0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Fer’î Müdahilin Durumu

HMK Madde 68

(1) Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir.

(2) Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder.



HMK Madde 68 Gerekçesi

Maddenin birinci fıkrasında, müdahale talebinin kabulü hâlinde, müdahilin davayı ancak katıldığı noktadan itibaren takip edeceği belirtilerek, müdahale sebebiyle yargılamanın gecikmesine veya bu yönde kötüniyetli davranışlara engel olunması amaçlanmıştır. Böylelikle, müdahilin katıldığı aşamaya kadar olan işlemlerin yeniden müdahile bildirilmesi ve müdahilin de bu işlemlere karşı beyanda bulunması gibi, yargılamayı uzatacak ve zorlaştıracak bir yöntem kabul edilmemiştir. Müdahilin, tarafın yardımcısı olması sebebiyle, onun işlem ve açıklamalarına aykırı işlem yapması müdahillik konumuyla bağdaşmayacaktır. Fer’î müdahil ancak, yanında katıldığı tarafın işlemlerine yardımcı olacak nitelikte işlemler yapabilir ve onun yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir. Bu durum, fıkrada açıkça belirtilmek suretiyle, konuyla ilgili tartışmaları sona erdirecektir.

İkinci fıkraya göre, fer’î müdahil, taraf olmamakla birlikte, hem katıldığı tarafın yararına hem de dolaylı olarak kendi yararına işlemler yapacaktır. Zira, yanında katıldığı tarafın davayı kazanması hâlinde, fer’î müdahilin de hukukî durumu güçlenecektir. Bu çerçevede fer’î müdahilin taraf yardımcısı olarak üzerine düşeni tam olarak gerçekleştirebilmesi için, katıldığı andan itibaren yargılama işlemlerinden haberdar olması gerekir. Bu aynı zamanda hukukî dinlenilme hakkının da bir gereğidir. Zira, yargılamanın süjeleri, yargılamadaki durumlarıyla bağlantılı şekilde hukukî dinlenilme hakkına sahiptirler. Şüphesiz fer’î müdahilin hukukî dinlenilme hakkı; özellikle açıklama ve ispat hakkı, taraflar kadar geniş değildir. Ancak, fer’î müdahilin yargılama faaliyetinden, taraf ve mahkeme işlemlerinden bilgi sahibi olması konusundaki hakkı taraflara yakındır. Yargılama işleminden haberdar olmadan, o konuda bir işlem yapmak mümkün olamayacağı için, uygulamada doğabilecek tereddütleri ortadan kaldırmak amacıyla katıldığı andan itibaren müdahile de yapılacak işlemlerin tebliği öngörülmüştür.


HMK 68 (Fer’î Müdahilin Durumu) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/1631 Karar : 2017/3303 Tarih : 1.06.2017

  • HMK 68. Madde

  • Fer’î Müdahilin Durumu

Davacı vekili; müvekkili …‘in tasfiye edilen … Ltd. Şti’nin tasfiye memuru olduğunu, şirketin 22/05/2006 tarihinde tasfiyeye girip tasfiye kararının 26/05/2006 tarihinde tescil edildiğini, bir yıllık tasfiye süresi geçtikten sonra şirketin kaydının 09/07/2007 tarihinde silindiğini, ancak şirket hakkında … 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2011/23 Esas sayılı dosyasında tasfiye edilen şirketin alacaklı olduğu bir alacak davası olduğunu, söz konusu dava dosyasında şirketin ihyası için dava açmak üzere süre verildiğini, dosyada taraf teşkilinin sağlanması açsından şirketin tüzel kişiliğinin ihyasının zorunlu olduğunu ileri sürerek tasfiye edilmiş olan … Ltd. Şti.’nin ihyasına karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili; tasfiye prosedürünün eksik bırakılmış olmasının tasfiye memurunun sorumluluğunda olduğunu, müvekkilinin ise yasal hasım olduğunu, bu nedenle müvekkilinden yargılama gideri ve vekalet ücreti istenemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyulup, asli müdahilin müdahale talebi kabul edilerek; tüm dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde, … 18. Asiyle Ticaret Mahkemesi’nde görülmekte olan davada, taraf teşkilinin sağlanabilmesi için tasfiye edilen … Ltd. Şti.’nin ihyasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, şirketin tüzel kişiliğinin ihyasına, ticaret siciline kaydedilmesine ve ek tasfiye işlemlerini yapması için son tasfiye memuru …’in tasfiye memuru olarak atanmasına karar verilmiştir. Kararı, fer’i müdahil vekili temyiz etmiştir.

Dava dışı … A.Ş. tarafından davaya asli müdahale talebinde bulunularak davanın reddi talep edilmiştir. Davaya asli müdahaleyi düzenleyen HMK’nın 65. maddesi, ancak yargılama konusu hak veya şey üzerinde kısmen veya tamamen hak iddia edilmesi halinde asli müdahalenin mümkün olduğu, feri müdahaleyi düzenleyen HMK’nın 66. maddesi ise dava dışı 3. kişinin davanın taraflarından birinin yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla yer alması halinde fer’i müdahalenin söz konusu olduğu belirtilmiştir. Buna göre, 3. kişi … A.Ş.’nin davalı ile birlikte davanın reddini talep ettiği gözetildiğinde, ancak feri müdahil olarak bu davada yer alabilir. Bu nedenle, mahkemece 3. kişinin asli müdahilliğine karar verilmesi hukuka aykırı olduğundan, dava dışı 3. kişinin fer’i müdahil olduğu kabul edilerek HMK’nın 68. maddesi gereğince ancak katıldığı yan ile birlikte kararı temyiz edebileceğinden, davalı tarafın da mahkeme kararını temyiz etmediği gözetildiğinde fer’i müdahil 3. kişi … A.Ş’nin tek başına yapmış olduğu temyiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz talebinde bulunan 3. kişi … A.Ş.’nin temyiz talebinin REDDİNE, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 01/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/10869 Karar : 2017/2166 Tarih : 21.03.2017

  • HMK 68. Madde

  • Fer’î Müdahilin Durumu

Davacı vekili 15.07.2013 tarihli dilekçesi ile; davacıya ait olan 2349 ve 2381 parsel sayılı taşınmazların 3194 sayılı Kanununun 16. maddesine göre 4.571,31 m2’lik bölümünün kamunun yararlanması amacıyla park, kıyı kenar ve yol olarak kullanılması koşuluyla bedelsiz olarak kamuya terk edilip bağışlanmasına rağmen davalı … tarafından bağışın amacı ve koşulları dışında ticari amaçla büfe yapılarak … adlı şahsa kiraya verildiği, kıyı kenarında bulunan taşınmazın duvarla çevrilip kamunun yararlanmasına engel olunduğu, davacıya ait taşınmazların denizle ve sahille olan bağlantısının kesildiğini ileri sürerek tedbiren davacının fiili kullanımına bırakılarak

taşınmazın 4577 m2’lik bölümünün yeniden ve ihdasen davacı adına tesciline, mümkün olmazsa güncel değerinin tazminat olarak ödenmesine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekili daha sonra Belediye Encümeninin 02.04.2013 tarihinde park alanı içerisinde bulunan ruhsatsız yapıların yıkılmasına karar verdiğini bildirmiş, keşiften sonra dava konusu 3204 m2’lik taşınmazın değeri olan 448.656 TL üzerinden harcı ikmal etmiştir.

Davalı … vekili, 02.12.1993 tarihli Belediye Encümeni Kararı ile mülkiyeti davacıya ait olan 2349 ve 2381 parsel sayılı taşınmazların 3194 sayılı Kanununun 16. maddesine göre tevhit edildiğini, davacının rızasıyla özel parselasyon işleminin gerçekleştirildiğini, 1336 m2’sinin bedelsiz olarak yol, 3204 m2’sinin bedelsiz olarak park, 35.72 m2’sinin kıyı kenar terki yapıldıktan sonra 4876 sayılı parselin arsa olarak 3371 m2 yüzölçümüyle davacı adına, yine 4877 sayılı parselin 2698 m2’nin arsa cinsi ile davacı adına tescil edilip beyanlar hanesine (günübirlik tesis alanıdır) şeklinde 13.01.1994 tarihinde şerh verildiğini, davacıya kalan parsellerin değerinin çok arttığını, dava konusu 3204 m2’lik park alanının 9.10.2009 tarihli Belediye Meclisi Kararı ile feri müdahil …‘e kiraya verildiğini, ihale şartnamesinde tahsis edilen alanın herkesin kullanımına açık olacağının belirtildiğini, parkın giriş kapısının kapatılamayacağının yazılı bulunduğunu, ayrıca 2942 sayılı Kanunun 35. maddesine göre davacının mülkiyeti geri isteyemeyeceğini, keşif ve fotoğraflarda görüldüğü üzere park alanı üzerinde kamunun istifadesini sağlayacak düzenlemelerin yapıldığını, yasaya aykırı tasarruf bulunulmadığını, bu sebeplerle davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.

Feri müdahil … vekili, belediye meclis kararı ve 15.4.2011 tarihli yazılı kira sözleşmesi ile park alanını kiralamış bulunduğunu, bu alanı yeşillendirerek oturma ve kullanma alanı yaratıp, çevrede bulunanların kullanımına ve denizden faydalanmalarına uygun hale getirdiğini, davacının bu alanın kamuya kullandırılmadığı yönündeki iddialarının doğru olmadığını ve belediyenin savunmalarını tekrar ile davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, 19.6.2015 tarihinde yapılan keşif sonucu alınan şehir plancısı, inşaat mühendisi ve fen memurunun müşterek rapor ve krokisinde ve mahkeme gözlemine göre, dava konusu taşınmazın park olarak ayrılan 3204,69 m2’lik kısmında Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne ve Kıyı Kanunu’na aykırı uygulama yapıldığı, yeşil alan niteliğindeki bu yerde amaç dışı kullanım olduğu anlaşıldığından davalı …‘nin ve Feri müdahil …‘in bu yere müdahalesinin menine, bu yerin park (yeşil alan) olması itibariyle amaca uygun hale getirilmesine, davacı tarafın dava konusu taşınmazla ilgili tescil talebinin ve bu yerle ilgili tazminat talebinin reddine, davacı vekille temsil edildiğinden 31.346 TL avukatlık ücretinin davalıdan ve feri müdahilden

alınarak davacıya verilmesine, davalı ve feri müdahil vekille temsil edildiklerinden 31.346 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalıya ve feri müdahile verilmesine karar verilmiştir.

Hüküm, feri müdahil … vekili, davalı … vekili ve davacı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.

1-Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve dosya kapsamına göre davacı vekili ve davalı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2- 6100 sayılı HMK’nun 297. maddesinin 2. fıkrası gereğince; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Ayrıca, HMK’nın 66, 68 ve 69. maddeleri gereğince feri müdahil asıl davanın kazanılmasında yararı bulunan taraf yanında ona yardımcı olmak için davada yer alabilir, tek başına hareket edemez. HMK’nın 69. maddesi gereğince feri müdahil hakkında bir hüküm kurulamaz. Hüküm, ancak davanın tarafları hakkında kurulabilir.

Somut olaya gelince; mahkemece verilen karar 6100 sayılı HMK 297/2. maddesi hükmüne aykırıdır. Kararın hüküm sonucunda “dava konusu taşınmazın park olarak ayrılan 3204,69 m2’lik kısmında Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği’ne ve Kıyı Kanunu’na aykırı uygulama yapıldığı, yeşil alan niteliğindeki bu yerde amaç dışı kullanım olduğu anlaşıldığından davalı …‘nin ve Feri Müdahil …‘in bu yere müdahalesinin menine, Bu yerin park (yeşil alan) olması itibariyle bu amaca uygun hale getirilmesine” şeklinde karar verilmekle yetinilmiş; ancak, hüküm fıkrasında dava konusu taşınmazın infazına elverişli olacak şekilde keşif krokisine atıf yapılarak taşınmazın yeri belirtilmemiştir. Hükmün, infazında şüphe ve tereddüt oluşturacak şekilde oluşturulduğu, feri müdahil davalıymış gibi hakkında karar verildiği görülmüştür. Bu hali ile verilen karar 6100 sayılı HMK’nın 69 ve 297/2. maddesine aykırı olduğundan usulüne uygun şekilde hüküm sonucu oluşturulması için kararın bozulması gerekmiştir.

Bunun yanısıra, davalının elatmasının önlenmesine ve park (yeşil alan) olması itibariyle bu amaca uygun hale getirilmesine karar verilen dava konusu taşınmazda davacının mülkiyet hakkı bulunmadığından, davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken nispi vekalet ücretine hükmedilmesi de doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenle temyiz itirazlarının reddine; (2) numaralı bent uyarınca temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harçların istek halinde yatırana iadesine, 1480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalı Belediyeden alınarak davacıya verilmesine, 1480 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı …‘ye verilmesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/14831 Karar : 2014/22290 Tarih : 10.11.2014

  • HMK 68. Madde

  • Fer’î Müdahilin Durumu

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.

2-Dava, davacının korkutularak evlenmeye razı edildiği (TMK.md.151) iddiasıyla açılan evlenmenin iptaline ilişkindir. Davaya A.. P.. Bakanlığı “davacı yanında” müdahale talebinde bulunmuş, bu talep mahkemece kabul edilmiş, nihai hükümle müdahil bakanlık lehine de vekalet ücreti tayin edilmiştir. Bakanlığın, 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanunun” 20. maddesine dayanan müdahale talebi, asli müdahale değil, fer`i müdahale niteliğindedir. Fer’i müdahil; yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebilir (HMK.md.68). Müdahilin yer aldığı asıl davada hüküm taraflar hakkında verilir. Başka bir ifade ile davada, müdahil yararına veya müdahil aleyhine hüküm verilemez. Bunun sonucu olarak, müdahil kendisini vekille temsil ettirmiş olsa bile, müdahil lehine vekalet ücretine hükmolunamaz. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 328. maddesinde yer alan düzenleme müdahale giderlerine ilişkin olup, kanun gereğince takdir olunacak vekalet ücretini kapsamaz. Bu husus nazara alınmadan, fer’i müdahil Bakanlık yararına vekalet ücretine hükmedilmesi doğru bulunmamıştır.

Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ( ONANMASINA ), temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/6664 Karar: 2016/6251 Tarih: 02.06.2016

  • HMK 68. Madde

  • Fer’î Müdahilin Durumu

Davacı vekili, müvekkilinin eski isminin … olduğunu, … Noterliğinin 08.01.1993 gün ve 827 yevmiye numaralı satış vaadi sözleşmesi ile tapu maliki davalı …‘ndan satın alınan taşınmaza müvekkilinin 5 blok inşaat yaptığını, ancak davaya konu yerin sınırları içinde kaldığı gerekçesiyle 1. Asliye Hukuk mahkemesinin kararı ile tüm tapuların iptal edildiğini ve davaya konu yerin …‘ye geçtiğini, 26.04.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6292 Sayılı Kanun’un 7. maddesine göre adına tescil edilen taşınmazların eski tapu maliklerince müracaat halinde bedelsiz olarak önceki kayıt malikine iade edileceğini, … taşınmazı iadeye mecbur olduğunu ileri sürerek … … 1664 ada 1 parsel sayılı taşınmazın …‘na iadeden önce adına olan tapunun iptali ile davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı … vekili, davacının satış vaadinden doğan borcunu ödemediğini, davanın zamanaşımına uğradığını, davalı taşınmazın henüz müvekkili adına tescil edilmediğini, sözleşmenin ifa olanağının bulunmadığını ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Davalı vekili, davaya konu taşınmazın adına sınırları dışına çıkarılmış olması sebebiyle 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20.09.1993 tarihli kararı ile davalılara ait tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Yargılama sırasında … ve … davacı yanında davaya katılma talebinde bulunmuş, talepleri mahkemenin 15.07.2009 tarihli ara kararıyla reddedilmiştir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı ve fer’i müdahale talep edenler vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, tapu kaydı iptal edilen taşınmazın, satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak 6292 Sayılı Kanun’un 7. maddesi uyarınca iadesi istemine ilişkindir.

Dosyadaki kanıt ve belgelerden; … Mahallesi 1664 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 1974 yılında yapılan tapulama sırasında Temmuz 1961 tarih 154 numaralı tapu kaydı uygulanmak suretiyle 176000 m² yüzölçümüyle ve arsa niteliğiyle … adına tespit edilerek tapuya tescil edildiği daha sonra yapılan satışlar ile paylı olarak davalı … ve dava dışı kişiler adına kayıtlı iken tarafından açılan tapu iptali ve tescil davası sonucu 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20.09.1993 günlü kararıyla çekişmeli taşınmazın 1981 yılında nitelik yitirdiği gerekçesiyle sınırları dışına çıkarıldığı bu nitelikteki taşınmazların özel mülke konu olamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne ve 1164 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davalılar adına olan tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verildiği, hüküm temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 21.04.1995 günlü ilâmıyla onandığı, karar düzeltme talepleri ise 1. Hukuk Dairesinin 11.03.1996 günlü karıyla reddedilerek aynı gün kesinleştiği, bu davanın devamı sırasında … Noterliğinin 08.01.1993 tarih 827 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde satış vaadi sözleşmesi ile …‘nun … 1664 ada 1 parsel sayılı 20 hektar 6000 m² yüzölçümündeki taşınmazın 20666/154697 hissesini bütün hukuk vecibeleri ile birlikte satmayı taahhüt ettiği, satış bedelini 48 adet senet karşılığında aldığını, borcun hitaminda kat’i ferağ ve temlik takririni vereceğini taahhüt ettiği, 6292 Sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesinden sonra … tarafından 1664 ada 1 parsel sayılı taşınmazın, 19.04.2012 tarihli ve 6292 Sayılı Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi ve Adına Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi ile Hazineyeye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun kapsamında hissesinin iadesi talebiyle 16.08.2013 tarih ve 60360 Sayılı dilekçeyle başvurusu üzerine, 21.10.2013 tarih ve 13495 Sayılı yazısı ile 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 20.09.1993 tarihli ilâmında taşınmazın adına tescil gerekçesinin, tahdit hudutları içinde olan ve Devletleştirme sonucu adına tescil edilen bir yerin eski tapu kaydına dayandırılarak kadastro tespiti suretiyle davalıların evvelki malikleri adına ( mükerrer ) tapu tesis edilmesinin hukuki değer ifade etmemesine dayandırdığı, taşınmaza ait kişi tapusu iptal gerekçesinin 2/B olmadığı, hususu gözetildiğinden 6292 Sayılı Kanun’un 7. maddesine göre iade hakkından yararlanma hakkında yapılacak bir işlemin bulunmadığının bildirildiği, İdarenin anılan 21.10.2013 tarih ve 13495 Sayılı işleminin iptali için açtığı davanın 3. İdare Mahkemesi’nin 31.12.2014 günlü kararıyla davanın çözümün görevinin Adli Yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verildiği, kararın davacı Kooperatif tarafından temyiz edilmesi üzerine Danıştay 8. Hukuk Dairesinin 15.12.2015 günlü kararıyla uyuşmazlığın çözüm yerinin İdari Yargı olduğu gerekçesiyle bozulduğu anlaşılmıştır.

Temyize konu davada ise davacı satış vaadi sözleşmesine dayalı olarak 6292 Sayılı Kanun gereğince taşınmazın tapu kaydının iptaliyle iadesini talep etmektedir. Dava konusu taşınmazın bedelsiz olarak iadesi talebinin reddine dair idari işlemin iptaline yönelik davada verilecek hüküm bu davanın sonucunu etkileyeceğinden İdare Mahkemesinde açılan davanın HMK’nın 165/1. maddesi gereğince görülmekte olan eldeki dava için bekletici mesele yapılması gerekirken, bu hususun dikkate alınmaması doğru olmadığından hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

Bundan ayrı; HMK’nın 66-68 maddeleri dikkate alınarak hukuki yararı bulunan … ve …‘nün fer’i müdahale talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken reddine karar verilmesi de doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı ve fer’i müdahillerin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, temyiz incelemesinin duruşmalı yapılması sebebiyle 1.100,00.-TL vekâlet ücretinin davalı …‘den alınarak davacıya verilmesine, taraflarca 6100 Sayılı HMK’nın 297/1-ç ve aynı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 440/1. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilâmının tebliğinden itibaren ilâma karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 02.06.2016 günü oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/1150 Karar : 2017/2077 Tarih : 12.04.2017

  • HMK 68. Madde

  • Fer’î Müdahilin Durumu

HUMK 57. Maddesi ve HMK’nın 68. Maddesi uyarınca, hükme karşı temyiz yoluna başvurma hakkı davanın taraflarına aittir. Lehine müdahele edilen taraf hükmü temyiz ederse onunla birlikte hareket etme yetkisine sahip olan fer’i müdahil de hükmü lehine katıldığı tarafla birlikte temyiz edebilir. Aksi halde tek başına hükmü temyiz edemez. Ancak, anılan madde hükmüne aykırı olarak müdahil hakkında da hüküm verilmişse, fer’i müdahil hükmü sadece kendisi hakkındaki bölümü bakımından (hükmün kendisine ilişkin bölümünü) temyiz edebilir. Somut olayda, davanın görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmiş, fer’i müdahil hakkında herhangi bir karar verilmediği ve bu kararın davalılar tarafından temyiz edilmemiş olması karşısında, fer’i müdahilin kararı temyiz hakkı bulunmadığından temyiz isteminin reddine karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle fer’i müdahil ….’nin temyiz isteminin REDDİNE, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 12/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS