0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İnfazda Temel Amaç

İnfaz Kanunu Madde 3

(1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.



İnfaz Kanunu Madde 3 Gerekçesi

Madde ile cezasını çekmeye gelmeyen veya kaçacağından şüphe edilen hükümlülere ne gibi işlem yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Hükümlü cezasını çekmek üzere yapılan davete rağmen gelmez ya da kaçacağı hakkında şüphe uyandırır, kaçar veya saklanırsa Cumhuriyet savcısı hapis cezasının infazını sağlamak için yakalama müzekkeresi çıkartacaktır.


İnfaz Kanunu 3. Madde Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5975 Karar : 2017/84 Tarih : 23.01.2017

  • İnfaz Kanunu 3. Madde

Kasten öldürme suçundan Bafra Ağır Ceza Mahkemesinin 13/03/2009 tarihli ve 2009/97 müteferrik sayılı kararı ile müebbet hapis cezasını Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünde infaz etmekte olan hükümlü …’ın şahsi kitap isteklerinin mektup gönderme yolu ile talep etmesi gerektiğine ilişkin Bafra T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü İdare ve Gözlem Kurulu Başkanlığının 11/04/2016 tarihli ve 2016/1843 sayılı kararına karşı yapılan şikayetin kabulü ile anılan Kararın iptaline dair Bafra İnfaz Hakimliğinin 20/04/2016 tarihli ve 2016/797 esas, 2016/790 sayılı kararına karşı yapılan itirazın kabulü ile hayatın olağan akışına göre bir hükümlünün ayda en fazla beş kitabı okuyabileceği değerlendirildiğinden, hükümlünün kitap, dergi ve yayın adı altında ayda en fazla beş dilekçe verebileceğine, fazlaya ilişkin kısmın hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğuna, itirazın kabulü kararındaki gerekçeye göre mevcut kütüphane deposunda bekleyen kitaplardan, her aya ilişkin beş kitabın (cezaevi idaresi tarafından uygun görülen ve seçilen) hükümlüye tutanakla verilmesine, hükümlünün öğrenim görmesi halinde ders kitaplarının, bu sınırlamaya tabi olmaksızın kendisine verilmesine ilişkin Bafra Ağır Ceza Mahkemesinin 09/05/2016 tarihli ve 2016/314 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;

Dosya kapsamına göre, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 3. maddesinde yer alan “(1) Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.”, yine anılan Kanunun “öğretimden yararlanma” başlıklı 76. maddesinde yer alan “(1) Açık ceza infaz kurumları ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin örgün ve yaygın, kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden yararlanmaları sağlanır.”, Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza Ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün “Öğretimden Yararlanma” başlıklı 106. maddesinde yer alan “(1) Açık kurumlar ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin örgün ve yaygın, kapalı kurumlarda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden yararlanmaları sağlanır. (2) Hükümlülere okuma-yazma öğretilmesi, örgün veya yaygın öğretim kurumları aracılığıyla, kuruma gelmeden önce eksik kalan eğitimlerinin tamamlattırılması ve öğrenimlerini devam ettirilmesi sağlanır. (3) İlköğretim ara sınıflarından terk olanlardan, örgün eğitim çağını geçirmiş onbeş ve daha üst yaşlarda bulunan her hükümlünün yaygın eğitime devam etmesi teşvik edilir.” ve 1982 Anayasasının 74/1. maddesinde yer alan “Vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar, kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikayetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisine yazı ile başvurma hakkına sahiptir.” şeklindeki düzenlemeler gereğince hükümlünün dilekçe hakkının engellenmesi ve kısıtlanması sonucunu doğuran ve cezanın infazı ile istenilen amaca aykırılık oluşturan karara yönelik yapılan şikayetin kabulüne ilişkin kararın yerinde olduğu gözetilmeksizin, merciince yapılan itirazın reddi yerine hükümlünün okuyabileceği kitap sayısını sınırlar surette kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü`nün 03/11/2016 gün ve 94660652-105-55-7901-2016-Kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü;

TÜRK MİLLETİ ADINA

Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Bafra Ağır Ceza Mahkemesinin 09/05/2016 tarihli ve 2016/314 değişik iş sayılı kararının 5271 sayılı CMK`nun 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 23/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2014/9-203 Karar : 2014/420 Tarih : 14.10.2014

- İnfaz Kanunu 3. Madde

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı hükümlünün kaçması suçunun sabit olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Sanığın Tokat 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.12.2007 gün ve 298-541 sayılı mahkûmiyet hükmü uyarınca kasten yaralama ve direnme suçlarından aldığı toplam 6 yıl hapis cezasının infazına 29.04.2008 günü Tokat Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda başlandığı, Ayaş Açık Ceza İnfaz Kurumu’nda da cezanın bir bölümü infaz edildikten sonra 30.09.2010 tarihinden itibaren Tokat Açık Ceza İnfaz Kurumu`nda infaza devam edildiği ve sanığın suç tarihinde bu kurumda hükümlü olarak bulunduğu,

20.03.2011 günlü tutanağa göre; saat 08.00-20.00 nöbetinde akşam kapılar kilitlendikten sonra saat 18.30’da yapılan sayımda sanık İ.. A..`nun da aralarında olduğu dört hükümlünün eksik olduğunun belirlendiği ve haklarında Tokat Açık Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünce firar fişi düzenlendiği, 21.03.2011 günlü yazı ile de Cumhuriyet Başsavcılığına suç ihbarında bulunulduğu,

Tokat T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğünün 30.11.2011 gün ve 17248 sayılı yazısına göre; saat 18.30 da yapılan sayımda kurum mücavir alan sınırlarında olmadıkları tespit edilen dört kişiden biri olan İ.. A..’nun akşam saat 20.30`da vardiya değişiminde yapılan yoklamada odasına döndüğünün belirlendiği ve firar eylemi nedeniyle kapalı bölüme teslim edildiği,

Anlaşılmaktadır.

Tokat T Tipi Açık Ceza İnfaz Kurumu`nda infaz koruma memuru olarak görev yapan ve suç tutanağını düzenleyen tanıklar Yahya Akça ve Ahmet Turan Akyüz; olay günü ziyaretçi görüşleri tamamlandıktan sonra yaptıkları sayımda sanığın cezaevinde olmadığını tespit ettiklerini, genel uygulamalarına göre cezaevinin odaları ile yemekhane, banyo ve kütüphane gibi bölümlerini kontrol ettikten ve diğer hükümlülerle konuştuktan sonra tutanak tuttuklarını beyan etmişler,

Tokat T Tipi Açık Ceza İnfaz Kurumu`nda hükümlü olarak bulunan tanıklar Semih ve Emre olay günü sayımdan yarım saat önce sanığın bulunduğu koğuşa çay içmek için gittiklerini, ancak sanığın banyoya gideceğini söyleyerek yanlarından ayrıldığını, bir süre sonra görevlilerce yapılan sayım sırasında sanığın da aralarında olduğu dört hükümlünün cezaevinde bulunmadığının belirlendiğini ifade etmişler,

Sanık İ.. A.. ise aşamalarda; 20.03.2011 tarihinde sayım yapıldığı sırada odada bulunmadığını, banyoda olup yaklaşık 45 dakika sonra çıktığını, arkadaşının kendisini aradıklarını söylemesi üzerine de cezaevi idaresine giderek banyoda olduğunu ve firar etmediğini açıkladığını savunmuştur.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 3. maddesinde; ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amacın öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak olduğu belirtilmiştir.

Aynı kanunun ceza infaz kurumlarının türlerine ilişkin bölümünde yer alan “Açık ceza infaz kurumları” başlıklı 14. maddesinde de; “(1) Açık ceza infaz kurumları, hükümlülerin iyileştirilmelerinde, çalıştırılmaları ve meslek edindirilmelerine öncelik verilen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan, güvenlik bakımından kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile yetinilen kurumlardır. Açık ceza infaz kurumları ihtiyaca göre ayrıca;

a) Kadın açık ceza infaz kurumları,

b) Gençlik açık ceza infaz kurumları,

Şeklinde kurulabilir.

(2) Hükümlülerin açık cezaevlerine ayrılmalarına ilişkin esas ve usûller yönetmelikte gösterilir.

(3) İlk kez suç işleyen ve iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına hükümlü bulunanların cezaları doğrudan açık ceza infaz kurumlarında yerine getirilebilir.

(4) Açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerden kınamadan başka bir disiplin cezası alanlar ve hükümlü oldukları suçtan başka bir fiilden dolayı haklarında tutuklama kararı olanlar ile yaş, sağlık durumu, bedensel veya zihinsel yetenekleri bakımından çalışma koşullarına uyum sağlayamayacakları saptananlar, kurum yönetim kurulunun kararı ile kapalı ceza infaz kurumlarına geri gönderilirler. Bu karar, infaz hâkiminin onayına sunulur” hükmü öngörülmüştür.

Güvenliğin ön planda tutulduğu, disiplin kuralları ile idare edilen ve infaz sistemlerinin vazgeçilmez unsurları olan ceza infaz kurumları, bulundukları toplumun şartları doğrultusunda, güvenlik standartları, hükümlülük ve tutukluluk durumu, mimari tipleri ve uyguladıkları infaz rejimi gibi nedenlerle, çeşitli şekillerde biçimlenmiştir. Güvenlik standardı bakımından yüksek güvenlikli, normal güvenlikli ve az güvenlikli cezaevleri olarak üç grupta incelendiğinde, hükümlülerin firar eylemlerine karşı güvenlik tedbirleri ve engelleri bulunmayan sadece kurum görevlilerinin gözetim ve denetimi ile güvenliğin sağlandığı açık ceza infaz kurumlarının az güvenlikli cezaevleri kategorisinde olduğu anlaşılmaktadır.

5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 14. maddesinin 2. fıkrasına dayanılarak Hükümlülerin Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılmaları Hakkında Yönetmelik hazırlanmış ve 17.06.2005 tarih ve 25848 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmişken, suç tarihinden sonra, 5275 sayılı Kanunun 14. maddesi ile 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması ve Basın Yayın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava ve Cezaların Ertelenmesi Hakkında Kanunun Geçici 3. maddesinin 2. fıkrasına dayanılarak hazırlanan ve 02.09.2012 tarih ve 28399 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren Açık Ceza İnfaz Kurumlarına Ayrılma Yönetmeliği ile 17.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren yönetmelik yürürlükten kaldırılmıştır. Her iki yönetmelikte de açık ceza infaz kurumuna alınma, kapalı ceza infaz kurumundan açık ceza infaz kurumuna ayrılma, açık ceza infaz kurumları arası nakil ve açık ceza infaz kurumundan kapalı ceza infaz kurumuna iade halleri hüküm altına alınmıştır.

Hükümlülerin çalıştırılması ve meslek edindirilmesi önceliğine dayalı, dıştan koruma ile görevli personeli bulunmayan ve firara karşı fizikî engelleri olmayan açık ceza infaz kurumlarına, genellikle hakkındaki mahkûmiyet hükmü belli bir sınırın altında hürriyeti bağlayıcı cezaya ilişkin olan ya da kapalı ceza infaz kurumlarında cezasının belli bir süresini iyi hâlle geçirmiş olan, böylelikle kaçacağından şüphe edilmeyen düşük güvenlik riskli hükümlülerin iyileştirilmesi ve topluma kazandırılması amacıyla ihtiyaç duyulmuştur. Böylelikle yönetmelikte belirtilen istisnalar dışında hürriyeti bağlayıcı ceza miktarı az olan ya da kapalı ceza infaz kurumlarında cezalarının bir bölümü infaz edilen ve bu süre içinde iyi halli oldukları gözlemlenen mahkûmlar, çalıştırılmak üzere infaz rejimi daha yumuşatılmış olan açık ceza infaz kurumlarına gönderilmektedir.

Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün “Etkinliklere katılma” başlıklı 109. maddesinde ise; açık ceza infaz kurumlarındaki hükümlülerin, istekli olmaları hâlinde; kurum dışındaki eğitim, ağaçlandırma, çevre düzenlenmesi ve temizlik faaliyetlerine, doğal afet sonrası yardım faaliyetlerine, tiyatro, konser veya benzeri sosyal ve kültürel çalışmalara, spor karşılaşmalarına katılabilecekleri, katılım için, kurumun bulunduğu belediye veya büyükşehir belediyesi sınırları içinde idare ve gözlem kurulu kararı, belediye veya büyükşehir belediyesi sınırları dışında ise bakanlık izninin gerektiği hüküm altına alınmıştır.

Görüldüğü gibi çalışmak ve meslek edinmeye yönelik imkanlardan yararlanmak hakkına sahip olan açık ceza infaz kurumları hükümlüleri kurum dışında gerçekleştirilecek olan bir kısım kültürel etkinlik, yardım ve bunu gibi faaliyetlere de gerekli karar ve izin şartlarının sağlanması halinde katılabileceklerdir.

Öte yandan 5275 sayılı Kanunun “Hapis cezasının infazında gözetilecek ilkeler” başlıklı 6. maddesinin 1. fıkrasının (g) bendinde; “Hükümlünün infazın amacına uygun olarak kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyması zorunludur”,

“Hükümlüler ile yakınları ve ilgililerin bilgilendirilmesi” başlıklı 22. maddesinde; “Hükümlülere, kuruma alındıklarında uygulanacak iyileştirme çalışmaları, disiplin suçları ve cezaları, bilgi edinme ve şikâyet yolları, hak ve sorumlulukları gibi konular ile kurumdaki yaşam biçimine uyum sağlamaları için gereken bilgiler, kurum yöneticileri tarafından sözlü olarak anlatılır ve yazılı olarak tebliğ olunur… “,

“Cezayı çekme, güvenlik ve iyileştirme programına uyma” başlıklı 26. maddesinin birinci fıkrasında; “Hükümlü, hapis cezasının yerine getirilmesine katlanma ve bu amaçla düzenlenen infaz rejimine uygun tutum ve davranışlar içinde bulunmakla yükümlüdür…”,

Hükümlerine yer verilmek suretiyle hürriyeti bağlayıcı cezaların infazı sırasında hükümlülerin kanun, tüzük ve yönetmelikte belirtilen hükümlere uymak, infaz rejimine uygun tutum ve davranışlarda bulunmak zorunda olduğu, hak ve sorumlulukları ile infaz kurumundaki yaşam biçimine uyum sağlaması için gerekli bilgilerin idareciler tarafından kendilerine tebliğ edileceği öngörülmüştür.

Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzüğün “Güvenlik ve gözetim servisi” başlıklı 22. maddesinin 6. fıkrası;

“Güvenlik ve gözetim servisinde görev yapanlar, aşağıdaki görevleri düzenli olarak yerine getirir.

A) Sayım;

1.Müdürü bulunan ve vardiya sistemi uygulanan kurumlarda, sabah ve akşam sayımları, nöbetçi ikinci müdürün başkanlığında, sorumlu infaz ve koruma başmemuru, vardiya infaz ve koruma başmemurları ile infaz ve koruma memurları tarafından yerine getirilir. Gece sayımları, nöbetçi ikinci müdürün başkanlığında, bulunmaması hâlinde, bu konuda görevlendirilen infaz koruma başmemuru başkanlığında, vardiya infaz ve koruma başmemurları tarafından yapılır. Sayımlarda nöbetçi infaz ve koruma memurları da hazır bulunur.

2.Müdürü bulunmayan kurumlarda yapılan sabah, akşam ve gece sayımları, sorumlu infaz ve koruma başmemuru veya görevlendirilen infaz koruma başmemuru başkanlığında, vardiya infaz ve koruma başmemurları ve nöbetçi infaz ve koruma memurları tarafından yerine getirilir.

3.Sayım sırasında mevcudun tam olup olmadığı kontrol edilir ve sayım defteri sayıma katılan görevliler tarafından isim yazılarak imzalanır…”,

“Arama, güvenlik tatbikatı ve sayım” başlıklı 46. maddesinin 6, 7 ve 8. fıkraları ise; “…Sayımlar, Tüzüğün 22 nci maddesinde belirtilen görevliler tarafından, dörtlü vardiya hizmetinin uygulandığı kurumlarda sabah, akşam ve gece olmak üzere günde üç kez, diğer vardiya hizmetlerinin uygulandığı kurumlarda ise her vardiya değişiminde yapılır.

İdare tarafından uygun görülmesi durumunda, her zaman sayım yapılabilir. Olağanüstü durumlarda, kurum en üst amirinin talebi, Cumhuriyet başsavcısının oluru ile dış güvenlik görevlileri sayımlara katılabilir.

Sayımlar, yatma plânları da göz önünde bulundurularak odalarda yapılır. Sayımın yapılış şekli, kurum güvenliğini tehlikeye düşürmeyecek biçimde odada bulunan hükümlülerin sayısı dikkate alınarak idare tarafından belirlenir”,

Şeklinde düzenlenmiştir.

Sözü edilen hükümlerin niteliği ne olursa olsun tüm ceza infaz kurumları için öngörüldüğü anlaşılmaktadır. Diğer ceza infaz kurumlarına göre az güvenlikli olan, hükümlülerinin kaçma riski düşük görülen, firara karşı engelleri ve dış güvenlik görevlisi bulunmayan açık ceza infaz kurumlarında da şüphesiz hükümlülerin uymak zorunda olduğu kuralların bulunduğu, kurum sınırları dışına çıkmanın belli izin ve şartlara bağlı tutulduğu, sayımların kural olarak dörtlü vardiya hizmetinin uygulandığı kurumlarda sabah, akşam ve gece olmak üzere günde üç kez, diğer vardiya hizmetlerinin uygulandığı kurumlarda ise her vardiya değişiminde odalarda yapıldığı, gerek görüldüğü durumlarda diğer zamanlarda da yapılabileceği anlaşılmaktadır.

Uyuşmazlıklık konusu “Hükümlü veya tutuklunun kaçması” suçunun hüküm altına alındığı 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 292. maddesinde ise; “(1) Tutukevinden, ceza infaz kurumundan veya gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçan tutuklu veya hükümlü hakkında altı aydan bir yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(2) Bu suçun, cebir veya tehdit kullanılarak işlenmesi hâlinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.

(3) Bu suçun, silâhlı olarak ya da birden çok tutuklu veya hükümlü tarafından birlikte işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza bir katına kadar artırılır….” düzenlemesine yer verilmiştir.

Suçun temel şeklinin açıklandığı maddenin birinci fıkrası uyarınca, kesinleşen mahkûmiyet hükmü nedeniyle cezasını infaz etmekte bulunan hükümlünün ya da hakkında tutuklama kararı verilmiş olan tutuklunun tutukevinden, ceza infaz kurumundan ya da gözetimi altında bulunduğu görevlilerin elinden kaçması ile suç oluşacak ve sanık hakkında 6 aydan 1 yıla kadar hapis cezasına hükmedilecektir. Suçun hareket öğesini oluşturan kaçma, bulunduğu kurumun sınırlarını terk etmek ya da gözetimi altında bulunduğu görevlinin fiili egemenlik alanından kurtulmak anlamına gelmekte olup, bu durum görevlilerce tutulan tutanak ve resmi kurum yazıları ile ispat edilebilecektir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Suç tarihinde açık ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunan sanığın saat 18.30 da yapılan sayımda bulunmama nedenini “banyoda olması” şeklinde izah etmesi ve kovuşturma aşamasında dinlenen hükümlü arkadaşlarının bu açıklamayı desteklemesi nedeniyle sanığın infaz kurumu sınırlarını terk etmediği ve böylelikle hükümlünün kaçması suçunun oluşmadığı ileri sürülebilirse de, 20.03.2011 tarihli firar tutanağı içeriği, tutanak muhtevasını doğrulayan cezaevi infaz koruma memurlarının tanık olarak ifadelerinde, saat 18.30 da yapılan sayımda bulunmadığı tespit edilen sanıkla ilgili olarak kurum mücavir alanları, odalar, yemekhane, banyo, kütüphane ve diğer bölümler kontrol edildikten sonra yokluğa ilişkin tutanak tuttuklarını beyan etmiş olmaları, tanık olarak dinlenen hükümlülerin de, sanığın banyoya gidiyorum diye koğuştan çıktığını beyan etmelerinin sanığın banyoda olduğunu göstermeyeceği gibi, açık ceza infaz kurumlarının zayıf güvenlik sistemleri nedeniyle kurum sınırlarının rahatlıkla terk edilebilecek olması hususları birlikte dikkate alındığında, infazın amacına uygun olarak kanun, tüzük ve yönetmeliklerin belirttiği hükümlere uyma zorunluluğu bulunan, hak ve sorumlulukları gibi konular ile kurumdaki yaşam biçimine uyum sağlaması için gereken bilgiler kendisine tebliğ edilmiş olan, 29.04.2008 tarihinden itibaren cezasını infaz etmekte olan ve 30.09.2010 gününden itibaren de Tokat Açık Ceza İnfaz Kurumunda bulunan hükümlü konumundaki sanığın ziyaret görüşü yapılan suç tarihinde saati belirlenemeyen bir zaman diliminde infaz kurumunun sınırları dışına çıkarak kurumu terk ettiği, saat 18.30 da yapılan sayımda kurumda bulunmadığı tespit edildikten sonra ilerleyen saatlerde kendiliğinden dönerek saat 20.30`daki sayıma katıldığı, dolayısıyla, hükümlünün kaçması suçunun sabit olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, sanığın mahkûmiyetine ilişkin yerel mahkeme hükmü ile bu hükmün onanmasına dair Özel Daire kararı isabetli olup, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Genel Kurul Üyesi; itirazın kabulü gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ( REDDİNE ),

2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına ( TEVDİİNE ), yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/4907 Karar: 2016/4426 Tarih: 26.12.2016

- İnfaz Kanunu 3. Madde

… E Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü bulunan …‘ın, cezaevinde görüşme yapabileceği ziyaretçilerin değiştirilme talebinin reddine dair Afyonkarahisar İnfaz Hakimliğinin 21.11.2014 tarihli ve 2014/1228 esas, 2014/1238 sayılı Kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.12.2014 tarihli ve 2014/1125 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;

4675 sayılı İnfaz Hâkimliği Kanununun infaz hakiminin görevleri belirtilmiş olup, anılan maddede yer alan, “İnfaz hakimliklerinin görevleri şunlardır: 1.Hükümlü ve tutukluların ceza infaz kurumları ve tutukevlerine kabul edilmeleri, yerleştirilmeleri, barındırılmaları, ısıtılmaları ve giydirilmeleri, beslenmeleri, temizliklerinin sağlanması, bedensel ve ruhsal sağlıklarının korunması amacıyla muayene ve tedavilerinin yaptırılması, dışarıyla ilişkileri, çalıştırılmaları gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamak. 2. Hükümlülerin cezalarının infazı, müşahadeye tabi tutulmaları, açık cezaevlerine ayrılmaları, izin, sevk, nakil ve tahliyeleri; tutukluların sevk ve tahliyeleri gibi işlem veya faaliyetlere ilişkin şikayetleri incelemek ve karara bağlamak. 3. Hükümlü ve tutuklular hakkında alınan disiplin tedbirleri ve verilen disiplin cezalarının kanun, tüzük veya yönetmelik hükümleri ile genelgelere aykırı olduğu iddiasıyla yapılan şikayetleri incelemek ve karara bağlamak. 4. Ceza infaz kurumları ve tutukevleri izleme kurullarının kendi yetki alanlarına giren ceza infaz kurumları ve tutukevlerindeki tespitleri ile ilgili olarak düzenleyip intikal ettirdikleri raporları inceleyerek, varsa şikayet niteliğindeki konular hakkında karar vermek. 5. Kanunlarla verilen diğer görevleri yapmak. Kanunlarda başka bir yargı merciine bırakılan konulara ilişkin hükümler saklıdır.” şeklindeki düzenleme nazara alındığına, hükümlünün infaz hakimliğine şikayette bulunabilmesi için öncelikle bulunduğu ceza infaz kurumu idaresi tarafından gerçekleştirilmiş bir işlem veya faaliyetin yapılmış olması gerektiği, ceza infaz kurumu idaresi tarafından herhangi bir işlem veya faaliyet yapılmadan hükümlü tarafından doğrudan infaz hakimliğinden işlem veya faaliyet yapmasının talep edilemeyeceği, aksi bir durumun yukarıda bahsi geçen kanun maddesine aykırı olacağı, somut olayımızda hükümlü tarafından bulunduğu cezaevi idaresinden ziyaretçi listesinin değiştirilmesine yönelik herhangi bir talep olmaksızın doğrudan infaz hakimliğinden bu yönde bir talepte bulunulduğu, gerek 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun gerek ise de Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmelikte, cezaevine girişte ziyaretçi listesine ilişkin doldurulan formların daha sonra değiştirilmesi işleminin de cezaevi idaresi tarafından yapılması gerektiği, hükümlünün başvurusu üzerine cezaevi idaresince ziyaretçi listesinin değiştirilmesinin mümkün olduğu ancak cezaevi idaresi tarafından isim listesinin değiştirilmesi talebinin kabul edilmediği zaman söz konusu işlemin infaz hakimliği tarafından şikayet konusu olarak denetlenip değerlendirilebileceği, hükümlü tarafından ziyaretçi listesinin değiştirilmesi talebinin kendisine yapılan infaz hakimliği tarafından bu konuda bir karar vermeksizin ilgili cezaevi idaresine göndermesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 22.07.2015 gün ve 94660652-105-03-3408-2015-15262/49322 sayılı yazılı istemlerine müsteniden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının tebliğnamesi ile Dairemize ihbar ve dava evrakı gönderilmekle, incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 3. maddesinde yer alan “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmaktır.” şeklindeki düzenleme ile aynı Kanunun hapis cezalarının infazında gözetilecek ilkeler başlıklı 6. maddesinde yer alan; … “b ) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin düzenli bir yaşam sürdürmeleri sağlanır. Hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirilir. Hükümlülerin, Anayasada yer alan diğer hakları, infazın temel amaçları saklı kalmak üzere, bu Kanunda öngörülen kurallar uyarınca kısıtlanabilir.

c ) Cezanın infazında hükümlünün iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılır. Hükümlünün kanun, tüzük ve yönetmeliklerle tanınmış haklarının dokunulmazlığını sağlamak üzere cezanın infazında ve iyileştirme çabalarında kanunilik ve hukuka uygunluk ilkeleri esas alınır.

e ) Cezanın infazında adalet esaslarına uygun hareket edilir. Bu maksatla ceza infaz kurumları kanun, tüzük ve yönetmeliklerin verdiği yetkilere dayanarak nitelikli elemanlarca denetlenir.

f ) Ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınması zorunludur.”

Şeklindeki düzenlemeler ile Hükümlü ve Tutukluların Ziyaret Edilmeleri Hakkında Yönetmeliğin 5. maddesi ( g ) bendinde yer alan “Hükümlü ve tutuklular, bu Yönetmeliğin 9 uncu maddesinde sayılan ve eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ve vasisi ile kayyımı dışında kalan üç ziyaretçisinin açık kimlik ve adreslerini kuruma bildirir. Bu ziyaretçiler, ölüm, … hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutukluların nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu haller dışında değiştirilemez.” biçimindeki düzenlemeyi kapsayan mevzuat hükümleri hep birlikte değerlendirildiğinde;

Kanun koyucu tarafından cezaların infazında temel amacın hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumunu kolaylaştırmak olarak belirlendiği, hürriyeti bağlayıcı cezanın zorunlu kıldığı hürriyetten yoksunluk, insan onuruna saygının korunmasını sağlayan maddî ve manevî koşullar altında çektirileceği, cezanın infazında hükümlünün iyileştirilmesi hususunda mümkün olan araç ve olanaklar kullanılarak, ceza infaz kurumlarında hükümlülerin yaşam hakları ile beden ve ruh bütünlüklerini korumak üzere her türlü koruyucu tedbirin alınmasının zorunlu olduğu hususların ise infazda gözetilecek temel ilkeler arasında sayıldığı, bu kapsamda özellikle hükümlünün sosyalleşmesi, toplumsal kurallara saygısının arttırılması ve sorumluluk taşıyan yaşam biçimine uyum sağlanmasınında toplumda yaşayan diğer bireylerle kurulacak sosyal ilişkinin son derece önemli olduğu, hükümlülerin belirli aralıklarla ziyaretçiler ile yapacakları görüşmelerin de hükümlülerin ruh bütünlüklerinin korunması açısından önemli olduğu, hükümlünün ziyaretçi görüşü yapmaksızın cezasını infaz etmesinin ceza infaz sisteminin amaçlarına ve temel ilkelerine uygun düşmediği, talebin reddine dayanak yapılan yönetmeliğin 5/g bendinde yer alan ziyaretçilerin, ölüm, … hastalık, doğal afet, hükümlü ve tutukluların nakli ya da ziyaretçinin ziyaret olanağını ortadan kaldıracak yerleşim yeri değişikliği gibi zorunlu haller dışında değiştirilemez şeklindeki düzenlemede yer alan zorunlu halin örnekleme yapılarak gösterildiği sınırlama yoluna gidilmediği, bu kapsamda zorunluluk halinin her somut olay açısından ayrıca değerlendirilmesi gerektiği;

Bu açıklamalara göre somut olay değerlendirildiğinde; hükümlünün başvurusu üzerine cezaevi idaresince ziyaretçi listesinin değiştirilmesinin mümkün olduğu ancak cezaevi idaresi tarafından isim listesinin değiştirilmesi talebinin kabul edilmediği zaman söz konusu işlemin infaz hakimliği tarafından şikayet konusu olarak denetlenip değerlendirilebileceği, hükümlü tarafından ziyaretçi listesinin değiştirilmesi talebinin kendisine yapılan infaz hakimliği tarafından bu konuda bir karar vermeksizin ilgili cezaevi idaresine göndermesi gerektiği gözetilmeden, itirazın bu yönden kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden,

SONUÇ : Kanun yararına bozma talebine dayanılarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Afyonkarahisar 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 03.12.2014 tarihli ve 2014/1125 değişik iş sayılı Kararının 5271 sayılı CMK’nun 309. maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, diğer işlemlerin yapılabilmesi için dosyanın Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.12.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/1796 Karar: 2016/1292 Tarih: 16.03.2016

- İnfaz Kanunu 3. Madde

Ankara Açık Ceza İnfaz Kurumunda hükümlü olarak bulunan …‘ün, Mesleki Açık Öğretim Lisesinde yüz yüze eğitim derslerine devam etme talebinin reddine dair anılan Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun 12.10.2015 tarihli ve 2015/4591 Sayılı kararına yönelik şikayetinin reddine dair Ankara İnfaz Hakimliğinin 19.10.2015 tarihli ve 2015/2651-2736 Sayılı kararına karşı yapılan itirazın keza reddine dair Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 03.11.2015 tarihli ve 2015/1036 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi,

5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 25.01.2016 gün ve 94660652-105-06-15160-2015-E.2102/7306 Sayılı yazılı istemlerine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

KARAR : 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 3. maddesinde “Ceza ve güvenlik tedbirlerinin infazı ile ulaşılmak istenilen temel amaç, öncelikle genel ve özel önlemeyi sağlamak, bu maksatla hükümlünün yeniden suç işlemesini engelleyici etkenleri güçlendirmek, toplumu suça karşı korumak, hükümlünün; yeniden sosyalleşmesini teşvik etmek, üretken ve kanunlara, nizamlara ve toplumsal kurallara saygılı, sorumluluk taşıyan bir yaşam biçimine uyumu kolaylaştırmaktır.”, 76. maddesinde “Açık ceza infaz kurumlar ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin örgün ve yaygın, kapalı ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden yararlanmaları sağlanır.” şeklinde emredici düzenlemeler bulunduğu, yine Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Tüzük’ün “Öğretimden yararlanma” başlıklı 106/1. maddesinde de “Açık kurumlar ile çocuk eğitimevlerinde bulunan hükümlülerin örgün ve yaygın, kapalı kurumlarda bulunan hükümlülerin yaygın öğretimden yararlanmaları sağlanır.” hususlarına yer verildiği, Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 27.07.2007 tarihli, 46/1 numaralı Genelgesinin “Eğitim-Öğretim Çalışmaları” başlıklı 4. bölümünün “Açık İlköğretim Okulu ve Açık Öğretim Lisesi” başlıklı ( B ) bendinin 1-b maddesinde ise “Açık Öğretim Lisesine, ortaokul veya ilköğretim mezunu ya da lise 1,, 2, 3. sınıflardan ayrılan genç ve yetişkin hükümlü ve tutuklular başvurabilir. Yukarıda belirtilen şartları taşıyanlara Açık Öğretim Lisesine başvuru hakkında bilgi verilerek okula devam etmeleri özendirilecektir.” hükmünün yer aldığı gözetildiğinde, somut olayda açık ceza infaz kurumunda bulunup ortaokul mezunu olan hükümlünün Mesleki Açık Öğretim Lisesine devam etmesine bir engel bulunmadığı gibi tam tersine mevzuat gereğince okula devam etmesinin ve sosyalleşmesinin teşvik edilmesi gerektiği, bununla birlikte çözülmesi gereken uyuşmazlığın Mesleki Açık Öğretim Lisesine kayıtlı olan hükümlünün belli günlerde kurumdan ayrılıp okula gitmesini gerektiren ve “yüz yüze eğitim” adı verilen derslere katılıp katılamayacağı noktasında toplandığı, her ne kadar hükümlünün şikayetine konu olan ve yüz yüze eğitimlere katılma talebinin reddedildiği … Açık Ceza İnfaz Kurumu İdare ve Gözlem Kurulunun 12.10.2015 tarihli, 2015/4591 Sayılı kararında “Mesleki Açık Öğretim Lisesine yüz yüze eğitim dersleri ve işyeri eğitimi için örgün olarak devam edilemeyeceği” ve hükümlülerin mesleki eğitimleri için zaten kurum içinde kurslar açıldığı gerekçesine yer verildiği, şikayeti inceleyen Ankara İnfaz Hakimliği ile Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi kararlarında da bu gerekçe doğru bulunarak hükümlünün talepleri reddedildiği anlaşılmış ise de, açık ceza infaz kurumunda bulunan hükümlülerin öğretim hakkına dair olarak mevzuatta örgün öğretime katılmalarına engel bir durum olmadığı, hatta anılan kanun ve tüzük maddelerinde örgün öğretime katılmalarının sağlanacağının hüküm altına alındığı, kaldı ki hükümlünün devam ettiği Mesleki Açık Öğretim Lisesinin yaygın öğretim kapsamında kaldığı ve sadece yüz yüze eğitim dersleri için okula gitmesi gerektiği cihetle, kanunda olmayan bir sınırlamanın yorum yolu ile getirilemeyeceği, yine konu ile ilgili olarak İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 26. maddesinde “Herkes eğitim hakkına sahiptir. Eğitim, en azından ilk ve temel eğitim aşamasında parasızdır. İlköğretim zorunludur. Teknik ve mesleksel eğitim herkese açıktır. Yüksek öğretim, yeteneklerine göre herkese tam bir eşitlikle açık olmalıdır.” şeklinde düzenleme yer aldığı, yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hükümlünün talebinin reddedilmesinin 5275 Sayılı Kanun’un 76. maddesine açıkça aykırı olduğu, Açık Ceza İnfaz Kurumu hükümlülerinin hem örgün, hem yaygın eğitim hakkından faydalanabileceklerinin kanunda açıkça düzenlendiği, mevzuata göre Mesleki Açık Öğretim Liselerinin Açık Öğretim Liselerinden farkının olmadığı, Mesleki Açık Öğretim Liselerinde sadece meslek derslerinin atölyelerde yüz yüze verildiği, başvuran sayısının fazla olmasının ya da bazı dersler için okula gidilmesi gerekmesinin bu hakkın hükümlülerin elinden alınması için yasal ve kabul edilebilir bir gerekçe olmadığı, mevzuattaki tek sınırlamanın kapalı ceza infaz kurumundaki hükümlülerin yaygın eğitim hakkından faydalanabilme hususuna yönelik olduğu, kurumun okula giden hükümlülere gereken kolaylığı sağlamak zorunda olduğu, esasen hükümlülerin sadece meslek derslerini almak için okula gittikleri nazara alındığında, eğitimin ortasında başvuran sayısının arttığı gerekçesiyle kanunun emredici hükmü uyarınca verilen bu hakkın geri alınmasının mevcut mevzuata, eşitlik ilkesine ve hakkaniyete uygun olmadığı gözetilerek itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

SONUÇ : … Genel Müdürlüğü’nün kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 03.11.2015 gün ve 2015/1036 müteferrik sayılı kararının 5271 Sayılı CMK’nun 309/4. maddesi uyarınca ( KANUN YARARINA BOZULMASINA ), müteakip işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS