Davayı Kabul
HMK Madde 308
(1) Kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir.
(2) Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.
HMK Madde 308 Gerekçesi
1086 sayılı Kanunun 92 nci maddesindeki düzenlemede, davayı kabul, hatalı bir biçimde iki tarafça da yapılması mümkün olan bir işlem olarak tanımlanmakta idi. Oysa, davayı kabul, ancak kendisine karşı bir talepte bulunulan davalı tarafından yapılabilecek bir işlemdir.
Maddede, kabulün davalı tarafça yapılacak bir işlem olduğuna açıklık getirilmiş, ayrıca kısmen kabulün de mümkün olduğu vurgulanmıştır.
Maddenin ikinci fıkrasında, kabulün, sadece tarafların, konusu üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda mümkün olduğu ve davayı sona erdirici bir etki doğuracağı açıklanmıştır. Doktrin ve mahkeme içtihatları da bu yöndedir.
HMK 308 (Davayı Kabul) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/20 Karar : 2018/28 Tarih : 16.01.2018
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
Kadastro sırasında … Köyü çalışma alanında bulunan 135 ada 4, 177 ada 3 ve 31 parsel sayılı taşınmazlar … kızı …, 135 ada 6, 37 ve 42, 178 ada 4, 179 ada 1 ve 180 ada 19 parsel sayılı …, 135 ada 39 ve 177 ada 27 parsel sayılı taşınmazlar …, 137 ada 5 parsel sayılı taşınmaz …, 178 ada 3 ve 180 ada 21 parsel sayılı taşınmazlar …, 137 ada 6 parsel sayılı taşınmaz … oğlu …, 175 ada 8, 12 ve 191 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar …, 177 ada 5, 25 ve 191 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar …, 177 ada 30 parsel sayılı taşınmaz Kazım oğlu …, 135 ada 41 parsel sayılı taşınmaz Kazım oğulları … ve …, 135 ada 38, 137 ada 4, 138 ada 2, 175 ada 13, 177 ada 6 ve 26, 178 ada 5, 179 ada 2, 180 ada 18 ve 191 ada 3 parsel sayılı taşınmazlar 4/16 payı …, 3/16’şar pay …, … ve …, 137 ada 3 ve 138 ada 1 parsel sayılı taşınmazlar eşit hisseyle … kızları … ve …, 178 ada 2 ve 180 ada 20 parsel sayılı taşınmazlar eşit hisseyle …,… adlarına tespit edilmiştir. Davacı …, çekişmeli taşınmazların müşterek muris … oğlu…’dan intikal ettiği iddiasına dayanarak muris İslam’ın mirasçıları adına miras payları oranında tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda çekişmeli 135 ada 4, 38 ve 39, 137 ada 3, 4, 5 ve 6 , 138 ada 1 ve 2, 175 ada 13, 177 ada 3, 6, 26, 27 ve 31, 178 ada 3 ve 5, 179 ada 2, 180 ada 18 ve 21 ve 191 ada 1 ve 3 parsel numaralı taşınmazlarla ilgili açılan davanın reddi ile bu taşınmazların tespit gibi tapuya tesciline, 135 ada 6, 37, 41 ve 42, 175 ada 8 ve 12, 177 ada 5, 25 ve 30, 178 ada 2 ve 4, 179 ada 1, 180 ada 19 ve 20 ile 191 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki davanın kısmen kabulüne ve bu taşınmazların tespitinin iptali ile; 177 ada 5 ve 25 parsel numaralı taşınmazın tamamı 720 pay kabul edilerek; 564 payın …, 52’şer payın … ve …, 13’er payın … adına tapuya tesciline, 191 ada 2, 175 ada 12 parsel ve 175 ada 8 parsel numaralı taşınmazın her biri ayrı ayrı 720 pay kabul edilerek; 564 payın …, 52’şer payın … ve …, 13’er payın … adına tapuya tesciline, 135 ada 6, 37 ve 42, 180 ada 19, 178 ada 4 ve 179 ada 1 parsel numaralı taşınmazların her biri ayrı ayrı 720 pay kabul edilerek; 564 payın …, 52’şer payın … ve …, 13’er payının … adına tapuya tesciline, 177 ada 30 parsel numaralı taşınmazın tamamı 720 pay kabul edilerek; 564 payın …, 52’şer payın Mahmut ve …, 13’er payının … adına tapuya tesciline, 180 ada 20 ve 178 ada 2 parsel numaralı taşınmazların tamamı 720 pay kabul edilerek; 94’er payın …, ve …, 52’şer payın … ve …, 13’er payının … adına tapuya tesciline, 135 ada 41 parsel numaralı taşınmazın tamamı 720 pay kabul edilerek; 141’er payın …, … ve …, 52’şer payın … ve …, 13’er payının … ve … adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davacı … vekili, davalılar … ve arkadaşları ile davalılar … ve arkadaşları tarafından temyiz edilmiş, Dairemizin 18.09.2017 tarih 2015/11354-2017/5386 Esas ve Karar sayılı ilamıyla hükmün onanmasına karar verilmiş, bu kez davacı … vekili ile davalılar , … ve … ile … ve … karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
1- Dosya içeriğine, mahkeme kararında belirtilip, Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre davacı vekilinin 137 ada 3, 6, 5, 4, 135 ada 4, 39, 38, 138 ada 1, 2, 177 ada 31, 3, 27, 6, 26, 191 ada 1, 180 ada 21, 18, 178 ada 3, 5, 191 ada 3, 179 ada 2, 175 ada 13 parsel sayılı taşınmazlar ile davalılardan, … ve …‘in 191 ada 2, 135 ada 37, 6, 47, 41, 177 ada 25, 5, 30, 175 ada 8, 12, 179 ada 1, 178 ada 4, 180 ada 19, 1 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesinde sayılan nedenlerden hiçbirisine uygun olmayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE,
2- Davalılar , … ve …, … ve …‘nın 180 ada 20 ve 178 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar hakkındaki karar düzeltme istemine gelince; söz konusu taşınmazların 1/6’şar paylarla davalılar …, … ve … ile … ve … adlarına tespit görmüş, davacı … tarafından miras yoluyla gelen hakka dayalı olarak dava açılmıştır. Mahkemece; çekişmeli taşınmazların kök muris İslam’dan kaldığı kabul edilse dahi, kök murisin 1915 yılında ölümünden sonra bir insan ömrünü aşar şekilde davalı taraf ve murisleri tarafından kullanıldığı, bu hususun taksime karine olduğu, davacı tarafça taksimin yapılmadığının ya da usulüne uygun bir taksimin bulunmadığının ispat edilemediği, bu nedenle davanın reddi gerekmekte ise de davalılardan …, … ve …‘in davayı kabul ettikleri gerekçesiyle yazılı şekilde hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK’nın 308. maddesi hükmüne göre kabul, davaya son veren taraf işlemlerindendir ve kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğurur. Ne var ki; söz konusu 180 ada 20 ve 178 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar davayı kabul eden davalılar ile birlikte müşterek mülkiyete dayalı olarak adlarına tespit yapılan diğer davalılar … ve …‘nın davayı kabul ettiklerine dair bir beyan bulunmadığı gibi esasen bu yön mahkemenin de kabulündedir. Hal böyle olunca; davacının murisi … mirasçılarına verilecek miras payının yalnızca davayı kabul edenlerin paylarından alınması gerekirken davayı kabul etmeyen diğer davalılar … ve …‘nın paylarından da alınmak suretiyle ve adı geçenlerin tespitte adlarına verilen 1/6’şar payın azalmasına sebebiyet verecek şekilde karar tesis edilmesi isabetsiz olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken temyiz incelemesi sırasında gözden kaçırılmak suretiyle bu taşınmazlar hakkındaki hükmün de sehven onandığı anlaşılmakla davalılar …, … ve …‘in karar düzeltme taleplerinin reddine, davalılar … ve …‘nın karar düzeltme isteminin yukarıda açıklanan nedenlerle kabulü ile Dairemizin 18.09.2017 tarih 2015/11354-2017/5386 Esas ve Karar sayılı ilamı onama ilamının 180 ada 20 ve 178 ada 2 parsel sayılı taşınmazlar yönüyle ortadan kaldırılmasına ve bu parseller hakkındaki hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 16.01.2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/3255 Karar : 2017/7426 Tarih : 31.10.2017
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
Davacı tarafından, aksi kurum işleminin iptali, 5510 sayılı Yasanın 81. maddesini ı bendinde öngörülen prim teşvikinden yararlandırılması gerektiğinin tespiti amacıyla açılan davanın yargılaması sonucu … 12. İş Mahkemesince istemin usulden reddine dair verilen hükme karşı davacı Şirket vekilince istinaf yoluna başvurulması ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince, istinaf başvurusunun reddine dair verilen kararın temyizen incelenmesi davacı Şirket vekilince istenilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Çekişmeli yargıda kural olarak, “tasarruf ilkesi” geçerlidir ve taraflar dava konusu üzerinde serbestçe tasarrufta bulunabilirler. Bu suretle davaya son verilebilmesinin bir yöntemi davadan feragattir ve anılan kurum 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun 307 ila 312. maddelerinde (mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 91 ila 94. maddelerinde) düzenlenmiştir.
Hükmün kesinleşmesinden önceki herhangi bir aşamada davadan feragat edilebilir. Temyiz edilen ve fakat henüz temyiz Dairesince görüşülmeyen bir karar, usul hukuku çerçevesinde kesinleşmiş olmadığından, bu aşamada davadan feragat mümkündür.
Hâkim, gördüğü davada tahkikatı bitirip hüküm kurduktan sonra davadan elini çekmiş olur ve kural olarak dava sonunda verilen karar temyiz edilip bozulmadan ve bu suretle yargılamaya yeniden başlanmadan davanın esası ile ilgili hiç bir karar veremez.
Feragat, davayı kesin olarak sonuçlandıran bir hukuki neden olduğundan, hâkim karar verdikten sonra dahi belgelendirilen feragat üzerine davanın bu nedenle reddine karar verebilir ise de, Yargıtay uygulamalarında (örneğin Hukuk Genel Kurulunun 21.10.1981 gün 1981/2-551, 1981/683 ve 02.06.1982 günlü 1982/376-547 sayılı Kararları ile 11.04.1940 gün ve 1939/15-1940/70 sayılı tevhidi içtihat Kararının gerekçesinden esinlenen uygulama) hüküm temyiz edildikten sonra vaki feragat üzerine mahkemece kendiliğinden bir karar verilmeyerek Yargıtay`ın bu konuda (feragat konusunda) mahkemece bir karar verilmek üzere hükmün bozulmasına dair verilecek kararından sonra ancak dosyayı ele alabilir ve feragate dayanarak davayı reddedebilir.
Bu itibarla, somut olayda davacının temyiz aşamasında verdiği dilekçe ile feragat edildiğini açıkça ve koşulsuz olarak bildirdiğinden, hükümden sonra ortaya çıkan ve temyiz incelenmesine usulen engel oluşturan bu hukuki olgu çerçevesinde, yeniden inceleme yapılmak üzere mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi gerekmektedir.
O hâlde, hükmü temyiz eden davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararının kaldırılarak İlk Derece Mahkemesince verilen hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: … Bölge Adliye Mahkemesi 10. Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, 31.10.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/34 Karar : 2017/5079 Tarih : 30.03.2017
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
Borçlu tarafından 838 parsel sayılı taşınmaza ilişkin 21.7.2015 tarihli ihalenin feshinin talep edildiği, mahkemece istemin süreden reddine karar verildiği, verilen kararın borçlu tarafından temyiz edilmesinin ardından alacaklı vekili Av. …‘nın 24.3.2016 tarihli e-imzalı dilekçesi ile davayı kabul ettiklerini bildirdiği, ancak adı geçen vekilin davayı kabule ilişkin bu dilekçesinin fiziki dosyaya temyiz incelemesinden sonra girmesi nedeniyle alacaklının kabul beyanı değerlendirilmeksizin mahkeme kararının Dairemizce onandığı, borçlunun karar düzeltme dilekçesinde alacaklının davayı kabul beyanının nazara alınması gerektiğini talep ettiği anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 308. maddesi gereğince, kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre, kabul, ancak, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur. Öte yandan davayı kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur (HMK’nun 311/1). Davalının davayı kabul etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer.
İhalenin feshi istemi, HMK’nun 308/2. maddesinde belirtilen tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir dava olmadığına göre, ihalenin feshi davalarında davayı kabul mümkün olup, kabulün sonuç doğurması için, borçlu tarafından yapılan şikayette hem alacaklı hem de ihale alıcısının davayı kabul etmesi gerekir.
Somut olayda, aynı zamanda ihale alıcısı olan alacaklının, vekili aracılığı ile, 24.3.2016 tarihinde mahkemeye sunduğu e-imzalı dilekçesi ile davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, karar düzeltme isteminin kabulü ile, mahkemece alacaklı vekilinin vekaletnamesinde davayı kabul yetkisi bulunup bulunmadığı da incelenmek suretiyle kabul beyanı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için mahkeme kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Şikayetçi borçlunun karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 28.3.2016 tarih, 2016/3846 Esas - 2016/9001 Karar sayılı onama ilamının kaldırılmasına, aynı zamanda ihale alıcısı olan takip alacaklısının davayı kabulü hakkında karar verilmek üzere mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 30/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/12969 Karar : 2017/412 Tarih : 20.01.2017
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
Davacı vekili, … 7. Asliye Hukuk Mahkemesi kanalıyla Dairemize göndermiş olduğu 06.12.2016 tarihli dilekçesiyle, davadan feragat ettiklerini bildirmiştir.
Dosyada mevcut, … 5. Noterliğinin 16.12.2013 tarihli ve 21946 yevmiye numaralı vekaletnamesine göre davacı vekilinin davadan feragate yetkili olduğu anlaşılmıştır.
6100 sayılı HMK`nın 307. maddesinde feragatin, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olduğu belirtilmiştir. Aynı yasanın 308. maddesi gereğince de kabul, davacının talep sonucuna davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.
6100 sayılı HMK`nın “Feragat ve kabulün şekli” başlıklı 309. maddesi hükmüne göre de feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Yukarıda belirtildiği üzere feragatin kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl edeceği hükme bağlanmıştır. Yine belirtmek gerekir ki feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatine bağlı değildir. Etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğurur. Bu nedenle mahkemece verilen kararın davacının davadan feragati hakkında mahkemesince bir karar verilmek üzere bozulması gerekir. Yargıtay`ın yerleşmiş uygulamaları da bu doğrultudadır. (11.04.1940 tarihli ve 70 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 27.05.1992 tarihli ve 1992/2-250/364 sayılı kararı)
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin davadan feragatı nedeniyle hükmün BOZULMASINA, ödenen temyiz harcının talep halinde yatırana iadesine, 20.01.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/21962 Karar : 2017/565 Tarih : 18.01.2017
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
Borçlu vekilinin ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, ihale alıcısı … Yapı..Ltd.Şti. yetkilisinin 04.02.2016 tarihli duruşmada ihalenin feshi istemine yönelik davayı kabul ettiklerini bildirdiği, mahkemece ihale alıcısı davalının kabul beyanı nedeniyle şikayetin kabulüne karar verildiği, ancak; takip alacaklısının davanın kabulüne yönelik beyanının bulunmadığı görülmektedir.
6100 Sayılı HMK’nun 308. maddesi gereğince, kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre, kabul, ancak, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur. Öte yandan davayı kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur (HMK’nun 311/1). Davalının davayı kabul etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer.
İhalenin feshi istemi, HMK’nun 308/2. maddesinde belirtilen tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir dava olmadığına göre, ihalenin feshi davalarında davayı kabul mümkün olup, kabulün sonuç doğurması için, borçlu tarafından yapılan şikayette hem alacaklı hem de ihale alıcısının davayı kabul etmesi gerekir.
Somut olayda ihaleye konu taşınmaz yönünden takip alacaklısının kabul beyanı bulunmadığından tüm ilgililerin davayı kabulü koşulu gerçekleşmemiş olup, mahkemece ihalenin feshi isteğine ilişkin sebepler incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/24450 Karar : 2016/16293 Tarih : 30.11.2016
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
Davacılar vekili, dava konusu … parselde davalı adına kayıtlı 136/1536 payın aslında vekil edenlerine ait olduğunu, taşınmaz hisseli olduğu için tapuda intikal yaptıramadıklarını açıklayarak 136/1536 payın vekil edenleri arasında eşit oranda tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, davayı kabul ettiğini beyan edip duruşma zabtını imzalamıştır.
Mahkemece; İmar Kanunu`nun 18/son maddesi uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.
3194 sayılı İmar Kanunu`nun 18/son maddesinde, veraset yolu ile intikal eden, tarım, hayvancılık, turizm, sanayi ve depolama amacı için yapılan hisselendirmeler ile cebri icra yolu ile satılanlar hariç imar planı olmayan yerlerde her türlü yapılaşma amacıyla arsa ve parselleri hisselere ayıracak özel parselasyon planları ve satış vaadi sözleşmeleri yapılamayacağı belirtilmiştir. Anılan kanun maddesi karşısında, imar planı olan yerlerde hisse devri suretiyle satış mümkündür.
Her ne kadar Mahkemece; 3194 sayılı İmar Kanunu’nun 18/son maddesi gereğince davanın reddine karar verilmiş ise de, dosya içerisinde mevcut … Belediye Başkanlığı İmar ve Şehircilik Müdürlüğü`nün 04.04.2014 tarihli cevabi yazısında; davaya konu parselin 26.09.2009 onaylı … Bölgeleri 1/100 Ölçekli Koruma Amaçlı Revizyon Uygulama İmar Planında, orman alanı, mesire alanı ve kısmen ayrıntılı jeoteknik etüt gerektiren alan olarak planlandığının bildirildiği, bu durumda dava konusu taşınmazın imar planı kapsamında kaldığı belirlendiğinden bahsi geçen kanun maddesinin somut olayda uygulanma imkanı bulunmadığı anlaşılmıştır.
Davalı, dava konusu … parselde adına kayıtlı 136/1536 payın davacılara ait olduğunu 21.03.2014 havale tarihli ve kimlik tespitli cevap dilekçesi ve 21.04.2014 tarihli duruşmada kabul etmiştir. 6100 sayılı HMK`nun 308 maddesinde “..kabul, davacının talep
sonucuna davalının tamamen veya kısmen muvafakat etmesi …”, HMK`nun 311 maddesinde ise,” kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur.” ifadeleri yer almaktadır.
Hal böyle olunca, davalının kabul beyanı gereğince davanın kabulü ile dava konusu taşınmazda davalıya ait hissenin davacılar adına hisseli olarak tesciline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde somut olayda uygulanma imkanı bulunmayan 3194 sayılı İmar Kanunu`nun 18/son maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK`nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine, 30.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/6023 Karar : 2016/15128 Tarih : 7.11.2016
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
Davacı vekili, dava konusu 224 ve 225 parsel sayılı taşınmazlar üzerinde bulunan ve dava dilekçesinde gösterilen muhdesatların tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan … ile davalı … vekili davayı kabul ettiğini beyan etmişlerdir.
Mahkemece; 224 nolu parselin üzerindeki 345.128,00.-TL değerinde tüm muhdesatların …‘a ait olduğunun, 225 nolu parselin üzerindeki muhdesatlardan ….367,00.-TL değerindeki … katlı bina, keson kuyu ve tesisatı ile … katlı binanın …‘a ait olduğuna, diğer muhdesatların toplam değeri 440.900,00.-TL olup …`a ait olduklarının tespitine ilişkin olarak davanın kısmen kabulüne ve ….01.2015 tarihli bilirkişiler ….. ve …….tarafından hazırlanan raporun kararın eki sayılmasına karar verilmesi üzerine; hüküm, davalılardan … vekili ve davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nun 308 inci maddesine göre; kabul davacının talep sonucuna kısmen ya da tamamen muvafakat edilmesidir. Yine aynı Kanun`un 310 uncu maddesi uyarınca kabul hüküm kesinleşinceye kadar her zaman yapılabilir.
Somut olayda; davalılardan …, ….04.2014 tarihli bizzat imzaladığı dilekçe ile, davalı … vekili ise ……..2014 tarihli ön inceleme tutanağında davayı kabul ettiğini beyan etmişlerdir.
O halde; davalılarca, davacının talep sonucunun tamamı kabul edildiğine göre, yukarıda açıklanan kanun maddeleri gereğince, davanın kabul nedeniyle kabulüne karar verilmesi gerekirken, kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle 6100 sayılı HMK’nın Geçici ….maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA, bozmanın niteliğine göre davalılardan … vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince … Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı … gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve ….280,… TL peşin harcın istek halinde davacıya, 27,70 TL peşin harcın istek halinde davalı …`e iadesine 07…..2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/926 Karar : 2015/4748 Tarih : 28.04.2015
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hükmü davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyanın Yargıtay`a gönderilmesinden sonra verilmiş olan 28.04.2015 havale tarihli davacı vekili ve davalı vekili tarafından müşterek imzalı dilekçeleri ile davacı vekili davasından feragat ettiğini, davalı vekili de temyizden feragat ettiğini bildirmiştir
Feragat, kati bir hükmün hukuki neticelerini doğurur. Hem davadan hem temyiz isteminden feragat edilmesi halinde öncelikle davadan feragat hususunun değerlendirilmesi gerekir.
6100 sayılı HMK`nın 307. maddesinde feragatin, davacının, talep sonucundan kısmen veya tamamen vazgeçmesi olduğu belirtilmiştir.
Aynı yasanın 308. maddesi gereğince de; kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir.
Kabul, ancak tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur.
6100 sayılı HMK`nun “Feragat ve kabulün şekli” başlıklı 309. maddesi hükmüne göre de feragat ve kabul, dilekçeyle veya yargılama sırasında sözlü olarak yapılır. Feragat ve kabulün hüküm ifade etmesi, karşı tarafın ve mahkemenin muvafakatine bağlı değildir. Kısmen feragat veya kabulde, feragat edilen veya kabul edilen kısmın, dilekçede yahut tutanakta açıkça gösterilmesi gerekir. Feragat ve kabul, kayıtsız ve şartsız olmalıdır.
Yukarıda belirtildiği üzere feragatin kati bir hükmün hukuki neticelerini hasıl edeceği hükme bağlanmıştır. Yine belirtmek gerekir ki feragatin geçerliliği karşı tarafın muvafakatine bağlı değildir. Etkisini onu yapanın tek yönlü irade beyanı ile doğurur. Yargıtay`ın yerleşmiş uygulamaları da bu yoldadır. ( 11.4.1940 tarihli ve 70 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı, Hukuk Genel Kurulunun 16.11.1966 tarihli ve 1438/290 sayılı, 27.05.1992 tarihli ve 1992/2-250/364 sayılı Kararları )
Mahkemece bir karar verilip davadan el çekildikten sonra temyiz aşamasında davadan feragat edildiğinden ve bu aşamada dahi feragat hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden hükmün davacının davadan feragati hakkında mahkemesince bir karar verilmek üzere bozulması gerekmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/31986 Karar: 2016/6415 Tarih: 07.03.2016
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
1- Tarafların icra takibine yönelik şikayetler hakkındaki icra mahkemesi kararlarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre tarafların temyiz itirazlarının REDDİNE;
2- Tarafların ihalenin feshi istemine yönelik icra mahkemesi kararına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Alacaklı tarafından başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla ilamlı takipte borçlunun ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece istemin reddine karar verildiği, kararın taraflarca temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
6100 Sayılı HMK’nun 308. maddesi6100 Sayılı HMK’nun 308. maddesi gereğince, kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesidir. Aynı maddenin ikinci fıkrası hükmüne göre, kabul, ancak, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri davalarda hüküm doğurur. Davayı kabul, kesin hüküm gibi hukuki sonuç doğurur ( 311/1 ). Davalının davayı kabul etmesi ile dava konusu uyuşmazlık sona erer.
Somut olayda, aynı zamanda alacağa mahsuben ihale alıcısı olan alacaklı vekilinin UYAP sistemi üzerinden gönderdiği cevap dilekçesinde davanın kabulüne karar verilmesini talep ettiği görülmektedir. Alacaklı vekilinin bu beyanı, davayı kabul anlamında olup, vekaletnamesinde kabul yetkisi bulunduğuna ve dava da 308/2.maddesinde belirtilen tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyecekleri bir dava olmadığına göre, mahkemece, alacaklı vekilinin kabul beyanı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi için tarafların temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının belirtilen nedenle bozulması gerekmiştir ( HGK’nun 20.09.1995 tarih, 1995/12-661 E.-1995/763 K. sayılı kararı ).
SONUÇ : Tarafların ihalenin feshi istemine yönelik karara ilişkin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda ( 2 ) nolu bentte yazılı nedenlerle 366 ve 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının reddine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 07.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/29183 Karar: 2015/30385 Tarih: 19.10.2015
-
HMK 308. Madde
-
Davayı Kabul
Davacı, davalıların birlikte hareket ederek bir kısım taşınmazlardaki hisselerinin satışı için kendilerine verilen vekaletleri, yapılan alacağın temliki sözleşmesini ve protokolü kötüye kullanarak dolandırıldığını, taşınmazların bedelini tahsil ettiklerini ancak kendisine ödeme yapmadıklarını, satılan taşınmazların hissesine karşılık gelen 700.000,00-TL bedelin işleyecek yasal faizi ile davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davacı, önincelemeden sonra yapılan ilk tahkikat duruşmasında dosyaya 13.11.2014 tarihli protokol sunarak aralarında anlaştıklarını, davalıların davaya konu taşınmazların davacıya devrini veya belirtilen ödemeleri yapmadığı takdirde; 700.000,00.-TL taşınmaz bedelinin işleyecek yasal faizi, yargılama masrafı ve avukatlık ücreti ile birlikte ödemeyi kabul ettiklerini bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, dava konusu 700.000,00 TL alacağın yasal faizi ile davalılardan tahsiline, davalıların davayı ön inceleme aşamasında kabul ettikleri göz önünde bulundurularak alınması gereken karar ve ilam harcından 2/3 oranında indirim yapılarak 15.939,00.-TL karar ve ilam harcının davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına, tarafların yargılama gideri ve avukatlık ücreti talebi olmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, karar verilmiş; hüküm, yargılama giderleri ve vekalet ücreti yönünden davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının temyizi yargılama giderleri ve vekalet ücretine yöneliktir. Hemen belirtmek gerekir ki mahkemece, taraflar arasındaki 13.11.2014 tarihli sulh protokolünde davalıların dava konusu alacağı, davacıya ödemeyi kabul ettikleri gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. 6100 sayılı HMK’nın 308. maddesindeki tanıma göre kabul, davacının talep sonucuna, davalının kısmen veya tamamen muvafakat etmesi olup, gerçekten de anılan protokole göre, davalı taraf davacıya 700.000,00 TL yi ödemeyi kabul ettiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, bu kabul beyanı, 16.10.2014 tarihli ön inceleme duruşmasından sonraki aşamada, 13.11.2014 tarihli tahkikat duruşmasında taraflarca 13.11.2014 tarihli protokol ile sunulmuş olup, öninceleme duruşmasından önce kabulün gerçekleştiğinden söz edilemez. 6100 sayılı HMK’nın 312.maddesine göre kabul beyanında bulunan taraf, davada aleyhine hüküm verilmiş gibi yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edileceği hüküm altına alınmıştır. O halde mahkemece, yargılama harç ve giderleri ( 492 sayılı Harçlar Kanunun uyarınca dava değeri üzerinden alınması gereken 47.817,00 TL nispi karar ve ilam harcı ile 68,50 TL’lik posta gideri ) ile karar tarihinde yürürlükte bulunan 2014 yılı A.A.Ü.T. 19.10.2015nin 12/1 maddesi uyarınca hesap edilen 41.000 TL ‘lik nispi vekalet ücretinin tamamının davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde, karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlıkların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK.’nun 438/7. maddesi gereğidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın, “hüküm” başlıklı bölümünün 3. Bendinin karardan çıkartılarak yerine “3- 492 sayılı Harçlar Kanunun uyarınca dava değeri üzerinden alınması gereken 47.817,00 TL nispi karar ve ilam harcının davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,” “hüküm” başlıklı bölümünün 4. bendinin çıkartılarak yerine iki ayrı bent olarak aynen “4-Davacı tarafından yapılan 8 adet 64,00 TL’lik tebligat gideri ve 3 adet 4,50 TL’lik müzekkere gideri olmak üzere toplam 68,50 TL posta masrafının davalılardan alınarak davacıya verilmesine,” ve “5- Karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’nin 12/1. Maddesi uyarınca hesap edilen 41.000,00 TL nispi vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine” ibarelerinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekli ile ONANMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19.10.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.