0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İcranın Durdurulması

HMK Madde 381

(1) Yargılamanın iadesi davası, hükmün icrasını durdurmaz. Ancak dava veya hükmün niteliğine ve diğer hâllere göre talep üzerine icranın durdurulmasına ihtiyaç duyulursa, yargılamanın iadesi talebinde bulunan kimseden teminat alınmak şartıyla iade talebini inceleyen mahkemece icranın durdurulması kararı verilebilir. Yargılamanın iadesi sebebi bir mahkeme kararına dayanıyorsa bu takdirde teminat istenmez.



HMK Madde 381 Gerekçesi

1086 sayılı Kanunun 449 uncu maddesini karşılamaktadır.

Kural olarak fevkalade kanun yolu olan yargılamanın iadesi talebi, hükmün icrasını durdurmaz. Ancak, icranın durdurulmasına ihtiyaç duyulursa, talep üzerine ve teminat alınarak böyle bir karar verilebileceği, bunun yargılamanın iadesi talebini inceleyen mahkemece karara bağlanacağı, hüküm altına alınmıştır.

Yargılamanın iadesi sebebi, bir mahkeme hükmüne dayanmakta ise teminat alınması hakkaniyete uygun görülmemiştir.


HMK 381 ( İcranın Durdurulması) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/64 Karar: 2014/3280 Tarih: 28.04.2014

  • HMK 381. Madde

  • İcranın Durdurulması

Yargılamanın yenilenmesini isteyen kooperatif vekili, mahkemenin 2012/87 E., 2013/49 K. sayılı dosyasında dava tarihinde davacının akıl hastası olduğunun ve dava ehliyeti bulunmadığının yeni öğrenildiğini, davacı vekiline verilen vekaletin geçerli kabul edilemeyeceğini iddia ederek, yargılamanın yenilenmesine, mahkeme kararının kaldırılmasına, dava ehliyeti yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Mahkemece, 31.07.2013 tarihli ek kararla, yargılamanın yenilenmesine dayanak olarak gösterilen sebeplerin HMK’nın 375. maddesinde sıralanan maddelerin hiçbirisine uymadığı gerekçesiyle, yargılamanın yenilenmesi talebinin reddine karar vermiştir.

Yargılamanın iadesi talebinin reddine dair karar, yargılamanın yenilenmesini isteyen kooperatif vekili ve davadışı Su-Ha İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekilince temyiz edilmiştir.

1)Davadışı Su-Ha İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekilinin temyiz istemi yönünden;

Eldeki yargılamanın iadesi davasının davacısı kooperatif olup, davalı olarak Adil Büker gösterilmiştir. Hükmü temyiz eden şirket aleyhine açılan bir dava ve aleyhine kurulan bir hüküm bulunmadığından, verilen kararı temyiz hakkı bulunmamaktadır. Bu nedenle Su-Ha İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekilinin temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

2)Yargılamanın iadesini isteyen kooperatif vekilinin temyiz itirazlarına gelince;

Dava, yargılamanın iadesi istemine ilişkindir.

Yargılamanın iadesi, 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 10., HUMK’nın 449. ve HMK’nın 381/1. maddelerinde açıkça düzenlendiği üzere bağımsız bir dava olup, ayrı bir esasa kaydedilerek, dava değeri üzerinden nispi olarak peşin karar ve ilam harcı alınmalıdır. Bu itibarla, mahkemece, öncelikle, yargılamanın yenilenmesi davasının, yenilenmesi istenen ve kaydı kapatılan esas üzerinden devamı doğru olmayıp, uyuşmazlığın tefrik edilerek, yeni esasa kaydı yapılmalıdır.

Öte yandan, yargılamanın iadesi isteği yönünden hiç harç alınmamıştır. Bu durumda mahkemece davacının talebinin yeni bir dava gibi kaydı sağlandıktan sonra Harçlar Kanunu’nun 32. maddesi hükmü de göz önünde bulundurularak başvurma harcı ile dava değeri üzerinden nispi olarak peşin karar ve ilam harcı alınması gerekirken, bu husus gözardı edilerek davacının talebinin esastan incelenmesi doğru olmamış, kararın re’sen bozulması gerekmiştir.

Ayrıca ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasa’nın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6., 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde adil yargılanma hakkına yer verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde ise adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olarak hukuki dinlenilme hakkı düzenlenmiş, bu hakkın, yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini, kararların somut, açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği öngörülmüştür. Bu durumda, yargılamanın iadesi isteminin bir dava olması ve Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu’nun 23.05.1956 tarih ve 1956/8 Esas, 1956/9 Karar sayılı ilamı gereğince duruşma açılarak taraf teşkili sağlandıktan sonra yargılamanın sonuçlandırılması gerekirken, bu hususun düşünülmemesi doğru olmamıştır.

Diğer yandan, yargılamanın iadesi davasının bağımsız niteliği gözetilerek 19.07.2013 tarihli dava dilekçesine uygun olarak gerekçeli karar başlığında davacı olarak yargılamanın iadesini isteyen kooperatif ve vekilinin, davalı olarak Adil Büker ve vekilinin gösterilmesi, dava tarihinin yargılamanın iadesi davasının dava tarihi olarak belirtilmesi gerekirken, yargılamasının yenilenmesi istenen ve kesinleşen mahkemenin 2012/82 E., 2013/49 K. sayılı kararının taraflarının ve dava tarihinin yazılması, HMK’nın 297/1-b maddesi hükmüne aykırı olmuştur.

3)Bozma nedenine göre, yargılamanın yenilenmesini isteyen kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

Sonuç: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davadışı Su-Ha İnş. Tic. ve San. Ltd. Şti. vekilinin temyiz isteminin reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, yargılamanın yenilenmesini isteyen kooperatif vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harçların istek halinde temyiz edenlere iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.04.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas: 2013/17502 Karar: 2014/5049 Tarih: 06.03.2014

  • HMK 381. Madde

  • İcranın Durdurulması

Dava, yargılamanın iadesi isteğine ilişkindir.

Mahkemece, yargılamanın yenilenmesine konu hükmün kesinleşmesinden itibaren 10 yıl geçtikten sonra dava açıldığı gerekçesi ile 6100 Sayılı Yasanın 377/1. maddesi delaleti ile 379/1-a maddesi gereğince süre yönünden esasa girilmeden davanın reddine karar verilmiştir.

Davacılar, paydaşı oldukları 11 ada 2 parsel sayılı taşınmazın eski maliki olan Mustafa Şah ve eşinin Suriye uyruklu olduğu gerekçesi ile davalının haklarında açtığı tapu iptal ve tescil davasının Samandağ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1995/113 Esas, 1998/371 sayılı kararı ile kabul edilerek Mustafa Şah adına tescile karar verildiğini, ancak Mustafa Şah’ın nüfus kaydından terkini işleminin usulsüz olduğunun idari yargı yerinde belirlenerek Türk vatandaşı olduğuna dair kaydın ihya suretiyle yeniden tesis edildiğini ileri sürerek, yargılamanın yenilenmesine, tapu kaydının iptali ile paylarının adlarına tesciline ve 1062 Sayılı Yasa gereği tapu sicil kaydına konulan şerhin terkinine karar verilmesini istemişlerdir.

Hemen belirtmek gerekir ki; kural olarak, kesin hükme bağlanmış bir davaya yeniden bakılamaz. Bunun en önemli istisnası yargılamanın yenilenmesi yoludur. Yargılamanın yenilenmesi bazı ağır yargılama hataları ve yanlışlıklarından dolayı, maddi anlamda kesinleşen hükmün ortadan kaldırılmasını ve daha önce kesin hükme bağlanan bir dava hakkında yeniden yargılama ve inceleme yapılmasını sağlayan olağanüstü bir yasa yoludur. Yargılamanın yenilenmesi, sadece kesinleşmiş olan esasa ilişkin son kararlara karşı başvurulabilecek bir yasa yoludur. Maddi anlamda kesin hüküm gücü bulunmayan kararlara karşı (örneğin çekişmesiz yargıda verilen son kararlar) yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulamaz.

Yargılamanın yenilenmesi olağanüstü bir kanun yoludur ve sebepleri 445. maddesinde sınırlı (tahdidi) olarak sayılmıştır. Bu sayılanlar dışındaki bir nedenle yargılamanın yenilenmesi talep edilemez.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 17.04.1996 gün ve 1996/10-112-282 sayılı kararında da aynı ilke benimsenmiştir.

Yargılamanın yenilenmesine ilişkin esaslar 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 374 ila 381. maddeleri arasındaki düzenlemeler ile de korunarak 1086 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na paralel uygulama getirilerek temel ilkeler yeni usul kanunun da benimsenmiştir.

Somut olaya gelince; yargılamanın iadesine konu Samandağ Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 1995/113 Esas, 1998/371 sayılı kararına dayanak yapılan Mustafa Şah’ın Türk Vatandaşlığından çıkartılması ve nüfus kütüklerinden kaydının silinmesine ilişkin idari işlemin dava dışı Orhan Berrak ve arkadaşları tarafından Ankara 10. İdare Mahkemesine açılan dava neticesinde 05.11.2003 tarihli, 2002/1721 Esas, 2003/1532 sayılı karar ile iptal edildiği ve bu kararın Danıştay 10. Dairesince onanarak 09.08.2007 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

O halde, anılan bu ilamdan yeni haberdar olunduğunu ileri sürerek davacı eldeki dava açıldığına ve karardan daha önceden haberdar olunduğu da ispat edilemediğine göre işin esasının incelenmesi gerektiği açıktır.

Hal böyle olunca; işin esasına girilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

Sonuç: Davacılar vekilinin belirtilen nedenlerle temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.03.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS