0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İhbarda Bulunulan Kişinin Durumu

HMK Madde 63

(1) Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir.



HMK Madde 63 Gerekçesi

Maddede, ihbar üzerine kendisine ihbarda bulunulan üçüncü kişinin yargılamada nasıl yer alacağı açıklığa kavuşturulmuştur. Bu düzenlemeye göre, kendisine ihbarda bulunulan üçüncü kişi, mutlaka ihbarda bulunan tarafın değil, hukukî yararı bulunuyorsa diğer tarafın da yanında yer alabilecektir.

1086 sayılı Kanunda ihbar üzerine üçüncü kişi, taraf yanında veya onun yerine davayı takip yetkisiyle birlikte davada yer alabilmekteydi. Yapılan yeni düzenlemeyle, ihbarı alan üçüncü kişinin, sadece hukukî yararı olan taraf yanında yargılamada yer alması kabul edilmiştir. Zira, taraf yerine geçerek davayı takip etmek, uygulamada hemen hemen hiç kullanılmamaktaydı. Ayrıca bu durum, davada temsil ve bunun için tanınan avukatlık tekelini de ihlâl eden bir sonuç doğurmaktaydı.

Belirtilen sebeplerle, ihbar üzerine üçüncü kişinin, hukukî yararı olan yanında davaya katılması kabul edilmiştir.


HMK 63 (İhbarda Bulunulan Kişinin Durumu) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/13600 Karar : 2014/15706 Tarih : 7.07.2014

  • HMK 63. Madde

  • İhbarda Bulunulan Kişinin Durumu

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş ise de, bu Kanuna 6217 sayılı Kanunla ilave edilen geçici 3. maddenin (1.) bendinde, Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun kanun yollarına ilişkin hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı hükme bağlandığından, karar düzeltme talebinin incelenmesi gerekmiştir.

1-Dava, M. G.’e karşı 01.12.2011 tarihinde açılmıştır. Davacı vekili, 19.12.2011 tarihli dilekçesiyle, davanın lehine ipotek tesis edilmiş olan Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş`ye ihbar edilmesini istemiştir. Davanın ihbarına ilişkin davetiye “dava dilekçesi ve tensip zaptıyla” birlikte adı geçen bankanın Sanayi şubesine 26.12.2011 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında davaya fer`i müdahil olarak katılabilir (HMK md. 63, 66). Müdahale talebinde bulunan üçüncü kişi, yanında katılmak istediği tarafı, müdahale sebebini ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle mahkemeye başvurur (HMK md. 67/1). Müdahale dilekçesi davanın taraflarına tebliğ edilir. Mahkeme, gerekirse taraflarla birlikte üçüncü kişiyi de dinlemek üzere davet eder, gelmeseler dahi müdahale talebi hakkında karar verir (HMK md. 67/2). Müdahale talebinin kabulü halinde, müdahil ancak davayı bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, kimin yanında davaya katılmış ise, katıldığı tarafın yararına olan iddia ve savunma vasıtalarını ileri sürebilir. Onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir. Mahkeme katıldığı noktadan itibaren taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder (HMK md. 69).

Dava, kendisine ihbar edilen davalı banka, mahkemeye müdahale talebini ihtiva eden herhangi bir dilekçe vermemiş, ancak kendisine karşı da dava açılmış gibi, kendisini “davalı” yerine koyarak, davaya bu sıfatla cevap dilekçesi vermiş, davanın reddini istemiş ve savunmasını dayandığı delilleri göstermiş, bu deliller mahkemece de toplanmış, taraflara bildirilen bütün işlemler bankaya da bildirilmiş, duruşmalara banka vekili başından sonuna kadar katılmıştır. Mahkemece, müdahale talebi hakkında bir karar verilmemiş olmakla birlikte, bankanın davaya cevap vermiş olması, davanın reddini talep etmesi ve her türlü usul işlemini yapmış olması ve davalı Murat’la arasında rücu ilişkisi bulunması karşısında, bankanın davadaki sıfatının davalı M. G. yanında “fer’i müdahil” (HMK. m. 66/1) olduğu kabul edilmelidir. Hal böyleyken, bankanın davadaki sıfatının “fer`i müdahil” yerine, “davalı” olarak gösterilmesi doğru olmadığı gibi, müdahilin yer aldığı asıl davada hükmün taraflar hakkında verileceği (HMK md. 69/1) nazara alınmadan, banka hakkında da hüküm kurulması ve davacı yararına tayin edilen vekalet ücretinden bankanın sorumlu tutulması da doğru bulunmamıştır.

2- Davacı, “aile konutu” olarak özgülenen taşınmaz üzerine açık rızası alınmadan Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi hükmüne aykırı olarak tesis edilen ipoteğin iptalini istemiştir.

İpotek, dava dışı “Opal Halı Dekor Sanayi Ltd. Şti’nin” Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş.’den aldığı 400.000 TL tutarındaki kredinin teminatını oluşturmak üzere, 02.12.2009 tarihinde bu banka lehine tesis edilmiştir. Üzerinde ipotek tesis edilen taşınmazın, davacı ve eşinin “aile konutu” olarak özgülendiği, ipotek tesis tarihinde ve halen aile konutu olarak kullanıldığı toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Davaya müdahil olarak katılan banka, ipotek tesisine davacı eşin muvakatinin alındığını ileri sürmüş, davacı ise sunulan “muvafakatname”deki imzanın kendisine ait olmadığını belirterek muvafakatnameyi kabul etmemiştir. “Eş Muvafakatnamesi” başlıklı belgedeki davacının ismi altındaki imzanın davacının eli ürünü olmadığı adli tıp raporu ile tespit edilmiştir. ipotek alacaklısı banka, alacağının ödenmeyen kısmı (262.043 TL) için, genel kredi sözleşmesini “müşterek borçlu ve müteselsil kefil” olarak imzalamış olan davalı M… G…’e 11.05.2011 tarihinde bu kişinin yaptığı ödeme tutarı kadar sahip olduğu alacak hakkını noterde düzenlenen temlikname ile temlik etmiştir. 11.05.2011 tarihli temliknamede; “M… G…’in, müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla sorumlu olduğu kredi borcunun ödenmeyen 262.043 TL’sini kefalet borcuna karşılık Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş`ye ödediği, böylelikle kredi borcunun tasfiye edildiği, M… G… tarafından ödenen meblağla sınırlı olarak alacağın teminatını oluşturan rehin hakkıyla birlikte bankanın M…G…’e temlik ettiği” belirtilmektedir.

Kefil eda ettiği şey nispetinde alacaklının haklarında, ona halef olur ( BK. md. 496, 6098 s. TBK. md. 596/1). Genel kredi sözleşmesini “müşterek ve müteselsil kefil” sıfatıyla imzalayan davalı Murat, borcun bakiyesini alacaklıya ödediğine göre, ödediği tutar oranında alacaklının haklarında, ona halef olmuştur. Dolayısıyla, kefilin ödediği tutar oranında alacakla birlikte, rehin hakları da kefile geçmiştir. Alacaklı, borcu ödeyen kefile haklarını kullanmasına yarayabilecek borç senetlerini teslim etmek ve gerekli bilgileri vermekle yükümlüdür. Alacaklı, kefalet sırasında var olan veya alacak için sonradan sağlanan rehinleri ve diğer güvenceleri de kefile teslim etmek ve bunların devri için gerekli işlemleri yapmak zorundadır (6098 s. TBK. md. 592/3) Halefiyet yoluyla rehin hakları da alacakla birlikte kendisine geçen kefilin, rehne ilişkin hak tesis edilirken, rehin olarak gösterilmiş olan konutun aile konutu olup olmadığını bilmesi beklenemeyeceği gibi, biliyor olsa bile, az önce değinilen yasal zorunluluk gereği alacaklının, rehin verenin eşinin ipotek tesisine muvafakat ettiğine ilişkin verdiği bilgi ve buna ilişkin kendisine teslim edilen belge karşısında yapacağı herhangi bir araştırma da yoktur. Halefiyet yoluyla, ödediği tutar oranında alacakla birlikte rehin haklarına sahip olan kefilin, muvafakat belgesindeki imzanın rızası gereken eşe ait olup olmadığını araştırma yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Bu bakımdan isteğin reddi yerine, borcu ödediği için alacaklının haklarına halef olan kefilin, rehnin paraya çevrilmesini istemek hakkını ortadan kaldıracak şekilde ipoteğin iptaline karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

Ne var ki gerek yukarıda birinci bentte açıklanan husus, gerekse ikinci bentte açıklanan yönler, ilk incelemede sehven gözden kaçtığından hükmün onanmasına karar verilmiş olmakla, davalının ve bankanın bu yönlere temas eden karar düzeltme talepleri haklı ve yerinde olup kabulüne, Dairemizin onama kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme kararının yukarıda gösterilen sebeplerle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 440/I-4. maddeci gereğince karar düzeltme talebinin yukarıda gösterilen sebeplerle KABULÜNE, Dairemizin 6.3.2014 tarihli ve 2014/3251 esas, 2014/4913 karar sayılı onama kararının KALDIRILMASINA, yerel mahkeme kararının yukarıda 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeplerle (BOZULMASINA), istek halinde karar düzeltme harcının yatırana geri verilmesine oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI Malik olmayan eşin “açık rızası” alınmadan yapılan işlem kesin hükümsüzdür. Bu sebeplerle davanın reddi usul ve kanuna aykırıdır. Çoğunluk kararına katılamıyoruz.


YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/16566 Karar: 2016/2932 Tarih: 07.03.2016

  • HMK 63. Madde

  • İhbarda Bulunulan Kişinin Durumu

Dava, önalım hakkı sebebiyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmü, davalı şirket vekili ile ihbar olunan … vekili temyiz etmişlerdir.

1-)Dava, …‘ye ihbar edilmiştir.

6100 Sayılı HMK’nın 61. maddesinde6100 Sayılı HMK’nın 61. maddesinde; “Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir” ve HMK’nın 63. maddesinde de “Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. HMK’nın 64. maddesinde ise ihbar edilen davada verilen hükmün ihbar eden kişiye etkisi hakkında 69. maddenin ikinci fıkrası hükmünün kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir. Hüküm ancak taraflarca temyiz edileceğinden, ihbar olunan … vekilinin 1086 Sayılı HUMK’nın 57/1 ve 6100 Sayılı HMK’nın 61., 69/2 maddesi gereğince temyiz hakkı bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerekmiştir.

2-)Davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarına gelince; mahkemece, Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak verilmiş olan karar usul ve yasaya uygun bulunduğundan,

SONUÇ : Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine, ihbar olunan …‘nin gereksiz yatırdığı harcın istenmesi halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.03.2016 tarihinde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY :

Dava, önalım hakkı sebebiyle tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Mahkemece, davaya konu taşınmaz hisselerinin davalı şirkete yapılan temlikin gerçek bir satış aktine dayalı olmadığı 938 Sayılı parsele karşılık (trampa) verildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce özetle “… Satış dışındaki temliklerde önalım hakkının kullanılmasının mümkün olmadığı, davalının satış şeklinde yapılan temliklerin aslında trampa olduğuna dair muvazaa iddiasına dayanmasının mümkün bulunmadığı bu sebeple işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle karar bozulmuştur.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın kabulüne karar verilmiş ve hükmü davalı şirket ile ihbar olunan … vekilleri temyiz etmişlerdir.

Uyuşmazlık, davalı şirket ile dava dışı ihbar olunan … arasında yapılan ve davaya konu edilen 13.12.2013 tarihli ve 6909 yevmiye numara ile yapılan satış işleminin gerçek bir satış olup olmadığı ve buna bağlı olarak davacı paydaşın önalım hakkının doğup doğmadığı noktasında toplanmaktadır.

Dosyada mevcut tüm kayıtlar ve belgeler incelendiğinde;

İhbar edilen idareye ait … İli, … İlçesi, … Mahallesinde bulunan 58.750,00 m2 yüzölçümlü ve 938 Sayılı parselin 24.11.2005 tarihinde yapılan ihalede davalı … ve …‘ye 335.000,00 TL bedelle satıldığı ve bedelin tamamının idare hesabına yatırıldığı,

Yine dosyada mevcut 25.04.2006 tarihli … (Arsa) Satış Protokolüne göre; … tarafından yukarıda sözü edilen … sayılı parsel de dahil toplam 7 adet taşınmazın … Belediyesine satıldığı,

938 Sayılı parselde kayıtlı taşınmazın … tarafından …‘ye ve … Belediyesine ayrı ayrı zamanlarda mükerrer satışı yapılması sebebiyle şirket ve belediye arasında 28.05.2009 tarihli protokol düzenlendiği ve protokole göre; belediyece bölgede yapılacak imar uygulaması sonucu oluşacak yeni imar parsellerinden daha önce satışı yapılan 938 Sayılı parselin imar uygulaması sonucu “…” ve ilgili yasal mevzuat çerçevesinde kesinti yapılacak miktarlardan sonra oluşacak yeni imar parseli ile aynı miktardaki … mülkiyetinde olan bu parsele karşılık verilecek başka imar parsellerini almayı kabul ve taahhüt ettikleri,

Bu bağlamda … stokunda bulunan aynı bölgedeki ve aynı imar uygulaması sonucu oluşan 3276 ada 2, 3290 ada 3, 3290 ada 4, 3358 ada 1, ve 3527 ada 5 parsel sayılı taşınmazlardaki … hissesi tapuda yapılan 13.12.2012 tarihli ve 6909 yevmiye ile …‘ye devir işlemi yapıldığı ve davacı tarafça bu taşınmazlar arasında yer alan 3290 ada 3 ve 3290 ada 4 Sayılı parseller için eldeki önalım davasının açıldığı anlaşılmıştır.

Davalı vekili cevap dilekçesinde, müvekkili şirketin 938 Sayılı parsel üzerindeki haklarına karşılık olarak … tarafından trampa ve takas suretiyle davaya konu taşınmazlardaki hisse devirlerinin yapıldığını belirtmiştir.

Trampa, bir malın başka bir mal ile değiştirilmesidir. Diğer bir deyişle, mal mukabilinde mal mübadelesidir. Satım aktinde taraflardan birinin ediminin konusu daima para olduğu halde, trampada her iki tarafın ediminin konusu da trampaya konu olabilen bir mal veya haktır. Trampa akti iki tarafada borç yükleyen bir sözleşmedir. Borçlar Kanunu düzenlemesi bakımından satımın bir çeşidi sayılmaktadır ( m. 232- m. 283).

Somut olayda, davaya konu edilen 13.12.2013 tarihli ve … yevmiye numaralı akit tablosunda yer alan işlem “satış” olarak gösterilmiş ise de; gerçekte bir “trampa” işlemidir. İlke olarak, tapuda yapılan işlemin tarafı olan davalının yapmış olduğu sözleşme ile bağlı olduğundan kendi muvazaasına dayanamaz ise de, dosyada mevcut kayıt ve bilgilere göre davacının da önalım hakkını kullanırken dürüstlük kuralına uygun davranması gerekir. Davalı şirkete 24.11.2005 tarihinde ihale ile satış yapılan 938 parsel sayılı taşınmazın dava dışı … Belediyesine 25.04.2006 tarihinde mükerrer satışı sonucu arsa sahibi … tarafından 938 Sayılı parsele karşılık olarak başka taşınmazların tapuda satış gibi gösterilerek devri sebebiyle diğer paydaşlara önalım hakkı tanınması kanunun özüne aykırıdır.

Yukarıda ayrıntılı olarak açıklanan hukuki ve maddi olgular karşısında yerel mahkemece, TMK’nın 2, 3. maddelerine, dürüstlük kurallarına, hakkaniyet ilkelerine göre davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle kabulüne karar verilmesi bozma nedenidir.


YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/1387 Karar : 2015/3805 Tarih : 9.04.2015

  • HMK 63. Madde

  • İhbarda Bulunulan Kişinin Durumu

Davacı, İl Özel İdaresine ait … Köyü, … no’lu parseller üzerine … ile … arasında yapılan 22.05.1964 tarihli protokolün 3. maddesi gereğince 06.01.1965 tarih ve 2 yevmiye numarası ile davalı şirket lehine senelik 5000 TL bedel karşılığında intifa hakkı tesis edildiğini, …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/571 Esas sayılı dosyasında intifa hakkının 5.000,00 TL’ye yükseltilmesinin talep edildiğini, dava sonunda intifa bedelinin 4.000,00 TL’ye çıkarılmasına karar verildiğini, kararın bozulması üzerine bozma ilamına uyularak verilen kararla 5.000,00 TL’ye çıkarılmasına karar verildiğini kararın onandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla …. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/52 Esas, 2009/24 Karar sayılı dosyasında bilirkişi tarafından belirlenen 12.463,00 TL intifa bedeline geri kalan 7.463,00 TL’nin eklenmesi suretiyle ilk dava tarihinden itibaren tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı şirket ve ihbar olunan … davanın reddini talep etmişlerdir.

Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen kararın davacının temyizi üzerine bozulması sonucunda mahkemece bozma ilamına uyularak intifa bedelinin 07.04.2004 tarihinden itibaren 10.365,50 TL olarak kabulüne karar verilmiştir.

1-6100 sayılı HMK’nın 61. maddesinde; “Taraflardan biri davayı kaybettiği takdirde, üçüncü kişiye veya üçüncü kişinin kendisine rücu edeceğini düşünüyorsa, tahkikat sonuçlanıncaya kadar davayı üçüncü kişiye ihbar edebilir” ve HMK’nın 63. maddesinde de “Dava kendisine ihbar edilen kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı olan taraf yanında davaya katılabilir” şeklinde düzenlemelere yer verilmiştir. HMK’nın 64. maddesinde ise, ihbar edilen davada verilen hükmün ihbar eden kişiye etkisi hakkında 69. maddenin ikinci fıkrası hükmünün kıyasen uygulanacağı belirtilmiştir. Davalı tarafından dava, taşınmazı kullanan Sinanoğlu İnşaat ve Sanayi limited şirketine ihbar olunmuş ancak, şirketin asli ya da feri müdahil olarak davaya katıldığına ilişkin bir dilekçe ya da duruşmada bu yönde bir beyanına rastlanmamıştır. Hüküm ancak taraflarca temyiz edileceğinden ihbar olunan şirket vekilinin HMK’nın 61. ve 69/2 maddesi gereğince temyiz hakkı bulunmadığından temyiz isteminin reddi gerekmiştir.

2-Davalının temyiz itirazlarına gelince; Mahkemece uyulan Dairemizin bozma ilamı doğrultusunda hüküm kurulmuş olmasına göre yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün onanması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle ihbar olunan … vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, temyiz harcının iadesine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının reddi ile hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davalıya yükletilmesine, peşin yatırlan harcın istek halinde ihbar olunan şirkete iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.04.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS