Birden Fazla Vekil Görevlendirilmesi
HMK Madde 75
(1) Dava için birden fazla vekil görevlendirilmiş ise vekillerden her biri, vekâletten kaynaklanan yetkileri, diğerinden bağımsız olarak kullanabilir. Aksi yöndeki sınırlamalar, karşı taraf bakımından geçersizdir.
## HMK Madde 75 Gerekçesi
1086 sayılı Kanunun 64 üncü maddesinde olduğu gibi, birden çok vekilin bulunması hâlinde her bir vekilin, bağımsız olarak hareket edebileceği ve karşı taraf bakımından yetkilerinin sınırlanamayacağı hükmü kabul edilmiştir.
HMK 75 (Birden Fazla Vekil Görevlendirilmesi) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas: 2014/13-607 Karar: 2015/772 Tarih: 21.01.2015
-
HMK 75. Madde
-
Birden Fazla Vekil Görevlendirilmesi
Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Trabzon 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla) davanın kısmen kabulüne dair verilen 11.11.2010 gün ve 2010/209 esas, 2010/305 karar sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 21.03.2012 gün ve 2012/3373 esas, 2012/7402 karar sayılı ilamı ile;
(…Davacı, davalıyla yapılan abonelik nedeniyle sayacın 1982-2007 yılları arasında yanlış okunmasından kaynaklanan ve davalı tarafından fatura edilen 36.768,32 TL tutarındaki borçtan sorumlu olmadığını ve borcun zamanaşımına uğradığını beyanla, fatura tutarından dolayı borçlu olmadığının tespitini ve davacının aleyhinde başlattığı haksız takip nedeniyle tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, faturalardaki tüketim bedelini EPDK Yönetmeliğinin göre yaptıklarını ve muacceliyet bildirimi yapılmadığından zamanaşımının işlemeye başlamadığını bu nedenlerle davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile oluşan geçmiş dönem borcundan 27.506,48 TL’nin iptali ile dönem borcunun 9.261,84 TL olarak tespitine karar verilmiş, verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davacının, davalı tarafından elektrik borcu nedeniyle tanzim edilen faturadan dolayı borçlu olmadığını ve zamanaşımının dolduğunu beyanla borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Bilirkişi raporunda zamanaşımı hususunda hesaplama yapılmadığı, mahkemenin gerekçeli kararında zamanaşımı uygulaması konusundaki açıklamaları ve hükmedilen rakama ne şekilde ulaşıldığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece hükmedilen rakama nasıl ulaşıldığı hususunda Yargıtay ve taraf denetimine elverişli bilirkişi raporu düzenlettirilip ha sıl olacak sonuca göre hüküm tesisi gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Yukarıda açıklanan bozma nedenine göre bu aşamada davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir…)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda gösterilen nedenlerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki kararda direnilmiş; hükmü temyize davalı vekili getirmiştir.
I- Hukuk Genel Kurulunda uyuşmazlığın esasının görüşülmesine geçilmesinden önce, direnme kararının tebliğ edildiği davalı vekili Av. M.. T..’un vekillik görevinin sona erip ermediğinin araştırılması için eldeki dosyanın mahalline geri çevrilmesinin gerekip gerekmediği hususu birinci ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bir kısım Kurul üyelerince; Türkiye ..Şirketi’nin 2010 yılı özelleştirmesi sonrasında davalı Ç..E.. Dağıtım AŞ’nin Trabzon ili ve çevresinde elektrik dağıtım faaliyetine başladığı, özelleştirme nedeniyle 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında görev yapan memurların ilgili kurumdaki görevlerinin anılan Kanun’un hükmü uyarınca sona ereceği, bu nedenle de, 2010 yılından önce göreve başlamış olan Av. M.. T..’un vekillik görevinin devam edip etmediğinin tespit edilebilmesi için anılan Kurumda hangi sıfatla görev yaptığının belirlenmesi gerektiğinden eldeki dosyanın bu yönde araştırma yapılmak üzere geri çevrilmesinin gerektiği ileri sürülmüş ise de, kurul çoğunluğu tarafından bu görüş kabul edilmeyerek; dosya içeriğinde yer alan 08.01.2007 gün ve 266 yevmiye numaralı noterce tanzim olunmuş veka letname içeriğine göre Av. M.. T..’un davalı vekili olarak görev yaptığının anlaşıldığı, aksi yönde bir delil ve beyanın dosyada bulunmadığı gibi, adı geçen avukatın vekillikten azline veya istifasına yönelik hiçbir belgenin dosyaya ibraz edilmediği belirtilerek dosyanın mahalline geri çevrilmesinin gerekmediğine oyçokluğu ile karar verilmiştir.
II- İkinci ön sorun olarak; gerekçeli kararın davalı vekiline (vekillerinden birisi olan Av. M.. T..’a) usule uygun şekilde tebliğ edilip edilmediği, burada varılacak sonuca göre temyizin 15 günlük yasal süre geçtikten sonra yapılıp yapılmadığı hususu değerlendirilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 4K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca; Yargıtay tarafından da karar verilebileceğinden, süresinden sonra yapılması durumunda temyiz isteminin reddi gerekecektir.
Bilindiği üzere; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun göre avukatlar, yüklendikleri görevleri bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık unvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.
Yine avukatın vekaletten çekilmesini düzenleyen gereğince:
“Belli bir işi takipten veya savunmadan isteği ile çekilen avukatın o işe ait vekalet görevi, durumu müvekkiline tebliğinden itibaren onbeş gün süre ile devam eder….”
Temyiz tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) “Vekilin azli ve istifasının şekli” başlıklı hükmü aynen;
“Vekilin azli veya istifasının, mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm ifade edebilmesi için, bu konudaki beyanın dilekçeyle bildirilmesi veya tutanağa geçirilmesi ve gerektiğinde ilgilisine yapılacak tebligat giderinin de peşin olarak ödenmesi zorunludur”
hükmünü içermektedir.
Aynı Kanun’un 75. madde hükmü ise,
“Dava için birden fazla vekil görevlendirilmiş ise vekillerden her biri, vekaletten kaynaklanan yetkileri, diğerinden bağımsız olarak kullanabilir. Aksi yöndeki sınırlamalar, karşı taraf bakımından geçersizdir”
şeklindedir.
Diğer taraftan, 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun gereğince:
“Vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligat vekile yapılır. Vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılması yeterlidir. Eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihi asıl tebliğ tarihi sayılır…”
şeklinde yasal düzenleme bulunmaktadır.
Nitekim, birden fazla vekille temsile ilişkin ilkeler Hukuk Genel Kurulu’nun 29.04.2011 gün ve 2011/10-129 Esas, 2011/244 Karar sayılı ilamında da vurgulanmıştır.
Bu itibarla, yukarıda bir (I) nolu ön sorun görüşmesinde vekillik görevinin devam ettiği kabul edilen Av. M.. T..’a direnme kararının 05.02.2013 tarihinde tebliğ edildiği konusunda uyuşmazlık bulunmadığından, bu tebligat ile 15 günlük temyiz süresinin başladığının kabulü gereklidir. Av. M.. T..’un vekillikten istifa ettiği veya azledildiğine yönelik bir belge dosya içeriğinde bulunmadığından olup, yukarıda açıklanan HMK’nın hükmü uyarınca, vekilin azli veya istifası, usule uygun şekilde bildirilmedikçe mahkeme ve karşı taraf bakımından hüküm ifade etmeyecektir.
O halde, birden fazla vekili olan davalı vekillerinden birine 05.02.2013 tarihinde yapılan tebligatın varlığına ve geçerliliğine karşın, davalı tarafın diğer vekillerinden olan Av. A.. G.. tarafından 05.03.2013 tarihinde verilen temyiz dilekçesi 15 günlük yasal temyiz süresi geçtikten sonra verildiğinden temyiz isteminin reddinin gerektiğine oyçokluğu ile karar verilmiştir.
Sonuç: Yukarıda;
(I) nolu bentte açıklanan nedenle eldeki dosyanın mahalline geri çevrilmesinin gerekmediğine,
(II) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin süre yönünden REDDİNE, 21.01.2015 gününde oyçokluğu ile, karar verildi.
KARŞI OY
Dava, abonelik sözleşmesinden kaynaklanan menfi tespit istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar Yargıtay 13. H.D.’nce davalı yararına bozulmuş, mahkemece önceki hükümde direnilmiş, direnme kararı davalı vekili Av. A.. G.. tarafından 5.3.2013 havale tarihli dilekçe ile temyiz edilmiştir.
Ön sorun, direnme kararının süresinde temyiz edilip edilmediği noktasındadır. İncelenen dosya kapsamı uyarınca, yerel mahkemece verilen direnme kararının 5.2.2013 tarihinde davalı Ç..E..Dağ. AŞ’ne vekaleten Av. M.. T..’a bizzat tebliğ edildiği, tebliğ yapılan avukatın yerel mahkemece verilen 11.8.2009 günlü karar aşamasına değin dava dosyasında davalı vekili olarak duruşmaya katıldığı, vekaletnamesinin dosyaya mübrez olduğu, yargılamanın daha sonraki aşamalarında ise davalının Av. A.. G.. tarafından temsil edildiği anlaşılmaktadır.
Her ne kadar dava dosyasında yukarda belirtilen aşamaya değin davalı vekili sıfatıyla görev yapan Av. M.. T..’un vekaletten azledildiğine, istifa ettiğine ilişkin bir bilgi-belge bulunmamakta ise de, direnme kararını temyiz eden davalı vekili Av. A.. G..’ın dava dosyasına giren 21.10.2014 tarihli beyan dilekçesinde, Av. M.. T..’un, müvekkili şirketin özelleştirme sürecinin tamamlanması nedeniyle vekillik görevinin sona erdiği ileri sürülmüştür. Bu durumda, direnme kararının tebliğ edildiği Av. M.. T..’un azil ve istifa dışında, vekillik görevinin kanun dairesinde sona erip ermediğinin belirlenmesi gerektiği açıktır.
Bilindiği üzere, davalı şirket, elektrik dağıtım hizmetlerini kamu adına yürüten ve 233 sayılı KHK kapsamında iktisadi devlet teşekkülü niteliğindeki TEDAŞ’ın 02.04.2004 tarih ve 2004/22 sayılı ÖYK kararı ile özelleştirme kapsam ve programına alınmasından sonra tesis edilen 21 dağıtım bölgesinden Trabzon, Artvin, Giresun, Gümüşhane ve Rize illerini kapsayan bölgede faaliyet göstermek üzere oluşturulmuş bir şirket olup 2010 yılında yapılan blok satış yöntemiyle özelleştirilmiştir. Bu durumda, davalı Ç..E.. Dağıtım A.Ş.’nin vekili olarak görev yapan Av. M.. T..’un özelleştirmenin gerçekleşmesinden önce anılan kurumda hangi sıfatla görev yaptığının belirlenmesi önem arzetmektedir. Eğer adı geçen avukat, 657 sayılı Kanun kapsamında memur sıfatıyla görev yapıyor ise, bu takdirde 28. maddesi de gözetildiğinde, özelleştirme ile birlikte vekalet görevinin de sona erdiğinin kabulü gerekecektir. Şu halde, bu husus açıklıkla ortaya konulmaksızın yapılacak bir değerlendirme eksik, hatalı ve hak kaybına yol açacak nitelikte olup dava dosyasının bir kez daha yerel mahkemeye geri çevrilerek keyfiyetin araştırılmasından sonra direnme kararının temyiz isteminin süresinde olup olmadığının Tebligat Kanunu’nun ile birlikte değerlendirilmesi kanısında olduğumuzdan, çoğunluğun bu hususlar araştırılmadan temyiz isteminin süresinde olmadığı yolunda tecelli eden görüşüne katılamıyoruz.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.