Adlî Para Cezasının İnfazı
İnfaz Kanunu Madde 106
(1) Adlî para cezası, Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre tayin olunacak bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.
(2) Adlî para cezasını içeren ilâm Cumhuriyet Başsavcılığına verilir. Cumhuriyet savcısı otuz gün içinde adlî para cezasının ödenmesi için hükümlüye 20 nci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca bir ödeme emri tebliğ eder.
(3) (Değişik: 18/6/2014-6545/81 md.) Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün, hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.
(4) (Değişik: 26/2/2008-5739/5 md.) Çocuklar hakkında hükmedilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu ceza hapse çevrilemez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.
(5) Adlî para cezasının hapse çevrileceği mahkeme ilâmında yazılı olmasa bile üçüncü fıkra hükmü Cumhuriyet Başsavcılığınca uygulanır.
(6) Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. İlk taksidin süresinde ödenmemesi hâlinde, verilen ikinci takside ilişkin izin hükümsüz kalır.
(7) Adlî para cezası yerine çektirilen hapis süresi üç yılı geçemez. Birden fazla hükümle adlî para cezalarına mahkûmiyet hâlinde bu süre beş yılı geçemez.
(8) (Değişik: 18/6/2014-6545/81 md.) Hükümlü, hapis yattığı veya kamuya yararlı işte çalıştığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı öderse hapisten çıkartılır veya kamuya yararlı işte çalıştırılma sona erer.
(9) (Değişik: 26/2/2008-5739/5 md.) 16 ncı madde hükümleri saklı kalmak üzere, adlî para cezasından çevrilen hapsin infazı ertelenemez ve bunun infazında koşullu salıverilme hükümleri uygulanmaz. Hapse çevrilmiş olmasına rağmen hak yoksunlukları bakımından esas alınacak olan adlî para cezasıdır.
(10) (Mülga: 26/2/2008-5739/5 md.)
(11) İnfaz edilen hapsin veya kamuya yararlı işte çalışmanın süresi, adlî para cezasını tamamıyla karşılamamış olursa, geri kalan adlî para cezasının tahsili için ilâm, Cumhuriyet Başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilir. Bu makamlarca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre kalan adlî para cezası tahsil edilir.
İnfaz Kanunu Madde 106 Gerekçesi
Maddeyle, mevzuatımızda para cezalarının infazında uygulanmakta bulunan hükümler yönünden önemli bazı değişiklikler yapılmıştır. Yeni Türk Ceza Kanununda “adlî para cezası” ibaresi kabul edilmiştir.
Bilindiği gibi para cezaları bakımından en önemli husus bu cezaların fiilen yüksek bir oranda infaz edilmesinin sağlanmasıdır. Kanun koyucu, bir kısım yabancı mevzuatın da kabul ettiği üzere para cezalarının taksitle ödenmesi sistemini benimsemiştir.
Yeni Türk Ceza Kanununun 52 nci maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre tayin olunacak bir miktar meblağın Devlet hazinesine ödenmesi suretiyle adlî para cezasına hükmedilecektir.
Maddeyle getirilen hükümler gereğince, adlî para cezasının hükmünü içeren ilam kesinleştiğinde Cumhuriyet başsavcılığına verilecek ve Cumhuriyet savcısı tarafından hükümlüye bir ay içerisinde adlî para cezasının ödenmesi için ödeme emri tebliğ edilecek ve tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adlî para cezası hükümlü tarafından ödenmezse Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilecektir. Mahkeme ilamında hapse çevrilmeye ilişkin bir açıklama bulunmasa dahi bu hüküm Cumhuriyet başsavcılığınca uygulanacaktır. Çocuklar hakkında verilen adlî para cezaları ile kısa süreli hapis cezasından çevrilen adlî para cezaları ödenmemesi halinde bu cezalar hapse çevrilemeyecektir. Adlî para cezası hükümle birlikte taksite bağlanmamış ise, yukarıda belirtilen bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. Ancak, ilk taksit süresinde ödenmezse verilen bu izin geçersiz olacaktır.
Adlî para cezası yerine çevrilen hapsin süresi hiçbir halde üç yılı geçemeyeceği gibi birden fazla hükümle adlî para cezalarına mahkûmiyet durumunda da bu süre beş yılı geçemeyecektir. Bunun dışında hükümlünün hapis yattığı günlerin dışındaki günlere karşılık gelen parayı ödemesi durumunda cezaevinden çıkartılacaktır.
Yeni Türk Ceza Kanununun 50 nci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü saklı kalmak kaydıyla, adlî para cezasından çevrilen hapsin infazı ertelenemeyecek ve bunun infazında şartla salıverilmeden yararlanılmayacaktır. Getirilen bir başka hüküm ise hapse çevrilmiş olsa dahi, hak yoksunlukları açısından esas alınacak olan adlî para cezasıdır.
Maddeyle getirilen bir başka yeni hüküm ise, infaz edilen hapis cezasının süresi adlî para cezasının tamamıyla karşılanmamış olursa geri kalan adlî para cezasının tahsili için ilam Cumhuriyet başsavcılığınca mahallin en büyük mal memuruna verilir.
İnfaz Kanunu 106. Madde Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10016 Karar : 2018/4322 Tarih : 16.10.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdani kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Suç tarihinde 15-18 yaş gurubunda bulunan sanık hakkında 5275 sayılı Kanun’un 106.maddesinin 4 ve 11. fıkralarına göre, hükmolunan adli para cezasının ödenmemesi halinde hapse çevrilemeyeceği ve 6183 sayılı kanına göre tahsil edilmesi gerektiği gözetilmeyerek ödenmeyen para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan;
Hüküm fıkrasının adli para cezasının hesaplanmasına ilişkin bölümünde yer alan “…taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde TCK`nun 52/4. maddesi gereğince ödenmeyen para cezasının geri kalan kısmının tamamının tahsil edileceğinin ihtarına (ihtarat yapıldı)” ibarelerinin çıkarılması, yerine “…ödenmeyen adli para cezasının 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil edileceğinin ihtarına’’ ibaresinin yazılması, suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16/10/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/14384 Karar : 2018/7205 Tarih : 31.05.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık ve konut dokunulmazlığını bozma suçlarından hüküm kurulurken ‘suçun işleniş biçimi, suça sürüklenen çocuğun saik ve amacı göz önüne alınarak’ biçimindeki gerekçe ile üst hadden ceza tayinine ilişkin mahkemenin kabul ve değerlendirmesinde herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden tebliğnamedeki 1 nolu bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
I- Konut dokunulmazlığını bozma suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 11. maddesi gereğince aynı Kanun’un 5. maddesinde öngörülen koruyucu ve destekleyici tedbirlerin suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından uygulanacağı gözetilmeden cezai sorumluluğu olan ve mahkumiyetine karar verilen suça sürüklenen çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki danışmanlık tedbirine hükmedilmesi,
2- Suça sürüklenen çocuğun cezaevinden mahkemeye getirilmesine ilişkin giderin yargılama gideri olarak yükletilemeyeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı Kanun’un 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan, hüküm fıkrasından suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5/1-a maddesinin uygulanması ve cezaevi araç gideri 100,00 TL’nin suça sürüklenen çocuktan tahsiline ilişkin bölümlerin çıkarılması suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II- Hırsızlık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;
Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1- Suça sürüklenen çocuk hakkında 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b maddesi uyarınca belirlenen 5 yıl hapis cezasından aynı Kanun’un 168/1. maddesi uyarınca 2/3 oranında indirim yapılırken, 1 yıl 8 ay hapis cezası yerine hesap hatası sonucu 1 yıl 6 ay hapis cezasına indirilmesi diğer indirimlerin ve uygulamalarında bu miktar üzerinden yapılarak sonuçta eksik ceza tayini,
2- 5237 sayılı TCK’nın 50/3. maddesinde daha önce hapis cezası ile mahkum olmayan 18 yaşını doldurmamış çocukların mahkum edildiği bir yıl veya daha az süreli hapis cezalarının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrileceği belirtilmiş, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106/4. maddesinde “Çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde bu ceza hapse çevrilemez, bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu itibarla hırsızlık suçuna ilişkin kısa süreli hapis cezasından çevrilen adli para cezasının ödenmemesi halinde hapis cezasının tamamen veya kısmen infaz edileceği ihtarı yapılamayacağı gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
3- 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 11. maddesi gereğince aynı Kanun’un 5. maddesinde öngörülen koruyucu ve destekleyici tedbirlerin suça sürüklenen ve ceza sorumluluğu olmayan çocuklar bakımından uygulanacağı gözetilmeden cezai sorumluluğu olan ve mahkumiyetine karar verilen suça sürüklenen çocuk hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu’nun 5/1-a maddesindeki danışmanlık tedbirine hükmedilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 31.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/3072 Karar : 2018/5874 Tarih : 18.05.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
A-) KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİ KONUSUNDAKİ BAŞVURU
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi Başkanlar Kurulu 20.09.2017 tarih, 2017/65 sayılı Kararı ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin 16.03.2017 tarih, 2017/413 Esas, 2017/398 Karar sayılı ilamı ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin 03.03.2017 tarih, 2017/218 Esas, 2017/242 Karar sayılı ilamı arasında “karşılıksız çek düzenleme suçunda şikayet hakkının kime ait olduğu” konusundaki uyuşmazlığın, 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun`un, “ Başkanlar Kurulunun Görevleri” başlıklı 35. maddesi gereğince giderilmesini istemiştir.
B-) KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİ İSTEMİNE KONU KARARLAR
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesinin 2017/413 esas 2017/398 karar sayılı kararı ile Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin 2017/218 esas 2017/242 karar sayılı kararı.
C-) KARAR UYUŞMAZLIĞININ GİDERİLMESİNE KONU BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ CEZA DAİRELERİ KARARLARININ ÖZETLERİ
1.Karşılıksız çek düzenleme suçunda şikayet hakkının; çeki tahsil amacıyla bankaya ibraz eden hamil ile “karşılıksızdır “ işlemi yapıldıktan sonra çeki elinde bulunduran ve aynı zamanda “karşılıksızdır” işlemi yapılmadan önceki dönemde geçerli ve meşru ciranta olan kişiye ait olduğu yönündeki karar, Gaziantep 2. İcra Ceza Mahkemesi, 16.01.2017 tarih ve 2017/52 esas ve 2017/81 sayılı kararı ile “… sadece çeki bankaya ibraz eden meşru hamilin şikayet hakkının bulunduğu, meşru hamilin cirantalar aleyhine takip yapıp yapmayacağı belli olmadığından cirantaların ibraz anında suçtan zarar görmediği, ibrazdan sonra alacağın temliki niteliğinde olan ciro ile çekin 3. kişiye devri mümkün ise de, şahsa sıkı sıkıya bağlı şikayet hakkının 3. kişiye devrine yasal imkan bulunmadığı anlaşıldığından, ibrazdan sonra alacağın temliki niteliğindeki ciroyla çeki teslim alan müştekinin şikayet hakkının bulunmadığı, şikayet hakkının kovuşturma şartı olması ve sonradan kovuşturma şartının gerçekleşmesine de hukuki imkan bulunmadığı…” gerekçesi ile duruşma açılmaksızın davanın düşmesine hükmetmiştir.
İlk derece mahkemesince kurulan hükme karşı müşteki vekilinin istinaf başvurusu üzerine,
Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. Ceza Dairesi; 16.03.2017 tarih ve 2017/413 esas ve 2017/398 karar sayılı kararı ile düşme hükmüne yönelik yapmış olduğu incelemede,
“…5941 sayılı Çek Kanunu’nun 5/1. maddesinin üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak karşılıksızdır işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikayeti üzerine her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur hükmünü içermektedir. Maddenin lafzından da anlaşılacağı üzere şikayet hakkı, çeki elinde bulunduran hamile aittir. Karşılıksız işlemine tabi tutulan çekle ilgili olarak ciranta (hamil), şikayet hakkını karşılıksızdır işleminin yapıldığı tarihten itibaren kanunda belirtilen süreler içinde kullanması gerekir. Açıklanan bilgiler ışığında; yargılama sürecinde toplanan bilgi ve belgeler, gerekçe ve tüm dosya içeriğine göre yapılan incelemede; çekin hamili olan müşteki vekilinin, icra mahkemesine çekle ilgili olarak karşılıksızdır
işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında şikayette bulunduğu görülmekle, mahkeme tarafından gerekli araştırma ve incelemeler yapılarak karar verilmesi gerekirken, müştekinin şikayet hakkı olmadığı şeklinde bir gerekçe ile düşme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olduğu anlaşıldığından, hükmün CMK 289/1-g, 230/1-b, 280/1-b maddeleri gereğince BOZULMASINA…” şeklinde karar vermiştir.
2.Karşılıksız çek düzenleme suçunda şikayet hakkının; suçun işlendiği anda yani “karşılıksızdır” işlemi yapıldığı sırada mağdur konumunda bulunan ve çeki ödeme için bankaya ibraz eden hamile ait olduğu yönündeki karar, Gaziantep 2. İcra Ceza Mahkemesi, 11.01.2017 gün ve 2016/1033 Esas ve 2017/66 sayılı Kararı ile “… çeki muhatap bankaya ibraz eden hamilin müracaat borçlularına gidip gitmeyeceği belli olmadığından müracaat borçlularının ibraz anında suçtan zarar gören konumunda bulunmadığı, şikayet hakkının çeki ibraz eden hamile ait olduğu, çekten kaynaklanan alacak hakkının 3. kişiye alacağın temliki yoluyla devri mümkün ise de, kişiye sıkı sıkıya bağlı olan şikayet hakkının 3. kişiye devrine yasal imkan bulunmadığı….” gerekçesi ile sanığın beraatine hükmetmiştir.
İlk derece mahkemesince kurulan hükme karşı müşteki vekilinin istinaf başvurusu üzerine, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesi; 03.03.2017 tarih ve 2017/218 esas ve 2017/242 karar sayılı kararı ile beraat hükmüne yönelik yapmış olduğu incelemede “… “Şikayet Hakkı Yokluğu” nedeniyle 2004 sayılı İİK madde 349, 5271 sayılı CMK madde 223/8 uyarınca düşme karan verilmesi yerine “beraat” kararı verilmesi kanuna aykırı, fakat CMK madde 280/1-a-son uyarınca yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bir karar olduğundan; hükmün 1. fıkrasının “sanık Yalçın Çelik’e atılı 5941 sy madde 5/1’e muhalefet suçundan açılan davanın, müştekinin şikayet hakkı bulunmaması nedeniyle, İİK madde 349, 5271 sayılı CMK madde 223/8 uyarınca DÜŞMESİNE` olarak düzeltilmesine, ve Müşteki Vekili istinaf talebinin, CMK madde 280/1-a-son uyarınca HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ESASTAN REDDİNE…” kesin olarak karar vermiştir.
D-) KARAR UYUŞMAZLIĞI HAKKINDA YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCILIGI`NIN GÖRÜŞ VE TALEBİ
5941 sayılı Çek Kanunun 5/1. maddesine göre şikayet hakkının kime ait olduğuna ilişkin, Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 11. ve 12. Ceza Daireleri arasındaki içtihat uyuşmazlığının giderilmesine konu talepte,
“…Yukarıda değinilen kanunun 5/1 maddesinden anlaşıldığı üzere, yasa yapıcı “hamilin şikayeti üzerine” demekle yetinmiş ve bankaya ibraz edenin şikayeti üzerine demeyi tercih etmemiştir.
Buna göre yasa yapıcının iradesini kısıtlamaya çalışmanın yasal dayanağı yoktur ve bu açıklamayla karşılıksız çeki arkasını yazdırdıktan sonra, önceki cirantalara iade eden kişinin ve bu suretle alan önceki cirantaların da aynı süre içerisinde şikayet hakkının var olduğunu kabul etmek yasa yapıcının iradesine uygunluk gösterecektir.
Bu açıklamayla, cirantaların şikayet hakkı olmadığını kabul eden Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin değinilen kararının usul ve yasalara aykırı olduğu…” gerekçesi ile sonuç olarak, 696 sayılı KHK m. 92/2. maddesi ile değişik 5235 sayılı kanunun 35/1 madde ve fıkrası uyarınca Gaziantep Bölge Adliye Mahkemesi 12. Ceza Dairesinin 2017/218 esas 2017/242 karar sayılı kararının usul ve yasalara aykırı olduğunun tespiti ile uyuşmazlığın giderilmesi” talep edilmiştir.
E-) KARAR UYUŞMAZLIĞI ÎLE İLGİLİ YASAL DÜZENLEMELER
1.5235 SAYILI ADLÎ YARGI İLK DERECE MAHKEMELERİ İLE BÖLGE ADLİYE MAHKEMELERİNİN KURULUŞ, GÖREV VE YETKİLERİ HAKKINDA KANUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ
5235 sayılı Kanun’un 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı KHK’nin 92. maddesi ile değişik, “Başkanlar Kurulunun Yetkileri” başlıklı 35/3. maddesi, “Re`sen veya bölge adliye mahkemesinin ilgili hukuk veya ceza dairesinin ya da Cumhuriyet başsavcısının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu veya Ceza Muhakemesi Kanununa göre istinaf yoluna başvurma hakkı bulunanların, benzer olaylarda bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında ya da bu mahkeme ile başka bir bölge adliye mahkemesi hukuk veya ceza dairelerince verilen kesin nitelikteki kararlar arasında uyuşmazlık bulunması hâlinde bu uyuşmazlığın giderilmesini gerekçeli olarak istemeleri üzerine, kendi görüşlerini de ekleyerek Yargıtaydanbu konuda bir karar verilmesini istemek” kuralını getirmiştir.
5235 sayılı Kanun`un 20/11/2017 tarihli ve 696 sayılı KHK’nin 92. maddesi ile değişik “Başkanlar Kurulunun Yetkileri” başlıklı 35/4. maddesi, “ Kanunlarla verilen diğer görevleri yerine getirmek.(Değişik fıkra: 20/11/2017 - KHK-696/92 md.; Aynen kabul: 1/2/2018-7079/87 md.) (3) numaralı bende göre yapılacak istemler, ceza davalarında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına, hukuk davalarında ise ilgili hukuk dairesine iletilir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı uyuşmazlık bulunduğuna kanaat getirmesi durumunda ilgili ceza dairesinden bir karar verilmesini talep eder. Uyuşmazlığın giderilmesine ilişkin olarak dairece bu fıkra uyarınca verilen kararlar kesindir.” şeklinde düzenlenmiştir.
2.5941 SAYILI ÇEK KANUNU`NUN İLGİLİ HÜKÜMLERİ
“İbraz, ödeme, çekin karşılıksız olduğunun tespiti ve gecikme cezası” başlıklı 3. maddesi; (1) Karşılığı bulunan çek, hesabın bulunduğu muhatap bankanın herhangi bir şubesine ibraz edildiğinde hamilin varsa vergi kimlik numarası saptandıktan sonra ödenir. Ancak çek, hesabın bulunduğu şubeden başka bir şubeye ibraz edildiğinde, o şubece karşılığı sorulmak suretiyle ödenir. (2) “Karşılıksızdır” işlemi, muhatap bankanın hamile kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın dışında, çek bedelinin karşılanamayan kısmıyla sınırlı olarak yapılır. (3)Muhatap banka, ibraz eden düzenleyici dışındaki hamile, süresinde ibraz edilen her çek yaprağı için; a) Karşılığının hiç bulunmaması hâlinde, 1)Çek bedeli bin Türk Lirası veya üzerinde ise bin Türk Lirası, 2)Çek bedeli bin Türk Lirasının altında ise çek bedelini, b)Karşılığının kısmen bulunması hâlinde, 1)Çek bedeli bin Türk Lirası veya altında ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığı bin Türk Lirasına tamamlayacak bir miktarı, 2)Çek bedeli bin Türk Lirasının üzerinde ise, çek bedelini aşmamak koşuluyla, kısmî karşılığa ilave olarak bin Türk Lirasını, ’ ödemekle yükümlüdür. Bu husus, hesap sahibi ile muhatap banka arasında çek defterinin teslimi sırasında yapılmış olan dönülemeyecek bir gayri nakdî kredi sözleşmesi hükmündedir. Bu fıkradaki miktar, Türkiye İstatistik Kurumu tarafından yayımlanan fiyat endekslerindeki yıllık değişmeler göz önünde tutularak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası tarafından her yıl Ocak ayında belirlenir ve Resmî Gazete’de yayımlanır. (4) Hamilin talepte bulunması hâlinde, karşılıksızdır işlemi; çekin arka yüzüne tahsil için bankaya ibraz edildiği tarih, hesap durumu, bankanın yükümlülüğü çerçevesinde ödediği miktar ve ibraz eden gerçek kişinin adı ve soyadı yazılmak, bu kişinin tüzel kişi adına bedeli tahsil etmesi hâlinde bu husus belirtilmek ve bu kişi ile birlikte banka yetkilisi tarafından imzalanmak suretiyle yapılır. Banka tarafından ödenen miktar düşüldükten sonra karşılıksız kalan tutar açıkça belirtilir. Hamilin imzalamaktan kaçınması hâlinde, karşılıksızdır işlemi yapılmaz. (5) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil, kısmî ödemenin hamil tarafından kabul edilmemesi hâlinde, ikinci fıkra hükmüne göre karşılıksızdır işlemi yapılır; ibraz tarihi ile ödememe nedeni çekin üzerine yazılır ve çek, üzerine imzası alınarak hamiline geri verilir; ön ve arka yüzünün fotokopisi banka tarafından saklanır. Çek hesabında hiç karşılığın bulunmaması ve hamilin sadece muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutarın ödenmesini talep etmesi hâlinde de bu fıkra hükmüne göre işlem yapılır. (6) Muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutar dahil kısmî ödeme hâlinde, çekin ön ve arka yüzünün onaylı fotokopisi ücretsiz olarak hamile verilir. Çek hamili, bu fotokopiyle müracaat borçlularına veya kambiyo senetleri hakkındaki takip usullerine başvurabileceği gibi, icra mahkemesine şikâyette bulunurken dilekçesine bu fotokopiyi ekleyebilir ve bunu icra daireleri ile mahkemelerde ispat aracı olarak kullanabilir. Mahkeme veya icra dairesinin istemi hâlinde çekin aslı bu mercilere gönderilir. (7) Banka; a) Çekin karşılığının hesapta bulunmasına rağmen hamiline ödenmesinin geciktirilmesi, b) Kanunen ödemekle yükümlü olduğu miktarın hamile ödenmesinin geciktirilmesi, hâllerinde, çek hamiline, her geçen gün için binde üç gecikme cezası öder. Bu hâllerde 4/12/1984 tarihli ve 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümleri uygulanmaz. (8) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihinden önce ibraz edilen çekin karşılığının Türk Ticaret Kanununun 707 nci maddesi uyarınca kısmen veya tamamen ödenmemiş olması hâlinde, bu çekle ilgili olarak hukukî takip yapılamaz. İleri düzenleme tarihli çekle ilgili olarak hukukî takip yapılabilmesi için, çekin üzerindeki düzenleme tarihine göre kanunî ibraz süresi içinde bankaya ibraz edilmesi ve karşılıksızdır işlemine tabi tutulması şarttır. (9)(Ek: 31/1/2012-6273/2 md.) Çekin, üzerinde yazılı baskı tarihinden itibaren beş yıl içinde ibraz edilmemesi hâlinde, muhatap bankanın üçüncü fıkraya göre ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğu sona erer. (10)(Ek: 15/7/2016-6728/62 md.) Lehine karekodlu çek düzenlenen lehdar, teslim aldığı çeki Türk Ticaret Kanununun 780 nci maddesinin üçüncü fıkrasında belirtilen sisteme kaydeder. Karekodlu çekin sisteme kaydedildiği tarihten sonra çek düzenleyen tüzel kişinin temsilcilerinde meydana gelen değişiklikler, çek hesabı sahibi tüzel kişinin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz.
“Ceza sorumluluğu, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı “ başlıklı 5. maddesi; “ (1) (Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Üzerinde yazılı bulunan düzenleme tarihine göre kanuni ibraz süresi içinde ibrazında, çekle ilgili olarak “karşılıksızdır” işlemi yapılmasına sebebiyet veren kişi hakkında, hamilin şikâyeti üzerine, her bir çekle ilgili olarak, binbeşyüz güne kadar adli para cezasına hükmolunur. Ancak, hükmedilecek adli para cezası; çek bedelinin karşılıksız kalan miktarı,… az olamaz. Mahkeme ayrıca, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına; bu yasağın bulunması hâlinde, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının devamına hükmeder. Yargılama sırasında da resen mahkeme tarafından koruma tedbiri olarak çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı, çek hesabı sahibi gerçek veya tüzel kişi, bu tüzel kişi adına çek keşide edenler ve karşılıksız çekin bir sermaye şirketi adına düzenlenmesi durumunda ayrıca yönetim organı ile ticaret siciline tescil edilen şirket yetkilileri hakkında uygulanır. Koruma tedbiri olarak verilen çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararlarına karşı yapılan itirazlar bakımından 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 353 üncü maddesinin birinci fıkrası hükmü uygulanır. Bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve İcra ve İflas Kanununun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353 üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır. Bu davalar çekin tahsil için bankaya ibraz edildiği veya çek hesabının açıldığı banka şubesinin bulunduğu yer ya da hesap sahibinin yahut şikâyetçinin yerleşim yeri mahkemesinde görülür.
(1) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md.; Yeniden düzenleme: 15/7/2016-6728/63 md.) Birinci fıkra hükmüne göre çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlü olan kişi, çek hesabı sahibidir. Çek hesabı sahibinin tüzel kişi olması hâlinde, bu tüzel kişinin mali işlerini yürütmekle görevlendirilen yönetim organının üyesi, böyle bir belirleme yapılmamışsa yönetim organını oluşturan gerçek kişi veya kişiler, çek karşılığını ilgili banka hesabında bulundurmakla yükümlüdür. Birinci fıkra uyarınca hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilenler, yasaklılıkları süresince sermaye şirketlerinin yönetim organlarında görev alamazlar. Ancak, hakkında yasaklama kararı verilenlerin mevcut organ üyelikleri görev sürelerinin sonuna kadar devam eder. (2) Çek hesabı sahibi gerçek kişi, kendisi adına çek düzenlemek üzere bir başkasını temsilci veya vekil olarak tayin edemez. Gerçek kişinin temsilcisi veya vekili olarak çek düzenlenmesi hâlinde, bu çekten dolayı hukukî ve cezai sorumluluk çek hesabı sahibine aittir. (3) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md.) (4) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı ile ilgili olarak, herhangi bir adres değişikliği bildiriminde bulunulmadığı sürece ilgilinin çek hesabı açtırırken bildirdiği adrese 11/2/1959 tarihli ve 7201 sayılı Tebligat Kanununun 35 inci maddesine göre derhal tebligat çıkarılır. Adresin bankaya yanlış bildirilmesi veya fiilen terkedilmiş olması hâlinde de, tebligat yapılmış sayılır. (5) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı karan verilmiş olan kişi, elindeki bütün çek yapraklarını ait olduğu bankalara iade etmekle yükümlüdür. Bu kişi adına yeni bir çek hesabı açılamaz. (6) Hakkında çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararı verilmiş olan kişi, kararın kendisine tebliğ edildiği tarihten itibaren on gün içinde, düzenlemiş bulunduğu ve henüz karşılığı tahsil edilmemiş olan çekleri, düzenleme tarihlerini, miktarlarını ve varsa lehtarlarım da göstermek suretiyle, muhatap bankaya liste hâlinde vermekle yükümlüdür. (7) (Değişik. 15/7/2016-6728/63 md.) Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağı kararına ilişkin bilgiler, güvenli elektronik imza ile imzalandıktan sonra, Adalet Bakanlığı Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) aracılığıyla MERSİS ile Risk Merkezine elektronik ortamda bildirilir. Hakkında çek hesabı açma yasağı kararı verilen kişiler, Risk Merkezi tarafından bankalara bildirilir. Bu bildirimler ile bankalara yapılacak duyurulara ilişkin esas ve usuller, Adalet Bakanlığının uygun görüşü alınarak Risk Merkezi tarafından belirlenir.
(1) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md,; Yeniden düzenleme: 15/7/2016-6728/63 md.) Karşılıksız kalan bir çekle ilgili olarak yapılan yargılama neticesinde mahkeme tarafından beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, davanın düşmesi veya davanın reddine karar verilmesi hâlinde, aynı kararda, çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına karar verilir. Çek düzenleme ve çek hesabı açma yasağının kaldırılmasına ilişkin kararların kesinleşmesi üzerine, bu kararlar, MERSİS ile Risk Merkezine sekizinci fıkradaki usullere göre bildirilir ve ilan olunur.
(2) (Değişik: 15/7/2016-6728/63 md.) Birinci fıkrada tanımlanan suç nedeniyle, ön ödeme, uzlaşma ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin hükümler uygulanmaz.
(3) (Mülga: 31/1/2012-6273/3 md.; Ek: 15/7/2016-6728/63 md.) Birinci fıkra uyarınca verilen adli para cezalarının ödenmemesi durumunda, bu ceza, 13/12/2004 tarihli ve 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan kamuya yararlı bir işte çalıştırma kararı verilmeksizin doğrudan hapis cezasına çevrilir.
F-) GEREKÇE
5941 sayılı Çek Kanunu 5. maddesinde düzenlenen “karşılıksız çek düzenleme” suçunun tamamlanması için, çekin ibraz edildiği banka tarafından 5941 sayılı Çek Kanunu 3. maddesinde yazılı “karşılıksızdır” işleminin yapılması gerekmektedir. Suçun faili, Türk Ticaret Kanunu’nda belirtilen zorunlu unsurları ihtiva eden ve yasal ibraz süresi içerisinde bankaya sunulduğunda karşılıksız olduğu anlaşılan çeki düzenleyen kişilerdir. Ayrıca bu suçun soruşturulması ve kovuşturulması şikayet şartına tabidir. Anılan suç nedeniyle şikayet hakkına sahip olan kişi, 5941 sayılı Kanun`un 5/1. maddesinde yazılı olduğu üzere “hamil” dir.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde hamil; “elinde bulunduran, üzerinde taşıyan” olarak tanımlanmıştır. Kıymetli evrak hukukunda ise hamil; “kambiyo senedini hukuka uygun olarak elinde bulunduran”, yetkili hamil; “ kambiyo senedi bedelini talep etme hakkı olan şahıs”, ciro; “ kambiyo senedinden doğan hakların tahsil veya temlik amacıyla başkasına devri işlemi”, ciranta; “kambiyo senedini ciro eden kişi” , lehtar; “kambiyo senedi metni üzerinde ilk hak sahibi olan kişi” olarak tanımlanmaktadır.
6728 sayılı Kanun ile değişik 5941 sayılı Çek Kanunu`nun 5/1. maddesi uyannca, bu suçtan dolayı açılan davalar icra mahkemesinde görülür ve yargılama sırasında İcra ve İflas Kanununun 347, 349, 350, 351, 352 ve 353 üncü maddelerinde düzenlenen yargılama usulüne ilişkin hükümler uygulanır.
Doktrinde; çekin muhatap bankaya ibraz edilmesi üzerine, karşılığının bulunmadığı tespit edildikten sonra üçüncü bir kişiye devredilmesinin teknik anlamda “alacağın temliki” hükmü doğuracağı, bu nedenle alacak hakkının çeki devralana geçmesine rağmen çekin karşılıksız çıkması nedeniyle doğan şikayet hakkının devredilemeyeceği gerekçesi ile 5941 sayılı Kanun`daki “hamil” ibaresinin cirantaları kapsamadığı ve suçun mağdurunun yalnızca çeki ibraz eden hamil olduğu, karşılıksızdır işlemi yapıldıktan sonra çeki elinde bulunduran kişinin daha önceki cirantalardan biri veya ciro silsilesi içerisinde yer almayan başka bir üçüncü kişi olması arasında ceza hukuku yönünden bir fark bulunmadığı, bu durumun sadece takip hukuku açısından bir farklılık oluşturabileceği yönünde görüş bulunduğu gibi,
Şikayet hakkının çeki elinde bulunduran hamile ait olduğu, bu itibarla hamil tanımının; bankadan “karşılıksızdır” işlemi yapılmasını talep eden kişi ile çeki elinde bulunduran ve ciro silsilesi içerisinde yer alan önceki cirantaları da kapsadığı yönünde görüş de mevcuttur.
Kambiyo senetlerinden doğan her türlü dava, talep ve şikayet hakkı senede bitişik olup, senetten bağımsız olarak kullanılamaz. Kural olarak çeki elinde bulunduran yetkili hamil, çekten doğan her türlü alacak hakkına sahip olduğu gibi karşılıksız çek keşide eden kişileri şikayet hakkına da sahiptir. Çeki elinde bulundurmayan cirantaların şikayet hakkı bulunmamaktadır. Çünkü bu kişiler, çeke bağlı olan talep haklarını devrettikleri gibi şikayet haklarını da devretmiş sayılırlar (TTK m. 789). Bu kişiler hamil olmadıkları için bankadan ödeme talebinde bulunamazlar ve yeniden hamil sıfatını kazanmadan şikayet hakkım da elde edemezler.
5941 sayılı Kanun`daki “hamilin şikayeti” kavramı lafzi yorum doğrultusunda ele alınacak olursa kanun koyucu, başkaca bir şart aramaksızın şikayet hakkını doğrudan hamile vermiştir. Suçun düzenlenme amacı; çek bedelinin ödenmesini sağlamaktır. Tüm bu açıklamalar doğrultusunda; “karşılıksızdır” işlemini yaptıran kişinin, çek bedelini banka yerine kendisinden önce ciro silsilesinde yer alan cirantalardan herhangi birinden tahsil etmesi halinde, “şikayet” yönünden hukuki bir yararı kalmamaktadır. İşlenmiş bir suç hakkında soruşturma ve kovuşturma yapma şartının, bu suç yönünden mağduriyeti ve şikayet yönünden hukuki yararı kalmayan bir kişiye ait olması suçun düzenlenme amacına uygun düşmemektedir. Uyuşmazlığa konu her iki Bölge Adliye Mahkemesi Ceza Dairesi kararında da sanıklar tarafından keşide edilen çeklerin süresi içerisinde bankaya ibrazlarını müteakip, “karşılıksızdır” işlemine tabi tutuldukları noktasında bir farklılık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık, soruşturma ve kovuşturma şartı olan şikayet hakkının kime ait olduğu noktasında ortaya çıkmaktadır.
G-) SONUÇ
Karşılıksız çek düzenleme suçunda şikayet hakkının; çeki tahsil amacıyla bankaya ibraz eden hamil ile “karşılıksızdır “ işlemi yapıldıktan sonra çeki elinde bulunduran ve aynı zamanda “karşılıksızdır” işlemi yapılmadan önceki dönemde geçerli ve meşru ciranta olan kişiye ait olacağına, oybirliğiyle karar verilmiştir.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2816 Karar : 2018/400 Tarih : 22.02.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
1-Sanık hakkında 2911 sayılı Kanunun 33/1. maddesine aykırılık, 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan hükümde, Sanık hakkında hapis cezası ile birlikte hükmedilen 20 gün adli para cezasını TCK’nın 52/2. maddesi uyarınca günlüğü 20,00 TL’den paraya çevirerek 400,00 TL adli para cezasına hükmetmek gerekirken, 5 gün karşılığıymış gibi yazılıp neticede 100,00 TL adli para cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış; adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında resen uygulama yapılabileceği nazara alındığında, hüküm fıkrasındaki TCK`nın 52/4. maddesi gereğince “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine” ilişkin ihtarat sonuca etkili görülmemiş; 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan hüküm başlığında “muşta” yerine “bıçak” yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası kabul edilmiştir.
Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunda, öncelikle temel ceza tayin edilip sonrasında TCK`nın 220/6. maddesinin 2. cümlesi uyarınca gerekli indirim uygulandıktan sonra devamında 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince arttırım yapılması gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılması sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Kurulan mahkumiyete dair hükümlerde, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E, 2015/85 K. sayılı iptal kararının, TCK`nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığın suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,
2-Görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükmün incelenmesinde;
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak,
İddianamede talep edilmemesine rağmen CMK`nın 226/2. maddesi uyarınca ek savunma hakkı verilmeden TCK’nın 43/2. maddesi ile uygulama yapılarak sanığın savunma hakkının kısıtlanması,
Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, CMUK 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı bakımından kazanılmış hakkın da saklı tutulmasına, 22.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/15371 Karar : 2018/1266 Tarih : 20.02.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin; sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan mahkumiyet kararı lehine, sanıklar … ve … hakkında yağmanın daha az cezayı gerektiren hali olan TCK’nın 150/1. maddesi yollamasıyla tehdit suçundan mahkumiyet kararları ile sanık … hakkında yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan beraat kararları aleyhine; sanıklar …, … ve … savunmanının ise sanıkların mahkumiyet kararları lehine temyiz isteminde bulundukları anlaşılmakla yapılan incelemede;
I- Sanık … Arslan hakkında yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan kurulan beraat kararınına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre, o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA,
II- Sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık; sanıklar …, … ve … hakkında yaralama; sanıklar …, … ve … hakkında yağmanın daha az cezayı gerektiren hali olan TCK’nın 150/1. maddesi yollamasıyla tehdit; sanıklar … ve … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkumiyet kararlarına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- 28.06.2014 tarih ve 29044 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 6545 sayılı Yasanın 81. maddesiyle 5275 sayılı Yasanın 106. maddesinde yapılan değişiklik uyarınca, sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık; Sanıklar …, … ve … hakkında yaralama suçlarından hükmedilen adli para cezasını ödememesi halinde bu cezaların hapse çevrilemeyeceğinin gözetilmesi zorunluluğu,
2- Sanıklar …, … ve … hakkında yağmanın daha az cezayı gerektiren hali olan TCK’nın 150/1. maddesi yollamasıyla tehdit; sanıklar … ve … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinde; velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine ilişkin haklardan yoksunluğun 5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca yalnızca kendi alt soyundaki kişiler bakımından koşullu salıverilmeyle sona ereceği, ancak anılan hakların diğer kişiler bakımından infaz tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılması gerektiğinin gözetilmemesi ve 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK`nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması, Bozmayı gerektirmiş,
Sanıklar …, … ve … savunmanının ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık … hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık; sanıklar …, … ve … hakkında yaralama suçundan kurulan hükümlerden “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğine” ilişkin bölümün ve sanıklar …, … ve … hakkında yağmanın daha az cezayı gerektiren hali olan TCK’nın 150/1. maddesi yollamasıyla tehdit; sanıklar … ve … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan hüküm fıkrasından “TCK’nın 53. maddenin uygulanmasına” ilişkin bölüm çıkarılarak yerlerine, “Sanıkların, kasten işlemiş olduğu suç için hapis cezasıyla mahkumiyetinin yasal sonucu olarak, TCK`nın 53/1. maddesinin uygulanması yönünden, (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmalarına; aynı Kanunun 53/2. maddesinin uygulanması açısından, 53/1. maddesinin (a, c, d ve e) bentleri ile (b) bendinde yazılı seçme ve diğer siyasi hakları ve aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca, (c) bendinde yazılı kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerini mahkum oldukları hapis cezasından koşullu salıverilinceye kadar kullanamamalarına” cümlesinin yazılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
III- Sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkumiyet kararına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak ;
1- Olay günü gece saat: 23.50 sıralarında suçun diğer failleri … ve …‘ın ….. önünde mağdurun kardeşi tanık R….. ile karşılaştıkları,
tanıktan kendilerini mağdur ile buluşturup görüştürmelerini istedikleri, tanık Ramazan’ın da mağdura durumu bildirmesi üzerine mağdurun olumlu cevap vererek yanında tanık …. ile birlikte olay mahalline geldiği,
sanıklar …,…. ve kimliği belirlenemeyen bir şahıs ile mağdurun aracına binip silah zoru ile mağduru kaçırdıkları, kimliği belirlenemeyen bir başka şahsın ise sanıkların geldikleri megan araç ile onları takip ettiği,
sanıkların araç içerisinde mağdurdan sanık …‘a olan borcunu isteyerek ölümle tehdit ettikleri, mağdurun sanıklara direnip karşı koyması sonucu mağduru silahla yaralayıp araçtan indirdikten sonra mağdurun zilyetinde bulunduğu Kia marka araç ile kaçmaları şeklinde gelişen eylemde;
doğrudan fail olan sanıklar … ve …ın mağdur … Oğman’a yönelik kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna sanık …`ın ne şekilde katıldığına ilişkin mahkumiyetine yeterli, kesin, inandırıcı kanıtların nelerden ibaret olduğu karar yerinde denetime olanaklı şekilde açıklanıp tartışılmadan, genel geçişli ifadeler kullanılıp, yerinde ve yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine ilişkin haklardan yoksunluğun 5237 sayılı TCK’nın 53/3. maddesi uyarınca yalnızca kendi alt soyundaki kişiler bakımından koşullu salıverilmeyle sona ereceği, ancak anılan hakların diğer kişiler bakımından infaz tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılması gerektiğinin gözetilmemesi ve 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK`nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanı ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğname uygun olarak BOZULMASINA, 20.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6313 Karar : 2018/1098 Tarih : 15.02.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Sanık hakkındaki mahkumiyet hükmünün doğal sonucu olan TCK`nın 53. maddesi ile ilgili Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararının infazda gözetilmesi olanaklı görülerek yapılan incelemede;
Sanık hakkında kamu görevlisine hakaret suçu nedeniyle hüküm kurulurken TCK`nun 125.maddesinin 3-a bendinin yazılmaması, yerinde eklenmesi olanaklı yazım hatası olduğu kabulle;
Olay sırasında neşter kullanmak suretiyle mağdurenin cebinden zorla 70 TL alan sanık hakkında 5237 sayılı TCK`nın 149. maddesinin 1.fıkrasının (a) bendinde anlamını bulan tamamlanmış silahla yağma suçundan hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması, karşı temyiz bulunmadığından anılan hususlar bozma nedeni yapılmamış,
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre, suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede eleştiri dışında usul ve Yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-) Sanığın adli sicil kaydında yazılı Bodrum 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 02/02/2010 tarih ve 2007/143 Esas - 2010/97 Karar sayılı 100 TL adli para cezasına ilişkin ilamın kesin nitelikte olması nedeniyle 1412 sayılı CMUK`nın 305/son maddesi uyarınca söz konusu ilamın tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi,
2-) 26.02.2009 tarihli 5739 sayılı Yasanın 4. maddesi ile 5237 sayılı TCK’nın 50. maddesinin 6. fıkrasında yer alan “yaptırımın” ibaresinin “tedbirin” olarak değiştirilmesi, keza 5739 sayılı Yasanın 5. maddesi ile 5275 sayılı C.G.T.İ.H.K`nın 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının değiştirilmesi ve aynı yasa maddesinin 10. fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olduğu hususları dikkate alındığında, infazı kısıtlar şekilde, görevi yaptırmamak için direnme suçundan verilen kısa süreli hapis cezasından seçenek yaptırım olarak çevrilen adli para cezasının ödenmemesi halinde bu cezanın hapse çevrileceğine hükmolunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322.maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında kurulan hükümden “TCK`nın 58. maddesinin uygulanmasına” ve “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin bildirilmesine” dair ibarenin hüküm fıkrasından çıkarılmasına diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 15/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2778 Karar : 2018/506 Tarih : 6.02.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın ve Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Temel ceza tayin edilirken uygulama maddesinin TCK’nın 299/1 maddesi yerine TCK’nın 299. maddesi yazılmak suretiyle eksik gösterilmesi,
2-Atılı suçun kıraathanede işlenmesi nedeniyle olayda aleniyet unsurunun gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, sanık hakkında TCK’nın 299/2 maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
3-Adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında resen uygulama yapılabileceği nazara alındığında hüküm fıkrasında TCK’nın 52/4. maddesi gereğince ihtarat yapılması ve sonuç adli para cezasının taksitle ödenmesine karar verilirken taksit aralığının belirtilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafii ve Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi delaletiyle 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak mahkemenin önceki uygulama ve takdiri de nazara alındığında yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; 1 numaralı hüküm fıkrasından “299.” ifadesinin çıkarılarak yerine “299/1” ifadesinin eklenmesi, 1. hüküm fıkrasından sonra gelmek üzere “Atılı suçun alenen işlenmesi nedeniyle hükmolunan cezanın TCK’nın 299/2 maddesi uyarınca 1/6 oranında artırılarak sanığın 1 yıl 2 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,” ifadesinin eklenmesi, 2 numaralı hüküm fıkrasından “10 ay” ifadesinin çıkarılarak yerine “11 ay 20 gün” ifadesinin eklenmesi, 4 numaralı hüküm fıkrasından “10 ay hapis” ifadesi çıkarılarak yerine “11 ay 20 gün hapis” ifadesinin, “10 ay karşılığı” ifadesinin çıkarılarak yerine “11 ay 20 gün karşılığı” ifadesinin eklenmesi, 5 numaralı hüküm fıkrasından “10 ay karşılığı adli para cezasının 300” ifadesi çıkarılarak yerine “11 ay 20 gün karşılığı adli para cezasının 350” ifadesinin, “300 gün karşılığı 6.000,00 TL” ifadesinin çıkarılarak yerine “350 gün karşılığı 7.000,00 TL” ifadesinin eklenmesi, 6 numaralı hüküm fıkrasından “6.000,00 TL” ifadesinin çıkarılarak yerine “7.000,00 TL” ifadesinin eklenmesi, ‘‘ve ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin” ifadesinin hükümden çıkarılması ve aynı hüküm fıkrasına “taktiren 20 eşit taksitte ödenmesine” ifadesinden önce gelmek üzere “birer aylık ara ile’’ ifadesinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 06.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3126 Karar : 2018/154 Tarih : 23.01.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Sanık … ve müdafiinin yasal süresindeki temyiz isteminden sonra, sanığın cezaevinden gönderdiği 29/03/2016 tarihli dilekçesi ile dosyasının onanmasını istediği anlaşılmakla, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 05/02/2008 gün ve 2008/1-9/15 sayılı Kararı uyarınca, cezanın onanması isteği temyizden vazgeçme olarak kabul edildiğinden, sanık … ve müdafiinin temyiz talebinin,
Sanık …’ın katılan sıfatıyla, sanık … yönünden 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükmü, temyiz hak ve yetkisi bulunmadığından, sanık … ve müdafiinin bu hükümlere yönelik temyiz talebinin, CMUK`nun 317. maddesi uyarınca ayrı ayrı REDDİNE karar verilmiştir.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …’in mağdur …’a karşı kasten öldürmeye teşebbüs, sanık …’ın mağdur …’e karşı kasten yaralama ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin edilmiş, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu yönünden takdire kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama suçları yönünden takdire ve tahrike ilişkin cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle değerlendirilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde kasten öldürmeye teşebbüs ve kasten yaralama suçları yönünden düzeltme ve 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmediğinden, sanık … ve müdafiinin, sanık … hakkında TCK`nun 25.ve 27. maddelerinin uygulanmadığına, temel cezanın yukarı hadden hükmedilmediğine, sanık … hakkında haksız tahrik indirimi yapılmaması gerektiğine yönelen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddiyle,
1-Sanık … hakkında mağdur …’a karşı kasten öldürmeye teşebbüs, sanık … hakkında ise mağdur …’e karşı kasten yaralama suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelemesinde;
24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı Kararı ile 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu maddeyle yaptığı uygulamanın hukuka aykırı olduğu anlaşılmakta ise de; Bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hükümler fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin “Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 5237 sayılı TCK`nun 53/1-2-3. maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN hükümlerin tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak ONANMASINA,
2-Sanık … hakkında 6136 Yasaya aykırılık suçu yönünden kurulan mahkumiyet hükmünün incelemesinde; A-Sanık hakkında 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca tayin edilebilecek adli para cezasının üst sınırının 100 gün olduğu gözetilmeden yazılı şekilde fazla adli para cezaları tayin edilmesi, B-24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı Kararı ile 5237 sayılı TCK`nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri doğrultusunda sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Kabule göre de;
28/06/2014 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 81. maddesi ile 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesinde; “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğine” karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 23/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2818 Karar : 2018/163 Tarih : 18.01.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
18 yaşını doldurmayan suça sürüklenen çocuk hakkındaki 24.12.2014, 20.02.2015 ve 11.03.2015 tarihindeki duruşmaların CMK’nın 185. maddesi gereğince kapalı yapılması gerekirken açık yapılması telafisi mümkün olmadığından bozma nedeni yapılmamış; adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında resen uygulama yapılabileceği nazara alındığında, hüküm fıkrasındaki TCK’nın 52/4. maddesi gereğince “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine” ilişkin ihtarat sonuca etkili görülmemiştir.
1-Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, suça sürüklenen çocuğun 2911 sayılı Kanunun 32. maddesine aykırılık suçunda farklı gerekçe ile kabule karar verilmiş ise de; polisin göstericileri dağıtmak için zor kullanmasına rağmen dağılmayarak taş atmak suretiyle polise direnmesi karşısında 2911 sayılı Kanunun 32/1. maddesinde tanımlanan suçun oluştuğu anlaşılmakla, varılan sonucun doğru olması, 2911 sayılı Kanunun 33/1. maddesine aykırılık, görevi yaptırmamak için direnme ve terör örgütünün propagandasını yapma suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan suça sürüklenen çocuk müdafiinin; kamu malına zarar verme suçunun işlendiğinin sabit olmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan o yer Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle mahkumiyet ve beraate ilişkin hükümlerin ONANMASINA,
2-Suça sürüklenen çocuk hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçlarının incelenmesinde;
Süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gösteren eylemleri bulunmayıp örgütün hiyerarşik yapısına dahil olduğu tespit edilemeyen suça sürüklenen çocuğun, eyleminin örgüt adına suç işleme suçunu oluşturduğunun kabulünde bir isabetsizlik yok ise de, geçitli suçlardaki özellik nedeniyle tek suç oluşturacağı nazara alınarak; hüküm tarihinden önce yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunun 3. maddesiyle ekli 2911 sayılı Kanunun 34/A maddesinde yer alan “kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşlerine katılarak direnme suçunu veya katıldıkları toplantı ve gösteri yürüyüşleri sırasında propaganda suçlarını işleyenler hakkında bu suçlara bağlı olarak ayrıca 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 2. maddesinin 2. fıkrası hükmü uygulanmaz” ve hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 6459 sayılı Kanunun 8. maddesi ile 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7. maddesine eklenen 4. fıkra hükmü uyarınca “bu maddenin 2. fıkrasında tanımlanan suçu örgüt adına işleyenler hakkında TCK’nın 220. maddesinin altıncı fıkrasında tanımlanan suçtan dolayı ceza verilemeyeceği” şeklindeki düzenlemeler uyarınca suça sürüklenen çocuğun sabit olduğu kabul edilen fiillerinin suç olma özelliğini devam ettirdiği de gözetilerek hakkında CMK’nın 223/4 maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi gerekirken hem üyelik hem de örgüt adına suç işleme suçlarından beraatine yönelik yazılı şekilde hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hükmün “B” bendinden “silahlı örgüte üye olmak” ibaresinin ve “C” bendinden “CMK’nun 223/2-a maddesi gereğince beraatine” ibaresinin çıkarılarak yerine hükmün “C” bendine “CMK’nın 223/4. maddesi uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına” ibaresinin eklemesi suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 18.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/15765 Karar : 2018/660 Tarih : 22.01.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine; ancak,
1)Sanığın her bir yaralama eylemi için ayrı ayrı cezalandırılması yerine TCK’nin 43/3. maddesine aykırı olarak sanığın cezasından TCK`nin 43. maddesine göre artırım yapılması,
2)28/06/2014 tarihinde Resmi Gazete`de yayınlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesinde; “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapse çevrileceğine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, CMUK’un 326/son maddesine göre sanığın kazanılmış hakları saklı kalmak kaydıyla hükmün bu nedenlerden dolayı 6723 sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi ile yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK`un 321. maddesi uyarınca isteme uygun olarak BOZULMASINA, 22.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/21348 Karar : 2018/99 Tarih : 9.01.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Bozmaya uyularak; yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Adli sicil kaydında yer alan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar mahkumiyet niteliğinde bulunmadığından, sanık hakkında kurulan hükümde, kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek hükmün açıklanmasının geri bırakılması hususunda bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yasal ve yetersiz gerekçeyle yazılı biçimde hakkında daha evvel hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı nedeniyle, suç tarihi gözetilmeden, 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete`de yayınlanan 6545 sayılı Kanunun 231/8. maddesine eklenen cümle gereğince sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
2- Hüküm tarihinden önce 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK.nun 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı CGTİK.nun 106. maddesinin 4 ve 9. fıkrasının yeniden düzenlenip 10. fıkrasının da yürürlülükten kaldırılması karşısında infazda yetkiyi kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapis cezasının infazına karar verileceğinin belirtilmesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/10287 Karar : 2018/127 Tarih : 15.01.2018
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Sanığın, katılan … adına Vergi Dairesi tarafından gönderilen evrakı usulsüz tebliğ etmekten ibaret eyleminin icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna ilişkin mahkemenin kabülünde bir isabetsizlik bulunmadığından tebliğnamedeki bozma isteyen düşünceye iştirak edilmemiştir.
KİT rejimine tabi bulunan PTT Genel Müdürlüğünde 233 ve 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameler kapsamında istihdam edilen personelin, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11/b madde ve fıkrası uyarınca; “ifa ettikleri görevlerinden doğan suçlardan dolayı” kamu görevlisi sayıldığı, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 1. maddesi uyarınca, bu Kanun hükümlerine göre tebligat işlemlerini yapmakla PTT Genel Müdürlüğünün yetkili kılındığı ve tebligat işlemlerinin Genel Müdürlük personeli veya memur vasıtasıyla yapılacağının hükme bağlandığı, aynı Kanunun 52. maddesi uyarınca da; “bu Kanunun tatbikinde vazifeli bulunan memur ve hizmetliler ile mahalle, köy muhtarı ve ihtiyar heyeti ve meclisi azalarının” işledikleri suçlardan dolayı kamu görevlilerine ilişkin hükümlere göre cezalandırılacağının belirtildiği, yine 5584 sayılı Posta Kanununun “Ulaştırma Sözleşmeleri” başlıklı 10. maddesinin gerek önceki metnine, gerekse bu maddeye 29/04/2009 tarih ve 5893 sayılı Yasa ile eklenen ve “PTT İdaresi, postaların ayrım ve dağıtım işlerini ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürebilir” hükmünü içeren 2. fıkrasına göre; sadece posta ayrım ve dağıtım işlerinin ihale yoluyla yüklenici firmaya veya üçüncü şahıslara verilebileceği, tebligat işlemlerinin ise ayrık tutulduğu, ayrıca 5237 sayılı TCK’nın 6/1-c madde ve fıkrasının gerekçesinde; “kamusal faaliyetin, Anayasa ve kanunlarda belirlenmiş olan usullere göre verilmiş bir siyasal kararla, belli bir hizmetin kamu adına yürütülmesi” olduğu, kamu faaliyetinin yürütülmesinin ihaleye dayalı olarak, özel hukuk kişilerince üstlenilmesi durumunda ise bu kişilerin kamu görevlisi sayılmayacağı anlaşılmakla,
İlgili Kurumdan sanığın PTT Genel Müdürlüğü personeli ya da yüklenici firma elemanı olup olmadığının sorulup açıklığa kavuşturulmasından sonra hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de;
Yüklenen suçu TCK’nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işleyen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık hakkında, aynı Kanunun 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
28/06/2014 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 81. maddesi ile 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesinde; “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adli para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarı hapis cezasına çevrilerek, hükümlünün iki saat çalışması karşılığı bir gün olmak üzere kamuya yararlı bir işte çalıştırılmasına karar verilir. Günlük çalışma süresi, en az iki saat ve en fazla sekiz saat olacak şekilde denetimli serbestlik müdürlüğünce belirlenir. Hükümlünün hakkında hazırlanan programa ve denetimli serbestlik görevlilerinin bu kapsamdaki uyarı ve önerilerine uymaması hâlinde, çalıştığı günler hapis cezasından mahsup edilerek kalan kısmın tamamı açık ceza infaz kurumunda yerine getirilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde verilen adli para cezasını ödememesi durumunda hapse çevrileceğine karar verilmesi,
Sanığa yüklenen usulsüz tebligat yapmak suretiyle işlenen icrai davranışla görevi kötüye kullanma suçundan PTT’nin doğrudan zarar görmemesi nedeniyle kamu davasına katılma hakkının bulunmadığı gözetilmeden, lehine vekalet ücretine hükmedilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri gereğince BOZULMASINA, 15/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/5496 Karar : 2017/8079 Tarih : 23.10.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
I- Katılan … İdaresi vekilinin temyizine göre yapılan incelemede;
Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliğine göre suçtan doğrudan zarar görmeyen, davaya katılma ve hükmü temyize yetkisi bulunmayan … vekilinin vaki temyiz inceleme isteğinin 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK`nun 317.maddesi gereğince REDDİNE,
II- Sanık …`nin temyizine göre yapılan incelemede; 1-4733 sayılı Yasanın 8/4. maddesinde 5000 gün adli para cezası üst sınır olduğu halde, üst sınır aşılarak sanığın yazılı şekilde 19840 gün adli para cezası ile cezalandırılması,
2-01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasanın 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK.nun 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı Yasanın 106. maddesinin 4. ve 9., yine 18.06.2014 tarihli 6545 sayılı Yasanın 81. maddesi ile 3. ve 8. fıkralarındaki değişiklikler ve 10. fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olması göz önüne alındığında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde, verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda ve taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi durumunda hapse çevrileceğinin belirtilmesi,
3-24.11.2015 günlü 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi`nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, anılan maddenin yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
Hapis cezası ertelenmeyen sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, aynı maddenin 1. fıkrasının (c) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakları ile vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmesine, altsoyu dışında kalanlarla ilgili bu hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, dava konusu eşyanın müsaderesi ile yetinilmesi gerekirken söz konusu eşyanın tasfiyesine de hükmedilmesi,
4-Suçta ele geçen eşyanın TCK.nun 54. maddesi gereğince müsaderesine karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, imha edilmek suretiyle tasfiyesine de karar verilmesi,
5-Suçtan doğrudan zarar görmeyen ve davaya katılma hakkı bulunmayan …`nin davaya katılmasına karar verilerek lehine vekalet ücretine hükmolunması,
Yasaya aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1147 Karar : 2017/7144 Tarih : 21.09.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
5275 sayılı Kanun`un 106/4. maddesinde; suça sürüklenen çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi halinde, bu cezanın hapse çevrilemeyeceğinin belirtildiği, mahkemece kurulan hükümde ise adli para cezasının taksitlerinden birisinin zamanında ödenmemesi halinde geriye kalan kısmının tamamen tahsil edileceğinin suça sürüklenen çocuğa ihtarına karar verildiği gözetilerek, tebliğnamedeki (1) numaralı bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesiyle Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde değişiklik yapılarak madde içeriğinden “etkin pişmanlık hükümlerine yer verilen suçlar ile” ibaresinin çıkarılması nedeniyle, özel bir etkin pişmanlık hükmü olan 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/7 maddesinin aynı Kanun Hükmünde Kararnamenin 61/A maddesinde düzenlenen satışa arz etme veya satma suçu yönünden de uzlaşma kurumunun uygulanmasına engel teşkil etmemesi, uzlaşmanın soruşturma ve kovuşturmalarda mutlaka öncelikle uygulanması zorunlu bir maddi ceza hukuku ve ceza muhakemesi hukuku kurumu olması karşısında, suça sürüklenen çocuk hakkında 6763 sayılı Kanun`un 34. maddesiyle değişik CMK’nın 253 ve 254. maddelerinin uygulanması zorunluluğu,
Kabule göre de;
1- 5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararı aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi” ve diğer objektif ve sübjektif koşulların varlığı halinde, CMK’nın 231/5. madde ve fıkrası gereğince, sanıklar hakkında aynı Kanun`un 231/6-c maddesi de değerlendirilerek tespit edilen söz konusu zararın giderilmesi durumunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebileceği anlaşılmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.02.2009 tarih ve 2008/11-250 Esas, 2009/13 sayılı kararında; “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının objektif koşullarından biri olan zarardan kast edilen maddi zarar olup, bu zararın belirlenmesinde teknik bilgiye ihtiyaç duyulmayan hallerde hakim, kanaat verici basit bir araştırma yaparak zararı belirlemelidir.” denilmektedir.
Bu ilkeler çerçevesinde, her olaya özgü ayrı değerlendirme yapılarak, maddi zararın kanaat verici basit bir araştırma ile tespit edilebilmesi halinde zararın giderilebilmesi koşulundan bahsedilebileceği, somut olayda suçun işlenmesi ile ortaya çıkan ölçülebilir bir zarar bulunmadığı gibi, suç tarihi itibariyle adli sicil kaydı bulunmayan suça sürüklenen çocuk hakkında, katılanın maddi zararının giderilmediği şeklindeki yerinde görülmeyen gerekçe ile hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
2- Gün para cezasından çevrilip 320 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilen suça sürüklenen çocuk hakkında, mahkemece taksit miktarı belirlenirken, TCK’nın 52/4. maddesindeki amir hüküm uyarınca, en az dört taksite hükmolunması gerektiği halde, para cezasının iki taksit halinde tahsiline karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ve O Yer Cumhuriyet Savcısı ile suça sürüklenen çocuk müdafiinin, temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/17165 Karar : 2017/6048 Tarih : 17.07.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
Anayasa Mahkemesi’nin TCK.nun 53. maddesindeki hak yoksunluklarına ilişkin 24.11.2015 günlü Resmi Gazte`de yayımlanan 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilerek yapılan incelemede;
01/03/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasanın 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK.nun 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirlip, 5275 sayılı Yasanın 106.maddesinin 4.ve 9. yine 18/06/2014 tarihli 6545 sayılı Yasanın 81. maddesi ile 3. ve 8. fıkralarındaki değişiklikler gözönüne alındığında, ayrıca 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi halinde, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine karar verilmesi,
Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden ve bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 322. maddesi uyarınca, hükmün 1. fıkrasının 7. bendindeki “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına” ibaresinin hükümden çıkarılması ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 17.07.2017 günü oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/8981 Karar : 2017/5987 Tarih : 6.07.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan suça sürüklenen çocuk hakkında yapılan yargılama sonucunda, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 179/3-2, 31/3, 62/1. maddeleri gereğince 1 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5395 Sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca 3 yıllık denetim süresine tâbi tutulmasına dair Gediz (Kapatılan) Sulh Ceza Mahkemesi’nin 05.10.2010 tarihli ve 2010/292 esas, 2010/331 karar sayılı kararının 28.12.2010 tarihinde kesinleşmesini müteakip, suça sürüklenen çocuğun deneme süresi içerisinde 02/08/2013 tarihinde “Kasten yaralama” suçunu işlediği ve Gediz Asliye Ceza Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/885-2015/728 sayılı kararı ile bu suçtan suça sürüklenen çocuğun mahkumiyetine karar verdiği ve hükmün 08.10.2015 tarihinde kesinleştiği ve ihbar üzerine dosya yeniden ele alınarak önceki hükmün 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. maddesi gereğince açıklanmasına dair Gediz Asliye Ceza Mahkemesinin 28/01/2016 tarihli ve 2015/623-2016/82 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi;
TCK’nın 50/3. maddesi gereğince, daha önce hapis cezasına mahkum edilmemiş bulunan on sekiz yaşını doldurmamış veya altmış beş yaşını bitirmiş sanıkların kısa süreli, diğer sanıkların ise otuz gün ve daha az süreli hapis cezalarının aynı maddenin birinci fıkrasında yazılı yaptırımlara çevrilmesi zorunlu olup, hükmün açıklanması halinde de bu zorunluluğun devam ettiği gözetilerek, suç tarihinde sabıkası bulunmayan suça sürüklenen çocuk hakkında hükmedilen 1 ay 20 gün hapis cezasının, TCK’nın 50. maddesinin 1. fıkrasında yazılı seçenek yaptırımlardan birine çevrilerek, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, suça sürüklenen çocuk müdafiinin gerekçeli karar ile kısa karar arasında çelişki olduğuna ve kararın usul ve yasaya aykırı olduğuna ilişkin temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Suça sürüklenen çocuk hakkında hükmolunan 1 ay 20 gün hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında uygulama maddelerinin gösterilmemesi ve adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısının belirtilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. ve TCK’nın 52/3. maddelerine aykırı davranılması,
2-Suça sürüklenen çocuğun suç tarihindeki yaşı gözetilmeksizin, 5275 sayılı Yasanın 106/4.maddesine aykırı olarak, hakkında hükmedilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapse çevrileceğine karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak; yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususlarda aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden, hükmün beşinci paragrafının devamına “TCK’nın 52/3. maddesi gereğince adli para cezasının belirlenmesine esas tam gün sayısının 50 tam gün olarak belirlenmesine” ibaresinin eklenmesi ve yedinci paragraftaki “taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceğinin ve ödenmeyen para cezasının hapse çevrileceğinin SSÇ’ye ihtarına (ihtar edilemedi)” ibaresinin hükümden çıkartılarak yerine, “adlî para cezasının kısmen veya tamamen ödenmemesi halinde, ödenmeyen adli para cezasının 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil edileceğinin suça sürüklenen çocuğa ihtarına” ibaresinin yazılması suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 06/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/12830 Karar : 2017/6470 Tarih : 5.07.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tipine uyduğu,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
Suç tarihinden önce 01/03/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK’nın 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi durumunda 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesi uyarınca hapse çevrileceğinin belirtilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün BOZULMASINA, bozma sebebi 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, hükümde yer alan “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine’’ ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle, başkaca yönleri kanuna uygun bulunan hükmün, tebliğnameye aykırı olarak, DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 05/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1262 Karar : 2017/5116 Tarih : 13.06.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanığa verilen hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesi sırasında verilen hapis cezası kısa süreli olmadığı halde TCK’nın 49/2. maddesi atfıyla 50/1-a maddesine göre adli para cezasına çevrilmesi ve adli para cezasının belirlenmesine esas alınan tam gün sayısının belirtilmemesi suretiyle TCK’nın 50/4 ve 52/3. maddesine aykırı hareket edilmesi,
2-Hükmün 8 numaralı fıkrasında ödenmeyen para cezasının hapse çevrileceği konusundaki ihtaratın TCK’nın 52/4 maddesine göre yapılmasına rağmen ayrıca Ceza Güvenlik tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106/3. maddesine de infazı kısıtlar biçimde yer verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün 5 numaralı fıkrasının hükümden çıkarılarak yerine “sanığın kişilik ve sosyal özellikleri nazara alınarak, sanığa verilen hapis cezasının TCK’nın 50/4. maddesi delaletiyle TCK’nın 50/1-a maddesi gereğince adli para cezasına çevrilmesine, sanığa verilen adli para cezasının TCK’nın 52/3. maddesi gereğince 605 tam gün karşılığı adli para cezası olarak belirlenmesine, TCK’nın 52/2. maddesi gereğince sanığın ekonomik ve şahsi halleri gözönünde bulundurularak bir gün karşılığı adli para cezasının takdiren 20 tl olarak hesabıyla 12.100 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına” ibaresinin eklenmesine ve yine hükmün 8 numaralı fıkrasından “5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106. maddesinin 3. fıkrası gereğince” ibaresinin çıkarılmak suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 13/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2982 Karar : 2017/5695 Tarih : 14.06.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tipine uyduğu,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
Suç tarihinden önce 01/03/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK’nın 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi durumunda 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesi uyarınca hapse çevrileceğinin belirtilmesi,
Kanuna aykırı ve katılan vekilin, sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca bu aykırılık, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, hüküm fıkrasından “ödenmeyen adli para cezasının Hapse çevrilmesine” ibaresi çıkarılarak yerine “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğinin ihtarına” ibaresi yazılması suretiyle başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak, DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 14/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1980 Karar : 2017/7324 Tarih : 7.06.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanıklara yükletilen göçmen kaçakçılığı eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Anlaşılmış ve ileri sürülen temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi başkaca hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak;
Karardan sonra yürürlüğe giren 28/06/2014 tarih 6545 sayılı Kanunun 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3 maddesi uyarınca, adli para cezalarının ödenmemesi halinde kamuya yararlı bir işte çalışma kararı verilebilecek olması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde para cezasının ödenmemesi halinde kalan cezanın hapse çevrilmesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ve sanıklar …, … ile … müdafilerinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, temyiz edilen karardan, tebliğnameye uygun olarak “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğine” ilişkin bölümün çıkarılarak HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 07/06/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/31954 Karar : 2017/6747 Tarih : 30.05.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede;
Başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Sanığın, içinde bulunduğu aracı gece vakti yüksek sesle müzik dinlendiği gerekçesiyle durduran polis memurlarına neden durdurduklarını sorduğunda aniden biber gazı sıktıklarını savunması karşısında, tehdit suçu yönünden TCK’nın 29, hakaret suçu yönünden ise aynı Kanunun 129. maddelerinin uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,
2- 18/06/2014 tarih 6545 sayılı Kanunun 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3 maddesine göre, sanık hakkında hükmolunan adli para cezalarının hapse çevrilemeyecek olması,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık …‘nın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden, HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 30/05/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/689 Karar : 2017/6331 Tarih : 24.05.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Suç tarihinde gece vaktinin 04.27’de sona erdiğinin anlaşılmasına ve mağdurun saat 04.45’te motosikletin henüz çalınmamış olduğunu beyan etmesine göre eylemin geceleyin işlenmediği anlaşıldığından suça sürüklenen çocuğun cezasından 5237 sayılı TCK’nın 143. maddesi ile artırım yapılamayacağının gözetilmemesi,
2- 5275 sayılı Yasa’nın 106/4. maddesi gereğince, suç tarihinde 18 yaşını tamamlamamış olan suça sürüklenen çocuğun, hükmedilen adli para cezasını ödememesi halinde bu cezasının hapse çevrilemeyeceğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, 24.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3550 Karar : 2017/6989 Tarih : 24.05.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Kasten yaralama suçundan sanık …‘in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 86/2, 62 ve 52/2. maddeleri uyarınca 2.000,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, anılan Kanun’un 58. maddesi uyarınca cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine dair Nizip 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2016 tarihli ve 2015/787 esas, 2016/795 sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığı’nın 09.04.2017 tarih ve 2017/3033 sayılı yazısıyla kanun yararına bozma isteminde bulunulduğundan bu işe ait dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`nın 18.04.2017 tarih ve 2017/23912 sayılı tebliğnamesi ile Dairemize gönderilmekle incelendi.
Mezkur ihbarnamede;
Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 22/03/2007 tarihli ve 2006/10559 esas, 2007/4396 sayılı ilamında da belirtildiği gibi, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 58, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106 ve 108. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, sadece özgürlüğü bağlayıcı cezaların mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesinin mümkün olduğu, adli para cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine imkan sağlayan bir düzenlemeye yer verilmemesi karşısında, yazılı şekilde karar verilmesinde, isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK`nin 309. maddesi gereğince anılan kararın bozulması lüzumunun ihbar olunduğu anlaşıldı.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Adalet Bakanlığı’nın kanun yararına bozma isteyen yazısına dayanan tebliğnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; Nizip 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/06/2016 tarihli ve 2015/787 esas, 2016/795 sayılı kararının 5271 sayılı CMK`nin 309/4.maddesinin (d) bendi gereğince kanun yararına BOZULMASINA, hüküm fıkrasından TCK’nin 58. maddesi gereğince tekerrür uygulanmasına ilişkin parağrafın çıkartılmasına, infazın bu şekilde yapılmasına; dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE; 24.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/35961 Karar : 2017/6462 Tarih : 23.05.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Sanığa yükletilen imar kirliliğine neden olma eylemiyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilemeyeceğine ilişkin 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesindeki düzenlemenin infaz evresinde resen gözetilebileceği,
Anlaşıldığından sanık …’in ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA, 23.05.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/4691 Karar : 2017/4220 Tarih : 18.05.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
1-)Cumhurbaşkanına hakaret suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede;
Adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3. maddesi uyarınca infaz aşamasında resen uygulama yapılabileceğinden, hüküm fıkrasındaki TCK’nın 52/4. maddesi gereğince yapılan ihtarat sonuca etkili görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
2-)Kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede;
TCK’nın 125. maddesinde düzenlenen suç yönünden Düzce Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/9781 numaralı soruşturma evrakında müşteki polisler hakkında açılmış dava olup olmadığı araştırılarak halen derdest dava var ise birleştirilmesi, mahkumiyet kararı verilmiş ve kesinleşmiş ise Yargıtay denetimine elverişli … veya onaylı örneklerinin dosya içerisine alınarak Düzce Cumhuriyet Başsavcılığının 2015/9781 numaralı soruşturma sayılı dosyasındaki müşteki polislere karşı hakaret eylemi ile bu dosyada da yer alan hakaret eyleminin aynı gün ve zaman diliminde hukuki anlamda tek bir eylem sayılabilecek ifadeyle işlemesi karşısında, sanık hakkında TCK’nın 43/1. maddesinde düzenlenen teselsül hükmünün uygulanmasında zaruret bulunduğundan, bunlardan en ağır sonuç doğuran suç esas alınarak tayin edilecek cezanın zincirleme suç nedeniyle TCK’nın 43/2. maddesi yollamasıyla 43/1. maddesi gereğince artırılması ve böylece bulunacak sonuç ceza ile kesinleşen hükümdeki sonuç ceza arasındaki fark kadar ek cezaya hükmolunması gerektiği gözetilmeksizin eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, 18.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/10238 Karar : 2017/5509 Tarih : 10.05.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
1- Sanık … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karara karşı, yalnızca itiraz yolu açık ve dolayısıyla yapılan başvurunun bu doğrultuda değerlendirilmesi gerektiği,
Anlaşıldığından, sanık … müdafiinin temyiz davası isteği hakkında bir KARAR VERMEYE YER OLMADIĞINA,
2- Malen sorumlu … ile sanık …‘ın temyiz istemlerine gelince;
Sanık …‘a yükletilen göçmen kaçakçılığı eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağı ortadan kalkmış, TCK’nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluklarından, kendi alt soyu yönünden koşullu salıverme tarihine, kendi alt soyu dışındakiler bakımından ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi yerine, (c) bendindeki tüm haklardan koşullu salıverme tarihine kadar yoksunluğuna karar verilmiş ise de, bu hususların infaz sırasında resen gözetilebileceği,
Anlaşılmış ve ileri sürülen temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi başkaca hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak;
Karardan sonra yürürlüğe giren 28/06/2014 tarih 6545 sayılı Kanunun 81. maddesi ile değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3 maddesi uyarınca, adli para cezalarının ödenmemesi halinde kamuya yararlı bir işte çalışma kararı verilebilecek olması karşısında, hükümlerde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde, para cezasının ödenmemesi halinde kalan cezanın hapse çevrilmesine karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ve sanık … müdafii ile malen sorumlu …‘ın temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, temyiz edilen karardan, tebliğnameye uygun olarak “ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrileceğine” ilişkin bölümün çıkarılması suretiyle HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 10/05/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/881 Karar : 2017/3981 Tarih : 9.05.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
1-Sanık … hakkında;
a-TCK’nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5, 53, 58/9. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
b-6136 sayılı Kanunun 13/1, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK’nın 52/2, 53, 58/9. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
c-TCK’nın 174/1, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK’nın 52/2, 53, 58/9. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
2-Sanık … hakkında;
a-TCK’nın 174/1, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK’nın 52/2, 53, 58/9. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
b-6136 sayılı Kanunun 13/1, 3713 sayılı Kanunun 5, TCK’nın 52/2, 53, 58/9. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
c-TCK’nın 302/1, 53, 58/9. maddeleri uyarınca mahkumiyet,
d-TCK’nın 82/1-a, g, 35/1, 53, 58/9. maddeleri uyarınca yedi kez mahkumiyet,
e- TCK’nın 82/1-a, g, 53, 58/9. maddeleri uyarınca altı kez mahkumiyet
Temyiz edenler: Sanıklar … ve … müdafileri
Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Sanık …’ın Sarıyayla Karakoluna yönelik vahim nitelikteki ateşli silahlarla gerçekleştirdiği eylemi bakımından, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan zaman aşımı süresinde mahallinde işlem yapılması mümkün görülmüştür.
Sanık … hakkında devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma, nitelikli kasten adam öldürmeye teşebbüs ve nitelikli kasten adam öldürmek suçlarından hüküm kurulurken temel ceza belirlendikten sonra devamında 3713 sayılı Kanunun 5. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz bulunmadığından, sanıklar hakkında tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet etme suçlarından kurulan hükümler bakımından; adli para cezalarının yerine getirilmemesi halinde 6545 sayılı Kanunla değişik 5275 sayılı Kanunun 106/3 maddesi uyarınca infaz aşamasında uygulama yapılabileceğinden, ayrıca Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas - 2015/85 karar sayılı iptal kararının TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilebileceğinden bozma nedeni yapılmamıştır.
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …’ın üyesi bulunduğu silahlı terör örgütünün devletin birliğini bozma ve ülke topraklarından bir kısmını devlet idaresinden ayırma amacına yönelik olarak vahamet arz eden olayları gerçekleştirdiği, sanık …’ın sübutu kabul olunan eylemlerinin amaç suçun işlenilmesi doğrultusundaki örgütsel bağlılık ile ülke genelindeki organik bütünlüğüne göre amacı gerçekleştirme tehlikesi yaratabilecek nitelikte olduğu belirlenip kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, ayrıca sanık …’ın nitelikli kasten öldürme ve nitelikli kasten öldürmeye teşebbüs, sanık …’nın silahlı terör örgütüne üye olma ile sanıkların 6136 sayılı Kanunun 13/1 maddesine muhalefet ve tehlikeli maddelerin izinsiz olarak bulundurulması suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri nedenleri dışında bir isabetsizlik
görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, bir kısmı re’sen temyize tabi olan mahkumiyet hükümlerinin ONANMASINA, 09.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/15745 Karar : 2017/4134 Tarih : 3.05.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Adli sicil kayıtlarına göre sanıkların sabıka kayıtlarının bulunduğu anlaşılmakla tebliğnamedeki 2 nolu bozma görüşüne iştirak edilmemiştir.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak,
01/06/2005 gün ve 25832 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “Ceza Muhakemesi Kanununa Göre İl Adli Yargı Adalet Komisyonlarınca Bilirkişi Listelerinin Düzenlenmesi Hakkında Yönetmelik” gereği bilirkişi listesine kaydı yapılıp yapılmadığı anlaşılamayan ve tanzim ettiği raporu hükme esas alınan Adil Altın’ın kimlik tespiti ve yemininin yaptırılmaması,
Kabule göre de;
Suç tarihinden önce 01/03/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK’nın 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi durumunda 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesi uyarınca hapse çevrileceğinin belirtilmesi,
Bozmayı gerektirmiş ve sanıkların temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak, HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 03/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/35101 Karar : 2017/3551 Tarih : 3.05.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
1- 01.03.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Yasanın 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK’nın 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı Yasanın 106. maddesinin 4. ve 9., yine 18.06.2014 tarihli 6545 sayılı Yasanın 81. maddesi ile 3. ve 8. fıkralarındaki değişiklikler ve 10. fıkrasının yürürlükten kaldırılmış olması göz önüne alındığında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde, verilen adli para cezasının ödenmemesi durumunda hapse çevrileceğinin belirtilmesi,
2- Suça konu akaryakıtın 5607 sayılı yasanın 13/1 yollamasıyla TCK 54/4. maddesi gereğince müsadere edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, katılan … vekili ve sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden ve bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nın 322.maddesi uyarınca,
1- Hükümden “ödenmeyen adli para cezasınınHAPSE ÇEVRİLMESİNE” bölümünün çıkarılması,
2- Suça konu akaryakıtın müsaderesine ilişkin paragraftan “5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 54/1. maddesi gereğince” ibaresi çıkarılıp yerine gelmek üzere “5607 sayılı yasanın 13/1 yollamasıyla TCK 54/4. maddesi gereğince” ibaresi eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 03.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/33458 Karar : 2017/3846 Tarih : 26.04.2017
- İnfaz Kanunu 106. Madde
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tipine uyduğu,
Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükmü etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.
Ancak,
Suç tarihinden önce 01/03/2008 tarihinde yürürlüğe giren 5739 sayılı Kanun’un 5. maddesi ile yapılan değişiklikle 5237 sayılı TCK’nın 50/6. madde ve fıkrasında yer alan “yaptırım” ibaresinin “tedbir” olarak değiştirilip, 5275 sayılı Kanun’un 106. maddesinin 4. ve 9. fıkralarının yeniden düzenlenip, 10. fıkrasının da yürürlükten kaldırılması karşısında, hükümde infaz yetkisini kısıtlayacak şekilde adli para cezasının ödenmemesi durumunda 5275 sayılı Kanun’un 106/3. maddesi uyarınca hapse çevrileceğinin belirtilmesi,
Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca bu aykırılık, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının; tebliğnameye kısmen uygun olarak, hüküm fıkrasındaki “ ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesine,” ibaresi hükümden çıkarılmak suretiyle başkaca yönleri Kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 26/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.