0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Başvurma Hakkından Feragat

HMK Madde 349

(1) Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez.

(2) Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya bölge adliye mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, bölge adliye mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur.



HMK Madde 349 Gerekçesi

Maddede istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edilmesi ve feragatın sonuçları düzenlenmiştir. Buna göre, ilk derece mahkemesinde görülmüş olan davanın taraflarının istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edebilmeleri için ilâmın kendilerine tebliğ edilmiş olması koşulu öngörülmüştür. Böylece, bir hak doğmadan ondan feragat edilemeyeceği kabul edilmiştir.

Maddenin ikinci fıkrası ile feragat üzerine ilk derece mahkemesinin veya bölge adliye mahkemesinin başvuru dilekçesinin ya da başvurunun reddine karar vereceği konusu, duraksamaya yer vermeyecek biçimde hükme bağlanmıştır.


HMK 349 (İstinaf veya Temyiz Hakkından Feragat) Yargıtay Kararları


Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2023/1625 E. , 2023/1631 K.

  • HMK 349
  • Dosya istinaf mahkemesinde iken temyizden feragat edildiğinde temyiz talebi dosyanın bulunduğu istinaf mahkemesi tarafından reddedilecektir. Temyiz talebi feragat nedeniyle reddedildiğinde katılma yoluyla temyiz talebi de reddedilecektir.

HMK’nın 348. maddesinde “istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf, başvurma hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, vereceği cevap dilekçesi ile istinaf yoluna başvurabilir. İstinaf yoluna asıl başvuran taraf, buna karşı iki hafta içinde cevap verebilir. İstinaf yoluna başvuran, bu talebinden feragat eder veya talebi Bölge Adliye Mahkemesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile başvuranın talebi de reddedilir” hükmü, HMK’nın 349. maddesine “Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez. Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verebilir. Dosya, Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş ve henüz karar bağlanmamış ise başvuru feragat nedeniyle reddolunur” hükmü, HMK’nın 361. maddesinde “Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptali talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde temyiz yoluna başvurabilir. Davada haklı çıkmış olan taraf da hukuki yararı bulunmak şartıyla temyiz yoluna başvurabilir.” hükmü, HMK 366/1 maddesinde “bu kanunun istinaf yolu ile ilgili 348 ila 349 ve 352. maddeleri hükümleri, temyizde de kıyas yolu ile uygulanır” hükmü düzenlenmiştir.

Davalı … vekilinin UYAP kanalı ile Bölge Adliye Mahkemesine göndermiş olduğu 14.03.2023 tarihli dilekçe ile temyiz kanun yoluna başvurusunda feragat ettiği anlaşıldığından HMK’nın 349/2 maddesi uyarınca davalı … Bina Yapı İnşaat Taahhüt Emlak Mobilya İthalat İhracat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketinin temyiz talebinin feragat nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiği, 6100 sayılı Yasanın 366. maddesinin yollaması ile uygulanması gereken 348. maddesine göre, temyiz yoluna başvuran temyiz talebinden feragat eder veya talebi Yargıtay ilgili hukuk dairesi tarafından esasa girilmeden reddedilirse, katılma yolu ile temyiz asıl temyiz talebine sıkı sıkı bağlı olduğundan katılma yolu ile başvuranın da talebi reddedileceğinden davalı vekilinin temyiz talebinin feragat nedeniyle reddine karar verildiğinden katılma yolu ile temyiz kanun yoluna başvuran davacının da HMK’nın 348/2 maddesi uyarınca temyiz talebinin reddinin gerektiği belirtilerek, 15.03.2023 tarihli Bölge Adliye Mahkemesinin ek kararı ile, davacının da katılma yolu ile yaptığı temyiz başvurusu reddedilmiştir. Bu kez ek karar davacı … vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

Temyizen incelenen karar, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine, dava şartlarına, yargılama ve ispat kuralları ile kararda belirtilen gerekçelere göre usul ve kanuna uygun olup davacı vekilince temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenler kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.


Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2024/1824 E. , 2024/2480 K.

  • HMK 349
  • Açıkça feragat edildiği dilekçeden anlaşılmıyorsa istinaf talebi esastan incelenmelidir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’un istinaf yoluna başvurma hakkından feragat başlıklı 349 uncu maddesine göre, taraflar ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez. Başvuru yapıldıktan sonra feragat edilirse, dosya Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmez ve kararı veren mahkemece başvurunun reddine karar verilir. Dosya, Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmiş ve henüz karara bağlanmamış ise başvuru feragat sebebiyle reddolunur. Kanunda istinaf yoluna başvuru hakkından feragat açıkça tanımlanmamakla birlikte, feragatin geçerli olabilmesi için hakkın özünden vazgeçme iradesini içermesi gerektiği kuşkusuzdur.

Somut olaya gelince; teftiş makamı Vakıflar Genel Müdürlüğünce gerekçeli kararın tebliğ alınmasından sonra gönderdiği E-28196830-140.01-264236 sayı ve 14.06.2022 tarihli yazı ile, “… senedinde İstanbul 29. Noterliği tarafından düzenlenen 30.12.2021 tarih ve 80127 yevmiye numaralı değişiklik senedinin tesciline ilişkin olarak Mahkemece verilen 03.06.2022 tarih ve 2022/254 esas, 2022/310 karar sayılı karar 14.06.2022 tarihinde elektronik tebligat adresimize kaydedilmiş olup, bahse konu karar idaremiz tarafından istinaf edilmeyecektir. Söz konusu kararın kesinleşme şerhinin de idaremize gönderilmesini arz ederim.” şeklinde beyanda bulunulmuş ise de, İdarece istinaf yoluna başvuru hakkından açıkça feragat edilmediğinden, sözkonusu beyan hakkın özünden vazgeçme şeklinde yorumlanamayacağından ve İdarece istinaf süresi içinde istinaf yoluna başvurulduğundan, Bölge Adliye Mahkemesince teftiş makamı …‘nün istinaf isteğinin esastan değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddi doğru görülmemiştir.


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/12069 Karar : 2018/10851 Tarih : 31.05.2018

  • HMK 349. Madde

  • Başvurma Hakkından Feragat

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı taktirde tenkis isteğine ilişkin olup mahkemece, taraflar arasında düzenlenen 08/05/2015 tarihli sulhe göre davanın kabulüne karar verilmiştir.

Eldeki dava 16/01/2014 tarihinde açılmış olup taraflar 08/05/2015 tarihli sulh anlaşmasını dosyaya sunmuşlar ve sulhe göre karar verilmesini istemişler, mahkemece 12/05/2015 tarihinde sulhe göre davanın kabulüne karar verilmiş, karar tarihinde taraflar aynı zamanda hükmü temyiz etmekten feragat etmişler, davalı, karar tarihinden sonra fakat gerekçeli kararın yazım tarihinden önce 15/05/2015 tarihli dilekçesiyle sulhün ve temyizden feragat beyanının özgür iradeye dayanmadığını ileri sürerek iptalini istemiş, davada karar verilmiş olmakla hakimin dosyadan el çekmesi nedeniyle davalının bu dilekçedeki talepleri hakkında olumlu-olumsuz bir karar verilmemiş olup, 18/05/2015 tarihinde yazılan gerekçeli karar davalı yana 04/06/2015 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı süresi içerisinde hükmü temyiz etmiş olup temyiz dilekçesinde, mahkemeye sunduğu 15/05/2015 tarihli dilekçesine atıfta bulunarak taraflar arasındaki sulhün ikrah ve korkutma sonucu gerçekleştiğini, geçersiz olduğunu belirterek iptalini istemiştir.

Öncelikle davalının hükmü temyiz hakkı bulunup bulunmadığı hususunda değerlendirme yapmak gerekmiştir.

Bilindiği ve 6100 sayılı HMK’nın 349/1. Maddesinde, düzenlendiği üzere “Taraflar, ilamın kendilerine tebliğinden önce, istinaf yoluna başvurma hakkından feragat edemez.”

Ayrıca aynı Yasanın 366. maddesinde “Bu Kanunun istinaf yolu ile ilgili 343 ilâ 349 ve 352 nci maddeleri hükümleri, temyizde de kıyas yoluyla uygulanır.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Söz konusu Kanunun geçici 3.maddesinde, “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2.maddesi uyarınca Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

./..

Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ila 454’üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

Bu Kanunda bölge adliye mahkemelerine görev verilen hallerde bu mahkemelerin göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.” hükmü bulunmaktadır.

1086 sayılı HUMK’nun 432/1.maddesine göre de; “… Temyiz süreleri, ilamın usulen taraflardan her birine tebliği ile işlemeye başlar.”

Somut olayda, ilamın tebliğinden önce davalının, kararı temyizden feragat ettiği, yukarıda değinilen düzenlemeler uyarınca, ilamın tebliğinden önce temyiz süresinin işlemeye başlamayacağı ve henüz doğmamış bir haktan da feragat edilemeyeceği, bu durumda davalının temyizden feragatına sonuç bağlanamayacağı açıktır.

Bu durumda; davalının hükmü temyiz hakkı bulunduğu benimsenerek temyiz itirazlarının incelemesi sonucunda,

Bilindiği üzere; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 313. maddesinde “ Sulh, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşmedir.

Sulh, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri uyuşmazlıkları konu alan davalarda yapılabilir.

Dava konusunun dışında kalan hususlar da sulhun kapsamına dahil edilebilir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Yine aynı yasanın sulhun etkisini düzenleyen 315. maddesinde, “ Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.

İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hallerinde sulhun iptali istenebilir.” denilmektedir.

Somut olayda, mahkemece, taraflar arasında gerçekleşen sulhe göre karar verilmiş olup, davalı karar tarihinden sonra, sulhün baskı ve ikrah altında gerçekleştirildiğini ileri sürerek iptalini istediğine göre taraflar arasındaki uyuşmazlığı sona erdiren sulhün, irade sakatlığına dayanıp dayanmadığı hususunun incelenmesi gerektiği açıktır.

O halde, taraflar arasındaki sulhun, davalının iradesinin sakatlanması suretiyle gerçekleştirilip gerçekleştirilmediği vakıa şeklinde incelenerek sonucuna göre karar verilmek üzere hüküm bozulmalıdır.

Davalının değinilen yönden yerinde görülen temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/9413 Karar : 2017/3600 Tarih : 14.03.2017

  • HMK 349. Madde

  • Başvurma Hakkından Feragat

Davacılar vekili, ortaklığın giderilmesi davasına konu … ada … parsel sayılı taşınmaz üzerindeki sera, ev ve ağaç niteliğindeki muhdesatların vekil edenlerine ait olduğunun tespiti ile tapuya şerh verilmesini istemiştir.

Davalı … davayı kabul ettiğini, davalı … taşınmaz üzerindeki 1 dönümlük sera ve 10 adet zeytin ağacı dışındaki muhdesatlar yönünden davayı kabul ettiğini, davalı … ise davacı …‘in dava konusu ettiği ev dışındaki talepler yönünden davayı kabul ettiğini açıklamışlardır

Mahkemece, davacılara ait muhdesatların tespit edildiği, davacı …‘in kendisine ait olduğunu iddia ettiği evin davalı … ile birlikte yapıldığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, hükmün 1. fıkrasının a – g bentlerinde sıralanan muhdesatların davacılara aidiyetinin tespitine, fazlaya dair talebin reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı … vekili tarafından reddedilen talep ve yargılama giderlerine hasren temyiz edilmiştir. Mahkemece, 27.05.2016 tarihli muhtıra ile HMK 343-349 maddeleri gereğince 11.887,73TL nispi temyiz harcı ve 143,50 TL temyiz yoluna başvuru harcı ile 150.00TL temyiz psota masrafı olmak üzere 12.180,73 TL hiç ödenmediği belirtilerek muhtıranın tebliğ tarihinden itibaren yedi günlük kesin süre içinde tamamlanması aksi halde temyiz isteminden vazgeçmiş sayılacaklarına karar verileceği davacı vekiline ihtar edilmiş, 29.7.2016 tarihli ek karar ile eksik temyiz harcı ve posta masrafı süresi içerisinde tamamlanmadığı gerekçesiyle mahkeme kararının davacı tarafça temyiz edilmemiş sayılmasına karar verilmiştir. Davacı asıl ve ek kararı temyiz etmiştir.

Somut olayda, davacı vekili hükmü reddedilen talep ve yargılama giderleri yönünden temyiz ettiğine göre temyiz edenden alınması gereken harç maktu harç olmalıdır. Mahkemenin 12.180,73 TL harç ikmal edilmediği gerekçesiyle davacının temyiz talebinin reddine ilişkin 29.07.2016 tarihli 2014/614 Esas, 2015/506 Karar sayılı ek kararı kaldırılarak dosyanın esasının incelenmesine geçildi.

1- Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı … vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

2- Davacı … vekilinin, yargılama giderleri, harç ve vekalet ücretine yönelik temyiz itirazlarına gelince;

Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nun 326/1.maddesi uyarınca Kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Kanunda yazılı hallerden birisi hiç şüphesiz Yasa’nın 312/2.maddesidir. Bu madde hükmüne göre davalı taraf davanın açılmasına sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderinden sorumlu değildir. Hemen belirtmek gerekir ki; anılan maddenin uygulanabilirliği, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.

Somut olaya gelince, davalılar … ve … davayı kabul ettiklerini açıklamışlar, davalı … ise davacı …‘in kendisine ait olduğunu iddia ettiği eve ilişkin davayı kabul etmediğini, diğer talepleri kabul ettiğini açıklamıştır. Davacı … vekili ise temyiz dilekçesinde, davalılar … ve … aleyhlerine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmemesinin yasaya uygun olduğunu ancak davanın reddine karar verilmesini savunan davalı … aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücreti hükmedilmemesinin yasaya aykırı olduğunu açıklayarak temyiz isteminde bulunmuştur.

Saptanan bu olgular kapsamında; Davalı …‘ın davacı …‘in talebine konu dava konusu taşınmaz üzerinde bulunan ve Mahkemece 1/2 ‘sinin davacı …‘e ait olduğuna karar verilen ev yönünden davanın açılmasına sebebiyet verdiği ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiği kuşkusuzdur. Bununla birlikte, davanın konusu (müddeabih) davalının payına isabet eden muhdesat değeridir(zemin bedeli hariç). Buna göre, dava konusu muhdesat değeri üzerinden belirlenecek nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 s.lı HMK’nun 326/2. mad. uyarınca yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilecek vekalet ücretinden, davalı …‘ın tapu payı oranında sorumlu tutulması gerekirken, davanın mahiyeti gereği yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılması ve davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 2. bentte açıklanan nedenlerle davacı … vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün harç, avukatlık ücreti ile yargılama giderlerine ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca davacı … yararına BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının 1. bentte yazılı sebeplerle yerinde görülmediğinden REDDİNE, taraflarca HUMK’nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 14.3.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/16174 Karar : 2016/20559 Tarih : 22.11.2016

  • HMK 349. Madde

  • Başvurma Hakkından Feragat

1-Davacı temyizi yönünden;

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 8. maddesine göre, İş Mahkemesi kararlarının tefhim ve tebliğinden itibaren 8 gün içinde temyiz edilmesi yasal zorunluluk olup, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 366. maddesinin yollamasıyla 348 ve 349. maddelerine göre, temyiz dilekçesi kendisine tebliğ edilen diğer tarafın iki hafta içinde katılma yoluyla temyiz hakkı bulunmaktadır.

Somut olayda; davacı vekilinin kararı normal temyiz süresi geçtikten sonra davalı vekilinin temyiz dilekçesinin 08.03.2014 tarihinde tebliği üzerine 28.03.2016 havale tarihli dilekçeyle katılma yoluyla temyiz ettiği anlaşılmıştır. Buna göre davacının iki haftalık süre geçtikten sonra katılma yoluyla temyize başvurulduğu anlaşıldığından, temyiz talebinin süre aşımı nedeniyle reddine,

2-Davalılar temyizine gelince;

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalıların yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 22/11/2016 gününde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS