0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Görev ve Yetki

HMK Madde 401

(1) Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir.

(2) Noterlerin, 18/1/1972 tarihli ve 1512 sayılı Noterlik Kanunu uyarınca yapacağı vakıa tespitine ilişkin hükümler saklıdır.

(3) Esas hakkında açılan davada, delil tespiti yapan mahkemenin yetkisiz ve görevsiz olduğu ileri sürülemez.

(4) Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.



HMK Madde 401 Gerekçesi

1086 sayılı Kanunun 370 inci maddesindeki düzenlemeye karşılık gelen bu maddede, söz konusu eski düzenlemeden farklı olarak, delil tespitinde görev ve yetki konusuna tam bir açıklık getirilmekte ve bunun müeyyidesi de tespit edilmektedir.

Henüz dava açılmamışsa, esas hakkında davaya bakacak mahkemeden tespit istenebileceği gibi üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak şeyin veya tanığın bulunduğu yerin sulh hâkiminden de tespit istenebilecektir.

Dava açılmazdan önce delil tespiti isteği yetkisiz mahkemede yaptırılmaya teşebbüs edilirse, yetki itirazında bulunmak gerekir. Aksi hâlde, bu maddenin üçüncü fıkrası uyarınca, daha sonra esas hakkında açılan davada, tespitin yetkisiz ve görevsiz mahkemede yapıldığı ileri sürülemeyecektir.

Dava açıldıktan sonra delil tespiti işlemi, mutlaka davayı görmekte olan mahkemece yapılmalıdır.

Noterler tarafından yapılacak tespitler bakımından söz konusu olacak yetki meselesinin düzenlenmesi ise Noterlik Kanununa bırakılmaktadır.


HMK 401 Delil Tespiti Davasında Görevli ve Yetkili Mahkeme Yargıtay Kararları


Yargıtay (K)17. Hukuk Dairesi 2013/10039 E. , 2013/11147 K.

  • HMK 401
  • Delil tespitinde görevli mahkeme, esas hakkındaki davaya bakacak mahkeme veya Sulh Hukuk Mahkemesidir.

Somut olayda, davacı vekili, müvekkili ile davalının paydaş olduğu taşınmazı davalının tek başına kullanması nedeniyle anılan taşınmazdaki ekili ürünlerin ve değerinin ileride açacakları el atmanın önlenmesi,ecrimisil ve tazminat davalarına delil olmak üzere bilirkişi marifetiyle tespitini talep etmiştir.

Delil tespitine ilişkin taleplerin 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382. maddesinde belirtilen çekişmesiz yargı işlerinden sayılmalıdır. Aynı yasanın 383. maddesinde, çekişmesiz yargı işlerinde görevli mahkemenin aksine bir düzenleme bulunmadığı sürece sulh hukuk mahkemesi olacağı hükmüne yer verilmiştir. Yine, HMK.’nun 401/1 maddesinde “Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir.” hükmüne yer verilmiştir. Bu durumda, delil tespitine ilişkin uyuşmazlığın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.


Yargıtay 17. Hukuk Dairesi 2013/5421 E. , 2013/7170 K.

  • HMK 401
  • İş mahkemesinde dava açıldıktan sonra delil tespitine ilişkin uyuşmazlığın da davanın açıldığı iş mahkemesinde görülmesi gerekir.

Dava, delil tespiti istemine ilişkindir. İstanbul 13. İş Mahkemesince, dava açıldıktan sonra delil tespitinin ancak davanın görüldüğü mahkemeden istenebileceği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Kadıköy 3. İş Mahkemesi ise, uyuşmazlığın iş kazasının meydana geldiği yer olan Kağıthane’nin bağlı olduğu İstanbul İş Mahkemesince görülmesi gerektiğini belirterek yetkisizlik yönünde hüküm kurmuştur.

HMK.’nın 401/1 maddesine göre “Henüz dava açılmamış olan hâllerde delil tespiti, esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak olan şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer sulh mahkemesinden istenir.” Aynı maddenin 4. fıkrasında ise “ Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.” hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda …‘in maluliyet oranının da araştırıldığı derdest davanın Kadıköy 3. İş Mahkemesi’nin 2008/897 esas sayılı dosyasında devam ettiği anlaşıldığından, yasanın amir hükmü uyarınca delil tespitine ilişkin uyuşmazlığın Kadıköy(Kapatılan) 3. İş Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/6520 Karar : 2016/541 Tarih : 20.01.2016

  • HMK 401. Madde

  • Görev ve Yetki

Tespit talep eden vekili, müvekkili adına kayıtlı gayrimenkullerin, müvekkilinin ortağı olduğu şirketlerde sermaye arttırımına gidilecek olması sebebiyle gerçek değerinin tespitini istemiştir.

Mahkemece, talep dilekçesinde karşı tarafın gösterilmediği, açılacak bir eda veya tespit davasında her zaman keşif ve bilirkişi deliliyle tespiti mümkün olan delillerin toplanmasının istendiği, talep eden tarafın delillerin bugünden toplanmaması halinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimaline ilişkin herhangi bir neden belirtmediği, TTK’nın 343 üncü maddesinde ve Gümrük ve Ticaret Bakanlığı İç Ticaret Genel Müdürlüğü’nün 7326 sayılı genelgesinde Asliye Ticaret Mahkemesince atanacak bilirkişilerce tespitin hükme bağlandığı, dolayısıyla talebin HMK`nın 400 ve devamı maddelerinde düzenlenen delil tespiti davasının konusunu teşkil etmediği gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.

Kararı talep eden vekili temyiz etmiştir.

Dava, 6102 sayılı TTK’nın 343 üncü maddesinde düzenlenen değer biçme istemine ilişkindir. Mahkemece, öncelikle istem delil tespiti olarak nitelendirilip, delil tespiti müessesesinin koşullarını taşımadığı gerekçesiyle istemin reddine karar verilmiş, sonrasında ise TTK’nın 343 üncü maddesi gereğince değer tespitinde görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu belirtilmiştir. Mahkemenin istemin delil tespiti mahiyetinde olduğu şeklindeki görüşünde isabet bulunmamaktadır, zira istem TTK`nın 343 üncü maddesinde düzenlenen değer biçmeye ilişkindir. Bu nedenle mahkemece, görevli mahkemenin Asliye Ticaret Mahkemesi olduğu nazara alınarak usulden red kararı verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin reddi doğru görülmemiş, hükmün mümeyyiz talep eden yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ:

Yukarıda açıklanan nedenle talep eden vekilinin temyiz isteminin kabulüyle hükmün talep eden yararına ( BOZULMASINA ), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, oybirliğiyle karar verildi..


YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/17106 Karar: 2014/19794 Tarih: 30.06.2014

  • HMK 401. Madde

  • Görev ve Yetki

Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının 06.04.2012 tarihli yetki tespit kararının 16.04.2012 tarihinde davacı Sendikaya tebliğ edildiğini, bu tespit kararında davalılardan Coca-Cola İçecek A.Ş.’ye ait işletme içerikli üretim yaptığı Çorlu, Mersin Elazığ, Ankara, İzmir’de üretim yapan fabrikalarında 12.01.2012 başvuru tarihi itibariyle çalışan işçilerin davalı Öz Gıda-İş Sendikasının üye sayısının 415 kişi olarak tespiti sonucu çoğunluk üyeye sahip olduğundan bahisle davalı sendikaya işletme bazında toplu iş sözleşmesi yetkisi verildiğini, ancak Coca Cola A.Ş.’nin İstanbul, Bursa, Elazığ, Mersin, İzmir, Muğla, Tekirdağ ‘da bulunan iş yerlerinden başka Ankara’da kurulu 2 işyerinin işletme kapsamı dışında bırakılarak çoğunluk tespitinde nazara alınmadığını, bu işyerlerinin de dikkate alınması durumunda üye çoğunluğunun davacı sendikada olup davalı sendikanın çoğunluğu sağlayamadığını iddia ederek bakanlığın olumlu yetki tespitinin iptalini istemiştir.

Davalı Cevabının Özeti: Davalı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı vekili; yetki ve hak düşürücü süre itirazları olduğunu, tespitte bir hata olmadığını, Coca Cola A.Ş. işletmelerine bağlı İstanbul, Ankara, Bursa, Çorlu, Mersin, Elazığ ‘da bulunan kurulu iş yerlerin 4 sıra numaralı “Gıda” iş kolunda yer aldığını, oysa Ankara ve İstanbul ‘da bulunan birer iş yerinin 18 sıra numaralı “Kara Taşımacılığı” iş koluna girdiğinin işveren tarafından kuruma bildirildiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Öz Gıda-İş Sendikası vekili; bakanlık üye tespit kararının doğru olduğunu, işletme içeriğinde olmasına rağmen çoğunluk üye tespitinde nazara alınmadığı iddia edilen işyerlerinin başka işkolunda yer aldığını ve davacının bu yöndeki iddiası bakımından önce işkolu tespit prosedürünün işletilmesi gerektiğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı Coca Cola İçecek A.Ş. vekili; müvekkili şirkete ait Ankara’daki iki işyerinin kodunun 2008 yılında Nace kodlarının Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından uygulanması neticesinde idare tarafından değiştirilerek kendilerine bildirildiğini, müvekkilinin bununla bir ilgisi olmadığını, davacı davasında haklı ise davanın kabulüne, haksız ise reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme Kararının Özeti:Mahkemece, uyulan bozma ilamı doğrultusunda yapılan araştırma ile uyuşmazlık konusu Esenboğa yolu 18. km Ankara adresinde bulunan işyerinde, Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesi tarafından yapılan tespite göre gazlı içecek ve şişeleme işinin yapıldığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının daha önceki yetki tespiti işlemlerinde de belirtilen işyerinin işletme kapsamında değerlendirildiği ve bu işyerinin nace kodunun alkolsüz içeceklerin imalatı olarak düzeltildiği görülmekle anılan işyerinin de işletme kapsamında değerlendirilmesi gerektiği ve bilirkişi raporuna göre de işletme kapsamında sendikanın gerekli çoğunluğu sağlayamadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile olumlu yetki tespitinin iptaline karar verilmiştir.

Temyiz:Kararı, davalılar Öz Gıda-İş Sendikası ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı temyiz etmiştir.

Gerekçe:6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 3. fıkrasında “Ocak 2013 istatistiklerinin yayımlandığı tarihe kadar, Bakanlığa yapılmış olan yetki tespit başvuruları ile taraf oldukları bu Kanunun yürürlüğünden önce imzalanmış toplu iş sözleşmesi Ocak 2013 istatistiklerinin yayımı tarihinden sonra sona erecek olan sendikaların, bir sonraki toplu iş sözleşmesiyle sınırlı olmak üzere yapacakları yetki tespit başvuruları mülga 2822 sayılı Kanunun 12’nci maddesine göre Bakanlıkça yayımlanmış Temmuz 2009 istatistiklerine ve mülga 2822 sayılı Kanunda belirtilen hükümlere göre sonuçlandırılır.” denilmiştir. Dava tarihinden sonra 10.01.2013 tarihinde hükme yeni bir cümle eklenmiştir. Söz konusu cümle ise, “Ancak, en son yayımlanan 2009 istatistiğinde toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi için başvuru hakkına sahip işçi sendikalarının 7.11.2012 tarihinde ve sonraki bu fıkraya göre yapacakları yetki tespit talepleri, 41 inci maddede yer alan işyeri veya işletme çoğunluğu şartlarına göre sonuçlandırılır.” şeklindedir.

Belirtilen hükümler uyarınca somut olay bakımından yetki tespit başvuruları mülga 2822 sayılı Kanun’un 12. maddesi ile Temmuz 2009 istatistiklerine ve yine 2822 sayılı Kanun’da belirtilen hükümlere göre sonuçlandırılacaktır.

Dava tarihinde yürürlükte bulunan 2822 sayılı Kanun’un 12. maddesinin 1. fıkras 1. fıkrasında, “Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 12’nci maddesinin 1’inci fıkras 1’inci fıkrasında, “Kurulu bulunduğu işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde onunun (tarım ve ormancılık, avcılık ve balıkçılık işkolu hariç) üyesi bulunduğu işçi sendikası, toplu iş sözleşmesinin kapsamına girecek işyeri veya işyerlerinin her birinde çalışan işçilerin yarıdan fazlasının kendi üyesi bulunması halinde bu işyeri veya işyerleri için toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkilidir. İşletme sözleşmeleri için işyerleri bir bütün olarak nazara alınır ve yarıdan fazla çoğunluk buna göre hesaplanır…” hükmüne yer verilmiştir.

Anılan Kanun’un Anılan Kanun’un 13. maddesinde, “Bir toplu iş sözleşmesi yapmak isteyen işçi sendikası, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yazıyla başvurarak kurulu bulunduğu işkolunda üye sayısı itibariyle yüzde on (tarım ve ormancılık, avcılık ve balıkçılık işkolu hariç) oranını sağladığının belirlenmesini ve sözleşmenin kapsamına girecek işyeri veya işyerlerinde başvuru tarihinde çalışan işçiler ile üyelerinin sayısının tespitini ister. İşçi sendikası kendisinde bulunan üyelik fişlerini Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına yetki için başvurduğu tarihten itibaren üç işgünü içinde işverene vermek zorundadır.

Çalışma Bakanlığı, kayıtlarına göre sendikanın çoğunluğu haiz olması halinde, toplu iş sözleşmesi yapma başvurusunu işyerindeki işçi ve üye sayısını, o işkolunda kurulu işçi sendikalarıyla taraf olacak işveren sendikası veya sendika üyesi olmayan işverene başvurunun alındığı tarihten itibaren altı işgünü içinde başvuru tarihindeki kayıtlara göre bildirir. Çoğunluğu haiz olmadığının tespiti halinde bu bilgiler sadece başvuran sendikaya aynı süre içinde bildirilir.” denilmiştir.

Yine 2822 sayılı Kanun’un 3. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrasında, “Bir gerçek ve tüzelkişiye veya bir kamu kurum ve kuruluşuna ait aynı işkolunda birden çok işyerine sahip bir işletmede ancak bir toplu iş sözleşmesi yapılabilir. Bu Kanun anlamında bu sözleşmeye işletme toplu iş sözleşmesi denir. Ancak, kamu kurum ve kuruluşlarına ait müessese ve işyerleri ayrı tüzelkişiliğe sahip olsalar dahi, bu kurum ve kuruluşlar için tek bir işletme toplu iş sözleşmesi yapılır.” denilirken 3. fıkrasında “işletme toplu iş sözleşmesi yapılacak işyerlerinin aranılan niteliğe sahip olup olmadıkları hakkında çıkan uyuşmazlıklar işletme merkezinin bulunduğu yerdeki iş davalarına bakmakla görevli mahkemede onbeş gün içinde karara bağlanır. Kararın temyizi halinde Yargıtay’ca onbeş gün içinde kesin karar verilir.” düzenlemesi yer almıştır.

6356 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrasında yer alan düzenlemenin yetki süreci devam ederken ortaya çıkan ve çözümü aynı maddenin 1. fıkrasında özel olarak düzenlenen işkolu tespit prosedürü ile mümkün olan işkolu uyuşmazlıklarıyla sınırlı olarak değerlendirilmesi gereklidir. Ancak gerek 6356 sayılı Kanun’da gerekse mülga 2822 sayılı Kanun’da işletme kapsamına ilişkin uyuşmazlıkların bekletici mesele yapılamayacağına dair yukarıdaki düzenlemeye benzer bir düzenleme yer almamaktadır. Ayrıca işletme toplu iş sözleşmesi yapılmasına ilişkin kural kamu düzenine ilişkindir. Bu nedenlerle işletme kapsamına ilişkin bir uyuşmazlık söz konusu ise, mahkemenin bu uyuşmazlığı çözmeye de yetkili olması halinde işletme olup olmadığı ile varsa kapsamına ilişkin uyuşmazlığın, mülga 2822 sayılı Kanun’un uygulandığı olaylarda söz konusu Kanun’un 3. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası hükmüne göre, 6356 sayılı Kanun’un uygulandığı olaylarda ise anılan Kanun’un 34. maddesinin 4. fıkrası hükmüne göre ön mesele olarak çözüme kavuşturulması gereklidir. Yetki uyuşmazlığını inceleyen mahkemenin işletme olup olmadığı ile varsa kapsamına ilişkin uyuşmazlığı çözmeye yetkili olmaması halinde ise yine aynı hükümlere göre bu problemin çözümü Bekletici mesele yapılmalıdır.

Bir başka yönden 6356 sayılı Kanun’un 5. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrasının zaman bakımından da uygulanmasının tespiti gereklidir. Söz konusu hüküm Kanun yürürlüğe girdikten sonra yeni başlayan yetki süreçlerinde ortaya çıkan işkoluna ilişkin uyuşmazlıklarda uygulanma kabiliyetine sahiptir. Dolayısıyla hükmün mevcut uyuşmazlık da bu yönden de uygulanması Mümkün değildir.

Uyuşmazlık konusu olayda, mahkemece, işverenin Etimesgut adresinde bulunan işyerinin farklı bir işkolunda bulunması sebebiyle çoğunluk tespitinde nazara alınamayacağı ve sendika tarafından gerekli çoğunluğun da sağlanmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen karar, Dairemizin 21.06.2013 tarihli ilâmıyla, Esenboğa/Ankara adresindeki işyerinin, işletme kapsamında yer alıp almadığının değerlendirilmesi gerektiği gerekçesiyle bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyulmuş ancak bozma ilamının gereği tam olarak yerine getirilmemiştir. Bu anlamda, mahkeme sadece, yetkisiz ve görevsiz mahkeme tarafından, tarafların yokluğunda icra edilen delil tespiti dosyasını getirtmiş, delil tespiti yoluyla alınan uzman olmayan mimar bilirkişi raporu ve daha sonra yaptırılan bilirkişi raporuna itibarla hüküm kurmuştur.

Öncelikle belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 401. maddesinin dördüncü fıkrasında yer alan “Dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir” hükmü gereğince, inceleme konusu davanın açılma tarihinden sonra, Ankara 2. Sulh Hukuk Mahkemesi aracılığıyla ve tarafların yokluğunda icra edilen delil tespiti dosyası ve uzman olmayan mimar bilirkişi raporu hükme esas alınamaz.

Somut olayda, uyuşmazlık konusu işyerine dair dosyada çelişkili kayıtlar vardır. İşyerine dair 04.05.2012 tarihli ve 2012/1 ayına ilişkin dönem bordrosuna göre işyerinin adresi “Bahçekapı mevkii serpmeler No:125-126 Etimesgut” olarak gözükmekte olup işkolu kodu da 4942 (taşımacılık) tır. Ancak 05.12.2013 tarihli ve yine 2012/1 ayına ilişkin dönem bordrosuna göre ise, işyeri adresi “Esenboğa yolu 18. Km Altındağ Ankara” olarak gözükmekte olup işkolu kodu ise 1107 (gıda) dir.

Mahkemece, söz konusu işyeri ile ilgili bakanlıktan tüm kayıtlar getirtilmeli, belirtilen işkolu kodu değişikliklerinin işveren talebi üzerine yahut bakanlık tarafından resen gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği ile değişiklik tarihleri duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmeli, dava açıldıktan sonra delil tespiti konusunda yetkili ve görevli mahkemenin davanın görüldüğü mahkeme olduğu hususu gözetilerek işletme niteliğinin tespiti yönünden mahkeme tarafından yöntemince keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, Ankara’daki tüm işyerlerinin sayısı ve niteliği belirlenmeli, işletme kapsamında bulunması gereken işyeri varsa bu işyerindeki sendika üyesi işçiler tespit edilmeli ve bu suretle toplanacak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra sonucuna göre karar verilmelidir. Anılan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç:Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı bozulmasına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.06.2014 tarihinde oybirliğiyle, karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/853 Karar: 2014/9062 Tarih: 15.04.2014

  • HMK 401. Madde

  • Görev ve Yetki

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 401/1. maddesinde “Henüz dava açılmamış olan hallerde delil tespiti esas hakkındaki davaya bakacak olan mahkemeden veya üzerinde keşif yahut bilirkişi incelemesi yapılacak şeyin bulunduğu veya tanık olarak dinlenilecek kişinin oturduğu yer Sulh mahkemesinden istenir” hükmü düzenlenmiştir.

Talep eden, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 401. maddesi gereğince delil tespiti istediği halde, mahkemece görev hususu gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle 15.04.2014 tarihinde karar verildi.


YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/3098 Karar : 2016/3050 Tarih : 22.03.2016

  • HMK 401. Madde

  • Görev ve Yetki

Davacı, … Köyü çalışma alanında bulunan ve 1937 yılında yapılan kadastro sırasında nehir yatağı olması nedeni ile tespit harici bırakılan taşınmaz hakkında kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği dayanarak tescil istemiyle, 10.04.2013 tarihinde dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece dava konusu taşınmazın öncesinde nehir yatağı olduğu daha sonra nehrin yatak değiştirmesi nedeni ile alüvyonlarla dolduğu, hiçbir emek harcanmadan bu toprağın tarım arazisi olarak kullanılmaya başladığı dolayısıyla davacı lehine kazandırıcı zamanaşımı ile kazanma koşulları oluşmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de eksik araştırma ve inceleme sonucu karar verilmesi isabetsizdir. Davacı, iş bu davayı açmadan önce taşınmazın bulunduğu bölgede toplulaştırma çalışmalarının devam etmesi ve taşınmaz sınırlarının değişme ihtimali bulunmasına binaen dava tarihi olan 10.04.2013’ten sonra olmak üzere 30.10.2013 tarihinde tespit talebinde bulunmuş, …. 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından 2013/…. değişik iş sayılı dosyası üzerinden taşınmazda keşif yapılmış, keşif sonrası hazırlanan raporda davacının tescilini talep ettiği kısmın tapulama çalışmaları sırasında nehir yatağı olması nedeni ile tespit harici bırakıldığı, bilahare nehrin yatak değiştirmesi ile de tarım arazisi olarak kullanıldığı belirtilmiştir. Mahkeme tarafından bahsi geçen tespit kararı esas alınarak hüküm kurulmuştur. HMK’nın 401/son maddesine göre “dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir.” hükmü gereğince eldeki dosya ile ilgili olarak başka mahkemece delil toplanamaz. Mahkemece gerekli tüm araştırma dosya üzerinden yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği halde davadan sonra başka bir mahkemeden talep edilen tespit kararı esas alınarak HMK’nın 401/son maddesine aykırı olarak karar verilmesi isabetsiz olup, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülerek hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/7808 Karar : 2015/4372 Tarih : 8.06.2015

  • HMK 401. Madde

  • Görev ve Yetki

Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 21/02/2012 tarihinde sözleşme düzenlediklerini, sözleşmenin 3. maddesinde “ binadaki eksikliklerin tamamlanması neticesinde 32 parseldeki tapu kaydının devir ve işlemleri yapılacak aksi halde şahit olarak imzası bulunan …‘in emanetine verilen 15.000,00 TL tutarındaki senet işleme konularak arsa sahiplerinin vekaletçisi olan …‘den tahsilatı yapılacaktır” şeklinde maddenin olduğunu, sözleşme gereğince 32 parselin tapu kaydının devir ve işlemleri müvekkile yapılmadığını, davalı aleyhine …1. İcra Müdürlüğünün 2013/1323 esas sayılı dosyası ile ilamsız takip yaptığını ileri sürerek davalının icra dosyasına yaptığı itirazın iptali ile % 20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesini ve yargılama giderleri ile ücreti vekaletin karşı tarafa yükletilmesini arz ve talep etmiştir.

Davalı vekili, yüklenici tarafından dairelerde bulunan eksikleri gidermesi defaten talep edilmişse de davacı bu eksiklikleri gidermediği gibi 21/12/2012 tarihli protokolün 3. maddesinde aykırı olarak müzayaka halinde verilen aslında hükümsüz olan senedi icraya koyduğunu, davacı tarafından yapılan itiraz iptali için bu davayı açtıklarını, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin ve buna bağlı olan senedin geçerli olduğu varsayılsa dahi eksikliklerin gideilmediğini, şarta bağlı olan senedin şart gerçekleşmeksizin icra takibine konu edilmesi açıkça usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, teminat senedi olarak verilen ve şarta bağlı olan senette belirtilen şart gerçekleşmediğinden senedin muaccel hale gelmediği, davalının davacıya senette belirtilen miktar kadar borcu bulunmadığı, her ne kadar davacı davalının kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olmaması nedeniyle inşaattaki eksikliği itiraz olarak ileri süremeyeceğini iddia edilmişse de davalının borçlu olarak imzaladığı icra takibine konu senetteki borcu muaccel hale gelmesi, taraflar arasında imzalan 21./02/2012 tarihli tutanakla kat karşılığı inşaat sözleşmesinde arsa sahiplerine düşen taşınmazların eksiksiz imalatı koşuluna bağlandığından davacının bu iddiası dinlenebilir bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.

1)Dava, taraflar arasında imzalanan 21.02.2012 tarihli tutanakla ilgili verilen senet hakkında başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.Tutanağın 3 nolu bendi “binadaki eksikliklerin tamamlanması neticesinde 32 parseldeki tapu kaydının devir ve işlemlerinin yapılacağı, aksi halde şahit olarak imzası bulunan …‘e emanet olarak verilen 15.000,00 TL tutarındaki senedin işleme konulacağı ve arsa sahiplerinin vekaletçisi olan …‘den tahsil edileceği” ibaresini taşımaktadır. Mahkemece dava açıldıktan sonra eksiklik bulunup bulunmadığı hususunda herhangi bir keşif yapılmamış, …2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/96 D. İş, 2013/97 K. sayılı dosyasındaki tespit raporu esas alınarak hüküm kurulmuştur. HMK’nın 401/4 fıkrasında yer alan “dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkeme yetkili ve görevlidir” şeklindeki hükmü karşısında mahkemece ehil bilirkişiler marifeti ile gerek 05.11.2010 tarihli anasözleşme, gerekse 21.02.2012 tarihli tutanak kapsamına göre keşif yapılıp, eksiklikler bulunup bulunmadığı, var ise nelerden ibaret olduğu konusunda denetime elverişli rapor alınıp, eksiklik bulunması halinde yazılı şekilde hüküm kurulması, eksikliğin bulunmadığı ve sözleşme hükümlerinin tam olarak yerine getirildiğinin belirlenmesi halinde sözleşme ve tutanak hükümleri değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

2)Bozma nedenine göre, davalı vekilinin kötüniyet tazminatı ile ilgili temyiz talebi hakkında şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde iadelerine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.06.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS