0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Feragat ve Kabulün Zamanı

HMK Madde 310

(1) Feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.

(2) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, hükmün verilmesinden sonra yapılmışsa, taraflarca kanun yoluna başvurulmuş olsa dahi, dosya kanun yolu incelemesine gönderilmez ve ilk derece mahkemesi veya bölge adliye mahkemesince feragat veya kabul doğrultusunda ek karar verilir.

(3) (Ek:22/7/2020-7251/29 md.) Feragat veya kabul, dosyanın temyiz incelemesine gönderilmesinden sonra yapılmışsa, Yargıtay temyiz incelemesi yapmaksızın dosyayı feragat veya kabul hususunda ek karar verilmek üzere hükmü veren mahkemeye gönderir.



HMK Madde 310 Gerekçesi

Bir davada, tarafların tek taraflı irade beyanları ile uyuşmazlığı sona erdirmeleri, kural olarak, mahkemece o konuda verilen hükmün kesinleşmesine kadar mümkündür.


HMK 310 (Feragat ve Kabulün Zamanı) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/8876 Karar : 2018/1262 Tarih : 28.02.2018

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Taraflar arasında görülen davada;

Davacılar, mirasbırakan … ’ın, 2814, 919, 1199 ve 1374 parsel sayılı taşınmazlarını davalı torunu … ’e, 905 parsel sayılı taşınmazını davalı oğlu … ’e satış suretiyle, 112 parsel sayılı taşınmazını ise ölünceye kadar bakma akdi ve vasiyetnameyle davalı … ’e devrettiğini, temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapu kayıtlarının iptali ile miras payları oranında adlarına tesciline, olmazsa tenkise karar verilmesini istemişlerdir.

Davalılar, 2814, 919, 1199, 1374 ve 905 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davayı kabul ettiklerini bildirmişler, 112 parsel sayılı taşınmaz bakımından ise temlikin muvazaalı olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, 112 parsel sayılı taşınmaz bakımından dava tefrik edilerek, diğer taşınmazlar bakımından kabul nedeniyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Karar, davalılar vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 28.02.2018 Çarşamba günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar vekili Avukat … ile temyiz edilen davacı vekili Avukat … geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis isteğine ilişkindir.

Dosya içeriği ve toplanan delilerden, mirasbırakan … ’ın çekişme konusu 905 parsel sayılı taşınmazı 17.03.1986 tarihli akitle davalı … ’e, 1374, 919, 1199 ve 2814 parsel sayılı taşınmazları ise 19.09.2001 tarihli akitle davalı … ’e satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan, murisin 19.05.2012 tarihinde ölümü ile davanın 08.04.2013 tarihinde 10.000-TL dava değeri gösterilerek açıldığı, davalıların esasa cevap süresi içinde 905, 1374, 919, 1199 ve 2814 parsel sayılı taşınmazlar bakımından davayı kabul ettikleri, mahkemenin kabule rağmen keşif yapıp taşınmazların değerlerini belirleyen bilirkişi raporu aldığı ve bilirkişi raporunda belirlenen değerler üzerinden eksik harcın ikmalinden sonra hüküm kurduğu görülmektedir.

Hemen belirtmek gerekir ki, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 309. ve devamı maddelerinde düzenlendiği üzere; feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir (HMK 309/2), feragat ve kabul, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir (HMK 310), feragat ve kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur, irade bozukluğu hâllerinde, feragat ve kabulün iptali istenebilir (HMK 311).

Somut olayda, işlemlerin temeli muvazaalı olup davalılar da muvazaalı akitlerin tarafları olduğundan davanın açılmasına sebebiyet vermişlerdir ve yargılama giderlerinden sorumlu oldukları kuşkusuzdur.

Ne var ki, kabul beyanı karşı tarafın muvafakatine bağlı olmayıp kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurduğundan, kabul beyanından sonra yapılan giderlerden davalıların sorumlu tutulmaları doğru değildir.

Ancak, bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, davanın başlangıçta 10.000-TL değer üzerinden harçlandırılarak açıldığı dikkate alınarak hükmün 4. maddesinin tamamının hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine; “Alınması gereken 683,10 TL harcın, peşin olarak alınan 170,80 TL ve yargılama sırasında tamamlanan 5.431,00 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.918,70 TL’nin davacıya iadesine, davacı tarafından yatırılan 683,10 TL harcın davalılardan alınarak davacıya verilmesine” ibaresinin yazılmasına, hükmün 5. maddesinin tamamının hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine; “Davacı tarafından yapılan 6 adet tebligat ve 11 adet müzekkere masrafı toplamı 131,00 TL’nin davalılardan alınarak davacılara verilmesine,” ibaresinin yazılmasına, hükmün 6. maddesinin tamamının hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine; “Davacılar kendilerini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT’ne göre 1.500 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacılara verilmesine” ibaresinin yazılmasına, davalıların bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK’nin geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK`nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 30.12.2017 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 1.630.00.-TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenlerden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/14444 Karar : 2018/1616 Tarih : 5.02.2018

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

… 2. İcra Hukuk Mahkemesi`nin 2016/760 Esas 2017/506 Karar sayılı kararı davalı borçlu vekili tarafından temyiz edildikten sonra, 23.06.2017 tarihinde davacı alacaklı vekili tarafından davadan feragat dilekçesi verildiği, dilekçenin aslının dosyasında olduğu, vekilin usulüne uygun olarak düzenlenmiş vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin mevcut olduğu tespit edilmiştir.

Davadan feragat geniş kapsamlı bir beyan olup HMK`nun 309. maddesi gereği kati bir hükmün neticelerini doğurur. Feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatına da bağlı değildir. Feragat beyanı etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile gösterir.

HMK’nun 310. maddesine göre davadan feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. 311. maddesinde feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Karar kesinleşinceye kadar davadan feragatin mümkün olduğuna, Mahkemece bir karar verilip, davadan el çekildikten sonra, temyiz aşamasında vekaletnamesinde feragate yetkili bulunduğu anlaşılan davacı vekili tarafından verilen dilekçe ile usulüne uygun şekilde davadan ve temyizden feragat edildiğine ve bu aşamada davadan feragat hakkında karar verme yetkisi Yerel Mahkemesi’ne ait bulunduğuna göre, davadan feragat hususunda karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmektedir. (HGK`nun 20.09.1995 tarih, 1995/12-661 Esas, 763 Karar)

SONUÇ: Davacı alacaklı vekilinin davadan feragati hakkında bir karar verilmek üzere Mahkeme kararının İİK’nın 366. ve 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı borçlu vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca İİK`nın 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 05.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/4780 Karar : 2018/407 Tarih : 31.01.2018

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Uygulama kadastrosu sırasında … Mahallesi çalışma alanında bulunan ve tapuda …, …, … adına kayıtlı bulunan eski 2002 parsel sayılı 354.991,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 156 ada 2 parsel numarasıyla ve 350.052,77 metrekare yüzölçümlü olarak; aynı kişiler adına tapuda kayıtlı bulunan eski 2004 parsel sayılı 61.331,00 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz, 156 ada 10 parsel numarasıyla ve 57.789,04 metrekare yüzölçümlü olarak tespit edilmiştir.

Davacılar …, …, …, uygulama kadastrosu sırasında kendilerine ait taşınmazların yüzölçümünün eksildiği iddiasına dayanarak dava açmıştır.

Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli 156 ada 10 parsel sayılı taşınmazın yenileme kadastro tutanağında belirtilen miktarınca tapuya kayıt ve tesciline, 156 ada 2 nolu parsel yönünden ise ekli fen bilirkişi raporunda (A) harfi ile gösterilen 2.060,66 metrekarelik kısmın yoldan tefriki ile bu parsele eklenmesi gerektiği belirtilmiş olduğundan bu parsel yönünden mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştikten sonra dosyanın görevli ve yetkili … Asliye Hukuk Mahkemesi`ne gönderilmesine karar verildikten sonra 18.01.2016 tarihli ek karar ile davanın reddine; çekişmeli eski 2002 parsel, yeni 156 ada 2 parsel sayılı taşınmazda ekli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfi ile gösterilen 2.060,66 metrekarelik kısım yönünden davanın açılmamış sayılmasına ve tespit gibi tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş; ek karar, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacılar …, …, … vekili Av. … tarafından karar tarihinden sonra dosyaya sunulan 17.01.2018 tarihli dilekçe ile davadan feragat edildiği anlaşılmaktadır. Hüküm kesinleşinceye kadar davadan feragat mümkün olduğuna ve feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağına göre (6100 sayılı HMK’nın 310 ve 311. maddeleri ve 1086 sayılı HUMK`nın 95. maddesi) yerel mahkemece davacılar vekilinin feragate ilişkin beyanı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmelidir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin feragati ile ilgili karar verilmek üzere hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz eden davacılara iadesine, 31.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/8483 Karar : 2017/3821 Tarih : 19.06.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Davacı vekili; … … Eyalet Mahkemesi tarafından verilen 25.01.2010 tarih ve 3 O 425/09 numaralı kararın kesinleştiğini ileri sürerek, bu kararın ve yargılama masraflarına dair masraf tespit kararının tenfizine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; savunma hakkının ihlali nedeniyle kararın tenfiz edilemeyeceğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya göre; yabancı mahkeme kararının ve karara dayanak dava dilekçesinin, davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiği ve kararın kesinleşmiş olduğu, ayrıca kararın kamu düzenine aykırılık oluşturmadığı, bu nedenle davaya dayanak kararların tenfizi kabil olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.

1- Dava, yabancı mahkeme kararının tenfizi istemine ilişkin olup, davalı vekili vermiş olduğu temyiz dilekçesi ekinde “İbraname” başlıklı belge ibraz ederek tarafların anlaştıklarını, davacının herhangi bir alacağının kalmadığını, tüm haklarından feragat ettiğini beyan etmiştir. HMK’nın 310 ve 314. maddelerine göre feragat, kabul ve sulh hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceğinden mahkemece, davalı vekili tarafından dosyaya ibraz edilen “İbraname” başlıklı belge değerlendirilerek oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 19/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/39 Karar : 2017/1931 Tarih : 5.05.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemidir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne dair verilen karar, davalı vekili tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, ….04.2017 havale tarihli dilekçesinde davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.

Dosya kapsamında bulunan … 49. Noterliği’nce düzenlenen ….09.2007 tarihli, 18816 yevmiye nolu vekaletnamede davacı vekilinin davadan feragate yetkili olduğu anlaşılmıştır.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 311. maddesindeki düzenlemede, feragatin kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı, 310. maddesinde ise hüküm kesinleşinceye kadar her zaman davadan feragat edilebileceği düzenlenmiştir. Hal böyle olunca, hükümden sonra temyiz aşamasında davacı vekilince yapılan feragat beyanının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı davasından feragat ettiğinden, feragat yönünden mahkemesince karar verilmek üzere hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin ve … başvurma harçlarının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 05.05.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/3266 Karar : 2017/2483 Tarih : 26.04.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Uyuşmazlık, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri nitelikte olup kabul, HMK’nın 308. maddesi uyarınca istemde bulunanın talep sonucuna muvafakat etmesidir. Davayı kabul, HMK’nın 310. maddesi uyarınca hüküm kesinleşinceye değin yapılabilecek olup karşı tarafın kabulüne bağlı olmadığı gibi yapıldığı anda kesin hükmün sonuçlarını doğurur. Mümeyyiz davalı … vekilinin yukarda sözü edilen dilekçesi, müvekkili aleyhine açılan davayı kabul mahiyetinde olup HMK’nın 74. maddesi de gözetildiğinde, sonuç doğurucudur. Bu nedenle, Yargıtay İBK’nun 11.04.1940 gün ve 70 sayılı ve HGK’nun 21.11.1981 gün ve 1981/2-551 sayılı kararları uyarınca, öncelikle, davanın kabulüne ilişkin bir hüküm verilmesini teminen yerel mahkeme kararının bozulmasına, verilen hükmün temyizinden feragate ilişkin olarak bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılardan … hakkında verilen yerel mahkeme kararının BOZULMASINA, bozma neden ve biçimine göre anılan davalı yanın hükmün temyiz isteminden vazgeçmesiyle ilgili olarak bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 26/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/1589 Karar : 2017/1088 Tarih : 12.04.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkin olup,

mahkemece, davanın kabulü ile dava konusu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydının iptaline ve davacı adına tesciline karar verilmiştir.

Davacı vekili, karardan sonra UYAP ortamında gönderdiği elektronik imzalı 13.11.2014 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat etmiştir.

Dosya arasında bulunan vekaletnamede feragat yetkisinin olduğu anlaşılmaktadır.

Davalı vekili de süresinde sunduğu 21.01.2015 tarihli temyiz dilekçesi ile feragat nedeniyle kararın bozulmasını istemiştir.

Feragat, 6100 sayılı HMK’nın 311. madde hükmü uyarınca, kesin hüküm sonuçlarını doğurduğu gibi, aynı Kanun`un 309/2. maddesi uyarınca karşı tarafın kabulüne de bağlı bulunmamaktadır.

Öte yandan, aynı Kanun`un 310. maddesi uyarınca davadan feragat, karar kesinleşinceye kadar her aşamada mümkündür. Bu itibarla, davadan feragat nedeniyle mahkemece bir karar verilmesi gerektiğinden, bunun sağlanabilmesi için hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/19560 Karar : 2017/4446 Tarih : 28.03.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Davacı vekili, evlilik birliği içinde edinilen taşınmaz yönünden alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen redddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı asıl tarafından temyiz edilmiştir.

…. Asliye Hukuk Mahkemesine kimlik kontrolü yapılarak sunulan 17.03.2017 tarih ve imzalı dilekçe ile davalı asıl temyiz talebinden feragat ettiğini, davacı asıl aynı tarih ve imzalı dilekçe ile davadan feragat ettiğini bildirmiştir.

HMK’nun 310. maddesine göre davadan feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. HMK’nun 311. maddesinde ise feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı ve irade bozukluğu hallerinde feragat ve kabulün iptali istenebileceği belirtilmiştir. Karar kesinleşinceye kadar davadan feragatin mümkün olduğuna. Mahkemece, bir karar verilip, davadan el çekildikten sonra temyiz aşamasında davacı asıl tarafından davadan feragat edildiğine, bu aşamada feragat hakkında karar verme yetkisi yerel mahkemeye ait bulunduğuna göre, davacı asılın davadan feragat beyanı hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Açıklanan nedenle, davacı asılın davadan feragat talepi dikkate alınmak suretiyle hüküm kurulmak üzere yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı asılın temyizden feragat talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 28.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/17888 Karar : 2017/2145 Tarih : 14.03.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.

Davacı, 10.08.2007-01.02.2012 tarihleri arasında davalı işveren yanında profosyonel futbolcu olarak çalıştığının tespitini istemiş olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmesinden sonra, davacı vekili tarafından, davadan feragat edildiğine ilişkin 20.01.2017 havale tarihli dilekçe verildiği görülmüştür.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 123. maddesinde, davacının hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabileceği belirtilmiş, 150. maddesinde, yöntemince davet edilmiş olan tarafların, duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verileceği, işlemden kaldırıldığı tarihten başlayarak üç ay içinde yenilenmeyen davaların, sürenin dolduğu gün itibarıyla açılmamış sayılacağı ve mahkemece kendiliğinden karar verilerek kaydın kapatılacağı, hangi sebeple olursa olsun açılmamış sayılan davadaki istemin de vaki olmamış sayılacağı açıklanmıştır. Anılan Kanunun davaya son veren taraf işlemlerinin düzenlendiği 307. maddesinde, feragatin, davacının istem sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olduğu, 309. maddesinde, feragatin hüküm ifade etmesinin karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı olmadığı, 310. maddesinde, feragatin hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceği, 311. maddesinde, feragatin kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğuracağı öngörülmüştür.

Diğer taraftan 506 sayılı Kanunun 6. maddesinde, çalıştırılanların işe alınmalarıyla kendiliğinden sigortalı olacakları, sigortalılar ile bunların işverenleri hakkında sigorta hak ve yükümlerinin sigortalının işe alındığı tarihten başlayacağı, bu suretle sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılamayacağı ve vazgeçilemeyeceği yönünde düzenleme yapılmış olmakla, buna göre sigortalı olmak, kamu düzenine ilişkin, kişiye bağlı, vazgeçilemez ve kaçınılamaz hak ve yükümlülük doğuran bir

hukuksal statü meydana getirmektedir ve kişiler ile sosyal güvenlik kuruluşlarının bu statünün oluşumundaki rolü de, yenilik doğurucu ve iradi bir durum değil, kanun gereği kendiliğinden oluşan statüyü belirlemekten ibarettir. Dolayısıyla, sosyal güvenlik hakkından 6100 sayılı Kanun hükümleri kapsamında feragat olanaksız olduğu gibi sigortalılığın ve sigortalı hizmetlerin tespitine ilişkin davadan da feragat edilemez. Ancak, anılan Kanunun 123. maddesinde düzenlenen hak kullanılabilir ve ileride yeniden dava açabilme hakkı saklı tutularak, davalının açık rızası ile dava geri alınabilir veya 150. maddede öngörülen hak ve olanaktan yararlanılarak dava takip edilmeyip yenileninceye kadar dosyanın işlemden kaldırılması ve giderek davanın açılmamış sayılması sonucu elde edilebilir. Bu bakımdan; davacı veya davacı vekili tarafından 307. madde hükmüne göre davadan feragat edilmesi durumunda, bu işleme yasal olanak tanınmadığından, feragat beyanının Kanunun 123. veya 150. maddelerinde düzenlenen haklardan birinin kullanımı niteliğinde olup olmadığı kendisine sorulmak suretiyle belirlenerek sonucuna göre karar verilmelidir.

Yukarıda açıklanan ve hükümden sonra ortaya çıkan maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulduğunda, mahkemece verilen kararın; usul ve yasaya aykırı olduğu belirgin olup, bozulması gerekmektedir.

O hâlde, davalıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm sair yönleri incelenmeksizin bozulmalıdır.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/573 Karar : 2017/763 Tarih : 13.03.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Davacı vekili, mahkeme kararını süresinde temyiz etmiş ise de; 22.02.2017 havale tarihli dilekçe ile davadan feragat etmiştir. Davacı vekilinin kimlik tespiti yapılmış olup, feragat dilekçesinin ekinde sunulan vekaletnamede feragat yetkisinin olduğu anlaşılmaktadır. Davalı vekili de 22.02.2017 havale tarihli dilekçe ile feragati kabul ettiklerine ilişkin dilekçe sunmuştur. Feragat, 6100 sayılı HMK’nın 311. madde hükmü uyarınca, kesin hüküm sonuçlarını doğurduğu gibi, aynı Kanun’un 309/2. maddesi uyarınca karşı tarafın kabulüne de bağlı bulunmamaktadır. Öte yandan, aynı Kanun’un 310. maddesi uyarınca davadan feragat, karar kesinleşinceye kadar her aşamada mümkündür. Bu itibarla, davadan feragat nedeniyle mahkemece bir karar verilmesi gerektiğinden, bunun sağlanabilmesi için hükmün öncelikle bu nedenle bozulması gerekmiştir.

2-Bozma nedenine göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine 13.03.2017 tarihinden oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/157 Karar : 2017/1622 Tarih : 20.02.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

1-Hukuk Muhakemeleri Kanununun 311. maddesine göre feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 310. maddesi uyarınca ise feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.

Görülmekte olan davada davacı … boşanma hükmü kesinleşmeden önce davadan feragat etmiştir. Bu durumda dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay`a gönderilmesi gerekirken yazılı şekilde temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup mahkemenin 11/11/2016 tarihli ek kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.

2-İşin esasının incelenmesine gelince;

Davacı … 17/10/2016 tarihli dilekçesiyle hüküm henüz kesinleşmeden davadan feragat ettiğini bildirdiğinden, bu husus gözetilerek bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple mahkemenin 11/11/2016 tarihli ek kararının KALDIRILMASINA, hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/1164 Karar : 2017/325 Tarih : 9.02.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

1-Dosya temyiz aşamasında iken, davacılar vekili, 17.01.2017 günlü dilekçesi ile, davadan feragat etmiştir. Dosya kapsamında bulunan davacılar vekilinin … 18. Noterliği’nin 25.02.2013 gün 0820 numaralı ve … 4. Noterliği’nin 17.12.1998 gün, 62511 numaralı vekaletnamelerinden, davadan feragat yetkisinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Davadan feragat, HMK’nın 310 ve 311. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu itibarla, davadan feragat hakkında mahkemece bir inceleme yapılarak, sonucuna uygun karar verilmesi gerektiğinden, bunun sağlanabilmesi için hükmün öncelikle bu nedenle bozulması gerekmiştir.

2-Bozma nedenine göre, davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, (2) numaralı bent uyarınca davalılar vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/5534 Karar : 2016/6718 Tarih : 16.11.2016

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Dava, ödenmeyen kira bedelinin tahsili için yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmesi üzerine karar taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiş ise de davacı vekili 29/07/2016 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiklerini bildirmiştir. Dosyada mevcut vekaletnamede davacı vekilinin feragat yetkisinin olduğu görülmüştür. 01/10/2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 310 ve devamı maddelerine göre feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur ve hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Bu durumda mahkemece davacının feragati hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin davadan feragat etmesi nedeniyle yerel mahkemece bir karar verilmek üzere hükmün ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edenlere iadesine, 16/11/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/14015 Karar : 2016/14411 Tarih : 24.10.2016

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Davacı vekili, evlilik birliği içinde edinilen taşınmaz ve araç nedeni ile 33.192,00 TL alacağın tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, davanın kısmen kabulü kısmen reddi ile 7.303,56 TL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilip, temyiz süresi içinde davacı asil, usulüne uygun kimlik tespiti bulunan 28.06.2016 tarihli dilekçesiyle davadan feragat etmiştir.

HMK’nun 310. maddesine göre davadan feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. HMK`nun 311. maddesinde ise feragat kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur. Karar kesinleşinceye kadar davadan feragatin mümkün olduğuna, Mahkemece, bir karar verilip, davadan el çekildikten sonra temyiz aşamasında davacı tarafından davadan feragat edildiğine ve bu aşamada feragat hakkında karar verme yetkisi yerel mahkemeye ait bulunduğuna göre, davacının davadan feragat beyanı hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmektedir.

Açıklanan nedenle, davacının davadan feragatı dikkate alınmak suretiyle davadan feragat ile ilgili hüküm kurulmak üzere yerel mahkeme kararının 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK`nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’nun 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 671,30 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/6825 Karar : 2016/5889 Tarih : 13.10.2016

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Dava itirazın iptali, istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş ise de; Davacı vekilinin dosyaya ibraz olunan tarihsiz dilekçesi ile vekaletnamedeki yetkisine dayalı olarak açmış olduğu iş bu davasında feragat ettiği anlaşıldığından, H.M.K 310 maddesi hükmüne göre feragat hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabileceğinden ve H.M.K 311 maddesine göre de feragat kesin hükmün hukuki sonuçların doğuracağından öncelikle mahalli mahkemece davadan feragat hakkında bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici ….madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca davacı vekilinin feragatı ile ilgili bir karar verilmesi üzere hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, ……..2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/17814 Karar : 2016/10191 Tarih : 27.06.2016

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Feragat, HMK. nun 307. maddesinde; davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olarak tanımlanmıştır.

Aynı yasanın 310. maddesinde, feragatin hükmün kesinleşmesine kadar yapılabileceği, 311. maddesinde ise, feragatin kesin hüküm gibi sonuç doğuracağı açıklanmıştır.

Somut olayda; davacı vekili 23.06.2016 tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini bildirmiştir. Dosyada mevcut Ankara 60.Noterliğince tanzim edilmiş 05.01.2012 tarih ve 529 yevmiye sayılı vekaletnamenin incelenmesinde, davacı vekilinin davada feragat yetkisinin bulunduğu anlaşılmıştır.

Bu nedenle, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelemesine usulen engel oluşturan feragatin mahkemece incelenmesi ve karar verilmesi için hükmün bozulmasına karar verilmiştir.

SONUÇ:

Mahkemece davadan feragat hakkında bir karar verilmek üzere hükmün ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/16364 Karar : 2015/20052 Tarih : 9.11.2015

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Taraflar arasında görülen istihkak davasında yapılan yargılama sonunda, davacı 3. kişi vekili tarafından açılan istihkak davasının kabulüne, haczin fekkine karar verilmiştir.

Hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz aşamasında, davacı 3. kişi vekili Av. O.. D.. tarafından 07/10/2015 havale tarihli davadan feragat dilekçesi verildiği, dilekçenin anılan avukat tarafından UYAP sisteminden yerel mahkemeye ulaştırıldığı ve vekaletnamesinde davadan feragat yetkisinin mevcut olduğu tespit edilmiştir.

Davadan feragat geniş kapsamlı bir beyan olup HMK`nun 309. maddesi gereği kati bir hükmün neticelerini doğurur. Feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatına da bağlı değildir. Feragat beyanı etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile gösterir.

6100 sayılı HMK’nun 311. maddesi uyarınca kesin hüküm gibi sonuç doğuran davadan tüm sonuçları ile feragat edilmesi, aynı Yasa`nın 310. maddesine göre, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman mümkündür. Ancak, karar kesinleşinceye kadar davadan feragat edilmesi mümkün ise de, Mahkemece, dava hakkında bir karar verilip, davadan el çekildikten sonra temyiz aşamasında davacı tarafından davadan feragat edildiğine ve bu aşamada feragat hakkında karar verme yetkisi mahalli mahkemeye ait bulunduğuna göre vaki feragat hakkında bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmektedir.

Yukarıda açıklanan nedenle, davacı vekilinin davadan feragati dikkate alınarak bir karar verilmek üzere, Yerel Mahkeme hükmünün ( BOZULMASINA ), davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK`nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/10462 Karar: 2017/672 Tarih: 31.01.2017

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Davacı Karaağaç Köyü Uzunkavaközü mevkiinde sınırlarını bildirdiği, zilyetliğindeki taşınmazın yörede 3302 sayılı Kanun uyarınca 1993 yılında ilk kez yapılan ve 12.01.1996 - 12.07.1996 tarihleri arasında ilân edilen orman kadastrosu sırasında öncesi tamamen orman olmayan yerlerden iken, orman kadastro komisyonu tarafından orman sayılarak orman alanı içinde bırakıldığını ve uygulaması ile Hazine adına orman sınırları dışına çıkartıldığını ileri sürerek, işlemin iptalini ve taşınmazın adına tescilini istemiş, mahkemece davanın kabulüne, tahdidin iptaline, 2/B’ye yönelik davanın esas ve sıfat yönünden reddine, tescil davası yönünden görevsizliğe karar verilmiş, hükmün Orman Bakanlığı ve Orman Yönetimi tarafından temyizi üzerine karar Dairemizin 2001/3017-3538 sayılı kararı ile bozulmuştur.

Hükmüne uyulan bozma kararında “…Uyuşmazlığın çekişmeli taşınmazın öncesinin orman olup olmadığı noktasında toplandığı, yörede 1964 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında taşınmazın bulunduğu bölgeye isabet eden yerin kadastro paftası üzerinde “Fundalık” yazılmak suretiyle tespit harici bırakıldığı, bitişiğinde 271 nolu kadastro parsellerinin yer aldığı, orman kadastro çalışmaları sırasında ise taşınmazın 149 orman sınır noktalarını birleştiren hattın güneyinde orman sayılarak tahdit içine alındıktan sonra LVI numaralı orman içi parsel numarası verilerek 31.12.1981 tarihinde önce nitelik yitirmesi nedeniyle orman rejimi dışına çıkartıldığı belirtilerek; mahkemece yapılan araştırma, inceleme ve uygulamanın hükme yeterli olmadığı, çekişmeli yerin bitişiğinde ve yakınında bulunup 1964 yılında yapılan kadastro sırasında oluşturulan parsellere ait tutanak örnekleri ve dayanakları getirtilerek varsa dayanılan kayıtların davaya konu yeri ne olarak gösterdiği konusu üzerinde durulmadığı, yöreye ait en eski memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğraflarının yöntemince uygulanmadığı, bundan ayrı; delicelikler ve yabani zeytinliklerin orman ağacı olduğu, orman içindeki bu gibi yerlerin ancak 26.01.1939 tarih, 3573 sayılı “Zeytinciliğin Islah ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında Kanun” hükümlerine göre yetkili makamlarca tahsis edilip, koşullarının yerine getirilmesi ve o kişi adına tescili konusunda yetkili makamlarca karar verilmesi ya da verilen bu karar uyarınca tapu kaydı oluşturulması durumunda o yerin orman sayılmayacağı yasa gereği olduğuna ve davacı tarafından da böyle bir tahsis ve tapuya dayanılmadığına göre, bilirkişiler tarafından taşınmazlar üzerinde bulunduğu bildirilen aşılı zeytinlerin, delicelerin aşılanması sonucu mu meydana getirildiği, aşı yaşının kaç olduğu hususlarının raporda açıklanmadığı, yine 1/5000 ölçekli fotogometri yöntemiyle düzenlenen harita eşliğinde gerçek meyil durumunun belirlenmediği, taşınmazın yüzölçümünün kesin biçimde hesaplanarak raporda belirtilmediği açıklandıktan sonra memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğraflarının yöntemince uygulanması, komşu kayıtları ile bilirkişi anlatımlarının denetlenmesi, taşınmazın gerçek eğimi saptanarak 6831 sayılı Kanunun 1/J maddesi gereğince orman sayılan yerlerden olup olmadığının duraksama yaratmayacak biçimde belirlenmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması…” gereğine değinilmiştir.

Mahkemece bozma kararına uyularak yapılan yargılama sonucunda tahdide itiraz davasının kabulüne, çekişmeli yerle ilgili 17.09.1993 tarih, 14 numaralı tahdidin iptaline, 2/B uygulamasına itiraz davasının sıfat yönünden reddine, tescil istemi genel mahkemelerce değerlendirilmesi gerektiğinden bu yönle ilgili olarak mahkemenin görevsizliğine karar verilmiş; bu karar Orman Yönetimi ve Hazine tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 2009/10063 E.- 2009/13125 K. sayılı kararıyla “… Mahkemece çekişmeli taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı ve davalı yararına kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği yoluyla toprak edinme koşullarının oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; raporu hükme esas alınan orman yüksek mühendisleri T. G., F. B. ve H. K. tarafından çekişmeli yerin 1963 tarihli memleket haritasında çalılık sembollü alanda kaldığı, eğiminin % 3- 5 olduğu ve orman sayılan yerlerden olmadığı açıklanarak konumu memleket haritası üzerinde gösterilmişse de bu uygulamada taşınmazın komşu bulunduğu kadastro parselleri gösterilmediğinden doğruluğu denetlenememiştir. Kadastro paftası üzerine taşınmazın krokisi çizildikten sonra geniş çevresi ile birlikte konumunu göstermeyen uygulama uyuşmazlığın çözümü için yeterli değildir. Bundan ayrı taşınmazda davacı yararına zilyetlik koşullarının oluşup oluşmadığı da duraksama yaratmaktadır.

Bu nedenle mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç mühendis ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116,, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; keşifte, hâkim gözetiminde, taşınmazın dört yönden renkli fotoğrafları çektirilip, onaylanarak dosyaya eklenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli; yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, yapılacak uygulama sonucunda taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığının belirlenmesi halinde zilyetlikle toprak edinme koşullarının oluşup oluşmadığı hususu üzerinde de durulmalıdır.

3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi3402 sayılı Kadastro Kanununun 17. maddesi gereğince orman sayılmayan, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve kamu hizmetine tahsis edilmeyen ve il, ilçe ve kasabaların imar planları kapsamında kalmayan araziden masraf ve emek sarfı ile imar ve ihya edilip tarıma elverişli hale getirilen (ev ve benzeri tesisler yapmak, dışarıdan toprak getirilerek tarıma elverişli hale getirmek imar ihya olarak kabul edilemez) ve imar ihyanın tamamlandığı tarihten davanın açıldığı ya da tesbit tutanağının düzenlendiği güne kadar 20 yıl süreyle zilyet edildiği ileri sürülerek tapuya tescili istenen taşınmazların, Kadastro Kanununun 14. maddesinde yazılı diğer koşulların yanında niteliğinin, imar ihya edildiğinin ve üzerinde sürdürülen zilyetliğin, başlangıç ve süresinin, kullanılıp kullanılmadığının ve tasarruf sınırlarının ne olduğunun takdiri delil olan yerel bilirkişi ve tanık sözleri yanında, gerçeğin bir resmi olan en eski tarihli hava fotoğrafı ile gerçeğin modeli olan memleket haritaları ile dava tarihinden ya da kadastro tesbit tarihinden 15 - 20 yıl önce en az iki zamanda birbirini izleyen bindirmeli olarak çekilen çiftli hava fotoğrafları ve bu fotoğrafların yorumlanması ile üretilen memleket haritaları ve standart topografik fotogrametri yöntemi ile düzenlenen kadastro haritalarının, özellikle ön bindirmeli çekilen ve birbirini izleyen streoskopik çift hava fotoğraflarının stereoskop aletiyle ve üç boyutlu olarak incelenip taşınmazın niteliğinin, konumunun ve kullanım durumunun anlatılan bilimsel yöntemle kesin olarak belirlenmesi gerekir.

Somut olayda mahkemece, anlatılan biçimde bir araştırma ve inceleme yapılmamıştır…” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.

Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davacının orman kadastro komisyonun işlemleri iptali talebinin reddine, davacının dava konusu taşınmazın kültür arazisi olarak orman harici bırakılması talebinin aktif husumet yokluğu nedeni ile reddine, davacının dava konusu taşınmazın adına tesciline ilişkin ise aynı konuda İzmir 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 22.03.2012 tarih 2008/458 E. - 2012/135 K sayılı ilâmı ile tescil talebinin reddine dair verilen karar Yargıtay 8. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiği anlaşılmakla kesin hüküm nedeni ile tescil talebinin reddine karar verilmiş, karar davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili hükümden sonra verdiği 09.01.2017 tarihli dilekçesi ile davasından feragat ettiğini belirterek davanın feragat doğrultusunda sonlandırılmasını talep etmiştir.

Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, altı aylık süre içinde açılan orman kadastrosuna itiraz niteliğindedir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede ilk orman kadastrosu komşu köylerin orman kadastrosu ile birlikte 1948 yılında 3116 sayılı Kanuna göre 5 numaralı Orman Kadastro Komisyonunca yapılmış, seri bazda yapılan bu çalışmada çekişmeli yer orman tahdit sınırı dışında bırakılmıştır. 1984 yılında 35 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan eski tahdidin aplikasyonu ile 2896 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulamaları ise ilân edilmediğinden kesinleşmemiştir. Çekişmeli yerde yapılan ilk orman kadastrosu 1993 yılında 96 numaralı Orman Kadastro Komisyonu tarafından yapılan orman tahdidi ile 3302 sayılı Kanunla değişik 2/B madde uygulamalarıdır. Bu çalışma 12.01.1996 tarihinde ilân edilmiş, temyize konu orman tahdidine itiraz davası 10.07.1996 tarihinde 6 aylık yasal süre içerisinde açılmıştır.

Davacı vekilinin davalı Hazinenin temyizinden sonra vekaletnamesindeki yetkiye uygun olarak ve usûlüne uygun kimlik bilgisi de tespit edilmiş dilekçesi ile davadan feragat ettiğini açıklamıştır. Feragat, davayı sona erdiren ve yapıldığı anda sonuç doğuran tek taraflı bir usûl işlemi olup 6100 sayılı Kanunun 310. maddesine göre karar kesinleşinceye kadar her aşamada yapılabilir. 11.04.1940 günlü ve 70 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince, hükümden sonra ortaya çıkan ve esas hükmün temyiz yoluyla incelenmesine engel olan bu durum karşısında mahkemece feragat konusunda bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 31.01.2017 günü oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/6995 Karar: 2014/7341 Tarih: 03.06.2014

  • HMK 310. Madde

  • Feragat ve Kabulün Zamanı

Dava, önalım hakkı nedeniyle tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine hüküm Dairemizin 2014/18 Esas, 2014/2432 Karar sayılı ilamı ile onanmıştır.

Davacı vekili ve davalı vekili karar düzeltme isteğinde bulunmuş ise de, davacı vekilinin Dairemize gönderdiği 29.05.2014 havale tarihli dilekçe ile davadan feragat ettiği ve vekaletnamesinde davadan feragate dair yetkisi bulunduğu anlaşılmıştır.

6100 sayılı HMK’nın 310. maddesine göre feragat, hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir. Davacı vekilinin feragati değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekili ve davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile onamaya ilişkin Dairemizin 25.02.2014 gün ve 2014/18 Esas, 2014/2432 Karar sayılı ilamının KALDIRILMASINA, davacı vekilinin feragati hakkında bir karar verilmek üzere hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 03.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS