Soybağı Tespiti İçin İnceleme
HMK Madde 292
(1) Uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak, ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkes, soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorundadır. Haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde, hâkim incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar verir.
(2) Üçüncü kişi tanıklıktan çekinme hakkı bulunduğunu ileri sürerek bu yükümlülükten kaçınamaz.
HMK Madde 292 Gerekçesi
Soybağı ile ilgili davalar kamu düzenindendir. Bu nitelikteki davalarda, hâkim, maddî hadiseyi kendiliğinden araştırır ve serbestçe değerlendirir. Uyuşmazlığın çözümü bakımından, davanın tarafları yanında üçüncü kişiler de, zorunluluk hâlinde, bilimsel verilere uygun olmak, sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak koşuluyla, vücutlarından kan veya doku alınmasına katlanmak zorundadırlar. İşin önemi dikkate alınarak böyle bir zorunluluk öngörülmüş ve üçüncü kişilerin tanıklıktan çekinme haklarını ileri sürerek bu yükümlülükten kaçınma yolu da kapatılmıştır.
HMK 292 (Soybağı Tespiti İçin İnceleme) Emsal Yargıtay Kararları
Hukuk Genel Kurulu 2022/33 E. , 2023/377 K.
- HMK 292
- HMK’nın 292. maddesi hükmüne göre kan ve doku örneği vermekten kaçınan davalı hakkında gerektiğinde yakalama, ihzar, gözlem altına alma da dâhil olmak üzere tüm zor kullanma tedbirlerinin uygulanması gerekir.
2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17 nci maddesinin ikinci fıkrasında “Tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı haller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamaz; rızası olmadan bilimsel ve tıbbi deneylere tabi tutulamaz” hükmü öngörülmüştür. Bu hüküm uyarınca tıbbi zorunluluklar ve kanunda yazılı istisnai hâller dışında, kişinin vücut bütünlüğüne dokunulamayacağı açıktır. Anayasa’nın 19 uncu maddesi ile de; mahkemelerce verilmiş hürriyeti kısıtlayıcı cezaların ve güvenlik tedbirlerinin yerine getirilmesi; bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak ilgilinin yakalanması veya tutuklanması; bir küçüğün gözetim altında ıslahı veya yetkili merci önüne çıkarılması için verilen bir kararın yerine getirilmesi; toplum için tehlike teşkil eden bir akıl hastası, uyuşturucu madde veya alkol tutkunu, bir serseri veya hastalık yayabilecek bir kişinin bir müessesede tedavi, eğitim veya ıslahı için kanunda belirtilen esaslara uygun olarak alınan tedbirin yerine getirilmesi; usulüne aykırı şekilde ülkeye girmek isteyen veya giren, ya da hakkında sınır dışı etme yahut geri verme kararı verilen bir kişinin yakalanması veya tutuklanması hâlleri dışında kimsenin hürriyetinden yoksun bırakılamayacağı düzenleme altına alınmıştır. Öyle ise bu maddeye göre bir mahkeme kararının veya kanunda öngörülen bir yükümlülüğün gereği olarak kişinin zorla getirilmesi yolu ile hürriyetinden yoksun bırakılabileceğine izin verilmiştir.
Kanunlarda babalık davalarına ilişkin olarak istisnai bir düzenlemenin bulunup bulunmadığına bakıldığında ise 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren TMK’nın 284 üncü maddesinde soybağının kurulmasına ilişkin davalardaki “Yargılama usulü” düzenlenmiş ve “Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulanır: 1. Hâkim maddi olguları resen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder. 2. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hakimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hakim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir” hükmüne yer verilmiştir.
Bunun yanında 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda “Soybağının tespiti için yapılacak inceleme” başlığı altında ayrı bir düzenleme yapılmış ve 292 nci maddenin birinci fıkrasında “Uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak, ayrıca … yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkes, soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorundadır. Haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde, hâkim incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar verir” biçiminde emredici ve özel bir düzenleme yapılmıştır. Madde gerekçesinde de işin önemi dikkate alınarak davanın tarafları yanında üçüncü kişilerin dahi zorunluluk hâlinde, bilimsel verilere uygun olmak, … yönünden bir tehlike oluşturmamak koşuluyla, vücutlarından kan veya doku alınmasına katlanmak zorunda olduklarına vurgu yapılmak suretiyle soybağının tespiti için vücuttan kan veya doku alınmasına katlanma zorunluluğu açıklanmıştır.
Somut olayda; Yerel Mahkemece, test yaptırmaktan kaçınan davalı hakkında TMK’nın 284/2 nci maddesi uyarınca incelemeden beklenen sonucun onun aleyhine doğmuş olduğu kabul edilerek karar verilmiş olduğu belirtildiği gibi direnme karar gerekçesinde HMK’nın 292/1 inci maddesinde getirilen düzenlemenin genel kanun niteliğinde olduğu ve bu genel kanunla TMK’nın 284/2 nci maddesinin yürürlükten kaldırılmış olduğundan söz edilemeyeceğine de değinilmiştir. Oysa ki karara konu uyuşmazlık usul hukukuna ilişkin bir düzenlemedir. Bu düzenleme HMK kapsamında da olsa TMK kapsamında da olsa, bu durum düzenlemenin bir usul hukuku müessesesi olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu durumda HMK’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte hangi düzenlemenin uygulama alanı bulacağı sorunu, usûl kurallarının zaman bakımından uygulanmasına yönelik genel kural olan derhal uygulanması prensibi dikkate alınarak çözülmelidir. Dolayısıyla söz konusu kanun değişikliği dikkate alındığında derhal uygulama prensibi gereği doğru sonucun elde edilebilmesi için sonraki kanun olan HMK’nın 292 nci maddesi hükmüne göre kan ve doku örneği vermekten kaçınan davalı hakkında gerektiğinde yakalama, ihzar, gözlem altına alma da dâhil olmak üzere tüm zor kullanma tedbirlerinin uygulanması suretiyle ve de zor kullanma görevini ihmâl eden yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiği de düşünülerek alınacak rapor doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiği şüphesizdir
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2018/15759 E. , 2019/5240 K.
- HMK 292
- Yurtdışındaki kişiden kan ve doku alınması için gerekli usul hükümleri yerine getirilmelidir.
Dava nüfus kayıtlarının anne adı yönünden düzeltilmesi istemine ilişkindir. Kamu düzeni ile yakından ilgili olan nüfus kayıtlarının düzeltilmesi istemine ilişkin davalarda, Türk Medeni Kanunu’nun 284. maddesinde belirtilen koşullar saklı kalmak kaydıyla, Hukuk Muhakemeleri Kanunu uygulanır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 292/1. maddesinde, uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak ve ayrıca … yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkesin soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorunda olduğu, haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması halinde hâkimin incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar vereceği hükmü bağlanmıştır.
Dosyanın incelenmesinden, davalı …‘ın Avusturya Devletinde yaşaması ve DNA incelemesi için icabet etmemesi üzerine mahkemece davanın kabul edildiği anlaşılmaktadır. Buna göre, mahkemece Yargıtay (Kapatılan) 18. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyulmuş ancak bozma ilamının gerekleri yerine getirilmemiş, davacı …‘nin davalı …‘ın annesi olup olmadığı hususu kesin olarak aydınlatılamamıştır.
UYAP ortamında re’sen alınan davalı …‘a ait nüfus kayıt örneğinin incelenmesinden, davalının yurt içinde sabit ikametgah adresinin olduğu ve mahkemece bu adreste davalı …‘nın temin edilmesi bakımından araştırma yaptırılmadığı anlaşılmaktadır. Buna göre, mahkemece yapılacak iş; HMK’nin 292/1. maddesi hükmü uyarınca davalı …‘ın Türkiye’ye geliş gidiş tarihleri de takip edilerek temin edilmesi, somut olaydaki iddia ile ilgili olarak DNA testi yaptırılması ve alınacak raporun değerlendirilmesi, Türkiye’ye hiç gelmediğinin tespit edilmesi halinde ise yurt dışındaki ikamet adresine meşruhatlı davetiye çıkartılması, oluşacak duruma göre bir karar verilmesidir.
Yargıtay 2. Hukuk Dairesi 2024/1536 E. , 2024/1830 K.
- HMK 292
- DNA testi incelemesinde kaçan kişi hakkında zor kullanma tebiri uygulanarak işlem gerçekleştirilmelidir.
Dava, nüfus kaydının düzeltilmesi davasıdır. Bu davada tarafların tasarruf yetkisi bulunmamakta olup resen araştırma ilkesi geçerlidir.Olayları açıklamak taraflara, hukuki nitelendirme yapmak ve olaya uygun yasal düzenlemelere göre uyuşmazlığı çözmek hakime aittir. Somut olayda, davalı …‘nın anne ve babasının nüfus kayıtlarında görünen isimler olmadığı, davacı ve önceki eşinin gerçeğe aykırı bildirimi ile nüfus kayıtlarının yanlış oluştuğunun iddia edildiği anlaşılmaktadır. Nüfus kütüklerindeki doğru olmayan kayıtların düzeltilmesi için mahkemeden karar alınması zorunludur. Nüfus kayıtları gerçeği yansıtmak zorundadır. Gerçeğin tespit edilebilmesi için DNA incelemesinin yapılması zorunludur. Her ne kadar, davacı, boşandığı ve daha sonra vefat eden eşi Metin adına davalının biyolojik babası olmadığı iddiasıyla baba adı yönünden nüfus kaydının düzeltilmesine dair talebinden yargılama sırasında vazgeçmiş ve Mahkemece de Metin yönünden sıfat yokluğundan ret kararı verilmiş ise de, olay kamu düzenine ilişkin olup nüfus kayıtları gerçeği yansıtmak zorundadır. Bu nedenle davacının vefat eden eşi Metin de dava ile yakından ilgilidir. Metin’in ölümü nedeniyle mirasçılarının da davaya dahil edilmesi, Metin’in mezarı açılarak davalının biyolojik babası olup olmadığı yönünde DNA incelemesi yapılması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, Metin yönünden sıfat yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
Bozma sonrası yapılan yargılama sonucunda; davalı …‘nın, yurt dışında yaşadığı, DNA testi için kan örneğinin alınması yönünden usulüne uygun davetiye tebliğ edildiği, davalının davete icabet etmediği ve bu nedenle DNA örneğinin alınamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak Mahkemece, test yaptırmaktan kaçınan davalı hakkında TMK’nın 284/2 nci maddesi uyarınca incelemeden beklenen sonucun onun aleyhine doğmuş olduğu kabul edilerek karar verilmiş olduğu belirtildiği gibi direnme karar gerekçesinde HMK’nın 292/1 inci maddesinde getirilen düzenlemenin genel kanun niteliğinde olduğu ve bu genel kanunla TMK’nın 284/2 nci maddesinin yürürlükten kaldırılmış olduğundan söz edilemeyeceğine de değinilmiştir. Oysa ki karara konu uyuşmazlık usul hukukuna ilişkin bir düzenlemedir. Bu düzenleme HMK kapsamında da olsa TMK kapsamında da olsa, bu durum düzenlemenin bir usul hukuku müessesesi olduğu gerçeğini değiştirmez. Bu durumda HMK’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte hangi düzenlemenin uygulama alanı bulacağı sorunu, usûl kurallarının zaman bakımından uygulanmasına yönelik genel kural olan derhal uygulanması prensibi dikkate alınarak çözülmelidir. Dolayısıyla söz konusu kanun değişikliği dikkate alındığında derhal uygulama prensibi gereği doğru sonucun elde edilebilmesi için sonraki kanun olan HMK’nın 292 nci maddesi hükmüne göre kan ve doku örneği vermekten kaçınan davalı hakkında gerektiğinde yakalama, ihzar, gözlem altına alma da dâhil olmak üzere tüm zor kullanma tedbirlerinin uygulanması suretiyle ve de zor kullanma görevini ihmâl eden yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiği de düşünülerek alınacak rapor doğrultusunda bir karar verilmesi gerektiği şüphesizdir. (HGK, 26.04.2023 tarih ve 2022/(18)-2-33 Esas, 2023/377 Karar) Bu durumda, DNA örneği vermekten kaçınan davalı … hakkında, 6100 sayılı Kanun’un 292 inci maddesi gereğince, yurt içine girmesi halinde yakalama, ihzar, gözlem altına alma da dâhil olmak üzere tüm zor kullanma tedbirlerinin uygulanması ve de zor kullanma görevini ihmâl eden yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunulması sonucu alınan DNA örneği ile yapılacak inceleme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/1248 Karar : 2017/4772 Tarih : 30.03.2017
-
HMK 292. Madde
-
Soybağı Tespiti İçin İnceleme
Davacı vekili, dava dilekçesinde, davacının bekarlık hanesinde kayıtlı kızı Yağmur’un babasının davalı … olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, mahkemenin istemi üzerine Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü’nden gönderilen ve kayyım sıfatı ile duruşmalarda hazır bulunan kişinin katılımı ile yargılama yapılarak, mevcut delil durumu dikkate alınıp, anne … ve küçük …‘ın hastaneye sevkleri sağlanmasına karşın babalık davasının davalısı … yargılamayı takip etmediği gibi DNA incelemesi için hastaneye sevki amacıyla kendisine ulaşılması mümkün olmadığından yargılamanın usul ekonomisi ve Türk Medeni Kanunu’nun 284/2-2. bendi gereğince bu husus davalının aleyhine ispatlanmış kabul edilerek DNA incelemesinden vazgeçilerek davanın kabulüne, Yağmur’un babasının … olduğunun tespitine, aylık 200 TL nafakanın davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Dava, babalık istemine ilişkindir.
1-Evlilik haricinde doğan çocukla baba arasındaki soybağı hakim hükmüyle de kurulabilir. Bunu sağlayan dava ise babalık davasıdır. (TMK.nun 301. md). Bu dava, ana ve çocuk tarafından babaya, baba ölmüş ise mirasçılarına karşı açılır.
Soybağına ilişkin hükümler 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 282. maddesi ve devamında düzenlendiğinden buna ilişkin davalarda 4787 sayılı Aile Mahkemeleri’nin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 4. maddesi uyarınca görevli mahkeme aile mahkemesidir.
Aile mahkemesi kurulmayan yerlerde Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nca belirlenen asliye hukuk mahkemelerinde davanın aile mahkemesi sıfatı ile görülüp karara bağlanması gerekir. Bu açıklama karşısında, davaya aile mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, bu husus düşünülmeden asliye hukuk mahkemesi olarak yargılamaya devam edilip davanın reddine karar verilmesi,
2-Türk Medeni Kanunu’nun 426 maddesinin 2. fıkrasınada”Bir işte yasal temsilcinin menfaati ile küçüğün yada kısıtlının menfaati çatışıyorsa” kayyım atanacağının belirlendiği, aynı Yasa’nın 430. maddesinde ise “temsil kayyımı, kendisine kayyım atanacak kimsenin yerleşim yeri vesayet makamı karafından atanır” hükmünü içermektedir. Bu yasal düzenleme dikkate alınarak küçük Yağmur Yalçın’ı temsil etmek üzere Sulh Hukuk Mahkemesi’nce atanacak bir kayyım huzuru ile yargılama yapılması gerekirken bu usule uyulmadan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı İl Müdürlüğü’nden görevlendirilen kişi katılımı ile yargılama yapılması,
3-Davalı … yargılamayı takip etmediği gibi DNA incelemesi için hastaneye sevki amacıyla kendisine ulaşılması mümkün olmadığından yargılamanın usul ekonomisi ve Türk Medeni Kanunu’nun 284/2-2. bendi gereğince bu husus davalının aleyhine ispatlanmış kabul edilerek DNA incelemesinden vazgeçilerek davanın kabulüne karar verilmiş ise de, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 292/1. maddesi uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak, ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkes, soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorundadır. Haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde, hâkim incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar verir hükmünü taşımaktadır. Mahkemece açıklanan yasa hükmü gözetilerek işlem yapılması gerekirken eksik inceleme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 30.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/8969 Karar : 2014/20495 Tarih : 22.10.2014
-
HMK 292. Madde
-
Soybağı Tespiti İçin İnceleme
Mahkeme hükmünün hukuki varlık kazanabilmesi için onun tefhim edilmesi gerekir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa göre; hüküm yargılamanın sona erdiği duruşmada verilir ve tefhim olunur. Hükmün tefhimi, herhalde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur (HMK md. 294/2-3).
Hüküm sonucunun neleri ihtiva edeceği ise, Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinin 2. fıkrasında gösterilmiştir. Buna göre, mahkemece “gerekçeye ait herhangi bir söz sarf edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” “Ekli karar tefhim edildi”, “davanın kısmen kabul, kısmen reddine” veya benzeri şekilde tutanağa geçirilen beyanlarla hüküm tefhim edilmiş sayılamaz.
Mahkemece son oturum tutanağında “Birleşen dosyanın davacısı A.. T..`in davasının kabulü ile” denilmekle yetinilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 292/2. maddesinde gösterildiği şekilde hüküm sonucunu belirtmeyen böyle bir beyanla hüküm tefhim edilmiş ve hukuki varlık kazanmış sayılamaz. Mahkemece kurulan hükümde hangi hususta karar verildiği belirtilmediği gibi, boşanmaya karar verilmesi halinde Nüfus Kanununun 27. maddesinde yer alan hükme göre kararda “Tarafların Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarası, adı, soyadı, doğum yeri ve tarihi, baba ve ana adları ile kadının evlenmeden önceki soyadı ile aile kütüğünde kayıtlı olduğu yer bilgilerinin” yazılması zorunludur.
Bu bakımdan yeniden yargılama yapılarak Hukuk Muhakemeleri Kanununun 294/2-3 ve 297/2. maddesinde, 16.04.1992 günlü ve 7/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında gösterildiği şekilde hüküm verilmek üzere temyiz edilen kararın bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), bozma sebebine göre yeniden hüküm kurulması gerekli hale gelen kadının davasına yönelik temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/6038 Karar: 2014/13961 Tarih: 13.10.2014
-
HMK 292. Madde
-
Soybağı Tespiti İçin İnceleme
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalı Şaheste’nin diğer davalı Ahmet ile olan evlilik dışı ilişkisinden K. P.’ın doğduğunu belirterek Pınar’ın babasının davalı Ahmet olduğunun tespitine karar verilmesini istemiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 284. maddesinde; “Soybağına ilişkin davalarda, aşağıdaki kurallar saklı kalmak kaydıyla Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uygulanır: 1. Hakim maddi olguları resen araştırır ve kanıtları serbestçe takdir eder. 2. Taraflar ve üçüncü kişiler, soybağının belirlenmesinde zorunlu olan ve sağlıkları yönünden tehlike yaratmayan araştırma ve incelemelere rıza göstermekle yükümlüdürler. Davalı, hakimin öngördüğü araştırma ve incelemeye rıza göstermezse, hakim, durum ve koşullara göre bundan beklenen sonucu, onun aleyhine doğmuş sayabilir.” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 292. maddesinde ise; “ ( 1 ) Uyuşmazlığın çözümü bakımından zorunlu ve bilimsel verilere uygun olmak, ayrıca sağlık yönünden bir tehlike oluşturmamak şartıyla, herkes, soybağının tespiti amacıyla vücudundan kan veya doku alınmasına katlanmak zorundadır. Haklı bir sebep olmaksızın bu zorunluluğa uyulmaması hâlinde, hâkim incelemenin zor kullanılarak yapılmasına karar verir. ( 2 ) Üçüncü kişi tanıklıktan çekinme hakkı bulunduğunu ileri sürerek bu yükümlülükten kaçınamaz.” hükümleri getirilmiştir.
Dosyadaki bilgi ve belgelerden; K. P.’a davacı S. Ö.’ın kayyım atandığı, kayyımın açtığı davada, davalı Şaheste’nin davalı Ahmet ile olan evlilik dışı ilişkisinden K. P.’ın doğduğunu ileri sürerek Pınar’ın babasının davalı Ahmet olduğunun tespitine karar verilmesi istendiği, mahkemece DNA testi yaptırılamadan taraf beyanları ile davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır. Dava, Türk Medeni Kanununun 301. ve devamı maddelerinde düzenlenen babalığın tespiti istemine ilişkindir.
Bu talep çerçevesinde mahkemece tarafların iddia ve savunmaları da dikkate alınarak babalık iddiası ile ilgili olarak çocuk Pınar, anne Şaheste ve baba olduğu iddia edilen A. K.’e ait gerekli kan ve doku örneklerinin alınıp DNA testi yaptırılıp alınacak rapor doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken yukarıda gösterilen yasal düzenlemelere aykırı şekilde eksik incelemeyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 13.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.