCK?nın 125/3-a maddesi uyarınca, mahkemece hapis cezasının tercih edilmiş olduğu da gözetilerek, 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına,
3- TCK`nın 125/4. maddesi uyarınca takdiren 1/6 artırım yapılarak 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
4- TCK`nın 62. maddesi uyarınca takdiren 1/6 indirim yapılarak 11 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına,
5- TCK`nın 51. maddesi uyarınca verilen hapis cezasının ertelenmesine,
6- Denetim süresinin eksik belirlenmesine yönelik hukuka aykırılığın, infaz sırasında alınacak kararla giderilebilecek nitelikte bulunması, hakaret suçunda ertelemede çelişki oluşturan hükmün 1 yıl denetim süresi belirlenmesine? ilişkin kısım ise, yazım hatası olup mahallinde düzeltilebileceğinden bu konudaki 1` nolu kanun yararına bozma isteminin REDDİNE,
7- Kararın diğer yönlerinin olduğu gibi bırakılmasına, oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/6302 Karar : 2016/4988 Tarih : 7.06.2016
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Gerekçeli karar başlığına yanlış yazılan suç tarihinin, defter ve belgelerin ibrazı için verilen sürenin bitimini izleyen “06.06.2008” tarihi olarak mahallinde düzeltilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık ve müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
1-) Sanık hakkında hükmolunan temel cezanın suç tarihinde yürürlükte bulunan 213 sayılı Yasanın 359/a-2. maddesinde öngörülen 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezasından alt sınırın üzerinden mi yoksa 03.07.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5904 sayılı Kanunun 23. maddesi ile değişik 213 sayılı Yasanın 359/a-2. maddesinde öngörülen 18 aydan 3 yıla kadar olan hapis cezası esas alınmak suretiyle mi tayin edildiğine dair gerekçeden yoksun şekilde hüküm kurulması,
2-)Tekerrüre esas sabıkası olan sanık hakkında TCK`nun 58. maddesinin uygulanmaması,
Yasaya aykırı,
3-)T.C. Anayasa Mahkemesi’nin TCK’nun 53. maddesine ilişkin olan 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, tekerrür hükümleri nedeniyle kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 07.06.2016 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
5237 sayılı TCY’nın 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan tekerrür müessesesinin` infaz hukukundan daha çok maddi ceza hukukuna ilişkin bir kurum olduğu görülmektedir. Hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle 5275 sayılı Yasanın 98 ve devamı maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınması mümkün değildir. Hangi mahkûmiyetin tekerrüre esas alındığı, tekerrür koşullarının bulunup bulunmadığı, hükümlü hakkında kaçıncı kez tekerrür hükümlerinin uygulandığı ve tekerrür nedeniyle hükümlünün ceza evinde kalacağı süreye eklenecek sürenin belirlenmesi için mahkûmiyet hükmünde açıkça hangi hüküm nedeniyle kişinin mükerrir sayıldığı ve hangi mahkûmiyetin tekerrüre esas alındığının belirtilmesi gerekmektedir.
TCK’nun 58. maddesinin;
(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir”
hükümleri bulunmaktadır.
TCK’nun 58/6. fıkrasının ikinci cümlesinin açık anlatımından, sanık hakkında hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi yeterlidir. Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine de açıkça hükmolunmaması ve aleyhe temyiz olmaması halinde, bu husus 1412 sayılı CMUK`nun 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesi kapsamında değerlendirilemeyecektir. Zira mükerrir olan sanık hakkında cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması, hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesinin zorunlu bir sonucudur.
Ancak tüm bunlar mahkemece tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesi halinde geçerli olup, tekerrür hükümlerinin hiç uygulanmaması ve aleyhe temyiz olmaması halinde ise artık “aleyhe değiştirememe ilkesi”nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Nitekim benzer husus Ceza Genel Kurulunun 17.04.2007 gün ve 71-98 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında da kabul edilmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 2012/8-364/180, 2012/3-1328/310, 2012/3-1372/329, 2013/8-54/307 sayılı kararlarında da açıklandığı gibi;
““Reformatio in pejus” olarak adlandırılan ve doktrinde “cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesi” veya “aleyhte düzeltme yasağı” gibi kavramlarla ifade edilen ilkenin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay’a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, kanun yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır. Bu kural, 1412 sayılı CMUK`nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlüğünü koruyan 326. maddesinin son fıkrasında;“Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz” şeklinde ifade edilmiştir. Şu halde, “tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmediği” durumda, “aleyhe değiştirememe ilkesi”nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre infazına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması halinde 1412 sayılı CMUK’nun 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, hükmün tekerrür hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliğinden bozulması mümkün değildir.”
Bu nedenlerle tekerrüre esas sabıkası olduğu halde mahkemece hakkında TCK.nun 58. Maddesinin uygulanmasına karar verilmeyen sanığın temyizi üzerine yapılan inceleme sonucunda sayın çoğunluğun 2 nolu tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiğine ilişen bozma düşüncesine katılmamaktayım.
YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/17363 Karar : 2014/20586 Tarih : 1.12.2014
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Kasten yaralama, genel güvenliği tehlikeye atma, ruhsatsız silah taşıma ve tehdit suçlarından sanık M. D.’nın, Ezine Asliye Ceza Mahkemesinin 03.09.2013 tarihli ve 2013/91 değişik iş sayılı içtima kararı kapsamındaki 2 yıl 7 ay hapis cezasını infaz ettiği sırada, yasal temsilcisi eşi Z. D. tarafından yapılan infazın ertelenmesi talebi üzerine, hükümlünün 5275 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun`un 17/4.maddesinde belirtilen şartları taşımadığı gerekçesiyle erteleme talebinin reddine dair Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığının 12.09.2013 tarihli ve 2013/3730 ilamat sayılı kararına yönelik itiraz hakkında karar verme görev ve yetkisinin infaz hakimliğine ait olmadığından bahisle talebin reddine ilişkin Çanakkale İnfaz Hakimliğinin 22.10.2013 tarihli ve 2013/1607 esas, 2013/1583 sayılı kararına karşı yapılan itirazın keza reddine ilişkin ÇANAKKALE Ağır Ceza Mahkemesinin 04.11.2013 tarihli ve 2013/962 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığından verilen 17.12.2013 gün ve 77401 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06.01.2014 gün ve KYB. 2013-406567 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Mezkür ihbarnamede;
İnfaz dosyasına göre, infazın başlamasından sonra hükümlünün yasal temsilcisi tarafından yapılan infazın ertelenmesi talebinin Çanakkale Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedilmesi üzerine, bu karara yönelik itiraz Çanakkale İnfaz Hakimliği tarafından, infaza ara verilmesi ve infazın ertelenmesi talepleri hakkında karar vermenin infaz hakimliğinin görev ve yetkileri arasında olmadığından dolayı talebin reddine karar verilmiş ise de, 5275 sayılı Cezaların infazı Hakkında Kanun’un 17/4.maddesine göre cezanın infazına başlandıktan sonra, fıkrada sayılan zorunlu ve ivedi hallerde Cumhuriyet Başsavcılığınca 6 ayı geçmeyen sürelerle infaza ara verilebileceği şeklinde düzenleme bulunduğu, fakat talebin reddi halinde bu karara karşı itiraz edilip edilemeyeceği, itiraz edilecekse hangi merciye itiraz edilebileceği hususunda özel bir düzenleme bulunmadığı, 4675 sayılı infaz Hakimliği Kanunu’nun 4.maddesi 2.fıkrasında hükümlülerin cezalarının infazı… gibi işlem ve faaliyetlere ilişkin şikayetleri inceleme ve karara bağlama görevinin infaz hakimliğinin görevleri arasında sayıldığı, kanun koyucunun bazı özel durumlarda infaza ilişkin meselelerde hüküm veren mahkeme tarafından karar verilmesini de istediği, örneğin 5275 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 101.maddesi uyarınca, aynı Kanun’un 98 ila 100.maddeleri gereğince verilecek kararların hüküm mahkemesince verileceğinin hüküm altına alındığı, keza 98.maddenin 2.fıkrasına göre sadece hastalık sebebiyle cezanın ertelenmesinin gerektiği hallerde hüküm mahkemesinin karar vereceği şeklinde düzenleme bulunduğu nazara alındığında, 5275 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 17/4.maddesine göre cezanın infazına başlandıktan sonra, fıkrada sayılan zorunlu ve ivedi hallerde Cumhuriyet Başsavcılığınca infaza ara verilmesi talebinin reddi halinde, bu işleme karşı genel hüküm niteliğinde olan 4675 sayılı Kanun`un 4 ve 5.maddeleri gereğince infaz hakimliğine şikayet yoluna başvurulabileceği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden,
Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinin 04.11.2013 gün ve 2013/962 Değişik iş sayılı kararının, CMK.nun 309/4-a maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), müteakip işlemlerin mahallinde mahkemesince yapılmasına, oybirliğiyle karar verildi
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/24215 Karar : 2014/22171 Tarih : 14.10.2014
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Hükümlüler hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararından sonra deneme süresi içerisinde suç işlenmesi nedeniyle, hükmün açıklanmasına ilişkin kararlar, 5728 sayılı Yasanın geçici 1/2. madde ve fıkrası ile 5275 sayılı Yasanın 98. ila 101. maddeleri uyarınca itiraza tabi olup temyizi mümkün buljmmadığı gibi, itiraz üzerine verilen kararın da kesin olması nedeniyle hükümlünün temyiz isteminin (REDDİNE), mercide yanılma nedeniyle CMK.nun 264. maddesi gözetilerek hükümlünün isteminin itiraz olarak kabulüyle gereğinin mahallinde yerine getirilmesi için dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2007/5557 Karar : 2007/5170 Tarih : 17.07.2007
- İnfaz Kanunu 98. Madde
Kredi Kartının Kötüye Kullanılması suçundan sanık Vedat’ın yapılan yargılaması sonunda; Mahkumiyetine dair ANKARA 20. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 12.04.2006 gün ve 2006/227 Esas, 2006/312 Karar sayılı hükmün kesinleşmesinden sonra hükümlü ve müdafiinin, 06.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 Sayılı Yasanın 11. maddesi ile 5237 Sayılı TCK.nun 245. maddesine eklenen 5.fıkra hükmü gereğince aynı kanunun 168. maddesinin uygulanmasının talep edilmesi üzerine, mahkemece dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda istemin reddine dair, 16.03.2007 gün ve 2007/91 Değ.İş sayılı karara hükümlü müdafiince süresi içersinde itirazda bulunulduğu, itiraz mercii olan ANKARA 4.Ağır Ceza Mahkemesi 28.04.2007 gün ve 2007/527 Değ.İş sayı ile kararın itiraza değil, temyize tabi olduğu belirtilerek incelemenin Yargıtay tarafından yapılması gerektiğine karar verilmesi üzerine dava evrakı Yargıtay C.Başsavcılığı`nın dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesini isteyen 16.05.2007 tarihli tebliğnamesiyle gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:
5237 Sayılı Türk Ceza Yasasının yürürlüğe girmesinden sonra 14.02.2006 tarihinde işlenen suç nedeniyle anılan yasa hükümleri uygulanmak suretiyle verilen mahkumiyet hükmünün kesinleşmesinden sonra, hükümlü ve müdafiince sonradan yürürlüğe giren 5560 Sayılı Yasayla değişik TCK.nun 245/5 maddesi yollamasıyla 168. maddesinin uygulanması taleplerinin, 5560 Sayılı Yasanın yürürlüğe girmesinden sonra tazmin veya zararın giderilmesine ilişkin olmayıp, soruşturma aşamasında yakalandığından hükümlünün üzerindeki telefonların istirdat edilmesi ve yargılama sürecinde şikayetçinin zararının bizzat hükümlü tarafından giderilmemesi nedeniyle talebin reddine dair evrak üzerinde verilen kararı, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98/1 maddesi uyarınca “….sonradan yürürlüğe giren kanun, hükümlünün lehinde olursa, duraksamanın giderilmesi veya yerine getirilecek cezanın belirlenmesi” niteliğinde olduğu, aynı kanunun 101/1 maddesi gereğince mahkemenin incelemeyi dosya üzerinden yapması gerektiği ve maddenin 3.fıkrası hükmü uyarınca da bu kararın itiraza tabi olduğu anlaşılmakla, itiraz mercii olan Ankara 4.Ağır Ceza Mahkemesince hükümlü müdafiinin itirazı konusunda bir karar vermesi gerektiğinden,
Dosyanın merciince incelenmek üzere MAHALLİNE İADESİ için Yargıtay C.Başsavcılığı`na ( TEVDİİNE ), oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/20509 Karar: 2018/13 Tarih: 15.01.2018
- İnfaz Kanunu 98. Madde
5237 sayılı TCK’nin 50/6. maddesinde5237 sayılı TCK’nin 50/6. maddesinde kısa süreli hapis cezasına mahkum olan ve bu cezası aynı Yasanın 50/1-f maddesindeki seçenek yaptırıma çevrilen hükümlünün, tebligata rağmen seçenek yaptırımın gereklerinin yerine getirilmesine başlanmaması nedeniyle, hapis cezasının 5237 sayılı TCK’nin 50/6. maddesi uyarınca aynen infazına dair karar 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun 98/1, 101/3. maddesi gereğince itiraz yasa yoluna tabi olup, temyizi mümkün olmadığından, dosyanın incelenmeksizin itiraz mercii tarafından incelenmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 15.01.2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas: 2013/8-451 Karar: 2015/6 Tarih: 17.02.2015
- İnfaz Kanunu 98. Madde
6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık N. A.’ın 13/1, 5237 sayılı TCK’nun 62,, 52, 58. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, Samsun 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.06.2010 gün ve 1423-611 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 29.11.2012 gün ve 9472-36570 sayı ile;
“… Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken ayrıca denetimli serbestliğe hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır.
Sanığın bir sebebe dayanmayan temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine, ancak:
TCK’nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkı ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmeye, altsoyu dışında kalanlarla ilgili hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hiçbir ayrım yapılmaksızın koşullu salıvermeye kadar hak yoksunluğuna hükmolunması,
Yasaya aykırı ise de, yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükümden 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm çıkarılarak yerine ‘ 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca 1. fıkranın (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverme tarihine, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan ise 2. fıkra gereğince cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına’ denilmek suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün düzeltilerek onanmasına…”,
Oybirliğiyle karar verilmiş,
Daire üyesi C. Aras; “Sanık hakkında hükmolunan cezanın 58. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verildiği halde ‘denetimli serbestlik’ tedbirine hükmolunmaması kazanılmış hak teşkil etmez” görüşüyle eleştiriye yönelik olarak karşıoy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 18.01.2013 gün ve 290083 sayı ile;
“… 58. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve güvenlik tedbirlerine ilişkin bölümde yer alan ‘tekerrür’ infaz hukukundan daha çok maddi ceza hukukuna ilişkin bir kurumdur. Hükümlülüğün yasal sonucu olmaması nedeniyle 5275 sayılı Kanunun 98 ve devamı maddeleri uyarınca infaz aşamasında bu konuda karar alınması mümkün değildir.
Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir. TCK’nın 58/6. maddesine göre; ‘Sanık hakkında tayin olunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine’ şeklinde bir ifade yazılmasından sonra, kararın devamında ‘Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına’ şeklinde bir ifadenin yazılmamış olması sanık açısından kazanılmış hak oluşturmaz.
Hükmü aleyhe değiştirememe ilkesine değinecek olursak;
Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 06.04.2010 gün ve 48-74, 17.04.2007 gün ve 71-98 sayılı kararlarında da yer verildiği üzere:
Cezayı aleyhe değiştirmeme ilkesinin amacı; hükmün aleyhe de bozulabileceğini düşünen sanığın, bazı olaylarda Yargıtay’a başvurmaktan çekinmesinin önüne geçmek, yasa yoluna başvurma hakkını daha özgürce kullanabilmesini sağlamaktır.
Bu kural, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326. maddesinin son fıkrasında; ‘Hüküm yalnız sanık tarafından veya onun lehine Cumhuriyet savcısı veya 291. maddede gösterilen kimseler tarafından temyiz edilmişse yeniden verilen hüküm, evvelki hükümle tayin edilmiş olan cezadan daha ağır olamaz’ şeklinde ifade edilmiştir.
Şu halde, ‘tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmediği’ durumda, ‘aleyhe değiştirememe ilkesi’nin gözetilmesi gerektiği kabul edilmelidir. Buna göre, adli sicil kaydında tekerrüre esas hükümlülüğü bulunan sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünde TCK’nın 58. maddesinin 6, 7. fıkralar 6 ve 7. fıkralarının uygulanmasına karar verilmemiş olması ve aleyhe yönelen temyizin de bulunmaması halinde, 1412 sayılı CMUK’nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326/son maddesinde belirtilen, lehe temyiz davası üzerine cezanın aleyhe değiştirilmemesi kuralı uyarınca, hükmün tekerrür hükümlerinin uygulanmaması isabetsizliğinden bozulması imkan dahilinde değildir.
Buna karşın; tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejimine göre cezanın çektirilmesine karar verildikten sonra, infaz sonrası sanık hakkında denetimli serbestlik tedbiri uygulanması yönünde bir karar verilmemesi halinde, aleyhe temyiz bulunmadığından ve sanık hakkında bu hususun kazanılmış hak oluşturacağından bahisle eleştiri konusu yapılmasından ziyade, ‘Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına’ şeklinde bir ifadenin hükme eklenmek suretiyle kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmektedir. Aleyhe değiştirmeme ilkesi, 58. maddesinin hiç uygulanmamış olduğu haller için geçerlidir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Adli sicil kaydındaki hangi mahkumiyet ilamının esas alındığı belirtilerek TCK’nın 58. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi karşısında, buna ilişkin karar cümlesinin sonuna ayrıca ‘mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına’ şeklinde bir ibare eklenmesi suretiyle hükmün bu husustan da düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eleştiri yapılarak hükmün sadece TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümünün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi hukuka aykırı bulunmuştur…”,
Görüşüyle itiraz kanunun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 09.05.2013 gün ve 1760-14488 sayı ile; itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
Karar: Sanığın 6136 sayılı Kanuna muhalefet suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı TCK’nun 58. maddesinin uygulanmasına karar verilen hallerde, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilip, ayrıca cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmamasının kazanılmış hakka konu olup olmayacağının belirlenmesine ilişkindir.
Tekerrür, 765 sayılı cezanın artırım nedeni olarak öngörülmüş iken, yeni sistemde şartlı salıverilme süresini de etkileyecek şekilde bir infaz rejimi olarak düzenlenmiştir.
5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca önceden işlenen suçtan dolayı verilen hükmün kesinleşmesinden sonra yeni bir suçun işlenmesi halinde sanık hakkında tekerrür hükümleri uygulanacaktır. Tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki hükmün kesinleşmesi ve ikinci suçun kesinleşmeden sonra işlenmesi yeterli olup, cezanın infaz edilmiş olmasına gerek bulunmamaktadır. Ancak kanun koyucu tekerrür hükümlerinin uygulanabilmesi için önceki cezanın infaz edilmesi şartını aramadığı halde, infazdan sonra belirli bir sürenin geçmesi halinde tekerrür hükümlerinin uygulanmayacağını hüküm altına almıştır. Buna göre, beş yıldan fazla süreyle hapis cezasına mahkûmiyet halinde cezanın infaz edildiği tarihten itibaren beş yıl, beş yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezasına mahkûmiyet halinde ise cezanın infaz tarihinden itibaren üç yıl geçmekle tekerrür hükümleri uygulanmayacaktır.
5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi5237 sayılı TCK’nun 58. maddesi uyarınca kişinin mükerrir sayılması için ilk hükmün kesinleşmesinden sonra ikinci suçun işlenmesi yeterli olup, ilk suçun 1 Haziran 2005 tarihinden önce veya sonra işlenmesinin mükerrirlik açısından herhangi bir önemi bulunmamaktadır.
Tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmesinin sonucu olarak; mükerrir sanık hakkında, sonraki suç nedeniyle kanun maddesinde seçimlik ceza olarak hapis veya adli para cezası öngörülmüşse hapis cezasına hükmolunması, hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesi ve hükümlü hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması gerekmektedir.
TCK’nun 58. maddesinin 6, 7. fıkralarında;
“(6) Tekerrür halinde hükmolunan ceza, mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilir. Ayrıca, mükerrir hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanır.
(7) Mahkûmiyet kararında, hükümlü hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanacağı belirtilir” hükmü bulunmaktadır.
TCK’nun 58/6. fıkrasının ikinci cümlesinin açık anlatımından, sanık hakkında hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi yeterlidir. Mükerrir sanık hakkında cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine de açıkça hükmolunmaması ve aleyhe temyiz olmaması halinde bu husus 1412 sayılı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 326 /son maddesi uyarınca aleyhe değiştirmeme ilkesi kapsamında değerlendirilemeyecektir. Zira mükerrir olan sanık hakkında cezasının infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanması, hakkındaki cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesinin zorunlu bir sonucudur.
Nitekim Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 gün ve 54-307 sayılı kararı başta olmak üzere pek çok kararında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaydaki uyuşmazlık değerlendirildiğinde;
Sabıka kaydında tekerrüre esas olan geçmiş hükümlülüğü bulunan sanık hakkında yerel mahkemece cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirine hükmolunmadan, sanığa verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi yeterli olup cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesinin zorunlu bir sonucu olan “cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” açıkça hükmolunmaması aleyhe bozma yasağı kapsamında değerlendirilemez.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire düzeltilerek onama kararından, “Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken ayrıca denetimli serbestliğe hükmedilme gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır” eleştirisinin çıkarılmasına karar verilmelidir.
Sonuç: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 29.11.2012 gün ve 9472-36570 sayılı düzeltilerek onama kararından, “Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilirken ayrıca denetimli serbestliğe hükmedilme gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni sayılmamıştır” eleştirisinin ÇIKARILMASINA,
3- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.02.2015 günü yapılan müzakerede oybirliği ile, karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.