0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Hakemin Reddi Usulü

HMK Madde 418

(1) Taraflar, hakemin reddi usulünü serbestçe kararlaştırabilirler.

(2) Hakemi reddetmek isteyen taraf, hakemin veya hakem kurulunun seçiminden ya da hakemin reddi talebinde bulunabileceği bir durumun ortaya çıktığını öğrendiği tarihten itibaren iki hafta içinde ret talebinde bulunabilir ve bu talebini karşı tarafa yazılı olarak bildirir. Reddedilen hakem kendiliğinden çekilmez veya diğer taraf reddi kabul etmez ise ret hakkında, hakem kurulunca karar verilir.

(3) Hakem kurulundan bir veya birden çok hakemin reddini isteyen taraf, ret talebini ve gerekçesini hakem kuruluna bildirir. Ret talebinin kabul edilmediğini öğrenen taraf, bu tarihten itibaren karara karşı bir ay içinde mahkemeye başvurarak bu kararın kaldırılmasını ve hakem veya hakemlerin reddine ilişkin talep hakkında karar verilmesini isteyebilir.

(4) Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin reddi için ancak mahkemeye başvurulabilir. Mahkemenin bu fıkra uyarınca vereceği kararlara karşı kanun yoluna başvurulamaz.

(5) Seçilen hakemin veya hakem kurulunun tümünün ya da karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakemin ret talebini mahkemenin kabul etmesi hâlinde tahkim sona erer. Ancak tahkim sözleşmesinde hakem veya hakemlerin isimleri belirlenmemişse yeniden hakem seçimi yoluna gidilir.



HMK Madde 418 Gerekçesi

Maddenin birinci fıkrasıyla, hakemin reddi usulünde taraf serbestisi prensibi kabul edilmiştir.

İkinci fıkrada, hakeme, ret talebini öğrendikten sonra çekilme hakkı tanındığı gibi, diğer tarafa da bu talebi kabul hakkı tanınmıştır. Ancak hakemin çekilmemesi veya diğer tarafın reddi kabul etmemesi hâlinde ret talebi konusunda karar verme yetkisi hakem kuruluna bırakılmıştır.

Üçüncü fıkra gereğince, ret talebi, bu müessesenin tahkimi geciktirmek suretiyle kötüye kullanılmaması için, gerekçeli olarak yapılmalı ve yine aynı sebeple öncelikle hakem kurulu tarafından karara bağlanmalıdır.

Dördüncü fıkrada, sadece karar çoğunluğunu etkileyecek sayıda hakem için yapılan ret taleplerinin doğrudan mahkemeye yapılacağı belirtilmiştir. Bu şekilde, reddedilen hakemlerin kendi ret talepleri hakkında karar verme durumunda kalmalarının önüne geçilmiş olmaktadır. Mahkemelerin konuyu etraflıca inceleyip doğru kararı kolayca verecekleri düşüncesi ve tahkimde sürati sağlamak için, mahkeme kararlarının kesin olacağı belirtilmiştir.

Mahkeme tarafından, karar çoğunluğunu ortadan kaldıracak sayıda hakem hakkında ret talebinin kabul edilmesi hâlinde, şayet hakemler ismen belirlenmemişse yeniden hakem tayin edilerek tarafların uyuşmazlıklarını tahkim yolu ile çözmeleri mümkündür. Bu husus, maddenin son fıkrasında düzenlenmiştir.


HMK 418 (Hakemin Reddi Usulü) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/2325 Karar: 2014/5858 Tarih: 20.10.2014

  • HMK 418. Madde

  • Hakemin Reddi Usulü

Asıl dava, hakem heyeti üyelerinin tarafsızlıklarını yitirdiklerinden bahisle reddine, birleşen dava hakemlerin 26.11.2012 tarihli kararının iptâline karar verilmesi istemiyle açılmıştır.

Davalı, asıl davadaki talep bakımından hak düşürücü sürenin geçirildiğini, birleşen davadaki hakem kararının iptaline ilişkin talebin ise yasada sayılan nedenlere dayanmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece asıl dava bakımından yapılan yargılama sonunda, davacı tarafından hakemin reddi hakkında 6100 sayılı HMK’nın 418/2. maddesinde öngörülen iki haftalık süre içerisinde dava açılmadığı gerekçesiyle talebin reddine; birleşen dava bakımından yapılan yargılama sonunda ise 6100 sayılı HMK’nın 439. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrasında hakem kararına karşı iptâl sebeplerinin açıkça gösterildiği, davada istenilen iptâl sebeplerinin bunlar arasında bulunmayıp esasa ilişkin olduğu gerekçesiyle dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu talebin reddine karar verilmiş, karar davacı vekili ile davacı kooperatif yanında fer’i müdahil M. D. tarafından temyiz edilmiştir.

1- )Mahkemenin gerekçeli kararı fer’i müdahil M. D.’e 13.08.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, fer’i müdahil M. D. yasal süresi içerisinde yerel mahkemeye temyiz dilekçesini sunmamış, Dairemize verdiği 18.02.2014 tarihli dilekçesi ile kararı temyiz ettiğini beyan etmiştir. Fer’i müdahil M. D. temyiz dilekçesini yerel mahkemede temyiz defterine kaydettirmediği gibi, temyiz harcını da yatırmadığından ve böylece temyiz süresi de geçirildiğinden istemin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

2- )Davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; taraflar arasındaki uyuşmazlık 10.01.1997 tarihinde imzalanan sözleşmeden kaynaklanmıştır. Sözleşmenin yapıldığı tarihte yürürükte bulunan 1086 sayılı HUMK’nın 516 ve devamı maddelerinde bu kanuna göre verilecek hakem kararına karşı temyiz kanun yoluna başvurabileceği kabul edilerek bozma sebepleri düzenlenmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 439. maddesinde hakem kararına karşı yanlızca iptâl davası açılabileceği hükmü getirilmiş ve iptâl sebepleri tahdidi olarak sayılmıştır. Sözleşmenin tahkim şartını düzenleyen 21. maddesinde, bu sözleşme ve eklerinden doğacak her türlü ihtilafın öncelikle karşılıklı görüşmeler yoluyla çözülmeye çalışılacağı, olmadığı takdirde; tüm hukuk kuralları, hukuk usulleri, yasa hükümleri ve Yargıtay emsal kararları uygulanmak suretiyle 516-536 maddeleri uyarınca tahkim yoluyla çözümleneceği kabul edilmiştir. Bu düzenleme dışında tahkimle ilgili taraflar arasında yeni bir sözleşme ve ihtilafın göre çözümlenmesini kabul ettiklerine dair bir anlaşmanın varlığı da ileri sürülmemiştir. Hakem kararında HMK’nın 439. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren 1 ay içerisinde tahkim yeri mahkemesinde iptâl davası açma yolu açık olmak üzere karar verildiği belirtilmiş ise de bu hakemin yorumu olup tek başına hakem kararına karşı iptâl davası açılabileceği sonucunu doğurmaz.

Her ne kadar tahkim şartı ya da sözleşmesi yargılamanın devlet mahkemelerinde mi yoksa hakemde mi görüleceğine ilişkin olduğundan usul sözleşmesi niteliğinde ise de, bu sözleşmenin düzenlenmesi ve geçerliliği maddi hukuk işlemidir. Tahkim şartı ya da sözleşmesi yapılması maddi hukuk işlemi olduğundan sonradan çıkartılan yeni kanunlar, düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan kanuna göre geçerli olarak kurulan sözleşmeleri ve sözleşme hükümlerini geçersiz hale getirmez. Maddi hukuk sözleşmelerinin geçerliliklerinin yapıldığı tarihteki yasa hükümlerine tabi olduğu doktrin ve Yargıtay içtihatlarında tartışmasız kabul edilmektedir.

Bu durumda tahkim şartını da ihtiva eden yanlar arasındaki sözleşme maddi hukuk işlemi olduğu, taraflar uyuşmazlığın hakemde ve açıkça geçerli kanunlar ( tüm hukuk kuralları, hukuk usulleri, yasa hükümleri ve Yargıtay emsal kararları ) denilmek suretiyle, sözleşmenin yapıldığı tarihte o kanun yürürlükte ve geçerli olduğundan göre çözümünü kabul ettikleri ve bu sözleşme halen geçerli ve taraflar için bağlayıcı bulunduğundan sözleşme tarihindeki maddi ve usul hukuku kurallarının uygulanması gerekir. Somut olayda 6100 sayılı HMK’nın 439. maddesiyle getirilen hakem kararlarına karşı sadece iptâl davası açılabileceği hükmünün uygulanması olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlığın sözleşme tarihinden sonra yürürlüğe giren hükümlerine göre değerlendirilip reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı ise de; asıl dava bakımından HUMK’nın 521/2. maddesi uyarınca hakemlerin reddinin 5 gün içerisinde istenebileceği düzenlendiğinden, birleşen dava bakımından da dosyanın temyizen incelemesi yapılabileceğinden, hakemlerin reddi ve hakem kararının iptâl istemlerinin reddine ilişkin karar sonucu itibariyle doğru bulunduğundan 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 438 /son maddesi uyarınca mahkeme kararının gerekçesi bu şekilde değiştirilmek suretiyle onanması uygun bulunmuştur.

SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle feri müdahil M. D.’in temyiz isteminin reddine, 2. bent uyarınca mahkeme kararının gerekçesi değiştirilerek ONANMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı SS K… P… Konut Yapı Kooperatifi’ne geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 20.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS