Bilirkişi Gider ve Ücreti
HMK Madde 283
(1) Bilirkişiye, sarf etmiş olduğu emek ve mesaiyle orantılı bir ücret ile inceleme, ulaşım, konaklama ve diğer giderleri ödenir. Bu konuda, Adalet Bakanlığınca çıkarılacak ve her yıl güncellenecek olan tarife esas alınır.
HMK Madde 283 Gerekçesi
Maddede yer alan düzenlemeyle, bilirkişinin giderlerini ve ücretini talep etme yetkisi ile bu giderler ve ücretin nasıl belirleneceği hususları, hüküm altına alınmıştır.
Bilirkişilik görevinin kabulünde en önemli rol oynayan, daha nitelikli kişilerin bu alana rağbet etmesini sağlayacak ve bir anlamda, deyiş yerinde ise bilirkişiliği cazip hâle getirecek olan temel öge, bilirkişi ücretidir. O nedenle, bilirkişilik ücretinin ve masraflarının objektif ölçülere göre belirlenmesini gerçekleştirmek, bilirkişiliğin bir angaryaya dönüşmesini önlemek (Anayasanın 18 inci maddesinin birinci fıkrası), nitelikli ve konusunda gerçekten uzman ve kişilik özellikleri itibarıyla da daha uygun olan kişileri, bilirkişi olarak hizmet vermeye özendirmek amacıyla, Adalet Bakanlığınca, bilirkişi gider ve ücret tarifesinin düzenlenmesi ve tarifenin Bakanlıkça her yıl güncellenmesi esası bu maddede benimsenmiştir.
HMK 283 (Bilirkişi Gider ve Ücreti ) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas : 2017/249 Karar : 2018/252 Tarih : 21.02.2018
-
HMK 283. Madde
-
Bilirkişi Gider ve Ücreti
Dava eser sözleşmesi kapsamında ayıplı ifa nedeniyle ödenen iş bedelinin iadesi, delil tespiti ve noter masraflarının davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan 08.10.2009 tarihli sözleşme ile müvekkiline ait akaryakıt istasyonu satış şubesi, lojistik, merkez şubesi ve pazarlama departmanları arasında davalı şirketin bilgisayar yazılım programını kurup sözleşmede belirtilen şekilde çalışır vaziyette teslimi konusunda anlaştıklarını ancak program ve yazılımdaki eksiklikler nedeniyle yazılım programından beklenen faydanın sağlanamadığını, şirketin çalışamaz duruma geldiğini, işin ayıplı yapıldığına ilişkin alınan tespit raporunun davalıya gönderildiğini, buna rağmen iş bedelinin iade edilmediğini ileri sürerek ödenen 34.500,00 TL iş bedelinin, 380,00 TL tespit giderinin ve 168,00 TL noter masrafının ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi ile davalıdan tahsili isteğinde bulunmuştur.
Davalı vekili, tarafların tacir olduğunu ve gizli ayıplara ilişkin 6 aylık zamanaşımı süresinin dolduğunu, davacının sözleşme gereği kurulan yazılımı iki yıldır kullandığını, bu süreçte kullanım sırasında ortaya çıkan rutin sorunların kendileri tarafından çözüldüğünü, davaya dayanak olarak gösterilen bilirkişi raporunun yetersiz olduğunu belirterek, öncelikle davanın zamanaşımı nedeniyle reddini olmadığı takdirde davanın esastan reddini savunmuştur.
Mahkemece sözleşmeye konu yazılımın davacının bilgisayarlarında korunmamış ve sonradan aynı bilgisayarlara başka yazılımların yüklenmiş olması nedeni ile hali hazırda davacının ortamında test edilmesinin de imkânsız hâle geldiği, bilgisayar yazılımının ayıplı olduğunu iddia eden davacının bu iddiasını ispatlaması gerektiği, alınan bilirkişi raporuna göre davacı tarafından bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin masrafların karşılanmadığı, davacı vekilinin itirazı üzerine alınan ek raporda iddia edilen ayıpların araştırılması ve sonuçlandırılması için 43.660,00 TL masraf gerektirdiğinin belirtildiği, davacı vekilinin 20.07.2012 tarihli dilekçesinde ve 21.09.2012 tarihli celsede tespit edilen masrafları yatırmayacaklarını bildirdiği, tespit dosyasına sunulan bilirkişi raporunun yetersiz olduğu, davacının teslim aldığı bilgisayar yazılımının ayıplı olduğunu ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, bilirkişi incelemesine ilişkin giderlerin medeni usul hukuku anlamında bilirkişi gideri niteliğinde olmayıp, sözleşme konusu bilgisayar yazılımının kurulumunun sağlanmasına yönelik olduğu, ek raporda belirtilen masraflar ile ilgili işlemler yapıldıktan sonra taraflar arasındaki sözleşmeye konu bilgisayar yazılımının ortaya çıkacağı ve sonrasında bilirkişi tarafından yazılımın sözleşmeye ve tekniğe uygun olup olmadığı yönünden inceleme yapılacağı, bilirkişilerin ek raporunda belirttiği 43.660,00 TL giderin, bilirkişi ücreti olmayıp, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun ( HMK ) 323/1-h.maddesinde belirtilen yargılama sırasında yapılan diğer giderler kapsamında kaldığı, gerekçesiyle ilk kararında direnmiş,
direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, taraflar arasında imzalanan sözleşme konusu yazılımın ayıplı olup olmadığı noktasında ispat yükü kendisinde olan davacı tarafından mahkemece yatırılması istenen masrafın, bilirkişi ücreti mi yoksa yargılama sırasında yapılan diğer giderler kapsamında mı kaldığı, davacı tarafından bilirkişi ücretinin yatırılmasının gerektiğinin kabulü halinde bilirkişi masrafının yüksek olması nedeniyle mahkemece HMK’nın 283. maddesi uyarınca Adalet Bakanlığı’nca çıkarılan tarifenin esas alınarak dosya kapsamına uygun bilirkişi ücreti tespit ve tayin edip başka bir bilirkişi heyeti oluşturulmasının gerekip gerekmediği noktalarında toplanmaktadır.
Bu noktada, konuyla ilgisi bakımından “ispat yükü”ne ilişkin açıklama yapılmasında yarar vardır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu`nun ( TMK ) 6. maddesi: “ Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür. ”
HMK.’nın “İspat yükü” başlığını taşıyan 190’ıncı maddesi: “(1) İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. (2) Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.” hükmünü içermektedir.
Yukarıda belirtilen maddenin birinci fıkrasında, ispat yükünün belirlenmesine ilişkin temel kural vurgulanmıştır. Buna göre, bir vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran taraf ispat yükünü taşıyacaktır. İspat yükünün belirlenebilmesi için önce ilgili maddi hukuk kuralındaki koşul vakıaların doğru bir şekilde tespit edilmiş olması ve buna uygun somut vakıaların ortaya konulmuş olması gerekir. Her bir vakıa bakımından lehine hak çıkarma çerçevesinde ispat yükü kuralları belirlenir. Ancak kanunda özel olarak ispat yükünün belirlendiği hâllerde, genel kurala göre değil, kanunda belirtilen şekilde ispat yükü belirlenecektir.
İkinci fıkrada ise, karinelerin varlığı hâlinde ispat yükünün nasıl belirleneceği düzenlenmiştir. Karine söz konusu olduğunda, karine temeli ile karine sonucunu birbirinden ayırt etmek gerekir. Karineye dayanan taraf, sadece karine sonucunu ispat yükünden kurtulmuş olur, ancak karine temelini ispat etmek yükü altındadır. Bu durumu vurgulamak için, fıkrada açık düzenleme yapılmıştır. Kesin kanuni karineler dışında, karşı taraf karinenin aksini ispat edebilir. Fıkrada, özellikle aksini ispat kavramına yer verilmiştir. Zira aksini ispat ve karşı ispat farklı kavramlardır. Karine söz konusu olduğunda, karşı ispat faaliyetinden değil, karine ile kabul edilen durumun aksini ispat etmek gerekir.
İspat yükü kapsamında, ispat yüküne ilişkin masrafların neler olduğuna ilişkin yasal düzenleme ve ilkelerin ortaya konulması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “delil ikamesi için avans” başlıklı 324. maddesinde ise “ (1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. (2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır. (3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır.” Hükmü getirilmiştir.
Anılan madde gerekçesinde de: “ harç ve avans ödenmesi” başlıklı 125 inci maddede davacının dava masraflarının karşılığı olarak avans ödemesi öngörülmüştür. Bu avans, davacının delillerinin toplanması için yapılması gereken harcamaları da kapsar. Bu maddede ise daha çok davalının delillerinin toplanması için ödenmesi gereken avans düzenlenmiştir.
Öte yandan davacının avansı yönünden “dava şartları” başlıklı 114 uncu maddede hüküm getirilmiştir. Davacının avansı yatırmış olması dava şartlarındandır.
Şu hâlde davacı avansının yargılamanın devamı sırasında yetersiz kalması hâlinde, uygulanacak hüküm, bu maddeden ziyade 125 inci madde hükmüdür…” ifadelerine yer verilmek suretiyle, gider avansının davacının dava masraflarının karşılanması amacıyla, delil avansının ise daha çok davalının delillerinin toplanması amacıyla getirildiği vurgulanmıştır.
03.04.2012 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan Hukuk Muhakemeleri Kanunu Yönetmeliğinin 45. maddesinde: “ (1) Davacı, yargılama harçları ile her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorundadır. Gider avansı, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade eder. (2) Adli yardım talebiyle açılan dava ve işlerde adli yardım konusunda bir karar verilinceye kadar harç, gider ve delil avansı alınmaz. Kanunlardaki özel hükümler saklıdır. (3) Gider avansının yeterli olmadığının dava sırasında anlaşılması halinde, mahkemece bu eksikliğin tamamlanması için davacıya iki haftalık kesin süre verilir. Dava şartı olan gider avansının yatırılmaması veya tamamlanmaması halinde, dava, dava şartı yokluğundan reddedilir. (4) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Delil avansı, tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade eder. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler. Taraflardan biri avans yükümlülüğünü yerine getirmediğinde, diğer taraf bu avansı da yatırabilir. Delil avansını yatırmayan taraf, o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılır. Tarafların üzerinde tasarruf edemeyecekleri dava ve işlerle, kanunlardaki özel hükümler saklıdır…” Düzenlemesi yer almaktadır.
Yönetmeliğin 45. maddesinde, gider avansı ve delil avansı birlikte düzenlenmiş olup, gider avansının, her türlü tebligat ve posta ücretleri, keşif giderleri, bilirkişi ve tanık ücretleri gibi giderler için davacıdan alınan meblağı ifade ettiği, davacının, her yıl Bakanlıkça çıkarılacak gider avansı tarifesinde belirlenecek olan tutarı dava açarken mahkeme veznesine yatırmak zorunda olduğu, delil avansının ise tarafların dayandıkları delillerin giderlerini karşılamak üzere mahkemece belirlenen kesin süre içinde ödemeleri gereken meblağı ifade ettiği vurgulanmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere, Yönetmelikte gider avansının içinde delil avansı için gerekli giderler de gösterilmiştir. Gider avansının yatırılmaması hâlinde açılan dava, dava şartı yokluğundan reddedilir (Yön. m. 45/3); delil avansının yatırılmaması hâlinde ise, o delilden vazgeçilmiş sayılır. (Yön. m. 45/3). Bu durumda Yönetmeliğin 45. maddesinin birinci fıkrası ile dördüncü ve beşinci fıkraları arasında uyum bulunmadığından, HMK’nın 324. maddesi gözetilerek Yönetmeliğin 45. maddesinin dördüncü ve beşinci fıkralarının öncelikle uygulanması gerekir (Pekcanıtez H./Atalay O./ Özekes., M., Hukuk Muhakemeleri Kanunu Hükümlerine Göre Medeni Usul Hukuku 13. Bası, Ankara 2012, s.354 ).
6100 sayılı HMK.’nın “ Bilirkişi Gider ve Ücreti “ başlıklı 283. maddesinde: “ (1) Bilirkişiye, sarf etmiş olduğu emek ve mesaiyle orantılı bir ücret ile inceleme, ulaşım, konaklama ve diğer giderleri ödenir. Bu konuda, Adalet Bakanlığınca çıkarılacak ve her yıl güncellenecek olan tarife esas alınır.’’ Hükmü öngörülmüştür.
6100 sayılı HMK.’nın 323/1- e maddesinde de, tanık ve bilirkişiye ödenen ücret ve diğer giderlerin de yargılama giderleri içerisinde yer aldığı düzenlenmiştir.
HMK`nın 30/1. maddesi gereğince, hâkim yargılamanın makul süre içinde ve düzenli bir biçimde yürütülmesi ve gereksiz gider yapılmamasını sağlamakla da yükümlüdür. Mahkemece bilirkişi ücreti tayin ve takdir edilirken açıklanan maddelerde belirtilen hususlar göz önünde bulundurulmalıdır.
Somut olayda davacı, davalı tarafından kurulan ve teslim edilen bilgisayar yazılımının ayıplı olduğunu iddia etmektedir. Bu nedenle davalının sözleşme uyarınca kurulum ve teslimini yaptığı bilgisayar yazılımının ayıplı olup olmadığı, ayıbın giderim bedeli ile ilgili iddiaların araştırılması için bilirkişi incelemesi yaptırılması gerekli olup davacı iddiasını ispat etmek için gerekli masrafları yapmak zorundadır.
Mahkemece resen seçilen bilirkişi heyeti 03.07.2012 tarihli ek raporunda 43.660,00 TL test ücreti yatırılması gerektiğini belirtmiş, mahkemece davacı tarafça ek raporda belirtilen gerekli masraf kesin süreye rağmen yatırılmadığından bilgisayar yazılımının ayıplı olduğunun ispat edilememesi sebebiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak davacıdan yatırılması istenilen 43.660,00 TL bilirkişi masraf kalemleri içinde tespit edilen laboratuvar kira bedeli, uzman ücreti, iki uzman yardımcısı ücreti ve sarf malzemeleri bedeli, davada talep edilen miktar ve bilirkişi incelemesinin yapılacağı tarihte Adalet Bakanlığı’nca yayınlanan tarife dikkate alındığında çok yüksektir.
Bu durumda mahkemece bilirkişilerin ek raporunda tamamlanmasını istediği avans, fahiş ve fazla olup, hâkim gereksiz yargılama gideri yapılmamasını sağlamakla da yükümlü olduğundan, bilirkişi ücreti ve gideri de mahkemece takdir edilmesi gerektiğinden, mahkemece belirlenen bilirkişiler dışında konusunda uzman yeniden bilirkişi seçimi ya da bilirkişi kurulu oluşturularak 6100 sayılı HMK.`nın 283. maddesi gereğince Adalet Bakanlığı’nca çıkarılıp güncellenecek tarife esas alınmak suretiyle bilirkişinin sarf edeceği emek ve mesaiyle orantılı ve dosya kapsamına uygun bilirkişi ücret ve giderleri tespit ve takdir edilmesi gerekir.
Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı … İnş. Den. Taş. San. ve Tic. Ltd. Şti vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 21.02.2018 gününde oy birliği ile karar verildi
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2013/18528 Karar : 2014/2412 Tarih : 18.02.2014
-
HMK 283. Madde
-
Bilirkişi Gider ve Ücreti
Davacı vekili dilekçesinde; davalının İkitelli Organize Sanayi Bölgesindeki Ticarethanesi için abone olduğunu, burada faaliyet gösterirken 1.4.2004 tarihinde kaçak elektrik kullandığının idare elemanlarınca tespiti üzerine gerekli tahakkuk işlemleri yapılarak davalı hakkında 2.119.376,20 TL tutarında fatura tanzim edildiğini, fatura bedelinin davalı tarafından ödenmediğini, tutanağa göre “gizli hattan kaçak elektrik kullanıldığı” tespitinin mevcut olduğunu, tespitten sonra yapılan teknik kontrollerde de durumun doğrulandığını belirterek. 2.119.376,20 TL alacağın gecikme zammı ve yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.
Davalı vekili cevabında: abone olan davalının tüketim bedellerini düzenli olarak ödediğini, idare elemanlarınca davalının kaçak elektrik kullandığından bahisle fatura tanzim edilerek elektriğinin kesildiğini, açtıkları menfi tespit davasında (hukuki yarar yokluğundan reddedilen) alınan tüm raporlarda müvekkilinin lehine görüş bildirildiğini, tutanağın varsayıma dayalı ve yönetmeliğe aykırı olduğunu, kaçak hesabının yanlış yapıldığını, ceza davasının beraatle sonuçlandığını, iddiaların tümüyle yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, hükme esas alınan 9.5.2012 tarihli bilirkişi raporunda `Tüm dosya kapsamı itibariyle davalının yer altından gizli hat çekmek suretiyle kaçak elektrik kullanmadığı sonucuna varıldığı”nın bildirildiği, kaçak elektrik kullanıldığının ispat edilemediği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir.
Dava, kaçak elektrik tüketimden doğan alacağın tahsiline ilişkindir.
H.U.M.K.nun 275 vd. maddelerinde “bilirkişilik” müessesesi düzenlenmiş olup, anılan maddede mahkemenin çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlenmiş olup, bilirkişinin kendisinden sorulan husus hakkında özel ve teknik bilgiye sahip olması gerekir.
Bilirkişinin oy ve görüşü hakimi bağlamaz ise de (H.U.M.K. 286. maddesi) itiraz edilmeyen hususlar nazara alınarak buna göre karar verilir. Adli tahkikat için gerek görülürse tahkikat için, gerek görülürse tahkikat hakimi seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme yapabilecektir. H.U.M.K.nun 283. maddesine dayalı olarak bilirkişiden açıklama ya da ek rapor isteyebileceği gibi, 284. maddesi hükmüne dayalı olarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturarak yeni bir rapor alabilir.
Aynı ilkeler, 6100 Sayılı H.M.K.nun 266-287. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Somut olayda, davacı vekili hükme esas alınan bilirkişi raporuna 5.6.2012 havale tarihli dilekçesiyle gerekçelerini de göstermek suretiyle ayrıntılı şekilde itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece, önceki bilirkişiler dışında elektrik konusunda uzman (üniversiteden seçilecek) üç kişilik bilirkişi kurulu marifetiyle davacının önceki rapora itirazlarına ilişkin, kanun ve yönetmelikler çerçevesinde rapor alınarak deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün ( BOZULMASINA ), Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, oybirliği ile, karar verildi
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.