Özel İnfaz Usulleri
İnfaz Kanunu Madde 110
- (Değişik:14/4/2020-7242/50 md.)
(1) İnfaz hâkimi, hükümlünün talebi üzerine kasten işlenen suçlarda toplam bir yıl altı ay, taksirle öldürme suçu hariç olmak üzere taksirle işlenen suçlarda ise toplam üç yıl veya daha az süreli hapis cezasının;
a) Her hafta cuma günleri saat 19.00’da girmek ve pazar günleri aynı saatte çıkmak suretiyle hafta sonları,
b) Hafta sonları hariç, her gün saat 19.00’da girmek ve ertesi gün saat 07.00’de çıkmak suretiyle geceleri, Ceza infaz kurumlarında çektirilmesine karar verebilir.
(2) Mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak üzere;
a) Kadın, çocuk veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları toplam bir yıl,
b) Yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları toplam iki yıl,
c) Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları toplam dört yıl, veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine infaz hâkimi tarafından karar verilebilir.
(3) Toplam beş yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan veya adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen hükümlülerden 16 ncı maddenin üçüncü fıkrasında belirlenen usule göre maruz kaldığı ağır bir hastalık veya engellilik nedeniyle ceza infaz kurumu koşullarında hayatını yalnız idame ettiremeyeceği tespit edilenlerin cezasının konutunda çektirilmesine infaz hâkimi tarafından karar verilebilir.
(4) Doğurduğu tarihten itibaren altı ay geçen ve toplam üç yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkûm olan ya da adli para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilen hükümlü kadınların cezasının konutunda çektirilmesine infaz hâkimi tarafından karar verilebilir. Bu fıkra uyarınca talepte bulunulabilmesi için kadının doğurduğu tarihten itibaren bir yıl altı ay geçmemiş olması gerekir. Konutta infaza karar verdikten sonra çocuk ölmüş veya anasından başka birine verilmiş olursa infaz hâkimi konutta infaz uygulamasına ilişkin kararını kaldırır.
(5) Cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesine karar verilenler hakkında tabi oldukları infaz rejimine göre koşullu salıverilme hükümleri uygulanır. Ancak, 105/A maddesi hükümleri uygulanmaz.
(6) Cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesi kararı, infaza başlandıktan sonra da verilebilir.
(7) İnfaz hâkimi talep üzerine, cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesi sırasında bu usulün uygulanmasına son verebilir. Özel infaz usulünün gereklerine geçerli bir mazeret olmaksızın uyulmaması hâlinde ise bu usulün uygulanmasına son verilir ve bu hâlde infaza açık ceza infaz kurumunda devam edilir. Özel infaz usulüne göre geçirilen süre, infaz aşamasında mahsup edilir. Bu fıkranın uygulandığı hâllerde 105/A maddesi hükümleri uygulanmaz.
(8) Bu madde hükümlerine göre verilen kararlara itiraz yolu açıktır.
(9) Üçüncü ve dördüncü fıkra hariç, bu madde hükümleri;
a) Terör suçları ile örgüt kurmak, yönetmek veya örgüte üye olmak suçlarından ya da örgüt faaliyeti kapsamında işlenen suçlardan mahkûm olanlar,
b) Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlardan mahkûm olanlar,
c) Adlî para cezası infaz sürecinde hapis cezasına çevrilenler,
d) Koşullu salıverilme kararının geri alınması nedeniyle cezası aynen infaz edilenler, hakkında uygulanmaz.
(10) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle belirlenir.
İnfaz Kanunu Madde 110 Gerekçesi
Maddede üç özel infaz şeklinin, yani hafta sonu infaz, geceleri infaz ve konutta infazın yerine getirilmesi düzenlenmektedir.
Hükümlülük süresinin altı ayı aşmaması halinde iki grup kişinin cezasının oturduğu yerde infazı kabul edilmiştir; Bunlar hükümlünün altmışbeş yaşını bitirmiş olanların veya kadınların oturduğu yerde infazıdır.
Hafta sonu infaz, hükümlülük süresinin altı ayı aşmaması halinde her hafta Cuma günleri en geç 19.00’da girmek ve Pazar günleri aynı saatte çıkmak suretiyle yerine getirilir.
Geceleri infaz, hükümlülük süresinin altı ayı geçmemesi halinde, hükümlünün serbestçe çalışmasını temin için, her gün saat 19.00’da girmek ve sabahları saat 7.00’de çıkmak suretiyle yerine getirilir.
Bu özel infaz şekilleri sayesinde cezanın Devlete bir külfet yüklemeden yerine getirilmesi, kadınların ev işlerini, çocuklarının bakımını sürdürmeleri ve hükümlünün iş ve diğer faaliyetlerini sürdürmesi de mümkün olmaktadır.
İnfaz Kanunu 110. Madde Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/18844 Karar : 2017/144 Tarih : 11.01.2017
- İnfaz Kanunu 110. Madde
4733 sayılı … ve … … Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’a muhalefet suçlarından … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/02/2012 tarihli ve 2010/107 esas, 2012/140 sayılı; 19/04/2012 tarihli ve 2012/39-655 sayılı; 19/04/2012 tarihli ve 2012/44-654 sayılı kararları kapsamında 3 ayrı 1 yıl 8 ay hapis cezasına hükümlü …’ın, … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 27/02/2012 tarihli ve 2010/107 esas, 2012/140 sayılı ilamı kapsamında verilen cezasının konutta infaz edilmesi talebinin kabulüne dair anılan Mahkemenin 31/12/2014 tarihli ve 2010/107 esas, 2012/140 sayılı ek kararına yönelik itirazın, hükümlüye verilen toplu cezanın 3 yıldan fazla hapis cezası olduğu gerekçesiyle kabulü ile anılan ek kararın kaldırılmasına ilişkin … 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/06/2015 tarihli ve 2015/485 değişik iş sayılı kararı ile hükümlünün, … 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 19/04/2012 tarihli ve 2012/39-655 sayılı ilamı kapsamında verilen cezasının konutta infaz edilmesi talebinin kabulüne dair anılan Mahkemenin 31/12/2014 tarihli ve 2012/39-655 sayılı ek karanna yönelik itirazın, hükümlüye verilen toplu cezanın 3 yıldan fazla hapis cezası olduğu gerekçesiyle kabulü ile anılan ek karann kaldırılmasına ilişkin … 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/06/2015 tarihli ve 2015/484 değişik iş sayılı kararı aleyhine Yüksek … Bakanlığından verilen 01/11/2016 günlü kanun yararına bozma istemini içeren dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21/11/2016 gün ve KYB. 2016/388962 sayılı ihbarnamesi ile daireye verilmekle okundu.
Mezkür ihbarnamede;
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 12. Ceza Dairesinin 03/06/2014 tarihli ve 2014/7592 esas, 2014/13644 sayılı ilamında belirtildiği üzere, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 99/1. maddesine göre, “Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar.” ve aynı Kanun’un 110/2-c. maddesindeki “Yetmişbeş yaşım bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemelerine göre, kayden 1930 doğumlu ve yetmişbeş yaşını bitirmiş olan hükümlünün birbirinden bağımsız olan üç yıl veya daha az süreli hapis cezalarının konutunda çektirilmesine karar verilebileceği ve düzenlemelerin hükümlü lehine olduğu gözetilmeksizin itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiş ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozmaya atfen ihbar olunmuş bulunmakla Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Dosya incelendi, gereği düşünüldü;
5275 Sayılı Kanun’un 99/1. maddesine göre bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar, ancak bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler var ise, 107. maddesinin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden toplama kararı istenebilir.
5275 Sayılı Kanun’un 110/2-c maddesine göre, yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları üç yıl veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir.
5275 Sayılı Kanun’un 99. maddesindeki toplama, cezaların içtiması değil, sadece koşullu salıvermeye ilişkin sürelerin hesaplanması ve denetim sürelerin uygulanmasındaki karışıklığın giderilmesine yöneliktir.
Cezaların içtimasına yönelik açık bir hüküm bulunmadığından, 5275 Sayılı Kanun’un 99. maddesindeki toplama hükümlü aleyhine yorum yoluyla genişletilemez.
Bu nedenle 75 yaşını bitirmiş hükümlünün birbirinden bağımsız her bir hapis cezasının ayrı ayrı konutunda çektirilmesine karar verilmesine yasal engel bulunmadığından, yazılı şekilde itirazın kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiş olmakla,
Kanun yararına bozma talebine atfen düzenlenmiş olan tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, … 6. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/06/2015 tarih ve 2015/484 D.İş ve 23/06/2015 tarih, 2015/485 D.İş sayılı kararlarının CMK’nun 309. Maddesi uyarınca KANUN YARARINA BOZULMASINA, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE 11/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/17771 Karar : 2013/17233 Tarih : 20.11.2013
- İnfaz Kanunu 110. Madde
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 21/06/2013 gün ve 2013/10422/40170 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 10/07/2013 gün ve KYB.2013/237083 sayılı ihbarnamesi ile;
Resmi evrakı kullanılamaz hale getirmek suçundan sanık Ö…‘in 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 205/1. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair …Ağır Ceza Mahkemesinin 08/07/2008 tarihli ve 2008/262 Esas, 2008/330 sayılı kararının infazı sırasında, adı geçen hükümlünün 17/10/2012 tarihli dilekçesi ile kalan cezasını ev hapsi olarak tamamlama yönündeki talebinin kabulüne, hükümlünün cezasının konutta çektirilmesine ilişkin …1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18/10/2012 tarihli ve 2008/262-330 sayılı ek kararını müteakip, anılan ek kararın kaldırılması ve denetimli serbestlik kararı verilmesi için dosyanın İnfaz Hakimliğine gönderilmesine yönelik Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan talebin reddine, kararın kaldırılmasına yer olmadığına dair aynı Mahkemenin 14/03/2013 tarihli ve 2013/344 Değişik İş sayılı kararına yönelik hükümlü tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin …2. Ağır Ceza Mahkemesinin 05/04/2013 tarihli ve 2013/270 Değişik İş sayılı kararını kapsayan dosyanın incelenmesinde;
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun`un 110/4. maddesinin “Cezanın özel infaz usulüne göre çektirilmesine karar verilenler hakkında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemesine göre kalan cezasının tamamının konutta infazı gerekmekte iken, 105/A-3/b. maddesinin “Maruz kaldıkları ağır bir hastalık, sakatlık veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyen ve koşullu salıverilmesine üç yıl veya daha az süre kalan hükümlüler, diğer şartları da taşımaları halinde yararlanabilirler.” ve geçici madde 4. maddesinin “Bu Kanunun 105/A. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde ve ikinci fıkrasında belirtilen altı aylık süre şartı ile birinci fıkrasının (b) bendinde belirtilen cezanın belirli bir süre infaz edilmesine ilişkin şart 31/12/2015 tarihine kadar uygulanmaz.” şeklindeki düzenlemelerine göre ağır hastalık, sakatlık veya kocama halinin, Adli Tıp Kurumundan alınan veya Adalet Bakanlığınca belirlenen tam teşekküllü hastanelerin sağlık kurullarınca düzenlenip Adli Tıp Kurumunca onaylanan bir raporla belgelendirilmesi halinde cezasının hapis yatmaksızın denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle infaz edilecek olması karşısında hükümlü lehine olduğu gözetilerek itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca, anılan kararın bozulması istenilmiş olmakla, Dairemize gönderilen dosya incelenerek gereği görüşüldü:
İncelenen dosya içeriğine göre; kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
…1. Ağır Ceza Mahkemesinin 18.10.2012 gün ve 2008/262-330 sayılı ek kararını müteakip, anılan ek kararın kaldırılması ve denetimli serbestlik kararı verilmesi için dosyanın İnfaz Hakimliğine gönderilmesine yönelik Cumhuriyet savcısı tarafından yapılan talebin reddine, kararın kaldırılmasına yer olmadığına dair aynı Mahkemenin 14.03.2013 gün ve 2013/344 Değişik İş sayılı kararına yönelik hükümlü tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin …2. Ağır Ceza Mahkemesinin 05.04.2013 gün ve 2013/270 Değişik İş sayılı kararının CMK’nun 309. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), gereğinin mahkemesince takdir ve ifasına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`na İADESİNE, oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2012/35091 Karar : 2013/39709 Tarih : 12.11.2013
- İnfaz Kanunu 110. Madde
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Suç tarihinde 65 yaşından büyük olduğu anlaşılan ve adli sicil kaydında hapis cezasına mahkumiyeti bulunmayan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının 5237 Sayılı TCK`nin 50/3. madde hükmü uyarınca birinci fıkrada yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilmesi zorunluluğunun bulunduğunun gözetilmemesi,
2- Sanığın tekerrüre esas alınan önceki mahkumiyetinin,1412 CMUK’un 305/1 maddesi gereğince miktar itibariyle kesin olmasına, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı yasanın 8/1 maddesi hükmü gözetilerek 1412 sayılı CMUK`un 305/son maddesine göre, miktar itibariyle kesin olan adli para cezalarının tekerrür uygulamasına esas alınamayacağının belirtilmiş olmasına göre sanık hakkında 5237 sayılı yasanın 58. maddesinin uygulanma imkanı bulunmadığının gözetilmemesi,
3- 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanunun “Özel İnfaz Usulleri”`ni düzenleyen 110/5 maddesinde yer alan konutta infaza ilişkin kararın infaz aşamasında infazın yapılacağı yer dikkate alınarak ilgili hakim tarafından karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, infaz yetkisini sınırlar şekilde konutta infaza karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK`un 321. maddesi uyarınca isteme uygun ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2009/53796 Karar : 2010/7343 Tarih : 10.03.2010
- İnfaz Kanunu 110. Madde
5275 sayılı yasanın 106. maddesinin 3. fıkrası uyarınca adli para cezasından çevrilen hapis cezasının, aynı maddenin 9. fıkrası uyarınca infazının ertelenememesi, infazında koşullu salıverme hükümlerinin uygulanamaması ve hak yoksunlukları bakımından adli para cezasının esas alınacak olması, hükümlünün adli para cezasını ödemesi halinde her zaman infazın sonlandırılabilmesi karşısında,
infaz hukukuna ilişkin, para cezasının ödenmesini sağlama amacına yönelik olması nedeniyle, bu tür hapis cezaları yönünden anılan yasanın 110. maddesinde öngörülen özel infaz usullerinin uygulanması olanağı bulunmadığından Çanakkale Sulh Ceza Mahkemesinin, adli para cezasından çevrilen hapis cezasının konutta çektirilmesi kararına yönelik C.Savcılığının itirazı üzerine, itiraz merciince itirazın kabulüne karar verilmesi yerine yazılı şekilde reddine karar verilmiş olmakla yasa yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden
Çanakkale 1.Asliye Ceza Mahkemesinin … tarih ve sayılı D.İş kararının CMK`nın 309. maddesinin 4. fıkrasının (a) bendi uyarınca ( BOZULMASINA ), karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2008/21510 Karar : 2009/12657 Tarih : 24.06.2009
- İnfaz Kanunu 110. Madde
Tebliğnamede “Hükümlü hakkındaki toplam 4.200,00 yeni Türk lirası adlî para cezasının iııfazı sırasında yapılan talep üzerine, 5351 sayılı Kanun’la değişik 5275 sayılı Kanun`un 110/2. maddesi uyarınca hapse çevrilen cezanın konutta çektirilmesine karar verilmiş ise de;
5275 sayılı Kanun`un 110/2. maddesinde yer alan “Mahkûmiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hâle getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukukî sorumlulukları saklı kalmak üzere;
Kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları altı ay, veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir.” hükmü ile,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu`nun 52. maddesindeki adlî para cezası başlıklı;
(1) Adlî para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayaın hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet hazinesince ödenmesinden ibarettir.
(2) En az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adlî para cezasının miktarı. kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri göz öniinde bulundurularak takdir edilir.
(3) Kararda, adlî para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir.
(4) Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verilebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmının tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceği belirilir” şeklindeki düzenleme karşısında, 5275 sayılı Kanun 110/2. Maddesinin uygulanamayacağı ve hükümlü hakkındaki hapis cezasının konutta çektirilmesine karar verilemiyeceği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir” denilmektedir.
Gereği görüşüldü;
İncelenen dosyada, tehdit ve hakaret suçlarından dolayı hükmedilen adli para cezalarının ödenmemesi nedeniyle, 5275 sayılı Yasanın 106/3. maddesi uyarınca C. Savcısınca adli para cezalarının hapse çevrilmesine karar verilip, daha sonra da Eceabat Sulh Ceza Mahkemesinden, bu cezanın konutta çektirilmesine karar verilmesi isteminde bulunulduğu ve mahkemenin bu istemi kabul ettiği anlaşılmaktadır.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Yasanın “özel infaz usulleri” başlıklı 110/2. maddesinde belirtilen miktarlardaki süreli hapis cezasına mahkum olanların “hapis cezalarının”, maddede sayılan koşulların oluşması halinde, hükmü veren mahkemece veya aynı derecedeki başka bir mahkeme kararı ile “konutta çektirilmesine” karar verilebileceği düzenlenmiştir.
Ödenmeyen adli para cezasının, yasanın verdiği yetkiyle Cumhuriyet Savcısı tarafından “hapse” çevrilmesi durumunda, hükümlü bu cezasını, 5275 sayılı Yasada öngörülen koşullarda ve “hapis cezası” olarak bir ceza infaz kurumunda çekmektedir. Ancak, hak yoksunlukları bakımından 5275 sayılı Yasanın 106/9. maddesi uyarıca adli para cezası esas alınmaktadır.
Dolayısryla, incelenen olayda 5275 sayılı Yasanın 110/2. maddesinde belirtilen “hapis cezalarının … konutta çektirilmesine” ilişkin düzenlemedeki, hükümlünün yaşına ve ceza miktarına ilişkin objektif koşulların gerçekleştiği kabul edilmelidir.
Diğer taraftan, anılan 106/9. maddede, adli para cezasından çevrilen hapsin infazının ertelenemeyeceği ve hakkında koşullu salıverme hükümlerinin uygulanamayacağının belirtilmesine karşın, konutta çektirmeyle ilgili benzeri bir istisnaya yer verilmemesi de, adli para cezasından çevrilen hapsin konutta çektirilmesine engel bulunmadığını göstermektedir. Esasen, mahkemenin vereceği cezanın niteliği konusunda bir söz hakkı bulunmayan sanığın, hapis cezası verilmiş olsaydı yararlanabileceği bir haktan, mahkemenin takdirinin adli para cezası olması nedeniyle yararlandırılmaması da hukuka uygun görülmemektedir.
Açıklanan nedenlerle, Eceabat Sulh Ceza Mahkemesince verilen konutta çektirme kararının hukuka uygun bulunduğu anlaşıldığından, tebliğnamede yer alan YASA YARARINA BOZMA İSTEĞİNİN ( REDDİNE ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2007/8612 Karar : 2007/8939 Tarih : 6.11.2007
- İnfaz Kanunu 110. Madde
Tehdit ve hakaret suçundan sanık Naide Bulun`un 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 125/1, 62. ( iki kez ), 106/1, 62. maddeleri gereğince 1800 ( iki kez ) ve 600 Yeni Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Çanakkale Sulh Ceza Mahkemesinin 30.11.2006 tarihli ve 2006/234-693 sayılı kararının infazı sırasında hükümlünün ödeme emrinin tebliğine rağmen 30 gün içerisinde bahsi geçen para cezalarını ödememesi üzerine cezanın 210 gün hapis cezasına çevrilmesini müteakip, hükümlünün talebi üzerine anılan cezasının 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın 110/2. maddesi uyarınca konutunda çektirilmesine dair, Eceabat Sulh Ceza Mahkemenin 20.02.2007 tarihli ve 2007/22 değişik iş sayılı karar aleyhine Adalet Bakanlığınca verilen 04.06.2007 gün ve 29333 sayılı Yasa Yararına Bozma isteğini içeren Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 01.08.2007 gün ve 136560 sayılı tebliğnamesiyle dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi ve gereği görüşüldü:
Tebliğnamede “Hükümlü hakkındaki toplam 2400 Yeni Türk Lirası adli para cezasının infazı sırasında yapılan talep üzerine, 5351 sayılı Yasayla değişik 5275 sayılı Yasanın 110/2. maddesi uyarınca hapse çevrilen cezanın konutta çektirilmesine karar verilmiş ise de; 5275 sayılı Yasanın 110/2. maddesinde yer alan “Mahkumiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukuki sorumlulukları saklı kalmak üzere; Kadın veya altmış beş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları altı ay, veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir” hükmü ile, 5237 sayılı Türk Ceza Yasasının 52. maddesindeki adli para cezası başlıklı; 1- Adli para cezası, beş günden az ve kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde yediyüzotuz günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle hesaplanan meblağın hükümlü tarafından Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir. 2- En az yirmi ve en fazla Yüz Türk Lirası olan bir gün karşılığı adli para cezasının miktarı, kişinin ekonomik ve diğer şahsi halleri gözönünde bulundurularak takdir edilir. 3- Kararda, adli para cezasının belirlenmesinde esas alınan tam gün sayısı ile bir gün karşılığı olarak takdir edilen miktar ayrı ayrı gösterilir. 4- Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödemeyen adli para cezasının hapse çevrileceği belirtilir, düzenlemesi karşısında, 5275 sayılı Yasanın 110/2. maddesinin uygulanamayacağı ve hükümlü hakkındaki hapis cezasının konutta çektirilmesine karar verilemeyeceği gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir” denilmektedir. 5271 sayılı CYY’nın 260. maddesi uyarınca “Hakim ve mahkeme kararlarına karşı Cumhuriyet savcısı, şüpheli, sanık ve bu Kanuna göre katılan sıfatını almış olanlar ile katılma isteği karara bağlanmamış, reddedilmiş veya katılan sıfatını alabilecek surette suçtan zarar görmüş bulunanlar için kanun yolları açıktır.” Aynı Yasanın 267. maddesine göre ise, “Hakim kararları ile kanunun gösterdiği hallerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir.” Hükümlü Naide Bulun’un adli para cezasını ödememesi nedeniyle çevrilen hapis cezasının 5275 sayılı Yasanın 110/2. maddesi uyarınca evinde çekmesi kararının hükümlü ve katılan Yusuf Ziya Yapıcı`ya tebliğ edilip itirazına olanak tanınmadığından, kararın henüz kesinleştiğinden de söz edilemez. 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesinde düzenlenen Yasa Yararına Bozma kurumu, kesin olan ya da temyiz edilmeden kesinleşen hükümlere karşı başvurulan olağanüstü bir yasa yoludur. Henüz kesinleşmeyen kararın yasa yararına incelenmesi olanaksızdır.
Eceabat Sulh Ceza Mahkemenin 20.2.2007 gün ve 2007/22 Değişik iş sayılı kararının hükümlü Naide Bulun ve katılan Yusuf Ziya Yapıcı`ya tebliğ edilmemesi nedeniyle kesinleşmediği anlaşıldığından, Tebliğnameye aykırı olarak Yasa Yararına Bozma isteminin REDDİNE, tebligat eksikliğinin mahallinde giderilmesine, dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına İADESİNE, 06.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2007/8592 Karar : 2007/7095 Tarih : 23.10.2007
- İnfaz Kanunu 110. Madde
Meraya tecavüz suçundan sanık Mustafa Ç.’ın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 513/2, 522/1, 81/2, 72 ve 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun`un 4. maddeleri gereğince 1.109.557.000 Türk lirası ağır para cezası ile cezalandırılmasına dair Çankırı Sulh Ceza Mahkemesinin 27.05.2003 gün ve 2003/138-285 sayılı kararının Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 23.01.2007 günlü ve 2004/1523 esas, 2007/304 sayılı ilamıyla para cezasının 949 Yeni Türk lirası şeklinde düzeltilerek onanması üzerine, anılan kararın infazı sırasında, Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çıkarılan para cezası ödeme emrini kanuni süresi içerisinde ödememesi sebebiyle, para cezasının 9 gün hapse çevrilmesinden sonra, adı geçenin cezasının, yaşı sebebiyle özel infaz usullerinden konutta infaz şeklinde infazına karar verilmesi talebinin reddine ilişkin, Çankırı Sulh Ceza Mahkemesinin 05.04.2007 günlü ve 2007/248 müteferrik sayılı karara karşı yapılan itirazın keza reddine dair Çankırı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.04.2007 tarihli ve 2007/47 müteferrik sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 110. maddesinin ikinci fıkrası gereğince, mahkumiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukuki sorumlulukları saklı kalmak üzere; kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları altı ay, yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları bir yıl, yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları üç yıl, veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebileceğinin hükme bağlandığı, somut olayda da, Çankırı Sulh Ceza Mahkemesi tarafından 949 Yeni Türk lirası adli para cezasına mahkum olan Mustafa Ç.’ın, Çankırı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çıkarılan para cezası ödeme emrini kanuni süresi içerisinde ödememesi sebebiyle, para cezasının 9 gün hapse çevrildiği, böylece infaz edilecek cezanın hapis cezası niteliğini aldığı ve adı geçenin de 65 yaşını bitirdiği ayrıca 5275 sayılı Kanun’un 110. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan Çankırı Sulh Ceza Mahkemesinin konutta infaz talebinin reddine gerekçe olarak gösterilen hükümlünün sağlık durumuna ilişkin rapor aldırılması keyfiyetinin de 5485 sayılı Kanun`un 1. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olması karşısında, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK. nun 309. maddesi uyarınca anılan kararırı bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 12.06.2007 gün ve 31014 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C. Başsavcılığından 23.07.2007 gün ve KYB/2007-143355 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 110/2. madde ve fıkrası gereğince; mahkumiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukuki sorumlulukları saklı kalmak üzere; a ) Kadın veya 65 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları 6 ay,
b ) 70 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları 1 yıl,
c ) 75 yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları 3 yıl veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebileceğinin” hükme bağlandığı,
Olayda, 765 sayılı TCK. nun 513/2, 81/2 ve 647 sayılı Kanunun 4. maddesi gereğince 949 YTL adli para cezasına mahkum olan hükümlünün, Çankırı C.Başsavcılığı tarafından çıkarılan para cezası ödeme emrini kanuni süresi içinde ödememesi sebebiyle, adli para cezasının 9 gün hapse çevrildiği, böylece infaz edilecek cezanın hapis cezası niteliğini aldığı ve hükümlü Mustafa Ç.`ın da 65 yaşını bitirdiği ayrıca 5275 sayılı Kanunun 110/3. madde ve fıkrasında yer alan “hükümlünün sağlık durumuna ilişkin rapor aldırılması” hususunun da 22.04.2006 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 5485 sayılı Kanunun 1. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olması karşısında, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, Yüksek Adalet Bakanlığının kanun yakarına bozma istemine dayanan Yargıtay C. Başsavcılığının ihbarnamesinde ileri sürülen nedenler, bu itibarla yerinde görüldüğünden, Çankırı 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 06.04.2007 tarih ve 2007/47 müt. iş sayılı hükmünün CMK. nun 309. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın Yargıtay C. Başsavcılığına ( TEVDİİNE ), oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas : 2007/4065 Karar : 2007/6197 Tarih : 11.07.2007
- İnfaz Kanunu 110. Madde
Başkasının hayvanını sebepsiz öldürme suçundan sanık A…n’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 151/2, 29 ve 52/2.maddeleri gereğince 900,00 Yeni Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, …Asliye Ceza Mahkemesinin 12.5.2006 gün ve 2005/206 esas, 2006/172 sayılı kararının infazı sırasında, …Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çıkarılan para cezası ödeme emrini kanuni süresi içerisinde ödememesi sebebiyle, para cezasının 9 gün hapse çevrilmesinden sonra, adı geçenin cezasının, yaşı sebebiyle özel infaz usullerinden konutta infazına karar verilmesi talebinin reddine ilişkin, …Asliye Ceza Mahkemesinin 25/8/2006 günlü ve 2006/70 müteferrik sayılı karara karşı yapılan itirazın keza reddine dair, …Ağır Ceza Mahkemesinin 30.11.2006 tarihli ve 2006/478 değişik iş sayılı kararı ile ilgili olarak;
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunu’un 110.maddesinin ikinci fıkrası gereğince, mahkumiyete konu suç nedeniyle doğmuş zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesine dair hukuki sorumlulukları saklı kalmak üzere; kadın veya altmışbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları altı ay, yetmiş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları bir yıl, yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkum oldukları üç yıl veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebileceğinin hükme bağlandığı,
Somut olayda da, … Asliye Ceza Mahkemesi tarafından 900,00 Yeni Türk Lirası adli para cezasına mahkum olan A…’ın, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından çıkarılan para cezası ödeme emrini kanuni süresi içerisinde ödememesi sebebiyle, para cezasının 9 gün hapse çevrildiği böylece infaz edilecek cezanın hapis cezası niteliğini aldığı ve adı geçenin de 65 yaşını bitirmiş olması karışsında, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK.nun 309.maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 21.3.2007 gün ve 15256 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay C.Başsavcılığının 4.4..2007 gün ve 2007/62079 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Suç tanımında hapis cezası ile adli para cezasının seçenek yaptırım olarak öngörüldüğü hallerde adli para cezasına hükmedilmişse bu cezanın infazı 5275 sayılı Yasanın 106.maddesine göre yapılacak ve hükümlü tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse C.Savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilecektir.
Bu durumda çevrilen hapsin infazı ertelenemeyeceği gibi koşullu salıverme hükümleri de uygulanmayacaktır, ancak; hükümlü hapis yattığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkarılacaktır.
Anılan yasa maddesinin amaç, kapsam ve gerekçesinden de anlaşılacağı üzere doğrudan tayin olunan adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle dönüştürülen hapis cezası para cezasının infazını sağlamaya yönelik tazyik hapsi niteliğinde olup bu nedenle 5275 sayılı Yasanın 110.maddesi uyarınca özel infaz usulüne göre çektirilmesine karar verilemez.
Yukarıda açıklanan nedenlerle hükümlü hakkında doğrudan tayin olunan adli para cezasının ödenmemesi nedeniyle çevrilen hapis cezasının yaşı sebebiyle özel infaz usullerinden konutta infazına karar verilmesi talebinin reddine ilişkin, …Asliye Ceza Mahkemesinin 25.8.2006 gün ve 2006/70 müteferrik sayılı kararı ile bu karara karşı yapılan itirazın reddine ilişkin,…Ağır Ceza Mahkemesinin 30.11.2006 gün ve 2006/478 değişik iş sayılı kararı usul ve yasaya uygun bulunduğundan yerinde görülmeyen, kanun yararına bozma istemine dayanılarak düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteğinin REDDİNE, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/7592 Karar: 2014/13644 Tarih: 03.06.2014
- İnfaz Kanunu 110. Madde
Taksirle öldürme suçundan sanık İ. Y.’ın TCK’nın 85/1,, 85/2, 62. maddeleri gereğince 2 yıl 6 ay hapis, 4 yıl 2 ay hapis ve 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair Denizli 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.10.2011 tarihli, 2008/213 esas, 2011/311 sayılı kararının infazı sırasında, hükümlü müdafinin 15.08.2013 tarihli dilekçesi ile hükümlünün cezasının konutta çektirilmesi yönündeki talebinin reddine ilişkin aynı mahkemenin 03.09.2013 tarihli ve 2013/863 değişik iş sayılı kararına hükümlü müdafii tarafından yapılan itirazın reddine dair Denizli 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.11.2013 tarihli ve 2013/802 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 99/1. maddesine göre, “Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar.” ve aynı Kanun’un 110/2-c. maddesindeki “Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemelerine göre, kayden 1929 doğumlu ve yetmişbeş yaşını bitirmiş olan hükümlünün birbirinden bağımsız olan üç yıl veya daha az süreli hapis cezalarının konutunda çektirilmesine karar verilebileceği ve düzenlemelerin hükümlü lehine olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 25.02.2014 gün ve 94660652-105-20-1555-2014-3983-14406 sayılı kanun yararına bozma talebine atfen, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 10.03.2014 gün ve 2014/87256 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdi kılınmakla;
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 99/1. maddesinde, “Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak, bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107. maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenebilir” ve aynı Kanun’un 110/2-c. maddesindeki “Yetmişbeş yaşını bitirmiş kişilerin mahkûm oldukları üç yıl veya daha az süreli hapis cezasının konutunda çektirilmesine hükmü veren mahkemece veya hükümlü başka bir yerde bulunuyorsa o yerde bulunan aynı derecedeki mahkemece karar verilebilir.” şeklindeki düzenlemelere göre, cezaların toplanmasındaki amaç koşullu salıvermeye esas sürelerin belirlenmesi ve her ceza yönünden denetim sürelerinin uygulanmasındaki karışıklığın önlenmesi olup, yeni Türk Ceza Kanununda cezaların içtimaına yer verilmediğinden, her ceza ayrı ayrı bağımsızlığını korumaktadır. 5275 sayılı Kanunun 99. maddesinde içtima usulünü yalnızca koşullu salıverme süresinin hesaplanması yönünden kabul etmiş olup, ilgili hükümde de açıkça cezaların bağımsızlığını koruduğu ifade edilmiştir. Cezaların infazı sırasında içtima konusunda açıkça yasal düzenleme bulunmayan halde, sanık ve hükümlü aleyhine yorum yapılamayacağından, 1929 doğumlu olup yetmişbeş yaşını bitirmiş olan hükümlünün birbirinden bağımsız olan üç yıl veya daha az süreli hapis cezalarının konutunda çektirilmesine karar verilebileceği ve düzenlemelerin hükümlü lehine olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden,
Kanun yararına bozma talebine atfen düzenlenen tebliğnamedeki bozma isteği incelenen dosya kapsamına göre yerinde görüldüğünden, Denizli 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 08.11.2013 tarihli ve 2013/802 değişik iş sayılı kararının CMK’nın 309. maddesi uyarınca kanun yararına bozulmasına, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 03.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ Esas: 2010/8620 Karar: 2011/3858 Tarih: 27.06.2011
- İnfaz Kanunu 110. Madde
Ödeme şartını ihlal suçundan sanık F. G.’nın. 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun uyarınca 3 aya kadar hapsen tazyikine dair Düzce İcra Ceza Mahkemesi’nin 10.12.2009 tarihli ve 2009/568 esas, 2009/1980 Sayılı kararının infazı sırasında hükümlü vekilinin talebinin kabulüyle 3 aya kadar tazyik hapsinin 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un uyarınca konutta infazına ilişkin Akçakoca İcra Ceza Mahkemesi’nin 16.6.2010 tarihli ve 2010/78 değişik iş sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Düzce Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21.7.2010 tarihli ve 2010/756 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosya aleyhine Adalet Bakanlığından verilen 26.10.2010 gün ve 66203 Sayılı kanun yararına bozma talebini içeren Yargıtay C. Başsavcılığının 12.11.2010 gün ve K.Y.B.2010/283817 Sayılı tebliğnamesi ile dava dosyası Daireye gönderilmekle incelendi.
Tebliğnamede. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.11.2006 tarih ve 2006/220-231 Sayılı kararında da açıklandığı üzere “1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanımlar başlıklı 1. fıkrasının ( L ) bendinde disiplin hapsinin tanımı; “… kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade eder.” olarak yapıldığı, disiplin hapsi ve hapsen tazyik yaptırımının 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen yaptırımlardan farklı nitelikte olduğu, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 Sayılı Kanunun 353/1. maddesinde Kanun yolu olarak itiraz kanun yolunun öngörüldüğü, anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararların 5271 Sayılı Kanunun 223. maddesinde belirtilen “hüküm” niteliğinde olmadığı. 2004 Sayılı Kanunda müeyyidesi disiplin hapsi ve tazyik hapsi olarak tespit edilen eylemlerin kabahat olduğu, kişinin yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebileceğinin kabul edilmiş olması ve disiplin hapsinin kabahat nev’inden bulunması sebebiyle hükümlü hakkında. 5275 Sayılı Kanunun 110. maddesinde öngörülen özel infaz usullerinin uygulanmasının mümkün bulunmadığı, söz konusu hükümün uygulanması için infaza konu cezanın kısa süreli hapis olması gerektiği gözetilmeden itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesi isabetsiz olduğundan anılan hükümün 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulması gereğine işaret edilmiştir.
Gereği görüşüldü:
KARAR : Dosya kapsamına göre. Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 14.11.2006 tarih ve 2006/220-231 Sayılı kararında da açıklandığı üzere “1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun “Tanımlar başlıklı 2. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasının ( L ) bendinde disiplin hapsi: “kısmi bir düzeni korumak amacıyla yaptırım altına alınmış olan fiil dolayısıyla verilen, seçenek yaptırımlara çevrilemeyen, ön ödeme uygulanamayan, tekerrüre esas olmayan, şartlı salıverilme hükümleri uygulanamayan, ertelenemeyen ve adli sicil kayıtlarına geçirilemeyen hapsi ifade eder.” olarak tanımlanmıştır. Disiplin hapsi ve hapsen tazyik yaptırımının, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nda düzenlenen cezalardan farklı nitelikte olduğu, duruşma açılarak yapılan bir yargılama sonunda verilmelerine karşılık, 2004 Sayılı Kanunun 353/1. maddesinde itiraz kanun yolu öngörülmüştür. Anılan hükümler gözetildiğinde, gerek disiplin hapsi gerekse hapsen tazyik yaptırımı tayin edilen kararların. 5271 Sayılı Kanunun 223. maddesinde belirtilen “hüküm” niteliğinde olmadığı, 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda müeyyidesi disiplin hapsi ve tazyik hapsi olarak tespit edilen eylemlerin kabahat olduğu, kişinin yükümlülüğünü yerine getirmesini sağlamak için belli ölçüde icbar edilebileceğinin kabul edilmiş olması ve disiplin hapsinin kabahat nev’inden bulunması karşısında hükümlü hakkında. 5275 Sayılı Kanunun 110. maddesinde öngörülen özel infaz usullerinin uygulanması mümkün bulunmayıp, söz konusu hükümün uygulanabilmesi için infaza konu cezanın kısa süreli hapis olmasının gerekmesi sebebiyle itirazın kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Bu sebeple Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen tebliğname yerinde görülmekle. Düzce Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21.7.2010 tarihli ve 2010/756 değişik iş sayılı kararının 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, tekrir-i muhakeme yasağı sebebiyle bozma kararı doğrultusunda yeniden yargılama yapılmasının gerekmediğine, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.