0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Tazminat

HMK Madde 399

(1) Lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar ya da itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür.

(2) Haksız ihtiyati tedbirden kaynaklanan tazminat davası, esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılır.

(3) Tazminat davası açma hakkı, hükmün kesinleşmesinden veya ihtiyati tedbir kararının kalkmasından itibaren, bir yıl geçmesiyle zamanaşımına uğrar.



HMK Madde 399 Gerekçesi

Maddede, haksız ihtiyatî tedbir kararlarına karşı, aleyhine tedbir kararı verilen ya da uygulanan kimselerin tazminat hakkı düzenlenmiştir.

Birinci fıkrada, lehine tedbir kararı verilen kimse aleyhine tazminata karar verilebilmesi için, ya ihtiyatî tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğunun anlaşılması veya tedbirin gerekleri süresinde yerine getirilmediğinden kendiliğinden kalkması ya da tedbirin itiraz üzerine kaldırılmış olması gereklidir. Tazminat talebinde bulunacaklar ise tedbir kararının alınması ya da uygulanması sebebiyle zarar gören karşı taraf veya üçüncü kişilerdir. Ayrıca tedbir uygulanmamış olsa dahi, bu kişiler, tedbirin uygulanmaması ya da kaldırılması için teminat göstermişlerse tazminat talep edebilirler. Çünkü, bu durumda teminat göstermek suretiyle bir zarar ortaya çıkacaktır.

İkinci fıkrada tazminat davasının görüleceği mahkeme belirtilmiştir. Asıl davayı karara bağlayan mahkeme, olaylara daha yakın ve onları daha kolay algılayacak durumda olduğu için incelemenin yalnızca o mahkemede yapılması daha uygun bulunmuş, tazminat davasının da bu mahkemede incelenmesi öngörülmüştür.

Üçüncü fıkrada ise ihtiyatî tedbir alınmasından kaynaklanan tazminat davasının özellikleri dikkate alınarak, zamanaşımı süresinin açıkça ve diğer haksız fiillerden farklı olarak düzenlenmesi uygun bulunmuştur. Tazminat davası açma hakkı, bir yıllık süreye tâbi kılınmış ve bu süre hükmün kesinleşmesinden veya bir hüküm yoksa, ihtiyatî tedbir kararının kalkmasından itibaren başlatılmıştır.


HMK 399 (Tazminat) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/5638 Karar : 2016/9105 Tarih : 28.09.2016

  • HMK 399. Madde

  • Tazminat

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY YAZISI

Dava haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararın tazminine ilişkindir.

Davacı, … Sulh Hukuk Mahkemesinde açılan şufa davasında taşınmanın devrinin önlenmesi konusunda ihtiyati tedbir kararı verildiğini, bu tedbir kararı nedeniyle taşınmazdaki hissesini alıcıya devir edemediğini ve alıcı ile yaptığı sözleşme uyarınca 70.000 TL cezai şart ödemek zorunda kaldığını belirterek, uğradığı zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK`nın 2. maddesi uyarınca mal varlığına ilişkin davalarda görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.

HMK`nın 399/2. maddesine göre, haksız ihtiyatı tedbirden kaynaklanan tazminat davası, esas hakkındaki davanın karara bağlandığı mahkemede açılır.

Her ne kadar 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nın 2. maddesine göre, mal varlığına ilişkin davalarda dava konusunun değer ve miktarına bakılmaksızın Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olduğu belirtilmiş ise de, ihtiyatı tedbir kararının verildiği tarih olan 14/08/2008 tarihinde yürürlükte bulunan HUMK`un I/II ve 8. maddeleri uyarınca eldeki şufa davasında görevli mahkeme değere göre Sulh Hukuk Mahkemesidir. Sulh Hukuk Mahkemesindeki önalım (şufa) davası 27/05/2013 tarihinde sonuçlanmış, Yargıtay incelemesinden geçerek 22/01/2015 tarihinde kesinleşmiştir.

HMKnın geçici 1. maddesinde Bu Kanunun yargı yolu ve göreve ilişkin hükümleri, Kanunun yürürlüğe girmesinden önceki tarihte açılmış olan davalarda uygulanmaz. ` düzenlenmesi mevcuttur.

Somut olayda, haksız ihtiyatı tedbir nedenine dayalı olarak açılan işbu davanın tarihi 27/07/2015’tir. Uyuşmazlığın çözümünde 6100. sayılı HMK`nın usül hükümlerinin uygulanacağı kuşkusuzdur. HMK’nın geçici 1. maddesi dikkate alındığından HMK’nın yürürlüğe girdiği 01/10/2011 tarihinden önce açılan şufa davasında görevli mahkeme olan Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi değişmediğine göre, HMK’nın 399/2. maddesi hükümüne göre ihtiyatı tedbirden kaynaklanan tazminat davasınında esas hakkındaki davanın karara bağlandığı Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiği düşüncesiyle değerli çoğunluğun onama kararına katılmıyorum. 28/09/2016


YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/10991 Karar : 2015/11747 Tarih : 9.11.2015

  • HMK 399. Madde

  • Tazminat

Davacı vekili; davalının açtığı tasarrufun iptali davasında verilen ihtiyati tedbir kararı ile müvekkilinin haciz işlemi yaptığı menkul malların satışını durduğunu, bu nedenle müvekkil şirketin zarara uğradığını, ayrıca müvekkilleri aleyhine icra hukuk mahkemesinde açılan dava nedeniyle de manevi şahsiyetinin etkilendiğini öne sürerek şimdilik 1.000 TL maddi tazminat ile 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep etmiş, yargılama sırasında islah yolu ile maddi tazminat talebini 2.601.000 TL`ye çıkarmıştır.

Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece davacılar tarafından açılan manevi tazminat davasının REDDİNE, davacı O.Y.tarafından açılan maddi tazminat davasının aktif husumet yokluğundan REDDİNE, davacı Y.Tekstil San ve Tic. Ltd. Şti tarafından açılan maddi tazminat davasının kısmen KABUL, kısmen REDDİ ile davacı tarafından talep edilen 2.601.000,00 TL zarar miktarından, ihaleye konu menkullerin ihale bedeli toplamı olan 474.100,00 TL miktarın mahsubu ile bakiye 2.126.000,00 TL. nın 1.000,00 TL kısmına ilk dava tarihi olan 12.01.2007 tarihinden itibaren, bakiye 2.125.000,00 TL miktara ıslah tarihi olan 02.08.2012 tarihinden itibaren değişen oranlarda yasal faiz uygulanmak sureti ile takibin devamına, davacının fazlaya ait talebinin REDDİNE karar verilmiş,

mahkemece tavzih kararı ile yasal faiz uygulanmak sureti ile takibin devamına ibaresinin yasal faizi ile birlikte tahsiline şeklinde düzeltilmiş, verilen karar davacılar vekili ile davalı vekili ve Feri Müdahil A.. B.. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava İİK.nın 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali davası sırasında verilen ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemiyle açılan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

1086 sayılı HUMK. 110. maddesi (6100 sayılı HMK.nın 399. maddesi) hükmü uyarınca; İhtiyati tedbir kararı alan kimse, ihtiyati tedbir kararının haksız olduğunun belirlenmesi halinde ihtiyati tedbir kararı yüzünden karşı tarafın ve üçüncü kişilerin uğradıkları zararı gidermekle yükümlüdür.

Kural olarak giderim borcunun doğumu için kusur aranmamaktadır. Bu konuda öğretide, uygulamada ve yargısal inançlarda görüş birliği vardır. Diğer bir deyişle haksız ihtiyati tedbir nedeniyle uğranılan zararların gideriminde kusursuz sorumluluk esası kabul edilmiştir.

İhtiyati tedbir kararı alan kişinin sorumluluğuna hükmedilebilmesi için ihtiyati tedbir kararının uygulanmış olması, ihtiyati tedbir kararının haksızlığının belirlenmesi, zarar ile ihtiyati tedbir kararının uygulanması arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir.

Somut olayda, davalı F. Örme San. ve Tic. A.Ş. tarafından açılan ve Y.T.San. Ve Tic. Ltd. Şti.nin 3. kişi olarak davalı sıfatıyla tarafı bulunduğu tasarrufun iptali davasında 09.11.2005 tarihinde davalı Y.San. Ltd. Şti.nin 13. icra müdürlüğünün 2005/11643 esas nolu takip dosyasında borçlu davalı Ç. Tekstil San. Tic. Ltd. Şti. hakkında yapmış olduğu icra takibinde bu borçlunun menkul mallarının satışına dair işlemlerin HUMK.nun 101 ve 103 maddeleri çerçevesinde %25 teminat karşılığında tedbiren durdurulmasına dair İhtiyati tedbir kararı verilmiş, kararın aynı gün asıl icra dairesine tebliğ edildiği, 11.11.2005 tarihinde ise satış icra dairesine bildirilmiştir. Dava konusu menkul mallar 430.000.00 TL bedelle davacı şirkete ihale edilmiştir. 17.11.2005 tarihinde talimat icra dairesince ihalenin yapıldığı ve ihtiyati tedbir kararının dosyaya ibraz edildiğini, verilen 7 günlük yasal süre içerisinde ihale ile ilgili giderler ve ihale bedeli yatırılmadığından ihale kararının geri alındığını, bir önceki alıcıya teklif yapılmaksızın ihalenin iptaline resen karar verildiğini asıl icra dairesine bildirmiştir.

Mahkemece ihtiyati tedbir kararının alınmasına esas olan İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2005/974 esas sayılı dosyasında açılan davanın reddine karar verilip, verilen karar kesinleşmiştir. Böylece alınan ihtiyati tedbir kararının haksız olduğu da anlaşılmıştır.

Davacının zararının tespiti amacıyla bilirkişi incelemesi yapılmış, bilirkişi tarafından verilen raporda ihale tarihi itibariyle satışa konu edilen menkul malların rayiç değerlerinin 2.625.500.00 TL olduğu bildirilmiş, bu rapor hükme esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir. Ancak mahkemece davacının talep ettiği zararın hangi nedenle doğduğu, icra müdürlüğünce yapılan ihaleden 2 gün sonra ihtiyati tedbir kararının icra müdürlüğüne tebliğ edildiği ve alıcının ihale bedelini yatırmaması nedeniyle ihale iptal edildiğinden zarar ile ihtiyati tedbir arasında bir illiyet bağı olup olmadığı, durdurulan icra satışı sırasında 430.000.00 TL’ye davacı şirkete ihale edilen malların ihaleden alınamaması nedeniyle hangi kıstas uyarınca 2.625.500.00 TL zarar edildiği hususu tartışılmamış, aynı malların daha sonraki tarihte 116.500.00 TL`ye dava dışı başka bir kişiye ihale edildiği halde bu hususta irdelenmemiştir.

Bu durumda, cebri satış ve davaya konu edilen menkul malların 09.11.2005 tarihli ihaleden satın alınamamasında verilen ihtiyati tedbirin etkili olup olmadığının irdelenmesi, yeniden oluşturulacak bilirkişi heyetinden davacının ihaleyi alamamasından dolayı nasıl bir zarara uğradığının, zararın miktarının ne olduğunun ayrıntılı ve gerekçeli olarak tartışıldığı rapor alınması, zararın belirlenmesinde ticaret hacminin önemi nedeniyle davacının ticari defter ve kayıtlarının incelenmesi, 430.000.00 TL bedelle ihale edilen malların alınamamasından dolayı 2.601.000.00 TL zararın nasıl oluştuğunun açıklanması, meydana gelen zarar ile ihtiyati tedbir arasında nasıl bir bağ olduğunun saptanması, ihalenin ihtiyati tedbir kararının tebliğinden önce yapıldığının göz önünde bulundurulması, ondan sonra toplanan ve toplanacak olan tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.

Yukarda açıklanan nedenlerle davacılar vekili ile davalı vekili ve Feri Müdahil A.. B.. vekilinin temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/8505 Karar: 2016/6549 Tarih: 13.06.2016

  • HMK 399. Madde

  • Tazminat

Davacı vekili, müvekkilinin yatak yüzü kumaşı üretiminde bulunduğunu davalının “erimiş polimer baskı metodu ile üretilen yatak yüzü kumaşı” başlıklı patent konusu usulün müvekkil tarafından kullanıldığı iddiasıyla müvekkil aleyhine ihtiyati tedbir karan alınmasını talep ettiğini, talebinin kabul ederek müvekkilin Çok Amaçlı Kaplama ve Lamine MRBL 2400 Vario f’Hotmelt makinesinde söz konusu patent konusu usul kullanılarak üretildiği iddia edilen laminasyonlu yatak yüzü kumaşlarına ve Holmelt makinesine el konulmasına ve bu lininlerin ASB sınırlarına giriş ve çıkışının yasaklanmasına karar verdiğini, yapılan bilirkişi incelemesi neticesinde Holmelt makinesinde birden fazla laminasyon ve diğer usuller kullanılarak yatak yüzü kumaşı üretiminde bulunulduğunun tespit edildiğini, bunun üzerine ihtiyati tedbirin kaldırıldığını, Müvekkilin yatak yüzü kumaşı üretiminin sadece %l0’unun altında kalan kısmının, davalının patenti ile hiçbir şekilde benzer olmayan laminasyon usulü ile yapıldığını, müvekkilin fabrikasında yapılan yatak yüzü kumaşı üretiminin %90 ve daha fazlasının tedbire konu olmayan başkaca usuller kullanılarak yapıldığını, davalının müvekkilin müşterilerine noter kanalı ile gönderdiği ihtarnameler ile müvekkilin tüm yatak kumaşı üretiminin patent haklarının ihlali suret ile yapıldığı tespitinde bulunulduğunu iddia ettiğini ve müşteriler nezdînde bu iddiaların doğruluğu yönünde bir intiba oluşturduğunu, bu şekilde müvekkili müşterileri nezdinde küçük düşürdüğünü, müvekkilin iş ve emtiaları hakkında kasıtlı olarak kötüleyici ve incitici beyanlarda bulunduğunu, davalının bu davranışlarının açıkça haksız rekabet teşkil ettiğini, müvekkili maddi ve manevi zarara uğrattığını belirterek; davalının söz konusu fiilleri ile bulunduğu haksız rekabetin tespitine ve davalının bu eylemlerinden menine, davalının haksız rekabet oluşturan bu eylemleri sebebiyle oluşan maddi durumun ortadan kaldırılarak yanlış ve yanıltıcı beyanlarının düzeltilmesine, haksız rekabet teşkil eden eylemler sebebiyle zarara uğrayan müvekkil lehine 500 000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, dava sonunda hükmedilecek tazminatın tahsilinin temini için davalının taşınmazları üzerinde tedbîr konulmasına, mahkeme kararının kesinleşmesi ile eski hale dair verilen ilamın hüküm fıkrasının masrafı davalıdan karşılanmak üzere Türkiye genelinde yayınlanan ve tirajı yüz binin üzerinde olan iki ayrı gazetede birer hafta ara ile üç kez yayınlanmasına, ve davalının eylemelerinin durdurulması yönünde teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı verilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili, hükümsüz kılınana kadar patentten doğan hakların kullanılmasının yasal olduğunu ve haksız rekabet oluşturmadığını belirterek davanın reddedilmesini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, basiretli tacir gibi davranmayan davalının, davacının müşterilerine gönderdiği ihtarnamenin, davacının ürünlerini ve faaliyetlerini kötüler nitelikte, yanlış, yanıltıcı ve gereksiz yere incitici açıklamalar olduğundan haksız rekabet teşkil ettiği gerekçesiyle, davacının haksız rekabet davasının kabulüne, davalı tarafından davacının müşterilerine gönderilen ihtarnamelerde yer alan davacının tüm yatak yüzü kumaş üretiminin davalının patent hakkının ihlali suretiyle yapıldığının tespit edildiği, bu sebeple müşterilerin davacı … tekstilten yatak yüzü kumaşı almaması gerektiği, aksi halde davalının yasal koruma yollarına başvuracağı, müşterilerin ihtiyacı olan yatak kumaşını kendisinden satın alabileceği ifadelerinin, davacının ürünlerini ve faaliyetlerini kötüler nitelikte yanlış yanıltıcı ve gereksiz yere incitici açıklamalar oluşturduğu ve böylece 56 - ( yeni 54-55/1 ) göre haksız rekabet teşkil ettiğinin tespiti ile, bu rekabetin önlenmesine, kararın ilanına, davacının manevi tazminat davasının kısmen kabulüne ve takdiren 15.500,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren değişen ve değişecek olan yasal faiz oranları uygulanmak suretiyle hesaplanacak faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, karar verilmiştir.

Kararı tarafların vekilleri temyiz etmiştir.

Dava haksız ihtiyati tedbir sebebiyle tazminat istemine ilişkindir.

Davacı vekili, davalı tarafın patent hakkına dayalı olarak müvekkiline ait mallar üzerine ihtiyati tedbir koydurmak ve müvekkilini müşterileri nezdinde kötülemek suretiyle müvekkilinin zarara uğramasına yol açtığı iddiasıyla tazminat isteminde bulunmuştur.Davalı ise, davacıya ait mallara, tescilli patent hakkına dayalı olarak el konulduğunu, söz konusu eylem sebebiyle Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nde açtığı tazminat davasının sürdüğünü davaya bakma görevinin bu mahkemeye ait olduğunu ve davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

1- ) 6100 Sayılı HMK’nın 399/2. maddesinde yer alan düzenleme uyarınca, haksız ihtiyati tedbir sebebiyle uğranılan zararın tazmini davasının, esas hakkındaki davanın görüldüğü ve karara bağlandığı mahkemede açılması gerekir. Mahkemenin görevli olup olmadığı hususu 114/1-c maddesi uyarınca “dava şartı” niteliğinde olup yargılamanın her aşamasında ve re’sen gözetilmelidir.Somut olayda, davalı tarafından tescilli patent hakkına dayalı olarak açılan davanın Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2011/219 Esas sayılı dosyasında devam ettiği dikkate alındığında bu dosya kapsamında verilen ihtiyati tedbir kararının haksız olup olmadığı, isnat edilen eylemlerin davalının patentten doğan hakların kullanımı kapsamında kalıp kalmadığının da 399/2. maddesi uyarınca Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından yapılacak yargılama sonucu belirlenmesi gerekirken, görevli olmayan Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından işin esasına girilerek davaya bakılması hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

2- ) Bozma sebep ve şekline göre taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle yerel mahkemece verilen kararın yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan gerekçeyle davalı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte yer alan sebeplerle taraf vekillerinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek olmadığına, 13.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/6170 Karar: 2016/3007 Tarih: 26.05.2016

  • HMK 399. Madde

  • Tazminat

Dava, haksız ihtiyati tedbir kararı sebebiyle dava dışı iş sahibi Karayolları Genel Müdürlüğü’ndeki emanete alınan hakediş bedelinin geç ödenmesi sebebiyle oluşan faiz ve munzam zararların tazmini istemine dair olup, mahkemece davanın faiz alacağı yönünden kısmen kabulüne dair verilen karar davalı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.

Davalı taşeron tarafından açılıp kesinleşen Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bakiye alacağın tahsili istemli davada, 359.640,00 TL bakiye iş bedelinin tahsili istenilmiş, aynı dava dilekçesinde, davalı yüklenicinin dava dışı Karayolları Genel Müdürlüğü’nde bulunan hakediş alacaklarına ihtiyati tedbir konulması talep edilmiştir. Mahkemenin 26.05.2004 tarihli tensip zabtı ile, tedbir talebinin kabulüyle mahkeme veznesine davacı tarafça %20 teminat yatırıldığı ve masraf verildiği takdirde davalı yüklenici şirketin Karayolları Genel Müdürlüğü … Saymanlığı’ndaki ödenek ve istihkaklarının borcu karşılayacak tutarının ödenmemesi için ihtiyati tedbir konulmasına karar verilmiştir. Karayolları Genel Müdürlüğü’nün 04.10.2004 tarih ve sayılı yazısı ile de, davalı ortaklığın Uşak-Kula 2. Kısım yolu işine ait 60 numaralı hakedişinden 359.640,00 TL’nin 24.09.2004 tarihinde kesilerek emanet hesabına alındığı bildirilmiştir. Mahkemenin 07.06.2005 tarihli ve 1 numaralı ara kararı ile, davalı şirketin Karayolları Genel Müdürlüğü ve … Saymanlığı’ndaki ödenek ve istihkaklarının borcu karşılayacak 359.640,00 TL tutarının ödenmemesi için konulan ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda ise; davanın kısmen kabulüne 29.788,86 TL alacağın dava tarihi olan 24.05.2004 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir. Bu karar taraflarca yasal süresi içinde temyiz edilmediğinden 10.09.2013 tarihinde kesinleşmiştir.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 399/1. maddesi6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 399/1. maddesi uyarınca lehine ihtiyati tedbir kararı verilen taraf, ihtiyati tedbir talebinde bulunduğu anda haksız olduğu anlaşılır yahut tedbir kararı kendiliğinden kalkar yada itiraz üzerine kaldırılır ise haksız ihtiyati tedbir sebebiyle uğranılan zararı tazminle yükümlüdür. Yanlar arasında düzenlenen sözleşme uyarınca davalı taşeronun bakiye iş bedeli alacağı olduğu, bu alacağın tahsili için yasal hakkını kullanarak dava açtığı ve tedbir kararı aldığı açıktır. Dava sonucunda kısmen kabul kararı da verildiğine göre, bu dava sebebiyle taşeronun tabeli üzerine yüklenicinin Karayolları Genel Müdürlüğü nezdindeki hakediş alacakları üzerine tedbir konulmasında davalı haksız sayılamaz. Tedbir talebi haksız olmayıp, davacının alacağının miktarı yargılama sonucunda belli olacağından tedbirin konulduğu tarih ile kaldırıldığı tarih arasında geçen süre için faize hükmedilmesi doğru olmamıştır. Açıklanan sebeplerle davanın reddi gerekirken, faiz alacağı yönünden davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru olmadığı gibi, hükmedilen faiz alacağına dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi suretiyle Türk Borçlar Kanunu’nun 121/3. ( 818 Sayılı Mülga Borçlar Kanunu’nun 104/3. ) maddesine aykırı olarak faize faiz yürütülmesi de doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı taşeron temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davalıya iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine, 26.05.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS