0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Taraf Ehliyeti

HMK Madde 50

(1) Medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.



HMK Madde 50 Gerekçesi

Bu maddenin kenar başlığı taraf ehliyeti şeklinde düzenlenmiştir.

1086 sayılı Kanunda, davaya ehliyetin Türk Medenî Kanununa göre tayin olunacağı zikredilmiştir. Burada taraflara ilişkin dava şartlarını açıklamada bir belirginlik yoktur. Bu nedenle davada taraf ehliyetine ilişkin düzenlemelerin yeni baştan ve ayrı ayrı ele alınması gerekmiştir. Nitekim; gerek Alman hukukundaki düzenleme gerekse İsviçre hukukundaki düzenleme de bu doğrultudadır.

Taraf ehliyeti, medenî hukuktaki hak ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir. Medenî hukuktaki haklara ve borçlara sahip olma ehliyeti hak ehliyetini oluşturmakta, gerçek ve tüzel kişiler bakımından geçerli olmaktadır. Bu maddede, gerçek ve tüzel kişi ayrımı yapılmaksızın, medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların davada taraf ehliyetine de sahip olacağı ifade edilmiştir.


HMK 50 (Taraf Ehliyeti) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/5208 Karar : 2018/8002 Tarih : 17.09.2018

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Davacılar, 16.09.2006 tarihli Tapu İfrazı İçin Anlaşma`` başlıklı sözleşme ile davalıların müşterek murisi … ve …‘in …‘de bulunan 106 parsel sayılı taşınmazın ifrazı ve ifraz edilecek kısımda birer katlık haklarının bulunduğu hususunu kabullendiklerini, ifraz işlemi sonrası bu yere …‘in 1 kat, davalıların murisi …‘in ise 3 kat olmak üzere 4 katlı bina inşa ettiklerini, kendilerine arsa payı karşılığı birer katın ödeneceği sırada davalıların murisi …‘in vefat ettiğini ve sonrasında da taleplerine rağmen mirasçı davalıların bugüne kadar kendilerine bedel ödemediğini beyan ederek her bir davacı için 20.000,00’er TL toplamdan 40.000,00 TL`nin davalılardan dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.

davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacı … için 11.118,00 TL, davacı … için 11.118,00 TL olmak üzere toplam 22.236,00 TL nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davalılarca temyiz edilmiştir.

1-Dosyanın incelenmesinde davacı …‘in karar tarihinde sonra 12.05.2016 tarihinde vefat ettiği, dosya içerisinde bulunan … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2017/297 Esas 2017/345 Karar Sayılı ilamında …‘in mirasının 6 pay kabul edilerek 2 payın …‘e, 2 payın …‘e, 2 payın …‘e, 1 payın …`e aidyetine, verasetin bu şekilde sübutuna karar verildiği anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanların, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu düzenlenmiştir. Kanunun 114/1-d maddesinde ise taraf ehliyeti, dava şartları arasında sayılmıştır. Müteveffa …‘in terekesinde, mirasçıları arasında elbirliği mülkiyeti hükümleri geçerlidir. Elbirliği halinde mülkiyet hükümlerine tabi bulunan bir terekede, terekeye ilişkin tüm tasarruf işlemlerinin, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 640 ve 702. maddeleri uyarınca, tüm mirasçılar tarafından birlikte yapılması zorunlu olup, tasarrufi işlem niteliğindeki davanın da tüm mirasçılar tarafından birlikte yürütülmesi gerekir. Ancak, mirasçılardan … ve …`in dosyada aynı zamanda davalı olması sebebiyle menfaat çatışması bulunduğundan, mahkemece, terekeye temsilci tayin ettirilerek taraf teşkilinin sağlanması, bundan sonra işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekmektedir. Bu sebeple karar usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, (2) numaralı bent uyarınca davalıların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/4772 Karar : 2018/372 Tarih : 18.01.2018

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Asıl ve birleştirilen dava, elatmanın önlenmesi ve yıkım istemlerine ilişkindir.

Mahkemece, davalıların davacıya ait taşınmazlara kötüniyetli olarak müdahale ettiklerinin keşfen saptandığı gerekçesi ile müdahalenin önlenmesi ve yıkım davasının kabulüne, davalıların temliken tescil talebine ilişkin usulen açılmış bir davanın bulunmaması nedeni ile bu hususta karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir .

Davalılardan …tarafından süresinde nispi temyiz harcını yatırmadığı gerekçesiyle mahkemece 15.09.2017 tarihli ek kararı ile bu davalının temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiş, adı geçen davalı tarafından işbu ek karar ve gerekçeli karar için adli yardım talepli olarak temyiz talebinde bulunulmuştur.

Bilindiği üzere adli yardım, fakir bir kimsenin bir davanın gerektirdiği oldukça kabarık olan harç ve masrafları sağlayamaması durumunda, bu mali külfetlerden geçici olarak muaf tutulmasıdır.(…334 – 340. md.) 6100 sayılı HMK’nin 336. maddesine göre adli yardımın, asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; icra ve iflas takiplerinde ise takibin yapılacağı yerdeki icra mahkemesinden isteneceği, Kanun yollarına başvuru sırasında adli yardım talebinin ise bölge adliye mahkemesine veya Yargıtay’a yapılacağı düzenlenmiştir.

Aynı Kanun’un adli yardım talebinin incelenmesi başlıklı 337.maddesinde mahkemenin, adli yardım talebi hakkında duruşma yapmaksızın karar verebileceği düzenlenmiş, 11.04.2013 gün ve 6459 sayılı Kanun’un 23.maddesi ile eklenen cümle ile de, talep hâlinde incelemenin duruşmalı olarak yapılacağı, adli yardım taleplerinin reddine ilişkin mahkeme kararlarında sunulan bilgi ve belgelerin kabul edilmeme sebebinin açıkça belirtileceği düzenlemesi getirilmiştir.

Yine, 6459 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonunda adli yardım talebi hakkında verilen kararlara karşı itiraz yasa yoluna gidilebileceği; buna göre adli yardım talebinin reddine ilişkin kararlara karşı, tebliğinden itibaren bir hafta içinde kararı veren mahkemeye dilekçe vermek suretiyle itiraz edilebileceği, kararına itiraz edilen mahkemenin, itirazı incelemesi için dosyayı o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin birden fazla dairesinin bulunması hâlinde, numara olarak kendisini izleyen daireye, son numaralı daire için birinci daireye, o yerde adli yardım talebi yapılan hukuk mahkemesinin tek dairesi bulunması hâlinde ise aynı işlere bakmakla görevli en yakın mahkemeye göndereceği, itiraz incelemesi neticesinde verilen kararın kesin olacağı düzenlenmiştir.

Ayrıca, 6100 sayılı HMK’nin 337/son maddesinde adli yardımın daha önce yapılan yargılama giderlerini kapsamayacağı da hüküm altına alınmıştır.

Hemen belirtilmelidir ki, adli yardım ancak derdest olan bir davada asıl talep veya işin karara bağlanacağı mahkemeden; Kanun yollarına başvuru sırasında ise bölge adliye mahkemesi veya Yargıtay’dan istenebilecektir. Bir diğer deyişle esas hakkında verilen karar kesinleştikten sonra artık kesinleşen dosyada adli yardım talep edebilmek imkânı bulunmamaktadır. (Y.HGK’nin 14.06.2013 gün ve 2013/19-1017 E, 2013/832 K. sayılı ilamı)

Somut olayda, talepte bulunan davalının yargılama giderlerini karşılayabilecek durumda olmadığı ve adli yardım talebinin yerinde olduğu anlaşılmış olmakla (HMK’nin m.336/2) adli yardım talebinin kabulüne ve mahkemece verilen 15.09.2017 tarihli ek kararın kaldırılmasına karar verildi. İşin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; asıl ve birleştirilen dosyalarda davacının kayden maliki olduğu dava konusu 757 ada 1 ve 2 parseller ile 758 ada 1 parsel sayılı taşınmazlara davalılarca yapılan müdahalenin keşfen saptanması nedeniyle elatmanın önlenmesi ve yıkım taleplerinin kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığından, davalıların aşağıdaki bentler dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine;

Ne var ki, davaların birleştirilmesi halinde birleştiren davalar ayrı dava olma özelliğini koruduklarından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 297/2. maddesi de gözetilerek her bir dava hakkında ayrı ayrı hüküm oluşturmak gerektiğinin düşünülmemesi doğru olmadığı gibi, yıkımına karar verilen kısımların 30.05.2013 tarihli fen ve harita mühendisi bilirkişiler raporunda ayrı ayrı gösterildiği üzere, dava konusu diğer parsellerde de kaldığı gözetilmeksizin sadece 757 ada 1 parselle ilgili olarak hüküm kurulması da doğru değildir. Yine birleştirilen davalarda davalıların her birinin kullandığı yerlerin değerleri üzerinden ayrı ayrı harç ve vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken taşınmazların toplam değerleri üzerinden harç ve vekalet ücretine karar verilmesi de isabetsizdir.

Öte yandan, dava devam ederken taraflardan birinin ölmesi halinde ölen kişinin taraf ehliyeti son bulur.(HMK m.50) Bu durumda, davanın ölen tarafın mirasçıları tarafından ya da onlara karşı yürütülmesi, bu nedenle davadan usulen haberdar edilmeleri ve hükmün de mirasçılar hakkında verilmesi gerekir.Bu husus dava şartı olduğundan (HMK m. 114/1-d) mahkemece re’sen gözetilmesi zorunludur.

Somut olaya gelince, birleştirilen dava davalılarından … 24.09.2013 tarihinde öldüğünden, mirasçıları davaya dahil edilmiş ve davaya mirasçılar aleyhine devam edilmiştir.

Ne var ki, mahkemece hüküm, yargılama sırasında ölen davalı …’in mirasçıları hakkında değil ölü kişi hakkında verilmiştir.

Hal böyle olunca, hükmün ölü kişi …’in mirasçıları hakkında verilmesi gerekirken bu husus göz ardı edilerek TMK.’nin 28.maddesi uyarınca ölüm ile kişilik ve HMK’nin 50. maddesi gereğince de taraf ehliyeti son bulduğu halde ölü kişi hakkında karar verilmesi de isabetsizdir.

Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/16648 Karar : 2017/5031 Tarih : 6.06.2017

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Kadastro sırasında … İlçesi, … köyü 130 ada 19 parsel 1.843,54 m2, 130 ada 20 parsel 1.499,94 m2, 162 ada 7 parsel 2.174,03 m2, 162 ada 13 parsel 1.006,00 m2, 180 ada 2 parsel 1.218,05 m2, 250 ada 2 parsel 6.293,66 m2 yüzölçümleri ile fındık bahçesi vasıflarıyla, 156 ada 1 parsel 2.639,06 m2 yüzölçümü ile iki katlı kargir ev, iki katlı ahşap ev, samanlık ve tarlası vasfıyla … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/23 esas sayılı dosyasında davalı olduklarından bahsedilerek malik haneleri açık olarak tespit görmüşlerdir.

Davacı 22.03.2005 tarihli dilekçesinde sınırlarını bildirdiği taşınmazların tapuda kayıtlı olmadığını, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararlarına oluştuğunu iddia ederek, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmüne göre 1/2`şer hisse ile kendisi ve davalı kardeşi adına tescillerini istemiştir.

Dava konusu taşınmazlar hakkında kadastro tutanağı düzenlenmesi üzerine dava dosyası, … Asliye Hukuk Mahkemesinin görevsizlik kararıyla … Kadastro Mahkemesine bu mahkemeninde kapanması neticesinde … Kadastro Mahkemesine devredilmiştir.

Mahkemece 156 ada 1 parsel, 162 ada 7-13 parsel, 130 ada 19-20 parsel sayılı taşınmazlar yönünden açılan davanın reddi ile, hisseleri oranında dahili davalılar adına; 250 ada 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden davanın reddi ile 07/11/2014 tarihli fen bilirkişisi raporununda (A) ile gösterilen 1089,40 m2’lik kısmın orman vasfı ile Hazine adına, (B) ile gösterilen 5.204,26 m2`lik kısmın ise hisseleri oranında dahili davalılar adına; 180 ada 2 parsel sayılı taşınmaz yönünden açılan davanın kabulü ile 1/2 payının davacı … adına geri kalan kısmın hisseleri oranında dahili davalılar adlarına tapuya tesciline karar verilmiş hüküm davacı vekili ve dahili davalı … Yönetimi temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, Medeni Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tescili istemine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 3402 sayılı yasaya göre orman kadastro yapılmıştır.

İncelenen dosya kapsamına göre, dava davacı gerçek kişi tarafından, davalı … Köy Tüzel Kişiliğine karşı husumet yöneltilerek açılan tapusuz taşınmazın tescili istemine ilişkin olup yörede yapılan kadastro çalışmaları neticesinde taşınmaz hakkında malik hanesi açık bırakılmak suretiyle kadastro tutanağı düzenlenmesi nedeniyle dosya görevli Kadastro Mahkemesine devredilmiştir. 6100 sayılı HMK`nın 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.

4721 sayılı TMK`nın 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.

442 sayılı Köy Kanununun 37/7 maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukuki bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.

Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;

1)Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.

2)Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun Büyükşehir Belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.

3)Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.

Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında; “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm Kanunun “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Somut olaya gelince; davalı köyün 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak … ilçesinin belediyesine katılması nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece; 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince, davalı köyün bağlı bulunduğu İlçe Belediye Başkanlığı yanısıra Büyükşehir Belediye Başkanlığının davaya katılımları sağlanarak taraf teşkili oluşturulmalı, delilleri toplanmalı, ondan sonra davanın esası hakkında bir karar verilmelidir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı vekili ve dahili davalı … Yönetimi temsilcisinin temyiz istemlerinin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istek halinde iadesine 06/06/2017 günü oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/16843 Karar : 2017/4553 Tarih : 18.05.2017

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Davacı, 26/04/2013 tarihli dava dilekçesi ile sınırlarını bildirdiği Yeşiltepe köyündeki beş parça taşınmazın, tapuda kayıtlı olmadığını, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu iddia ederek, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmüne göre adına tescili istemiyle dava açmıştır.

Mahkemece, davanın kabulü ile,. .. ili, … ilçesi, … köyü Doğusu: … taşınmazı, Batısı: …‘e ait … köyü 345 sayılı parsel, Kuzeyi: …‘e ait …köyü 343 sayılı parsel, Güneyi: …‘e ait taşınmaz ile çevrili olan fen bilirkişisi … …`ın 03/04/2015 tarihli rapor ve krokisinde (A) harfi ile göstermiş olduğu 386,65 m² bahçenin, (B) harfi ile gösterilen 252,88 m² toprak ev ve avlusunun, (C) harfi ile gösterilen 168,55 m² bahçenin tek katlı kargir ev ve bahçe vasfıyla davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş,

hüküm davacı ve davalılardan Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medenî Kanunun 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazın tescili istemine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde dava tarihinden önce orman kadastrosu yapılmamıştır. Genel arazi kadastrosu işlemi 02.04.1980 tarihinde yapılmış ve sonuçları 02.09.1980 - 02.10.1980 tarihleri arasında ilân edilmiş ve kesinleşmiştir. Kesinleşme tarihi ile davanın açıldığı tarih arasında 20 yıllık süre geçmiştir.

6100 sayılı HMK`nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51.maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115.madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.

4721 sayılı TMK`nın 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.

442 sayılı Köy Kanununun 37/7. maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukukî bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.

Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair

6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince; 1)Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür. 2)Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun Büyükşehir Belediyelerinin sınırları il mülkî sınırlarıdır. 3)Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülkî sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.

Aynı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında; “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm Kanunun “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Somut olayda, davalı köyün 6360 sayılı Kanun gereğince köy tüzel kişiliğinin ortadan kalkmış olduğundan, katıldığı ilçenin belediyesi ve büyükşehir sınırlarının il mülki sınırı haline gelmesi nedeniyle … Büyükşehir Belediyesinin ilgili kamu tüzel kişisi sıfatıyla davada taraf olarak yer alması gerekli olacağından, 6360 sayılı Kanunun geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince işlem yapılması için kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacı ve davalılardan Hazinenin temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/13909 Karar : 2017/5969 Tarih : 18.04.2017

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Takip alacaklısının, … İş Ortaklığı aleyhinde, ilamsız icra takibi başlattığı, örnek 7 no. lu ödeme emrinin iş ortaklığı adresinde tebliğ edildiği, şikayetçi iş ortaklığının, tüzel kişiliği ve dolayısıyla taraf ehliyetinin bulunmaması sebebiyle takibin iptalini talep ettiği ,mahkemece, tüzel kişiliği bulunmayan iş ortaklığı aleyhine takip yapılamayacağından şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 50. maddesinde; “Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan, davada taraf ehliyetine de sahiptir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu hüküm, icra takipleri için de kıyasen uygulanmakta olup; taraf ehliyeti icra takibinde kendini takip alacaklısı veya takip borçlusu olabilme ehliyeti olarak anlaşılmalıdır. HMK’nun 114 /d. maddesinde ise, taraf ehliyeti dava (takip) şartı olarak düzenleşmiştir. HMK’nun 115/1. maddesine hükmü uyarınca; mahkeme, dava (takip) şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştırabileceği gibi, taraflar da dava (takip) şartı noksanlığını takibin her aşamasında süreye tabi olmadan ileri sürebilirler. Takip (dava) şartı olan taraf ehliyetinin yokluğunun hukuki sonucu takibin iptal edilmesidir. Ancak; tarafın yanlış gösterilmiş olmasının kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde, tarafları yeni bir dava açmaya zorlamanın usul ekonomisine aykırı olduğunu düşünen kanun koyucu; HMK`nun 124. maddesi çerçevesinde iradi olarak taraf değişikliği yapılmasına imkan sağlamıştır.

Takip tarihi itibariyle olayda kıyasen uygulanması gereken HMK`nun 124. maddesinin 4. fıkrasına göre; “Dava dilekçesinde tarafın yanlış veya eksik gösterilmesi kabul edilebilir bir yanılgıya dayanıyorsa hakim karşı tarafın rızasını aramaksızın taraf değişikliği talebini kabul edebilir.” hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda; takibe dayanak belgelerin anılan adi ortaklık adına düzenlendiği gözönüne alındığında, borçlu tarafın yanlış gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayandığı görülmektedir.

Bu durumda; takipte borçlu tarafın iş ortaklığı olarak gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgı olarak kabul edilerek, mahkemece takibin iş ortaklığını oluşturan şirketlere yöneltilmesi için süre verilmesi, verilen süre içinde eksikliğin giderilmesi halinde işin esasının incelenmesi, aksi taktirde şikayetin usulden reddi gerekir iken yazılı gerekçe ile şikayetin kabulü ile takibin iptali yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ:

Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/11206 Karar : 2017/3393 Tarih : 18.04.2017

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Dava, aksi kurum işleminin iptali ile maluliyet aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 50. maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, dava ehliyetine de sahip olduğu; anılan Kanunun 114. maddesinin (d) ve (f) bentlerinde, tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmalarının dava şartı olduğu belirtilmiştir. Dolayısıyla dava şartlarının olup olmadığı, Mahkemeler ve giderek, Yargıtayca her aşamada irdelenecektir.

Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti, medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine ( fiil ehliyetine ) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptirler.

Eldeki davada; davacının, 07.03.2007 tarihli maluliyet aylığı talebinden sonra, davalı Kurumca gönderildiği Konya Meram Araştırma Hastanesinden verilen 03.07.2006 tarihli sağlık Kurulu raporundan davacıya sınır zeka ve depresyon tanısı ile orta kognitif bozukluk teşhisi konulduğu, bir başkasının bakımına muhtaç olduğu belirtilmiştir. Yargılama sırasında aldırılan Adli Tıp 3. İhtisas Kurulu Raporuna göre, davacının, şizofreni olduğu (tedavi ile çalışma olanağı vermeyen) ve depresyon tanısının konulması ile başkasının bakımına sürekli muhtaç durumda olduğu belirtilmiştir. Dosyadaki belgelerden Konya 1. Sulh Hukuk Mahkemesinin 04.09.2014 tarih 2014/1009-1208 Karar sayılı ilamı ile davacının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı kenar başlığını taşıyan Türk Medeni Kanunu’nun 405. Maddesi uyarınca kısıtlanmış ve kardeşinin kendisine vasi olarak atanmış olduğu anlaşılmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 448. Maddesi vesayet altındaki kişinin taraf bulunduğu davalarda onun vasi tarafından temsil edileceğini öngörmekle birlikte, vasi, sadece vasi kararına istinaden ayırt etme gücünden yoksun bulunan küçük ya da mahcuru davada temsil etme yetkisine sahip değildir. Vasinin, anılan temsil görevini yerine getirebilmesi için Türk Medeni Kanunu’nun 462/8. Maddesi uyarınca vesayet makamı tarafından kendisine husumet izni verilmesi gerekir. Dava ehliyeti Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114/1-d maddesinde dava şartı olarak düzenlenmiş olup mahkemece, davacıya ilişkin olarak husumete izin kararı almak ve dosyaya ibraz etmek üzere vasiye süre tanınmalı, bu noksanlık giderildikten sonra davanın esasına girilip toplanan ve toplanacak delillerin sonucuna göre bir karar verilmelidir. Yazılı şekilde tesis edilen karar sair hususlar incelenmeksizin bu nedenle usul ve yasaya aykırı görülmüştür.

O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/20387 Karar : 2017/1292 Tarih : 20.03.2017

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, yıkım ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.

Davacı, kayden maliki olduğu 28 ve 31 parsel sayılı taşınmazlara davalıların 10 yıldan fazla bir süreyle yol geçirmek suretiyle el attıklarını, geçit hakkı tesisi için açılan dava sonucu verilen kararın henüz kesinleşmediğini, davalıların haksız el atmalarının devam ettiğini belirterek, müdahalenin önlenmesine, yola dökülen çakıl taşlarının kaldırılmasına ve fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere 500-TL ecrimisilin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Bir kısım davalılar; davacı aleyhine geçit hakkı tesisine ilişkin olarak açılan davada taşınmazları lehine geçit hakkı tesis edildiğini, bu karara dayanarak belirlenen yolu kullandıklarını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davalı taşınmazları lehine geçit hakkı tesis edilmesi nedeniyle haksız el atmadan söz edilemeyeceği gerekçesiyle konusuz kalan dava bakımından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının, 28 ve 31 parsel sayılı taşınmazların kayıt maliki olduğu, davalıların ise kayıttan ve mülkiyetten kaynaklı bir haklarının bulunmadığı, davalıların yol olarak kullandığı yerin davacıya ait 28 ve 31 parsel sayılı taşınmazlarından geçtiği, 28 parselde 168 m²’lik, 31 parselde 156 m² lik kısımların yol olarak kullanıldığı, davalılarca açılan geçit hakkı tesisine ilişkin dava sonucu davalılar lehine, davacıya ait 28 ve 31 parsel sayılı taşınmazlardan geçit hakkı tesisine karar verildiği ancak kararın henüz kesinleşmediği, davalılardan dava tarihinden önce öldüğü, davacı vekilinin ölü davalıların mirasçılarını davaya dahil etmek üzere 29/12/2006 havale tarihli dilekçesini sunduğu, 08/02/2007 günlü duruşmadaki beyanında ise ölü davalılar yönünden davayı atiye terk ettiklerini beyan ettiği anlaşılmaktadır.

Bilindiği üzere TMK’nin 28., HMK’nin 50.maddeleri ile 04.05.1978 T. 4/5 sayılı YİBK’dan da anlaşılacağı üzere dava tarihinden önce ölen davalılar Burhan ve Salim hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.

Öte yandan; mülga 1086 sayılı HUMK’un 185. maddesinde “davalının rızası olmaksızın, davacı davasını takipten vazgeçemez” hükmü öngörülmüş ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 123. maddesinde de; “ davacı, hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızasıyla davasını geri alabilir” şeklinde düzenlemeye yer verilmiş olup davacı vekilinin 08/02/2007 günlü duruşmadaki beyanında tebliğ yapılamayan ve ölü olan davalılar yönünden davayı atiye terk ettiğini beyan etmesi karşısında davacı vekilinin bu beyanının davadan feragat mi yoksa davanın geri alınmasına yönelik olduğunun açıklığa kuvuşturularak sonucuna göre işlem yapılması gerekirken bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi de isabetli değildir.

Diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde; geçit hakkı tesisine ilişkin olarak açılan davada verilen kararın kesinleşmediğinin anlaşılması karşısında bir kısım davalılar lehine bu yerde usulünce doğmuş ve davalıların kullanımını haklı kılan bir hakkın varlığından söz edilemez.

Bu durumda davacının mülkiyet hakkına üstünlük tanınarak davacıya ait taşınmazları kullanan davalılar hakkında elatmanın önlenmesi karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm verilmesi de isabetli değildir.

Davacının bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 20.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/18991 Karar : 2017/1794 Tarih : 9.03.2017

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Hüküm, Dairemizin 18.06.2014 gün ve 2014/4177 Esas - 2014/8203 sayılı Kararı ile bozulmuştur. Bozma kararı üzerine yerel mahkemece 08.01.2015 tarihli ve 90-9 sayılı Kararı ile direnme hükmü kurulmuştur.

Direnme kararı incelenmek üzere, Hukuk Genel Kuruluna gönderilmiş ise de 24/11/2016 tarihinde kabul edilen 6763 tarihli Kanunla, 6100 sayılı Hukuk Muhakemesi Kanununa eklenen Geçici 4. maddenin ikinci fıkrası uyarınca, direnme kararı incelenmek üzere Dairemize gönderilmiştir.

Mahkemece verilen direnme kararının hüküm fıkrasının ilk hükümle aynı olmasına karşılık, gerekçe kısmında bozma ilamından sonra … ve … Belediye Başkanlığına davanın ihbar edildiği, sonra ihbar kararından rücu edilerek direnme kararı verildiği ve hükmü … Belediye Başkanlığının temyiz ettiği anlaşılmakla verilen direnme kararının yeni hüküm olduğuna karar verilerek temyiz incelemesine geçilmiştir.

Dava, davalı köyler adına yapılan mera sınırlandırılmasının iptali ile davacı … adına mera olarak sınırlandırılması istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.

6100 sayılı HMK’nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51.

maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.

4721 sayılı TMK’nın 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.

442 sayılı Köy Kanununun 37/7. maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukuki bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.

Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;

1- … ve … illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.

2- … ve … Büyükşehir Belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.

3-Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.

Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkrasında; “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm Kanunun “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Somut olaya gelince; Dosya içindeki belgelerden, davacı … Köyünün ve davalı … Köyünün … İlçesine, davalı … Köyünün ise … İlçesine bağlı olduğu, taraf sıfatının birleşmediği anlaşılmıştır. Bu durumda yapılacak iş; idari yoldan tarafların

hangi ilçe mahallesi olduğu yetkili idareye sorularak teyid edilmeli, bunun sonucuna göre … ve … Belediyelerinin usulüne uygun taraf olmaları sağlanmalı, savunma hakkı tanınmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile Dairemiz tarafından taraf sıfatının birleştiğinden söz edilerek bozulması doğru görülmemiş hükmün değişik gerekçeyle bozulmasına karar verilmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 09.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/7250 Karar : 2017/1703 Tarih : 6.03.2017

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme bozmaya uyarak ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.

Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

Dava 20.01.2006 tarihinde meydana gelen iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece; davanın reddine dair verilen ilk karar Dairemizin 29.11.2010 tarih ve 2009/12246 E, 2010/11687 K sayılı kararı ile; 24.04.2007 günlü bilirkişi raporunda işçinin %100 oranında kusurlu olduğu belirtilmiş ise de bu raporun olaya ve oluşa uygun olmadığı, bu nedenle işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman bilirkişilere konuyu yeniden açıklandığı biçimde ve aracın nitelikleri ile olayın oluşumundaki tüm etkenler ayrıntılı şekilde inceletilerek alınacak kusur raporu ile dosyadaki bilgi ve belgelerle birlikte değerlendirilerek sonuca göre karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş, bozma kararına uyan mahkemece son olarak davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosyadaki kayıt ve belgelerden; dava dilekçesi ile davalı olarak… İl Özel İdaresi’nin gösterildiği ve mahkemece verilen ilk kararda da davalı olarak … İl Özel İdaresi’nin yer aldığı, ancak Dairemizin anılan bozma kararından sonra davalı vekilince dilekçe sunulduğu, 12.11.2012 tarihli kanun ile…‘nın büyükşehir olduğunun ve il özel idaresinin kaldırıldığının, bu nedenle dava dilekçesi ile ıslah dilekçesinin TC …‘na tebliğ edilmesi ve Bakanlığın davaya dahil edilmesinin talep edildiği, mahkemece …‘nın davaya dahil edildiği ve … davalı olduğu halde yargılamaya devam edilerek hüküm kurulduğu,… İl Özel İdaresi Genel Sekreterliği’nin tüzel kişiliğinin 12.11.2012 Tarih ve 6360 sayılı on üç ilde büyükşehir belediyesi ve yirmi altı ilçe kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun gereğince sona erdiği, davacılar murisi olan işçinin olay günü… İl Özel İdare Genel Sekreterliği’ne ait 0021231 sayılı hizmet aracı ile karlı yolda virajı alamayıp uçuruma yuvarlandığı ve hayatını kaybettiği anlaşılmaktadır.

…/…

Medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olan gerçek ve tüzel kişi davada taraf ehliyetine (HMK 50. madde ) ve medeni hakları kullanma ehliyetine sahip olan bütün gerçek ve tüzel kişiler de dava ehliyetine (HMK 51. madde ) sahiptir. Taraf ehliyeti; hak ehliyetinin, dava ehliyeti ise fiil ehliyetinin medeni usul hukukunda büründüğü şekildir.

HMK’nın 115. maddesine göre; dava şartı olarak düzenlenen “dava ve taraf ehliyetinin” olup olmadığının mahkemece kendiliğinden araştırılması ve dava şartı noksanlığının tespiti halinde davanın usulden reddine karar verilmesi gerekir ise de dava şartı noksanlığının giderilmesi mümkün ise bunun tamamlanması için davacıya kesin süre verilmeli, bu süre içinde dava şartı noksanlığı giderilmemişse davanın dava şartı yokluğu sebebiyle usulden reddine karar verilmelidir. Dava şartı noksanlığı, mahkemece, davanın esasına girilmesinden önce fark edilmemiş, taraflarca ileri sürülmemiş ve fakat hüküm anında bu noksanlık giderilmişse, başlangıçtaki dava şartı noksanlığından ötürü, dava usulden reddedilemez.

Öte yandan husumet doğru hasıma yönlendirildiği ve bu hasmın da “dava ve taraf ehliyetine ” sahip olduğu hallerde, hasmın temsilcisinde hata yapılması “ temsilde hata” olup davanın “ dava ve taraf ehliyeti ” noksanlığı nedeniyle reddi yerine davanın gerçek temsilciye yöneltilmesi gerektiği Yargıtay’ın oturmuş ve yerleşmiş görüşlerindendir.

Somut olayda; davacılar murisinin olay tarihi itibari ile… İl Özel İdaresi’nde çalıştığı ve İl Özel İdaresi’ne ait 0021231 sayılı hizmet aracını kullanmakta iken meydana gelen kaza sonucu hayatını kaybettiği, ancak; 12.11.2012 Tarih ve 6360 sayılı Yasa gereğince… İl Özel İdaresi’nin tüzel kişiliğinin sona erdiği ve Büyükşehir Belediyesi’ne devredildiği, bu itibarla husumetin… Büyükşehir Belediyesi’ne yöneltilmesi gerektiği gözardı edilerek sonuca gidilemesi hatalı olmuştur.

Mahkemece yapılacak iş; temsilde hata olduğunu kabul ederek, davacılara… Büyükşehir Belediyesi’nin taraf haline getirebilmeleri için uygun bir mehil vermek,… Büyükşehir Belediyesi’nin davalı sıfatıyla savunmasını almak ve böylece toplanan deliller ışığında varılacak sonucuna göre karar vermekten ibarettir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/13529 Karar: 2017/3466 Tarih: 19.04.2017

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Davacı, dava dilekçesinde … ili, … ilçesi, … köyünde bulunan 156 ada 2 parsel sayılı taşınmazın … adına tespit yapıldığını, 102 ada 1 parsel sayılı taşınmazın orman olarak bırakıldığını, 156 ada 3 parsel sayılı taşınmaz ve … ili, … ilçesi, … köyünde bulunan 102 ada 1 parsel sayılı taşınmazın tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini, talep ve dava etmiştir.

Mahkemece davanın sonuçlandırıldığı 19.12.2012 tarihli son oturumda “davanın kısmen kabulüne, 156 ada 2 Sayılı parsele yönelik davanın kabulüne, taşınmazın … adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tapuya tesciline, 102 ada 1 Sayılı parsele yönelik davanın reddine” karar verilmiş, gerekçeli kararda ise “davanın kısmen kabulüne, … ilçesi, Yüce köyü sınırları içerisinde yer alan ve kadastro çalışmaları sırasında pafta no: 4’de yeri tespit edilen ve tapulama harici yer olarak tespit harici bırakılan, dosya içerisindeki 07.11.2012 tarihli ve Mehmet Necat A. tarafından hazırlanan fen bilirkişisi raporunda (A) harfi ile gösterilen 38 m² betonarme ev ile (B) harfi ile gösterilen 21 m² bahçe vasfındaki taşınmazın davacı Ahmet ve Sultan oğlu, 01.11.1965 … doğumlu, 32342135… T.C. kimlik numaralı Mehmet Eşref C. adına tesciline” karar verilmiştir. Her ne kadar mahkemenin kısa kararı ile gerekçeli kararı arasındaki çelişkileri gidermek için davacı tavzih talebinde bulunmuş ise de Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 11.06.2013 tarih ve 2013/ 2158 - 6515 Sayılı kararı ile “kısa karar ile gerekçeli kararın farklı olması, 10.04.1992 tarih 91/7-92/4 Sayılı İBBGK kararına göre mutlak bozma nedeni olup, somut olayda hüküm fıkrasının tamamen değiştirilmesi şeklinde yapılmış olan düzenleme, tavzih yolu ile düzeltilebilecek hususlardan değildir. Bu nedenle, mahkemece “tavzih” adı altında yapılan değişiklik hukuki sonuç doğurmayacağından dikkate alınmamış, davacının temyiz dilekçesine göre yapılan inceleme sonucu kısa karar ile gerekçeli karar arasındaki farkdan dolayı hükmün bozulması gerekmiştir” denilmek sureti ile hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, bu kez davanın kısmen kabulüne, 156 ada 2 Sayılı parselin köy tüzel kişiliği adına olan tapusunun iptaliyle davacı adına tapuya tesciline, 102 ada 1 Sayılı parsele yönelik davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından 102 ada 1 Sayılı parselle ilgili olarak temyiz edilmiştir.

Bu kararda Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 2014/4565 E. - 2014/9019 K. sayılı ilamı ile “Mahkemece yöntemince yapılan araştırmaya göre 102 ada 1 Sayılı parsel içinde kalan 17990.64 m² yüzölçümündeki yerin eski tarihli memleket haritası ve hava fotoğraflarında orman sayılmayan alanda kaldığı belirlenmiştir. Dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar ise bu yerin murislerine ait iken intikalen davacıya kaldığını, öncesinde bu kişilerce kullanılırken 1988 -1989 yıllarında terör sebebiyle terk edildiğini açıklamışlardır. Bu durum karşısında iradi bir terkten de söz edilemez. Değinilen yönler gözetilerek 102 ada 1 Sayılı parselde fen bilirkişisi tarafından (A) harfi ile gösterilen 17990.64 m²’lik bölümün tapusunun iptaliyle davacı adına tapuya tesciline karar verilmesi gerekirken, aksi görüşle reddi yolunda hüküm kurulmuş olması usul ve kanuna aykırıdır” denilerek bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı Hazine, davalı … Yönetimi ve kendisine gerekçeli karar tebliğ edilen … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Kanun’un 5304 Sayılı Kanun ile değişik hükmüne göre yapılmıştır.

6100 Sayılı HMK’nın 50. maddesinde6100 Sayılı HMK’nın 50. maddesinde medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medeni hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.

4721 Sayılı TMK’nın 47,, 48,, 49, 50. maddelerinde4721 Sayılı TMK’nın 47, 48, 49 ve 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına dair hükümler yer almaktadır.

442 Sayılı Köy Kanununun 37/7. maddesi442 Sayılı Köy Kanununun 37/7. maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukuki bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.

Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 Sayılı Kanun’un 1. maddesi gereğince;

1-) Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.

2-) Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun Büyükşehir Belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.

3-) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.

Aynı Kanunun Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrasında; “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm Kanunun “‘Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Somut olaya gelince; davalı köyün 6360 Sayılı Kanun’un yukarıda belirtilen hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak … ilçesinin belediyesine katılması sebebiyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmamıştır. Hal böyle olunca, mahkemece; 6360 Sayılı Kanun’un geçici 1. maddesinin onüçüncü fıkrası gereğince, davalı köyün bağlı bulunduğu ilçe belediye başkanlığı ile ilgili büyükşehir belediye başkanlığının ve Hazinenin davaya katılımları sağlanarak taraf teşkili oluşturulmalı, delilleri toplanmalı, ondan sonra davanın esası hakkında bir karar verilmelidir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalı Orman Yönetimi ve davalı Hazinenin temyiz istemlerinin kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 19.04.2017 günü oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/8765 Karar: 2015/504 Tarih: 19.01.2015

  • HMK 50. Madde

  • Taraf Ehliyeti

Dava, suya elatmanın önlenmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacılar vekili temyiz etmiştir.

6100 sayılı HMK’nın 50. maddesinde medenî haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın davada taraf ehliyetine de sahip olacağı, 51. maddesinde dava ehliyetinin medenî hakları kullanma ehliyetine göre belirleneceği, 114/d maddesinde ise taraf ve dava ehliyetinin dava şartlarından olduğu ve 115. madde uyarınca da mahkemenin dava şartlarının mevcut olup olmadığını davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı belirtilmektedir.

4721 sayılı TMK’nın 47,, 48,, 49, 50. maddelerinde de tüzel kişiliğin kazanılması, hak ehliyeti ile fiil ehliyeti ve bunun kullanılmasına ilişkin hükümler yer almaktadır.

442 sayılı Köy Kanununun 37/7 maddesi uyarınca da köy tüzel kişiliği adına dava açmak ve açılan davayı takip yetkisi köy muhtarına aittir. Köy muhtarının hukuki bir engelinin çıkması durumunda bu yetki aynı Kanunun 33/b maddesine göre köy derneğinin seçeceği temsilciye tanınmıştır.

Ancak, On Dört İlde Büyükşehir Belediyesi Ve Yirmi Yedi İlçe Kurulması İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair 6360 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince;

1- )Aydın, Balıkesir, Denizli, Hatay, Malatya, Manisa, Kahramanmaraş, Mardin, Muğla, Ordu, Tekirdağ, Trabzon, Şanlıurfa ve Van illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.

2- )Adana, Ankara, Antalya, Bursa, Diyarbakır, Eskişehir, Erzurum, Gaziantep, İzmir, Kayseri, Konya, Mersin, Sakarya ve Samsun büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.

3- )Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.

Aynı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkras 13. fıkrasında; “1. maddeye göre tüzel kişiliği kaldırılan belediye ve köylerin mahkemelerde süren davalarında katıldıkları ilçe belediyesi taraf olur” hükmü yer almaktadır.

Bu hüküm Kanunun “Yürürlük” başlıklı 36. maddesi uyarınca ilk mahalli idareler genel seçiminin yapıldığı 30.03.2014 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Somut olaya gelince; davalı Epreme Köyü’nün 6360 sayılı Kanunun yukarıda belirtilen hükümleri gereğince tüzel kişiliği kaldırılarak mahalle olarak Yazıhan ilçesinin belediyesine katılması nedeniyle görülmekte olan davada taraf sıfatı kalmadığından ve katıldığı ilçe belediyesi taraf olacağından 6360 sayılı Kanunun Geçici 1. maddesinin 13. fıkras 13. fıkrası gereğince işlem yapılması için kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenin katıldığı belediyeye iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.01.2015 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS