0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yargılama Giderlerinin Kapsamı

HMK Madde 323

1)Yargılama giderleri şunlardır:

a) Başvurma, karar ve ilam harçları.

b) Dava nedeniyle yapılan tebliğ ve posta giderleri.

c) Dosya ve sair evrak giderleri.

ç) Geçici hukuki koruma tedbirleri ve protesto, ihbar, ihtarname ve vekâletname düzenlenmesine ilişkin giderler.

d) Keşif giderleri.

e) Tanık ile bilirkişiye ödenen ücret ve giderler.

f) Resmî dairelerden alınan belgeler için ödenen harç, vergi, ücret ve sair giderler.

g) Vekil ile takip edilmeyen davalarda tarafların hazır bulundukları günlere ait gündelik, seyahat ve konaklama giderlerine karşılık hâkimin takdir edeceği miktar; vekili bulunduğu hâlde mahkemece bizzat dinlenmek, isticvap olunmak veya yemin etmek üzere çağrılan taraf için takdir edilecek gündelik, yol ve konaklama giderleri.

ğ) Vekille takip edilen davalarda kanun gereğince takdir olunacak vekâlet ücreti.

h) Yargılama sırasında yapılan diğer giderler.



HMK Madde 323 Gerekçesi

Maddeyle, davadaki hangi masrafların yargılama gideri olarak kabul edildiği ayrı ayrı sayılmak suretiyle belirlenmiştir.

Maddenin (f) bendindeki tanık ücret ve giderleri ile (ğ) bendinde yer alan, vekille takip edilmeyen davalarda tarafın hazır bulunması veya dava vekille takip edildiği hâlde mahkemenin tarafı bizzat dinlemek üzere mahkemeye çağırması durumlarında, ilgililere ödenecek ücret ve giderlerin tutarı, bu kişilerin mahkemeye ulaşmak için harcadıkları yol, konaklama ve yiyecek gibi masrafların toplamıdır. Ayrıca bu kişilerin bir kamu hizmetini yerine getirdikleri de nazara alınarak normal bir kişinin bu iş sebebiyle mahrum kaldığı makul bir kazancın da gider olarak dikkate alınması gerekir.

(f) bendinde diğer bir grup olarak yer alan bilirkişinin ücret ve gideri de “Bilirkişi gider ve ücreti” kenar başlıklı 287 nci madde uyarınca Adalet Bakanlığınca çıkarılıp her yıl güncellenecek olan tarife gereğince hesaplanmalıdır.

Maddenin (f) ve (ğ) bendi dışında kalan bentlerinin kapsamı, idarî düzenlemeler ve belgelerle sabit olacaktır.


HMK 323 (Yargılama Giderlerinin Kapsamı) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/24092 Karar : 2018/10547 Tarih : 3.10.2018

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yersizdir.

2-Davalıya dava dilekçesi 23.12.2014 tarihinde usulüne uygun olarak tebliğ edilmiş, davalı süresinde cevap dilekçesi sunmamıştır. İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi başlıklı Hukuk Muhakemeleri Kanunu 141. maddesi “(1) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarım genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. (2) iddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.” şeklindedir.

Anılan maddenin gerekçesinde belirtildiği üzere; tarafların karşılıklı dilekçelerini verdikleri aşamada, herhangi bir sınırlamaya bağlı olmadan uyuşmazlığın genel çerçevesi içinde iddia ve savunmalarını değiştirebilecekleri kabul edilmiştir. Şüphesiz bu imkan, sadece cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesi için söz konusudur. Bu dilekçelerden sonra, hangi ad altında olursa olsun verilecek dilekçeler, sınırlama ve yasak kapsamında kabul edilmelidir. Ön inceleme aşamasında, ancak karşı tarafın açık muvafakati (veya ön inceleme duruşmasına taraflardan birisinin mazeretsiz gelmemesi) durumunda iddia veya savunmaların genişletilmesi yahut değiştirilmesi kabul edilmiştir (Hukuk Genel Kurulu 20.04.2016 tarih, 2014/2-605 esas, 2016/522 karar sayılı ilamı). Bu durumda; dava dilekçesinin davalıya 23.12.2014 tarihinde usulüne uygun bir şekilde tebliğ edilmesinden sonra süresi içerisinde cevap dilekçesi verilmediğinden savunmanın dayanağı olarak süresinde ileri sürülen bir delil (HMK m. 129/1-e) bulunmadığından yerel mahkemenin davalıya delil göstermesi için süre vermesine yasal olarak imkan bulunmadığının kabulü gerekir. Hal böyle olunca; süresinde cevap dilekçesi vermeyerek delillerini bildirmeyen davalı tarafın iddia ve savunmaları dikkate alınarak davacı kadına kusur yüklenmesi doğru görülmemiştir. Yapılan yargılama ve toplanan delilerden; mahkemece davalı erkeğe kusur olarak yüklenen “tehdit” vakıasından sonra birlikte yaşamaya devam ettikleri, bu nedenle bu vakıa yönünden kadının erkeği affettiği, en azından hoşgörü ile karşıladığının kabulü gerektiğinden bu vakıa erkeğe kusur olarak yüklenemez. Yukarıda yapılan açıklamalarda dikkate alındığında boşanmaya sebep olan olaylarda davalı erkek tamamen kusurludur. Hal böyle iken davacı kadının az kusurlu bulunması doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

3- Yargılama giderleri haksız çıkan taraftan alınır (HMK m. 326/1). Vekil ücretleri yargılama giderlerindendir (HMK m. 323/ğ). Dava kabul edilmiştir. Dava kabul edildiği halde, davacı kadın yararına karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca maktu vekalet ücreti takdiri gerekirken, davacı kadın lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 03.10.2018


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/2272 Karar : 2018/11407 Tarih : 21.06.2018

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan annesi … ‘in diğer mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak çekişme konusu sekiz parça taşınmazını satış suretiyle davalı … ’ya devrettiğini, … ’nın da bu taşınmazlardan … parsel sayılı taşınmazı eşi diğer davalı … ’a devrettiğini ileri sürerek, davalılar adına olan tapu kayıtlarının iptali ile veraset ilamındaki payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar, işlemlerin muvazaalı olmadığını, taşınmazları satın aldığını, davacının payına isabet eden bedeli aldığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, yedi parça taşınmaz yönünden yapılan temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, feragat edilen … parsel bakımından ise davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; mirasbırakan … ’in 18/08/1985 yılında ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı kızı … , davalı kızı … ve dava dışı kızı … ’nin kaldığı, davalı … ’ın davalı … ’nın oğlu olduğu, mirasbırakanın maliki olduğu … , … , … , … , … , … , … ve … parsel sayılı taşınmazların satışı için 14/09/1976 tarihli vekaletname ile dava dışı … ’yi vekil tayin ettiği, vekilin 15/09/1976 tarihinde taşınmazları davalı … ’ya satış suretiyle temlik ettiği, … ’nın da … parsel sayılı taşınmazı 25/01/1994 tarihinde dava dışı … ’ye, … tarafından da 24/04/1997 tarihinde davalı … ’a temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Mahkemece temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu saptanmak suretiyle … , … , … , … , … , … ve … parsel sayılı taşınmazlar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde görülmediğinden reddine.

Davalıların sair temyiz itirazlarına gelince; davacı, dava dilekçesinde … parsel sayılı taşınmaz yönünden de istemde bulunmuş, yargılama sırasında bu taşınmaz yönünden talebinden feragat etmiş, mahkeme de feragat edilen taşınmaz yönünden davanın reddine karar vermiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki, taşınmazın aynına ilişkin davanın reddine karar verildiğine göre, yargılama sırasında kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına dava değeri üzerinden vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğinde kuşku yoktur.

Hâl böyle olunca, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 323. 326. maddeleri ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gözetilerek, kendisini vekille temsil ettiren davalı … yararına reddedilen dava değeri üzerinden vekâlet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi isabetsizdir.

Öte yandan, davacının … , … , … , … , … ve … parsel sayılı taşınmazlar yönünden tapu iptali-tescil isteği davalı … ’ya, 494 parsel sayılı taşınmaz yönünden ise davalı … ‘a yöneltildiğine göre, anılan istekler bakımından davacının miras payı gözetilmek suretiyle harç, vekalet ücreti ve yargılama masrafının her bir davalı hakkında ayrı ayrı belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi de doğru değildir

Davalıların yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.06.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/1529 Karar : 2018/7023 Tarih : 31.05.2018

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Davacı; davalı eşinin malik olduğu aile konutu olarak kullanılan taşınmaz üzerine davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, bu işleme rızasının olmadığını ileri sürerek ipoteğin kaldırılmasını istemiş; mahkemece davanın reddine hükmedilmiştir. İpotek 02.05.2012 tarihinde tesis edilmiş, dava 19.12.2014 tarihinde açılmıştır. İpotek tesis edilen taşınmaz ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip sonucu alacağına mahsuben davalı bankaya 23.12.2014 tarihinde cebri icra ile satılmış, ihalenin feshi davasının reddi üzerine 21.06.2016 tarihinde kesinleşmiştir. Türk Medeni Kanununu 194. maddesi gereğince işlem diğer eşin rızasına bağlı olmaktan çıkmıştır. Dava konusuz hale gelmiştir. Davanın konusuz kalması sebebiyle esası hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilmesi halinde, yargılama giderleri ile bunun kapsamına dahil olan vekalet ücreti (HMK m. 323/1-ğ) hakkında, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu nazara alınarak hüküm tesis edilmelidir (HMK m. 331/1). O halde; konusuz kalan dava hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” karar verilip, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumlarına göre yargılama gideri ve vekalet ücreti hakkında karar vermek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 31.05.2018 (Per.)


YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/2293 Karar : 2017/5548 Tarih : 6.07.2017

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Davanın yasal dayanağı 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 25 ve devamı maddeleridir. Mahkemece, anılan yasal düzenlemeler kapsamında davacının malulliyet oranının ve malullük aylığına hak kazandığının tespitinde bir isabetsizlik yok ise de;

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 323. maddesinde yargılama giderleri sayılmış, (ğ) bendinde vekalet ücretine de yer verilmiştir. Anılan Kanunun 326/2.maddesinde ise “Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme, yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır” hükmü düzenlenmiş olup, bu hüküm uyarınca, “davacının davasının kısmen kabul kısmen reddine” dair verilen kararda, davalı Kurumun kabul ret oranına göre yargılama gideri ile sorumlu tutulması ve davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekmektedir. Kararın gerekçe bölümünde bu hususa yer verilmiş ve hükümde davalı Kurum yargılama giderlerinden sorumlu tutulmuş ise de hükmün vekalet ücretine ilişkin 10.maddesinde davalı lehine yazılı şekilde vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi atfıyla, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.

SONUÇ:

Hüküm fıkrasında vekalet ücretinin düzenlendiği 10. maddesinin silinerek, yerine; “Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre tespit ve takdir olunan 1.980,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine” sözcüklerinin yazılmasına ve hükmün bu şekliyle ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/14954 Karar : 2017/9593 Tarih : 5.06.2017

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Davacı fesih işleminin geçersizliğinin tespitini ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, davalı tarafın feshin geçerli nedene dayandığını ispat edemediği gerekçesiyle feshin geçersizliğine ve davanın kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içeriğine göre somut uyuşmazlıkta davalı işverence gerçekleştirilen feshin geçerli nedene dayanmadığı anlaşıldığından feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesi isabetlidir. Ancak vekalet ücretinin davalı yararına hükmedilmesi hatalı olup, bozma sebebi ise de; söz konusu hatanın giderilmesi yargılamayı gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı HMK’nun geçici 3/2. maddesi yollaması ile HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

Sonuç:

Hüküm fıkrasının vekalet ücretine ilişkin 5 nolu bendinin çıkartılarak, yerine;

“5- Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan 6100 sayılı HMK’nun 323/1.ğ ve 326/1 maddeleri gereğince, karar tarihi itibariyle yürüklükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğine hükmedilmesi gereken 1.800,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” bendinin yazılmasına, hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderlerinin temyiz edenlere yükletilmesine, 05.06.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/1542 Karar : 2017/3492 Tarih : 19.04.2017

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere hükmün dayandığı gerektirici sebeplere davalılar vekillerinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.

2-) 6100 sayılı HMK nun “yargılama giderlerinin kapsamı” başlığını taşıyan 323. maddesinde yargılama giderlerinin hangi kalemleri kapsadığı tek tek sayılmış, “yargılama giderlerinden sorumluluk” başlığını taşıyan 326. maddede “kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği,” “yargılama giderlerine hükmedilmesi” başlığını taşıyan 332. maddesinde ise “yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği, yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümün hüküm altında gösterileceği,” hüküm altına alınmıştır. Mahkemenin davanın esasıyla ilgili kabulünde bir isabetsizlik bulunmamakta ise de, davacının dava sırasında herhangi bir vekille temsil edilmemesine karşın lehine vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.

SONUÇ: Hükmün 3. fıkrasında bulunan davacıya vekalet ücreti verilmesine dair bölümün silinerek hükümden çıkarılmasına ve kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/19279 Karar : 2017/2609 Tarih : 30.03.2017

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Dava, hizmet istemine ilişkindir.

Mahkemece, bozma ilamına uyulup, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir.

6552 sayılı Kanunun 11.09.2014 günü yürürlüğe giren 64. maddesiyle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine eklenen 4. fıkrada, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, davanın Kuruma resen ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiştir.

6552 sayılı Kanun ile ilgili olarak öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan hükümet teklifinde, söz konusu düzenleme 54. madde olarak yer almış, izleyen 55. maddede “5521 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.” denildikten sonra “7 nci maddeye bu Kanunla eklenen dördüncü fıkra hükmü, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalarda da uygulanır.” hükmü Geçici 3. madde olarak öngörülmüş, ancak yasalaşma aşamasında anılan Geçici madde çıkarılıp 6552 sayılı Kanunda bu türden düzenlemeye yer verilmemiştir.

Diğer taraftan, 5521 sayılı Kanunun 15. maddesinde, bu Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 66. maddesinde, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabileceği, 447/2. maddesinde, mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı, 448. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağı açıklanmıştır.

Şu durumda, hizmet tespiti davalarında kurumun feri müdahilliğine ilişkin hükmün geçmişe yürütüleceği yönündeki düzenlemenin kanun koyucu tarafından benimsenmemiş olması, ayrıca ve özellikle yukarıda değinilen 448. madde kapsamında, kurum bakımından taraf oluşumu gerçekleştiğinden tamamlanmamış işlemden söz edilemeyeceğinin de belirgin bulunması karşısında 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine eklenen 4. fıkranın 11.09.2014 tarihinden önce açılan davalarda uygulanamayacağı açıktır.

6100 sayılı HMK nun “yargılama giderlerinin kapsamı” başlığını taşıyan 323. maddesinde yargılama giderlerinin hangi kalemleri kapsadığı tek tek sayılmış, “yargılama giderlerinden sorumluluk” başlığını taşıyan 326. maddede “kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği,” “yargılama giderlerine hükmedilmesi” başlığını taşıyan 332. maddesinde ise “yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği, yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümün hüküm altında gösterileceği,” hüküm altına alınmıştır. Mahkemece hizmet tespiti yönünden kurulan hüküm yerinde ise de, mahkemece verilen hükümde davalı …’nın, 5502 sayılı Yasanın 36. maddesi uyarınca yargılama harçlarından muaf tutulması yerinde olup, harçlar dışında avukatlık ücretinden ve yargılama giderlerinden herhangi bir muafiyetinin bulunmadığı gözetilmeksizin 6552 sayılı Kanun hükümleri göz önünde bulundurularak davalı … lehine ve aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi ve 6552 sayılı Kanunun 54. maddesi ile 6100 sayılı HMK.’nun 312 ve 323. maddelerine aykırı şekilde ve hatalı değerlendirme sonucu, davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderinin tamamının diğer davalıdan tahsiline karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir, ayrıca kısmen kabule karar verilmesine rağmen yargılama giderlerinin sadece davalı işverenden alınması ve davalı işveren lehinede herhangi bir vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.

SONUÇ: 1- Hükmün karar başlığı bölümünde … … Kurumu Başkanlığı’nın “Feri Müdahil” olarak yazılan taraf sıfatının silinerek yerine “Davalı” ibaresinin yazılması,

2- Hükmün 3. fıkrasının silinerek yerine “ Davacı tarafça yapılan bozma öncesi toplam 421,90 TL yargılama gideri ile bozma sonrası yapılan 127 TL tebligat gideri, 300 TL bilirkişi ücreti ile 24,10 TL posta masrafı olmak üzere toplam 873 TL yargılama giderinin kısmen kabul oranına göre 437,00 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, geri kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına,

3- Hükmün 4. fıkrasının silinerek yerine “ Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan … gereğince 1.800,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına,

4- Hükme davalılara ödenecek vekalet ücretini düzenleyen 6. fıkra eklenerek “ Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …‘ne göre hesaplanan 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine” sözcüklerinin yazılmasına ve kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılardan …‘na yükletilmesine, 30.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/3923 Karar : 2017/4362 Tarih : 27.03.2017

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Borçlu vekili, alacaklı vekili tarafından müvekkili hakkında … 11. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/431 Esas, 2014/306 Karar sayılı ilamına istinaden … İcra Müdürlüğü’nün şikayete konu 2014/9902 sayılı dosyasıyla ilamlı icra takibi başlatıldığını, ayrıca aynı ilama dayalı olarak 4. İcra Müdürlüğü’nün 2014/9901 ve 9900 sayılı dosyalarıyla hükmedilen maddi tazminat için, ayrıca yargılama giderleri ve vekalet ücreti için de ayrı bir icra takibi yapılmak üzere üç ayrı icra takibi başlatıldığını, mahkeme ilamının bir bütün, bölünemez, tefrik edilemez olduğunu, bu nedenle icra takibinin iptaline karar verilmesini talep etmiştir.

Mahkemece, aynı ilamda hüküm altına alınan alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenleme bulunmadığı, aynı ilama dayalı birden fazla alacaklı için ayrı ayrı icra takibi yapılmasında yasaya uymayan usulsüzlük bulunmadığı gerekçesiyle şikayetin reddine karar verilmiştir.

6100 sayılı HMK’nun Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinde; hükmün sonuç kısmında yargılama giderleri konusunda, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında gösterilmesi gerektiği belirtilmiştir. Yargılama Giderlerinin Kapsamı başlıklı 323. maddesinin (ğ) bendinde vekille takip edilen davalarda vekalet ücretini yargılama giderleri içinde saymıştır. Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 326. maddesinin 1. fıkrasında yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Tüm bu düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde ilam taraflara yüklenen borçlar, tanınan haklar, yargılama giderleri olmak üzere bir bütündür. Vekille temsil edilen davalarda hüküm altına alman avukatlık ücreti de yargılama giderleri kapsamındadır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Dürüst Davranma ve Doğru Söyleme Yükümlülüğü başlıklı 29. maddesinde “Taraflar, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadırlar. Taraflar, davanın dayanağı olan vakıalara ilişkin açıklamalarını gerçeğe uygun bir biçimde yapmakla yükümlüdürler.” Dürüstlük Kuralına Aykırılık Sebebiyle Yargılama Giderlerinden Sorumluluk başlıklı 327. maddesinin 1. fıkrasında “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkûm edilebilir.”

4721 sayılı TMK’nun Hukukun Uygulanması ve Kaynakları başlıklı 1. maddesinde “Kanun, sözüyle ve özüyle değindiği bütün konularda uygulanır. Kanunda uygulanabilir bir hüküm yoksa, hakim, örf ve adet hukukuna göre, bu da yoksa kendisi kanun koyucu olsaydı nasıl bir kural koyacak idiyse ona göre karar verir. Hakim, karar verirken bilimsel görüşlerden ve yargı kararlarından yararlanır.” Dürüst Davranma başlıklı 2. maddesinde “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.”, Hakimin Takdir Yetkisi başlıklı 4. maddesinde “Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri gözönünde tutmayı emrettiği konularda hakim, hukuka ve hakkaniyete göre karar verir.” Hukukun Uygulanması başlıklı 33. maddesinde ise; “Hâkim, Türk hukukunu re’sen uygular.” 2709 sayılı 1982 Anayasası’nın Hak Arama Hürriyeti başlıklı 36.maddesinde “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir.”

818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 61. maddesini sadeleştiren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Sebepsiz Zenginleşmeden Doğan Borç İlişkileri başlıklı 77. maddesinde ise “Haklı bir sebep olmaksızın, bir başkasının malvarlığından veya emeğinden zenginleşen, bu zenginleşmeyi geri vermekle yükümlüdür. Bu yükümlülük, özellikle zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması durumunda doğmuş olur.” denilmiştir.

Mahkemece aynı ilamda hüküm altına alman alacak kalemleri için tek ve aynı dosya ile ilamlı icra takibinde bulunulmasını zorunlu kılan türden yasal düzenlemenin mevcut olmadığı gerekçesine dayanılmıştır. Ancak Yasa’larda bir ilamla hüküm altına alınan haklarla ilgili olarak ayrı ayrı takip yapılabileceğine ilişkin hiç bir düzenleme de mevcut değildir. Bu durumda Türk Medeni Kanunu’nun 1., 2., 4. ve 33. maddelerinin, Anayasa’nın 36. maddesinin, Borçlar Kanunu’nun 61 ve yeni Türk Borçlar Kanunu’nun 77. maddesinin, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 29. maddesinin gözönüne alınarak uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması gerekir.

Genel olarak icra hukukuna ilişkin itiraz ve şikayetlerde Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesinin uygulanma kabiliyeti yoktur. Ancak yukarıda belirtilen diğer Yasa maddeleri gözönüne alındığında bu tip olaylarla sınırlı kalmak üzere objektif iyi niyet kurallarının gözardı edilmemesi gerekir.

Hakkın kötüye kullanılmasını; hukuken var olan bir hakkın sınırlarını aşarak ya da o hakkı gerekçe göstererek hukuka aykırı eylemler yapma durumu olarak veya bir hakkın, Yasa’ların tanıdığı yetkilerin sınırları içinde olmakla birlikle, amacından saptırarak kullanılması olarak da açıklayabiliriz. Türk Medeni Kanunu’nun 2. maddesine göre herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. Yani bir hak sahibi hakkını kullanırken ve borçlu borcunu öderken objektif iyi niyet kurallarına uymak, dürüst davranmak, başkalarını zarara uğratmamak zorundadır. Hak sahibi başkasına zarar vermek amacını taşımasa bile hareketi açıkça iyi niyet kurallarına aykırı ise ve başkasını zarara uğratıyorsa veya hak sahibine sağladığı yarar ile başkasına verdiği zarar arasında aşırı dengesizlik varsa bu durumu hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirebiliriz. Anayasa başta olmak üzere, Hukuk Muhakemeleri Kanunu, Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu hak sahibinin hakkını kullanırken objektif iyi niyet kuralları içinde hareket etmesini emretmiş aksi davranışın hukuk düzeni tarafından korunamayacağını belirtmiştir. Kötü niyetli olmasa da alacaklı tarafından Yasa’daki boşluktan yararlanılarak bir ilamdaki haklar için ayrı ayrı takip başlatılarak sebepsiz zenginleşmeye neden olacak şekilde fazladan

avukatlık ücreti talep edilmesi hakkın kötüye kullanılmasıdır ve hukuk düzeni tarafından korunamaz. İlam bir bütün olmasına rağmen yasal ve geçerli bir neden olmaksızın alacaklının ayrı ayrı takip başlatması Yasa’larda belirtilen dürüstlük kuralına uymadığı, borçlunun zarara uğramasına neden olduğu anlaşılmıştır. Yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler karşısında alacaklıların bu davranışı hukuk düzeni tarafından korunamayacağı için mahkeme tarafından borçlunun bu yöndeki şikayetinin kabulü yerine yazılı gerekçe ile reddi isabetli olmamıştır.

SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre alacaklı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK’nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 27.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/10524 Karar : 2017/488 Tarih : 26.01.2017

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.

Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalı Kurum vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,

2-Dava, davacının 14.12.2011 tarihinde yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ve ödenmeyen bir aylık yaşlılık aylığı alacağının faiziyle birlikte davacıya ödenmesi istemine ilişkindir.

Mahkemece Dairemiz’in 10/10/2013 tarih ve 2013/8812 Esas ve 2013/18583 Karar sayılı “bozma” ilamına karşı uyma kararı verilerek yapılan yargılama neticesi istemin kabulüne karar verilmiştir.

Somut olayda, yargılamanın tüm aşamalarında davacı taraf kendisini vekil ile temsil ettirmediği halde davacı lehine vekalet ücretine karar verilmesi isabetsiz olmuştur. Karar bu yönden usul ve yasaya aykırıdır.

Ne var ki bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, HMK 370/2. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerde hükmün vekalet ücretine ilişkin 5.bendinde yer alan; “Davacı taraf kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan 6100 sayılı HMK’nun madde 323/1.ğ ve 326/1 hükümleri gereğince, karar tarihi itibariyle yürüklükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince davanın niteliğine göre alınması gereken 1.800,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine”, rakam ve sözcüklerinin tamamen silinerek hükmün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, 26.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/6231 Karar : 2017/95 Tarih : 10.01.2017

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Dava, eser sözleşmesinin eksik ifa edilmiş olması sebebiyle uğranılan zararların tazmini istemine ilişkin olup, mahkemenin davanın kısmen kabulüne dair kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2-Davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarına gelince;

Dava; konusu villa inşaatının eksik olan sıva, badana, fayans, elektrik tesisatı, su tesisatı, doğalgaz tesisatı ve diğer işlerin tamamlanması işi olan eser sözleşmesinin, teslim tarihi itibariyle eksik ifa edildiği iddiasıyla açılmış eksik iş sebebiyle uğranılan zararların giderilmesi istemine ilişkindir.

Davacı dava dilekçesinde delil tespit gideri olan 3.560,55 TL’nin de tazminine karar verilmesini istemiş olup, mahkemece kısa kararda ve gerekçeli kararda tespit giderine ilişkin bir hüküm kurulmamış, yargılama giderleri hesaplamaya dahil edilmemiştir. Delil tespiti dosyası, asıl dava dosyasının eki sayılır ve onunla birleştirilir (HMK 405/1). Bu nedenle dava ile ilgili olan delil tespiti dosyası nedeniyle yapılan ve HMK’nın 323. maddede sayılan giderler de yargılama giderine dahil olup dava değerine (müddeabihe) dahil değildir. Dava değerine dahil olmadığından dava açılarak istenmesine gerek olmadığı gibi, buna rağmen istenmesi halinde de asıl alacak olarak hükmedilmesi mümkün değildir. Bu giderlerin mahkemece; talep olsun olmasın yargılama gideri olarak kendiliğinden haklılık durumuna göre hükmedilmesi gerekir. 22.3.1976 tarihli 1976/1 Esas, 1976/1 Karar sayılı Yargıtay

içtihadı birleştirme kararında da delil tespiti giderlerinin yargılama giderlerinden sayılacağına ve müddeabihe dahil edilmeyeceğine karar verilmiştir. Davacının delil tespiti giderlerine ilişkin tazminat talebinin yargılama gideri olarak değerlendirilerek hüküm kurulması gerekirken yargılama giderlerine dahil edilmemesi doğru olmamıştır.

Kararın bu nedenle bozulması gerekir ise de; yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesinin yollamasıyla uygulanması gereken mülga 1086 sayılı HUMK’nın 438/VII. maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının kabulü ile gerekçeli kararın hüküm fıkrasının yargılama gideriyle ilgili “Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı 1.368,35 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre takdiren %48’inin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” şeklindeki bendin çıkarılarak yerine, “Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü yazılı 1.368,35 TL yargılama gideri ile 3.560,55 TL tespit gideri olmak üzere toplam 4.928,90 TL yargılama giderinden davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan 2.400,80 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” ibarelerinin yazılmasına, kararın değiştirilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 10.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/10264 Karar : 2016/2909 Tarih : 11.04.2016

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Dava, kira alacağından dolayı başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili tarafından açılan itirazın iptali ve tahliye davası mahkemece kira ilişkisi ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş ise de; HMK`nun 323 ve 332. madde hükümlerine aykırı olarak davalı yararına vekalet ücreti ve yargılama gideri konusunda olumlu olumsuz bir karar verilmemiş olup hükmün belirtilen nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 11.04.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/65 Karar : 2015/1097 Tarih : 3.03.2015

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedeline yönelik icra takibine itirazın iptali talebinden ibarettir.

Mahkemece dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinde yapılan inceleme ile tensiben görevsizlik kararı verilmiş, karar davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, 6100 Sayılı HMK’nın 114/c maddesi gereğince dava şartı olan mahkemenin görevli olması` şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Mahkemenin görevli olması dava şartıdır ( HMK. m. 114/1-c ).

Dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılır ( HMK. m. 137/1, 139/1 ilk cümle. ).

Buna göre, görevsizlik kararı verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin ( HMK. m. 127/1 ) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin ( HMK. m.136/1 ) beklenmesi, verdiğinde bunun diğer tarafa tebliği ve davalının 2. cevap süresinin beklenmesi zorunludur.

Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun`un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime, belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır.

Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de, davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir.

Kanunun 137. maddesinin ( 1. ) fıkrasında, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine dair 115/1. madde hükmü de, bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.

Diğer yandan 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 Sayılı Kanun`dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir.

Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. Bazı hallerde dava dilekçesindeki talebe göre görevli olmayan mahkemenin, cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi veya 2. cevap dilekçesinin verilmesinden sonra görevli hale gelmesi mümkün bulunmaktadır.

Ayrıca 6100 Sayılı Kanun, eskisinden farklı olarak, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etme hakkını davalıya da tanımıştır ( m. 20/1 ). Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi halinde davalıya kararı veren mahkemeden yargılama giderlerini talep etme hakkı da vermiştir ( m. 331/2 son cümle ). Davalının bu haklarını kullanabilmesi, dava dilekçesinin kendisine tebliğ edilmiş olmasını gerektirir.

6100 Sayılı HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartlarından olan görev konusunda aynı Kanun’un 138. maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebilir ise de, ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir. Dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmesi HMK`nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturmaktadır.

Bütün bu hükümlerden, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden görevsizlik kararı verilemeyeceği sonucuna ulaşıldığından kararın usul yönünden bozulması gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın ( BOZULMASINA ), bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Mahkemenin görevli olması, HMK.nın 114/1-c maddeye göre dava şartıdır. Göreve dair kurallar kamu düzenindendir ( HMK. 1. md. ). “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” ( HMK 115. md. ).

Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden henüz taraflara tebliğ yapılmadan tensip aşamasında dahi mahkemenin görevsiz olması halinde usulden red kararı verilebilir. HMK 137, 138 ve 140. maddedeki ön inceleme aşamasında dava şartlarının inceleneceğine dair düzenlemeler, henüz incelenmemiş ise tahkikata geçilmeden önce dava şartlarının incelenmesi zorunluluğunu belirtmektedir. Bu hükümler her aşamada dava şartlarının incelenebileceğine dair 115. madde düzenlemesine inceleme zamanı bakımından en erken zaman olarak sınır çizen bir düzenleme olmayıp incelemenin en geç ne zaman yapılması gerektiğini göstermektedir.

HMK 138. maddenin ( karşılığı 143.madde ) gerekçesinde bu hususa şöylece açıklık da getirilmiştir: “Usule dair hususlar, şekli nitelik taşıdıklarından yargılamanın başında, dosya üzerinden de incelenerek karara bağlanabilir. Ancak, mahkeme, kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunu da tahkikat aşamasında değil, ön inceleme oturumunda yapacaktır. Böylece dava şartları ve ilk itirazlarla ilgili sorunların, en geç tahkikat başlamadan, ön inceleme duruşması sonunda karara bağlanması amaçlanmıştır.”

Davanın gerekli tüm aşamalarının görevli mahkemece yerine getirilmesi davanın tarafları için daha teminatlıdır. Görevli mahkeme sebebiyle basit ya da yazılı yargılama usulünün uygulanması gereken hallerde uzatılmış cevap süresi ( HMK 127 ve 317. md. ), iddia ve savunmayı genişletme yasağının sınırları ( HMK 141 ve 319. md. ) gibi bazı konularda farklı kurallara yer verilmiş olduğundan dilekçeler safhası ve ön inceleme aşamasının görevsiz mahkemede yapılması açılan davanın niteliğine göre uyulması gereken usul kurallarının tam olarak uygulanmamasına da yol açacağından bu sakıncalar sebebiyle dahi belirlenebildiği en erken aşamada görev hususunun incelenmesi gerekir.

Somut olayda mahkemece dilekçeler safhası tamamlanmadan görevsizlik kararı verilmesi HMK.nın 125. maddedeki kamu düzenine dair açık yasa hükmüne uygundur. Taraflardan davalı tacir olmadığından, davacının tacir olup olmadığının araştırılmasına da gerek bulunmamaktadır. Taraflardan birisi tacir olmadığı gibi TTK`da düzenlenen bir hususa dair açılmış bir dava da bulunmadığından ticaret mahkemesi görevli olmayıp asliye hukuk mahkemesi görevlidir. Bu sebeple görevsizlik kararı verilmesinde bir isabetsizlik de yoktur.

Temyiz talebine konu edilen vekalet ücreti yönünden ise vekalet ücreti yargılama gideri olup ( HMK.nın 323/1-ğ ) süresinde başvuru halinde görevli mahkemede, başvurulmaz ve mahkemece dava açılmamış sayılır ise bu kararda hükmedilebileceği ( HMK 331/2 ), bu yasal düzenlemeler ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu`nun 25.4.1945 gün ve 1943/21-1944/7 E. 1945/9 K. sayılı kararının da uygulanabilirliği kalmadığı için Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi 7/1. maddesinin görevsizlik kararında vekalet ücreti yönünden Kanunun belirtilen hükümlerine açıkça aykırı olduğu, kaldı ki karar tarihinde dosyada davalının vekili de bulunmadığından vekalet ücretine hükmedilmesinin de mümkün olmadığı, kararda bu yönden de isabetsizlik bulunmadığı için sonuç olarak kararın onanması gerektiği görüşünde olduğumdan çoğunluk görüşüne katılmıyorum.


YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/10378 Karar : 2014/16067 Tarih : 30.06.2014

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

1- Davacı murisin, Yalvaç Atatürk Lisesi’nde temizlik ve kalorifer işini taşeron Ahmet Bıçaklı yanında 2007 Kasım ile 23.06.2009 tarihler arasında (2008 yılı 15 Temmuz-8 Eylül hariç) çalıştığını, 175 gün bildirim yapılmadığını ve bu sürelerin tespitini istemiştir.

Mahkemece, 1- Davacının davalı Ahmet B… hakkındaki davasının kabulü ile, davacının murisi olan Hasan Hüseyin Kaba`nın, 2007 yılında Kasım ayında 30 gün, Aralık ayında 30 gün, 2008 yılının Ocak ayında 30 gün, Şubat ayında 30 gün, Mart ayında 12 gün, 2009 yılının Ocak ayında 30 gün, Şubat ayında 13 gün olmak üzere toplam 175 gün hizmet ilişkisine dayalı olarak davalı Ahmet Bıçaklı nezdinde çalıştığının tespitine,

2- Davacının, davalı MEB aleyhine açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile, 2008 yılının Temmuz ayında 15 gün, Ağustos ayında 30 gün, Eylül ayında 8 gün hizmet ilişkisine dayalı olarak davalı MEB nezdinde çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde, “ Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez…” hükmüne aykırı olarak Mahkemece , 15.08.2008 – 08.09.2008 tarihler arasında talep olmadığı halde, davalı MEB aleyhine hüküm tesis edilmiştir.

2- Temyiz edenin sıfatına göre yukarıda belirtilen gerekçelerle MEB aleyhine hüküm tesis edilemeyeceğine göre, aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine de hükmedilmesi isabetsizdir.

3-21.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. maddesinin ikinci fıkrasında; müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunacağı belirtilmiştir.

4- SGK’nın, 5502 sayılı Yasanın 36. maddesi uyarınca yargılama harçlarından muaf tutulması yerinde olup harçlar dışında avukatlık ücretinden ve yargılama giderlerinden herhangi bir muafiyetinin bulunmadığı gözetilmeksizin, 6100 sayılı HMK.`nun 312 ve 323. maddelerine aykırı şekilde ve hatalı değerlendirme sonucu, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması ile davacı lehine davalılar MEB ve Ahmet B…aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir.

Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438.maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.

Hükmün (2) no’lu bendin tamamen silinmesi, yargılama giderlerine ilişkin 5. bendde yer alan “MEB`ından “ ibaresinin silinerek, yerine “SGK Başkanlığı’ndan” ibarelerinin yazılması ile vekalete ilişkin (7) no’lu bentte yer alan “davalı Ahmet Bıçaklı’dan” ibarelerinin silinerek, yerine ” davalılar Ahmet Bıçaklı ve SGK Başkanlığı’ndan müştereken ve müteselsilen“ ibarelerinin yazılması , 8. bendin tamamen silinerek hükmün bu şekliyle ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/5931 Karar: 2017/8354 Tarih: 05.06.2017

  • HMK 323. Madde

  • Yargılama Giderlerinin Kapsamı

Davacı vekili, 116 Ada 2 parsel sayılı taşınmazın 396/480 hissesinin vekil edenine ait olduğunu, taşınmazın 24/480 hissesinin, 18/480 hissesinin ve 24/480 hissesinin çevrede ve yörede kim oldukları bilinmeyen ve tespit edilemeyen kişiler adına kayıtlı olduğunu, davaya konu taşınmazın vekil edeninin yakın miras bırakanlarının 80-90 yıldır zilyetlikleri altında olduğunu miras bırakanlarının vefatı ile de vekil edenine intikal ettiğini ve kullanımının halen devam ettiğini, tapu kayıtlarında adı geçen kişilerin kim olduklarının bilinemediğini ve bu kişilerin gerçekte var olup olmadıklarının dahi tespit edilemediğini belirterek, davaya konu 116 Ada 2 parsel sayılı taşınmazın, 24/480 hisse maliki, 18/480 hisse maliki ve 24/480 hisse maliki adlarına olan tapu kayıtlarının iptali ile bunlara ait hisselerin vekil edeni adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı vekili; davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece; davalının eksik mirasçıları davaya dahil etme talebinde bulunmadığı, Hukuk Mahkemeleri talep halinde işlem göreceğinden resen davalı mirasçılarının davaya dahil edilemediği, davacı vekilinin kendisine verilen 2 haftalık kesin süre ve sonrasında iyi niyet ölçüsünde verilen 1 aylık süre içinde 114/d deki eksikliği 115/2 maddesi gereğince gidermesi için gerekli işlemleri yapmayarak dosyayı gereksiz sürüncemede bıraktığı gerekçesi ile ; 114/d ve uyarınca dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Vekille takip edilen davalarda, vekalet ücretine dair olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulması yasal zorunluluktur. 6100 Sayılı HMK’nun 323. maddesi uyarınca vekalet ücreti yargılama giderlerindendir. 326. maddesine göre tarafların haklılık durumu dikkate alınarak yargılama giderlerinin hangi taraf ya da taraflardan alınacağına hükmedilir. Yine 297. maddesinde hükümde bulunması gereken unsurlar tek tek sayılırken yargılama giderleri de bunlar arasında bulunmaktadır.

Dava redde dair olduğuna göre; avukatla temsil olunan davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulüyle Yerel Mahkeme hükmünün 6100 Sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 05.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS