0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Karar ve Tebliği

HMK Madde 359

(1) Karar aşağıdaki hususları içerir:

a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.

b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.

ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti.

d) İleri sürülen istinaf sebepleri.

e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.

f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.

g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.

ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

(3) (Ek:22/7/2020-7251/38 md.) Bölge adliye mahkemesi, başvurunun esastan reddi kararında, ileri sürülen istinaf sebeplerini özetlemek ve ret sebeplerini açıklamak kaydıyla, kararın hukuk kurallarına uygunluk gerekçesini göstermekle yetinebilir.

(4) (Ek: 20/7/2017-7035/30 md.)Temyizi kabil olmayan kararlar, ilk derece mahkemesi tarafından; temyizi kabil olan kararlar ise bölge adliye mahkemesi tarafından resen tebliğe çıkarılır.



HMK Madde 359 Gerekçesi

Bölge adliye mahkemesi kararlarının içeriğine ilişkin bu maddede asliye hukuk mahkemeleri tarafından verilen kararların içeriğine ilişkin 301 inci (yasada 297 nci) madde ile paralellik sağlanmış, ancak istinaf yolunun özellikleri göz önüne alınarak bazı değişiklikler yapılmıştır. 4709 sayılı Kanunla Anayasanın 40 ıncı maddesinde yapılan değişiklik göz önünde bulundurularak, maddenin birinci fıkrasının (f) bendinde kanun yoluna başvuru süresinin kararda gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir.


HMK 359 (Karar ve Tebliği) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/4519 Karar : 2018/8283 Tarih : 27.06.2018

  • HMK 359. Madde

  • Karar ve Tebliği

Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilecek karar aşağıdaki hususları içermelidir;

a)Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.

b)Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c)Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.

ç)İlk derece mahkemesi kararının özeti.

d)İleri sürülen istinaf sebepleri.

e)Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.

f)Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.

g)Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.

ğ)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.

(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir (HMK m. 359).

İncelemeye konu kararın, karar başlığında başkan, üyeler ve zabıt katibinin ad, soyad ile sicil yer almadığı, bu suretle kanunun açık hükmüne, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/a-b-g maddesine aykırı davranıldığı anlaşıldığından, hükmün münhasıran bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m. 369/1).

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi. 27.06.2018(Çrş.)


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/6192 Karar : 2017/12622 Tarih : 13.11.2017

  • HMK 359. Madde

  • Karar ve Tebliği

Bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilecek karar aşağıdaki hususları içermelidir;

a)Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları. b)Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri. c)Tarafların iddia ve savunmalarının özeti. ç)İlk derece mahkemesi kararının özeti. d)İleri sürülen istinaf sebepleri. e)Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep. f)Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi. g)Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları. ğ)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.

(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir (HMK m. 359).

İncelemeye konu kararın, karar başlığında başkan, üyeler ve zabıt katibinin ad, soyad ile sicillerinin yer almadığı, taraflar ve vekillerinin kimlikleri, T.C kimlik numaraları, adresleri ile zabıt katibinin imzasının bulunmadığı, bu suretle kanunun açık hükmüne, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 359/a-b-g maddesine aykırı davranıldığı anlaşıldığından, hükmün münhasıran bu sebeple bozulmasına karar vermek gerekmiştir (HMK m. 369/1).

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer yönlerin incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/20640 Karar : 2017/8663 Tarih : 23.05.2017

  • HMK 359. Madde

  • Karar ve Tebliği

A) Dava dilekçesinin özeti:

Davacı vekili davalı şirket aleyhine “ feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine ve yasal sonuçlarına “ hükmedilmesi talebi ile dava açmıştır.

B) Davalının Cevabı:

İlk Derece Mahkemesi tarafından yapılan yargılamaya, yapılan usulüne uygun tebligata rağmen davalı adına katılan olmamış, cevap verilmemiş, delil sunulmamıştır.

C) İlk Derece Mahkemesinin Kararı:

İlk Derece Mahkemesi tarafından davanın kabulüne, feshin geçersizliğine, davacının işe iadesine ve işe iadenin yasal sonuçlarına karar verilmiştir.

D) İstinaf Aşaması:

İlk Derece Mahkemesi’ nin kararına karşı davalı Şirket vekili tarafından süresinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.

E) İstinaf Sebepleri:

Davalı Şirket vekili istinaf sebebi olarak;

a-Mahkemenin tensip zaptında cevap dilekçesi ve delilleri sunmaları için iki haftalık süre verdiğini, ancak, kesin sürenin savunma hakkının kısıtlanması olduğunu,

Her ne kadar taraflarınca iki haftalık sürede cevap dilekçesi ve deliller sunulmamış da olsa mahkemece tensiple kesin süre verilmesi ve daha sonra kendilerine tebligat yapılmaması,

b- Esasa ilişkin olarak “……davacının iş akdinin haklı sebeple feshedildiği…” sebepleri ile İlk Derece Mahkemesinin kararının bozulması talep edilmiş, dilekçe ekinde belge örnekleri sunulmuştur.

F) Bölge Adliye Mahkemesi’ nin Kararı:

Bölge Adliye Mahkemesi davalı vekilinin istinaf başvurusunu esastan reddetmiştir.

G) Temyiz:

Bölge Adliye Mahkemesi’ nin kararına karşı davalı Şirket vekili tarafından süresinde, istinaf sebepleri doğrultusunda temyiz başvurusunda bulunulmuştur.

H) Gerekçe:

Bölge Adliye Mahkemelerinin kararlarının nasıl yazılacağı ve neleri ihtiva edeceği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 359. maddesinde çok detaylı bir şekilde düzenlenmiştir. Bu maddedeki düzenleme emredici niteliktedir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’ nun 359. Maddesi aynen;

“MADDE 359- (1) Karar aşağıdaki hususları içerir:

a) Kararı veren bölge adliye mahkemesi hukuk dairesi ile başkan, üyeler ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları, sicil numaraları.

b) Tarafların ve davaya ilk derece mahkemesinde müdahil olarak katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin adı, soyadı ve adresleri.

c) Tarafların iddia ve savunmalarının özeti.

ç) İlk derece mahkemesi kararının özeti.

d) İleri sürülen istinaf sebepleri.

e) Taraflar arasında uyuşmazlık konusu olan veya olmayan hususlarla bunlara ilişkin delillerin tartışması, ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebep.

f) Hüküm sonucu ile varsa kanun yolu ve süresi.

g) Kararın verildiği tarih, başkan ve üyeler ile zabıt kâtibinin imzaları.

ğ) Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.

(2) Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.

Kararın neleri içereceğine ilişkin bu kanuni şekil yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir. Aksi hal, hükmün infazında zorluklara ve tereddütlere, yargılamanın ve davaların gereksiz yere uzamasına, davanın tarafı bulunan kişi ve kurumların mağduriyetlerine sebebiyet verecek ve Kamu düzeni ve barışını olumsuz yönde etkileyecektir (Hukuk Genel Kurulu - 2007/14-778 E, 2007/611 K, Dairemizin 01.04.2008 gün ve 2007/38353 Esas, 2008/7142 Karar sayılı ilamı).

Somut uyuşmazlıkta, Bölge Adliye Mahkemesi’nin kararı HMK. nun 359. maddesi çerçevesinde değerlendirildiğinde;

Kararda davalı tarafın istinaf sebepleri belirtilmemiştir.

Karara karşı istinaf talebinde bulunan tarafın istinaf sebeplerinin Bölge Adliye Mahkemesi’ nin kararında belirtilmemesi HMK. nun 359/d maddesine aykırıdır.

İstinaf sebeplerinin ne olduğu Bölge Adliye Mahkemesi’nin istinaf incelemesinin sınırlarını belirlediği gibi ( kamu düzenine aykırı haller hariç ) Yargıtay’ın ilgili Dairesi tarafından yapılacak temyiz incelemesinin sınırlarını da ( kamu düzenine aykırı haller hariç ) belirleyecektir.

Bölge Adliye Mahkemesi kararında davalının istinaf sebeplerinin belirtilmemesi emredici nitelikteki HMK. nun 359/d maddesine aykırı olduğundan Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozularak ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

Davalı vekilinin temyiz sebepleri değerlendirildiğinde;

HMK. da tensip zaptının tebliğ edileceğine ilişkin bir hüküm yoktur. Basit yargılama usulüne tabi davalarda cevap verilmesine ilişkin olarak davalı tarafın ne şekilde davranması gerektiği HMK. nun 317/2. maddesinde düzenlenmiş olup, davalı tarafa ayrıca bir süre verilmesinin koşulları belirtilmiştir. HMK. nun 317/2. maddesindeki usul dışında davalı tarafa cevaplarını sunması için ayrıca bir tebligat yapılmasına gerek yoktur. Mahkemenin tensip zaptında tarafların yükümlülüklerine ilişkin fazlası ile açıklamalı ara kararları oluşturulup, tebligat yapılmasında usule aykırı bir hal yoktur.

Mahkemece davalının savunma hakkı kısıtlanmamış, aksine tensipte oluşturulan açıklamalı ara kararları ile taraflara yükümlülükleri hatırlatılmış, buna rağmen savunma ve delil sunma hakkı davalı tarafça kullanılmamıştır.

Hakkında açılan davaya ilişkin dava dilekçesi ve duruşma günü usulüne uygun şekilde tebliğ edilen ve fakat davaya cevap vermeyen, davaya hiç katılmayan, yargılama sırasında süresinde delil sunmayan tarafın kamu düzenine ilişkin olup, re’ sen değerlendirilmesi gereken hususlar dışında tensip ara kararından söz ederek delil sunma hakkı yoktur.

Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararı usul ve yasaya uygundur.

Sonuç olarak, dava dilekçesi ve duruşma günü usulüne uygun şekilde tebliğ edilen ve fakat davaya cevap vermeyen, davaya hiç katılmayan, yargılama sırasında süresinde delil sunmayan davalı tarafın esasa ilişkin temyiz itirazlarının yerinde olmadığı anlaşılmakla birlikte yukarıda belirtilen usulü hata nedeni ile Bölge Adliye Mahkemesi’ nin temyiz edilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına ve Dairemizce 4857 sayılı İş Kanunu’ nun 20/3. maddesi uyarınca aşağıdaki gibi karar vermek gerekmiştir.

Hüküm: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;

1- Bölge Adliye Mahkemesi’ nin temyiz edilen kararının usul hatası nedeni ile bozularak ortadan kaldırılmasına,

2- Davanın kabulü ile, feshin geçersizliğine, davacının davalı işveren nezdindeki işine iadesine,

3- Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işveren tarafından işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi dikkate alınarak taktiren davacının 4 aylık brüt ücret tutarı olarak belirlenmesine,

4- Davacının işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının tahsilinin gerektiğinin TESPİTİNE,

5- Davacı vekille temsil edildiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT. si uyarınca ( kararı davacı tarafın temyiz etmediği göz önüne alınarak ) hesaplanan 1.800,00 TL. maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,

6- Peşin harcın mahsubu ile başkaca harç alınmasına yer olmadığına,

7- Davacının yaptığı harçlar dahil toplam 93,90 TL. yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,

8- Taraflarca yatırılan gider avansının varsa kullanılmayan kısmının karar kesinleştiğinde ve isteği halinde ilgilisine iadesine,

9- Yatırdığı temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin ilgili Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 23.05.2017 tarihinde kesin olarak, oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/9615 Karar : 2017/758 Tarih : 10.02.2017

  • HMK 359. Madde

  • Karar ve Tebliği

Kadastro sırasında … Köyü çalışma alanında bulunan 128 ada 19 parsel sayılı 27.998,08 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle payları oranında …, …, …, … ve … adına tespit edilmiştir. Davacı … Yavuz, satın alma, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine, davacılar … ve diğerleri, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak taşınmazdaki paylarının yanlış tespit edildiği iddiası ile dava açmışlardır. Mahkemece dava dosyaları birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davacılar … ve müştereklerinin davalarının reddine, davacı … davasının kabulüne, çekişmeli 128 ada 19 parsel sayılı taşınmazın tespitinin iptali ile; taşınmaz 8 hisse kabul edilerek 3/8 hissesinin … oğlu …, 3/8 hissesinin … oğlu …, 1/8 hissesinin … oğlu …, 1/8 hissesinin … oğlu … adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı … mirasçılarından … ve müşterekleri vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK’nın 359. maddesi nazara alınarak tarafların kararda tam ve doğru şekilde gösterilmesi zorunludur. Ne var ki, Mahkemece, … ve müştereklerinin davasına ilişkin Mahkemenin 2009/152 Esas sayılı dosyası eldeki dosya ile birleştirilerek yargılama yapılmış ve davalarının reddine karar verilmiş ise de … ve müşterekleri karar başlığında gösterilmemiştir. Öte yandan, tespit maliki … oğlu …‘a duruşma günü yerleşim yeri adresi yöntemince araştırılmadan Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebliğ edilmiştir. Taraf teşkili kamu düzenine ilişkin olup, mahkemelerce yargılamanın her aşamasında re’sen gözetilmesi zorunludur. Hal böyle olunca; öncelikle … oğlu …‘un kim olduğu ve yerleşim adresi gerek nüfus kayıtlarından gerekse kollukça mahallinde yapılacak araştırma ile tespit edilerek kendisine ya da mirasçılarına dava dilekçesi usulüne uygun tebliğ edilmeli, taraf teşkili sağlandığı takdirde davaya devamla tarafların bildirdikleri deliller toplanarak uyuşmazlık esastan çözülmelidir. Mahkemece bu hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde, HMK’nın 359. maddesine de aykırılık oluşturacak şekilde hüküm kurulması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davalılara iadesine, 10.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/7106 Karar: 2017/698 Tarih: 09.02.2017

  • HMK 359. Madde

  • Karar ve Tebliği

Kullanım kadastrosu sırasında … Köyü çalışma alanında bulunan 280 ada 9 parsel sayılı sırasıyla 1.417.78, 777.57, 598.47, 4.421.31, 1.598.22, 1.170.41, 1.145.88 ve 1.745,66 m2 yüzölçümündeki taşınmazlar, kadastro tutanaklarının beyanlar hanesine, 6831 Sayılı Kanun’un 2/B maddesi uyarınca orman sınırları dışına çıkarıldıkları, 280 ada 2 parsel sayılı taşınmazın 1996 yılından beri … kullanımında olup, taşınmaz üzerine 1997 yılında kargir tek katlı ev yaptığı, 280 ada 3 parsel sayılı taşınmazın 1989 yılından beri … kullanımında olup, taşınmaz üzerine aynı yıl fındık ağaçları dikip, kargir tek katlı ev yaptığı, 280 ada 4 parsel sayılı taşınmazın 1989 yılından beri … kullanımında olup, taşınmaz üzerine aynı yıl fındık ağaçları dikip kargir tek katlı ev yaptığı, 280 ada 5 parsel sayılı taşınmazın 1990 yılından beri … kullanımında olup, taşınmaz üzerine aynı yıl fındık ağaçları dikip, ahır yaptığı, 280 ada 6 parsel sayılı taşınmazın 1988 yılından beri … kullanımında olup, taşınmaz üzerine 1989 yılında fındık ağaçları diktiği, 280 ada 7 parsel sayılı taşınmazın 1989 yılından beri… kullanımında olup, taşınmaz üzerine aynı yıl fındık ağaçları diktiği, 280 ada 8 parsel sayılı taşınmazın 1994 yılından beri … kullanımında olup, taşınmaz üzerine aynı yıl fındık ağaçları diktiği, 280 ada 9 parsel sayılı taşınmazın 1994 yılından beri … kullanımında olup, taşınmaz üzerine aynı yıl fındık ağaçları diktiği şerhi yazılarak 280 ada 2 parsel sayılı taşınmaz tarla, 280 ada 3,, 4,, 5,, 6,, 7,, 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar ham toprak vasfıyla Hazine adına tespit ve tescil edilmişlerdir. Davacı … ve …, çekişmeli 280 ada 2,, 3,, 4,, 5,, 6 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar hakkında, birleşen 2011/799 Esas sayılı dosya davacısı S. Y. çekişmeli 280 ada 2,, 3,, 4,, 5,, 6,, 7,, 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar hakkında miras yoluyla gelen hakka dayanarak, birleşen 2011/1054 Esas sayılı dosya davacısı …, çekişmeli 280 ada 6,, 7,, 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar hakkında miras yoluyla gelen hak, pay satın alma ve taksime dayanarak çekişmeli taşınmazların kendi fiili kullanımında bulunduğu iddiasıyla dava açmışlardır. Mahkemece davalar birleştirilerek yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne; çekişmeli 280 ada 2,, 3,, 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki evin ve 280 ada 6,, 7,, 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki fındık ocaklarının mülkiyetinin miras bırakan … mirasçıları olan davacılar adına olduğunun miras hisseleri oranında tespitine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine vekili, davalı … vekili, davalı/birleşen dosya davacısı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Ana dosyada davacılar … ve …; çekişmeli 280 ada 2,, 3,, 4,, 5,, 6 ve 9 parsel sayılı taşınmazların, birleşen 2011/799 Esas sayılı dosyada davacı …; çekişmeli 280 ada 2,, 3,, 4,, 5,, 6,, 7,, 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazların, murisleri İsmail Nişli’den intikal ettiği kendilerinin de miras hakkı bulunduğu iddiasıyla muhdesatlarda hak sahibi olduklarının ve zilyetliklerinin çekişmeli taşınmazların tapu kaydının beyanlar hanesinde gösterilmesini talep etmişler, birleşen 2011/1054 Esas sayılı dosyada ise davacı …; çekişmeli 280 ada 6,, 7,, 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazların muris….’den intikal ettiğini, davalıların 17.08.1992 tarihli senetle miras haklarını kendisine sattıklarını, payını satmayan kardeşi … ile yaptıkları taksim sonucu bu parsellerin kendisine düştüğünü ve kendisinin kullanımında olduğunu belirterek adına kullanıcı şerhi verilmesini istemiştir. Mahkemece ana dosya ile birleşen her bir dosya hakkında ayrı ayrı karar verilmesi gerekirken kimin davasının kabul edildiği, kimin davasının reddedildiği anlaşılamayacak şekilde “davanın kabulüne” şeklinde hüküm kurulmuş, açılan davalar beyanlar hanesindeki muhdesat ve kullanıcı şerhine yönelik olduğu halde, çekişmeli 280 ada 2,, 3,, 4 ve 5 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki evin, 6,, 7,, 8 ve 9 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki fındık ocaklarının mülkiyetinin miras bırakan…mirasçıları olan davacılar adına olduğunun miras hisseleri oranında tespitine karar verilmiş, kararda mirasçılar gösterilmeyerek ve veraset ilamına atıf da yapılmayarak infazda tereddüt uyandırılmış, gerekçede miras hisseleri oranında… mirasçıları adına tespitine dendiği halde, hükümde miras hisseleri oranında… mirasçıları olan davacılar adına hüküm kurulmuş, bu şekilde gerekçe ile hüküm arasında da çelişki meydana getirilmiştir. Ayrıca karar başlığında davacı-davalı sıfatları da 6100 Sayılı HMK’nın 359. maddesi gereğince, doğru ve eksiksiz şekilde gösterilmemiştir.

SONUÇ : Mahkemece belirtilen hususlar dikkate alınmaksızın hüküm kurulması isabetsiz olup, davalı Hazine vekili, davalı … vekili, davalı/birleşen dosya davacısı … vekilinin temyiz itirazları açıklanan sebeplerle yerinde bulunduğundan kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edenler … ve …‘ye iadesine, 09.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas: 2013/17939 Karar: 2014/1776 Tarih: 10.02.2014

  • HMK 359. Madde

  • Karar ve Tebliği

Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının kimlik bilgileri kullanılarak ve imzası taklit edilerek davalı ile abonelik sözleşmesi yapıldığını belirterek, sözleşmenin yokluğunun tespitine ve borç miktarı tam olarak bilinmediğinden şimdilik 100.00 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı vekili cevap dilekçesinde; davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davacının davayı açmadan önce borç miktarını araştırarak tespit etmesinin davayı aydınlatma yükümlülüğünün gereği olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı açmaya zorlanamaz. ( m.24/2) Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine ve dava etmesine bir engel yoktur. ( m.84)

Davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı dava kısmi dava olarak nitelendirilir. Kısmi dava; 6100 sayılı HMK’nun düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.

Bu bağlamda, kısmi dava açılabilmesi için; talep konusunun niteliği itibari ile bölünebilir olması ve talep miktarının, taraflar arasında tartışmasız veya açıkça belirli olmaması gerekir.

Talep konusunun miktarı açıkça belli ise ve taraflar arasında bu konuda herhangi bir tartışma yoksa kısmi dava açılamaz ( 109/2), çünkü böyle durumlarda davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığı incelenmeli, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir.

Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden doğmuş olması ve aynı hukuki ilişkiden doğan alacağın şimdilik bir kısmının dava edilmesi gerekir. Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise, o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez, bu tam dava olur.

Davacının kısmi dava mı, yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesindeki talep neticesinden anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ) Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmezse, dava tam dava sayılır. Davacının davasını açıkça kısmi olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Dava dilekçesindeki açıklamalardan, davacının alacağının dava edilenden daha fazla olduğunun ve bunun yalnız bir bölümünün dava edildiğinin açıkça anlaşılması gerekli ve yeterlidir.

Uygulamada, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulması, dava açma tekniği bakımından, tümü ihlal ya da inkar olunan hakkın ancak bir bölümünün dava edilmesi, diğer bölümüne ait dava ve talep hakkının bazı nedenlerle geleceğe bırakılması anlamına gelir. Bu durumda; 6100 sayılı HMK’nun 177/2.maddesi hükmü gereğince sözlü veya yazılı olarak ıslah yapılabilir. Sözlü ıslah; bu konudaki talebin duruşma tutanağına geçirilmesi ve tutanağın ıslah yoluna başvuran tarafça imzalanması şeklinde gerçekleştirilebilir. Duruşma dışında ıslah ise; mahkemeye verilecek dilekçe ile yapılır ve karşı taraf duruşmada hazır değil ise veya ıslah talebi duruşma dışında yapılıyor ise ıslah dilekçesi veya mahkeme tutanağı haber vermek amacıyla karşı tarafa bildirilir (177/2-c.2). Davacı, ancak, açıklanan yöntemle ve harcını yatırmak suretiyle müddeabihi artırabilir.

HMK.’nun 359/2.maddesinde; “Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir “ düzenlemesi yer almaktadır.

Mahkeme tarafından davaya konu sözleşmede bulunan imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda inceleme yapılmadan ve ön sorun aşılmadan davacının ikinci talebi olan menfi tespit konusunda inceleme yapılması doğru değildir.

Mahkemece hükümde tüm taleplerin karşılanması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. Bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 10.02.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS