Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
HMK Madde 353
(1) Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1)Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2)İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3)Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması
4)Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5)Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, (…) karar verilmiş olması.
6)(Değişik:22/7/2020-7251/35 md.) Mahkemece, uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek ölçüde önemli delillerin toplanmamış veya değerlendirilmemiş olması ya da talebin önemli bir kısmı hakkında karar verilmemiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1)İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2)Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3)Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra başvurunun esastan reddine veya yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verilir.
HMK Madde 353 Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrasının (a) bendinde, özellikle bazı önemli ve klâsik usul eksikliklerinin mevcudiyeti hâlinde bölge adliye mahkemesinin dosyayı duruşma yapmadan yeniden görülmek üzere ilk derece mahkemesine gönderme kararı verebileceği durumlar düzenlenmiştir.
(a) bendinin (4) numaralı alt bendinde, dava şartlarının genel olarak eksik bırakılması hâli de ilk derece mahkemesi hükmünün, esası incelemeden geri çevrilmesi için yeter görülmüş, 5236 sayılı Kanunla 1086 sayılı Kanuna 426/M maddesi olarak eklenen hüküm daha da genişletilmiştir.
Birinci fıkranın (b) bendinde ise yargılamanın süratlendirilmesi düşüncesiyle, ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olması yahut kanuna uymayan hususun duruşma yapılmaksızın giderilmesine olanak bulunması veya karar esas yönünden doğru olmakla birlikte gerekçesinde hata edilmiş olması ya da yargılamadaki eksikliğin duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte bulunması hâlinde, bölge adliye mahkemesinin duruşma açmadan gereken kararı vermesi olanağı sağlanmaktadır. Bu haller, şeklî sebepler olup dar olarak anlaşılmalı, tereddüt halinde, adil yargılanma hakkı ihlalinin doğmaması için duruşma yapılması tercih edilmelidir.
HMK 353 (Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/4661 Karar : 2018/8003 Tarih : 17.09.2018
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Davacı, davalı tarafından kendisine ait aracın vekil sıfatı ile dava dışı üçüncü kişiye satıldığını, satış bedelinin 41.900,00 TL olduğunu, davalı tarafından tahsil edilen satış bedelinin kendisine ödenmediğini, alacağın tahsili için davalı adına yapılan İcra takibine davalının haklı bir neden olmaksızın itiraz ettiğini beyan ederek, davalının haksız itirazının iptali ile %20 İcra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, 2009 Yılında … isimli şahsın yanında davacı ile birlikte çalıştıklarını, patronları olan …‘e kredi çıkmayınca davacı ve kendisi adına krediler çekilip araba alındığını, davaya konu aracın bu kredilerle alındığını ve asıl sahibinin … olduğunu, bu kişinin kredi borçlarını ödeyememesi üzerine arabayı satmasını söylediğini, kendisinin de 26.000,00 TL bedelle aracı …‘e sattığını, paranın 17.000,00 TL’si ile Yapıkredi … Şubesi’ne arabanın kredi borcunu ödediğini, kalan 9.000,00 TL’sini de patronunun Akbank`tan olan başka bir borcuna yatırdığını, ruhsat her ne kadar davacı adına ise de asıl sahibinin davacı olmadığını, davacıya herhangi bir borcu bulunmadığını, aracın satışının 30.09.2009 tarihinde yapıldığını ancak davanın 23.12.2014 tarihinde açıldığını ve 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
İlk derece mahkemesince, sabit görülen davacının davasının Kabulüne, davalının … 16. İcra Müdürlüğünün 2014/19039 takip sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin 41.900 TL asıl alacak üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %11.75 oranındaki faizi geçmemek koşulu ile yasal faiz uygulanmasına, Davacı tarafın İcra inkar tazminat talebinin alacağın likit olmaması ve yargılama sonucunda belirlenmiş olması nedeniyle Reddine, karar verilmiş ve davalı tarafça istinaf yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesi 18.Hukuk Dairesince de davalının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Dosya kapsamının birlikte değerlendirilmesiyle yapılan inceleme sonucunda, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kurallarına göre, İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre, davalı tarafça yapılan istinaf başvurusunun HMK`nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince, esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK`nın 370/1. madddesi uyarınca ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 4,50 TL. kalan harcın temyiz edenden alınmasına, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesi’ne gönderilmesine, 17/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/3121 Karar : 2018/11925 Tarih : 10.07.2018
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, davacının istinaf başvurusu üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi . Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusu 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddedilmiş istinaf başvurusunun reddine ilişkin karar süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 362. maddesinde bölge adliye mahkemelerinin temyiz olunamayan kararları düzenlenmiş aynı maddenin 1/a bendinde de miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar “ hükmüne yerverilmiş, 2018 yılı itibarıyla HMK’nın 362/1-a bendinde belirtilen 40.000.00.TL` lik kesinlik sınırı 47.530. 00. TL olarak uygulanmaya başlamıştır.
Somut olayda, dava değerinin (10.000-TL) 2018 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 47. 530,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti olmayan kararlara karşı temyiz isteği yönünden mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından davacının temyiz isteminin değerden REDDİNE, 10.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/3778 Karar : 2018/5298 Tarih : 5.07.2018
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve HMK 355. maddesindeki kamu düzenine aykırılık halleri resen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp karar verilmiş ve verilen kararda bir isabetsizlik görülmemiş olmasına göre yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün HMK 370/1. maddesi gereğince ONANMASINA, HMK 302/5 ve 373. maddeleri uyarınca dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 05/07/2018 gününde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/1114 Karar : 2018/6091 Tarih : 26.06.2018
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
I-İSTEM
Dava, ….. rant sigortasına giriş tarihinin ……’de sigortalılık başlangıç tarihi olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
II-CEVAP Davalı Kurum vekili, Davalı Kurum vekili, Kurum işlemlerinin usul ve yasaya uygun olduğunu belirterek davacının davasının reddine karar verilmesini istemiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEME KARARI Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, davacının ……… rant sigortasında görünen ve 18 yaşının ikmal edildiği 11/10/1992 tarihinin Türkiye sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitine, davacının yurtdışı borçlanma hakkının olduğu yönündeki talebinin ise konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ: Davalı vekili, istinaf yolu ile mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine dair karar verilmesini talep etmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI:
……. Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin 19.12.2017 günlü ilamı ile mahkemece ayrılmasına karar verilen borçlanma istemi hakkında ana dava dosyasında kabul kararı verildiği ve bu kararın kesinleştiği gözden kaçırılarak eldeki dava dosyasında “Davacının yurtdışı borçlanma hakkının olduğu yönündeki talebinin ise konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi, davacının 01.08.1992 tarihinin sigortalılık başlangıç tarihini talep etmesine karşın mahkemece “davanın kısmen kabulü ile davacının ….. rant sigortasında görünen ve 18 yaşının ikmal edildiği 11/10/1992 tarihinin Türkiye sigortalılık başlangıç tarihi olarak tespitine” karar verilmesi nedeniyle Kurum yararına avukatlık ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olduğu için, HMK`nın 353/1-b maddesinin 2. alt bendi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ile davanın kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
IV-TEMYİZ EDEN:
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı davalı avukatı tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
V-TEMYİZ NEDENLERİ:
…… Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen karar, davalı avukatı tarafından, davacı hakkında Kurumca yapılan işlemlerin doğru ve yerinde olduğu gerekçeleri ile temyiz edilmiştir.
V-İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE ESASIN İNCELEMESİ
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/1-c. maddesinde, bir mahkeme hükmünün kapsamının ne şekilde olması gerektiği açıklanmıştır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297. maddesinde ise:
“(1) Hüküm “Türk Milleti Adına” verilir ve bu ibareden sonra aşağıdaki hususları kapsar: a)Hükmü veren mahkeme ile hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin ad ve soyadları ile sicil numaraları, mahkeme çeşitli sıfatlarla görev yapıyorsa hükmün hangi sıfatla verildiğini. b)Tarafların ve davaya katılanların kimlikleri ile Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, varsa kanuni temsilci ve vekillerinin ad ve soyadları ile adreslerini. c)Tarafların iddia ve savunmalarının özetini, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delilleri, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesini, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebepleri. ç)Hüküm sonucu, yargılama giderleri ile taraflardan alınan avansın harcanmayan kısmının iadesi, varsa kanun yolları ve süresini. d)Hükmün verildiği tarih ve hâkim veya hâkimlerin ve zabıt kâtibinin imzalarını. e)Gerekçeli kararın yazıldığı tarihi.
(2)Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” şeklinde düzenleme getirilmiştir.
Eldeki davada, Bölge Adliye Mahkemesince davalı kuruma kısmen kabul kararının varlığı nedeniyle vekâlet ücreti verilmesi gerektiğine dair yaklaşım yerinde ve isabetli ise de, kararın infazda tereddüt yaratacak nitelikte fazla istemin reddine dair yeniden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 370/2. maddesi gereğince verilen karar, düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 11. Dairesi kararının 3. bendinin son kısmında yer alan “fazla istemin reddine” ibaresinin silinmesi ve hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, dosyanın kararı veren Antalya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 26.06.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/6446 Karar : 2018/6682 Tarih : 24.05.2018
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
1-Davacı erkek tarafından açılan anlaşmalı boşanma ( TMK m. 166/3) davasının yapılan yargılaması sonunda, ilk derece mahkemesince 11.11.2009 tarihli karar ile tarafların Türk Medeni Kanununun 166/3. maddesi uyarınca boşanmalarına, ortak çocuk … için aylık 400 TL nafakanın her yıl kanunlar çerçevesinde artışına da karar verilmiş, verilen bu karar taraflarca temyiz edilmeksizin 17.01.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Davalı kadın tarafından 07.02.2017 tarihli dilekçe ile nafakanın kanunlar çerçevesinde artışına ilişkin hükmün açık olmadığını, hükmün icrasında tereddüt uyandırdığını belirterek kararın iştirak nafakası ile ilgili 4. maddesine, nafakanın her yıl kanunlar çerçevesinde ÜFE oranında artış ibaresinin eklenilerek , karardaki eksikliğin giderilmesini tavzih yoluyla talep etmiştir. İlk derece mahkemesi tarafından 13.02.2017 tarihli ek karar ile düzeltmenin tavzih yolu ile giderilemeyeceği, yeni bir davanın konusunu oluşturduğu gerekçesiyle, davalı vekilinin tavzih talebinin reddine, istinaf yolu açık olmak üzere karar verilmiş, ilk derece mahkemesince verilen tavzih talebinin reddine dair 13.02.2017 tarihli ek karara karşı davalı tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf başvurusunun esastan reddine ( HMK. 353/1-b-l) karar verilmesi üzerine, davalı tarafından temyiz edilerek dava dosyası temyiz incelemesi yapılmak üzere Dairemize gönderilmiştir.
HMK 341. maddesinde istinaf yoluna başvurulabilen kararlar belirtilmiştir. HMK ‘nun 341/1 maddesinde, ilk derece mahkemelerinden verilen nihai kararlar ile ihtiyati tedbir, ihtiyati haciz taleplerinin reddi ve bu taleplerin kabulü halinde itiraz üzerine verilecek kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir
Hüküm, yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar olup, nihai karar verilmesi hakimin davadan el çekmesi sonucunu doğurur. Mahkemeler nihai kararlarını vermekle işten elini çekmiş olurlar. Kendi hükümlerini kendileri kaldıramazlar.
Tavzih ise HMK’nın 305. maddesinde düzenlenmiş olup, hükmün (nihai kararın) yeterince açık olmaması veya icrasının nasıl olacağı konusunda tereddüt edilen yahut fıkraları birbirine aykırı (çelişkili) olan hükümler için istenebilir. Hükmün tashihinde ise, hükümdeki yani nihai karardaki yazı ve hesap hataları ile diğer benzeri açık hataların düzeltilmesine ilişkindir. Dolayısıyla gerek tavzih gerekse tashih verilen nihai kararın açıklanması veya düzeltilmesi hususlarına ilişkin olup yeni ve değiştirilen nihai bir hüküm niteliği taşımaz.
6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin 1. fıkrasında; “Bölge Adliye Mahkemelerinin, Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin”, aynı maddenin 2. fıkrasında da “Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce verilen kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 427 ile 454’üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı, bu kararlara ilişkin dosyaların bölge adliye mahkemelerine gönderilemeyeceği” düzenlenmiştir. 1086 sayılı HUMK’nun 432/son maddesi gereğince, ek kararların esas kararın tabi olduğu temyiz yasa yoluna tabi olacağı açıktır.
Somut olayda, ilk derece mahkemesince asıl karar 11.11.2009 tarihinde verilmiştir. İlk derece Mahkemesinin asıl kararının karar tarihinin 11.11.2009 tarihi olarak temyize tabi kararlardan olması, tavzih kararı gibi ek kararların tabi olacağı kanun yolunun, yukarıda değinilen yasal düzenlemeler gereği asıl kararın tabi olacağı kanun yolu olması nedeniyle, ek kararın kanun yolu denetimi “temyiz “ olup, incelemenin temyiz mahkemesi olan Yargıtay tarafından yapılması gerekmektedir. Bu itibarla tavzih talebinin reddine dair ek karara yönelik istinaf incelemesi sonucunda verilen Bölge Adliye Mahkemesinin 24.04.2017 tarih 2017/587 esas 2017/515 karar sayılı esastan red kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2-İlk derece mahkemesinin tavzih talebinin reddine dair 13.02.2017 tarihli ek kararının temyiz incelemesine gelince;
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 306. maddesine göre; tavzih, dilekçeye tarafların sayısı kadar nüsha eklemek suretiyle hükmü veren mahkemeden istenebilir. Dilekçenin bir nüshası cevap süresi belirlenerek karşı tarafa tebliğ edilir. Cevap, tavzih talebinde bulunan tarafa tebliğ olunur. Mahkemece, cevap verilmemiş olsa bile dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilir. Ancak gerekli görülürse iki tarafın sözlü açıklamalarını yapabilmeleri için davet edebilir. Somut olayda mahkemece belirtilen usule uyulmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ:Yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple … Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesinin 24.04.2017 tarihli 2017/587 esas 2017/515 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA yukarıda 2. bentte gösterilen sebeple … 1. Aile Mahkemesinin 2009/966 esas 2009/1167 karar sayılı tavzih talebinin reddine ilişkin ek kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine dosyanın … 1. Aile Mahkemesine, karardan bir örneğinin ise ilgili Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 24.05.2018 (Per.)
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/1710 Karar : 2018/8968 Tarih : 10.04.2018
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, davacının istinaf başvurusu üzerine, … Bölge Adliye Mahkemesi 1. Hukuk Dairesi tarafından istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiş, istinaf başvurusunun reddine ilişkin karar süresi içerisinde davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Bilindiği üzere; 6100 sayılı HMK’nın 362. maddesinde bölge adliye mahkemelerinin temyiz olunamayan kararları düzenlenmiş aynı maddenin 1/a bendinde de miktar veya değeri kırkbin Türk Lirasını (bu tutar dahil) geçmeyen davalara ilişkin kararlar “ hükmüne yerverilmiş, 2017 yılı itibarıyla HMK’ nın 362/1-a bendinde belirtilen 40.000.00.TL’ lik kesinlik sınırı 41.530.00.TL olarak uygulanmaya başlamıştır.
Somut olayda, dava değerinin (5.000-TL) 2017 yılı itibarıyla temyiz kesinlik sınırı olan 41.530,00 TL’nin altında kaldığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, temyiz kesinlik sınırı içinde kalması nedeniyle temyiz kabiliyeti olmayan kararlara karşı temyiz isteği yönünden mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtay tarafından da bir karar verilebilir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, eldeki dava bakımından davacının temyiz isteminin değerden REDDİNE, alınan peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine,10/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/2378 Karar : 2017/17383 Tarih : 21.12.2017
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Borçlu vekili icra emrinde asıl alacağa %12 oranında tecil faizi uygulanarak işlemiş faiz talep edildiğini, takipten sonra da asıl alacak için icra emrinde %12 oranında tecil faizi talep edildiğini, takip dayanağı ilamda söz konusu alacağın yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verildiğini, bu nedenle icra emrinin ilama aykırı olduğunu belirterek, icra emrinin ve takibin kısmen iptalini, 09/09/2016 tarihli ek beyan dilekçesi ile de; asıl alacak ve yasal faizinin takipten önce ödendiğini belirterek takibin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece 2577 Sayılı Kanunun 28. maddesinin 6. fıkrasına göre, takip alacaklısının, kararın tebliğ tarihinden takip tarihine kadar geçen süre için tecil faizi talep etmesinde herhangi bir yasal engel bulunmadığı; davacı vekilinin mahkemeye verdiği 09/09/2016 tarihli dilekçesi ile asıl alacak ve yasal faizinin takipten önce ödendiğini belirterek, bu alacak kalemleri yönünden de takibin iptalini talep etmiş ise de; bu hususun şikayet dilekçesinde öne sürülmediği, şikayet başvurusu sırasında ileri sürülmeyen hususların yargılama sırasında ileri sürülemeyeceği; 23/06/2016 tebliğ tarihi ve beyan dilekçesinin verildiği 09/09/2016 tarihi nazara alındığında söz konusu ödeme iddiasının 7 günlük yasal süresinden sonra ileri sürüldüğü gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.
Hükme karşı borçlu vekilinin istinaf talebinde bulunması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce istinaf başvurusunun HMK`nun 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmiştir.
Hüküm şikayet eden borçlu vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, borçlu vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Hukuk Genel Kurulu`nun 06.02.2013 tarih 2012/12-603 Esas, 2013/211 Karar sayılı kararında da vurgulandığı üzere “ İlamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Diğer bir anlatımla, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur.”
İcra Mahkemesi, ilamın hüküm fıkrasının aynen uygulanmasını denetlemekle görevli olup, gerek icra dairesi ve gerekse icra mahkemesi ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleyemez. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 gün ve E:1997/12-517, …:1997/776; 22.03.2006 gün ve E:2006/12-92, …:2006/85; 25.06.2008 gün ve E:2008/12-451, …:2008/453; 03.03.2010 gün ve E:2010/12-124, …: 2010/110 sayılı ilamları)
Somut olayda; takip dayanağı … 14.İdare Mahkemesinin 30.12.2015 tarih, 2015/485E-2015/2193K. sayılı ilamında dava konusu işlemin iptaline,maddi tazminat isteminin kabulüne, 15.688,13TL ikramiye tutarının başvuru tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine
` karar verilmiş, 01.07.2016 tarihinde başlatılan takipte 15.688,13TL ikramiye alacağı, bu alacağın 31.05.2016 ile 01.07.2016 tarihleri arasında %12 üzerinden hesaplanan işlemiş tecil faizi olarak 156.88TL, karar tarihi ile idareye başvuru tarihi arasında 1972,78TL işlemiş yasal faizi, vekalet ücreti, yargılama gideri, bunların faizleri ile takipten sonra ise asıl alacağa %12 oranında tecil faizi talep edildiği görülmektedir
Mahkemece ilamların infaz edilecek kısmının hüküm bölümü olduğu, hükmün içeriğinin aynen infazının zorunlu olduğu nazara alınarak takip konusu ilamda, yasal faize hükmedildiğinden tecil faizi talep edilemeyeceği gerekçesiyle bu yöne ilişkin şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile şikayetin tümden reddi doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle borçlu vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine , (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile ilk derece mahkemesi Mahkeme kararının, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK`nun 371/1-ç. maddesi uyarınca borçlu yararına BOZULMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 21.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/22389 Karar : 2017/20451 Tarih : 28.09.2017
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karara karşı, davacı idare vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun … Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine, gerekçeli kararın hüküm fıkrasının faize ilişkin bendinin HMK`nun 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzeltilmesine ilişkin hüküm davacı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; arsa niteliğindeki … İli, … İlçesi … Mahallesi … ve … parsel sayılı taşınmazlara 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 11/1-g maddesi uyarınca emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesine ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine ilişkin ilk derece mahkemesinden verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun bedel yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Ancak;
6100 sayılı HMK`nun 353/1-b-2 nolu bendinde “Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında duruşma yapılmadan karar verileceği düzenlenmiştir.
Bu itibarla Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesinden verilen kararın faize ilişkin bölümünden kanunun olaya uygulanmasında hata edildiği gerekçesiyle yapılan düzeltmenin yeniden esas hakkında hüküm kurulmak suretiyle yapılması gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde sadece faize ilişkin olarak yapılan düzeltmenin ilk derece mahkemesi kararına şerh edilmesi,
Doğru görülmemiştir.
Davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan … Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesinin hükmünün açıklanan nedenlerle H.M.K.nun 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28/09/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/1592 Karar : 2017/2902 Tarih : 18.07.2017
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacak ve tazminat istemine ilişkin olup ilk derece mahkemesince verilen görevsizlik kararına yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine dair bölge adliye mahkemesi kararına karşı süresi içinde temyiz talebinde bulunulmuştur.
İlk derece mahkemesinin görevsizlik kararına karşı istinaf başvurusu yapılmış ve bu karar doğru bulunarak istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş ise bu kararın temyiz edilemeyeceğine dair HMK’da açık bir düzenleme bulunmamaktadır. Ancak HMK`nın 353/1-a/4. maddede mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması halinde bölge adliye mahkemesinin, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar vereceği belirtilmiştir.
HMK`nın 362/1-c maddede ise; yargı çevresi içinde bulunan ilk derece mahkemeleri arasındaki yetki ve görev uyuşmazlıklarını çözmek için verilen kararlar ile merci tayinine ilişkin kararların temyiz edilemeyeceği düzenlenmiştir.
Bu maddelerin birlikte değerlendirilmesinden HMK’da bölge adliye mahkemesine dosyayı asıl görevli mahkemeye de gönderebilme yetkisini de taşıyan görevle ilgili kesin karar verme ve uyuşmazlık çıkması halinde kesin olarak çözümleyen karar verme yetkisi tanındığı görülmektedir. Bu nedenle yasada görev hususunun en geç bölge adliye mahkemesi kararıyla çözümlenmesi sisteminin benimsendiği açıkça görüldüğünden görev hususunu inceleyen bölge adliye mahkemesi kararına karşı özellikle 362/1-c madde hükmü de gözetildiğinde temyiz yoluna başvurulmasının mümkün olmadığı sonucuna varılmalıdır.
Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelindiğinde; asliye hukuk mahkemesine açılan davada verilen görevsizlik kararına karşı istinaf yoluna başvurulmuş ve bölge adliye mahkemesince; başvurunun esastan reddine karar verilmiştir. Bölge adliye mahkemesinin görev hususunu çözümler nitelikteki kararı kesin olup temyiz yoluna başvurulamayacağından temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklandığı üzere görevle ilgili bölge adliye mahkemesi kararına karşı temyiz yoluna başvurulamayacağından temyiz dilekçesinin REDDİNE, ödediği temyiz harçlarının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 18.07.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/4547 Karar : 2017/9322 Tarih : 15.06.2017
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
26.9.2004 tarih ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna paralel olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinde değişiklik yaparak istinaf ve temyiz ile ilgili hükümleri yeniden düzenleyen 18.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanun ile İcra İflas Kanunu`na eklenen geçici 7.maddeye göre, 5311 sayılı Kanun hükümleri Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanır.
Somut olayda, davacının ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, … 11. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 16/08/2016 tarih ve 2016/302 E.-2016/536 K. sayılı kararı ile şikayetin reddine karar verildiği, davacı tarafından, şikayetin reddine dair ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu, … Bölge Adliye Mahkemesi 12. Hukuk Dairesi`nin 13/02/2017 tarih ve 2017/215 E. 2017/341 K. sayılı kararı ile istinaf başvurusunun HMK’nun 353/1-b,1 maddesi gereğince esastan reddedildiği,bu kararın temyiz edilmesi üzerine Bölge Adliye Mahkemesince temyiz talebinin de reddine karar verildiği, bu kez son kararın temyiz konusu yapıldığı anlaşılmaktadır.
2.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanunun 25.maddesi ile değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu`nun 364/2.maddesine göre, temyiz yoluna başvurma ve incelemesi, Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre yapılır. 6100 Sayılı HMK’nun 361/1. maddesi uyarınca ise, Bölge Adliye Mahkemesi kararına karşı, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesi kararı temyiz edene 20/02/2017tarihinde tebliğ edildiği halde, temyiz dilekçesi belirli süre geçirildikten sonra, 21/03/2017 tarihinde verilip kaydettirilmiştir.
Davacının temyiz yoluna başvurusu süresinde olmadığından, İİK’nun 361/1. maddesi gereğince Bölge Adliye Mahkemesinin temyiz talebinin reddi kararı doğru olup, Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerekmiştir.
SONUÇ:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK`nun 370. maddeleri uyarınca ( ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/2108 Karar : 2017/3797 Tarih : 15.06.2017
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Davacı vekili, müvekkili tarafından … Ltd. Şti. aleyhine … İş Mahkemesi’nde açılan hizmet tespiti davasının yargılaması sırasında anılan şirketin ticaret sicilinden terkin edildiğini, mahkemece davalı şirketin yeniden ihya ve tescili için taraflarına yetki ve süre verildiğini, açtıkları hizmet tespiti davasının sonuçlanabilmesi için anılan şirketin ihyasının gerektiğini belirterek … Ltd. Şti. unvanlı şirketin tüzel kişiliğinin ihyasına ve tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …, davaya konu şirketin kaydının 08/04/2011 tarihinde terkin edildiğini, terkin işleminin kanuna ve prosedüre uygun olarak yapıldığını, şirketin ihyasına ve tesciline karar verilmesi durumunda karar doğrultusunda işlem yapılacağını bildirmiştir.
İlk derece mahkemesince, davacı tarafından davaya konu şirketin tasfiyesi kapatılmadan önce açılmış bir davanın bulunduğu, söz konusu davanın görülebilmesi ve verilecek kararın infazının TTK’nın 547. maddesi anlamında ek tasfiye işlemi niteliğinde olduğu, bu nedenle davaya konu şirketin yeniden ticaret siciline tescilinin gerektiği, ek tasfiye işlemlerinin de aynı tasfiye memuru tarafından yapılması uygun olduğu gerekçesiyle Tasfiye Halindeki … Limited Şirketi’nin ihyası ile tesciline karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı Tasfiye Memuru … tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
… Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, hüküm fıkrasında tasfiye memuru atanmasına yer verilmediğinden, istinaf talebinin kabulüne ek tasfiye işlemlerini yerine getirmesi için şirketin son tasfiye memuru …‘ın atanmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı … tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre davalı … tarafınca yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı …‘ın temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK’nın 370/1. madddesi uyarınca ONANMASINA, HMK’nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 15/06/2017 tarihinde kesin olarak karar verildi.
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/21587 Karar : 2017/10486 Tarih : 14.06.2017
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
İlk derece mahkemesince davacının davalı … Petrol şirketinin finansman ve idari işler sorumlusu olduğu, birden fazla işyeri olan işletmenin finansman ve idari işler yönünden bütününün sevk ve idare yetkisi bulunduğu, ayrıca davacının … Petrol şirketinin ortağı olduğu en yüksek ortağın sahip olduğu ortaklık payı karşılığı 2.000.000 olan 10 ortaklı şirkette 500.000 TL. değerinde ortaklık payı bulunan davacının payının sembolik olmadığının değerlendirildiği, aynı zamanda davacının 2009 yılından 24.11.2014 tarihine kadar davalı şirketi münferit imzası ile temsil yetkisi bulunduğu, davacının sigorta kaydı 05.12.2014 tarihinde … şirketine geçirilmiş ise de tarafların kabulünde olduğu ve tanık beyanları ile sabit olduğu üzere davalılardan … şirketinin fiilen ticari bir faaliyetinin olmadığı, varlığını sadece kayden sürdüren bir şirket olduğu davacının kaydının bu şirkete geçirilmesinden sonra dahi davacının … şirketindeki aynı görevine devam ettiğinin anlaşıldığı davalı … şirketinde çalışan toplam 5 işçinin tamamının … şirketinin ortakları ya da akrabaları olmalarının bu tespiti doğruladığı davacının … naklinin yapılmasının muvazaalı olarak değerlendirildiği davacının fesih döneminde … Şirketinin ortağı ve finansman ve mali işler sorumlusu olduğu kendi bölümü açısından işletmenin bütününü sevk ve idare yetkisinin bulunduğundan iş güvencesi hükümleri kapsamında olmadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesi’nce yerel mahkemece davacının “Kendi bölümü açısından işletmenin bütünü sevk ve idare yetkisinin bulunduğu” belirtilmiş ise de, davacının yetkisinin iş yerine mi, yoksa işletmeye mi münhasır olduğu açıklığa kavuşturulmadığı, ayrıca, somut uyuşmazlığın çözümünü “Kendi bölümü açısından” şeklinde nitelendirerek sonuca gitmenin hatalı olduğu, yerel mahkemece öncelikle davacının, yetkilerinin işletmeye mi, yoksa iş yerine mi münhasır olduğu açıklığa kavuşturulmalı, davacının fesih tarihinde böyle bir yetkisinin bulunup bulunmadığı tespit edilmeli, davacıya ait görev tanımı getirtilmeli, tanıklar yeniden dinlenmeli, davacının yetkisinin iş yerine münhasır olması halinde, tanıklara davacının işçi alma veya işten çıkarma yetkisinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı olarak sorulmalı ve bu doğrultuda yargılama yapılarak sonuca gidilmesi gerektiği, yerel mahkemece, re’sen dikkate alınması gereken ve davanın esası ile sonucunu doğrudan etkileyen işveren vekili olup olmama hususu yeterince araştırılmadan ve değerlendirilmeden bu gerekçe ile sonuca gidilmesinin hatalı olduğu, HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince davanın esasıyla ilgili, davanın çözümüne yarayacak ve hükmün sonucunu etkileyecek nitelikte olan deliller toplanmadan ve değerlendirilmeden karar verildiği gerekçesiyle, yerel mahkeme kararının kaldırılması, davanın belirtilen eksiklikler de gözetilerek yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine karar verilmiştir.
Söz konusu kararı davalılar vekili temyiz etmiş ancak Bölge Adliye Mahkemesi’nce söz konusu kararın kesin olduğu gerekçesiyle ek kararla temyiz istemini reddetmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesinin ek kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiş olup dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
6100 sayılı HMK.un 353/a.6 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesinin, yerel mahkeme kararının esasını incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verebilmesi için, “Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması” gerekir.
İstinafın amacı ilk derece yargılamasını ve mahkemenin nihai kararlarını denetleyerek tespit edilen hataları ve eksiklikleri maddi vakıa ve hukuki açıdan denetleyerek gidermektir. İstinaf mahkemesi bir hata veya eksiklik olmadığı müddetçe, ilk derece mahkemesinin vakıa tespitleri ve dava dayanakları ile bağlıdır. Eksik delil toplama veya eksik değerlendirme var ise maddi vakıa denetimi kapsamında bunları gidermeli, toplamalı ve karar vermelidir.
Somut uyuşmazlıkta ilk derece mahkemesince davacının kendi bölümü açısından işletmenin bütününü yöneten işveren vekili olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bölge Adliye Mahkemesi ilk derece mahkeme kararında “kendi bölümü açısından” geçen ibarenin hatalı olduğu davacının yetkisinin işyerine mi yoksa işletmeye mi münhasır olduğunun açıklığa kavuşturulması, davacının görev tanımının getirtilmesi, tanıkların yeniden dinlenmesi davacının yetkisinin işyerine münhasır olması halinde tanıklara davacının işçi alma çıkarma yetkisinin bulunup bulunmadığı ayrıntılı olarak sorulması bu doğrultuda yargılama yapılarak sonuca gidilmesi gerektiği gerekçesiyle ilk derece mahkeme kararının kaldırılarak dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararı verilmiş ise de, mahkemece tanıkların dinlendiği, Bölge Adliye Mahkemesi’nce bir kısım eksiklikler görülmüş ise Bölge Adliye Mahkemesi’nce bu hususun tamamlanabilecek nitelikte olduğu, yine Bölge Adliye Mahkemesi’nce gerekli görülen görev tanımının da istinaf aşamasında getirtilebileceği anlaşıldığından bu eksiklikler 6100 sayılı HMK’nun 353/1-a-6’de belirtilen delillerin hiç toplanmaması veya değerlendirilmemesi anlamında değerlendirilemez. O nedenle Bölge Adliye Mahkemesinin bu yöndeki nitelendirmesi hatalı ise de anılan madde uyarınca Bölge Adliye Mahkemelerinin yerel mahkemeye geri gönderme kararı kesin olduğundan ve kesin olan kararların temyiz incelemesi yapılamayacağından, Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyiz isteminin reddi kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenlerden … Petrol ve … Nak. Paz. Tic. Ltd. Şti.’ne yükletilmesine, 14/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/3428 Karar : 2017/7530 Tarih : 11.05.2017
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
26.9.2004 tarih ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanuna paralel olarak, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun temyiz ve karar düzeltmeye ilişkin hükümlerinde değişiklik yaparak istinaf ve temyiz ile ilgili hükümleri yeniden düzenleyen 18.3.2005 tarih ve 5311 sayılı Kanun ile İcra İflas Kanunu`na eklenen geçici 7. maddeye göre, 5311 sayılı Kanun hükümleri Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başladığı 20.07.2016 tarihinden sonra verilen kararlar hakkında uygulanır.
Somut olayda, davacının icra mahkemesine başvurduğu, … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 07/10/2016 tarih ve 2016/83 E. 2016/105 K. sayılı kararı ile mahkemenin yetkisizliğine karar verildiği, davacı tarafından, mahkemenin yetkisizliğine dair ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu, … Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nin 17/01/2017 tarih ve 2016/245 E. 2017/25 K. sayılı kararı ile istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK`nun 353/1-b-1. maddesi uyarınca esastan reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
SONUÇ : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararında yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nun 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK`nun 370. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 31,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, 11/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/30909 Karar : 2017/7476 Tarih : 3.04.2017
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesinin herhangi bir geçerli hukuki sebep gösterilmeksizin usulsüz ve sadece sözlü beyan ile feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine, işe iadesi ile boşta geçen süreye ilişkin 4 aylık ücret ve diğer hakları ve işe başlatmama tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili, davacının iş sözleşmesinin haklı sebeple feshedildiğini, Birliğin maddi açıdan zor duruma düşmesi ve bu sebeple yönetim kurulu tarafından alınan karar doğrultusunda personel çıkışlarının yapılması gerekliliği doğması gibi durumlar nedeniyle davacının ve davacı ile birlikte toplam 21 personelin işine son verilmiş olmasının usul ve yasaya uygun olduğunu ileri sürerek davanın reddini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararının Özeti:
İlk Derece Mahkemesince, toplanan kanıtlara dayanılarak, fesih bildiriminin yazılı olarak yapılmaması ve fesih sebebinin açık ve kesin bir şekilde belirtilmemesinin başlı başına feshin geçerli bir nedene dayanmadığının kabulünü gerektirdiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
İstinaf başvurusu :
İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararının Özeti :
Bölge Adliye Mahkemesince, süre tutum dilekçesinde de istinaf kanun yoluna başvuru sebepleri ile gerekçeleri gösterilmediğinden ve ilk derece mahkemesi kararında kamu düzenine aykırılık da bulunmadığı gerekçesiyle davalının istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiştir.
Temyiz başvurusu :
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu`nun 8. maddesinde; “İş mahkemelerince verilen nihaî kararlara karşı istinaf yoluna başvurulabilir. Şu kadar ki, para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararlar hariç, miktar veya değeri üç bin Türk lirasını geçmeyen davalar hakkındaki nihaî kararlar kesindir.
İstinaf yoluna başvurma süresi, karar yüze karşı verilmişse nihaî kararın taraflara tefhimi, yokluklarında verilmiş ise tebliği tarihinden itibaren sekiz gündür.
Bölge adliye mahkemesinin para ile değerlendirilemeyen dava ve işler hakkındaki kararları ile miktar veya değeri kırk bin Türk lirasını geçen davalar hakkındaki nihaî kararlara karşı tebliğ tarihinden başlayarak sekiz gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir.
Kanun yoluna başvurulan kararlar, bölge adliye mahkemesi ve Yargıtayca iki ay içinde karara bağlanır.
(Değişik beşinci fıkra: 24/11/2016-6763/5 md.) Birinci ve üçüncü fıkralardaki parasal sınırlar her takvim yılı başından geçerli olmak üzere, önceki yılda uygulanan parasal sınırların; o yıl için 4/1/1961 tarihli ve 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mükerrer 298 inci maddesi hükümleri uyarınca Maliye Bakanlığınca her yıl tespit ve ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılması suretiyle uygulanır. Bu şekilde belirlenen sınırların on Türk lirasını aşmayan kısımları dikkate alınmaz. Parasal sınırların uygulanmasında hükmün verildiği tarihteki miktar esas alınır.” hükmü yer almaktadır.
Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 353. maddesinde, “Ön inceleme sonunda dosyada eksiklik bulunmadığı anlaşılırsa;
a) Aşağıdaki durumlarda bölge adliye mahkemesi, esası incelemeden kararın kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği başka bir yer mahkemesine ya da görevli ve yetkili mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmadan kesin olarak karar verir:
1)Davaya bakması yasak olan hâkimin karar vermiş olması.
2)İleri sürülen haklı ret talebine rağmen reddedilen hâkimin davaya bakmış olması.
3)Mahkemenin görevli ve yetkili olmasına rağmen görevsizlik veya yetkisizlik kararı vermiş olması veya mahkemenin görevli ya da yetkili olmamasına rağmen davaya bakmış bulunması veyahut mahkemenin bölge adliye mahkemesinin yargı çevresi dışında kalması.
4)Diğer dava şartlarına aykırılık bulunması.
5)Mahkemece usule aykırı olarak davanın veya karşı davanın açılmamış sayılmasına, davaların birleştirilmesine veya ayrılmasına, merci tayinine karar verilmiş olması.
6)Mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiçbiri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması.
b) Aşağıdaki durumlarda davanın esasıyla ilgili olarak;
1)İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine,
2)Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında,
3)Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında,
duruşma yapılmadan karar verilir.” hükmü yer alırken,
Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 355. maddesinde ise, “İnceleme, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılır. Ancak, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir.” hükmü yer almaktadır.
Somut olayda; İlk Derece Mahkemesince 21.11.2016 tarihinde verilen kısa karara karşı davalı vekilince 24.11.2016 tarihinde istinaf harçları yatırılarak süre tutum dilekçesi verilmiştir. Gerekçeli karar 13.12.2016 tarihinde davalı vekiline tebliğ edilmiş, gerekçeli istinaf dilekçesi ise 23.12.2016 tarihinde sunulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince verilen 07.02.2017 tarihli kararda, gerekçeli istinaf dilekçesinin gerekçeli kararın tebliğinden itibaren en geç 8 gün içerisinde sunulmasının zorunlu olduğu, aksi halde süresi içerisinde verilmeyen dilekçenin dikkate alınamayacağı, istinaf incelemesinin kapsamıyla ilgili olarak 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 355. maddesinde, incelemenin istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağının, ancak bölge adliye mahkemesinin kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu re’sen gözeteceğinin düzenlendiğini, dolayısıyla süresinden sonra verilen istinaf dilekçesindeki istinaf sebeplerinin dikkate alınamayacağı gerekçesiyle davalı tarafından Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 352. maddesi gereğince istinaf başvuru dilekçesi verilmediğinden, süre tutum dilekçesinde de istinaf kanun yoluna başvuru sebepleri ile gerekçeleri gösterilmediğinden ve İlk Derece Mahkemesi kararında kamu düzenine aykırılık da bulunmadığından bahisle davalının istinaf başvurusunun usulden reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi maddi vakıa denetimi bakımından istinaf sebepleri ile bağlıdır. Ancak, Bölge Adliye Mahkemesi aynı zamanda hukukilik denetimi de yapmak durumundadır. Hukukilik denetimi bakımından ise istinaf sebepleri ile bağlı değildir.
Her ne kadar ilk derece mahkemesinin gerekçeli kararına karşı 8 gün içinde gerekçeli istinaf dilekçesi verilmemiş ise de süresinde süre tutum dilekçesi verilmekle artık hukukilik denetimi yapılması gerekmektedir. Nitekim temyize konu bölge adliye mahkemesi kararında kamu düzenine aykırılık olup olmadığı hususunun incelendiği görülmekte, bu yöndeki bir inceleme de hukukilik denetiminin yapıldığını göstermektedir.
Bu nedenle, başvurunun esastan reddi gerekirken usulden reddi hatalı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç:
Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, peşin alınan temyiz karar harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.04.2017 tarihinde oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.
YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Esas: 2017/22426 Karar: 2017/19741 Tarih: 21.09.2017
-
HMK 353. Madde
-
Duruşma Yapılmadan Verilecek Kararlar
Dava, 4650 Sayılı Kanunla değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın davacı idare adına tescili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne dair olarak verilen karara karşı davacı idare vekili ile davalılardan … vekili tarafından yapılan istinaf başvurusunun davalı yönünden kabulüyle 353/1-b-2 maddesi uyarınca düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmesine, davacı idare bakımından ise 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddine dair olarak Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesince verilen hüküm, davacı idare ve davalılardan … vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, kararın dayandığı gerekçelere göre; arsa niteliğindeki Konya ili, Selçuklu ilçesi, … mahallesi … ada … parsel sayılı taşınmazın zeminine 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 11 /1-g maddesi uyarınca emsalin üstün ve eksik yönleri belirlenip kıyaslaması yapılarak; üzerindeki yapılara ise aynı kanunun 11/1-h maddesi uyarınca resmi birim fiyatları esas alınıp yıpranma payı düşülerek değer biçilmesine ve tespit edilen bedelin bloke ettirilerek hükmün kesinleşmesi beklenmeden davalı tarafa ödenmesine dair ilk derece mahkemesince verilen karara karşı yapılan istinaf başvurusunun bedel yönünden reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu sebeple davalı … vekilinin tüm, davacı idare vekilinin ise aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. Şöyle ki;
2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun “Giderlerin ödenmesi” başlıklı 29. maddesinde2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun “Giderlerin ödenmesi” başlıklı 29. maddesinde; 10. madde uyarınca mahkeme heyetinin harcırahları, 15. madde uyarınca mahkemece oluşturulan bilirkişilerin ve keşifte dinlenilen muhtarın mahkemece takdir edilecek ücretleri ile tapu harçları ve bu Kanunun gerektirdiği diğer giderlerin kamulaştırmayı yapan davacı idarece ödeneceği hüküm altına alınmıştır. Kanun koyucu bu dava sebebiyle davacı idarenin sorumlu tutulacağı giderleri madde metninde açık bir şekilde göstermiş, ancak; vekil ile temsil edilen taraflar lehine hükmedilecek olan vekalet ücretinden sorumluluğa dair açık bir düzenleme getirilmemiştir. Maddede geçen “bu Kanunun gerektirdiği diğer giderler” ibaresinin yargılama giderlerinden olan vekalet ücretini de kapsadığının kabulü Kanun’un lafzına uygun düşmemektedir.
Hukuk yargılamalarında genel ilke, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi halinde yargılama sırasında yapılan giderlerin ve 6100 Sayılı HMK’nun 323. maddesinde yargılama giderlerinden sayılan vekalet ücretinin davada haksız çıkan tarafa yükletilmesidir. Ancak;
Özel bir kanun olan 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi uyarınca açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın idare adına tesciline dair davalar, hem tespit, hem de tescil davası niteliğinde olup bu davalarda esas amaç haklı veya haksız tarafı tespit etmekten ziyade kamulaştırma bedelinin amaca uygun olarak gerçek karşılığının belirlenmesidir. Davanın her iki tarafı da kamulaştırmaya konu taşınmazın gerçek değerinin tespitini istemektedir. Bu bağlamda tarafların ve vekillerinin yargılamadaki faaliyetleri de gerçek kamulaştırma bedelinin belirlenmesine katkı sağlamaktan ibaret olup kendine özgü yapısı olan bu dava türünde haklı veya haksız çıkan taraf yoktur. Mahkemece, tespit edilen bedelin peşin ve nakit olarak mal sahibi adına bir bankaya yatırılması halinde taşınmaz malın idare adına tesciline ve kamulaştırma bedelinin davalı tarafa ödenmesine karar verilir.
T.C. Anayasa Mahkemesi’nin 2014/7060 başvuru numaralı “… kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescili davasında davalı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi sebebiyle mahkemeye erişim hakkının ihlal edildiğine ilişkin” bireysel başvuru sonucu verilen 21.09.2016 tarihli kararında özetle; “başvurucunun vekili vasıtasıyla davaya katıldığı ve yargılama sürecine aktif olarak dahil olduğu, başvuruya konu kamulaştırma bedelinin tespiti ve tescil davası sonunda Mahkemenin yargılama giderlerini 2942 Sayılı Kanun gereği davacı idareye yüklediği ancak başvurucu ve davacı idarenin vekille temsil edilmeleri, başvurucunun mahkemenin ödenmesine karar verdiğinden daha yüksek bir talepte bulunmuş olması ve idarenin talebe nazaran daha düşük bir bedel ödemesi sebepleriyle karşılıklı vekalet ücretine hükmettiği, bu durumda yargılama sürecinde başvurucu ile davacı idarenin karşılıklı olarak birbirlerine 1.320 TL vekalet ücreti ödenmesine karar verildiği, hükmedilen vekalet ücretlerinin taraflar için oluşturulduğu, başvurucuya da aynı miktarda vekalet ücreti ödendiği gözönünde bulundurulduğunda başvurucu aleyhine hükmedilen vekalet ücretinin somut olayda başvurucunun mahkemeye erişimini engelleyecek nitelikte olmadığına ve bu sebeple adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine dair iddianın açıkça dayanaktan yoksun olması sebebiyle kabul edilemez olduğuna karar verilmiştir.
Bu itibarla, 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesi uyarınca açılan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın idare adına tescili davalarının kendine özgü niteliği, bu davaların amacının haklı ve haksızı tespit etmek olmayıp kamulaştırma bedelinin amaca uygun olarak gerçek karşılığının belirlenmesi olduğu, tarafların ve vekillerinin yargılamadaki faaliyetlerinin de gerçek kamulaştırma bedelinin belirlenmesine katkı sağlamak olduğu, bu kanundan kaynaklanan yargılama giderlerini davacı idareye yükleyen 2942 Sayılı Kanununun 29. maddesinde yargılama giderlerinden olan vekalet ücretine dair açık bir düzenlemenin bulunmadığı, T.C. Anayasa Mahkemesi’nin bu davalarda idare lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin başvurucunun mahkemeye erişimini engelleyecek nitelikte olmadığına dair kararı ve davalı lehine de aynı miktarda vekalet ücretine hükmedildiği gözetilerek, kamulaştırma bedelinin tespitine katılan ve vekil ile temsil edilen her iki taraf için de karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca ayrı ayrı maktu vekalet ücretine hükmeden ilk derece mahkemesi kararının bu yönüyle de yerinde olduğu anlaşıldığından, davalı vekilinin istinaf başvurusunun da 6100 Sayılı HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca esastan reddi yerine, ilk derece mahkemesi kararında davacı idare lehine hükmedilen vekalet ücretinin kaldırılması suretiyle yeniden esas hakkında hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan sebeplerle 371. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı idarenden peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, davalının temyiz ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 21.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.