Sulhun Etkisi
HMK Madde 315
(1) Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.
(2) İrade bozukluğu ya da aşırı yararlanma hâllerinde sulhun iptali istenebilir.
HMK Madde 315 Gerekçesi
Birinci fıkrada, davaya son veren bir usul sözleşmesi olan mahkeme içi sulhün, mahkemece bir hüküm verilmesine gerek kalmaksızın davayı sona erdireceği düzenlenmiştir.
Tarafların sulh sözleşmesi yapmaları durumunda, mahkeme, “esas hakkında bir karar verilmesine yer olmadığına” ya da “sulh sebebiyle, hüküm verilmesine yer olmadığına” karar vererek yargılamaya son verecektir. Mahkeme içinde gerçekleşen bu sulh, kesin hüküm gibi hukukî sonuçlara sahiptir.
Sulhün şarta bağlı olarak yapılmış olması da, yargılamanın kesin bir hükümle sona ermiş sayılmasına engel değildir. Zira mahkeme içi sulh ile, o davaya konu olan uyuşmazlık, kesin hükme benzer şekilde, ortadan kaldırılmıştır ve o davanın tarafları arasında, o konuda aynı sebebe dayanan yeni bir davanın görülmesi mümkün değildir.
İkinci fıkrada, tüm sözleşmelerde olduğu gibi, tarafların iradelerini sakatlayan, hata, hile ve ikrah gibi bir sebebin varlığı durumunda veya sulh sözleşmesindeki hükümlerin, zor durumda olan taraf için gabin teşkil ettiği hâllerde, söz konusu sözleşmeyi ortadan kaldırmak isteyen tarafın, borçlar hukukundaki kurallar çerçevesinde, sulhün iptali için dava açması mümkündür. Ortada mahkemece verilmiş bir hüküm bulunmadığından, yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi de mümkün olmadığından, kesin hüküm niteliğindeki sulhün, iradeyi sakatlayan sebeplere veya gabine dayanılarak iptali için ayrı bir dava açılması gerekecektir.
HMK 315 (Sulhun Etkisi) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/13463 Karar : 2018/11775 Tarih : 4.07.2018
-
HMK 315. Madde
-
Sulhun Etkisi
Mahkemece,asıl ve birleşen davaların kabulüne ilişkin olarak verilen karar Dairece, “Hal böyle olunca, taraflar arasında düzenlenen sözleşme değerlendirilip, sözleşme doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak ve doğru veraset ilamındaki paylara göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme, soruşturma ve yanlış değerlendirme sonucu karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama neticesinde konusuz kaldığından bahisle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına ilişkin olarak verilen karar Dairece, bu kez “ Hemen belirtilmelidir ki; bozmaya uyan mahkemenin bozma kararında belirtildiği şekilde işlem yapma ve orada gösterilen doğrultuda hareket etme zorunluluğu bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, imzaları inkar edilmeyen sözleşme doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılarak, doğru veraset ilamındaki paylara göre karar vermekten ibaret olup, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.” gerekçesi ile bozulması üzerine mahkemece bozma ilamına uyulduktan sonra tapu müdürlüğünden 06.01.2010 günlü sözleşmedeki taşınmazların hali hazır durumu sorulmuş, gönderilen kayıtlardan taşınmazlarda bir değişiklik olmadığı hususunun anlaşılması üzerine temliklerin muvazaalı olduğu gerekçesiyle davaların kabulüne karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, taraflar arasında tüm mirasçıların katılımı ile düzenlenen 06.01.2010 tarihli sözleşme Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 313. maddesinde düzenlenen sulh sözleşmesidir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu 315. maddesinde sulhün davayı sona erdireceği, kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı düzenlenmiş olup, yine aynı maddede “Mahkeme taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse karar verilmesine yer olmadığına karar verir.” hükmü yer almaktadır.
Ne var ki, mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu 315. maddesi uyarınca işlem yapılmamıştır.
Hal böyle olunca, taraflardan sulhe göre karar verilmesini isteyip istemediklerinin sorulması ve bildirecekleri irade beyanına göre dosyaya ibraz edilen doğru veraset ilamı da gözetilerek bir karar verilmesi gerekirken, hükmüne uyulan bozma ilamlarına aykırı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalıların yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.07.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/3076 Karar : 2017/18213 Tarih : 26.12.2017
-
HMK 315. Madde
-
Sulhun Etkisi
Davacı; davaya konu taşınmazı davalı … ile yapılan 02/03/2001 tarihli kira sözleşmesine göre 800 USD bedelle çay bahçesi olarak işletmek üzere kiraladığını ancak daha sonra … Milli Emlak Dairesi Başkanlığınca ecrimisil tahakkuk ettirilerek ödenmesi yönünde ihtarname gönderildiğini, ecrimisil ihtarnamesine istinaden İdare Mahkemesinde açmış bulundukları dava sonucu 16.503,15 TL’lik kısmının iptali, bakiyenin hukuka aykırı olmadığı yönünde verilen kararın kesinleştiğini, bu arada davalı …`ye kira ödemeye devam ettiğini ileri sürerek;
hem Belediye`ye kira ödemeye hem de Milli Emlak Müdürlüğüne ecrimisil ödemeye mecbur bırakıldığı için haksız olarak ödediği 38.400 USD karşılığı 57.600,00 TL kira bedelinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; zamanaşımı def`ini ileri sürmüş, dava konusu alanın … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2005/9 E.-2005/109 K. sayılı kararıyla hüküm ve tasarrufunun kendilerine ait olduğuna karar verildiğini, bu yerin davacı yana kiralandığını, ancak sözleşme hükümleri dışına çıkılması ve Kıyı Kanununa aykırı yapılaşma yapılması nedeniyle yerin yeniden projelendirilmesi ve Kıyı Kanunununa göre yapılaşmasının sağlanması için sözleşmenin feshedildiğini, taşınmaz üzerindeki binaların yıkıldığını, davacının açtığı ecrimisil ihbarnamesinin iptali davasından bilgilendirmediğini, bu durumda hatalı olanın davacı olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 6.Hukuk Dairesinin 24.03.2014 tarih 2013/11552 E.- 2014/3576 K. sayılı ilamı ile; 14.02.2001 kira başlangıç tarihinden ecrimisil tahakkuk ettirilen 01.01.2002 tarihine kadar davalı idarenin kiralayan sıfatıyla tahsil ettiği kira bedellerinden ödenen ecrimisilin istirdadının doğru olmadığı, mahkemece ecrimisil tahakkuk ettirilen dönemde o dönem için ödenen kira bedelini geçmemek kaydı ile davacı tarafından ödenen ecrimisilin belirlenerek istirdadına karar verilmesi gerektiğinden`` bahisle bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece; bozma ilamına uyma kararı verildikten sonra yapılan yargılama neticesinde; davacı tarafından açılan davanın 26/05/2015 tarihli celsesinde tarafların sulh olduklarının beyan edildiği, davalı tarafın söz konusu davacıya ait talep edilen bedel ve masrafları ödediğine dair dosyaya 10/11/2015 havale tarihli makbuz sunduğu, davalı tarafın 41.216 TL`yi davacı kuruma ödemiş bulunduğu, bu sebeple davanın konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş,
hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
Her ne kadar mahkemece bozma ilamına uyma kararı verilmiş ise de bozmaya uygun karar verilmemiştir. Şöyle ki; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 315. maddesine göre; Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Mahkeme, taraflar sulhe göre karar verilmesini isterlerse, sulh sözleşmesine göre; sulhe göre karar verilmesini istemezlerse, karar verilmesine yer olmadığına karar verir.``
Somut olayda, bozma kararından sonra, davacı vekili, 26.05.2015 tarihli duruşmada; davalı … ile karar bozulmadan önce sulh olduklarını ve buna ilişkin belgeyi gelecek celse dosyaya sunacağını bildirmiş, davalı vekili ise; sulhden haberleri olmadığını, araştırıp beyanda bulunmak için süre istediği, 10.11.2015 tarihli duruşmada ise, davacı vekilinin; davanın konusu alacak ferileri ile birlikte alındığını, davanın konusuz kaldığını belirterek, eski talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiş, davalı vekili ise; ödeme makbuzunu sunarak, öncelikle bozma kararı doğrultusunda rapor alınmasını istemiştir.
Davalı tarafça yargılama sırasında, 18.07.2013 tarihli makbuz ile 41.216 TL ödeme yapıldığı sabit ise de; taraf vekillerinin duruşmadaki beyanları ile taraflar arasında sulh sözleşmesinin olup olmadığı, varsa sulhe göre karar verilmesini isteyip istemedikleri anlaşılamamış, mahkemece de bu hususta bir değerlendirme yapılmamıştır.
O halde mahkemece; öncelikle davacı tarafa süre verilerek varsa bahse konu sulh sözleşmesinin dosyaya celbinin sağlanması, şayet taraflar arasında HMK`nın 315. maddesi anlamında sulh sözleşmesinin yapılmadığı anlaşılırsa da Yargıtay (Kapatılan) 6. Hukuk Dairesinin 24.03.2014 tarih 2013/11552 E. - 2014/3576 K. sayılı bozma ilamı doğrultusunda gerekirse bilirkişiden rapor alınarak varılacak sonuç neticesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme neticesinde, yukarıdaki gibi hüküm kurulması doğru görülmemiş bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı taraf yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK`nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/741 Karar : 2017/2486 Tarih : 26.04.2017
-
HMK 315. Madde
-
Sulhun Etkisi
1- Feragat, HMK’nın 307. maddesi uyarınca istemde bulunanın talep sonucundan vazgeçmesidir. Dava dosyası yerel mahkemeye geri çevrildikten sonra dosyaya ibraz edildiği anlaşılan mümeyyiz davacı asile ait 23.01.2017 tarihli dilekçe, temyiz talebinden vazgeçme mahiyetinde bulunup usulen tevsik olunmakla sonuç doğurucu niteliktedir. Bu itibarla, davacı yanın temyiz isteminin feragat nedeniyle reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Sulh, HMK’nın 313. maddesine göre görülmekte olan bir davada, davanın tüm taraflarının aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla mahkeme huzuruna yapılan bir sözleşme niteliğinde olup HMK’nın 315. maddesi uyarınca kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Bu itibarla, hakkındaki davanın reddine karar verilen davalı … dışında kalan davanın tarafları arasında yapılan ve dosyaya ibraz edilen 26.10.2016 tarihli sözleşmenin, yukarda belirtilen yasa maddelerine uygun bir sulh anlaşması niteliğinde olup olmadığı hususu da dahil olmak üzere yasa gereğinin takdir ve ifası ile taraf beyanları doğrultusunda bir karar verilmek üzere yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı yanın temyiz isteminin feragat nedeniyle REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 26/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/15056 Karar : 2017/7312 Tarih : 2.03.2017
-
HMK 315. Madde
-
Sulhun Etkisi
Dava, tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre, mahkemece karar verildikten sonra davalı tarafça uyuşmazlığın sulh yoluyla çözümlenmesi için 25.01.2017 tarihinde davacı idareden talepte bulunulduğu, bu talebin … Büyükşehir Belediye Meclisinin 12.01.2017 tarih ve 50 sayılı meclis kararı ile kabul edildiği anlaşılmıştır.
Sulh, HMK’nın 313.vd. maddelerinde düzenlenmiştir. Sulh görülmekte olan bir davada tarafların arasındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme olup, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Karar kesinleşinceye kadar yapılan her türlü sulh anlaşması mahkeme huzurunda yapılmış sulh olarak kabul edilir. Sulh, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur.
Bu itibarla, taraflar arasında sulh sözleşmesi yapıldığı da gözetilerek, mahkemece HMK’nın 315.maddesi uyarınca işlem yapılıp sonucuna göre karar verilmek üzere hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 02/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/4333 Karar : 2017/6410 Tarih : 21.02.2017
-
HMK 315. Madde
-
Sulhun Etkisi
Dava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığın artırılması istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
1-Bir kısım davacılar vekilince karar verildikten sonra 07.10.2016 tarihli dilekçe ile 17.03.2016 tarihli ibraname ile davalı tarafça sulh olduklarını bildirmiştir.
Sulh HMK.nun 313.maddesinde düzenlenmiştir. Sulh görülmekte olan bir davada, taraflar arasındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme olup, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Karar kesinleşinceye kadar yapılan her türlü sulh anlaşması mahkeme huzurunda yapılmış sulh olarak kabul edilir. Sulh ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm gibi sonuç doğurur.
Bu itibarla, bir kısım davacılar ile davalı idare arasında sulh sözleşmesi yapıldığı gözetilerek bu davacılar yönünden HMK.nun 315.maddesi uyarınca işlem yapılıp sonucuna göre karar verilmek üzere,
2-20.08.2016 tarihinde kabul edilerek 07.09.2016 gün 29824 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan 6745 sayılı Kanunun 35. maddesi ile 2942 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddesi ile;
“24/02/1984 tarihli ve 2981 sayılı İmar ve Gecekondu Mevzuatına Aykırı Yapılara Uygulanacak Bazı İşlemler ve 6785 sayılı İmar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun hükümlerine göre yapılan imar uygulamalarından doğan idarelerin taraf olduğu her türlü alacak ve bedel artırım davalarında taşınmazın değeri; uygulamanın tapuda tescil edildiği tarih değerlendirme tarihi olarak esas alınmak ve o tarihteki nitelikleri gözetilmek suretiyle tespit edilir. Tespit edilen bu bedel, T tarafından açıklananablosu esas alınmak suretiyle dava tarihi itibariyle güncellenir ve ortaya çıkan gerçek bedel hak sahibine ödenir” hükmü getirilmiştir.
Bu durumda yukarıda açıklanan hususta rapor alınarak sulh protokolünde adı geçmeyen davacılar yönünden sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinden hükmün açıklanan nedenlerle HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, davalı idareden peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine, temyiz eden davalı idare yararına yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca takdir olunan 1.480,00-TL. vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine, 21/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/8032 Karar : 2016/5531 Tarih : 30.12.2016
-
HMK 315. Madde
-
Sulhun Etkisi
1-Dosya temyiz aşamasında iken, davacı ve davalı vekillerince dosyaya sunulan, 16.12.2016 havale tarihli dilekçeden, taraflarca sulh protokolü imzalandığı anlaşılmıştır. Sulh, 6100 sayılı HMK’nın 313. maddesi uyarınca, görülmekte olan bir davada, tarafların aralarındaki uyuşmazlığı kısmen veya tamamen sona erdirmek amacıyla, mahkeme huzurunda yapmış oldukları bir sözleşme olup, aynı Yasa’nın 315. madde hükmü uyarınca, ilgili bulunduğu davayı sona erdirir ve kesin hüküm sonuçlarını doğurur. Aynı Kanun`un 314. maddesi uyarınca sulh, karar kesinleşinceye kadar her aşamada mümkündür. Mahkeme davadan el çektiğinden, karar ortada durduğu müddetçe, davayı yeniden ele alıp, sulh nedeniyle bir karar veremez. Bu itibarla, taraflarca sulh yapılması nedeniyle, mahkemece bir karar verilmesi gerektiğinden, bunun sağlanabilmesi için hükmün öncelikle bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/27036 Karar : 2015/7667 Tarih : 13.04.2015
-
HMK 315. Madde
-
Sulhun Etkisi
Dava, imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen karşılığın arttırılması istemine ilişkin olup, mahkemece tarafların sulh olması nedeniyle karar verilmesine yer olmadığına dair verilen karar Dairemizce bozulmuş, bu karara karşı davacı vekilince karar düzeltme isteğinde bulunulmuştur.
Dosyada bulunan kanıt ve belgelerden; davacının 835 ve 837 parsel sayılı taşınmazlardaki hissesinin 154 m2’lik kısmının 1994 yılında 2981 sayılı Yasa hükümleri uyarınca yapılan imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülmesi nedeniyle çekişmesiz bedelin artırılması istemiyle açılan iş bu davada mahkemece davanın kabulüne dair verilen 31.05.2012 tarihli ilk karardan sonra tarafların 07.08.2012 tarihli protokol ile sulh olmaları üzerine, hükmün Dairemizce sulh sözleşmesi uyarınca HMK`nun 315. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere bozulduğu, mahkemece bozma ilamına uyulmasına karar verildikten sonra yapılan yargılama sırasında tarafların sulh sözleşmesinin içeriğini doğrulamaları üzerine söz konusu protokol dikkate alınarak esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve sulh protokolünün aynen zapta geçirilmesine dair verilen kararın Dairemizce bu kez sulh sözleşmesinin 3-C maddesi hükümleri dikkate alınarak 6487 sayılı Yasa ile Kamulaştırma Kanunun geçici 6. maddesinde yapılan değişikliklerin eldeki davada da uygulanması amacıyla bozulduğu ve bozma üzerine davacı vekilinin karar düzeltme isetğinde bulunduğu anlaşılmıştır.
13.03.2015 gün ve 29294 sayılı Resmi Gazete`de yayınlanan Anayasa Mahkemesinin 13.11.2014 gün ve 2013/95-2014/176 sayılı kararı ile;
6487 sayılı Yasanın 21. maddesi ile 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun başlığı ile birlikte değiştirilen geçici 6. maddesinin; “2981 sayılı Kanuna göre yapılan imar uygulamalarından doğan ve ipotekle teminat altına alınanlarda dahil olmak üzere her türlü alacak ve bedellerinin borçlu idarelerce ödenmesine” ilişkin usulü düzenleyen on ikinci . Fıkrası Anayasanın 2, 35 ve 36. maddelerine aykırı görülerek iptal edilmiştir.
Bu durumda; imar uygulaması sırasında bedele dönüştürülen davacı payına takdir edilen ya da davacı lehine tesis edilen ipotek karşılığının arttırılması davalarında, 6487 sayılı Yasanın 21. maddesi ile 2942 sayılı Yasaya eklenen geçici 6. maddenin 12. maddesi ile 2942 sayılı Kanunla eklenen geçici 6. maddesinin 12. fıkrasının uygulanma olanağı bulunmadığından,
Davacı vekilinin karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemizin 23.06.2014 gün ve 2014/11065-18138 sayılı bozma ilamının kaldırılmasına karar verilikten sonra yapılan incelemede;
Mahkemece, uyulan 08.05.2013 tarih ve 2013/6119-8999 sayılı bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak hüküm kurulmuş; karar, davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Davalı idare vekilinin temyiz nedenleri bozma ile kesinleşen yönlere ilişkin olduğundan usul ve yasaya uygun hükmün ONANMASINA, davacıdan peşin alınan karar düzeltme harcnıın istenildiğinde iadesine, davalı idareden aşağıda yazılı kalan onama harcının alınmasına, peşin alınan temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas: 2013/8152 Karar: 2014/1160 Tarih: 18.02.2014
-
HMK 315. Madde
-
Sulhun Etkisi
Davacı vekili, davalı kooperatifin üyesi iken istifası 20.5.2009 tarihinde kooperatifçe kabul edilen müvekkiline çıkma payı alacağının ödenmediğini ileri sürerek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla, 8.000,00 TL çıkma payı alacağının üyelikten ayrılma tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, ıslah dilekçesiyle de talebini 27.003,86 TL’ye arttırmıştır.
Davalı vekili, davacının üyelikten istifasının 20.5.2009 tarihli yönetim kurulu kararıyla kabul edildiğini, ancak 23.3.2009 tarihinde yapılan genel kurulda ortaklıktan ayrılan üyelerin çıkma paylarının üç yıla kadar ödenmesine karar verildiğini, bu sebeple dava tarihi itibariyle alacağın muaccel olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacının 31.1.2005 ile 30.4.2009 tarihleri arasında kooperatife ödediği aidat miktarından payına düşen genel giderin mahsubuyla bakiye 27.003,86 TL çıkma payı alacağının bulunduğu, davacı vekilinin 3.10.2011 tarihinde sulh anlaşması ibraz ederek bu anlaşmaya göre davadan feragat ettiği, ancak 10.10.2011 tarihli dilekçeyle de davalı yanın edimlerini yerine getirmediğinden feragatin işleme konulmamasını talep ettiği, davalı yanın da sulh anlaşmasındaki edimlerini ifa ettiğine dair bir iddiasının olmadığı, H.M.K.nın 304. maddesine göre şarta bağlı feragatin da geçerli olmayacağı gerekçesiyle, davanın kabulüyle 27.003,86 TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- )Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- )Dava, çıkma payı alacağının tahsili istemine ilişkindir.
Dosya kapsamından, tarafların 24.9.2011 tarihli sulh sözleşmesiyle iş bu davaya konu çıkma payı alacağının 31.335,00 TL olduğunu kabul ederek 1.10.2011 tarihinden başlamak üzere 10 eşit taksitte ödeneceği hususunda anlaştıkları, davacı vekilinin 3.10.2011 havale tarihli dilekçesiyle sulh sözleşmesini sunarak “ekteki sözleşmeye göre tarafların anlaştığını, anlaşma gereği davadan feragat ettiğini” beyan ettiği, daha sonra davacı vekilinin 10.10.2011 havale tarihli dilekçe sunarak, “davalı tarafın anlaşmaya uymaması sebebiyle feragat dilekçesinin işleme konulmamasını” talep ettiği, mahkemece, 25.10.2011 tarihli oturumda, taraflar arasındaki sulh sözleşmesinin şarta bağlı olduğu, şarta bağlı sulh sözleşmesinin geçerli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Davacı vekilince mahkemeye sunulan sulh sözleşmesinde herhangi bir şart bulunmamakta olup, sadece davacının çıkma payının taksitlerle ödeneceği kabul edildiğinden mahkemenin, sulhun şarta bağlı olduğu yolundaki kabulünde isabet bulunmamaktadır.
Öte yandan 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı H.M.K.nın 313. maddesinin 4. bendinde 4. bendinde; sulhun şartı bağlı olarak da yapılabileceği hüküm altına alınmıştır.
Davacı vekilince, 3.10.2011 tarihinde sunulan dilekçede her ne kadar “davadan feragat” ibaresi kullanılmış ise de, anlaşma gereği davadan feragat edildiği, yolundaki beyandan, davacı vekilinin asıl amacının feragat olmayıp, 6100 Sayılı H.M.K.nın 123. maddesinde düzenlenen “davayı geri alma” olduğu anlaşılmaktadır. H.M.K.nın 123. maddesi uyarınca davacı, ancak davalının açık rızasıyla davasını geri alabilir.
Bu durumda mahkemece öncelikle, davalı vekilinden davacının davayı geri almasına rıza gösterip göstermediği sorularak, muvafakat etmesi halinde H.M.K.nın 123. maddesi uyarınca “karar verilmesine yer olmadığına “ karar verilmesi; davalı tarafça davanın geri alınmasına muvafakat edilmediği takdirde H.M.K.nın 315/1. maddesi uyarınca taraflardan sulhe göre karar verilmesini isteyip istemedikleri sorularak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.02.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.