Talep
HMK Madde 95
(1) Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabilir.
(2) Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamaz.
HMK Madde 95 Gerekçesi
Elde olmayan bir sebeple, yani kusur olmaksızın gerçekleşen bir sebepten dolayı, kanunda belirtilen veya hâkim tarafından belirlenen kesin süre içinde yapılması gereken işlem yapılamazsa, eski hâle getirme yoluna başvurulabileceği kabul edilmiştir.
Maddede, 1086 sayılı Kanunun 166 ncı maddesinde olduğu gibi “bu kanun” şeklinde bir ifadeye yer verilmeyip, genel olarak “kanun” denildiği için, sadece Hukuk Muhakemeleri Kanununda değil, medenî yargılamaya ilişkin diğer kanunlarda belirlenen kesin sürelerin kaçırılması hâlinde de, eski hâle getirme yoluna başvurulabileceği kabul edilmiştir. Örneğin, aile mahkemeleri veya tüketici mahkemelerine ilişkin özel hükümlerle getirilen sürelerin elde olmayan sebeplerle kaçırılmış olması halinde de bu hükümler uygulanacaktır.
Maddenin ikinci fıkrasına göre, süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca bir başka hukukî yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme yoluna başvurulamayacaktır. Aslında bu hüküm, 1086 sayılı Kanunun 167 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan düzenlemenin, farklı bir açıdan yeniden düzenlenmiş şeklidir. Hükmün daha kolay anlaşılması ve uygulanması sağlanmak istenmiştir.
HMK 95 (Talep) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/5793 Karar : 2018/5359 Tarih : 19.04.2018
-
HMK 95. Madde
-
Talep
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26.09.2014 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.
1-Yargıtay ilamı davacı vekiline 25.07.2017 günü tebliğ edilmiş, 27.09.2017 tarihinde karar düzeltme yoluna başvurulmuş, aynı dilekçe ile vekil eski hale getirme isteminde bulunmuştur. Davacı erkek vekilinin eski hale getirme talebi Hukuk Muhakemeleri Kanununun 95 ve devamı maddelerinde yer alan şartları taşımadığından reddine karar verilmiştir.
2-Yargıtay ilamı karar düzeltme talebinde bulunan tarafa. 25.07.2017 günü tebliğ edilmiş ve fakat söz konusu karara karşı yasada öngörülen (HUMK m. 440/1) onbeş günlük süre geçtikten sonra 27.09.2017 tarihinde verilen dilekçe ile karar düzeltme talebinde bulunulmuştur. Açıklanan nedenle süresinde olmayan karar düzeltme isteğinin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda l. bentte gösterilen sebeple davacı vekilinin eski hale getirme talebinin ve yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple de karar düzeltme dilekçesinin REDDİNE, istek halinde karar düzeltme harcının yatırana geri verilmesine oybirliğiyle karar verildi. 19.04.2018
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/8895 Karar : 2018/8012 Tarih : 22.03.2018
-
HMK 95. Madde
-
Talep
Mahkemenin gerekçeli kararının,davacı vekiline 20.11.2014 tarihinde tebliğ edildiği, hükmün yasal on beş günlük süre geçtikten sonra 08.12.2014 tarihinde temyiz edildiği, ne var ki, davacı vekilinin,temyiz dilekçesi ile birlikte temyiz süresi içerisinde rahatsızlandığını ve hastalığı nedeniyle sağlık raporu aldığını bildirilerek eski hale getirme isteğinde bulunduğu, dilekçesi ekinde de; Özel … l’ dan aldığı 04.12.2014 tarihinden başlamak üzere beş günlük ev istirahatine ilişkin raporu sunduğu görülmektedir. Bu durumda, temyiz aşamasında ileri sürülen mazeretin , HMK.’nun 95. maddesi kapsamında eski hale getirme sebebi teşkil ettiği, söz konusu mazeretin geçerli … raporu ile belgelendirildiği,anılan raporun mahiyeti itibariyle temyiz süresinin elde olmayan nedenle kaçırıldığını gösterdiği, eski hale getirme talebinin HMK.’nun 96. maddesinde öngörülen iki haftalık yasal süre içerisinde gerçekleştirildiği ve başvurulacak başka bir hukukî yol da bulunmadığı anlaşılmakla; davacı vekilinin HMK.’nun 95. vd. maddeleri koşullarına uygun eski hale getirme isteminin kabulüne karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi;
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle,davanın ,hukuki niteliği itibariyle HMK.’nun 106. maddesine dayalı tespit davası olduğu,anılan maddenin ikinci fıkrasına göre; tespit davası açanın, kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında, bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının varlığının gerektiği, davalı … ‘nin vekili konumunda olan davacı … ‘in ise; eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmakla, davanın reddine karar verilmiş olması bu gerekçeyle ve sonucu itibariyle doğrudur. Davacı vekilinin, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 10.70 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 22/03/2018 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
(Muhalif)
-KARŞI OY-
HMK’nun 95 vd. maddeleri uyarınca elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya … kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hale getirme talebinde bulunabilir. Düşen bir hakkın eski hale getirilebilmesine karar verilebilmesi için belli bir süre içinde işlem yapmaya mecbur olan kimsenin veya vekilin … ve isteği dışında o işlemi yapmaktan aciz olduğunu kanıtlanmış bulunmalıdır. Somut olayda, rapor tarihi ile davacı vekilinin doktor raporuna konu rahatsızlığının niteliği de gözetildiğinde mevcut rahatsızlığın kişiyi yapması gereken işlerden alıkoyacak derecede acze düşürmediği gibi dosya kapsamından davacı vekilinin “ tevkil” yetkisinin bulunduğu halde bunu kullanmadığı da anlaşılmakla davacı vekilinin eski hale getirme isteği reddedilmelidir. Çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/6203 Karar : 2017/9054 Tarih : 19.12.2017
-
HMK 95. Madde
-
Talep
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dosya içeriğine göre, davacının 20.10.2014 ve 18.09.2017 tarihlerinde iki defa davayı takip etmemesi nedeniyle 18.09.2017 tarihi itibarıyla HMK’nın 320/4 maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş; davacı vekili 20.09.2017 tarihli dilekçe ve eki … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesince düzenlenmiş sağlık raporuyla “M79.9 Yumuşak doku bozukluğu” hastalığı nedeniyle 18 ve 19 Mart günleri için 2 gün istirahat verildiğine dair hekim raporu gözetilerek, HMK`nun 96. madde hükmü uyarınca 18.09.2017 günlü karardan dönülerek eski hale getirme talebinde bulunmuştur.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun Eski Hale Getirme başlıklı 95. maddesi “ (1) Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabilir.
(2) Süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamaz.” hükmünü; aynı Kanunun Süre başlıklı 96. maddesi ise “(1) Eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilmelidir.
(2) İlk derece ve istinaf yargılamalarında, en geç nihai karar verilinceye kadar eski hâle getirme talebinde bulunmak mümkündür. Ancak, nihai karar bir tarafın yokluğunda verilmişse, tahkikat aşamasında kaçırılan süreler için kararın verilmesinden sonra da eski hâle getirme talebinde bulunulabilir.” hükmünü içermekte olup; anılan madde hükümlerinden de anlaşılacağı üzere, 95. maddeye göre elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hâkimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hâle getirme talebinde bulunabileceği, süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen aynı sonuca, eski hâle getirme dışında, başka bir hukuki yoldan ulaşılabiliyorsa, eski hâle getirme talebinde bulunulamayacağı; 96. maddeye göre ise, eski hâle getirme, işlemin süresinde yapılamamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilebileceğini öngörmüştür.
İnceleme konusu olayda; davacının, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 96. maddesinin öngördüğü süre içerisinde sunduğu 20.09.2017 günlü dilekçe ve eki istirahat raporuyla 18.09.2017 tarihli oturuma HMK`nın 95. madde hükmü kapsamında isteği dışında duruşmaya katılamaması nedeniyle eski hale getirme talebinde bulunduğunun ve anılan resmi sağlık kurumundan alınmış sağlık raporunun sahteliğinin de iddia edilmemiş olması karşısında; belgelendirilmiş mazeret durumu gözetilerek anılan 20.09.2017 günlü dilekçe eski hale getirme istemi olarak değerlendirilip, bu istemin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddi yönünde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 19.12.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/547 Karar : 2017/555 Tarih : 13.02.2017
-
HMK 95. Madde
-
Talep
…-Davacı vekili 29.05.2015 tarihli dilekçesi ile temyiz dilekçesinin verilmesi gereken son haftada rahatsızlığı nedeni ile süresi içerisinde temyiz dilekçesini veremediğini ileri sürerek rapor ibraz etmek sureti ile kararı temyiz için rapor süresinin gözetilerek temyiz süresinin raporlu gün kadar uzatılmasını ve bu konuda eski hale getirilmesi talebinin kabulünü istemiş ise de; … …. Doktor … …. Hastanesi’nden alıp dosyaya ibraz ettiği rapor ….05.2015 tarihli olup hastaneye giriş çıkış tarihinin de aynı tarih olduğu, teşhisin Tromboze Hemoroid hastalığı olduğu ve … gün istirahat verildiği anlaşılmaktadır. İlgili rapor süresince hastanede yatmadığı gibi raporda yatarak istirahat süresinin geçirileceğinin belirtilmediği, rahatsızlığının temyiz dilekçesini vermesine engel olmadığı gibi temyiz dilekçesinin UYAP üzerinden dahi verilmesi mümkün olduğu ve sunulan rapor kapsamı itibari ile eski hale getirme talebini kabule yeterli görülmediğinden davacı vekilinin eski hale getirme talebinin HMK`nın 95 ve devamı maddeleri gereğince reddine,
…-Mahkeme kararı davacı vekiline ….05.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise HMK’nın 432. maddesinin …. fıkrası hükmünde öngörülen … günlük yasal süre geçirildikten sonra 29.05.2015 tarihinde verilmiştir. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve …/… sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı Uyarınca …`ca da temyiz isteminin reddine karar verilebilir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE, ödediği temyiz peşin ve … başvurma harçlarının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren … gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine ….02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/18369 Karar : 2017/35 Tarih : 3.01.2017
-
HMK 95. Madde
-
Talep
Davalılar … ve … 16.08.2016 tarihli dilekçeleri ile davacı … (…) tarafından kendilerine karşı açılan miras payı oranında tapu iptal ve tescil davasının Mahkemece reddedildiğini bunu bildiklerini, ancak daha sonra Mahkemece 28.05.1998 tarihinde davanın kabulüne karar verildiğini, gerekçeli kararın vekilleri Av.Esma`ya 12.08.1998 tarihinde tebliğ edildiğini, vekillerinin kendilerine herhangi bir açıklama ve temyiz hakları konusunda bilgi vermediğini, kararın böylece kesinleştiğini, haklarından mahrum kaldıklarını, gerekçeli kararı 09.08.2016 tarihinde öğrendiklerini öne sürerek eski hâle getirme talep etmişler, bu talepleri kabul edildikten sonra, Mahkemece davanın kabulüne dair verilen kararı, muris muvazaası koşulları oluşmadığından, miras bırakan annelerine baktıklarından temyiz ettiklerini bildirmişler ve kararın bozulmasını istemişlerdir.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı … Gürel, davalılar ile ortak mirasbırakanları olan anneleri …`in maliki olduğu 660 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 3 nolu bağımsız bölümünün 1/2 payını davalılara satış göstererek temlik ettiğini, satışın gerçek satış olmadığını ve kendisinin miras hakkından mahrum bırakılması amacıyla tasarrufta bulunulduğunu öne sürerek miras payı oranında tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiş;
davalılar davanın reddini savunmuşlar;
Mahkemece davanın reddine ilişkin verilen kararın, Dairece, davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği gerekçesi ile bozulması ve davalılar vekilinin karar düzeltme isteğinin reddedilmesi üzerine mahkemece bozma kararına uyulmuş, 28.05.1998 tarihli ve 1998/179 Esas 1998/259 Karar sayılı karar ile davanın kabulüne karar verilmiş, bu karar davalılar … ve … vekileri Av. …‘e 12.08.1998 tarihin`de tebliğ edilmiş ve kararın arka sayfasına taraflara tebliğ edilen kararın taraflarca temyiz edilmediğinden bahisle 15.09.1998 tarihinde kesinleştiğine ilişkin şerh verilmiş, bu karara karşı eski hâle getirme ve temyiz isteklerinde bulunulmuştur.
İsteklerin niteliğine göre; öncelikle eski hâle getirme talebinin karara bağlanması gerekmektedir.
Bilindiği üzere; eski hâle getirme (hâli sabıka irca) 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun (HUMK) 166. ile 174.maddelerinde düzenlenmiş, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakameleri Kanunu`nun (HMK) 95.ile 101.maddelerinde benzer hükümler getirilmiştir.
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler bir bütün olarak gözetildiğinde; HUMK. 166. (…95/1.) maddesine göre elde olmayan sebeplerle kanunda belirtilen veya hâkim tarafından tayin edilen kesin süre içerisinde yapılması gereken bir işlemin, ilgili tarafın arzu ve ihtiyarı dışında yapılamamış olması süresinde yapılamayan işlemle ulaşılmak istenen sonuca eski hâle getirme dışında başka bir hukuki yolun kalmaması ve yasal yola başvurulmasını önleyen engelin kalkmasından sonra HUMK.’nın 168.maddesine göre on gün HMK.`nin 96.maddesine göre, iki hafta içerisinde eski hâle getirme talebinde bulunulması gerektiği görülmektedir. Yani yasal yolların kullanılmamasının yasal yolu kullanamayan tarafın iradesi dışında meydana gelen nedenlere dayanması gerekir.
Davalılar, eski hâle getirme nedeni olarak, vekilleri Av.Esma`nın yüzüne karşı 28.05.1998 tarihinde karar verildiği ve adı geçene gerekçeli kararın 12.08.1998 tarihinde tebliğ edildiği hâlde, kendilerinin temyiz hakkı olduğundan hiçbir surette haberdar edilmediklerini göstermişler gerekçeli kararı 09.08.2016 tarihinde öğrendiklerinden bahisle, eski hâle getirme haklarını kullandıklarını bildirmişler ve temyiz süresinin ihya edilmesini istemişler, eski hâle getirme isteklerinin kabulünden sonra da kararın temyiz dilekçesinde belirtilen sebeplerden dolayı bozulmasını talep etmişlerdir.
Davalıların taleplerinin niteliğine göre, öncelikle eski hâle getirme talebinin incelenmesi gerekir.
Somut olayda, davalılar vekilleri Av.Esma`ya gerekçeli kararın tebliğ edildiğini vekillerinin kendilerini temyiz konusunda bilgilendirmediğini eski hâle getirme sebebi olarak ileri sürmüşlerdir. Kendisine gerekçeli karar tebliğ edilen taraf vekilinin görevi -koşulları varsa- kararı temyiz etmektir. Vekil ile asil, karşı tarafa veya mahkemeye karşı birlikte sorumludur. Tebliğ edilen gerekçeli karar hakkında vekilin asile bilgi verip vermemesi veya kararın vekil tarafından temyiz edilip edilmemesi vekil ile asil arasında iç ilişkidir, diğer tarafı veya mahkemeyi ilgilendirmez. Vekilin -somut bir mazeret olmadan- temyiz yoluna başvurmaması eski hâle getirme nedeni olamaz. Eski hâle getirme nedeni yerinde görülmediğinden, Mahkemece verilen karar yasal sürede temyiz edilmemiş ve kesinleşmiş olduğundan davalıların eski hâle getirme ve temyiz tâleplerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Hâl böyle olunca, davalıların eski hâle getirme ve temyiz taleplerinin REDDİNE, 03.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/399 Karar : 2016/1634 Tarih : 3.03.2016
-
HMK 95. Madde
-
Talep
Dairemizin 26/10/2015 gün ve 2015/5890-2015/9034 sayılı onama ilamı davalı vekiline 07.12.2015 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı vekili 18.12.2015 tarihli karar düzeltme dilekçesinde 17.12.2015-19.12.2015 tarihleri arasında raporlu bulunduğunu, bu nedenle karar düzeltme dilekçesini süresinde veremediğini ileri sürerek eski hale getirme isteğinde bulunmuş ve … Aile Sağlık Merkezi aile hekimi tarafından verilen raporu sunmuştur. 6100 sayılı HMK`nun 95. (H.U.M.K.’nun 167) madde hükmüne göre eski hale getirme için, işlemi belirli bir süre içinde yapmak durumunda olan ilgilinin veya vekilinin elinde olmayan sebeple işlemi süresinde yapamaması gerekir. Elde olmayan sebep, tarafın iradesi dışında gerçekleşen haklı, geçerli ve objektif bir engel veya durum olmalıdır. Ortaya çıkan sebebin, yapılması gereken işlemin belirtilen süre içinde yapılmasına engel olacak bir sebep olması gerekir. Dayanılan rapor ve yapılması gereken işlerin niteliği itibariyle davalı vekilinin eski hale getirme isteği yerinde değildir. Bu itibarla eski hale getirme ve yasal süre geçirildikten sonra yapılan karar düzeltme isteminin süre yönünden REDDİNE, istek halinde peşin alınan karar düzeltme harcının düzeltme isteyene edene iadesine, 03.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/127 Karar : 2015/9558 Tarih : 29.06.2015
-
HMK 95. Madde
-
Talep
Asıl ve birleşen davalar, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil ya da tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar asıl ve birleşen davada, 21 parseldeki 6 nolu dairenin mirasbırakan ……….’ye ait olup davalılardan …………‘yi elbirliği halindeki mülkiyetten müşterek mülkiyete çevrilmesi için vekil tayin ettiklerini, ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazdaki paylarını önce kayınbiraderi ………..’e, ondan tekrar kendi adına, en sonunda davalı ……..`ye devrettiğini ileri sürerek, payları oranında tapu iptal ve tescil, olmazsa tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, vekalet görevinin kötüye kullanıldığı, ancak son kayıt malikinin iyiniyetli olduğu gerekçesi ile tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, tazminat isteğinin kabulüne, birleştirilen Bakırköy 10. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/139 esas sayılı davanın HUMK`nın 409/son maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; noterde düzenlenen 28.5.2003 ve 25.6.2004 tarihli vekaletnameler ile davacılar Musa ve İhsan tarafından davalı ……‘in vekil tayin edildiği, çekişme konusu 21 parsel sayılı taşınmazdaki muris ……….’e ait 167/2400 payın ………‘in ölümü üzerine 8.9.2005 tarihinde mirasçıları adına intikâl ettirildiği, aynı tarih ve aynı akitle davacıların taşınmazdaki paylarının vekil tarafından diğer davalı …….’e, 29.11.2005 de ……..’den davalı vekile, 18.5.2006 tarihinde ise vekil …….’den davalı ……‘ye satış suretiyle temlik edildiği birleşen davanın 25.7.2006, 17.1.2007 ve 5.12.2007 tarihli oturumlarında davacı vekilinin mazeret bildirmeksizin hazır olmaması nedeniyle mahkemece anılan tarihlerde HUMK’nın 409. maddesi uyarınca dosyanın işlemden kaldırıldığı, davacı vekilinin 10.12.2007 tarihli dilekçesi ile dosyanın son işlemden kaldırılma tarihi olan 5.12.2007 tarihini de kapsar şekilde 29.11.2007 tarihinden itibaren 10 gün istirahatli olduğunu belirten doktor raporunu ibraz ederek 1086 sayılı HUMK`nın 168. (HMK madde 95) maddesi uyarınca eski hale getirme isteminde bulunduğu, mahkemece sağlık raporu hakkında ilgili sağlık kuruluşundan araştırma yapılarak resmi kayıtlar ile rapor bilgilerinin doğrulandığı anlaşılmaktadır..
Bilindiği üzere; 1086 sayılı HUMK’un 166 ve devam eden maddeleri ile benzer hükümler getiren 6100 sayılı HMK`nın 95/1. madesinde “ Elde olmayan sebeplerle, kanunda belirtilen veya hakimin kesin olarak belirlediği süre içinde bir işlemi yapamayan kimse, eski hale getirme talebinde bulunabilir.” şeklinde, yine aynı yasanın 96/1. maddesinde ise “Eski hale getirme, işlemin süresinde yapılmamasına sebep olan engelin ortadan kalkmasından itibaren iki hafta içinde talep edilebilir” şeklinde düzenlemeler getirilmiştir.
Ne var ki; mahkemece, davacı vekilinin eski hale getirme istemi hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmeden yargılamaya devam edilerek son oturumda, birleşenen dava yönünden HUMK`un 409/son maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Diğer taraftan; hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun (TMK) 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989., tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023. maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarak da tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke TMK`nin 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyiniyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1. fıkrasına göre “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz” biçiminde öngörülmüştür.
Ne var ki; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin, iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır. Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. .
Nitekim bu görüşten hareketle, “kötü niyet iddiasının def`i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı” ilkeleri 8.11.1991 tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İçtdihadı Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olaya gelince; son kayıt maliki Döndü`nün çekişme konusu payları ediniminde iyiniyetli olmadığı iddia edilmiş ve bu konuda delil olarak tanıklar ile bazı dava dosyaları bildirilmiş ise de mahkemece anılan deliller toplanmadan ve tanıklar dinlenmeden sonuca gidilmiştir.
Hâl böyle olunca; öncelikle birleşen davada, 1086 sayılı HUMK’nın 166 vd ( 6100 sayılı HMK’nın 95 ve 96) maddeleri uyarınca davacı vekilinin eski hale getirme isteminin kabul edilerek işin esasının incelenmesi, her iki davada son kayıt maliki ……….’nün TMK`nın 1023. maddesi uyarınca iyiniyetli olup olmadığı yönünden yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak tarafların delillerinin eksiksiz toplanması, tanıkların dinlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Asıl ve birleşen davada davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK`un 428.maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.