0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Mecburi Dava Arkadaşlarının Davadaki Durumu

HMK Madde 60

(1) Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. Ancak, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemleri, usulüne uygun olarak davet edildiği hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade eder.



HMK Madde 60 Gerekçesi

“Mecburî dava arkadaşlarının davadaki durumu” başlığını taşıyan bu maddede, maddî bakımdan mecburî dava arkadaşlarına yönelik usul hükümlerine yer verilmiştir.

Buna göre, maddî bakımdan mecburî dava arkadaşlığı ancak kanunlarda belirtilen elbirliği ortaklığı ile bölünemeyen hak veya borç üzerinde birden fazla kişinin tasarrufta bulunması hâlinde söz konusu olabilmektedir. Mecburî dava arkadaşlığına yönelik 64 üncü maddedeki (yasada 59 uncu madde) düzenleme göz önüne alındığında dava arkadaşlarının ancak birlikte dava açmaları veya aleyhlerine birlikte dava açılması zorunludur. Yine, dava arkadaşları hakkında tek hüküm verilmesi esası geçerli olduğundan, mahkemece yapılacak tahkikat ve yargılamaya ilişkin işlemlerde dava arkadaşlarının birlikte hareket etmeleri zorunluluğu esası geçerlidir.

Ancak, dava arkadaşlarından bir ya da bir kaçının kötü niyetli olarak veya hukuken geçerli olmayan başka sebeplerle diğer dava arkadaşlarıyla birlikte hareket etmemeleri, örneğin duruşmalara gelmemeleri veya yapılacak usulî işlemlere yanaşmamaları hâlinde, diğer dava arkadaşları bundan zarar gördükleri gibi, bu tür tutum ve davranışlar davaların gecikmesine de sebep olabilmektedir. Bu durum göz önüne alınarak, mukayeseli hukuktaki düzenlemelere paralel şekilde, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinin, usulüne uygun olarak davet edildikleri hâlde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade edeceği açıkça belirtilmiştir.

Maddedeki, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinden kasıt, hem tarafın duruşmaya gelmemesi, hem de duruşma dışında süreye tâbi işlemlerde hareketsiz kalınması durumunda geçerli olacağı kabul edilmelidir. Öte yandan, bu düzenleme, davada usul işlemleri bakımından geçerli olup, sulh, feragat ve kabul gibi maddî hukuk içerikli usul işlemleri açısından geçerli değildir. Zira, bu türlü maddî hukuk içerikli tasarruf işlemlerinde dava arkadaşları, ancak birlikte hareket etmek zorundadır.


HMK 60 (Mecburi Dava Arkadaşlarının Davadaki Durumu) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/5695 Karar : 2015/7552 Tarih : 24.11.2015

  • HMK 60. Madde

  • Mecburi Dava Arkadaşlarının Davadaki Durumu

Mahkemece tapuda kaydının iptali ile davacı Ş.. E.. adına tesciline karar verilen 1 numaralı bağımsız bölüm, tapuda Ş.. E.. ile davalılar adına verasette iştirak halinde kayıtlı olup, davalılar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Ancak hükmün sadece davalı A.. E.. vekili tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.

6100 sayılı HMK’nın 60. maddesi uyarınca zorunlu dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır. 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu`nun 559. maddesi “Mirasçılar, miras bırakanın ölümü ile mirası bir bütün olarak, kanun gereğince kazanırlar.

Kanunda öngörülen ayrık durumlar saklı kalmak üzere mirasçılar, miras bırakanın ayni haklarını, alacaklarını, diğer malvarlığı haklarını, taşınır ve taşınmazlar üzerindeki zilyetliklerini doğrudan doğruya kazanırlar ve miras bırakanın borçlarından kişisel olarak sorumlu olurlar.

Atanmış mirasçılar da mirası, miras bırakanın ölümü ile kazanırlar. Yasal mirasçılar, atanmış mirasçılara düşen mirası onlara zilyetlik hükümleri uyarınca teslim etmekle yükümlüdürler.” hükmünü, aynı Yasa`nın 640. maddesi “Birden çok mirasçı bulunması halinde, mirasın geçmesiyle birlikte paylaşmaya kadar, mirasçılar arasında terekedeki bütün hak ve borçları kapsayan bir ortaklık meydana gelir.

Mirasçılar terekeye elbirliğiyle sahip olurlar ve sözleşme veya kanundan doğan temsil ya da yönetim yetkisi saklı kalmak üzere, terekeye ait bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler.

Mirasçılardan birinin istemi üzerine sulh mahkemesi, miras ortaklığına paylaşmaya kadar bir temsilci atayabilir.

Mirasçılardan her biri, terekedeki hakların korunmasını isteyebilir. Sağlanan korumadan mirasçıların hepsi yararlanır.

Bir mirasçı ödemeden aciz halinde ise, mirasın açılması üzerine diğer mirasçılar, haklarının korunması için gerekli önlemlerin gecikmeksizin alınmasını sulh mahkemesinden isteyebilirler.” hükmünü içermektedir. Bu düzenlemeler göstermektedir ki, miras ortaklığı mirasın tümü üzerinde söz konusu olduğundan, tereke payları ayrılmaksızın ortaklığa dahil olan mirasçılara aittir. Tereke üzerinde ortaklık devam ettiği sürece, mirasçıların somut ve bağımsız payları mevcut değildir.

Miras ortaklığını oluşturan mirasçılar, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamazlar.

Tüm mirasçıların terekeye dahil olan bir hak veya malın terekeye iadesi için HMK`nın 59. ve 60. madde hükümleri uyarınca birlikte dava açmaları, aleyhlerine birlikte dava açılması, birlikte hareket etmeleri, dava açmayan ya da açılmayan mirasçılar varsa davaya dahil edilmeleri, asıl olarak katılmaları ve davaya ya da savunmaya onaylarının alınması ya da davayı açan ya da savunan vekile usulüne uygun şekilde vekaletname ibraz etmeleri, bunlar sağlanamazsa TMK’nın 640. maddesi gereğince miras ortaklığına temsilci atanması ve davanın onun katılımı ile sürdürülmesi gerekir.

Mahkemece, verasette iştirak halinde maliklerden Ş.. E..`ın davacı olduğu da gözetilerek hükmü temyiz eden davalıya terekeye temsilci tayin ettirmesi için süre verilmesi ve sonucuna göre terekeye temsilci tayin edilmesi durumunda gerekçeli kararın, temyiz dilekçesinin ve işbu geri çevirme kararının tereke temsilcisine tebliği ile temyiz süresinin beklenmesi, kararı temyiz etmesi halinde temyiz dilekçesinin ya da dosyada bulunan temyiz dilekçesinin benimsediğine ilişkin beyanda bulunması halinde kimlik tespiti de yapılarak beyan dilekçesinin davacı tarafa tebliğinden sonra temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmesi için dosyanın yerel mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, dosyanın yerel mahkemesine ( GERİ ÇEVRİLMESİNE ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/14490 Karar : 2015/11597 Tarih : 5.11.2015

  • HMK 60. Madde

  • Mecburi Dava Arkadaşlarının Davadaki Durumu

Davacı alacaklı vekili, müvekkili banka tarafından kredi borçlusu ve müteselsil kefiller aleyhine yürütülen icra takibinde haczi kabil mal varlıklarının tespit edilemediğini, davalılar murisi müteselsil borçlu müteveffa Y. E.’ın alacaklıdan mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı olan taşınmazını davalı 3.kişi N. Turizm. AŞ`ne satarak devir ettiğini, satışın muvazaalı olduğunu ileri sürerek tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Bu dava ile birleşen davada ise, takip borçlusu müteveffa Y. E. mirasçıları tarafından birleşen dosya davalısı 3.kişi C.. N..`ye devredilen bir diğer taşınmazın devrine ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı 3.kişiler vekili, davanın genel yetki kuralına tabi olduğunu ve davalıların ikametgahı mahkemesinde açılması gerektiğini, davanın süresinde açılmadığını, acz durumunun gerçekleşmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Davalı borçlular vekili, davanın süresinde açılmadığını, acz durumunun gerçekleşmediğini savunmuştur.

Mahkemece tasarrufun iptali davalarının genel yetki kuralına tabi olduğu, HMK`nun 6 maddesi uyarınca davanın davalılardan birisinin ikametgahı mahkemesinde açılması gerektiği, davalı 3.kişiler tarafından süresinde yetki itirazında bulunulduğu gerekçesiyle asıl ve birleşen davada mahkemenin yetkisizliğine, talep halinde dosyanın görevli ve yetkili Kırklareli Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı alacaklı vekilince temyiz edilmiştir.

Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına, tasarrufun iptali davasında tasarrufa konu malı satan borçlu ile bu malı satın alan 3.kişi arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunmasına, bu tür dava arkadaşlığında, 6100 sayılı HMK`nin 60.maddesi uyarınca, duruşmaya gelmiş olan dava arkadaşlarının yapmış oldukları usul işlemlerinin, usulüne uygun olarak davet edildiği halde duruşmaya gelmemiş olan dava arkadaşları bakımından da hüküm ifade etmesine göre; davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ( ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/3938 Karar: 2017/5908 Tarih: 11.09.2017

  • HMK 60. Madde

  • Mecburi Dava Arkadaşlarının Davadaki Durumu

Dava, tapu iptali, tescil, meni müdahale ve kal davasıdır.

Davacı, davaya konu 99 parsel sayılı taşınmazın murisi … adına kayıtlı bulunduğunu, davalıların 1417 parsel sayılı taşınmazların maliki olduklarını, davalıların taşınmazlardaki yapıların, kadastro parselleri ile imar parselleri birbirine uygun olmaması sebebiyle 99 parsel sayılı taşınmaza tecavüzlü durumda olduğunu, bu sebeple müdahalenin men’i ve yapılan kal’i ile haksız olarak oluşturulan imar parsellerinin kadastro parselinden eksik olan kısmının davalıların parselleri yönünden tapusunun iptali ile 99 parsel sayılı taşınmazın parçası olarak adına kayıt ve tescili isteminde bulunmuştur.

Mahkemece, davanın idari yargının görevli olması sebebiyle dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

1-) 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun “idari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde idari dava türleri ve idari yargı yetkisi açıkça düzenlenmiştir. Bu düzenlemeye göre idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı açılan tam yargı davaları ve idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan anlaşmazlıklara dair davalar olarak gösterilmiştir.

Yargı yetkisinin ise idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu belirtilmiş, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayarak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde karar vereceğine dair bir düzenleme mevcut değildir.

Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında; davacı, müdahalenin men’i, kal ve tapu iptali ve tescil isteminde bulunmuş olup yukarıda açıklandığı gibi idari bir işlem ve kararın iptali istenmediğinden uyuşmazlığın adli yargıda çözümlenmesi gerekir.

2-) Zorunlu dava arkadaşlarının bir davayı birlikte açmaları veya birinin açtığı davaya diğerlerinin onay vermesi gerekir. Nitekim HMK’nın 60. maddesinde “Mecburi dava arkadaşları, ancak birlikte dava açabilir veya aleyhlerine de birlikte dava açılabilir. Bu tür dava arkadaşlığında, dava arkadaşları birlikte hareket etmek zorundadır.” hükmü düzenlenmiştir.

Mirasçılar arasında da zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğundan birlikte dava açmalıdır. Birlikte dava açılamaması halinde 11.10.1982 tarihli ve 3/2 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da açıklandığı üzere dava tereke adına açıldığından diğer mirasçıların, duruşmaya gelip beyanda bulunması veya imzası noterce onaylı muvafakat belgesi ibraz edilmesi yahut davacı vekiline vekaletname verilmesi gerekir. Ancak, ortakların tümünün onayının alınamaması halinde TMK’nın 640. maddesi uyarınca murisin terekesine görevli mahkemede temsilci atanması için davacıya süre verilerek taraf teşkili sağlanmalıdır. Tereke temsilcisi davacı dışında biri olursa davacının sıfatı sona ereceğinden davayı temsilci takip eder. Dava hakkına dair olan bu hususun hakim tarafından kendiliğinden öncelikle nazara alınması gerekir.

Somut uyuşmazlıkta davaya konu taşınmazın davacının murisi … adına kayıtlı olması sebebiyle mirasçıları zorunlu dava arkadaşıdır. HMK’nın 60. maddesi uyarınca zorunlu dava arkadaşları ancak birlikte dava açabileceklerinden diğer mirasçıların davada yer alması veya muvafakatlerinin alınması ya da … ‘un terekesine TMK’nın 640. maddesi gereğince temsilci atanması gerekir.

Mahkemece, taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların göstermiş oldukları deliller değerlendirilerek davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken idari yargının görevli olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istenmesi halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.09.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/3652 Karar: 2016/3888 Tarih: 23.06.2016

  • HMK 60. Madde

  • Mecburi Dava Arkadaşlarının Davadaki Durumu

Davacılar vekili, müvekkillerinin de aralarında bulunduğu arsa sahipleri ile davalı …‘in murisi … arasında 09.09.2004 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, davalı …‘in mirası reddetmeyen tek mirasçı olduğunu, yüklenicinin edimlerini yerine getirmediğini ve mal kaçırmak için kötüniyetli olarak eşi olan diğer davalı …‘e muhtelif arsa paylı dört adet kat irtifakı tesis ettiğini, sözleşmenin bitim süresi 24 ay olduğu halde davalının murisi yüklenicinin 2008 yılına kadar inşaata ruhsatsız kaçak devam ettiğini, bu sebeple inşaatın mühürlendiğini, … sayılı davasında inşaatın seviyesinin % 17 olarak tespit edildiğini ileri sürerek, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine, tazminat miktarının belirlenememesi sebebiyle 5.000,00 TL belirsiz alacağın ticari faiziyle tahsiline, davalı … adına olan tapu kaydının iptali ile müvekkilleri ve paydaşlar adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalılar vekili, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; 09.09.2004 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin davalı …‘in murisi yüklenici … ile arsa sahipleri davacılar … ve … ile dava dışı … arasında imzalandığı, davada arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi de talep edilmiş olup, TMK’nın 692. maddesi hükmü uyarınca paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malın tasarruf işlemlerinin yapılmasının oybirliği ile aksi kararlaştırılmış olmadıkça bütün paydaşların kabulüne bağlı tutulduğu, arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmesinin tek taraflı irade beyanı ile feshinin mümkün olmadığı ve fesih istemi paylı maldaki olağanüstü yönetim işlerinden olduğundan fesih davasının tüm paydaşlar ve sözleşmeyi imzalayan arsa sahiplerince birlikte açılması gerektiği, dava paydaş ve sözleşmenin taraflarından … ve … tarafından açılmış olup, diğer paydaş ve sözleşmenin tarafı olan… dava açmadıkları, davacılar arasında bulunmadıkları gibi harç yatırmak suretiyle davaya katılmadıkları, sadece davaya muvafakat etmelerinin kendilerine taraf sıfatı kazandırmayacağı gerekçesiyle, taraf koşulu oluşmadığından davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.

1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2- )Dava, davacıların da arasında bulunduğu arsa malikleri ile davalı …‘in murisi… arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ve tazminatın tahsili, diğer davalı … adına oluşan tapu kaydının iptali ile tescili istemine ilişkindir. Arsa payı karşılığı inşaat yapım sözleşmeleri eser ve satış vaadi sözleşmelerinden oluşan karma nitelikli akitlerden olup, satış vaadini ( arsa payının devrini ) de içerdiğinden, tek taraflı irade beyanı ile feshi mümkün değildir. Dairemizin kararlılık gösteren içtihatlarında bu tip sözleşmelerin tarafların iradelerinin birleşmesi halinde ya da haklı sebeplerin bulunması durumunda mahkemenin vereceği fesih kararı ile sona ereceği kabul edilmektedir. Dolayısıyla bu sözleşmelerden dönmek isteyen tarafın, eğer karşı taraf dönmeyi kabul etmiyor ve karşı çıkıyorsa, hakimin kararına ihtiyacı vardır, yani mahkemede açacağı “sözleşmenin feshi” davası sonunda feshi ( dönme ) kararı ile sözleşmeden dönebilir. Mahkeme, önce fesih isteyenin haklı olup olmadığını tartışır; haklı ise feshe karar verir, aksi halde davayı reddederek sözleşmeyi yürürlükte tutar. Bir başka anlatımla, arsa payı devri karşılığı inşaat sözleşmelerinin feshi, taraf iradeleri fesihte birleşmediği sürece ancak mahkeme kararı ile mümkün olmaktadır.

Öte yandan, tüm arsa maliklerince imzalanan ve bu şekilde geçerlilik kazanan böyle bir sözleşmenin feshi ya da iptali davası “olağanüstü tasarruf” niteliğinde olduğundan, TMK’nın 692. maddesi uyarınca, davanın sözleşmenin tarafı olan tüm arsa sahiplerince ve sonradan el değiştirmişse tüm tapu paydaşlarınca açılması veya tüm paydaşların davacı ve davalı safında bulunması, davacı ve davalılar dışında kalan diğer paydaşlar varsa bu kişi yada kişilerin zorunlu dava arkadaşı sıfatı bulunduğu dikkate alınarak, HMK’nın 59., 60. madde hükümleri de gözetilerek, davacı tarafa bu kişileri davaya dahil etmesi için süre verilmesi gerekir.

Dosya kapsamından, sözleşmede imzası bulunan … davaya muvafakatlerinin bulunduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda mahkemece, yukarıda açıklanan ilkeye uygun olarak sözleşmede imzası olan, ancak davanın tarafı bulunmayan arsa malikleri … davaya dahil edilmesi için davacı tarafa süre verilmesi, davaya dahil edildiklerinde taraf teşkilinin sağlandığı gözetilerek uyuşmazlığın esası incelenip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, davacıların davaya konu subjektif hakkı dava etme yetkisi, bir başka anlatımla aktif dava sıfatı bulunduğu gözden kaçırılarak yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.

3- )Kabule göre, HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca, mahkeme, dava şartı noksanlığını tespit ederse davanın usulden reddine karar verir. Mahkemece, TMK’nın 692. maddesi yollamasıyla HMK’nın 114/2, 115/2. madde hükümleri gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, davanın taraf sıfatı yokluğundan reddi doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davacılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS