Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları
HMK Madde 329
(1) Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.
(2) Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.
HMK Madde 329 Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrası 1086 sayılı Kanunun 421 inci, ikinci fıkrası da 422 nci maddesinin günümüz Türkçesine uyarlanmış şeklidir. Kötü niyetli kişileri caydırıcı bir hükmün zaruri olması sebebiyle bu kişiler aleyhine, karşı tarafın vekalet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûmiyet kararının verilmesi öngörülmüştür.
İkinci fıkrada ise kötü niyetli davalı veya hakkı olmadığı hâlde dava açan tarafın adli teşkilatı kötü niyetle meşgul etmesi, ayrıca disiplin para cezası ile cezalandırılmıştır.
HMK 329 (Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/7640 Karar : 2018/890 Tarih : 12.02.2018
-
HMK 329. Madde
-
Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları
Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Asıl davada davacılar, davalı ile ortak mirasbırakanları …’in maliki olduğu 2546 parsel sayılı taşınmazı 04.12.1995 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiğini, temlikin muvazaalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline karar verilmesini istemişlerdir.
Asıl davada davalı, satışın gerçek olduğunu, mirasbırakanın mal kaçırmasını gerektirecek bir nedeninin bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuş, birleştirilen davada 2548, 2549 ve 2479 parsel sayılı taşınmazların mirasbıranları tarafından davalılara satış suretiyle devredildiğini, temliklerin muvazaalı olduğunu ileri sürerek çekişmeli taşınmazların tapu kayıtlarının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, aksi halde tenkise karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
Mahkemece, asıl ve birleştirilen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğine göre, asıl davanın davacılarının, asıl davanın davalısının ve birleştirilen davanın davacısının tüm temyiz itirazları, birleştirilen davalıların ise aşağıda belirtilen dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine. Ancak, kanıtlanamaması sebebi ile dava reddedildiğine, birleştirilen davanın davalıları kendilerini vekil ile temsil ettirdiklerine göre HMK. 329. maddesi uyarınca bunlar lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir” gerekçesiyle bozulmuş, bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde, birleştirilen davada davalılar lehine vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Karar, birleştirilen davada davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hâkimi …’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Birleştirilen davada davalıların temyiz itirazı yerinde değildir. Reddi ile usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 8.20.-TL. bakiye onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına 12.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/2074 Karar : 2017/6392 Tarih : 11.07.2017
-
HMK 329. Madde
-
Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları
Davacılar vekili dava dilekçesinde; … Apartmanının 16.03.2014 tarihli “Olağanüstü Kat Malikleri Kurulu Toplantısı”nda alınan ve davacıların muhalefet şerhine konu olan tüm kararların iptalleri muarazanın men’i, mahkeme masrafları ile HMK’nın 329. md. 1. fıkrası gereğince, davalı yönetici işbu davanın açılmasını haksız eylemleriyle sebebiyet verdiğinden dolayı, bilahare sunacağımız avukatlık ücret sözleşmesinde kararlaştırılan 2.000,00.-TL avukatlık ücretinin davalıya tahmiline ve ayrıca aynı madde uyarınca kötüniyeti sabit olduğundan, ayrı ayrı 500.-TL’den 5.000.-TL’na kadar para cezasının davalıya tahsillerine karar verilmesi istenilmiş, mahkemece; gündemi oluşturan hususlar tek tek incelendiğinde 16/03/2014 tarihli olağanüstü genel kurulda ele alınan hususların önemli sebepler olmadığı, bu nedenle genel kurul toplantısının yapılmasının zorunlu olmadığı ve gerekli olmadığı gerekçeleri ile davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 16/03/2014 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan tüm kararların iptaline, davalıların olağanüstü genel kurulu toplamakta kötü niyetli ispat olunamadığından 2.000,00.-TL avukatlık ücreti ile KMK`nın 33. maddesinde belirtilen ceza şartı gerçekleşmediğinden bu husustaki taleplerin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, olağanüstü kat malikleri kurul kararlarının iptali, murazaanın men’i, HMK`nın 329/1. maddesi gereğince yönetici dava açılmasına sebebiyet verdiğinden avukatlık ücret sözleşmesi gereğince 2.000,00.-TL avukatlık ücretinin davalıdan tahsili ve kötü niyetli olduğundan 5.000,00.-TL para cezası ile cezalandırılması istemine ilişkindir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinde; yönetim planındaki hükümlerden iptali istenen 16.03.2014 tarihli toplantının olağanüstü genel kurul olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece toplantıya ilişkin KMK`nın 29. maddesindeki şartların gerçekleşip gerçekleşmediği, buna ilişkin evrak ve tebligat bilgilerinin, hazirun cetvelinin ve karar evraklarının incelenerek alınan kararlarda türleri ve nitelikleri kanunda öngörülen nisaplara uygun olup olmadığı gibi konularda, her bir kararın ayrı ayrı irdelendiği, gerekçeli ve yeterli araştırma yapılarak bir sonuca ulaşılması gerekirken “toplantıya katılınmış olmakla toplantı duyurusunun belirlenen süre öncesi yapıldığının kabulü gerekir” düşüncesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmeyerek bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 11/07/2017 günü oy birliği ile karar verildi.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/15072 Karar : 2017/327 Tarih : 18.01.2017
-
HMK 329. Madde
-
Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları
Davacı vekili, davalı hakkında hisse devir sözleşmesine dayanarak hisse devir bedeli olarak belirlenen 59.883,69 TL’ nin tahsili için icra takibi yapıldığını, borçlunun borca itiraz ettiği halde imzaya itiraz etmediğini, borçlunun itirazında haksız ve kötü niyetli olduğunu iddia ederek, … 3. İcra Müdürlüğü’ nün 2014/14533 esas sayılı dosyasına kötü niyetli itirazın iptali ile takibin devamına, kötü niyetli davalının ve avukatlık meslek kurallarına aykırı davranan vekilin 6100 sayılı yasanın 329. maddesi gereği disiplin para cezası ile cezalandırılmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, öncelikle davacının yatırdığı eksik dava harcının tamamlattırılmasını, davacının yapmış olduğu icra takibine “ hiç bir borcu bulunmamaktadır” şeklinde itirazda bulunduklarını bu sebeple hisse devir sözleşmesi, hisse devir bedeli ve işlemiş faizin kesinleştiği yönündeki beyanların hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, ayrıca ödeme emrinde işlemiş olan yasal faiz talep edilmediğinden işlememiş faizin kesinleşmesinin de mümkün olmayacağını, hisse devir sözleşmesi ile … Lojistik ve Tic. AŞ. hissesini diğer hissedar müvekkili …’ ya bedeli mukabilinde devrederek ortaklıktan ayrıldığını, müvekkilinden hisse devrine ilişkin herhangi bir hak ve alacağı bulunmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, ticari dava niteliğindeki uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerektiği, bu sebeple davanın usulden reddi ile mahkemenin görevsizliğine, dosyanın görevli … Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine, yargılama harç ve giderlerinin görevli mahkemece gözetileceği, süresinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesinin temin edilmemesi halinde HMK 331/2 maddesi uyarınca talep halinde mahkemece yargılama giderlerinin hükme bağlanacağına karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,20 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 18/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/31958 Karar : 2016/18014 Tarih : 17.10.2016
-
HMK 329. Madde
-
Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları
Yerel mahkemece, asıl davanın kabulüne, karşı ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
A)Asıl ve Birleşen davanın Davacı İsteminin Özeti: :
Asıl Dava yönünden davacı işçi, davalı şirkette uzun yıllar çalıştıktan sonra 1.4.2007 tarihinde akdedilen iş sözleşmesi ile de şirket genel müdür yardımcılığına getirildiğini, daha sonra davalı şirketçe keşide edilen Ankara 21.Noterliğinin 8.2.2010 tarih ve 04849 yevmine nolu ihtarnamesi ile 4857 sayılı İş Kanununun 25.maddesi II-e bendi gereğince iş akdinin feshedildiğini, fesih ihtarnamesinde yer alan hususların gerçek olmadığını, sözleşmeden doğan haklarının verilmemesi amacına yönelik olduğunu, … Noterliğinin 17.02.2010 tarih ve 6645 yevmiye nolu cevabi ihtarnamesi ile davalı borçluya bildirildiğini, taraflar arasında akdedilen 1.4.2007 tarihli iş sözleşmesinin 9.maddesinin 3 paragrafında” sözleşmenin şirket tarafından genel müdür yardımcısının davranışlarından kaynaklanan sebeplerle feshedilmesi durumunda kanunen ödenmesi gerekenler ve 7. maddesinin 4 paragrafında belirtilen tazminat haricinde şirketin herhangi bir tazminat ödeme yükümlülüğü yoktur.” ibaresi bulunduğunu, 9. maddenin 4.paragrafında “ sözleşmenin şirket tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedilmesi durumunda genel müdür yardımcısının yasal kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve ücretli izin ödemelerine ek olarak 7. paragrafta düzenlenen rekabet etmeme tazminatını almaya da hak kazanacağı düzenlemesini içerdiği, sözleşmenin 7. maddenin 4 paragrafı ise fesih tarihinden itibaren 1 yıl boyunca şirket ile rekabet etmeme yükümlüğüne uygun davranılması şartıyla fesih tarihinde peşinen 200.000 USD tazminat ödeneceği hükmünü içerdiği, sözleşmenin sarih hükümleri uyarınca 200.00 USD rekabet etmeme tazminatının fesih tarihinde muaccel hale geldiğini, alacağın yasal faizi ile tahsili ile …. İcra Müdürlüğünün 2010/3870 Esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin davalı borçlunun itirazı üzerine durduğu, davalının itiraz dilekçesinde, alacaklının iş akdinin haklı nedenle feshedilmesi nedeniyle hiçbir tazminat ödeme yükümlülüğü bulunmadığının ifade edildiğini, ancak sözleşmede rekabet etmeme tazminatı bakımından haklı-haksız fesih ayrımı yapılmadığını, bu nedenle 200.000 USD rekabet etmeme tazminatının fesih tarihinde peşinen ödemek zorunda olduğu iddiasında bulunarak davalının … İcra Müdürlüğünün 2010/3870 Esas sayılı dosyanın vaki itirazının iptali ile takibin devamına,alacağın % 40 dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesine karar verilmesine talep ve dava etmiştir.
Birleşen … İş Mahkemesinin 2010/621 Esas sayılı dosyasında; davacı vekili, müvekkilinin 26.4.1993 de davalı şirket bünyesinde işe başladığını, 1.4.2007 de şirket genel müdür yardımcılığına, 18.12.2008 de şirket genel müdürlüğüne getirildiğini, ancak davalı tarafından keşide edilen … .Noterliğinin 8.2.2010 gün ve 04849 yevmiye nolu ihtarıyla müvekkilinin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve yasal alacakları ödenmeksizin iş akdinin feshedildiğini, feshin geçerli gerekçelere dayanmadığını, 2010 Ocak ve Şubat aylarına ilişkin ücretlerinin eksik ödendiğini, yıllık ücretli izin alacağının verilmediğini, 2008 yılında bu yana kendisine ödenmeyen ikramiye ve prim alacaklarının bulunduğunu ileri sürerek kıdem, ihbar tazminatı, fazla mesai, ulusal bayram genel tatil alacağı, yıllık ücretli izin alacağı, ikramiye ve prim alacağı, ücret alacağı ile vasıta ve sosyal yardım alacaklarının davalıdan tahsilini istemiştir.
B) Asıl ve Birleşen Davanın Davalı Cevabının Özeti:
Davalı şirket, iş sözleşmesinin 7. maddesinin sözleşmenin şirket tarafından haklı nedenle feshedilmemiş olması ve genel müdür yardımcının yukarıda açıklanan rekabet etmeme yükümlülüklerine uygun davranması şartıyla, şirket genel müd.yardımcısına rekabet etmeme süresi için fesih tarihinde peşinen 200.000 USD tazminat ödemeyi kabul eder ibaresini içerdiği,yine 9. maddenin son paragrafında işçinin rekabet etmeme tazminatına hak kazanabilmesinin şartı olarak, sözleşmenin şirket tarafından haklı bir neden olmaksızın feshedilmesi gerektiğinin tartışmaya yer vermeyecek şekilde açık olarak belirtildiği,bu düzenlenenin iş kanunun derhal fesih hakkı ile bağlantılı maddeleri ile de uyum içinde olduğunu, davacının şirket adına yapılan harcamaları gösterir evrakları teslim etmediği gibi yapılan tespitler sonucu bazı sözleşmeleri de yetkisiz olarak imzaladığını,davacının iş akdinin haklı nedenlerle feshedildiğini,davalı şirketin 2008 yılından bu yana zarar ettiğini davacının prim ikramiye alacaklarının yersiz olduğunu ayrıca davacı üst düzey yönetici konumunda olduğundan fazla mesai ücretinin talep etmesinin mümkün olmadığını zira kendi mesaisini kendisinin belirlediğini,kullanılmayan yıllık izin ücretlerinin de davacıya ödendiğini,ücret alacağı vs herhangi bir alacağının bulunmadığını ileri sürerek asıl ve birleşen davanın reddini savunmuştur.
Karşı davada ise, şirket zararlarının giderilmesi talep olunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece verilen asıl davanın kabulüne ve karşı davanın kısmen kabulüne dair kararın taraf vekillerince temyizi üzerine; Dairemizin 16.09.2014 tarih ve 2012/33262 E, 2014/26720 K. sayılı kararı ile “ davaya konu edilen ve iş sözleşmesinde öngörülen rekabet etmeme tazminatının sözleşmeden kaynaklanan koşullarının oluşup oluşmadığı uyuşmazlık konusu olup davalı işveren açmış olduğu karşı davada ise karşı alacağını talep etmiştir. Davacı işçinin işveren hakkında açtığı başka bir davada ise ihbar ve kıdem tazminatı ile diğer işçilik alacakları talep edilmiştir. Sözü edilen davada davalı işveren vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde bazı işçilik alacaklarının davacının zimmetinde kalan paralardan mahsup edildiği açıklanmıştır. Bu haliyle davacının ihbar ve kıdem tazminatı ile işçilik alacaklarını talep ettiği davada verilecek karar bu dava bakımından önem arz etmektedir.İş sözleşmesinin feshinin haklı nedene dayanıp dayanmadığı, işverenin karşı alacağının olup olmadığı konuları her iki dava açısından da çözüm bekleyen ortak sorunlardır. Bu nedenle mahkemece Ankara 7. İş Mahkemesinde görülmekte olan 2010/621 E sayılı dava dosyası getirtilerek, birleştirme kararı verilip verilmeyeceği hususunun değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile sonuca gidilmesinin hatalı olduğu” gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak asıl davanın kabulüne,karşı ve birleşen davaların ise kısmen kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323 üncü maddesi uyarınca, yargılama giderleri şunlardır:
a) Celse, karar ve ilam harçları.
b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri.
c) Dosya ve sair evrak giderleri.
ç)Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler.
d) Keşif giderleri.
e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler.
f) Resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler.
g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.
ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.
h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler.
Yasanın müteakip maddeleri uyarınca;
Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak ödemek zorundadırlar. Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır (6100 sayılı Yasa Md. 324)
Davanın taraflarınca üzerinde serbestçe tasarruf edilemeyen dava ve işlerde, hâkim tarafından resen başvurulan deliller için gereken giderlerin, bir haftalık süre içinde taraflardan birisi veya belirtilecek oranda her ikisi tarafından ödenmesine karar verilir. Belirlenen süre içinde bu işlemlere ait giderleri karşılayacak miktarda avans yatırılmazsa, ileride bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere Hazineden ödenmesine hükmedilir (6100 sayılı Yasa Md. 325).
Yasada açıkça yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinden, aleyhine hüküm verilen taraf sorumludur. Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır. Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarını da kararlaştırabilir (6100 sayılı Yasa Md. 326).
Yasanın 327 nci maddesi gereğince, gereksiz yere davanın uzamasına veya yargılama giderine sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa dahi, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Bir kişi davada sıfatı olmadığı hâlde, davacıyı, davalı sıfatı kendisine aitmiş gibi yanıltıp, kendisine karşı dava açılmasına sebebiyet verdiği durumlarda, davanın sıfat yokluğu nedeniyle reddi hâlinde, davalı yararına yargılama giderlerine hükmedilemez.
Fer’î müdahil olarak davada yer alan kimse, yanında katıldığı taraf haksız çıkarsa, yalnızca fer’î müdahale giderinden sorumlu tutulur, aksi hâlde bu giderler diğer tarafa yükletilir. Ancak, hüküm üçüncü kişinin katıldığı taraf lehine verilmiş olsa bile, lehine hükmolunan tarafın hâl ve davranışı, üçüncü kişinin davaya katılmasını gerektirmişse, müdahale giderinin tamamı veya bir kısmı, lehine hüküm verilen tarafa yükletilebilir (6100 sayılı Yasa Md. 328).
Değinilen Yasanın 329 uncu maddesi uyarınca, kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur. Kötüniyet sahibi davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, bundan başka beşyüz Türk Lirasından beşbin Türk Lirasına kadar disiplin para cezası ile mahkûm edilebilir. Bu hâllere vekil sebebiyet vermiş ise disiplin para cezası vekil hakkında uygulanır.
Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan durumlarda, hâkim, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmesi hâlinde, yargılama giderlerine o mahkeme hükmeder. Görevsizlik, yetkisizlik veya gönderme kararından sonra davaya bir başka mahkemede devam edilmemiş ise talep üzerine davanın açıldığı mahkeme dosya üzerinden bu durumu tespit ile davacıyı yargılama giderlerini ödemeye mahkûm eder. Davanın açılmamış sayılmasına karar verilen hâllerde yargılama giderleri davacıya yükletilir. (6100 sayılı Yasa Md. 331).
Yasanın 332 ve 333 üncü maddelerinin açık hükmü gereğince, yargılama giderlerine mahkemece resen hükmedilir. Yapılan giderin tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümü hüküm altında gösterilir. Hükümden sonraki yargılama giderlerini hangi tarafın ödeyeceği, miktarı ve dökümü ile bu giderlerin hangi tarafa yükletileceği, mahkemece ilamın altına yazılır. Hükmün kesinleşmesinden sonra mahkeme kendiliğinden, yatırılan avansın kullanılmayan kısmının iadesine karar verir. Bu kararın tebliğ gideri iade edilecek avanstan karşılanır.
Somut uyuşmazlıkta; mahkemece karşı dava ve birleşen dava yönünden taktir edilen vekalet ücreti ile yargılama masraflarının usul hükümlerine uygun olmadığı anlaşılmaktadır.Her iki tarafın kısmen haklı kısmen haksız çıkması durumunda, her iki taraf ayrı ayrı vekâlet ücretinden sorumlu tutulmalı, vekâlet ücreti kabul edilen miktara göre davacı yararına, reddedilen miktara göre ise davalı yararına hüküm altına alınmalıdır.
Karşı davada kabul edilen miktar 44.206,00 TL reddedilen miktar ise 80.290,00 TL olup her iki taraf yararına 5.212,66 TL vekalet ücretine hükmedilmiş,yine birleşen davada ise reddedilen miktar bulunduğu halde davalı yararına vekalet ücreti taktir edilmediği görülmüştür.Yine 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesine göre, tarafların yargılama sebebiyle yaptıkları masrafın ne kadar olduğu, bunun ne kadarının harç ne kadarının diğer masraflar olduğu, masraflardan kimin ne kadarından sorumlu olacağı hükümde tek tek açıklanmalı ve aynı Kanun’un 332. maddesi uyarınca hükümde yargılama giderlerinin dökümü yapılmalıdır.Mahkemece, hükmolunan yargılama giderlerinin denetime elverişli olarak karar yerinde açıklanmaması, dökümünün yapılmaması ve ayrıca davada kısmen kabul kararı verilmesine rağmen HMK’nın 326. maddesi uyarınca yargılama giderlerinin kabul/redde göre paylaştırılmaması usul ve yasaya aykırıdır.Nitekim birleşen dava dosyasında toplam yargılama giderinin 98.40 TL olduğu belirtildiği halde dosyada birden fazla bilirkişi incelemesi yapıldığı talimat ile ifadelerin alındığı toplam yargılama masrafının hükümde belirtilenden oldukça fazla olduğu açıktır. Kaldı ki birleşen davada reddedilen miktarın da bulunduğu yargılama giderlerinin ret ve kabul oranlarına göre belirlenmediği aynı şekilde karşı dava da davalı-karşı davacıya yüklenen miktarın fazla olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece karşı dava ve birleşen dava yönünden, hükmolunan yargılama giderlerinin denetime elverişli olarak karar yerinde açıklanmaması, dökümünün yapılmaması ve ayrıca davanın kısmen kabulüne karar verilmesine rağmen yargılama giderlerinin kabul/redde göre paylaştırılmaması usul ve yasaya aykırı olduğu gibi vekalet ücretlerinin de Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre kabul edilen ve reddedilen miktarlara göre belirlenmemesi de hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 17.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/4235 Karar : 2014/11664 Tarih : 17.06.2014
-
HMK 329. Madde
-
Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olup, şirketin yönetim kurulu üyelerinin beşinin yabancı uyruklu olduğunu, anılan yönetim kurulu karar tarihi olan 22.11.2010 tarihinde ve yönetim kurulu kararına istinaden 21.01.2011 tarihinde tanzim edilen imza sirkülerinin alındığı tarihte beş yabancı uyruklu yönetim kurulu üyesinin Türkiye’de olmadıklarını, bu itibarla usulsüz şekilde hazırlanan tutanaklar ile imza sirküleri tanzim edilerek şirketin sevk ve idare edildiğini ve yeni imza sirkülerinin çıkarıldığını, yabancı uyruklu üyelerin Türkiye`de bulunmaması nedeniyle tüm imzaların sahte veya butlan olduğunu ve noter huzurunda bulunmadığını ileri sürerek, 21.1.2011 tarihli imza sirkülerinin ve imza sirkülerine esas yönetim kurulu kararının yok hükmünde ve geçersiz olduğunun tespiti ile iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, gerek eski TTK 330/2, gerekse yürürlükte bulunan TTK 330/4 maddeleri uyarınca yönetim kurulunun karar alabilmesi için toplantı yapma zorunluğunun bulunmadığını ve diğer üyelerin muvafakatlarını yazılı olarak bildirmeleri suretiyle de karar alınabildiğini, anılan yasa hükümleri gereği yönetim kurulu kararlarının muteberliğinin sadece yazılıp, imza edilmiş olması şartına bağlı olduğunu, yönetim kurulu kararının davacı ve ilgili tüm yönetim kurulu üyeleri tarafından imzalandığını, şirket ana sözleşmesinde de şirketin yönetim kurulu üyelerinin tamamının imzaladığı yazılı kararın, toplantıda alınmış kararlarla aynı derecede geçerli olduğunun düzenlendiğini, dava edilen imza sirkülerinin yönetim kurulu üyeleri ve imza yetkililerinin değişmiş olması nedeniyle zaten ortadan kalktığını, davanın konusunun bulunmayıp, davacının hukuki yararın da olmadığını, imzaların sahte olmadığını savunarak, davanın reddini ve HMK`nın 329/1 maddesi uyarınca davacının, davalı müvekkili ile kararlaştırılan vekalet ücretini ödemesine ve 329/2 hükmü uyarınca da disiplin para cezasına mahkum edilmesinine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre; davacı, davalı şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olduğunu, şirketin 22.11.2010 tarihli yönetim kurulu kararında ve bu karar esas alınarak noterde düzenlenen 21.01.2011 tarihli imza sirkülerinde yer alan yabancı uyruklu yönetim kurulu üyelerine ait imzaların sahte olduğunu ve söz konusu yönetim kurulu kararı ile imza sirkülerinin yok hükmünde olması sebebiyle iptali gerektiğini ileri sürerek işbu davayı açmış ise de; batıl olduğunun tespiti ve iptali istenen 22.11.2010 tarihli yönetim kurulu kararının 21.01.2011 tarihinde düzenlenen imza sirküleri başlıklı belgeye de aynen yansıtıldığı, söz konusu yönetim kurulu kararının, yönetim kurulu üyeleri arasındaki görev taksimine ve şirketin temsil ve ilzamına yönelik kararlar içerdiği ve anılan yönetim kurulu kararı uyarınca yönetim kurulu başkan vekili olarak atanan ve müşterek temsil yetkisi verilen davacı ortağın 21.01.2011 tarihli belge altında ve imza sirkülerinin dayanağı olan 22.11.2010 tarihli yönetim kurulu kararı altında imzasının yer aldığı, yönetim kurulu kararı uyarınca belirlenen temsilcilere müşterek temsil`` yetkisi verilmiş olduğundan davacı ortağın imzası olmaksızın şirket adına işlem yapılması imkanının da bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, yönetim kurulu kararının ve bu karara dayanarak çıkarılan imza sirkülerinin sahte olduğu iddiasına dayalı 22.11.2010 tarihli yönetim kurulu kararı ve bu karara istinaden oluşturulan 21.01.2011 tarihli imza sirkülerinin yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkin olup, mahkemece anılan yönetim kurulu kararı ve imza sirkülerinde davacının imzası olduğu kabul edilerek yazılı gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, dosya içerisinde bulunan dava konusu yönetim kurulu kararı ve imza sirkülerinin incelenmesinde davacının imzasının bulunmadığı ayrıca, imza sirkülerine yansıtıldığı belirtilen kararın 22.11.2010 tarihli yönetim kurulu kararı değil, 6.12.2010 tarihli yönetim kurulu kararı olduğu anlaşıldığından mahkemece yazılı gerekçelerle karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenle davacı yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına (BOZULMASINA), ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene (İADESİNE), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/3902 Karar: 2016/3740 Tarih: 20.06.2016
-
HMK 329. Madde
-
Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları
Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatife üye olmamasına rağmen, sahte imza ile kooperatif üyesi yapılarak ve imzası taklit edilerek kooperatiften kredi alındığını, bu nedenle… sayılı dosyası ile müvekkili aleyhine icra takibi yapıldığını, takibin, müvekkilinin takipten haberdar olmamasından dolayı kesinleştiğini, müvekkilinin maaşına ve banka hesaplarına haciz konulması sebebiyle mağdur olduğunu, konuya dair …ı’na şikayette bulunulduğunu, müvekkilinin imzası taklit edilerek düzenlenen borç senetlerinin, 2703 Sayılı ve 1.000,00 TL bedelli, 2602 Sayılı ve 1.260,00 TL bedelli, 2776 Sayılı ve 1.250,00 TL bedelli, 6691 Sayılı ve 2.000,00 TL bedelli olmak üzere dört adet senet olduğunu, bu senetlerin sırasıyla … sayılı dosyalarından icra takibine konulduğunu, müvekkilinin davalı kooperatife borcu bulunmadığını ileri sürerek, … sayılı icra takibinin teminatsız olarak, mümkün değilse teminat karşılığında durdurulmasına, hacizlerin kaldırılmasına, dört adet senetten dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, müvekkilinin, ilgili diğer takip dosyalarından da borçlu olmadığının tespitine, sahte imza ile yapılan kooperatif üyelik kaydının silinmesine, takip miktarlarının %40’ından aşağı olmamak üzere tespit edilecek tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, duruşmada davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davalı kooperatif tarafından davacı aleyhine… sayılı dosyaları ile 2574 numaralı borç senetlerine dayanılarak ilamsız icra takibi yapıldığı, takibine dayanak teşkil eden borç senetlerinin imzalarının davacı tarafından inkâr edildiği, … tarafından yapılan imza incelemesi sonunda senetlerdeki imzaların davacının el ürünü olmadığının tespit edildiği, davacının iddiasını ispat ettiği, davalının aksini ispat edemediği, buna göre davalı tarafından kötüniyetli takip yapıldığı gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davacının, … sayılı icra dosyalarına dayanak olan 2574 numaralı, 00 TL, 2602 numaralı, 1.260,00 TL, 2776 numaralı, 1.250.00 TL ve 2703 numaralı 1.000,00 TL bedelli kooperatif senetlerinden dolayı borçlu olmadığının tespitine %40 kötüniyet tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir kilinin, davacının borçlu olmadığının tespiti istemine dair hükme yönelik temyiz itirazları yönünden ;a- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
b- ) Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.Davacı tarafça, dava dilekçesinde … sayılı dosyasının teminatlı ya da teminatsız olarak durdurulmasına karar verilmesi istenmiş olup, mahkemece, dört numaralı tensip ara kararı ile “tedbir hususunun duruşmada değerlendirilmesine” karar verilmesine rağmen, daha sonraki duruşmalarda davacı vekilinin ihtiyati tedbir talebi hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması doğru olmamıştır.Öte yandan, HMK’nın 329/1. maddesi “ Kötüniyetli davalı veya hiçbir hakkı olmadığı hâlde dava açan taraf, yargılama giderlerinden başka, diğer tarafın vekiliyle aralarında kararlaştırılan vekâlet ücretinin tamamı veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir. Vekâlet ücretinin miktarı hakkında uyuşmazlık çıkması veya mahkemece miktarının fahiş bulunması hâlinde, bu miktar doğrudan mahkemece takdir olunur.” hükmünü içermekte olup, davacı vekilince 12.04.2012 havale tarihli dilekçesinde HMK’nın 329/1. maddesi uyarınca, müvekkili ile avukat arasında kararlaştırılan vekâlet ücretini ödemeye mahkum edilmesi talep edilmiş ve istenen vekâlet ücreti tutarı açıklanmıştır.Bu durumda mahkemece, davacı vekilinin HMK’nın 329/1. maddesinin uygulanmasına yönelik talebi hususunda olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması doğru olmamıştır.Diğer yandan, gerekçeli karar başlığında davalı kooperatifin “2519 Sayılı …” olan unvanının eksik yazılmış olması, HMK’nın 297/1-b maddesi hükmüne aykırı olmuş, 29.07.2011 olan dava tarihinin 06.07.2012 olarak yazılmış olması da hatalı olmuştur.
2- )Davacı vekilinin, davacının üyelik kaydının silinmesi istemi yönünden;
a- )Davacı vekilince, davacının imzası taklit edilmek suretiyle üyelik kaydı oluşturulduğu ileri sürülerek, üyelik kaydının silinmesi istenmiştir. Dava tarihinde yürürlükte olan 1086 Sayılı HUMK’nın 1/1. maddesine göre mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Anılan kanunun 8. maddesinde sulh hukuk mahkemesinde hangi dava ve işlerin görüleceği düzenlenmiş olup, son fıkrada ise bu ve diğer kanunların sulh mahkemesi veya hâkimlerini görevlendirdiği dava ve işlere de Sulh Hukuk Mahkemesince bakılacağı öngörülmüştür. Buna göre, bir davanın sulh hukuk mahkemesinde görülebilmesi için yasada açık bir düzenleme olması gerekmektedir.Mahkemece, bu istem yönünden de herhangi bir tartışma ve değerlendirme yapılmamıştır. Ne var ki, üye olup olmadığı çekişmeli olan davacının hukuki durumun belirlenmesine yönelik bu dava, malvarlığı hukukuna dair bir dava kapsamında görülemeyeceğinden, görev hususunun parasal değere göre belirlenmesi de mümkün bulunmamaktadır. Buna göre, kooperatif ortağı olunup olunmadığının belirlenmesine bağlı bir davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceğine dair bir düzenleme mevcut olmadığından, somut olayda, davayı yürütme görevinin asıl görevli mahkeme olan asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiğinin kabulü ile, mahkemece bu istem yönünden davanın tefriki ile ayrı bir esasa kaydedilmesi ve HMK’nın 114/1-c, 115/2. maddeleri uyarınca mahkemenin görevine dair dava şartı noksanlığı bulunduğundan davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, bu istem yönünden olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmemiş olması da doğru görülmemiştir b- Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1-a ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 1-b ) ve ( 2-a )numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ( 2-b ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/6570 Karar: 2014/10452 Tarih: 03.06.2014
-
HMK 329. Madde
-
Kötüniyetle veya Haksız Dava Açılmasının Sonuçları
Davacı şirket temsilcisi, davalılar aleyhine senede dayalı icra takibi yaptıklarını, icra Mahkemesi’nin kambiyo takibi yapılamayacağı gerekçesiyle takibin iptaline karar verdiğini, alacaklı olduklarını belirterek senet bedelinin tahsiline ve tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, davacının lehine sonuçlanan ve temyiz aşamasında olan alacak davası nedeniyle protokolle senedin verildiğini, protokolde belirtilen ödemelerin yapıldığını, kaldı ki senedin veriliş nedeni olan mahkeme kararının da müvekkilleri lehine bozulduğunu, senedin bedelsiz kaldığını belirterek davanın reddine ve 329. maddesi gereği davacının cezalandırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, bononun protokolle teminat olarak davacılara verildiği, taraflar arasındaki protokolün düzenlenme sebebi olan davanın davacı aleyhine red ile sonuçlanması nedeniyle bononun bedelsiz kaldığı, davacının dava açmakta kötüniyetli olduğu, gerekçesiyle davanın reddine, davacının 329/1 maddesi gereğince davalı tarafın 5.420 TL vekalet ücreti ile HMK’nın 329/2 maddesi gereğince 500 TL disiplin para cezasına mahkum edilmesine karar verilmiş, hüküm davacı şirket temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı şirket temsilcisinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, onama harcının temyiz edenden alınmasına, 03.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.