Delil Tespitinin İstenebileceği Hâller
HMK Madde 400
(1) Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.
(2) Delil tespiti istenebilmesi için hukuki yararın varlığı gerekir. Kanunda açıkça öngörülen hâller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dâhilinde bulunuyorsa hukuki yarar var sayılır.
HMK Madde 400 Gerekçesi
1086 sayılı Kanunun 368 ve 369 uncu maddelerindeki düzenlemeler, delil tespitinin istenebileceği hâllere ilişkin olduğundan her iki madde hükmü burada tek bir madde içinde ve iki ayrı fıkra hâlinde karşılanmaktadır. Getirilen hükmün eski düzenlemeden özü itibarıyla bir farklılığı bulunmamaktadır. Böylece hemen tespit edilmemesi hâlinde kaybolacağı yahut ileride toplanmasının daha zor olacağı durumlarda, hukukî yararı korumak amacıyla, delilin önceden toplanması hükme bağlanmıştır.
HMK 400 (Delil Tespitinin İstenebileceği Hâller) Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay (K) 18. Hukuk Dairesi 2014/5470 E. , 2014/9158 K.
- HMK 400
- Delil tespiti davası açılabilmesi için hukuki yarar bulunması şarttır.
Dava dilekçesinde, davacıya ait taşınmazın hidroelektrik baraj santralinin kurulacağı alanda yer aldığı için Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından tespit ve tescil davası açıldığı, ancak yargılama sırasında alınan bilirkişi kurulunca muhdesat niteliğindeki ağaçlar ile taşınmaz bedelinin gerçek değerinin altında tespit edildiği, baraj yapımı ve su artışı nedeniyle su altında kalma ihtimali bulunduğu, bu nedenle taşınmazın ve üzerindeki evin değerinin tespit edilmesi istenmiş, mahkemece dava konusu edilen hususlarda hüküm verildiği, bu haliyle HMK. nun 400 ve 401. maddeleri gereğince davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle dava reddedilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 104. maddesi hükmüne göre, bir hakkın veya hukuki ilişkinin varlığının ya da yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının belirlenmesinin istenebileceği ancak bu hususta tespit davası açanın kanunlarda belirtilen istisnai durumlar dışında bu davayı açmakta hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunması gerektiği belirtilmiştir. Aynı Yasanın 400 ve 401. maddelerinde ise delil tespiti için hukuki yararın varlığının gerekli bulunduğu, kanunda öngörülen hallerin dışında delilin hemen tespit edilememesi halinde kaybolacağı veya ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı hallerde hukuki yararın var sayılacağı, bu hususta dava açıldıktan sonra yapılan her türlü delil tespiti talebi hakkında sadece davanın görülmekte olduğu mahkemenin yetkili ve görevli olduğu hüküm altına alınmıştır.
Açıklanan hususlara göre dava konusu hakkında …Asliye Hukuk Mahkemesi’ne 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu gereğince tespit ve tescil davası açıldığı ve karar verildiği anlaşıldığına göre, davacının bu isteminin ilgili davada değerlendirilmesi gerektiği ve bu talep hakkında verilecek kararın nihai bir hüküm olmadığından sadece itirazı kabil bulunduğu, görülmekte olan bir dava konusunun başka bir davada takip edilmesinde hukuki yararının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2014/13730 E. , 2015/9545 K.
- HMK 400
- Delil despitinde hukuki yarar yoksa, tespit talebinin reddine karar verilmelidir.
HMK 400 /1 maddesine göre “taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması, ya da tanık ifadelelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir. Delil tespiti istenebilmesi için hukuki varlığın yararı gerekir. Kanunda açıkça öngörüle haller dışında, delilin hemen tespit edilmemesi halinde kaybolacağı yahut ileri sürülmesinin önemli ölçüde zorlaşacağı ihtimal dahilinde bulunuyorsa hukuki yararı var sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Davacı dava dilekçesinde davalı tarafından şirketten tahsil edilen toplam tutarın 61.460 TL olduğunu gerek davacı müvekkil şirket aleyhine gerekse yetkilisi M. Ö.’in Eşi S. S. Ö aleyhine karşı açılmış/açılacak olan davalarda haklılığımızı ıspat açısından davalıya ödenen kira bedellerinin tesbitini istemiştir. Davacının talebi HMK. 400 madde kapsamında delil tespiti niteliğindedir. Ödemeler bankaya ve İcra dosyasına makbuz karşılığında ödendiğinden bu kayıtların kayıp olması ve daha sonra tespitinin zorlaşacağı anlamına gelmez. O nedenle talebin reddine karar verilmesi gerekir.
Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2014/11978 E. , 2014/13249 K.
- HMK 400
- Hukuki yararın varlığı halinde delil tespiti yapılmalıdır.
Somut olayımızda; Aleyhine delil tespiti istenen kiracı hakkında kiralanandan tahliyesine karar verilmiş ancak bu karar henüz infaz edilmemiştir.Tespit isteyen vekili dilekçesinde, verilen tahliye kararından dolayı kiralananda bulunan demirbaş eşyaları ve mutat olması gereken bazı malzemelerin sökülüp götürüldüğünü ve hasar verildiğini belirterek ilerde açacağı tazminat davasına delil teşkil etmesi için kiralananın mevcut halinin tespitini istemiştir. Davacının tespit istemekte hukuku yararı bulunduğundan delil tespitinin yapılması gerekirken yazılı şekilde istemin reddine karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2015/6814 E. , 2015/9274 K.
- HMK 400
- Delil tespiti kararları nihai karar niteliğinde olmadığından temyiz edilemez.
6100 sayılı HMK.nun 400-406.maddeleri arasında düzenlenmiş olan (1086 sayılı HUMK.nun 368-374.maddeleri) delil tespitinde, “Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.” Delil tespitinin konusunu maddi vakıalar oluşturmaktadır. Delil tespiti kararı, nihai karar olmadığından kanun yoluna götürülemez.
Bu açıklamalar ışığı altında; temyiz olunan kararın incelenmesi neticesinde, talebin delil tespitine ilişkin olduğu anlaşıldığından, kararın temyizi sebebiyle aşağıdaki değerlendirme yapılmıştır.
HUMK. nun 427. maddesine göre temyiz, mahkemelerden verilen nihai kararlara karşı başvurulacak kanun yoludur. Delil tespiti talebi ve bu talebe ilişkin mahkemeden sadır olan karar, nihai karar olmadığından, buna ilişkin mahkeme kararının temyiz edilme olanağı 1086 sayılı HUMK ve 6100 sayılı Kanunun ek 3.maddesine göre yoktur.
Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2016/4677 E. , 2016/4709 K.
- HMK 400
- Delil tespiti davasında verilen karar temyiz edilemez.
Delillerin tespiti, 6100 sayılı HMK’nın 400 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, ilerde açılacak veya açılmış olan bir dava ile ilgili delillerin bazı şartlar altında zamanından önce toplanıp emniyet altına alınmasını sağlamak amacıyla kabul edilmiş geçici hukuki koruma tedbirinin bir türüdür. Delillerin tespiti yargılama sürecini içermediğinden ve bu konuda verilecek karar nihai karar niteliğinde bulunmadığından temyizi değil itirazı kabil bir karardır. Mahkemece, her ne kadar temyiz yolu açık olmak üzere karar verilmiş ise de, verilen kararın temyizi kabil bulunmadığından temyiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/6323 Karar : 2017/534 Tarih : 13.02.2017
-
HMK 400. Madde
-
Delil Tespitinin İstenebileceği Hâller
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeli alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptâli, takibin devamı ve icra inkâr tazminatının tahsili istemine ilişkin olup, mahkemenin; davanın kısmen kabulüne dair kararı taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
…-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre taraf vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
…-Taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarına gelince;
Taraflar arasında davalı iş sahibine ait … …. ….okul inşaatındaki ahşap malzeme dahil işlerinin yapımı konusunda imzalanan ….05.2012 tarihli sözleşme ile eser sözleşmesi ilişkisinin kurulduğu anlaşılmıştır. Sözleşmede yapılacak işlerin ve miktarları belirlenmiş olduğu halde fiyat belirlenmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle mahkemece alınan bilirkişi raporunda iş bedeli hesaplanırken işin yapıldığı yıl serbest piyasa rayici esas alınması doğru ise de; davacı yüklenici imzası bulunan hakediş raporlarında bir kısım imalâtlar için göstermiş olduğu birim fiyatlar ile serbest piyasa fiyatları arasında fark bulunduğundan hak ediş raporlarındaki bedeller davacı yükleniciyi bağlayacağından hakediş raporları kapsamındaki imalâtların bedeli bu birim fiyatları aşmamak kaydıyla hesaplanıp, hakediş raporlarında yer almayan imalât var ise bu imalâtların da yapıldığı yıl serbest piyasa rayicine göre bedeli belirlenip; buna göre iş bedeli hesaplanmalı, eksik ve ayıp bedeli olarak belirlenen 39.315,00 TL’nin ve sözleşmeye göre belirlenen ….500,00 TL ifaya ekli cezanın iş
bedelinden mahsubu ile bulunacak bedelden davalının ödemesi olan 168.133,41 TL de düşülerek varsa kalan bedel yönünden davalının itirazının iptâline karar verilmeli, iş bedeli olarak belirlenen bedelden davalının yaptığı ödeme, eksik ve ayıp bedeli ile ifaya ekli cezanın mahsubu halinde davacı alacağının bulunmadığı tespit edilir ise davanın reddine karar verilmelidir.
Ayrıca davacı tarafından davadan önce “delil tesbiti” isteminde bulunulmuş ve istemi kabul edilerek … …. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce delil tespiti yapılmış ve mahkemenin 2012/263 Değişik iş esas sayılı dosyasına bilirkişi raporu sunulmuştur. Mahkemece, davacı yanca yapılan delil tespiti gideri yargılama giderlerine katılmamış, aksine dava konusu iş bedeli alacağına katılarak hüküm altına alınmıştır. Oysa, ….03.1976 tarih ve …/… sayılı … İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davanın açılmasından önce yapılan delil tespit giderleri yargılama giderlerinden sayılmaktadır. Bu içtihat 6100 sayılı Yasa’nın yürürlüğe girmesinden sonra da bir değişikliğe uğramamış olup geçerliliğini sürdürmektedir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 400-406. maddeleri uyarınca yapılan delillerin tespitine ilişkin giderler, aynı Kanun’un 323-333 maddelerinde yer alan yargılama giderlerindendir. Mahkemece, delil tespiti giderlerinin yargılama giderleri kapsamında değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde müddeabihe eklenerek hüküm altına alınması doğru olmamıştır.
Yukarıda açıklanan nedenle kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda …. bentte yazılı nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine, …. bent uyarınca tarafların temyiz itirazlarının kabulü ile kararın taraflar yararına BOZULMASINA, ….350,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak …‘daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren … gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine ….02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/5944 Karar : 2016/3155 Tarih : 19.04.2016
-
HMK 400. Madde
-
Delil Tespitinin İstenebileceği Hâller
Dava, kiralayanlar ve malikler tarafından asıl kiracı ve alt kiracı aleyhine açılan hor kullanmadan kaynaklanan hasar bedeli ile tamir süresi kira bedelinden oluşan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, Akhisar SHM 2014/8 değişik iş nolu dosyasına ibraz edilen 25/04/2014 havale tarihli inşaat bilirkişisi raporunda belirtilen 18.185 TL ile taşınmazın bir aylık kira bedeli olan 16.972 TL toplamı olan 35.157 TL nin tahliye tarihi olan 31/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı asıl kiracı müflis … iflas idaresinden tahsiline,davalı alt kiracı …`ya yönelik talebin reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı ve davalı asıl kiracı müflis … iflas idaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm,davalı asıl kiracı müflis …. iflas idaresi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davalı asıl kiracı müflis … iflas idaresi vekilinin hükme yönelik temyiz itirazlarına gelince:
Davacı vekili,dava dilekçesinde, 423 ada, 20 parseldeki 13 ve 14 nolu bağımsız bölümlerin 01.05.2010 başlangıç tarihli kira sözleşmesiyle davalı … ye kiraya verildiğini, daha sonra kiralanan taşınmazın Rodi A.Ş. tarafından alt kiracı olan diğer davalı …‘ya kiraya verildiğini, Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/154 esas sayılı dosyası ile 19.12.2013 tarihinde davalı şirketin iflasına karar verildiğini, aynı tarihte Bakırköy 1.İcra Dairesinde 2013/70 esas sayılı dosyası ile iflas masası oluşturulduğunu ve iflas idaresinin onaylandığını, alt kiracı …‘nın kiracı .. . Sanayi şirketi ile yaptığı kira sözleşmesini feshederek taşınmazı 31.03.2014 tarihinde tahliye ettiğini, ancak söz konusu taşınmazlarda bir çok hasar bulunmanın yanında 2 bağımsız bölüm olarak verilen taşınmazın ara duvarının yeniden yapmadan tahliye ettiğini, kira sözleşmesinin 6.maddesinde kiralananın alındığı gibi teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, hasar ve davacı zararının tespiti için Akhisar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/8-8 d.işler sayılı dosyası ile tespit yapıldığını ve 18.185 TL hasar bedeli ile söz konusu hasarın giderilmesi için 1 aylık süre gerektiğinin belirlendiğini belirterek 18.185 TL hasar bedeli ile 1 aylık kira bedeli olan 16.972 TL olmak üzere toplam 35.157 TL.nin tahliye tarihi olan 31.03.2014 tarihinden itibaren işleyecek olan yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.Davalı asıl kiracı müflis … iflas idaresi vekili cevap dilekçesinde,davacının tek taraflı yaptırdığı hasar tespitini kabul etmediklerini, taşınmazın 31.03.2014 tarihinde tahliye edildiği göz önüne alınarak dava tarihi olan 30.06.2014 tarihine kadar mülk sahibinin elinde bulunduğundan iddia edilen hasar ve zararın bu davayla tespit imkanı bulunmadığını, tahliyeden sonra davalıdan kira istenemeyeceğini,davacı talebinin keyfi bir talep olup,hukuka aykırı olduğunu,davacı şirketin tahliye tarihine kadarki alacağını iflas masasına kaydettirdiğini, bunun dışında müflis şirketin davacıya borcu olmadığını, ayrıca borcu olsa bile bu borcun masa borcu olamayacağını, iflas masasında iflas müdürlüğünce veya masada yapılan ilk alacaklılar toplantısında alacaklılar tarafından şirketin faaliyetinin dolayısıyla kiralamanın devamı yönünde bir karar bulunmadığından davacının varsa talep ettiği alacağının iflas masası alacağı olamayacağını, talep edilen alacağın kira alacağı olmayıp hasar bedeli alacağı olduğunu,masa alacağı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuş, Mahkemece,18.185 TL hasar bedeli ile taşınmazın bir aylık kira bedeli olan 16.972 TL toplamı olan 35.157 TL nin tahliye tarihi olan 31/03/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı asıl kiracı müflis …. iflas idaresinden tahsiline,davalı alt kiracı …`ya yönelik talebin reddine karar verilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı T.B.K.’nun 316/1.maddesi (818 sayılı B.K.’nun 256.maddesi) hükmü uyarınca kiracı kiralananı özenle kullanmak ve aynı kanunun 334. maddesi (B.K,’nun 266.maddesi) gereğince sözleşme sonunda aldığı hali ile kiralayana teslim etmekle yükümlüdür. Kiracının bu yükümlülüğünün ihlali halinde kiraya veren, bu yüzden uğradığı zarar için giderim isteminde bulunabilir. Ancak kiracı sözleşme sınırları içinde kiralanandan yararlanması sonucu meydana gelen yıpranma ve bozulmalardan sorumlu değildir. O nedenledir ki kiralanandaki hasar ve bozukluğun kötü (hor) kullanımdan kaynaklanıp kaynaklanmadığının tespiti gerekir.
Somut olayda; davalı …‘nin 01.05.2010 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesiyle kiracı olduğunu, davalı kiracının kiralanan taşınmazı diğer davalı … Hanay’a alt kira sözleşmesi ile kiraladığı ve alt kiracı …‘nın kiracı .. ile yaptığı kira sözleşmesini feshederek taşınmazı 31.03.2014 tarihinde tahliye ettiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı tarafça kiralanan taşınmazın tahliyesinden sonra Akhisar Sulh Hukuk Mahkemesinin 2014/8-8 d.işler sayılı tespit dosyasında kiralanana verilen hasar bedelinin 18.185 TL olduğu ve hasarın 1 aylık sürede giderilebileceğinin tespit edildiği belirtilerek 18.185 TL hasar bedeli ile 1 aylık kira bedeli olan 16.972 TL olmak üzere toplam 35.157 TL`nin tahsili için iş bu davanın açıldığı,mahkemece keşif ve bilirkişi incelemesi yapılmadan davacı tarafça yaptırılan tespit sonucu hazırlanan tespit raporu esas alınarak hüküm verildiği görülmüştür.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 400.maddesi (yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı HUMK’nun 368 ve devamı maddeleri) dayanılarak yaptırılan delil tespitine ilişkin bilirkişi raporları aynı yasanın 405.maddesi (1086 sayılı HUMK`nun 374.maddesi) hükmü uyarınca asıl dava dosyasının eki sayılmakla birlikte, söz konusu raporlara karşı belirli sürede itiraz edilmemesi halinde kesinleşeceği veya aleyhine tespit yaptırılan kişi hakkında kesin delil niteliği kazanacağına dair yasal bir düzenlemeye de yer verilmemiştir. Bu nedenle delil tespiti yolu ile alının bilirkişi raporuna itiraz etmemiş olan taraf bu itirazını hüküm verilinceye kadar mahkemeye bildirebilir. Kaldı ki tespit raporunun iddiayı ve savunmayı karşılayıp karşılamadığı, hüküm kurmaya yeterli olup olmadığını denetleme işi hakime ait bir görevdir.
../…
Mahkemece, gerektiğinde mahallinde keşif yapılarak konusunda uzman bilirkişi yada bilirkişilerden rapor alınarak kiralananda hasar meydana gelip gelmediğinin,hasar meydana gelmiş ise meydana gelen bu hasarın hor kullanmadan mı yoksa olağan kullanımdan mı kaynaklandığının ayrıntılı bir şekilde tespit edilmesi ayrıca tespit edilen hasarın ne kadarlık bir süre içinde giderilebileceğinin belirlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, tespit raporu ile yetinilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Hüküm bu nedenlerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı asıl kiracı müflis …. İflas İdaresi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 19.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/3164 Karar : 2015/5052 Tarih : 15.10.2015
-
HMK 400. Madde
-
Delil Tespitinin İstenebileceği Hâller
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup, Mahkemece davanın kısmen kabulüne dari verilen karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davalının temyiz talebi süre yönünden incelenmiş, 25.06.2014 tarihli ek kararla temyizin süresinde yapılmadığı kabul edilerek temyiz istemi süre yönünden reddedilmiş, ek karar davalı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Mahkeme kararı davalıya Tebligat Kanunu`nun 35. maddesine göre tebliğ edilmiştir.
Tebligat Kanunu`nun 35. maddesi gereğince eski adreste tebligat yapılabilmesi için; muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresinin tespit edilmemiş olması gerekir.
Muhatabın adres kayıt sistemindeki adresi tespit edilmiş ise tebligatın belirlenen adreste yapılması zorunludur. Adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine tebligat çıkarılmaksızın doğrudan eski adreste 35. maddeye göre tebligat yapılamaz.
Mahkemece davalı Mehmet Bahçeli’nin adres kayıt sistemindeki adresi tespit edilmeden, dava dilekçesinde yazılı “….E…. Mah. İ.. M… Sk. No:… Bandırma” adresine Tebligat Kanunu`nun 35. maddesine göre tebligat çıkarılmıştır.
UYAP üzerinden araştırıldığında, davalının adres kayıt sistemindeki adresinin, davalının temyiz dilekçesinde ve mahkemenin temyiz isteminin reddi kararının temyizine ilişkin dilekçesinde de yazılı olan “…. E..Mah. A..Cad. No:../.. Bandırma” olduğu görülmektedir.
Bu durumda mahkeme kararının davalıya usulüne uygun tebliğ edilmediği açıktır. 7201 sayılı Tebligat Kanunu`nun 31. maddesine göre davalının bildirdiği öğrenme tarihine göre temyizin yasal süre içerisinde yapıldığı anlaşıldığından, mahkemenin temyiz isteminin süre yönünden reddine dair ek kararının bozularak kaldırılmasına karar verildikten sonra dosyanın esası incelendi.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı tarafından davadan önce delil tesbiti isteminde bulunulmuş ve istemin kabul edilerek Bandırma 1.Asliye Hukuk Mahkemesince iki kez delil tesbiti yapılmış ve mahkemenin 2011/28 D.iş ve 2011/40 D.iş sayılı iki ayrı tespit dosyasına bilirkişi raporu sunulmuştur.
Delil tesbiti dosyaları kapsamında davacı tarafından 695,00 TL delil tesbiti gideri yapıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece davacı yanca yapılan delil tesbiti giderleri yargılama giderlerine katılmamış, aksine dava konusu eksik işler bedeli alacağına katılarak hüküm altına alınmıştır. Oysa 22.03.1976 tarih ve 1/1 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince davanın açılmasından önce yapılan delil tespit giderleri yargılama giderlerinden sayılmaktadır.
Bu içtihat 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun yürürlüğe girmesinden sonra da değişikliğe uğramamış olup geçerliliğini sürdürmektedir.
6100 sayılı HMK’nın 400-406 maddeleri uyarınca yapılan delillerin tesbitine ilişkin giderler aynı Kanun`un 323-333 maddelerinde yer alan yargılama giderlerindendir. Yine davadan önce gönderilen alacağın ödenmesi ihtarı için yapılan giderler de yargılama giderlerinden olup, yargılama giderlerinin dökümü içerisinde gösterilerek davadaki haklılık oranına göre taraflara paylaştırılması gerekir.
O halde, mahkemece delil tesbiti giderlerinin ve ihtarname giderlerinin yargılama giderleri kapsamında değerlendirilerek davadaki haklılık oranına göre taraflara paylaştırılması gerekirken, yazılı şekilde müdeabih eklenerek hüküm altına alınması doru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2.bent uyarınca hükmün kabulü ile davalı yararına ( BOZULMASINA), karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/8486 Karar : 2014/11540 Tarih : 17.06.2014
-
HMK 400. Madde
-
Delil Tespitinin İstenebileceği Hâller
Tespit isteyen vekili, müvekkilinin Arkas Aşındırıcı Ürün ve Hırd. Ltd. Şti. ile tek satıcılık sözleşmesi yaptığını, Abramak Makina İzalosyan İnş. ve San. Ltd. Şti. kurduğunu ve Deniz Dere’yi de %8’ lik bir şirket hissesi verip ortak ve şirket yetkilisi kıldığını ve ikinci imza yetkilisi tayin ettiğini, daha sonra ikinci şirket olan Tektaş Kıvılcım Çıkarmaz El Alet Dök. San. Ve Tic. Ltd. Şti’nin kurulduğunu ve Deniz Dere’nin bu şirketin % 50 hissedarı ve iki imza yetkilisinden birisi olarak tayin edildiğini, ancak zaman içinde Deniz Dere isimli şahıs ile onunla iş birliği yaptığı bilinen tek satıcılık sözleşmesinin üretici firması Arkas Şirketi ve yetkililerinin yasaya ve sözleşmeye aykırı biçimde eylem ve işlemlerinin geliştiği, aleyhine tespit istenen üç şirketin hesaplarının alım satımlarının, tek satıcılık sözleşmesine aykırı satımın olup olmadığının tespiti, mali kayıtlarının incelenmesi, banka hareketlerinin izlenmesi, bu hususların tespitinin yanı sıra müvekkilinin hissedarı bulunduğu Abramak Makina İzalosyan İnş. ve San. Ltd. Şti. ile Tektaş Kıvılcım Çıkarmaz El Alet. Dök. San. ve Tic. Ltd. Şti`nin tüm ticari defter ve kayıtlarının ve şirket merkezlerinin mühürlenerek tüm banka internet şifrelerinin ve banka hesaplarının şimdilik kullanıma kapatılması ve şirketin acil ve zorunlu ödemelerin mahkeme nihai tespit kararına kadar mahkeme iznine bağlanmasına ve gerekirse mahkemece şirkete bir geçici kayyum tayin edilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; aleyhine tespit istenen şirket ticari defter, kayıt ve belgelerinin her zaman incelenebileceği, bu durumda HMK’nın 400/2. maddesindeki yasal koşulları oluşmayan delil tespiti isteminin reddi gerektiği, ancak tespit dilekçesine ekli belgelerin incelenip değerlendirilmesi sonucu HMK’nın 389. ve devamı maddelerindeki ihtiyati tedbirin yasal koşullarının kısmen oluştuğu ve TTK’nın 630/2 maddesi gereğince şirket ortaklarının şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin ihtiyati tedbir yolu ile kısmen sınırlandırılarak şirkete kayyım atanmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı verilebileceği gerekçesiyle; yasal koşulları oluşmayan delil tespiti isteminin reddine, tespit ve tedbir isteyenin ihtiyati tedbir isteğinin kısmen kabulü ile, aleyhine tespit istenen Abramak Makina İzalosyan İnş. San. ve Tic. Ltd. Şti. ile Tektaş Kıvımcım Çıkarmaz El Aletleri Döküm San. Tic. Ltd. Şti`nin şirket ortaklarının şirketi yönetim hakkının ve temsil yetkisinin ihtiyati tedbir yolu ile kısmen sınırlandırılmasına, şirket ortaklarının her iki şirketi borç altına sokacak ve her iki şirket mal varlığını eksiltecek işlemleri yapabilmesinin mahkemece atanacak kayyımın onayına bağlı tutulmasına karar verilmiştir.
Kararı tespit isteyen vekili ve aleyhine tespit istenen D… D… vekili temyiz etmiştir.
Talep, ihtiyati tedbir ve delil tespitine ilişkindir. 21.02.2014 gün ve 2013/1 E.-2014/1 K. sayılı İBK`ya göre ve HMK 400 ve devamı maddelerine göre, ihtiyati tedbir ve delil tespiti talepleri geçici hukuki koruma niteliğinde olup temyizi kabil olmadığından taraf vekillerinin temyiz istemlerinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle taraf vekillerinin temyiz istemlerinin (REDDİNE), temyiz harcı tespit isteyenden peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, istek halinde aşağıda yazılı 23,40 TL harcın temyiz eden davalı Deniz Dere`ye (İADESİNE), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/20273 Karar: 2014/16680 Tarih: 17.12.2014
-
HMK 400. Madde
-
Delil Tespitinin İstenebileceği Hâller
Davacı vekili dava dilekçesinde; 08.12.2006 günü saat 04:00 sıralarında … T… İş Hanında çıkan yangında, davacı adına tapuda kayıtlı bağımsız bölüm ile bir odasında davacının Y… Haritacılık adı altında bürosu bulunan iş yerindeki eşyaların zarar gördüğünü; yangının, davalı A. A.’e ait lokanta işletmesinden çıktığını; davalının adam çalıştıran olarak sorumlu olduğunu, davalı elektrik kurumunun ise; yangın çıktıktan sonra yangın söndürme işlemlerinin başlatılması için gerekli olan elektrik kesintisini zamanında gerçekleştirmemesi nedeniyle sorumlu olduğunu belirterek, Silifke Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2006/136 değişik iş sayılı dosyasında alınan tespit raporuna göre işyerindeki eşyaların zarar görmesi nedeniyle uğranılan zararın 26.750 TL, binanın ana yapısının zarar görmesi nedeniyle uğranılan zararın 41.148,80 TL olduğunu belirterek, 67.898,80 TL maddi zarardan, şimdilik eşya zararı 15000 TL, bina zararı 15.000TL ve gelir kaybı 1000 TL olmak üzere toplam 31.000TL’nin olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı A. A. vekili cevabında; yangının nereden çıktığının belli olmadığını, yangının çıktığı iddia edilen mutfağın henüz faal olmadığını, yapılan tespitin gerçekle ilgisi olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı T. E. vekili ise cevabında; davanın, öncelikli olarak zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiğini; aksi takdirde, yangın mahallinde söndürme çalışmalarının yapılması için gerekli olan elektrik kesintisinin zamanında yapılması nedeniyle kusurlu olmadıklarını, istenilen tazminat bedelinin fahiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Bilirkişi heyetinden alınan 30.04.2012 tarihli kusur raporunda; … T… İş Han’ının ikinci katında lokanta çalıştıran davalı A. A.’ün lokanta çalıştırma ve LPG tüp gazı kullanma ruhsatı olmadığı halde kaçak olarak lokanta çalıştırıp yemek hazırlama eyleminde bulunduğu; davalının, sorumluluğu altında bulunan yerde, kötü etkileri zamanında önleyecek şekilde duman, gaz dedektörü ve kaçak akım rölesi tesis etmeyerek yasal olmayan iş yaptığından, %80 kusurlu olduğu; davalı elektrik kurumunun ise, elektrik enerjisinin kesilmesi işleminde oluşan gecikmenin meydana getirdiği ek hasarlardan dolayı %20 kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Avukat bilirkişiden alınan, 15.10.2012 tarihli raporda ise; yangında zarar gören bağımsız bölümde faaliyet gösteren iş yerinin Y… Harita Mühendislik İnşaat Emlak Taahhüt Ticaret ve Sanayi Şirketine ait olduğu, davacının dolaylı zarar gören olması nedeniyle, yanan eşyalar ve gelir kaybı ile ilgili uğranılan zararı isteme hakkı ve yetkisinin şirkete ait olduğu; davacının, 24 nolu bağımsız bölümde oluşan zararının ise, tespit raporunda belirtildiği üzere 41.148,80 TL olduğu, davalıların kusur oranlarına göre davalı A. A.’ün sorumlu olduğu zarar miktarının 32.919,04 TL, davalı elektrik kurumunun sorumlu olduğu zarar miktarının ise 76 TL olduğu belirtilmiştir.
Davacı vekili; 22.01.2013 tarihli ıslah dilekçesi ile; dava değerini 41.148,80 TL’ye yükseltmiştir.
Mahkemece; 30.04.2012 tarihli kusur raporu ile avukat bilirkişiden alınan 15.10.2012 tarihli raporlar benimsenmek suretiyle, 24 nolu bağımsız bölümde oluşan 41.148,80 TL maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, 24 nolu bağımsız bölüm içindeki yanan eşyalar ve gelir kaybına yönelik davanın reddine karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK.nun 400-406.maddeleri ( 1086 sayılı HUMK.nun 368-374. maddeleri ) gereğince; delil tespitinde, “Taraflardan her biri, görülmekte olan bir davada henüz inceleme sırası gelmemiş yahut ileride açacağı davada ileri süreceği bir vakıanın tespiti amacıyla keşif yapılması, bilirkişi incelemesi yaptırılması ya da tanık ifadelerinin alınması gibi işlemlerin yapılmasını talep edebilir.”
Delil tespitinin konusunu maddi vakıalar oluşturur ve bilirkişi raporunda belirtilen zarar miktarı davacı lehine kazanılmış hak doğurmaz. Yani delil tespiti kesin delil niteliğinde değildir.
Davacı vekili tarafından davadan önce yaptırılan tespit raporunda, bağımsız bölümde oluşan zarar miktarı 41.148,80 TL olarak hesaplanmış, mahkemece tespit raporunda hesaplanan zarar miktarı hükme esas alınmıştır. Oysa, davalılar, cevap dilekçeleriyle, tespit raporunda hesaplanan miktarın fahiş olduğunu ifade ederek; itiraz da bulunmuşlardır.
Bu durumda, mahkemece; davacının bağımsız bölümünün zarar görmesi nedeniyle uğranılan gerçek zarar miktarının tespiti amacıyla, davacı ve davalı tarafın yargılama sırasında sunduğu delillerde değerlendirilmek suretiyle, mahallinde keşif yapılarak sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken; itiraza uğrayan tespit raporuna dayanılarak, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.