0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

HMK Madde 3

(İptal: Anayasa Mahkemesi’nin 16/2/2012 tarihli ve E.: 2011/35, K.: 2012/23 sayılı Kararı ile. )



HMK Madde 3 Gerekçesi

Bu maddede, dava çeşitleri arasında açıkça düzenlenmiş bulunan davaların yığılmasında görevli mahkemenin dava yoluyla ileri sürülen taleplerin, yani dava konularının değer yahut tutarlarının toplamının esas alınması suretiyle belirleneceği açıkça ifade olunmuştur. Sözü edilen yasal düzenleme, kurumun da adı konulmak suretiyle, 1086 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin birinci fıkrasının ilk cümlesindeki düzenlemenin somutlaştırılmış şeklinden farklı bir şey değildir. Ayrıca burada sözü edilen davaların yığılmasıyla kastedilenin objektif dava birleşmesi bütünü altında yer alan ve onun tipik bir örneğini oluşturan kümülatif dava yığılması olduğu vurgulanmalıdır.


HMK 3 (Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/17088 Karar : 2017/5289 Tarih : 12.06.2017

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

Davacı 23.11.2011 havale tarihli dilekçesi ile davacıların murislerinin 1934 tarih ve 2510 sayılı iskan tapusuna istinaden … ilçesi … mevki Cilt 31 Sayfa 75 ve 76’da kayıtlı iki taşınmazın maliki olduklarını, murislerden …`un … Asliye Hukuk Mahkemesinin 1964/433 Esas sayılı dosyasında 1954 tarih ve 40 ve 41 sıra sayılı tapuları kapsayan taşınmazların … sayılan yerlerden olmadığı iddiasıyla dava açtığını, mahkemece davanın kabulüne karar verildiğini ancak hükmün Yargıtay 1. Hukuk Dairesince diğer murisin muvafakatının alınmadığı gereğine değinilerek bozulduğunu belirterek taşınmazların yeni ada ve parsel numaralarının tespiti ile Sarıyer Asliye Hukuk Makemesince karar verildiği üzere taşınmazların … sayılmayan yerleden olduğunun tespiti ile davacılar adına tapuya tescilini talep etmiş, mahkemece davacı vekiline dava konusu taşınmazların ada, pafta ve parsel bilgilerinin tespit edilerek bildirilmesi için süre verildiği ve davacı vekilinin verilen kesin süreye rağmen taşınmazların ada, pafta ve parsel numaralarının dosyaya sunulmadığı gerekçesiyle ispat edilmeyen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, … kadastrosuna itiraza ve tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir.

Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede 1938 yılında 3116 sayılı Kanun gereğince … kadastrosu yapılmış, 03/03/1938 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiştir.

İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve davacı vekilinin verilen kesin süre içerisinde davanın konusunu oluşturan taşınmazın tespite yarayacak ada, pafta ve parsel numaralarını bildirmemesi şeklindeki eylemin 6100 sayılı Kanunun 119/1-d maddesine aykırılık teşkil ettiğinin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, dava dilekçesinin kapsamını belirleyen HMK’nun 119/1-d bendinde; “davanın konusu ve mal varlığı haklarına ilişkin davalarda, dava konusunun değerinin” dava dilekçesinde gösterilmesi zorunludur. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise, birinci fıkranın a, d, e, f ve g bentleri dışında kalan hususların eksik olması halinde, hakim davacıya eksikliği tamamlaması için bir haftalık kesin süre verir denilmiştir. Bu süre içinde eksikliğin tamamlanmaması halinde davanın açılmamış sayılır, amir hükmü yer almaktadır. Görüldüğü gibi, HMK`nun 119/1-d bendi süre verilmesi gereken bentler kapsamı dışında bırakılmıştır. Aynı maddenin b, c, ç, ğ ve h bentlerinde birinin ve bir kaçının eksik olması halinde, aynı maddenin 2 madde ve fıkrası uyarınca süre verilmesi hüküm altına alınmıştır.

492 sayılı Harçlar Kanunun 16/3. maddesine göre; “değer tayini mümkün olan hallerde dava dilekçelerinde değer gösterilmesi mecburidir. Gösterilmemiş ise davacıya tespit ettirilir. Tespitten kaçınma halinde dava dilekçesi muameleye konmaz.” Her ne kadar anılan maddenin 3. fıkrasında dava dilekçesi muameleye konulmaz denilmekte ise de, dava dilekçesi verilmek, esas defterine kaydedilmek ve bundan ayrı harca tabi ise harcını yatırmak suretiyle muameleye konulduğu konusunda bir duraksama olmamalıdır. Yani dava dilekçesi verilip kayıt numarası alındıktan sonra işleme konulmadığından söz edilemez. Bu nedenle, bu hükmün dava dilekçesinin reddi şeklinde yorumlanması ve bu biçimde anlaşılması gerekmektedir.

Mahkemece, her ne kadar davanın reddine karar verilmiş ise de, bu husus HMK’nın 370/2. maddesi uyarınca yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün 1 nolu bendinde yer alan “davanın reddine” ibaresinin hüküm fıkrasından çıkartılmasına, bunun yerine “HMK`nın 119/1 -d bendi ile 492 sayılı Harçlar Kanunun 16/3. fıkrası gereğince dava dilekçesinin reddine” ibaresinin yazılmasına ve hükmün 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 12/06/2017 günü oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/5308 Karar : 2017/3186 Tarih : 5.06.2017

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

Davacı, imar uygulaması ile paydaşı olduğu 27881 ada 1 parsel sayılı taşınmazın imar planında semt spor sahası içinde kalması nedeniyle yararlanamadığını, mülkiyet hakkının kısıtlandığını, imar parselinin geldileri olan 13197 ada 1 ve 12731 ada 1 parsel sayılı taşınmazlarda davalı belediyeye ait olan park ile diğer davalı şirkete ait çiçek seraları, ev ve müştemilatların olduğunu belirterek yıllık 500, 00-TL’den 5 yıllık toplam 2.500, 00-TL ecrimisil bedelinin yıl sonlarından itibaren işleyecek faizleriyle birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davalılar davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, davalı … yönünden davanın kabulüne, diğer davalı yönünden reddine dair verilen karar, Dairece ‘’…mahkemece çekişme konusu taşınmazda davacının payına isabet eden ve davalı … Belediyesinin kullandığı yer nedeniyle bilirkişice tespit edilen miktarda haksız işgal tazminatı olan ecrimisile karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile fazla ecrimisilin hüküm altına alınması doğru değildir.’’ gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalı … Çiçekçilik ve Peyzaj Ltd.Şti. yönünden davanın reddine, davalı … Belediyesi yönünden 864, 70-TL ecrimsilin yasal faiziyle birlikte davalı … Belediyesinden tahsiline karar verilmiştir.

Bilindiği üzere;14.07.2004 tarihli ve 5219 sayılı Yasa ile HUMK.’nun 427/2 maddesindeki temyiz ile ilgili parasal sınır 1.000, 00.-TL olarak belirlenmiş, 5236 sayılı Yasanın 19. maddesi uyarınca 01.01.2014 tarihinden itibaren 1.890, 00 .-TL’ye çıkarılmıştır.

Anılan yasada derdest davalar yönünden ne şekilde uygulanacağı yönünde açık bir hüküm bulunmamakta ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.02.2005 tarih ve 2005/13-32 Esas 2005/85 Karar sayılı kararı uyarınca yerel mahkemelerce kurulan hükümlerin temyizinin ve temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay Daireleri ya da Hukuk Genel Kurulunca verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesi durumunda temyiz ya da karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmünün esas alınacağı belirtilmiştir.

Alacağın bir kısmının dava edilmiş olması halinde, kısaca kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir.

Temyiz sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen veya kabul edilen bölümü temyiz sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Kısaca temyize konu edilen miktara bakılarak kesinlik belirlenir.

Somut olayda davacı, 2500, 00-TL ecrimisilin yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, mahkemece yapılan yargılama sırasında bilirkişilerden alınan rapor ve davalının taşınmazı kullandığı dönemler gözetilmek suretiyle 864, 70-TL ecrimisilin yasal faizi ile birlikte davalı belediyeden tahsiline karar verilmiş olup; hüküm sadece davalı tarafından kabul edilen miktara hasren temyiz edilmiştir. Temyiz edilen miktar karar tarihi itibariyle 1.890, 00.-TL’yi geçmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesi ve Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 5219 sayılı Yasa ile değiştirilen 427. maddesinin 2. fıkrası gereğince davacının temyiz hakkı bulunmamaktadır. Kesin olan kararların temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 gün, 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kurulu kararı uyarınca Yargıtay’ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği kuşkusuzdur.

Yukarıda açıklanan nedenle 6100 Sayılı HMK.’nin 3. maddesi gereğince HUMK’nun 427/2, 432/4 maddeleri uyarınca davacı vekilinin temyiz isteminin REDDİNE, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/14343 Karar : 2017/7614 Tarih : 2.05.2017

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

1)Davalıların temyizi yönünden yapılan incelemede;

5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu`nun 8. maddesine göre iş mahkemesinden verilen kararlar tefhim ve tebliğ tarihinden itibaren 8 gün içinde temyiz olunabilir. Bu süre içinde temyiz dilekçesinin hakime havale edildikten sonra temyiz defterine kaydının yaptırılması ve harcının yatırılması gerekir. 6100 Sayılı HMK geçici 3. Madde 1. Fıkrasına göre; “Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmî Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” 2. Fıkrasına göre; Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla yapılan değişiklikten önceki 427 ilâ 454 üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

Miktar ve değeri temyiz kesinlik sınırını aşmayan taşınır mal ve alacak davalarına ilişkin nihai kararlar HUMK.nun 427/2 maddesi uyarınca temyiz edilemez.

Kesinlik sınırı kamu düzeni ile ilgilidir. Temyiz kesinlik sınırı belirlenirken yalnız dava konusu edilen taşınır malın veya alacağın değeri dikkate alınır. Faiz, icra (inkar) tazminatı, vekalet ücreti ve yargılama giderleri hesaba katılmaz.

Birleştirilen davalarda, temyiz sınırı her dava için ayrı ayrı belirlenir.

İhtiyari dava arkadaşlığında, temyiz sınırı her dava arkadaşının davası için ayrı ayrı belirlenir.

Karşılık davada, temyiz sınırı asıl dava ve karşılık dava için ayrı ayrı belirlenir.

Tespit davalarında, temyiz sınırı tespit davasının öncüsü olduğu eda davasının miktar ve değerine göre belirlenir.

Temyiz sınırından fazla bir alacağın tamamının dava edilmiş olması halinde, hükümde asıl istemin kabul edilmeyen bölümü temyiz sınırını geçmeyen tarafın temyiz hakkı yoktur. Kısaca temyize konu edilen miktara bakılarak kesinlik belirlenir.

Alacağın bir kısmının dava edilmesi halinde, kısmi davada kesinlik sınırı dava edilen miktara göre değil, alacağın tamamına göre belirlenir.

Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 06.06.1975 gün ve 1975/6-8 sayılı içtihadında, “5521 sayılı yasada açık düzenleme olmamakla birlikte, bu yasanın 15. maddesindeki düzenleme gereği HUMK.nun 427. maddesindeki kesinlik sınırının iş mahkemelerinde verilen kararlarda da uygulanması gerektiği, grup halinde açılan davaların salt iş mahkemelerine özgü bir dava türü olmadığı, bu nedenle seri olarak açılan davalarda her dosya için kesinlik sınırına bakılması gerektiği” açıkça belirtilmiştir.

Dosya içeriğine göre davalılarca temyize konu edilen miktar, 1730,08 TL. olup, karar tarihi itibariyle 2.190,00 TL. kesinlik sınırı kapsamında kaldığından davalıların temyiz isteminin HUMK.nun 427/2, 432/4 maddeleri, uyarınca ( REDDİNE ), nisbi temyiz harcının istek halinde davalılara (İADESİNE),

2)Davacı temyizi yönünden yapılan incelemede;

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ( ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/4596 Karar : 2017/1638 Tarih : 10.04.2017

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

Dava, eser sözleşmesine dayalı olarak teminat verildiği iddia olunan bonoya ilişkin İİK’nın 72. maddeye göre icra takibinden sonra açılmış menfi tespit davası olup, mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen kararın davacı … ve davalı Kadriye Yazıcıer vekillerince temyizi üzerine Dairemizden verilen 16.05.2016 gün 2016/1482 Esas, 2016/2770 Karar sayılı düzeltilerek onama ilamına karşı yasal süresi içinde davacı … ve davalı Kadriye Yazıcıer vekillerince karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.

1-Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre davacı …‘ın tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer karar düzeltme talepleri yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2-Davalının diğer karar düzletme taleplerine gelince;

Yargılama giderlerinin, aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verilir (HMK’nın 326/1). Davada iki taraftan her biri kısmen haklı çıkarsa, mahkeme yargılama giderlerini tarafların haklılık oranına göre paylaştırır (HMK’nın 326/2). Aleyhine hüküm verilenler birden fazla ise mahkeme yargılama giderlerini, bunlar arasında paylaştırabileceği gibi, müteselsilen sorumlu tutulmalarına da karar verebilir (HMK 326/3). Somut olayda; dava açılırken harca esas değer olarak 21.000,00 TL gösterilmiş, mahkemece, davacı … yönünden dava kısmen kabul edilerek 7.605,00 TL alacak ve ferileri yönünden borçlu olunmadığının tespitine karar verilmiştir. Dosya kapsamında ise 02.12.2013 tarihli ve 80,00 TL bedelli, 15.05.2014 tarihli ve 575,00 TL bedelli olmak üzere toplam 655,00 TL’lik davalı tarafından yapılan yargılama giderine ait makbuz bulunmaktadır. Bu durumda davalı tarafından yapılan 655,00 TL yargılama giderinin de haklılık durumuna göre taraflar arasında paylaştırılması gerekirken davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin tamamının davalı üzerinde bırakılması hatalı olmuştur.

Ayrıca, mahkemece hüküm altına alınan toplam 7.605,00 TL üzerinden karar tarihinde geçerli olan %68,31 oranına göre 519,49 TL karar harcı hesaplanıp, bu miktardan davanın açılması sırasında alınan 358,65 TL peşin harcın mahsup edilerek kalan 160,84 TL harcın davadan alınarak hazineye gelir yazılması gerekirken, harcın dava değeri olan 21.000,00 TL’ye göre hesaplanarak davalı aleyhine 915,51 TL fazla harca hükmedilmesi de yasaya aykırı olmuştur.

Yerel mahkeme kararının açıklanan gerekçeler de düzeltilerek onanması gerekirken belirtilen hususların eksik bırakıldığı bu kez yapılan incelemede anlaşıldığından ve yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden HMK’nın 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’nın 438/VII. maddesi uyarınca davalının karar düzeltme talebinin

kabul edilerek 16.05.2016 gün 2016/1482 Esas, 2016/2770 Karar sayılı düzeltilerek onama ilamına yukarıda açıklanan sebepler de eklenip kararın düzeltilerek onanması uygun bulunmuştur.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının tüm, davalının sair karar düzeltme taleplerinin reddine, 2. bent uyarınca davalının karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 16.05.2016 gün 2016/1482 Esas, 2016/2770 sayılı düzeltilerek onama ilamına ilaveten hüküm fıkrasının 2. bendinin ilk 19 satırının karardan tamamen çıkarılarak yerine 2-“Davacı …‘ın davasının kısmen kabulü ile, davacının 10/03/2013 tanzim tarihli 30/04/2013 vadeli 36.000,00 TL bedelli bonoya dayalı olarak başlatılan Kastamonu 1. İcra Müdürlüğü’nün 2013/2707 Esas sayılı takip dosyasında 7.605,00 TL asıl alacak ve ferileri yönünden borçlu olmadığının tespitine, 3-Koşulları oluşmadığından davacının kötü niyet tazminat taleplerinin reddine, 4-Harçlar Kanunu gereğince alınması gerekli 519,49 TL harcın peşin olarak alınan 358,65 TL harçtan mahsubu ile bakiye 160,84 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 5-Davacı … Kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 1.500,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı …‘a verilmesine, 6-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 1.607,40 TL vekalet ücretinin davacı …‘ndan alınarak davalıya verilmesine, 7-Davacı … tarafından bu dava nedeni ile yapılan 413,00 TL yargılama giderinin davada haklı çıkılan miktara göre 149,60 TL’sinin davalıdan alınarak davacı …‘a ve davalı Kadriye Yazıcıer tarafından yapılan 655,00 TL yargılama giderinin davada haklı çıkılan miktara göre 434,64 TL’sinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine, 8-Davacı … tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına” cümlelerinin yazılmasına, hükmün değiştirilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, HUMK’nın 442. maddesi hükmünce 261,00 TL para cezası ile bakiye 4,60 TL red harcının karar düzeltme isteyen davacı …‘a yükletilmesine, ödediği karar düzeltme peşin harcının istek halinde karar düzeltme isteyen davalıya geri verilmesine, 10.04.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/21779 Karar : 2017/1149 Tarih : 6.02.2017

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

Borçlu vekili, takibe dayanak ilamın gayrimenkulün aynına ilişkin olup, kesinleşmeden icraya konulamayacağından bahisle takibin iptalini talep etmiştir.

Mahkemece, takibe konu ilamın tapu iptal ve tescil talebini de içermesi ve bunun taşınmazın aynına ilişkin olması sebebiyle ilamın kesinleşmeden takibe konulamayacağı gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verilmiş hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi gereğince uygulanması gereken HUMK’nun 443/4 (HMK`nun 367/2) maddesi gereğince, gayrimenkul ile ilgili ayni haklara ilişkin kararlar kesinleşmedikçe icra edilemez. Bu nedenle aynı ilamda yazılı eklentilerin de infazının istenebilmesi için ilamın kesinleşmesi zorunludur. Buna karşılık, gayrimenkulün aynına ilişkin olmayan (gayrimenkul üzerindeki kişisel “şahsi” haklara ilişkin olan) ilamların icraya konulabilmesi için bunların kesinleşmesine gerek yoktur. (Prof. Dr. Baki Kuru, İcra İflas Hukuku, 3. cilt sayfa 2212)

Somut olayda, takibe konu … 4. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/418 Esas-2014/497 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; Mahkemece, terditli taleplerden tapu iptali talebinin reddine, muhdesat bedelinin davacıya verilmesine karar verildiği anlaşılmaktadır.

İlamda sicilde değişikliğe yol açan tescil hükmü bulunmadığı dolayısı ile ilamın taşınmazın aynına ilişkin olmayıp infazı için kesinleşmesi koşulu bulunmadığından Mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde şikayetin kabulü yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK`nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 29,20 TL peşin harcın istek halinde geri verilmesine 06.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/4529 Karar : 2017/115 Tarih : 11.01.2017

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan icra takibine vâki itirazın iptâli, takibin devamı ve %40 icra inkâr tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın kabulü ile davalının sayılı takip sayılı dosyasına vâki itirazının iptâline, takibin devamına, icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.

2-İcra takip talebinde 21.530,00 TL asıl alacak ile 1.622,01 TL işlemiş faizden oluşan toplam 23.152,01 TL alacağın takip tarihinden itibaren asıl alacağa uygulanacak %13,75 temerrüt faiziyle tahsili istenmiş, davalı borçlu tarafından borcun tamamına itiraz edilmiştir. Dava dilekçesinde harca esas değer 21.530,00 TL olarak gösterilmiş ve bu miktar üzerinden harç yatırılmıştır. Harç yatırılan miktar takip talebindeki asıl alacağa karşılık geldiğinden ve sonradan harç ikmâli de yapılmadığından eldeki davanın takip talebindeki asıl alacakla sınırlı olarak açıldığının kabulü gerekir. Takip talebindeki faiz alacağı ile ilgili olarak harcı yatırılmak ya da sonradan tamamlanmak suretiyle usulen açılmış bir dava bulunmamaktadır. HMK’nın 26. maddesi uyarınca hakim tarafların talep sonucuyla bağlı olup ondan fazlasına karar veremeyeceğinden mahkemece talebin aşılarak işlemiş faiz alacağı yönünden de hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Anılan nedenlerle kararın bozulması gerekirse de yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın HMK’nun 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’nın 438/VII. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın hüküm kısmının 2. fıkrasında yer alan “Davalı borçlunun sayılı icra dosyasında itirazının iptâline, takibin devamına,” cümlesinin çıkarılmasına, yerine “Davalı borçlunun ayılı icra dosyasına vâki itirazının iptâline, takibin 21.530,00 TL asıl alacak bakımından devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren %13,75 oranını geçmeyecek şekilde faiz uygulanmasına” cümlesinin yazılmasına, kararın değiştirilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 2,20 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 11.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/11127 Karar : 2016/21951 Tarih : 12.12.2016

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacı davasını üç davalıya birden yöneltmiştir. Dava dilekçesi incelendiğinde davacı tarafın fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak HMK.nun 109. maddesine göre kısmi dava açtığı anlaşılmaktadır.

Davacı, 25.08.2015 tarihli ıslah dilekçesinde bilirkişi raporu ile belirlenen miktarın “davalı taraftan tahsilini” talep etmiştir. Davalılardan … vekili 18.09.2015 tarihli ıslaha cevap dilekçesi ile dosyada üç davalı olduğunu, davacının ıslah ile hangi davalıdan ne kadar talep ettiğini belirtmediğini, bu hususun davacı tarafa açıklattırılması gerektiğini bildirerek itiraz etmiştir. Bunun üzerine davacı taraf mahkemeye, 16.10.2015 tarihli ıslah dilekçesinin düzeltilmesi konulu, hangi davalıdan ne kadar alacağı olduğunu açıkladığı bir dilekçe sunmuştur. Belirtmek gerekir ki davacı tarafça verilen 16.10.2015 tarihli dilekçe ikinci ıslah dilekçesi mahiyetinde olmayıp özensiz şekilde hazırlanan ıslah dilekçesi ile talep edilen alacak miktarlarının açıklanması mahiyetinde olduğundan davalılardan herhangi birinin sorumluluğunu artırıcı nitelikte değildir. Ne var ki Yerel Mahkemece gerekçe kısmında, bu dilekçenin ikinci ıslah dilekçesi olduğundan bahisle dilekçeye itibar edilmeyeceği belirtilerek sonuca gidileceğinin açıklanması hüküm fıkrasında bu dilekçe içeriğine göre alacaklara hükmedilmesi karşısında sonuca etkili görülmemiştir.

Yukarıda da belirtildiği üzere davacı davasını kısmi dava olarak açtığından ve davalıları davadan önce temerrüde düşürmediğinden ıslah dilekçesi ile talep edilen miktarlar yönünden temerrüt olgusunun bu tarihte gerçekleştiği kabul edilerek, kabul edilen alacaklara dava ve ıslah ayırımı yapılarak faiz işletilmesi gerektiğinin gözetilmemesi hatalı olup bozma nedeni ise de bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün HMK. nun geçici 3/2. maddesi yollaması ile HUMK. nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.

Sonuç:

Hüküm fıkrasının alacağa ilişkin paragrafının hüküm fıkrasından tamamen çıkartılarak, yerine;

“4.217,60 TL brüt ücret farkı alacağından;

100 TL. sinin dava tarihi olan 16.04.2015 tarihinden işleyecek en yüksek mevduat faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tüm davalılardan,

4.117,60 TL. sinin ıslah tarihi olan 26.08.2015 itibaren işleyecek bankalarca uygulanan en yüksek mevduat faiziyle birlikte ( .. nin 1.978,93 TL.sinden, … nin 2.138,67 TL. sinden sorumlu olmaları kaydıyla) tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine,” paragrafının yazılmasına, hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz eden davalılara yükletilmesine, 12/12/2016 tarihinde oybirliği ile kabul edildi.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/32352 Karar : 2016/20805 Tarih : 24.11.2016

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili; müvekkilinin …’nde yangın müdahale ekibinde çalıştığını, müvekkilinin de içinde bulunduğu yangın müdahale ekibinde çalışanların haftanın 5,5 günü 24 saat esasına göre işyerinde çalışmaya tabi tutulduğunu, davalı yanın fazla çalışma ücretlerini eksik ödediğini, üyesi olduğu .. Orman İş Sendikası ile işveren arasında yapılan Toplu İş Sözleşmelerine göre fazla mesai ücretlerinin normal ücrete göre %75 oranında arttırılarak ödenmesi gerektiğini, işyerinde T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müfettişlerinin yaptığı teftiş denetleme raporuna göre davalı idare nezdinde işçilerin iş kanuna aykırı olarak çalıştırıldıklarının tespit edildiğini, fazla çalışma alacaklarının ödenmesi için davalı işverene T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı birimlerince yazı yazıldığını, ödeme yapılmadığını belirterek fazla çalışma ücreti alacağının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili; davacının haftanın 5,5 günü 24 saat yangın söndürme işinde devamlı olarak çalıştığının doğru olmadığını, bu iddianın insanın doğasına, hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, yangın söndürme işinde işin niteliği gereği günlük mesaiye tabi olmadan çalışıldığını, davacının yasal haklarının T.İ.S. ve yasaya göre ödendiğini, davacının çalışma şartlarını bilerek işe girdiğini, bu çalışmaların da yasalar ve T.İ.S.leri ile belirlendiğini, Orman Genel Müdürlüğüne bağlı tüm işletme Müdürlüklerinde, ilgili idari birimlerce alınan kararlar doğrultusunda Yangın Mevsiminin 01 Haziran-31 Ekim tarihleri arası olduğunu, davacının taleplerinin TİS.ne aykırı olduğunu, TİS’de haftalık çalışma süresi 45 saat olarak tespit edilmekle birlikte, sözleşmenin 21.maddesinin(A/f) bendi gereğince, yangın gözetleme kule bekçileri ile yangın işçileri, ağaçlandırma ve fidanlık sahaları bekçilerinin yukarıda yazılı günlük çalışma süresine tabi olmadıklarının sözleşmede yazılı olduğunu, bu şekilde çalıştırılanlara, hizmete hazır halde bekletilerek çalıştıkları her gün için 3 saat fazla çalışma ücreti ödemesinin TİS.nin 21.maddesi uyarınca yapıldığını, ayrıca bu işçilere TİS.nin 46.maddesi gereğince her ay yıpranma tazminatı ödendiğini, yangında fiilen çalıştıkları her gün için yangınla mücadele pirimi ödendiğini, yaralananlara ve ölüm halinde mirasçılarına tazminat ödemesi yapıldığını, bu nedenlerle yasa ve toplu iş sözleşmesi dışındaki taleplerin kabulünün mümkün olmadığını, çoğu zaman hiçbir iş yapmadan beklemelerine rağmen fazla mesai ücreti talebinin hakkaniyete uygun olmadığını, ulusal bayram ve genel tatiller için hak doğduğunda ödeme yapıldığını, T.C Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Müfettiş raporu üzerine idare hakkında idari para cezası verildiğini, itiraz edildiğini, Çanakkale Sulh Ceza Mahkemesince henüz bir karar verilmediğini, yine davacıya yapılan ödemeler, itirazı kayıtsız olarak alınmış olduğundan artık bu sürelere ilişkin fazla mesai talebinde bulunmasının yasalara aykırı olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davacının dava dilekçesinde fazla çalışma ücreti talep ettiği, dava dilekçesindeki ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağıyla ilgili beyanının bu günlerdeki fazla çalışma ücretine ilişkin olduğu bu nedenle davacının ıslah dilekçesiyle ulusal bayram ve genel tatil ücretini talep ettiğinin kabul edileceği, buna göre ıslah ile istenilen ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağına ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozma sebebi ise de söz konusu hatanın giderilmesi yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün 6100 sayılı geçici 3/2. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HMK.nun 438/7. maddesi uyarınca düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.

F) Sonuç:

Hüküm fıkrasının;

2 numaralı bendinde yer alan “Davacının ubgt alacağı talebinin kabulü ile; 1.847,00.TL.brüt ubgt alacağının dava tarihi olan 24/08/2015 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,” cümlesinin çıkarılarak yerine;

” Brüt 1.847,00 TL ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacağının ıslah tarihi olan 17.06.2016 tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek faiz oranı ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına, hükmün bu şekilde DÜZELTİLEREK ONANMASINA, aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edene yükletilmesine, 24.11.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/12931 Karar : 2016/13098 Tarih : 5.10.2016

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

Davacı alacaklı vekili, müvekkilinin, borçlu ….. A.Ş.`den alacağını tahsil edebilmek için 24.12.2013 tarihinde borçlunun adresine hacze gidildiğini, haciz mahallinde bulunan davalı şirket müdürünün adreste davalı şirketin faaliyette bulunduğunu, şirketin borçlu ile bir ilgisinin bulunmadığını beyan ederek istihkak iddiasında bulunduğunu, haciz sırasında yapılan evrak incelemesinde borçlu şirkete ait fiyat listesi, 2013 yazılı bir klasör, 24.12.2013 tarihli 397015 ve 397022 seri nolu irsaliye faturaları ile hiç kullanılmamış boş irsaliye fatura koçanlarının bulunduğunu, bunun üzerine haciz uygulandığını ve davaya konu mahcuzların yediemin olarak davalı şirket müdürüne teslim edildiğini, yapılan haciz sırasındaki beyanlardan ve bulunan belgelerden borçlu şirketin muvazaalı işlemle mal kaçırmaya çalıştığının anlaşıldığını iddia ederek davanın kabulü ile davalı üçüncü kişinin istihkak iddiasının kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı 3. kişi vekili, davacı tarafça hacze gelinen adresteki taşınmazı müvekkilinin borçlu …. A.Ş.`den 16.12.2013 tarihinde kiraladığını, haciz sırasında adreste müvekkiline ait malların bulunduğu yazıhane kısmına gelindiğini ve burada bulunan bir takım büro eşyaları üzerine haciz konulmak istendiğini, bunun üzerine sadece bu mallar hakkında müvekkili tarafından istihkak iddiasında bulunulduğunu, bu iddiaları üzerine istihkak iddiasında bulundukları malların haczedilmediğini, haciz zaptında belirtilen bilgisayar, fotokopi makinaları ve cam işleme makinası hakkında müvekkilinin istihkak talep etmediğini, aksine bu malların borçluya ait olduğunu beyan ettiğini, sadece bu malların kendine yediemin olarak bırakılan kişi tarafından borçlu şirket lehine vermiş olduğu kredinin teminatı olarak konulan 10.000.000 TL tutarındaki ipotek akit tablosunda teferruat olarak kaydedildiğinin beyan edildiğini, bu beyanın istihkak iddiası olmadığını, müvekkilinin davacı tarafça haczedilen malların kendisine ait olduğu gibi bir beyanda bulunmadığını, bu nedenle müvekkili aleyhine istihkak davası açılamayacağını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece tüm dosya kapsamına göre; davacı alacaklının başlattığı takipte borçlunun adresinde yapılan haciz sırasında davalı şirket müdürünün haciz uygulanan adresin davalı şirkete ait olduğunu, bu adresle borçlu şirketin ilgisinin bulunmadığını beyan ederek açıkça istihkak iddiasında bulunduğu, ayrıca mahcuzların ….Bank lehine verilen ipotek kapsamında olduğunun iddia edildiği, bu dava açıldıktan sonra davalı vekilinin müvekkilinin istihkak iddiasında bulunmadığı, büro malzemeleri haczedilecekken istihkak iddiasında bulunulduğu, ancak istihkak iddiaları üzerine bunların haczinden vazgeçildiğini ileri sürdüğü, oysa haciz tutanağında davalı vekilinin iddiasını doğrular nitelikte yalnızca büro malzemeleri yönünden istihkak iddiasında bulunulduğuna dair herhangi bir açıklamaya yer verilmediği, İİK 8.madde gereğince haciz tutanağının aksinin dosyada ispatlanamadığı, davalı şirket müdürünün açıkça adresin borçlu ile ilgisinin bulunmadığını belirterek haciz mahallindeki eşyaların davalı şirkete ait olduğunu beyan ettiği, yargılama aşamasında davalının mahcuzlar hakkında mülkiyet iddiasında bulunmadığı, davalının haczedilmezlik şikayetini İİK 83/c maddesi gereğince şikayet yolu ile icra mahkemesinde ileri sürmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulü ile davalının …. 14.İcra Müdürlüğü`nün 2013/20472 Esas sayılı dosyasından 24/12/2013 tarihinde haczedilen mahcuzlar üzerindeki istihkak iddiasının reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davalı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, alacaklı tarafından İİK’nun 99. vd. maddesi uyarınca “istihkak iddiasının reddi” talebiyle açılmıştır.

1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı 3. kişi vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,

2- 6100 sayılı HMK’nun 312/2 maddesinde “davalı, davanın açılmasına kendi hâl ve davranışıyla sebebiyet vermemiş ve yargılamanın ilk duruşmasında da davacının talep sonucunu kabul etmiş ise yargılama giderlerini ödemeye mahkûm edilmez.”

492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesinde “davadan feragat veya davayı kabul veya sulh, muhakemenin ilk celsesinde vuku bulursa, karar ve ilam harcının üçte biri, daha sonra olursa üçte ikisi alınır.”

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6. maddesinde de;” anlaşmazlık, davanın konusuz kalması, feragat, kabul ve sulh nedenleriyle delillerin toplanmasına ilişkin ara kararı gereğinin yerine getirilmesinden önce giderilirse, tarife hükümleriyle belirlenen ücretlerin yarısına, karar gereğinin yerine getirilmesinden sonra giderilirse tamamına, hükmolunur.” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Somut olayda; dava konusu 24.12.2013 tarihli haciz tutanağının incelenmesinden, davalı şirket müdürünün “söz konusu borcu kabul etmiyoruz, istihkak iddiasında bulunuyoruz,söz konusu borç ile bizim bir ilgimiz yoktur” biçiminde beyanda bulunmuş olduğu görülmekle bu doğrultuda, davalı şirketin istihkak iddiasında bulunduğu ortadadır. Ancak, yargılama dosyasına duruşma yapılmadan önce, 21.01.2014 tarihinde sunduğu cevap dilekçesinde dava konusu menkullerle ilgili istihkak iddialarının olmadığını beyan etmiştir. Bu sebeple, yukarıda anılan hükümler doğrultusunda davalının karar ve ilam harcının 1/3’ünden, vekalet ücretinin de yarısından sorumlu tutulması gerekir. Mahkemece bu durum gözetilmeden harç ve vekalet ücretinin tamamına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

Ne var ki yapılan bu yanlışlığın giderilmesi, yargılamanın tekrarını gerektirir nitelikte görülmediğinden 6100 sayılı HMK’nun ek Geçici 3. maddesi yollaması ile 1086 sayılı HUMK’nun 438/7. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı 3. kişi vekilinin sair temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, kararın hüküm fıkrasının 2. bendindeki “ Alınması gerekli olan 5.712,83 TL nispi harçtan peşin alınan 1.428,25 TL’nın nispi harcın mahsubu ile bakiye 4.284,58 TL harcın davalıdan …. yararına tahsiline,” rakam ve sözcüklerinin çıkartılarak yerine “Alınması gerekli olan 5.712,83 TL nispi harcın 1/3’ü olan 1.904, 27 TL’ndan peşin alınan 1.428,25 TL’nin mahsubu ile bakiye 476,02 TL harcın 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 22. maddesi uyarınca davalıdan tahsiline,” ibaresinin yazılmasına, kararın hüküm fıkrasının 2. bendindeki “Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden 9.090,48 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” rakam ve sözcüklerinin çıkartılarak yerine “Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 6. maddesi uyarınca hesaplanan 4545,24 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine” ibaresinin yazılmasına, hükmün düzeltilen bu şekli ile ONANMASINA, taraflarca İİK`nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 1.429,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine 05.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/9630 Karar : 2015/10419 Tarih : 1.10.2015

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

1- Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı- karşı davalının tüm; davalı- karşı davacıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

2- Davalı- karşı davacıların diğer temyiz itirazlarına gelince; karşı dava kişilik haklarına saldırı iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece karşı davanın kısmen kabulüne, asıl dava kesinleşmiş olduğundan bu konuda karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.

Mahkemece, karşı davaya ilişkin hüküm bölümünde davalı- karşı davacıların iki kişi olması gözardı edilmiş ve bu şekilde hüküm kurulmuştur. Ancak anılan yanılgının giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın 6100 sayılı HMK’nın geçici 3. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan HMUK` un 438. maddesi uyarınca düzeltilerek onanması uygun görülmüştür.

Temyiz olunan kararın, yukarıda (2) sayılı bentte gösterilen nedenlerle hüküm fıkrasının 2 nolu bendinde yer alan karşı davacı sözcüklerinin silinerek yerine karşı davacılar,… karşı davacıya.. sözcüklerinin silinerek yerine …karşı davacılara…`` sözcüklerinin yazılmasına, davacı – karşı davalının tüm, davalı- karşı davacıların öteki temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddi ile kararın düzeltilmiş bu biçimi ile ( ONANMASINA ) ve aşağıda yazılı onama harcının davacı-karşı davalıya yükletilmesine ve davalı-karşı davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 01/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas: 2017/9196 Karar: 2018/16 Tarih: 15.01.2018

  • HMK 3. Madde

  • Ölüm veya Vücut Bütünlüğünün Yitirilmesinden Doğan Zararların Tazmini Davalarında Görev

Karar düzeltme dilekçesinde değinilen hususlar temyiz aşamasında da ileri sürülmüştür.

Dairemiz kararı bu konulara cevap teşkil edecek nitelikte olduğu gibi, usûl ve kanuna da uygundur.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirine uymayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı Kanunun 442. maddesi uyarınca takdiren 315.00.- TL para cezasının düzeltme isteyenden alınmasına 15/01/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS