0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Hükümlünün Telefon İle Haberleşme Hakkı

İnfaz Kanunu Madde 66

(1) Kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler, Cumhurbaşkanınca çıkarılan yönetmelikte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.

(2) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde hükümlüler, ücretli telefonlarla serbestçe görüşme yapabilirler.

(3) Açık ve kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler altsoy, üstsoy, eş ve kardeşlerinin ölüm, ağır hastalık veya doğal afet hâllerinde, kuruma ait telefon ve faks cihazından derhâl yararlandırılırlar. Görüşmeler, tutanak ile belgelenir ve tutanaklar özel bir dosyada saklanır.

(4) Hükümlüler açık ve kapalı ceza infaz kurumlarında, çocuk eğitimevlerinde araç telefonu, telsiz telefon veya cep telefonu ve benzeri iletişim araçlarını bulunduramaz ve kullanamazlar.



İnfaz Kanunu Madde 66 Gerekçesi

Madde, hükümlülerin telefon kullanabilmelerini, çeşitli yönden bir düzene bağlamak zorunluluğu nedeniyle kaleme alınmıştır. Maddede hem hükümlünün iyileştirilmesi ve hem de kötüniyetli eylemleri önlemek bakımından bazı esaslar saptanmıştır:

a) Kapalı ceza infaz kurumlarında hükümlülerin ankesörlü telefonlardan yararlanmaları esas ve usulünü tüzük belirleyecek ve konuşmalar idarece dinlenip, kayıt altına alınabilecektir.

b) Açık ceza infaz kurumlarında ve çocuk eğitimevlerinde ankesörlü telefondan yararlanma serbesttir.

c) Bütün infaz kurumlarındaki hükümlüler üstsoy, altsoy, eş ve kardeşlerinin ağır hastalık veya ölüm hâllerinde kuruma ait iletişim araçlarından derhâl yararlanırlar. Ancak bu hâlde konuşmalar tutanak ile belgelenecek ve saklanacaktır.

Maddenin son fıkrası açık ve kapalı kurumlarda, çocuk eğitimevlerinde araç telefonu, telsiz telefon veya cep telefonu ve benzeri iletişim araçlarının bulundurulmasını ve kullanılmasını yasaklamaktadır. Bu hak tehlikeli halde bulunan ve örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.


İnfaz Kanunu 66. Madde Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1075 Karar : 2017/2066 Tarih : 5.06.2017

- İnfaz Kanunu 66. Madde

Silâhlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklu …’nın,… Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutukluluk kararının infazı sırasında, … Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan eşi … ile telefonla konuşma ve yazılı haberleşme talebinin kabulüne, 15 günde bir 10 dakikayı geçmemek üzere faydalanmasına dair Diyarbakır İnfaz Hakimliğinin 17/11/2016 tarihli ve 2016/3013 esas, 2016/3060 sayılı kararını müteakip, …Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nun 28/11/2016 tarihli yazısı ile kurumda telefonların dışarıdan gelen aramalara kapalı olduğunu ve iki Kapalı Ceza İnfaz Kurumu arasında böyle bir görüşmeye imkan sağlayacak teknik yapının sağlanamayacağı belirtildiğinden bahisle tutuklunun telefonla iletişim talebinin reddine ilişkin Diyarbakır İnfaz Hakimliğinin 28/11/2016 tarihli ve 2016/3013 esas sayılı kararını yönelik itirazın kabulüne, anılan kararın kaldırılmasına dair Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/12/2016 tarihli ve 2016/1307 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;

Dosya kapsamına göre,

1-4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’nun 4. maddesinde yer alan, “İnfaz hakimliklerinin görevleri şunlardır: 1. Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamak. 2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahadeye tabi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamak. 3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikayetleri incelemek ve karara bağlamak. 4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikayet niteliğindeki konular hakkında karar vermek. 5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak. Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır.” şeklindeki düzenleme nazara alındığında, hükümlü ve tutuklunun infaz hakimliğine şikayette bulunabilmesi için öncelikle bulunduğu ceza infaz kurumu idaresi tarafından gerçekleştirilmiş bir işlem veya faaliyetin yapılmış olması gerektiği, ceza infaz kurumu idaresi tarafından herhangi bir işlem veya faaliyet yapılmadan hükümlü tarafından doğrudan infaz hakimliğinden işlem veya faaliyet yapılmasının talep edilemeyeceği, aksi bir durumun yukarıda bahsi geçen kanun maddesine aykırı olacağı, somut olayımızda tutuklu tarafından bulunduğu cezaevi idaresinden başka bir cezaevinde tutuklu bulunan eşiyle telefon görüşmesine ve yazılı haberleşmesine yönelik herhangi bir talep olmaksızın doğrudan infaz hakimliğinden bu yönde bir talepte bulunulduğu, tutuklunun öncelikle cezaevi idaresinden talepte bulunması gerektiği, tutuklunun başvurusu üzerine cezaevi idaresince talebinin kabul edilmediği takdirde söz konusu işlemin infaz hakimliği tarafından şikayet konusu olarak denetlenip değerlendirilebileceği cihetle, infaz hakimliği tarafından bu konuda bir karar verilmeksizin ilgili cezaevi idaresine gönderilmesi gerektiği gözetilmeden talep konusunda karar verilmesi nedeniyle,

2-Hükümlülerin telefon görüşmesinin 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 66/1. maddesinde düzenlediği, anılan maddenin, ‘‘Kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli hâlde bulunan ve örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.’’ şeklinde olduğu, tutuklular yönünden de anılan Kanunun 116. maddesinde hükümlülerle ilgili düzenlemelere atıf yapıldığı, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün 88. maddesinin (o) bendindeki “Hükümlülere dışarıdan telefon açılmak suretiyle görüşme yaptırılmaz” şeklindeki düzenleme karşısında, farklı cezaevlerinde tutuklu olarak bulunan karı-kocanın telefonla görüştürülmelerinin hukuken mümkün olmadığı gibi, hükümlü ve tutuklunun telefonla görüşme hakkının kullanılması biçiminin düzenlendiği anılan Tüzüğün 88. maddesi hükümlerine göre infaz kabiliyeti de bulunmadığı gözetilerek itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi sebebiyle,

Yazılı haberleşme kararı yönünden Diyarbakır İnfaz Hakimliğinin 17/11/2016 tarihli ve 2016/3013 esas, 2016/3060 sayılı kararında,

Telefonla konuşma kararı bakımından ise itirazın reddi yerine kabulüne karar verilmesi nedeniyle Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/12/2016 tarihli ve 2016/1307 değişik iş sayılı kararında, isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 08/03/2017 gün ve 94660652-105-21-736-2017-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;

TÜRK MİLLETİ ADINA

Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Diyarbakır İnfaz Hakimliğinin 17/11/2016 tarihli ve 2016/3013 esas, 2016/3060 sayılı kararı ile Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 12/12/2016 tarihli ve 2016/1307 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/7921 Karar : 2017/3449 Tarih : 29.03.2017

- İnfaz Kanunu 66. Madde

Sanığa yükletilen hakaret eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Temel ceza doğrudan TCK’nın 125/3-a maddesi uyarınca belirlenmemiş ise de, bu hususun sonuca etkili olmadığı,

TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağı ortadan kalkmış ise de, bu durumun infaz sırasında resen gözetilebileceği,

Anlaşıldığından, O Yer Cumhuriyet Savcısının ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 29.03.2017 tarihinde oy çokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

Sayın çoğunluk ile aramızdaki uyuşmazlık, cezaevinde hükümlü olarak bulunan sanığın 5275 sayılı Yasanın 66. maddesi kapsamında telefonla görüşme hakkından yararlanırken babası ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında infaz koruma memuruna söylediği hakaret içeren sözlerin kayda alınması nedeniyle delil olarak kullanılıp kullanılmayacağı, telefonla görüşme sırasında kaydedilen sözlerin hükme esas alınıp alınmayacağı noktasındadır.

İlk olarak cezaevinde bulunan hükümlülerin yaptığı telefon görüşmelerine yönelik dinlemenin niteliğinin tesbiti gerekir, bu adli nitelikte bir dinleme midir, yoksa idari nitelikte bir dinleme midir.

5275 sayılı Yasanın 66. maddesi ile hükümlüye cezaevinde bulunduğu süre içinde belli şartlar altında belli yakınları ile telefonla görüşme olanağı tanınmış ancak cezaevinde disiplin ve düzenin sağlanması, suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla bu görüşmelerin dinlemesi ve kayda alınması öngörülmüştür. Bu düzenleme ile idari nitelikte bir dinlemenin getirildiği kuşkusuzdur. O halde idari nitelikteki bir telefonla dinleme sonucu elde edilen delil ceza muhakemesinde kullanılabilir mi sorusu uyuşmazlığın temel noktasını oluşturmaktadır. Bu sorunun cevabını doğru tespit etmek için ceza muhakeme sistemimizin kabul ettiği hukuka aykırı delil ve delil değerlendirme yasağının somut olaya doğru uygulanması gerekir.

Günümüzde ceza muhakemesinin temel amacı maddi gerçeğe ulaşmak olmakla birlikte, klasikleşen bir retorik ile söylersek ne pahasına olursa olsun mutlak gerçeğe ulaşmak yerine, dürüst, temiz, adil bir yargılama ile önceden belirlenen usul hükümlerine uyularak maddi gerçeğe ulaşmak asıl hedef olmalıdır.

Ceza muhakemesinde her şey delil olma özelliği taşır. Bu delillerin hükme esas alınıp alınamayacağını, doğruluğunu yargıç serbestçe takdir ederek karar verir. Öğreti de buna “vicdani delil” veya “serbest ispat” sistemi denir. CMK 217. maddesi ile açık bir şekilde “serbest ispat” sistemini benimsemiştir. Ancak bu sistemin de bazı sınırlamaları vardır. Hukuka aykırı delil kullanılmaması ve delil değerlendirme yasağı, bunun önemli bir istisnasıdır.

Hukuka aykırılık ise CMK’nın 288. maddesinde tanımlanmıştır. “Bir hukuk kuralının uygulanmaması veya yanlış uygulanması hukuka aykırılıktır. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi delilin elde edilmesi aşamasında bir hukuk kuralı ihlal edilmiş ise artık bu delil hukuka aykırıdır ve CMK 217/2 uyarınca dışlanması gerekir. Hukuka aykırılığı sadece delilin elde edilmesi aşamasında yasak sorgu yöntemlerinin kullanılmasına indirgememek gerekir. Hukuk kuralına aykırı davranılarak elde edilen her delil değerlendirme yasağı kapsamına girmelidir. Bir delilin kullanılması, hükme esas alınması hukuk kuralı ile çatışıyor ise artık bu delil dışlanmalıdır. Kullanılmama ve hükme esas alınmamayı kapsayacak şekilde bunu “hukuka aykırı delilin değerlendirme yasağı” olarak ifade edebiliriz.

Somut bir örnek ile açıklarsak Cumhuriyet Savcısı huzurunda ifade veren sanığın eşi CMK 45. maddedeki çekinme hakkını kullanmayarak eşi aleyhine delil olabilecek nitelikte ifade verdikten sonra yargılama aşamasında tanıklıktan çekindiğini bildirdiğinde artık Cumhuriyet Savcısı huzurunda verdiği ifade delil değerlendirme yasağı kapsamında kalacaktır. Aslında soruşturma aşamasında yasak bir yöntem kullanılmamıştır. Kendi isteği ile tanıklık yapmıştır. Ancak kovuşturma aşamasında çekinmekle ilk verdiği ifade hukuka aykırı hale gelmiş bu delil değerlendirme kapsamına girmiştir. Nedeni CMK 45. madde ile çelişir hale gelmiştir. Yargıtayımızın tanıklık konusunda yerleşik ve doğru uygulaması bu durumda delil değerlendirme yasağı yönündedir. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi delilin hukuka aykırılığı kavramını delilin elde edilmesi sırasında yasak yönteme başvurulması ile sınırlamamalı bunun yerine CMK 217/2 ile benimsenen daha geniş olan “Hukuka aykırı delil” kavramını benimsemek gerekir.

CMK’nın 217/2 ve 206/2-a bendi hukuka uygun olmayan delillerin ispat süresinde dışlanmasını hükme bağlamıştır. CMK’nın 217/2. maddesi açık bir şekilde delilin dışlanması için hukuka aykırı elde edilmesini aramamış sınırlamayı genişleterek delilin hukuka uygun elde edilmiş olmasını aramıştır. Delilin hukuka uygun olmadığının tesbiti halinde artık yargıç bu delinin hükme esas alınıp alınmayacağı konusunda bir takdir hakkına sahip değildir. CMK’nın 217/2 ve 206/2-a da açık bir şekilde mutlak değerlendirme yasağını benimsediğinden hükme esas alınamaz.

CMK nispi değerlendirme yasağını benimsememiştir. Bu sistemi benimseyen ülkelerde hukuka aykırılığın ağırlığının değerlendirilmesi benimsenmiştir. Alman hukukunda etkili olan bu sistemde “değerlerin tartılması” suretiyle yargıç delilin dışlanması gerekip gerekmediğine karar verir. Ancak bizim CMK tarafından bu sistem benimsenmemiş hukuka uygun olmayan delilin dışlanması gerektiği açık bir şekilde düzenlenmiştir.

Bu ilkeler ışığında olayımıza dönersek;

CMK iletişimin denetlenmesi ve kayda alınmasına özel bir önem atfetmiş. Ancak belli suçlar yönünden iletişimin denetlenmesine olanak tanımış. Katalog suç sistemini benimseyerek katalog dışında yer alan suçlar yönünden hiçbir şekilde elde edilen konuşmanın delil olamayacağını, bu delilin dışlanmasını hükme bağlamıştır.

Ceza muhakemesi bir yol, bu yolda yürüyüşün kurallarını baştan koyan, kişilerin temel hak ve özgürlüklerinin nasıl sınırlanacağını, müdahalenin sınırlarını, koşullarını koyan hükümlerdir. Adil, dürüst bir yargılamanın temel kuralı muhakeme sürecine muhakemenin baştan belirtilen kurallarını uygulamak, bu kuralların yerine yeni kural koymamak, yine muhakeme dışındaki kuralları getirip sonradan muhakeme sürecine dahil etmemektir. Yargılama sürecine ancak yargılama hukuku kurallarını uygulayabiliriz.

Somut olayda cezaevindeki hükümlü ve tutuklunun telefon görüşmelerini düzenleyen Yasa, Tüzük ve Yönetmelik hükümleri idari tedbirleri düzenleyen kurallardır, cezaevinde bulunan hükümlülere yönelik getirilen telefon dinlemesi idari tedbir niteliğinde bir dinlemedir. Telefon görüşmeleri sonucu elde edilecek deliller konusunda bizi bağlayan ilkeleri koyan hüküm CMK 135. maddedir. Bu açık düzenleme görmezden gelinerek CMK 135. maddeki katalog suç içinde yer almayan hakaret suçu yönünden telefon görüşmesi sonucu elde edilen konuşmanın delil olarak kullanılması CMK 217/2 maddeye aykırıdır. CMK’nın 217/2. maddesi uyarınca elde edilen delil hukuka uygun değildir. Mutlak değerlendirme yasağı ilkesini benimseyen sistemimiz uyarınca bu delilin dışlanması hükme esas alınmaması gerektiği bu nedenler sanığın beraat etmesi gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun mahkumiyet yönündeki görüşüne karşıyım.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas : 2007/3494 Karar : 2007/2821 Tarih : 2.04.2007

- İnfaz Kanunu 66. Madde

Silahlı çete PKK Örgütünün amacı doğrultusunda ülke topraklarından bir kısmını devlet idaresinden ayırmaya matuf silahlı eylemde bulunmak suçundan müebbet ağır hapis eczasına hükümlü Abdulkerim hakkında 1 ay haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakma cezası verilmesine dair, Ankara 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının 25.9.2006 tarihli ve 2006/211 sayılı kararını müteakip, adı geçen hükümlünün avukatı ile telefonda görüşme yapma talebinin cezaevi idaresi tarafından yerine getirilmemesi sebebiyle yaptığı şikayetin kabulü ile hükümlünün avukatı ile telefon görüşmesi yapma yasağı şeklindeki cezaevi idaresi faaliyetinin kaldırılmasına ilişkin, Ankara İnfaz Hakimliğinin 5.2.2007 tarihli ve 2007/84-83 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine dair, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9.2.2007 tarihli ve 2007/571 değişik iş sayılı kararının;

Hükümlünün İnfaz Hakimliğine yaptığı 26.1.2007 tarihli şikayetin konusunu avukatı ile telefonla görüşme yapma talebinin idare tarafından engellenmesi olduğu anlaşıldığından. Ankara 2 Nolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Disiplin Kurulu Başkanlığının 25.9.2006 tarihli ve 2006/211 sayılı kararının hükümlüye 27.9.2006 tarihinde tebliğini müteakip, hükümlünün 4675 sayılı infaz Hakimliği Kanununun 5. maddesindeki 15 günlük şikayet süresinin geçmesinden sonra yaptığı başvurunun bu karara karşı yapılmış bir başvuru olmaması sebebiyle süresinde yapılmış bir başvuru olduğu düşünülerek yapılan incelemede;

Dosya kapsamına göre, hükümlü hakkında terör örgütü lideri Abdullah’a verilen hücre hapsi cezasını protesto etmek için ziyaretçi kapalı görüşüne çıkmayacağını belirten dilekçesi sebebiyle 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 42/2. maddesi uyarınca 1 ay haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakılma disiplin cezası verildiği, hükümlünün bu kararı müteakip avukatı ile telefonla görüşme yapma talebinin cezaevi idaresi tarafından yerine getirilmemesi sebebiyle yaptığı şikayet üzerine, Ankara İnfaz Hakimliğince şikayet kabul edilerek, 5275 sayılı Kanunun 42’4. maddesin de yer alan “Anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları ile doğal afet hallerinde yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile ilişkilerde bu madde hükmü uygulanmaz” hükmü ile Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük`ün “Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama” başlıklı 148/4.maddesinde yer alan “Anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları, doğal afet halleri ile resmi ve yetkili mercilerle yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile iletişimde bu madde hükmü uygulanmaz” şeklindeki düzenlemeler göz önüne alınarak hükümlünün avukatı ile telefon görüşmesi yapma yasağı şeklindeki cezaevi idaresi faaliyetinin kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmakla,

Esasen 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin infazı Hakkında Tüzük de hükümlü ve tutukluların avukatları ile telefon görüşmesi yapabileceklerine dair herhangi bir düzenleme bulunmadığı, bu kapsamda ilgili mevzuat incelendiğinde,

5275 sayılı Kanunun “Hükümlünün telefon ile haberleşme hakkı” başlıklı 66. maddesinde,

1- Kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümlüler, tüzükte belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki ücretli telefonlar ile görüşme yapabilirler. Telefon görüşmesi idarece dinlenir ve kayıt altına alınır. Bu hak, tehlikeli halde bulunan ve örgüt mensubu hükümlüler bakımından kısıtlanabilir.

2- Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde hükümlüler, ücretli telefonlarla serbestçe görüşme yapabilirler.

3- Açık ve kapalı ceza infaz kurumlarındaki hükümler altsoy, üstsoy, eş ve kardeşlerinin ölüm, ağır hastalık veya doğal afet hallerinde, kuruma ait telefon ve faks cihazından derhal yararlandırılırlar. Görüşmeler, tutanak ile belgelenir ve tutanaklar Özel bir dosyada saklanır.

4- Hükümlüler açık ve kapalı ceza infaz kurumlarında, çocuk egitimevlerinde araç telefonu, telsiz telefon veya cep telefonu ve benzeri iletişim araçlarını bulunduramaz ve kullanamazlar.

Şeklinde düzenleme mevcut olup, yine Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük`ün “Telefonla görüşme hakkı” başlıklı 88/1. maddesinde, “Kapalı kurumda bulunan hükümlüler, belgelendirmeleri koşuluyla eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ve vasisi ile telefon görüşmesi yapabilir” şeklinde bir düzenleme mevcut olup, görüldüğü üzere hükümlünün avukatı ile telefonla konuşma hakkının kanunen bulunmadığı,

Esasen mevzuatımızda hükümlünün iletişim imkanlarından yararlanması ile ilgili olarak, 5271 sayılı Kanunun 67.maddesinde radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı, 68. maddesinde mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı düzenlenmiş olup, keza Tüzükün 90.maddesinde de radyo, televizyon yayınları ile internet olanaklarından yararlanma hakkı ile 91. maddesinde mektup, faks ve telgrafları alma ve gönderme hakkı düzenlenmiş olup, bunlar arasında hükümlünün avukatı ile telefon görüşmesi yapabileceğine dair bir hükmün bulunmadığı, dolayısıyla bulunmayan bir hakkın yasaklanmasının da söz konusu olamayacağı,

5275 sayılı Kanunun 42. maddesi ile Tüzük’ün 148. maddesinde yer alan bir aydan üç aya kadar haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakma cezasının ilgili maddelerde ki ifadelere göre yorumlanması gerekeceği, buna göre, Kanunun 42/1. maddesinde yer alan “Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama cezası, hükümlünün bir aydan üç aya kadar mektup, faks ve telgraf almak ve yollamaktan, televizyon izlemekten, radyo dinlenmekten, telefon etmekten ve diğer iletişim araçlarından yararlanmaktan tamamen veya kısmen yoksun bırakılmasıdır. Şeklindeki ifade irdelendiğinde, hükümlünün televizyon izlemesi veya radyo dinlemesinin engellenmesinin, yakınları ile haberleşmesi veya avukatı ile mektup, faks ve telgraf almak ve yollamak biçimindeki iletişimi ile bir ilgisinin olmadığı, dolayısıyla Kanunun 42/4. maddesinde yer alan “Anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları ile doğal afet hallerinde yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile ilişkilerde hu madde hükmü uygulanmaz” hükmü ile Ceza İnfaz Kurumlarının Yönelimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük`ün “Haberleşme veya iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama” başlıklı 148/4. maddesinde yer alan “Anne, baba, eş, çocuk ve kardeşlerin ölüm veya ağır hastalıkları, doğal afet halleri ile resmi ve yetkili mercilerle yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile iletişimde bu madde hükmü uygulanmaz.” seklindeki düzenlemelerin avukatla hükümlü arasındaki yüz yüze görüşmeleri ve mektup, faks ve telgraf almak ve yollamak biçimindeki iletişimi kapsadığı, hükümlünün avukatı ile yapacağı telefon görüşmesi ile ilgili bir düzenleme olmadığı, kaldı ki yukarıda izah edilmeye çalışıldığı üzere hükümlünün böyle bir hakkının bulunmadığı,

Diğer yandan bu şekildeki bir uygulamanın hükümlüye kanunen verilmeyen bu hakkın, disiplin cezası almış bir hükümlüye mahkeme kararı ile verilmesi anlamına geleceği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5371 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 12.3.2007 gün ve 12771 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay C. Bassavcılığının 20,3,2007 gün ve 2007/55011 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü:

5275 sayılı Yasanın, haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakılma disiplin cezasını düzenleyen 42. maddesinde, bu cezanın uygulanma koşulları gösterilmiş olup, anılan maddenin 42/4. bendinde ise “Anne, baba, es, çocuk ve kardeşlerin ölümü veya ağır hastalıkları ile doğal afet hallerinde yapılması gereken haberleşmeler ve avukat ile ilişkilerde bu madde hükmünün uygulanmayacağı” istisna hükmünün getirildiği, yine Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük`ün aynı konuyu düzenleyen 148/4. maddesinde de aynı istisnaya yer verildiği; 5275 sayılı Yasanın hükümlünün telefon ile haberleşme hakkını düzenleyen 66. maddesi kapalı Ceza İnfaz Kurumundaki hükümlülerin, tüzükle belirlenen esas ve usullere göre idarenin kontrolündeki ücretli telefonlar ile görüşme yapabilecekleri, telefon görüşmesinin idarece dinleneceği ve kayıt altına alınacağı hükmünü taşıdığı, gerek 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında (Kanunda, gerekse bu kanuna ilişkin tüzükte hükümlülerin vekilleri ile telefon görüşmesi yapamayacağı hususunda kısıtlayıcı bir hüküm olmadığı,

Bu nedenle de Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin konuya ilişkin 9.2.2007 gün ve 2007/571 değişik iş sayılı kararında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı anlaşıldığından yerinde görülmeyen kanun yararına bozma isteminin ( REDDİNE ), oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS