Kararların Niteliği
HMK Madde 388
(1) Kanunda aksine hüküm bulunmayan hâllerde, çekişmesiz yargı kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.
HMK Madde 388 Gerekçesi
Maddede yer alan düzenlemeyle, kanunlarda açıkça hüküm bulunmayan hâllerde çekişmesiz yargı kararlarının maddî anlamda kesin hüküm gücüne sahip olamayacağı hususu açıkça vurgulanmış ve bu suretle hâkimin gerekçesini göstermek suretiyle çekişmesiz yargı kararını iptal etme, değiştirme ve düzeltme yetkilerinin bulunduğuna işaret edilmiştir.
HMK 388 (Kararların Niteliği) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/14916 Karar : 2018/12204 Tarih : 12.09.2018
-
HMK 388. Madde
-
Kararların Niteliği
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 588. maddesine göre gaiplik ve tapu iptali ile … adına tescil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, dava konusu payın kayyımla yönetilmesine ilişkin kararın kesinleşmediği, her ne kadar dava konusu taşınmazın hali hazırda dava dışı kişi adına kayıtlı olduğu anlaşılsa da TMK 588. maddesinde düzenlenen kayyımla idare süresinin dava şartı olduğu, dolayısıyla öncelikle dava şartının gözetilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 2333 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından … oğlu … ’nin bulunamaması nedeniyle … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/103 esas 2004/192 karar sayılı 18/03/2004 tarihli kararı ile kayyım atanmasına karar verildiği, tapu kaydına bu hususta bir şerh verilmediği, söz konusu taşınmazın Sulh Hukuk Mahkemesi Satış Memurluğunca dava dışı … ’a satışının yapıldığı ve bu kişinin de taşınmazın tamamını 12/03/2014 tarihinde dava dışı … ’ya satış suretiyle temlik ettiği,eldeki davanın 22/09/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanunun 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle malvarlıkları üzerinde … menfaatinin korunmasını sağlamak üzere; mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanması, yetkileri, yetki devri, kayyımlık mallarının yönetimi ve giderleri, kayyım ve görevli personele ödenecek ücretler ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir”, aynı Kanunun 2. maddesinde ise “22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 427 nci maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder.” hükmü öngörülmüştür.4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 431. maddesi uyarınca vasinin atanması usulüne ilişkin kurallar, kayyım tayin edilmesinde de uygulanır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 382/b-19. maddesinde vesayet işlerinin çekişmesiz yargı işi olduğu, 385. maddesinde niteliğine uygun düştüğü ölçüde basit yargılama usulünün uygulanması gerektiği, 388. maddesinde kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, çekişmesiz yargı kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince, kayyım atanmasına ilişkin kararın çekişmesiz yargı işi olduğu ve çekişmesiz yargı kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği düzenlemesi karşısında kararın kesinleştirilmemiş olması nedeniyle kayyımla idare süresinin başlamayacağı sonucuna varılması doğru olmayıp; dava konusu 2333 parsel sayılı taşınmazın dava dışı kişi adına kayıtlı olduğu ve gayrımenkulün aynına ilişkin iptal tescil istekli davaların kayıt malikine karşı açılması gerektiği hususları gözetilerek bu gerekçeyle ve sonucu itibariyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacının yerinde görülmeyen temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13. maddesinin j. Bendi gereğince Hazineden harç alınmasına yer olmadığına 12.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/14917 Karar : 2018/12220 Tarih : 12.09.2018
-
HMK 388. Madde
-
Kararların Niteliği
Dava, 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu 588. maddesi uyarınca gaiplik, tapu iptali ve … adına tescil isteklerine ilişkindir.
Davacı, dava konusu 2325 parsel sayılı taşınmazda … ve … isimli paydaşların ve mirasçılarının bulunamaması nedeniyle kayyım atandığını ve paylarının 10 yıldan fazla zamandır kayyımla idare edildiğini ileri sürerek TMK 588. maddesi gereğince adı geçen paydaşların gaipliğine, dava konusu taşınmazdaki paylarının iptali ile … adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, herhangi bir savunma getirmemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmaz paylarına kayyım atanmasına ilişkin kararın kesinleşmediği, söz konusu payların kayyımla resmen yönetilmesine henüz başlanmadığı, taşınmazın tapu sicilinde buna ilişkin bir kayıt da bulunmadığı, bu nedenle TMK 588/1. maddesi gereğince on yıllık kayyımla idare şartının yerine getirilmediği gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, dava konusu 2325 parsel sayılı taşınmazın … ve … ile dava dışı başkaca paydaşlar adına kayıtlı olduğu, … 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2004/108 esas 2004/194 karar sayılı 18/03/2004 tarihli kararı ile dava konusu taşınmaza kayyım atanmasına karar verildiği, tapu kaydında bu hususta bir şerh bulunmadığı, eldeki davanın 11/09/2014 tarihinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere, 3561 sayılı Mal Memurlarının Kayyım Tayin Edilmesine Dair Kanunun 1. maddesinde “Bu Kanunun amacı, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi nedeniyle malvarlıkları üzerinde … menfaatinin korunmasını sağlamak üzere; mahallin en büyük mal memurunun kayyım olarak atanması, yetkileri, yetki devri, kayyımlık mallarının yönetimi ve giderleri, kayyım ve görevli personele ödenecek ücretler ile diğer hususlara ilişkin usul ve esasları düzenlemektir”, aynı Kanunun 2. maddesinde ise “22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 427 nci maddesine göre, bir kimsenin uzun süreden beri bulunamaması veya oturduğu yerin bilinememesi veya ortada bulunmayan ve miras açıldığında sağ olup olmadığı ispatlanamayan mirasçının payının resmen yönetilmesi amacıyla kayyım atanmasının gerektiği hallerde, vesayet makamı; bu kimselerin malları üzerinde Hazinenin hak ve menfaati bulunup bulunmadığını, mahallin en büyük mal memurluğundan araştırır. Hazinenin hak ve menfaatinin söz konusu olduğunun anlaşılması hâlinde, mahallin en büyük mal memurunu yönetim kayyımı tayin eder.” hükmü öngörülmüştür.4721 sayılı Türk Medenî Kanunu’nun 431. maddesi uyarınca vasinin atanması usulüne ilişkin kurallar, kayyım tayin edilmesinde de uygulanır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 382/b-19. maddesinde vesayet işlerinin çekişmesiz yargı işi olduğu, 385. maddesinde niteliğine uygun düştüğü ölçüde basit yargılama usulünün uygulanması gerektiği, 388. maddesinde kanunda aksine hüküm bulunmayan hallerde, çekişmesiz yargı kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince, kayyım atanmasına ilişkin kararın çekişmesiz yargı işi olduğu ve çekişmesiz yargı kararlarının maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyeceği düzenlemesi karşısında kararın kesinleştirilmemiş olması nedeniyle kayyımla idare süresinin başlamayacağı sonucuna varılması doğru değildir.
Hal böyle olunca, işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK`nın geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 12.09.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/4858 Karar : 2018/8833 Tarih : 5.04.2018
-
HMK 388. Madde
-
Kararların Niteliği
Dava, yargılamanın yenilenmesi isteğine ilişkindir.
Davacılar, … tarafından açılan tapu kaydında düzeltim davası sonunda mahkemece … İlçesi … Mah. 550 ada 11 parselde … ‘ün baba isminin … olarak düzeltilmesine karar verildiğini, kararın temyiz edilmeksizin kesinleştiğini, ancak mahkeme kararına dayanak olan tapu kaydında dava konusu taşınmazın … ve … annesi … adına kayıtlı olduğunu, … ‘ün 01/07/1866 tarihinde … doğumlu olup, 03/12/1946 tariihinde öldüğünü, görülen davadaki … ‘ün taşınmazın maliki … olmadığını, … oğlu … karısı … olduğunu ileri sürüp yargılamanın yenilenmesi suretiyle 2008/255 Esas 2009/64 Karar sayılı hükmün kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, yargılamanın yenilenmesi isteminin kabulüyle önceki hükmün iptaline ve asıl davanın reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, tapu kayıt düzeltim davaları 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 382 ve devamı maddelerine göre çekişmesiz yargı işlerinden olup, aynı kanunun 388. maddesinde mahkemece verilen kararların maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmeyip aksi sabit oluncaya kadar geçerli olacağı hükme bağlanmıştır. Bu tür davalar nedeniyle yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemeyeceği, bu durumda tıpkı veraset belgesinin iptali davalarında olduğu gibi hak iddia eden kişilerin önceki davadaki kişileri taraf göstererek Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açacakları çekişmeli bir dava sonucunda haklarını iddia ve ispat etmeleri gerekeceği kuşkusuzdur.
Diğer bir husus da 6100 sayılı Hukuk Muhakameleri Kanununun 374 ve devamı maddelerinde düzenlenen “ yargılamanın yenilenmesi “ koşulları somut olayda oluşmamıştır. Bir başka ifadeyle yargılamanın yenilenmesi yoluyla iptal edilmesi istenilen ilamda yargılamanın yenilenmesini isteyenler taraf değildir.
Hâl böyle olunca, yargılamanın yenilenmesi isteğinin reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalı … ile Tapu Müdürlüğü’nün yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/7068 Karar : 2016/3831 Tarih : 22.06.2016
-
HMK 388. Madde
-
Kararların Niteliği
Temyize konu karar niteliği gereği duruşmaya tâbi olmadığından duruşma isteminin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı vekili, müvekkilinin borca batık olduğunu ancak iyileştime projelerinin bulunduğunu ileri sürerek, iflasın ertelenmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre; davacının daha önce mahkemenin….sayılı dosyası ile iflas erteleme talep ettiği, talebin reddedilip kararın kesinleştiği, kesinleşen dava ile iş bu davanın konusunun, taraflarının, sebebinin aynı olduğu, bu nedenle davada kesin hüküm bulunduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, doğrudan doğruya iflas davası olmakla birlikte, davacı taraf sundukları iyileştirme projesi dikate alınarak iflasın ertelenmesini istemiştir. Doğrudan doğruya iflas davaları HMK’nın 382/f-2. maddesi gereğince çekişmesiz yargı işlerindendir. Çekişmesiz yargı işlerinde verilen kararlar şekli anlamda kesinleşse de HMK’nın 388. maddesi gereğince maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. Bu nedenle aynı konuda yeniden dava açılabilir. Bu durumda, mahkemece, davacının dava dilekçesinde borca batık olduklarını iddia ettiği dönemin, ilk davada belirtilen dönem ile aynı olmadıkları da dikkate alınarak işin esasına girilip bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 22.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/15054 Karar : 2014/18197 Tarih : 24.11.2014
-
HMK 388. Madde
-
Kararların Niteliği
Davacı, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1983/507 esas sayılı dosyasında verilen yetki uyarınca çekişme konusu 154, 789 ve 794 parsel sayılı taşınmazların tapu kayıtlarında paydaşların soyadlarının yazılmadığını ileri sürerek, paydaşların soyadlarının eklenerek anılan tapu kayıtlarının düzeltilmesini istemiştir.
Davalı, savunma getirmemiştir.
Mahkemece, iddianın ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Söz konusu karar temyiz edilmeksizin 15.09.1998 tarihinde kesinleşmiş, anılan karara karşı davacının mirasçısı … tavzih talebinde bulunmuş, bu talep 15.05.2014 tarihli ek kararla reddedilmiştir.
Tavzih talebinin reddine ilişkin ek karar, … vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi …‘ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle, HMK’nın 305. maddesinin koşullarının bulunmadığı gibi HMK’nın 388. maddesi uyarınca eldeki davada verilen kararın kesin hüküm teşkil etmeyip, iddianın açılacak başka bir davada ileri sürülmesi mümkün bulunduğundan, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olduğuna göre; …‘nın temyiz itirazı yerinde değildir. Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 24.11.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.