Yönetim Tarafından Alınabilecek Tedbirler
İnfaz Kanunu Madde 49
(1) Yönetim, disiplin soruşturması yapılan hükümlünün odasını, iş ve çalışma yerini değiştirebilir, hükümlüyü kurumun başka kesimine nakledebilir veya diğer hükümlülerden ayırabilir.
(2) Kurumun düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddî tehlikeyle karşı karşıya kalması hâlinde, asayiş ve düzeni sağlamak için Kanunda açıkça belirtilmeyen diğer tedbirler de alınır. Tedbirlerin uygulanması, disiplin cezasının verilmesine engel olmaz.
İnfaz Kanunu Madde 49 Gerekçesi
Ceza infaz kurumu yönetimi, hakkında disiplin soruşturması yapılan hükümlü hakkında tedbir olarak odasını, iş ve çalışma yerini değiştirebilir, adı geçeni kurumun başka bir kesimine nakledebilir ve diğer hükümlülerden ayırabilir.
Kurumun düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddî tehlikeyle karşı karşıya kalması hâlinde, asayiş ve düzeni sağlamak için kanunda açıkça belirtilmeyen diğer tedbirler alınacak, tedbirlerin uygulanması, disiplin cezasının verilmesine engel olmayacaktır.
İnfaz Kanunu 49. Madde Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/16375 Karar : 2016/829 Tarih : 25.01.2016
- İnfaz Kanunu 49. Madde
Anayasa`nın 90/son maddesine göre “Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası andlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. (Ek: 7.5.2004-5170/7 md.) Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.” hükmü nazara alınarak yapılan incelemede,
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 3., Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2., Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesinin 6. ve Anayasamızın 17. maddesinde belirtildiği üzere; “her insanın doğuştan gelen yaşama hakkına sahip olduğu ve bu hakkın yasalarla korunmasının gerektiği”, insan hakları içinde değer sırası bakımından ilk sırada yer alan ve en temel insan hakkı olarak kabul edilen yaşama hakkının diğer tüm hakların varlık sebebi olduğu ve bu hakların kullanımının yaşama hakkına bağlı olduğu, bu bakımdan bu hakkın kullanımı için devletin yalnızca insan yaşamına saygı gösterme anlamında negatif bir yükümlülük altında olmadığı, aynı zamanda insan yaşamını etkin olarak korumak için gerekli adımları atmak, bu kapsamda bireyleri diğer kişilerin yaşamsal tehlike yaratan eylemlerinden korumak için uygun önlemleri almak ve kişinin bizzat kendi yaşamına son vermesinin önüne geçmek için gerekli tedbirleri almak gibi pozitif yükümlülüklerinin de olduğu, diğer yandan hükümlü ve tutuklular ile gözaltına alınan ve suç şüphesiyle yakalanan kişiler bakımından yaşama hakkının daha özel bir öneme sahip olduğu, zira bu kişilerin devletin denetimi ve gözetimi altında oldukları ve bu hassas durumları ile yaşama hakkı yönünden daha etkin bir şekilde korunmalarının gerektiği açıktır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Sözleşmenin 2/1. fıkrasından doğan devletin yaşamı koruma yükümlülüğünü gözaltı, cezaevi veya zorunlu askerlik hizmeti sırasında bulunan bireyi intihara karşı korumayı kapsayacak kadar geniş yorumlamıştır. Devletin bu konuda bireyin kendisine karşı bir risk oluşturduğunu biliyor olması veya bilmesi gerektiği takdirde ve makul tedbirleri almaması halinde sorumluluğu doğmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 16/11/2000 tarihli Tanrıbilir/Türkiye kararı ile 21/10/2008 tarihli Kılavuz/Türkiye kararlarında belirtildiği üzere; “her türlü özgürlükten mahrumiyetin, doğası gereği, tutuklu veya hükümlü kişinin psikolojisinin bozulmasına neden olduğu ve dolayısıyla bunun kırılgan ve korumasız bir kişinin intihar etme riskini artırabileceği, bu yüzden ulusal mevzuatların kamu görevlilerine bu kişiler hakkında daha duyarlı ve dikkatli olma görevini yüklediği, tutuklu veya hükümlü kişilerin hayatlarının gereksiz yere tehlikeye atılmasını önleyici tedbirlerin alınmasının zorunlu olduğu,” buna göre suç şüphesiyle yakalanan kişilerin de kamu görevlileri tarafından bu tür kişilerin intihar etmek amacıyla kullanabilecekleri eşyalardan arındırılmaları, daha etkili ve sıkı bir gözetim ile doktor kontrolü altında tutulmalarının temin edilmesinin gerektiği, yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınmasının zorunlu olduğu nazara alınarak maddi olay değerlendirildiğinde; Maddi olayla ilgili yürürlükteki yasal mevzuatta;
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun`un 6. maddesinin (f) bendinde “Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.
16.maddesinde (1) Akıl hastalığına tutulan hükümlünün cezasının infazı geriye bırakılır ve hükümlü, iyileşinceye kadar Türk Ceza Kanununun 57 nci maddesinde belirtilen sağlık kurumunda koruma ve tedavi altına alınır. Sağlık kurumunda geçen süreler cezaevinde geçmiş sayılır.
(2) Diğer hastalıklarda cezanın infazına, resmî sağlık kuruluşlarının mahkûmlara ayrılan bölümlerinde devam olunur. Ancak bu durumda bile hapis cezasının infazı, mahkûmun hayatı için kesin bir tehlike teşkil ediyorsa mahkûmun cezasının infazı iyileşinceye kadar geri bırakılır``
(3) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen geri bırakma kararı, Adlî Tıp Kurumunca düzenlenen ya da Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adlî Tıp Kurumunca onaylanan rapor üzerine, infazın yapıldığı yer Cumhuriyet Başsavcılığınca verilir….”;
18.maddesinde (1) Hapsedilme ve diğer nedenlerden kaynaklanan akıl hastalığı dışında ruhsal rahatsızlıkları bulunup da ruh ve sinir hastalıkları hastanelerinde tutulmaları gerekli görülmeyerek infaz kurumlarına geri gönderilenlerin cezaları, belirlenen infaz kurumlarının mahsus bölümlerinde infaz edilir. (2) ``Birinci fıkrada belirtilenlerin cezalarının infazı için belirlenen infaz kurumlarının ihtiyaç duyduğu uzman ve diğer tıp görevlileri, Sağlık Bakanlığınca karşılanır.”
49/1. maddesinde; Yönetim, disiplin soruşturması yapılan hükümlünün odasını, iş ve çalışma yerini değiştirebilir, hükümlüyü kurumun başka kesimine nakledebilir veya diğer hükümlülerden ayırabilir.``
Ceza İnfaz Kurumlarının Tahsisi, Nakil İşlemleri ve Diğer Hükümler Hakkında Genelgenin 6. maddesinde; Can güvenliği tehlike altında bulunan veya intihar riski olan hükümlü ve tutuklular yakın takibe alınarak, kaldıkları bölümdeki güvenlik önlemleri arttırılacak, özellikle intihara meyilli olan kişilerin sürekli gözetim altında bulundurulması ve bireysel terapiye tabi tutulması sağlanacaktır.``;
Yukarıda açıklanan uluslararası ve ulusal mevzuat hükümleri ışığında somut maddi olay incelendiğinde;
Dosya kapsamına göre, …Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda yağma suçundan hükümlü olarak bulunan …‘ın 01/11/2011 tarihinde B4 koğuşunda intihara teşebbüsü eyleminin ardından disiplin soruşturmasının selameti açısından 5275 sayılı Kanunun 49. maddesi uyarınca tekli koğuşa alındığı, 03/11/2011 tarihinde duş aparatına çarşaf bağlayarak kendini asmış halde bulunduğu, yapılan müdahalelere rağmen kurtarılamayarak öldüğü,…Adli Tıp Grup Başkanlığının 29/12/2011 tarihli raporuna göre ölümün asıya bağlı mekanik asfiksi sonucu gerçekleştiğinin tesbit edildiği; … Eğitim ve Araştırma Hastanesi kayıtlarına göre 18/08/2009 ile 21/08/2009 tarihleri arasında şizofreni tanısı ile tedavi gördüğü, CİK sosyal çalışmacılarının 30/11/2010 tarihinde şahsın kendisine zarar verme eğiliminde olduğundan sağlık kuruluşunda tedavi edilmesi gerektiği yönünde görüş bildirdikleri, tekli koğuşa alındığı sırada lavabo camını kırıp kollarını keserek kendisine zarar vermesi sonrasında tutulan 18/03/2011 tarihli tutanakta hükümlünün psikolojik rahatsızlıkları nedeniyle tekli koğuşlarda kalamayacağının belirlenmesi; katılan, soruşturma evresinde dinlenen tanıklar ve sanıkların ifadelerinden kendisine zarar verme eğiliminde olduğunun anlaşılması karşısında; sanıkların hükümlünün kendisine zarar verme eğiliminde olduğunu bilmelerine rağmen gerekli güvenlik önlemlerini almadan, tek başına kendisine zarar verebilecek eşyalardan arındırılmadan tekli koğuşa almak suretiyle mevzuattaki emredici hükümlerin gereğini yerine getirmekte ihmal ve gecikme gösterdikleri ve bu şekilde ….`ın duş aparatına kendisini asarak intihar etmesine neden olunduğu anlaşılmakla, yüklenen suçun yasal unsurları itibariyle oluştuğu gözetilmeden yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde sanıkların beraatlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK`nın 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/14240 Karar: 2013/13698 Tarih: 23.09.2013
- İnfaz Kanunu 49. Madde
Karabük Açık Ceza infaz Kurumunda Küçükçekmece 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/1818 esas, 2008/1840 sayılı kararı ile mala zarar verme suçundan 2 yıl 10 ay hapis cezasına hükümlü bulunan Ç. A.’ın, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un uyarınca tedbiren kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine dair anılan Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 19/10/2012 tarihli ve 2012/641 sayılı kararının onaylanması talebinin reddi ile anılan kararın iptaline ilişkin Karabük İnfaz Hâkimliğinin 07/12/2012 tarihli ve 2012/206-282 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 06.05.2013 gün ve 2013/7233/28880 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 22.05.2013 gün ve 2013/165232 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.
Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;
Dosya kapsamına göre, adı geçen hükümlünün izin dönüşü yanında getirdiği ve içinde kişisel kullanımından çok fazla eşya bulunan bir çantayı gizlice ceza infaz kurumuna sokmaya çalışmak şeklindeki eylemine ilişkin olarak tutulan 18/10/2012 tarihli tutanağa istinaden, anılan Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 19/10/2012 tarihli kararı ile 5275 sayılı Kanun’un 49/2. maddesi kapsamında tedbiren kapalı ceza infaz kurumuna gönderilmesine karar verildiğinin anlaşılması karşısında, bu kararın anılan maddede yer alan “Kurumun düzeninin ve kişilerin güvenliklerinin ciddî tehlikeyle karşı karşıya kalması hâlinde, asayiş ve düzeni sağlamak için Kanunda açıkça belirtilmeyen diğer tedbirler de alınır. Tedbirlerin uygulanması, disiplin cezasının verilmesine engel olmaz.” şeklindeki düzenleme uyarınca alınmış bir tedbir niteliğinde olduğu, aynı Kanun’un 14/4. maddesinde düzenlenen ve infaz hâkiminin onayını gerektiren bir kapalı ceza infaz kurumuna geri gönderme kararı olmadığı, bu kararın sehven infaz hâkimliğinin onayına sunulmuş olmasının kararı onaya tabi hale getirmeyeceği, ayrıca 4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu’nun 5. maddesinde yer alan “Ceza infaz kurumları ve tutukevlerinde hükümlü ve tutuklular hakkında yapılan işlemler veya bunlarla ilgili faaliyetlerin kanun, tüzük ve yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu gerekçesiyle bu işlem veya faaliyetlerin öğrenildiği tarihten itibaren onbeş gün, herhalde yapıldığı tarihten itibaren otuz gün içinde şikayet yoluyla infaz hakimliğine başvurulabilir.” şeklindeki düzenleme uyarınca yapılmış bir şikâyet de bulunmadığı, bu nedenle infaz hâkimliğinin anılan ceza infaz kurumu kararını iptal edemeyeceği gözetilerek itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK.nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozmaya atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden; Karabük Ağır Ceza Mahkemesi’nin 31.12.2012 tarih ve 2012/1040 D. İş karar sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi gereğince, BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahkemesince yerine getirilmesine, 23.09.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.