Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
HMK Madde 312
(1) Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir.
(2) Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.
HMK Madde 312 Gerekçesi
Yargılama giderlerinin hangi tarafa yükleneceği genel olarak, “Yargılama giderlerinden sorumluluk” başlıklı 330 uncu maddede gösterilmiş ise de, feragat ve kabul davayı bitiren taraf işlemi olduğundan, tereddütleri gidermek bakımından, ayrıca düzenlenmesinde yarar görülmüştür.
Madde, 1086 sayılı Kanunun 94 üncü maddesinin dili günümüz Türkçesine uyarlanarak, yeniden kaleme alınmıştır. Esasa ilişkin bir yenilik yoktur.
HMK 312 (Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/10187 Karar : 2018/6693 Tarih : 18.09.2018
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Dava, ödeme emrinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, yapılan yargılama neticesinde ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davacı, davadan feragate yetkili olduğu anlaşılan avukatı aracılığıyla karardan sonra verdiği 23.07.2018 tarihli dilekçesi ile 7143 sayılı Yasadan faydalanmak için davadan feragat ettiğini belirtmiştir.
Çekişmeli yargıda kural olarak, “tasarruf ilkesi” geçerlidir ve taraflar dava konusu üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilirler. Bu suretle davaya son verilebilmesinin bir yöntemi davadan feragattir ve anılan kurum 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 307 ila 312’nci maddelerinde (mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 91 ila 94’üncü maddelerinde) düzenlenmiştir.
Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Temyiz edilen ve fakat henüz temyiz Dairesince görüşülmeyen bir karar, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragat mümkündür.
Hakim, gördüğü davada tahkikatı bitirip hüküm kurduktan sonra davadan elini çekmiş olur ve kural olarak dava sonunda verilen karar temyiz edilip bozulmadan ve bu suretle yargılamaya yeniden başlanmadan davanın esası ile ilgili hiç bir karar veremez.
Feragat, davayı kesin olarak sonuçlandıran bir hukuki neden olduğundan, hakim karar verdikten sonra dahi belgelendirilen feragat üzerine davanın bu nedenle reddine karar verebilir ise de, Yargıtay uygulamalarında (örneğin Hukuk Genel Kurulu’nun 21.10.1981 gün 1981/2-551, 1981/683 ve 02.6.1982 günlü 1982/376-547sayılı kararları ile 11.04.1940 gün ve 1939/15-1940/70 sayılı tevhidi içtihat kararının gerekçesinden esinlenen uygulama) hüküm temyiz edildikten sonra vaki feragat üzerine mahkemece kendiliğinden bir karar verilmeyerek Yargıtay’ın bu konuda (feragat konusunda) mahkemece bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına dair verilecek kararından sonra ancak dosyayı ele alabilir ve feragate dayanarak davayı reddedebilir.
Bu itibarla; somut olayda davadan vazgeçildiği (feragat edildiği) bildirdiğinden, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelenmesine usulen engel oluşturan bu hukuki olgu çerçevesinde, davacının 7143 sayılı Yasadan yararlanmak amacıyla davadan feragat ettiği gözetilerek yeniden inceleme yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün sair hususlar incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 18.09.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/14967 Karar : 2018/12209 Tarih : 12.09.2018
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, kök mirasbırakan … ’ın maliki olduğu 334 parsel sayılı taşınmazın ½ payını muvazaalı şekilde davalıların mirasbırakanı olan oğlu … ’a satış suretiyle temlik ettiğini, mirasbırakanın kızı … ’nun mirasçıları tarafından aynı yerle ilgili olarak daha önce açılan … Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/498 esas sayılı dosyasında iptal tescile karar verildiğini, söz konusu kararın derecattan geçerek 02/06/2011 tarihinde kesinleştiğini, anılan dosyanın kesin delil teşkil ettiğini ileri sürerek davalılar adına kayıtlı ½ payın iptali ile miras payları oranında adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalılar, açılan davayı kabul ettiklerini, davanın açılmasına sebebiyet vermediklerinden HMK 312/2. maddesi uyarınca yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamaları gerektiğini belirterek kabul beyanları doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece; davalı yanın kabul beyanı ve derecattan geçerek kesinleşen önceki dosya kapsamı nazara alınmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraflarca yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi … ’un raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dosya içeriğine, toplanan delillere, hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre; tarafların yerinde bulunmayan temyiz itirazının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 8.20 TL. bakiye onama harcının temyiz eden davacılardan, 4.475.41 .-TL. bakiye onama harcının da diğer temyiz eden davacılardan alınmasına, 12/09/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/8940 Karar : 2018/8019 Tarih : 22.03.2018
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Dava, … kaydında düzeltim isteğine ilişkindir.
Davanın … nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen kararın Dairece; ‘‘… davacının davadan … ettiği gözetilerek, kendisini vekille temsil ettiren davalılar hakkında 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 312/1. ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddeleri de değerlendirilmek suretiyle vekalet ücreti yönünden olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi … ‘’ gereğine değinilerek bozulduğu, mahkemece bozmaya uyulduktan sonra, davalı … ‘nün davada yasal hasım konumunda bulunduğu gerekçesiyle lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere,HMK.’nun 312/1. maddesinde;… beyanında bulunan tarafın, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edileceği hükme bağlanmış olup; karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6/1. maddesinde ise;anlaşmazlığın … nedeniyle ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilmesi halinde Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin tamamına hükmolunacağı ifade edilmiştir.
Somut olayda; davacı asilin, 21.10.2014 tarihli ön inceleme tutanağının imzalanmasından sonra 03.11.2014 havale tarihli dilekçesiyle davadan … ettiği sabittir.
Bu durumda, yukarıda belirtilen düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde; davada, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı … yararına vekalet ücreti tayin edilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Öte yandan,… Müdürlüğü’nün davada ilgili (yasal hasım) sıfatıyla yer almış olmasının, vekili tarafından yargılama boyunca sağlanan hukuki yardımın ücretsiz bırakılması sonucunu doğurmayacağı da tartışmasızdır.
Hal böyle olunca,mahkemece, kendisini vekille temsil ettiren davalı … lehine vekalet ücretine hükmolunması yerine yanılgılı değerlendirmeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 22.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/12509 Karar : 2017/18188 Tarih : 26.12.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacı; davacı ve davalıların ortak murisi … adına kayıtlı olan … İli, … İlçesi, 2. Bölge … Mahallesi, … Mevkii 66 Pafta, 906 Ada 1 parsel nolu taşınmazın üzerine, davacının da para göndererek 4 katlı bina inşaa ettirdiklerini, muris …‘in en çok para gönderene binanın girişindeki dükkan ve bodrum kattaki depoyu vereceğini beyan ettiğini, binanın yapımı için davacının diğerlerine göre daha fazla para gönderdiği için murisin … Noterliğinden yaptığı 08/09/2005 tarihli … yevmiye nolu düzenleme şeklinde vasiyetname ile binanın girişindeki dükkan ile bodrum kattaki depoyu davacıya bırakmayı vasiyet ettiğini, ancak davalılardan …`in muris … üzerinde baskı oluşturarak bu vasiyetnameyi aynı noterlikten 11/08/2009 tarihinde … yevmiye nolu düzenleme şeklinde vasiyetten rücuname ile iptal ettirdiğini, dava konusu taşınmazın giriş katındaki bir adet dükkan ve bodrum katta bulunan bir adet deponun tapu kaydının iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı …; muris babaları adına kayıtlı dava konusu taşınmaz üzerine kendisi, davacı … ile …`in eşi murise para göndererek 4 katlı bina inşaat ettirdiklerini, murisin en çok para gönderene binanın girişindeki dükkan ve bodrum kattaki depoyu vereceğini beyan ettiğini, bu nedenle açılan davayı kabul ettiğini bildirmiştir.
Diğer davalılar; davanın reddini, dilemişlerdir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; davacı vekilinin temyizi üzerine
Dairemizin 13.05.2014 günlü ve 2014/1216 E ve 2014/7454 K.sayılı ilamı ile mahkeme kararının onanmasına karar verilmiş, onama kararına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme istemi üzerine Dairemizin 11.06.2015 gün ve 2015/3643 Esas- 2015/10954 Karar sayılı ilamı ile “….kabule yönelik beyanda bulunan …‘in usulüne uygun kabule yönelik beyanları nazara alınarak davalı … yönünden davanın kabulü cihetine gidilmesi gerekirken ; davalı …`in HMK 308 maddesi uyarınca alınan kabule yönelik beyanları gözardı edilerek davanın tüm davalılar yönünden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir” gerekçesi ile karar düzeltme talebinin kabulü ile;
Dairemizin 13.05.2014 günlü ve 2014/1216 E.-2014/7454 K.sayılı onama kararının kaldırılmasına, … 3.Asliye Hukuk Mahkemesinin 21.02.2013 Tarih ve 2010/411 E.-2013/50 K.sayılı hükmünün bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, yeniden yapılan yargılama sonucunda; davalı … yönünden davanın kabulüne karar verilmiş, yargılama giderleri, vekalet ücreti ve harçlardan davalı …`nin sorumluluğu cihetine gidilmiştir.
Davacı ve davalı … tarafından söz konusu kararın temyizi üzerine; Dairemizin 15.02.2017 günlü ve 2016/5819 E ve 2017/1380 K.sayılı ilamı ile mahkeme kararının onanmasına karar verilmiş, sözkonusu onama kararına karşı davacı vekili ve davalı … vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur .
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı vekilinin tüm, davalı … vekilinin sair karar düzeltme istemleri yerinde değildir.
2- Davalı, davanın açılmasından dava hakkında verilen hükmün kesinleşmesine kadar davayı kabul edebilir.
Davayı kabul ile dava konusu uyuşmazlık ve bununla dava, esastan sona erer. Kabul, kayıtsız ve şartsız olacağından (…m.309/4), şarta bağlı kabul geçerli değildir.
Davalının davayı (tamamen) kabul etmesi üzerine, kabulün geçerli olduğu ve bununla dava konusu uyuşmazlığın son bulduğu kanısına varan mahkeme, kabul nedeni ile davanın kabulüne karar verir.
Davayı kabul eden davalı, kural olarak davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir (…m.312/1). Kabul talep sonucunun bir kısmına ilişkinse, yargılama giderlerine mahkûmiyet ona göre belirlenir.
Davalı, davanın açılmasına kendi hal ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez ( …m.312/2).
Somut olay değerlendirildiğinde davacı taraf dava dilekçesinde; davalılardan …`in dava konusu yerlerin davacıya ait olduğunu kabul ettiğini, tapuyu vermeye hazır olduğunu, ancak zorunlu dava arkadaşlığından dolayı kendisine davayı yöneltmek zorunda kaldıklarını ileri sürmüş, davalı … süresinde verdiği cevap dilekçesinde davayı kabul etmiştir.
Bu durumda davalı …`in davanın açılmasına kendi hal ve davranışlarıyle sebebiyet vermediği, süresinde davayı kabul ettiği anlaşıldığından mahkemece yargılama gideri ödemeye mahkum edilmesi doğru görülmemiştir.
Ne var ki, yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün, HUMK`nun 438/7 maddesi gereğince düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın tüm, davalı …‘in diğer karar düzeltme itirazlarının REDDİNE, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı …‘in karar düzeltme isteğinin kabulü ile Dairemizin 15.02.2017 günlü ve 2016/5819 E ve 2017/1380 K.sayılı onama kararının kaldırılmasına, … 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 03.12.2015 günlü ve 2015/361 Esas-2015/565 Karar sayılı ilamının 4. maddesinde yer alan “Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 3.415,50 TL harçtan, toplam alınan 2.970,00-TL harcın mahsubu ile eksik alınan 445,50-TL harcın davalı …‘den tahsili ile hazineye irad kaydına” ifadelerinin çıkarılarak yerine “ Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 3.415,50 TL harçtan, toplam alınan 2.970,00-TL harcın mahsubu ile eksik alınan 445,50-TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye irad kaydına” ifadelerinin yazılmasına, 5 maddesinin hükümden çıkarılmasına, 8 maddesinde yer alan “Davacı tarafından yapılan 17,15 TL başvurma harcı, 742,50 TL peşin harç, 2.227,50 TL tamamlama harcı, 2,75 TL vekalet harcı, 0,60 TL dosya ücreti, 52,40 TL karar düzeltme harcı, 143,30-TL temyiz harcı, 129,20 TL keşif harcı, 118,00 TL tebligat-müzekkere-tanık ücreti, 500,00 TL bilirkişi ücreti, 64,75 TL dosyanın yargıtaya gidiş dönüş masrafı, 97,00 TL dosya fotokopisi masrafı olmak üzere toplam 4.095,15-TL yargılama giderinden kabul ve red oranına göre hesap edilen 1.023,78-TL nin davalı …‘den tahsili ile davacıya ödenmesine, kalan miktarın davacı üzerinde bırakılmasına” ifadelerinin çıkarılarak yerine “ Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına” ifadelerinin yazılmak suretiyle hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan karar düzeltme harcının istek halinde karar düzeltme isteyen …`e iadesine, 26.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/12184 Karar : 2017/17533 Tarih : 25.12.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacılar vekili, ortaklığın giderilmesi davasına konu edilen 1596 ada 29 parsel sayılı taşınmaz üzerinde 2 bloktan oluşan betonarme binalar bulunduğunu, bu binaların vekil edenleri tarafından yapıldığını açıklayarak, dava dilekçesinde yazılı şekilde numarası belirtilen dairelerin vekil edenlerine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, davayı kabul ettiklerini beyan etmişlerdir.
Bir kısım davalılar, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, tapu kayıt maliki olmayan davalı yönünden davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulüne karar verilmiş;
hüküm, davacılar vekili tarafından yargılama giderleri ve vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, muhdesatın tespiti isteğine ilişkindir.
Temyiz edeninin sıfatına ve temyiz nedenlerine göre yapılan incelemede;
Mahkemece her ne kadar, yargılama giderleri ve harcın davacılar üzerinde bırakılmasına ve davacılar vekili lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiş ise de; bu görüşe katılma olanağı bulunmamaktadır.
Bilindiği üzere, 6100 sayılı HMK’nun 326/1.maddesi uyarınca Kanunda yazılı haller dışında yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir. Kanunda yazılı hallerden birisi hiç şüphesiz Yasa`nın 312/2.maddesidir. Bu madde hükmüne göre, davalı taraf davanın açılmasına sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderinden sorumlu değildir. Hemen belirtmek gerekir ki; anılan maddenin uygulanabilirliği, bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlıdır.
Somut olaya gelince, bir kısım davalılar dışında, yargılamanın ilk duruşmasında veya öncesinde davalılar tarafından muhdesat iddiasını kabul ettiğine ilişkin beyanda bulunulmamıştır. Saptanan bu olgular kapsamında; davalılardan bir kısmının davanın açılmasına sebebiyet verdikleri ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulması gerektiği kuşkusuzdur.
Bununla birlikte, davanın konusu (müddeabih) davalıların payına isabet eden muhdesat değeridir(zemin bedeli hariç). Buna göre, yargılama sonucunda hüküm altına alınan nispi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 s.lı HMK`nun 326/2. mad. uyarınca yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilecek vekalet ücretinden, her bir davalının tapu payları gözetilerek sorumlu tutulmaları gerekirken, kabul edilen muhdesatlar yönünden davalıların davanın açılmasına sebebiyet vermedikleri belirtilerek harç ve yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılması ve davacı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesi doğru görülmemiştir.
Bununla birlikte davayı kabul eden davalıların HMK`nun 312/2 maddesi uyarınca ortaklığın giderilmesi davasında eldeki davanın açılmasına sebebiyet verip vermedikleri hususu da değerlendirilmek sureti ile mahkemesince az yukarıda belirtilen ilkeler ışığında yargılama giderleri,harç ve vekalet ücreti yönünden yeniden bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK`nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 25.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/7141 Karar : 2017/18163 Tarih : 25.12.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacı; kiraladığı akaryakıt istasyonuna elektrik aboneliğinin yapılması için davalı şirkete başvuruda bulunduğunu ancak, aynı adreste işletmeci olan eski abonenin elektrik borcu olduğu gerekçesi ile aboneliğinin yapılmadığını, ancak kendileri ile eski abone arasında hiç bir bağ bulunmadığını ileri sürerek, muarazanın önlenmesi ve abonelik sözleşmesinin yapılmasını istemiştir.
Davalı; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, dava açıldıktan sonra davacı tarafça borcun ödendiği ve abonelik sözleşmesinin yapıldığı bu nedenle davanın konusuz kaldığı, yargılamanın geldiği aşama itibariyle taraflardan hangisinin haklı olduğunun anlaşılamadığı, dosyanın mevcut haliyle davanın açılmasına sebebiyet veren tarafın davacı taraf olduğu gerekçesiyle, konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, kendisini vekil ile temsil ettiren davalı yararına 450,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmiş;
hüküm, davacı tarafından temyiz etmiştir.
Dava; elektrik aboneliği sözleşmesinin yapılmasına dair yetki verilmesi istemine ilişkin olup, mahkemece dava açıldıktan sonra abonelik sözleşmesinin yapılmış olması nedeniyle konusuz kalan davanın esası hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Uyuşmazlık; davacının, dava açmakta haklı olup olmadığı, bu bağlamda davalı yararına yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Yargılama giderleriyle ilgili olarak; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 312/2. maddesi uyarınca; Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise, yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.
Aynı yasanın 326/1. maddesi gereğince; Kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir.
Nihayet aynı yasanın “Esastan Sonuçlanmayan Davada Yargılama Gideri” başlıklı 331.maddesinin 1.fıkrasında da; Davanın konusuz kalması sebebiyle davanın esası hakkında bir karar verilmesine gerek bulunmayan hâllerde, hâkimin, davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumuna göre yargılama giderlerini takdir ve hükmedeceği, düzenlenmiştir.
Buna göre; davanın konusuz kalması halinde yargılama giderlerinden kimin sorumlu olduğunun dava tarihindeki koşullara ve haklılık durumuna göre karara bağlanması gerekir.
O halde; mahkemece, konusuz kalan iş bu davada, davanın açıldığı tarihindeki tarafların haklılık durumu belirlenerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, tarafların delilleri toplanmadan eksik inceleme ile yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 6100 sayılı HMK`nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/3255 Karar : 2017/7426 Tarih : 31.10.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacı tarafından, aksi kurum işleminin iptali, 5510 sayılı Yasanın 81. maddesini ı bendinde öngörülen prim teşvikinden yararlandırılması gerektiğinin tespiti amacıyla açılan davanın yargılaması sonucu … 12. İş Mahkemesince istemin usulden reddine dair verilen hükme karşı davacı Şirket vekilince istinaf yoluna başvurulması ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun reddine dair verilen kararın temyizen incelenmesi davacı Şirket vekilince istenilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Çekişmeli yargıda kural olarak, “tasarruf ilkesi” geçerlidir ve taraflar dava konusu üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilirler. Bu suretle davaya son verilebilmesinin bir yöntemi davadan feragattir ve anılan kurum 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 307 ila 312. maddelerinde (mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 91 ila 94. maddelerinde) düzenlenmiştir.
Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Temyiz edilen ve fakat henüz temyiz Dairesince görüşülmeyen bir karar, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragat mümkündür.
Hâkim, gördüğü davada tahkikatı bitirip hüküm kurduktan sonra davadan elini çekmiş olur ve kural olarak dava sonunda verilen karar temyiz edilip bozulmadan ve bu suretle yargılamaya yeniden başlanmadan davanın esası ile ilgili hiç bir karar veremez.
Feragat, davayı kesin olarak sonuçlandıran bir hukuki neden olduğundan, hâkim karar verdikten sonra dahi belgelendirilen feragat üzerine davanın bu nedenle reddine karar verebilir ise de, Yargıtay uygulamalarında (örneğin Hukuk Genel Kurulunun 21.10.1981 gün 1981/2-551, 1981/683 ve 02.06.1982 günlü 1982/376-547 sayılı Kararları ile 11.04.1940 gün ve 1939/15-1940/70 sayılı tevhidi içtihat Kararının gerekçesinden esinlenen uygulama) hüküm temyiz edildikten sonra vaki feragat üzerine mahkemece kendiliğinden bir karar verilmeyerek Yargıtay`ın bu konuda (feragat konusunda) mahkemece bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına dair verilecek kararından sonra ancak dosyayı ele alabilir ve feragate dayanarak davayı reddedebilir.
Bu itibarla, somut olayda davacının temyiz aşamasında verdiği dilekçe ile feragat edildiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelenmesine usulen engel oluşturan bu hukuki olgu çerçevesinde, yeniden inceleme yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
O hâlde, hükmü temyiz eden davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 31.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/3197 Karar : 2017/4600 Tarih : 6.07.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Dava, İİK`nın 5. maddesine dayalı icra memurunun eyleminden kaynaklanan maddi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm; davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, cezaevinde bulunduğu sırada dava dışı kişilerin hakkında icra takibi başlattığını, icra müdürlüğü tarafından kendisine yapılan tebligatların usulsüz olduğunu, bu nedenle takipten haberinin olmadığını ve takibin kesinleştiğini, adına kayıtlı otobüsün ihale yoluyla düşük fiyattan satıldığını, satıştan da haberi olmadığını belirterek uğradığı zararın İİK 5. maddesi uyarınca davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, feragat nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
6100 Sayılı HMK`nın 312. maddesinde “Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir. Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir. Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.” hükmü yer almaktadır.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi`nin vekalet ücreti ile ilgili 6. maddede “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul, sulh veya herhangi bir nedenle; ön inceleme tutanağı imzalanıncaya kadar giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, ön inceleme tutanağı imzalandıktan sonra giderilirse tamamına hükmolunur. Bu madde yargı mercileri tarafından hesaplanan akdi avukatlık ücreti sözleşmelerinde uygulanmaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Dosya kapsamından, davacının davadan feragat ettiği gözetilerek, kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 312/1. ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 6. maddeleri değerlendirilerek vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken bu yönde bir karar verilmemesi doğru görülmemiş ve kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/2113 Karar : 2017/3589 Tarih : 12.06.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacı vekili, davalı …‘in başvurusu üzerine, … Tüketici İlçe Hakem Heyeti tarafından verilen 1.7.2015 gün ve 150920150000163 sayılı kararın iptalini talep etmiştir.
Davalı vekili, Hakem Heyeti kararının usul ve kanuna uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalının başvurusuna konu kredi sözleşmesinin ticari nitelikte olduğu ve bu nedenle tüketici kredisi niteliğinde bulunmayan sözü geçen kredi sözleşmesi nedeniyle davacı banka tarafından alınan masrafın iadesine ilişkin başvuru bakımından Tüketici Hakem Heyetinin görevli olmadığı gerekçesiyle davacının itirazının kabulüyle … Tüketici İlçe Hakem Heyeti kararının iptaline, davacının Tüketici Hakem Heyeti nezdinde yapılan başvuruya karşı cevap ve delillerini sunmamasından ötürü, işbu davanın açılmasına davalının neden olmadığından bahisle yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, bu meyanda davalı yararına vekalet ücreti tayin ve takdirine hükmedilmiştir.
6502 sayılı Kanun’un 70/5. maddesi uyarınca kesin olarak verilen bu karar aleyhine …’nın 11.4.2017 günlü yazısı üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından “davanın kabulüne karar verildiği halde davalı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu” gerekçesiyle kanun yararına temyiz talebinde bulunulmuştur.
HMK’nın 323/1-ğ maddesinde vekille takip edilen davalarda mahkemece takdir olunan vekalet ücretinin yargılama giderlerinden olduğu belirtilmiş, 326/1. maddesinde ise, yargılama giderlerinin, kanunda yazılı haller dışında, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği hükme bağlanmış; yine aynı kanunun 327/1. maddesinde de “Gereksiz yere davanın uzamasına veya gider yapılmasına sebebiyet vermiş olan taraf, davada lehine karar verilmiş olsa bile, karar ve ilam harcı dışında kalan yargılama giderlerinin tamamını veya bir kısmını ödemeye mahkum edilebilir.” biçiminde yapılan düzenleme ile hemen yukarda açıklanan genel kuralın istisnası gösterilmiştir. Keza aynı kanunun 312/2. maddesinde de, davalının, aleyhine dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması ve ilk oturumda davacının talep sonucunu kabul etmesi halinde yargılama giderlerinin kendisine yüklenemeyeceği belirtilerek bir başka istisnaya yer verilmiştir.
Bu durumda, somut davaya bakılacak olursa, davada tarafların vekille temsil olundukları, mahkemece, tüketici hakem heyetince işbu davanın davalısı lehine verilen kararın iptaline hükmedilmesi suretiyle, davalı aleyhine olacak nitelikte bir hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, kural olarak, yargılama giderlerinin ve bu arada vekalet ücretinin de davacı lehine hükmedilmesi ve davalı yana yüklenilmesine karar verilmesi gerekir. Mahkemece verilen kararda, yargılama giderlerinin davacıya yüklenmesinin, bir başka söyleyişle, genel kuraldan ayrılınmasının gerekçesi davacının Tüketici Hakem Heyetine cevap ve delillerini bildirmemesi, dolayısıyla davalının dava açılmasına sebebiyet vermemesi olarak belirtilmiş ve fakat açıkça bir yasal dayanak gösterilmemiştir.
Şu halde, öncelikle, mahkemenin yargılama giderleriyle ilgili gerekçesinin yasal dayanağının belirlenmesi gerekmektedir.
İşbu davada, davalı yanın davanın ilk oturumunda davayı kabulü gibi bir durum söz konusu değildir. Keza, işbu davanın, uyuşmazlığın taraflar arasındaki taksitli ticari kredi ilişkisinden kaynaklanmış olması nedeniyle 6502 sayılı Kanun çerçevesinde bir tüketici işleminden bahsedilemeyecek olmasına karşın, davalı yanın tüketici hakem heyetine başvurması sonucunda verilen karar üzerine açıldığı, bu durumda ise HMK’nın 312. maddesi anlamında, başvuru sahibi davalının davanın açılmasına neden olmadığından söz edilemeyeceği açıktır. Öte yandan, mahkemece yargılama giderlerinden davalının sorumlu tutulmaması cihetine gidilmekle yetinilmemiş, daha ileri gidilerek davalı lehine vekalet ücreti tayin ve takdir olunup davacıdan tahsiline hükmedilmiştir. Şu halde, kararda “davalının dava açılmasına sebebiyet vermemiş olması” gibi bir değerlendirmeye yer verilmiş olmasına rağmen, bu yoldaki kararın yasal dayanağının HMK’nın 312/1. maddesine temas ettiğinden söz edilmesi mümkün görünmemektedir.
Bu durumda, mezkur gerekçe ve varılan sonuç itibariyle, kararın yasal dayanağının HMK’nın 327/1. maddesine temas ettiği, bir başka söyleyişle, davada lehine hüküm kurulmuş olmakla birlikte, mahkemenin, davacı yanın davanın gereksiz yere uzamasına ve masrafa yol açtığı kanaatine varması nedeniyle yargılama giderlerinden davacı yanı sorumlu tuttuğu sonucuna varmak mümkündür. Şu halde, anılan kanun maddesinde belirtilen koşulların somut dava bakımından var olup olmadığının incelenmesi, mahkemece varılan sonucun yürürlükteki hukukumuza uygun bulunup bulunmadığının değerlendirilmesi gerekli ve zorunludur.
Bu bağlamda yapılan incelemede, davalı yanın, İlçe Tüketici Hakem Heyetine başvurusuna ilişkin dilekçesi ekinde, taraflar arasındaki ticari kredi sözleşmesini dosyaya sunmasına rağmen, Hakem Heyetince taraflar arasındaki kredi ilişkisinin tüketici işlemi niteliğinde kabulü nedeniyle işbu davanın açıldığı anlaşılmaktadır. Tüketici Hakem Heyetleri Yönetmeliğinin 12. maddesi gözetildiğinde, mahkeme gerekçesinde yer verildiği üzere davacının Hakem Heyeti huzurunda savunmada bulunmamış olmasının, dosyadaki bilgi ve belgelere göre karar vermekle yükümlü İlçe Tüketici Hakem Heyetinin kararına etkili olması ve buna bağlı olarak işbu davanın gereksiz yere uzamasına sebebiyet vermesi gibi bir durumun varlığından söz edilemez. Öte yandan, hiç kimsenin kendi lehine olan bir davayı açmaya zorlanması veya aleyhine açılmış bir davada, kanunda belirtilen istisnalar dışında, davaya cevap vermekle yükümlü tutulması, keza aleyhine verilmiş bir karar hakkında kanunda gösterilen usul dairesinde ilgili mercilere başvuruda bulunması gibi sırf kanundan kaynaklanan bir hakkı kullanmasından ötürü sorumlu tutulması da mümkün değildir.
O halde, tüm bu hususlar gözetildiğinde, davacının Tüketici Hakem Heyeti önünde savunmada bulunmamış olmasının, işbu davanın uzamasına ve gereksiz masraf yapılmasına yol açan bir yönü bulunmadığından, mahkemece yanlış ve olaya uymayan gerekçeye yer vermek suretiyle HMK’nın 327/1. maddesi gereğince yargılama giderlerinden davacının sorumlu tutulması, bu kapsamda davalı yararına vekalet ücreti tayin ve takdiri doğru olmamış, kanun yararına temyiz başvurusunun kabulü ile yerel mahkeme kararının açıklanan yönden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz başvurusunun kabulü ile, hukuki sonuçlarını etkilememek kaydıyla, … Asliye Hukuk Mahkemesi’nin Tüketici Mahkemesi sıfatıyla vermiş olduğu kararın BOZULMASINA, karardan bir suretin gereği yapılmak üzere Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 12.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/19279 Karar : 2017/2609 Tarih : 30.03.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalılar vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, hizmet istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulup, davanın kısmen kabulü ile hükümde yazılı şekilde karar verilmiştir.
6552 sayılı Kanunun 11.09.2014 günü yürürlüğe giren 64. maddesiyle 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 7. maddesine eklenen 4. fıkrada, hizmet akdine tabi çalışmaları nedeniyle zorunlu sigortalılık sürelerinin tespiti talebi ile işveren aleyhine açılan davalarda, davanın Kuruma resen ihbar edileceği, ihbar üzerine davaya davalı yanında feri müdahil olarak katılan Kurumun, yanında katıldığı taraf başvurmasa dahi kanun yoluna başvurabileceği belirtilmiştir.
6552 sayılı Kanun ile ilgili olarak öncesinde Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan hükümet teklifinde, söz konusu düzenleme 54. madde olarak yer almış, izleyen 55. maddede “5521 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.” denildikten sonra “7 nci maddeye bu Kanunla eklenen dördüncü fıkra hükmü, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalarda da uygulanır.” hükmü Geçici 3. madde olarak öngörülmüş, ancak yasalaşma aşamasında anılan Geçici madde çıkarılıp 6552 sayılı Kanunda bu türden düzenlemeye yer verilmemiştir.
Diğer taraftan, 5521 sayılı Kanunun 15. maddesinde, bu Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 66. maddesinde, üçüncü kişinin, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabileceği, 447/2. maddesinde, mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamaların, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılacağı, 448. maddesinde, bu Kanun hükümlerinin, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanacağı açıklanmıştır.
Şu durumda, hizmet tespiti davalarında kurumun feri müdahilliğine ilişkin hükmün geçmişe yürütüleceği yönündeki düzenlemenin kanun koyucu tarafından benimsenmemiş olması, ayrıca ve özellikle yukarıda değinilen 448. madde kapsamında, kurum bakımından taraf oluşumu gerçekleştiğinden tamamlanmamış işlemden söz edilemeyeceğinin de belirgin bulunması karşısında 5521 sayılı Kanunun 7. maddesine eklenen 4. fıkranın 11.09.2014 tarihinden önce açılan davalarda uygulanamayacağı açıktır.
6100 sayılı HMK nun “yargılama giderlerinin kapsamı” başlığını taşıyan 323. maddesinde yargılama giderlerinin hangi kalemleri kapsadığı tek tek sayılmış, “yargılama giderlerinden sorumluluk” başlığını taşıyan 326. maddede “kanunda yazılı hâller dışında, yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği,” “yargılama giderlerine hükmedilmesi” başlığını taşıyan 332. maddesinde ise “yargılama giderlerine, mahkemece resen hükmedileceği, yargılama gideri, tutarı, hangi tarafa ve hangi oranda yükletildiği ve dökümün hüküm altında gösterileceği,” hüküm altına alınmıştır. Mahkemece hizmet tespiti yönünden kurulan hüküm yerinde ise de, mahkemece verilen hükümde davalı …’nın, 5502 sayılı Yasanın 36. maddesi uyarınca yargılama harçlarından muaf tutulması yerinde olup, harçlar dışında avukatlık ücretinden ve yargılama giderlerinden herhangi bir muafiyetinin bulunmadığı gözetilmeksizin 6552 sayılı Kanun hükümleri göz önünde bulundurularak davalı … lehine ve aleyhine yargılama gideri ve vekalet ücretine hükmedilmemesi ve 6552 sayılı Kanunun 54. maddesi ile 6100 sayılı HMK.’nun 312 ve 323. maddelerine aykırı şekilde ve hatalı değerlendirme sonucu, davacı lehine hükmedilen vekalet ücreti ve yargılama giderinin tamamının diğer davalıdan tahsiline karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir, ayrıca kısmen kabule karar verilmesine rağmen yargılama giderlerinin sadece davalı işverenden alınması ve davalı işveren lehinede herhangi bir vekalet ücretine hükmedilmemesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, hüküm bozulmamalı, 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: 1- Hükmün karar başlığı bölümünde … … Kurumu Başkanlığı’nın “Feri Müdahil” olarak yazılan taraf sıfatının silinerek yerine “Davalı” ibaresinin yazılması,
2- Hükmün 3. fıkrasının silinerek yerine “ Davacı tarafça yapılan bozma öncesi toplam 421,90 TL yargılama gideri ile bozma sonrası yapılan 127 TL tebligat gideri, 300 TL bilirkişi ücreti ile 24,10 TL posta masrafı olmak üzere toplam 873 TL yargılama giderinin kısmen kabul oranına göre 437,00 TL’sinin davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, geri kalan tutarın davacı üzerinde bırakılmasına” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına,
3- Hükmün 4. fıkrasının silinerek yerine “ Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiğinden yürürlükte bulunan … gereğince 1.800,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına,
4- Hükme davalılara ödenecek vekalet ücretini düzenleyen 6. fıkra eklenerek “ Davalılar kendilerini vekil ile temsil ettirdiğinden hüküm tarihinde yürürlükte bulunan …‘ne göre hesaplanan 1.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine” sözcüklerinin yazılmasına ve kararın bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz eden davalılardan …‘na yükletilmesine, 30.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/2481 Karar : 2017/3503 Tarih : 13.03.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacı vekili, ortaklığın giderilmesi davasına konu edilen 8670 ada 3 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki binanın vekil edeni tarafından yapıldığını açıklayarak, muhdesatların vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili; dava konusu muhdesat üzerinde belediye başkanlığının herhangi bir hak iddiası bulunmadığını beyan ederek davanın reddini talep etmiş, davalı … vekili, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunmadığı savunması ile davanın reddine karar verilmesini istemiş, diğer davalılar ise, davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan … vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, muhdesatın tespiti talebine ilişkindir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı … vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2- Muhdesatın tespiti davalarında davanın konusu (müddeabih) davalıların paylarına isabet eden muhdesat değeri (zemin bedeli hariç) olup; yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nisbi karar ve ilam harcının, yargılama giderlerinin ve taraflar yararına takdir edilecek vekalet ücretlerinin iş bu müddeabih esas alınarak hesaplanması gerekir.
Ayrıca, az yukarıda açıklanan esaslar dikkate alınarak yargılama sonucunda hüküm altına alınacak nisbi karar ve ilam harcından, aynı şekilde 6100 sayılı HMK’nun 326/2. maddesi uyarınca hesaplanacak yargılama giderinden ve davacı yararına takdir edilecek vekalet ücretinden, her bir davalının, dava konusu taşınmazın tapuda paylı mülkiyet şeklinde kayıtlı olması halinde tapudaki payları, elbirliği mülkiyetin sözkonusu olması halinde ise miras payları gözönünde bulundurularak sorumlu tutulmaları gerekir.
Yine HMK’nun 312. maddesine göre, davalıların yargılama giderlerinden sorumlu tutulmamaları için, davanın açılmasına kendi hal ve davranışlarıyla sebebiyet vermemelerinin yanında, yargılamanın ilk oturumunda davacının talep sonucunu kabul etmiş olmaları da gerekir.
Aynı şekilde; kural olarak muhdesatın yukarıda açıklanan yönteme göre belirlenecek değeri üzerinden Avukatlık ücretine hükmedilmesi gerekir. Bu değer yargılama sırasında keşfen belirlenmiş ise, Harçlar Kanununun 30 ve 32. maddeleri hükmü uyarınca işlem yapılması icap eder. Taraflar yararına vekalet ücretine hükmedilirken, keşfen belirlenen dava değerinin değil, harcı tamamlattırılmış dava değerinin hesaplamaya esas alınacağı hususunda duraksama bulunmamaktadır.
Somut olaya gelince, davalı …, dava konusu muhdesat üzerinde belediye başkanlığının herhangi bir hak iddiası bulunmadığını beyan etmiş olmasına rağmen, davanın reddini talep etmiş olmakla, mahkemece yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Ancak, dava konusu muhdesatın üzerinde bulunduğu 3 parsel sayılı taşınmaz, tapuda, davacı ile davalılar adına kayıtlı olup paylı mülkiyet söz konusudur. Hükme esas alınan 24.09.2012 tarihli bilirkişi heyet raporuna göre, davacı tarafından meydana getirildiğinin tespitine karar verilen muhdesatın dava tarihi itibari ile değeri 171.820,00 TL’dir. Dosya arasında bulunan tapu kaydından da anlaşıldığı üzere, davacıya ait pay toplamı 691/2400 olup, dava edilen davalılar payı toplamı ise 1709/2400’dür. Davalıların toplam 1709/2400 payına isabet eden dava değeri 122.350,00 TL’dir. Bu miktar üzerinden alınması gereken karar ve ilam harcı 8.357 TL olup, 148,50 -TL peşin harç alınmıştır. O halde davalılardan alınması gereken karar ve ilam harcının kalan kısmı 8.208,50 TL olduğu halde, alınması gereken harç 11.737,02 TL kabul edilerek, geriye kalan kısım 11.583,52 TL olarak belirlendiği gibi, dava dilekçesinde belirtilen ve harcı yatırılan 10.000 TL dava değeri esas alınarak 1.500 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, keşifte belirlenen ancak harcı tamamlanmayan bedel üzerinden 15.509 TL vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiştir. Ne var ki; bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden temyiz edilen hükmün 2, 3 ve 4. fıkralarının HUMK’un 438/7 maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda 2. bentte açıklanan sebeplerle, davalı …‘nın temyiz itirazlarının kabulü ile; hükmün 2.fıkrasındaki “… 11.737,02 …” rakamının hüküm fıkrasından çıkarılmasına, yerine “ … 8.357,00 … ” rakamının yazılmasına, hükmün 2.fıkrasındaki “… 11.583,52 …” rakamının hüküm fıkrasından çıkarılmasına, yerine “… 8.208,50 …” rakamının yazılmasına, hükmün 4.fıkrasındaki “ … 15.509,20 … ” rakamının hüküm fıkrasından çıkarılmasına, yerine “… 1.500 …” rakamının yazılmasına, hükmün harç, yargılama gideri ve vekalet ücretine ilişkin 2,3 ve 4. fıkralarındaki “… davalılardan …” ibaresinden sonra gelmek üzere “… tapudaki payları gözönünde bulundurularak …” ibarelerinin yazılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 438/7. fıkrası gereğince DÜZELTİLMİŞ BU ŞEKLİ İLE ONANMASINA, davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının yukarıda 1.bentte açıklanan sebeplerle reddine, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın temyiz edene iadesine, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/19849 Karar : 2017/845 Tarih : 9.02.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacı, sigorta başlangıç tarihinin 01.04.2003 olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, feragat nedeniyle reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 3201 sayılı yasaya göre, sigorta başlangıcının 01.04.2003 olarak tespiti istemine ilişkindir
Davacı vekili davadan feragat etmiştir.
Mahkemece; davadan feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmiş ve 1.500,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, davacı aleyhine vekalet ücretine hüküm tesis edilmiştir, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
HMK m. 312 ye göre, feragat beyanında bulunan taraf davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilir. AAÜT 6. maddeside aynı doğrultudadır. Ancak, 6552 SK ile 3201 sayılı Kanun’un davalardan vazgeçenlerin işlemleri başlıklı geçici 8. maddesinde “1 inci madde ile 5 inci maddenin beşinci fıkrasında bu maddeyi ihdas eden Kanunla yapılan değişiklikler, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce Kurum aleyhine, bu Kanunun bu maddenin yürürlük tarihinden önceki 1 inci maddesi ile 5 inci maddesinin beşinci fıkrası uyarınca açılmış ve henüz sonuçlanmamış davalardan feragat edenler hakkında da uygulanır. Davadan feragat edilmesi hâlinde davacı aleyhine yargılama giderlerine hükmedilmez.” denilmektedir.
Geçici 8. madde hükmü, söz konusu genel kurala özel kanunla getirilen bir istisnasıdır. Bu durumda feragat eden davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilemeyeceği çok açıktır. Feragat nedeniyle reddedilen somut davada, davacı aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemekle yetinilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davalı Kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki bu aykırılığın giderilmesi yeniden yargılama yapmayı gerektirmediğinden, HMK’nın 370/2 maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı, düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın (4) nolu hüküm fıkrasının silinerek hükümden çıkartılmasına ve kararın düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz harcının temyiz edene yükletilmesine
09.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/2073 Karar : 2017/145 Tarih : 23.01.2017
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacı vekili, müvekkilinin yüklenici olarak davalı arsa sahibi vekili ile imzalanan kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği edimlerini yerine getirerek dört tane bağımsız bölümün tapusunu almayı hak ettiğini, davalının tapuları devre yanaşmadığını, bu sebeple ihtarname gönderdiklerini, sözleşmeye göre kendine düşecek olan … - … - … - … no’lu bağımsız bölüm tapularının iptali ile müvekkili adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sözleşmeye göre kat irtifakı kurma yükümlüğünün yükleniciye ait olduğunu, yüklenicinin kat irtifakını kurmadan ihtarname ile talepte bulunduğunu, sözleşmeye aykırı olarak müvekkiline düşecek olan … no’lu dükkanın miktarını daha düşük tutarak kendisine daha fazla yer yaptığını, bu konudaki dava ve talep haklarını saklı tutuklarını, ihtarnameye cevap verilmesinden hemen sonra kat irtifakı kuran davacının, davalı müvekkile bildirimde bulunmadan dava açtığını, … adet tapuyu devretmeye hazır olduklarını, haksız açılan davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki sözleşme gereğince, sözleşme koşullarını yerine getirmesi halinde yükleniye … bağımsız bölüm verileceğinin kararlaştırıldığı, genel iskanın alınmaması sebebiyle yüklenicinin bir adet tapuyu (… no’lu bağımsız bölümü) henüz hak etmediği, ancak … adet tapuyu almaya hak kazandığının sübuta erdiği, davalı vekilinin de kabulü doğrultusunda davanın kabulü ile dava konusu …-…-…-… no’lu bağımsız bölüm tapularının iptali ile davacı yüklenici adına tesciline karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
…-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
…-HMK’nın 312/…. maddesi uyarınca davalı, davanın açılmasına kendi hal ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkum edilmez. Somut olayda davacının, davalıya gönderdiği ihtarname ile tapuların devrine ilişkin talepte bulunduğu, ihtarname gönderilen tarihte kat irtifakının henüz kurulmadığı, sözleşmeye göre kat irtifakı
kurma yükümlülüğünün davacı yüklenicide olduğu, davacı yüklenicinin sonraki bir tarihte kat irtifakını kurmasına rağmen, davalıya bildirimde bulunmadan dava açtığı, davalının ….07.2014 tarihli ön inceleme duruşmasında kat irtifakı kurulduğu için bağımsız bölüm tapularını devretmeye hazır olduklarını beyan ettiği, HMK’nın 312/…. hükmü koşullarının gerçekleştiği, davalı açısından yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmemek gerekirken, aksine hüküm tesisi doğru olmamış ve kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiş ise de yapılan yanlışlıkların giderilmesi, yeniden yargılamaya gereksinim göstermediğinden, HUMK’nın 438/…. maddesi uyarınca hükmün, aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (…) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (…) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile “HÜKÜM” bölümünün …. fıkrasında yer alan “davalıdan” kelimesinin hükümden çıkarılarak yerine ‘‘davacıdan’’ kelimesinin yazılmasına, …. fıkrasında yer alan “davalıdan alınarak davacıya ödenmesine” kelime dizisinin hükümden çıkarılarak yerine ‘‘davacı üzerinde bırakılmasına’’ kelime dizisinin yazılmasına, davalıya vekalet ücreti yükletilmesine ilişkin …. fıkranın ise tümüyle hükümden çıkarılmasına, kararın bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren … gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, ….01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/5138 Karar : 2016/4521 Tarih : 9.06.2016
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Asıl dava, kira sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemi, birleşen dava menfi tespit istemine ilişkindir. Yerel Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, asıl ve birleşen davanın davalısı tarafından temyiz olunmuştur.
Asıl ve birleşen davanın davacısı … yetkili temsilcisi … 02.06.2016 tarihli dilekçeyle varılan mutabakat nedeniyle asıl ve birleşen davadan feragat ettiklerini bildirmiştir. feragat, 6100 sayılı HMK`nun 307, 309, 310, 311 ve 312. maddelerinde düzenlenmiş olup davanın her aşamasında nazara alınabilir ve kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Feragat karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan tek taraflı irade beyanı ile davayı sonuçlandıran işlemdir. Buna göre feragat nedeniyle bir karar verilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 09/06/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/1048 Karar : 2016/13844 Tarih : 11.05.2016
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Alacaklı tarafından borçlu aleyhine bonoya dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, örnek 10 ödeme emirlerinin tebliği üzerine borçlunun yasal 5 günlük süreler içerisinde icra mahkemesine başvurarak imza itirazında bulunduğu, mahkemece, itirazın kabulüne ve takibin durdurulmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK`nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.
İİK’nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; “İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır” hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 447/2. maddesinde yer alan “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” düzenlemesi nedeniyle uygulanması gereken aynı Kanunun 211. maddesinde ise imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzaları, ilgili yerlerden getirtir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.
Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26.04.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle “imzanın borçluya ait olduğunu” kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu gözardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir ( Hukuk Genel Kurulu`nun 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 K. sayılı kararı).
Özetlemek gerekir ise, imza incelemesinde öncelikle senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişice mukayeseye esas alınmalıdır. Senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belge bulunamazsa, daha sonraki tarihli belgeler, uygulamaya elverişli imza örneği taşıyan herhangi bir belge temin edilemez ise borçlunun duruşmada alınan medari tatbik imza ve yazı örnekleri üzerinden inceleme yapılmalıdır.
Sıhhatli bir sonuç alınabilmesi için, inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir.
Ayrıca yerleşik Yargıtay uygulamasına ve Dairemizin istikrar bulan kararlarına göre fotokopi üzerinden imza incelemesi yapılması mümkün değildir. Bu nedenle imza incelemesine esas alınan borçlunun uygulamaya elverişli imzalarının bulunduğu belge asıllarının getirtilerek incelemenin bunlar üzerinden yapılması gerekir.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 06.06.2001 tarih 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gibi herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay`ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.
Mahkemece imza incelemesi konusunda dosyanın Adli Tıp Kurumuna gönderildiği adı geçen kurum tarafından düzenlenen 19.10.2015 tarihli raporda, mukayese belgelerin çoğunun fotokopi olduğu ve keşideci … açısından ilgi ve irtibatın tespit edilemediğinin bildirildiği, bu rapora alacaklının hüküm kurmaya elverişli olmadığı ve yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiğini ileri sürerek itiraz ettiği görülmüştür.
Adli Tıp Kurumu`ndan alınan rapor hükme esas alınarak itirazın reddine karar verilmiş ise de, raporun anılan kurumdan alınmış ve heyetçe düzenlenmiş olması yerleşik Yargıtay içtihatlarına göre ona üstünlük sağlamayacağından bu rapora itibar edilerek sonuca gidilemez. Zira Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinin imza incelemesinde son merci olarak kabulü hususunda yasal bir düzenleme bulunmamaktadır (Hukuk Genel Kurulunun 07.10.2009 tarih ve 2009/12-282 sayılı kararı).
Bu durumda alacaklı tarafından yeni bir bilirkişi incelemesi yapılması talep edildiğine göre mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı nazara alınarak yeniden uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yukarıda yapılan açıklamalara ve ilkelere uygun olarak rapor alınarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Öte yandan HMK’nun 297. maddesinin (1). fıkrası gereği hükümde “gerekçeli kararın yazıldığı tarihin” yer alması zorunlu olup, kanunun bu emredici hükmüne aykırı davranılması da doğru bulunmamıştır.
SONUÇ :
Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK`nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/14491 Karar : 2016/2167 Tarih : 24.02.2016
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptali ve tescil olmazsa tazminat olmazsa sözleşmeye aykırılık nedeniyle tazminat isteğine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan …‘nın 91 ada 136 parsel sayılı taşınmazın maliki iken yüklenici olan davalı … ile … Noterliğinde düzenlenen 25.02.2008 tarihli gayrımenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını,
bu sözleşmeye istinaden taşınmazı …‘a 26.02.2008 tarihli satış aktiyle temlik ettiğini,
bilahare taşınmazın 5091 ada 4 parsel sayılı taşınmaza revizyon gördüğünü,
15.06.2011 tarihli kat irtifakı tesisi ile yüklenici …adına kayıtlı iken sözleşmeye göre murise isabet eden mesken niteliğindeki 3 ve 6 nolu bağımsız bölümlerin murisin 3. eşi olan davalı …‘ye 05.07.2011 tarihli satış aktiyle temlik edildiğini, aynı gün mirasbırakan ile ile yüklenici arasında …Noterliğinde “fesih ve ibra sözleşmesi” düzenlendiğini,
…‘nin de 6 nolu bağımsız bölümü diğer davalı …‘e 21.05.2011 tarihli satış aktiyle temlik ettiğini,
ancak yapılan işlemlerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek miras payları oranında tapu iptali ile adlarına tesciline olmazsa 6 nolu bağımsız bölüm yönünden 500,00 TL nin davalı … ve Afiye’den tahsiline, muvazaa iddiası kabul edilmez ise kat karşılığı inşaat sözleşmesine aykırılıktan dolayı 500,00 TL nin davalı …`dan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı …, inşaat sözleşmesinde belirtilen yükümlülüklerini yerine getirdiğini belirtip davanın reddini savunmuştur. Davalı …, satışın gerçek olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur. Davalı …, açılan davayı kabul etmiştir.
Mahkemece, davalı … hakkında açılan tapu iptal ve tescil davasının kayıt maliki olmadığı gerekçesi ile reddine; davalılar Afiye ve İsmail hakkında açılan tapu iptal ve tescil davasının muvazaa olgusunun sabit olduğu gerekçesi ile kabulüne; davalı … davanın açılmasına sebebiyet vermediğinden yargılama giderlerinden muaf tutulmasına karar verilmiş;
hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, mirasbırakan ile davalı yüklenici …arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesi feshedilmiş ise de bu fesih işlemiyle birlikte karşılıklı olarak serbest iradeleriyle birbirlerini kati surette ibra ettiklerini, hiçbir hak ve alacaklarının bulunmadığını kararlaştırdıkları diğer bir deyişle yüklenici … ile arsa sahibi mirasbırakan arasındaki akti ilişki bütün sonuçlarıyla birlikte sona erdiği ve yüklenicinin sözleşmeden kaynaklanan edimini yerine getirdiği bu durumda yüklenicinin mirasbırakana bırakılan çekişme konusu 3 ve 6 nolu bağımsız bölümleri mirasbırakanın talimatı ile davalı …`ye devretmesi nedeniyle davalı yüklenicinin muvazaalı işlemin tarafı olduğunu söyleyebilme olanağı bulunmadığı anlaşıldığına ve bu gerekçe ile sonucu itibariyle doğru olan yüklenici davalı … hakkındaki ret kararında bir isabetsizlik bulunmadığına göre anılan davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesinde bir isabetsizlik yoktur.
Davacılar vekilinin bu yönlere değinine temyiz itirazları yerinde değildir.Reddine.
Davacılar vekilinin öteki temyiz itirazlarına gelince;
Bilindiği üzere; Avukatlık Ücret Tarifesinin 6. maddesine göre “Anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle; delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, Tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına hükmolunur”.
Yine 6100 sayılı HMK.nun 312. maddesine göre “ Feragat veya kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilir.Feragat ve kabul, talep sonucunun sadece bir kısmına ilişkin ise yargılama giderlerine mahkûmiyet, ona göre belirlenir. Davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez. “
Yine aynı Yasanın 326/3.maddesine göre “ Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir.
Keza 492 sayılı Harçlar Kanununun 22. maddesine göre de Davadan feragat veya davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır.” şeklinde yasal düzenlemeler öngörülmüştür.
Somut olayda, çekişme konusu 6 nolu bağımsız bölüm için diğer mirasçıların miras haklarını ortadan kaldırmaya yönelik olarak mirasbırakanın eşi… ile muvazaalı biçimde işlem yapan davalı …`in dava açılmasına sebebiyet vermediğinden söz etme olanağı yoktur.
Hâl böyle olunca, harç ve yargılama masraflarının yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler çerçevesinde davalılar … ve İsmail üzerinde bırakılması ve davada vekille temsil edilen davacılar yararına vekalet ücreti tayini gerekirken yanılgılı değerlendirme ile bu kalemlerden davalı …`in sorumlu tutulmaması (davacıların sorumlu tutulması) isabetsizdir.
Davacılar vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/22225 Karar : 2015/20269 Tarih : 23.11.2015
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Dava, Fransa sigortasına giriş tarihinin Türkiye’de sigortalılık başlangıcı olduğunun ve yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti istemine ilişkindir.
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Çekişmeli yargıda kural olarak, “tasarruf ilkesi” geçerlidir ve taraflar dava konusu üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilirler. Bu suretle davaya son verilebilmesinin bir yöntemi davadan feragattir ve anılan kurum 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 307 ila 312. maddelerinde (mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 91 ila 94. maddelerinde) düzenlenmiştir.
Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Temyiz edilen ve fakat henüz temyiz Dairesince görüşülmeyen bir karar, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragat mümkündür.
Hakim, gördüğü davada tahkikatı bitirip hüküm kurduktan sonra davadan elini çekmiş olur ve kural olarak dava sonunda verilen karar temyiz edilip bozulmadan ve bu suretle yargılamaya yeniden başlanmadan davanın esası ile ilgili hiç bir karar veremez.
Feragat, davayı kesin olarak sonuçlandıran bir hukuki neden olduğundan, hakim karar verdikten sonra dahi belgelendirilen feragat üzerine davanın bu nedenle reddine karar verebilir ise de,
Yargıtay uygulamalarında (örneğin Hukuk Genel Kurulunun 21.10.1981 gün 1981/2-551, 1981/683 ve 02.06.1982 günlü 1982/376-547 sayılı kararları ile 11.04.1940 gün ve 1939/15-1940/70 sayılı tevhidi içtihat kararının gerekçesinden esinlenen uygulama) hüküm temyiz edildikten sonra vaki feragat üzerine mahkemece kendiliğinden bir karar verilmeyerek Yargıtay`ın bu konuda (feragat konusunda) mahkemece bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına dair verilecek kararından sonra ancak dosyayı ele alabilir ve feragate dayanarak davayı reddedebilir.
Bu itibarla; somut olayda davadan feragat edildiği açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelenmesine usulen engel oluşturan bu hukuki olgu çerçevesinde, yeniden inceleme yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
Temyiz edilen hükmün sair hususlar incelenmeksizin yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/7353 Karar : 2015/9186 Tarih : 14.09.2015
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacı vekili, müvekkili kurum sigortalısı olan A. A.’un yaralanması ve sürekli iş göremezliği ile sonuçlanan iş kazası dolayısıyla sigortalıya yapılan masraf ve ödemeler ile bağlanan peşin sermaye değerli gelirin rücuen tazminine yönelik olarak Soma 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde B. Ltd. Şti. aleyhine 2013/409 E. sayılı tazminat davasını açtıklarını, bu dosyayla birleştirilen 2012/170 E. sayılı dava dosyasında da anılan şirketin taraf olduğunu, yargılama sırasında şirketin ticaret sicilinden terkin edildiğini öğrendiklerini, mahkemece şirketin ihyası konusunda kendilerine yetki verildiğini belirterek tüzel kişiliği sona eren B….Ltd Şti`nin ihyasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, şirketin TTK’nın geçici 7. maddesi uyarınca sicilden terkin edildiğini, Ticaret Sicil Gazetesi`nde yayınlandığını, müvekkilinin yasal hasım olduğunu, şirketin alacak ve borçlarının müvekkili tarafından bilinmesinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yüklenmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davacının Soma Asliye Hukuk Mahkemesinde açmış olduğu davada tasfiye ve terkinden önce doğan bir hakkını ileri sürdüğü, ihya isteminde haklı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, limited şirketin ihyası istemine ilişkin olup, mahkemece yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Davada Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün geçici 7. madde çerçevesinde yapılan terkin işleminin hatalı olduğundan bahisle karşı tarafa husumet yöneltilmiş olup, mahkemece davacı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından terkin edilen şirket aleyhine açılan davanın varlığına rağmen davalı Ankara Ticaret Sicili Müdürlüğü’nce yapılan terkin işleminin 6102 sayılı TTK Geçici 7/2 maddesine aykırı olarak gerçekleştiği saptandığına göre, davalı tarafından davanın ilk oturumda kabulünün sözkonusu olmadığı, davaya karşı konularak müdürlük işleminin yerinde olduğundan bahisle davanın reddinin istendiği de nazara alındığında HMK’nın 312/2. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığının kabulü gerekmekle HMK`nın 326. maddesi uyarınca davacı lehine yargılama gideri ve bu arada vekalet ücretine de hükmedilmesi gerekirken aksi yönde karar verilmesi yerinde olmamış, davacı yanın bu yöne ilişkin temyiz itirazının kabulü ile yerel mahkeme kararının ( BOZULMASINA ) karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/4599 Karar : 2014/9116 Tarih : 8.07.2014
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Davacı, imar uygulamasıyla paydaş olduğu 23 parsel sayılı taşınmaza davalı yararına imar uygulaması sırasında konulan ipoteğin davalının ipotek bedeli ile faizini almaktan kaçınması nedeniyle kaldırılamadığını ileri sürerek ipoteğin fekkini istemiştir.
Davalı, ipoteğin tesisinden itibaren uzunca bir süre geçtiğinden edimler arası dengenin bozulduğunu, ipoteğin günümüz koşullarına uyarlanması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, uyarlanan ipotek bedeli 5.580 TL bedeli depo ettirilerek ipoteğin fekkine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Yapılan yargılamaya, toplanan deliller ve dosya içeriğine göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Dava, ipoteğin kaldırılması isteğine ilişkindir.
Bir davada yargılma giderlerinden davada haksız çıkan taraf sorumludur. Ancak, hal ve davranışlarıyla dava açılmasına neden olmayan ve ilk celse davayı kabul eden tarafın yargılama giderlerinden sorumlu olmayacağı HMK`nın 312. maddesinde hüküm altına alınmıştır.
Somut uyuşmazlıkta, resmi ipotek belgesinden imar uygulanması nedeniyle dava konusu 26 parsel sayılı taşınmazın 24/81 payı üzerinde davalı yararına 28.12.1999 tarihinde 1. dereceden, faizsiz, 108 TL bedelli ipotek tesis edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı ipoteğin fekkini istemiş, davalı da uyarlanan ipotek bedelinin depo edilmesi halinde davayı kabul edeceğini belirtmiştir.
Mahkemece, ipotek bedelinin dava tarihinde güncellenen değeri 5.580 TL depo ettirilerek ipoteğin fekkine, davalının yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasına karar verilmiştir.
Davalı davaya verdiği cevapta güncellenmiş bedelin depo edilmesi halinde davayı kabul ettiğini belirttiğinden mahkemece de davalının kabulü doğrultusunda davanın kabulüne karar verildiğinden davalının dava açılmasına neden olmadığı görülmektedir. Dolayısıyla, HMK’nın 312/2. maddesi uyarınca davalının yargılama giderleri ile sorumlu tutulması doğru görülmemiş ise de bu husus kararın bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HUMK`nın 438/7. maddesi gereğince hüküm sonucunun aşadaki şekilde düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
Yukarıda (1.) bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine;
(2.) bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm fıkrasının üçüncü bendinin ikinci satırında yer alan “davalı” kelimesinin hükümden çıkartılarak yerine “davacı” kelimesinin yazılmasına; hüküm fıkrasının dördüncü ve yedinci bendinin hüküm fıkrasında tümden çıkartılarak dördüncü bent yerine “davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına” yazılmasına, beşinci bendindeki “davalı tarafından yapılan” cümlesinden gelmek üzere “598,55 TL keşif giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine” cümlesinin eklenmesine, hükmün düzeltilmiş ve değiştirilmiş bu şekli ile ( ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/10378 Karar : 2014/16067 Tarih : 30.06.2014
-
HMK 312. Madde
-
Feragat ve Kabul Hâlinde Yargılama Giderleri
Mahkemece, ilâmında belirtildiği üzere Ahmet Bıçaklı hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı MEB yönünden ise kısmen kabulüne dair hüküm tesis edilmiştir.
Hükmün, davalılar Kurum ve MEB vekilleri ile Ahmet Bıçaklı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Yasemin Karabulut tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1- Davacı murisin, Yalvaç Atatürk Lisesi’nde temizlik ve kalorifer işini taşeron Ahmet Bıçaklı yanında 2007 Kasım ile 23.06.2009 tarihler arasında (2008 yılı 15 Temmuz-8 Eylül hariç) çalıştığını, 175 gün bildirim yapılmadığını ve bu sürelerin tespitini istemiştir.
Mahkemece, 1- Davacının davalı Ahmet B… hakkındaki davasının kabulü ile, davacının murisi olan Hasan Hüseyin Kaba`nın, 2007 yılında Kasım ayında 30 gün, Aralık ayında 30 gün, 2008 yılının Ocak ayında 30 gün, Şubat ayında 30 gün, Mart ayında 12 gün, 2009 yılının Ocak ayında 30 gün, Şubat ayında 13 gün olmak üzere toplam 175 gün hizmet ilişkisine dayalı olarak davalı Ahmet Bıçaklı nezdinde çalıştığının tespitine,
2- Davacının, davalı MEB aleyhine açmış olduğu davanın kısmen kabulü ile, 2008 yılının Temmuz ayında 15 gün, Ağustos ayında 30 gün, Eylül ayında 8 gün hizmet ilişkisine dayalı olarak davalı MEB nezdinde çalıştığının tespitine dair hüküm tesis edilmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. maddesinde, “ Hakim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez…” hükmüne aykırı olarak Mahkemece , 15.08.2008 – 08.09.2008 tarihler arasında talep olmadığı halde, davalı MEB aleyhine hüküm tesis edilmiştir.
2- Temyiz edenin sıfatına göre yukarıda belirtilen gerekçelerle MEB aleyhine hüküm tesis edilemeyeceğine göre, aleyhine vekalet ücreti ve yargılama giderine de hükmedilmesi isabetsizdir.
3-21.12.2011 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3. maddesinin ikinci fıkrasında; müteselsil sorumluluk da dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar vekili lehine tek, ret sebebi ayrı olan davalılar vekili lehine ise her ret sebebi için ayrı ayrı avukatlık ücretine hükmolunacağı belirtilmiştir.
4- SGK’nın, 5502 sayılı Yasanın 36. maddesi uyarınca yargılama harçlarından muaf tutulması yerinde olup harçlar dışında avukatlık ücretinden ve yargılama giderlerinden herhangi bir muafiyetinin bulunmadığı gözetilmeksizin, 6100 sayılı HMK.`nun 312 ve 323. maddelerine aykırı şekilde ve hatalı değerlendirme sonucu, vekalet ücreti ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaması ile davacı lehine davalılar MEB ve Ahmet B…aleyhine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi isabetsizdir.
Ne var ki; bu aykırılığın giderilmesi, yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, karar bozulmamalı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. maddesi delaletiyle 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438.maddesi uyarınca düzeltilerek onanmalıdır.
Hükmün (2) no’lu bendin tamamen silinmesi, yargılama giderlerine ilişkin 5. bendde yer alan “MEB`ından “ ibaresinin silinerek, yerine “SGK Başkanlığı’ndan” ibarelerinin yazılması ile vekalete ilişkin (7) no’lu bentte yer alan “davalı Ahmet Bıçaklı’dan” ibarelerinin silinerek, yerine ” davalılar Ahmet Bıçaklı ve SGK Başkanlığı’ndan müştereken ve müteselsilen“ ibarelerinin yazılması , 8. bendin tamamen silinerek hükmün bu şekliyle ( DÜZELTİLEREK ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.