0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Bilirkişi Raporunun Verilmesi

HMK Madde 280

(1) Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.



HMK Madde 280 Gerekçesi

Maddede yer alan düzenlemeyle, görevini tamamlayan bilirkişinin, süresi içinde raporunu ve incelemenin konusuyla ilgili olarak kendisine teslim edilmiş bulunan şeyleri, dizi pusulasına bağlı bir biçimde, mahkemeye derhal tevdii etmesi gereğine işaret edilmiş; tevdii tarihine ilişkin olarak raporun üzerine şerh düşülmesi esası benimsenmiş ve ayrıca raporun bir örneğinin okuyup değerlendirilip, varsa itirazlarını dile getirebilmelerini temin amacıyla, taraflara tebliğ edilmesi zorunluluğu öngörülmüştür.


HMK 280 (Bilirkişi Raporunun Verilmesi) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas: 2017/971 Karar: 2017/8905 Tarih: 18.04.2017

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Davacı vekili, müvekkili işçinin kıdem tazminatı, ihbar tazminatı, yıllık izin, fazla çalışma, hafta tatili, ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının hüküm altına alınmasını istemiştir.

Davalı vekilleri, davanın reddini savunmuştur.

İhbar olunan vekili, davaya katılma talebinde bulunarak, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, yazılı gerekçeyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili ve ihbar olunan vekili temyiz etmiştir.

İhbar olunan vekilinin temyizi yönünden;

İhbar olunan … İnş. ve Tic A.Ş. vekilinin, davaya katılma ( müdahale) talebinin karara bağlanmamış olması sebebiyle kararı temyiz hakkı bulunduğu kabul edilmiştir.

Somut olayda, ihbar olunan … İnş. ve Tic A.Ş. vekili, davaya katılma talebinde bulunmuş olup, söz konusu talebin feri müdahil sıfatıyla katılma talebi mahiyetinde olduğu açıktır. Mahkemece, söz konusu talep hakkında bir karar verilmemesi, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 67. maddesine aykırıdır. Anılan sebeple, öncelikle, ihbar olunan … İnş. ve Tic A.Ş. vekiline, harçlar tarifesinde öngörülen başvuru harcını yatırması için süre verilmeli, neticeye göre feri müdahil sıfatıyla katılma talebi hakkında bir karar verilmelidir.

Davalının temyiz itirazına gelince;

Savunma hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınmıştır. Söz konusu madde hükmüne göre, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi hükmünde de, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği düzenlenmiştir.

6100 Sayılı Kanun’un 280. maddesinde, bilirkişi raporunun birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; aynı Kanunun 281. maddesinde, tarafların bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebileceği hükme bağlanmıştır.

Somut uyuşmazlıkta, Mahkemece, bilirkişi raporunun davalı vekiline tebliğ edilmeksizin,dava konusu alacaklar hakkında karar verilmesi, yukarıda açıklanan Anayasa ve Kanun maddelerine aykırıdır. Bu halde, mahkemenin davalı tarafın hukuki dinlenilme hakkını kullanmasına imkan tanıdığı ve adil bir yargılama yaparak sonuca ulaştığı söylenemez. Anılan sebeple, davalı vekiline bilirkişi raporu tebliğ edilerek itirazlarını sunması için imkan tanınmalı; itirazlarını sunması halinde bu itirazlar doğrultusunda değerlendirme yapılmalı ve sonuca göre bir karar verilmelidir.

Yukarıda yazılı sebeplerden, usul ve kanuna aykırı karar verilmesi, sair yönler incelenmeksizin kararın bozulmasını gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgililere iadesine, 18.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/9823 Karar: 2017/2991 Tarih: 11.04.2017

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Dava, ödeme emrinin iptali talebine ilişkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Dosya kapsamından, 17.03.2016 tarihli celsede davacı vekilinin sunduğu mazeret dilekçesinin kabul edildiği, hukukumuzda bulunmamasına rağmen masraf verilmediğinden yeni duruşma gününün kalemden ya da UYAP kanalı ile öğrenilmesine karar verildiği, davacı vekilinin katılmadığı 18.04.2016 tarihli celsede ise, celse arasında dosyaya giren bilirkişi raporu davacı tarafa tebliğ edilmeksizin, davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Savunma hakkı Anayasanın 36. maddesinde güvence altına alındığı gibi, karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK’nın 27. maddesinde de hüküm altına alınmıştır. Yine Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı, hukuki dinlenilme hakkını teminat altına almıştır. Mahkemece; taraflara usulüne uygun davetiye çıkarılması, bu yolla tarafların duruşmada hazır bulunmalarının ve savunma yapabilmelerinin sağlanması yasal bir zorunluluk ve hukuki dinlenilme hakkının gereğidir.

Yine, 6100 Sayılı HMK’nun 280. maddesinde, bilirkişi raporunun birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; aynı Kanun’un 281. maddesinde, tarafların bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebileceği hükme bağlanmıştır.

Somut olayda, davacı vekilinin mazereti kabul edildikten sonra dosyada yeterli gider avansı bulunmasına karşın masraf bulunmadığından bahisle yeni duruşma gününün kalemden veya UYAP’dan öğrenilmesine karar verilmesi, yeni duruşma günü davacı tarafa tebliğ edilmeksizin açılan ve davacı tarafın katılmadığı 18.04.2016 tarihli celsede ise, davacı tarafa tebliğ edilmeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek hukuki dinlenilme hakkını ihlal edecek şekilde davanın reddine karar verilmesi hatalı olmuştur.

Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.

SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, sair yönlerin incelenmesine şimdilik yer olmadığına, temyiz harcının istenmesi halinde davacıya iadesine, 11.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/19056 Karar: 2017/3513 Tarih: 03.04.2017

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Davacılar vekili; davalı … nezdinde zorunlu mali sorumluluk sigortası poliçesi ile sigortalı, davalı …‘ün işleteni ve sürücüsü olduğu aracın 23.02.2008 tarihinde davacıların murisine çarparak ölümüne neden olduğunu, kazanın oluşumunda davalının tam kusurlu olduğunu belirterek fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydı ile şimdilik her bir davacı için 1.000 TL olmak üzere toplam 3.000 TL’lik maddi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen; ayrıca her bir davacı için 10.000 TL olmak üzere toplam 30.000 TL manevi tazminatın (23.02.2008 ) olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …‘den tahsiline karar verilmesini istemiştir.

Davacı vekili 11.02.2014 tarihinde maddi tazminata dair dava değerini toplam 44.237 TL olarak ıslah etmiştir.

Davalı … A.Ş. vekili; poliçe gereği şirketlerinin sorumluluklarının limitle sınırlı olup, manevi zararlardan ise sorumluluğunun bulunmadığını, davadan önce yapılmış bir başvuru olmadığından davalı şirket temerrüde düşmediğinden kaza tarihinden itibaren faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Davalı … vekili; duruşmada davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, maddi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüyle davacı … için 41.891,06 TL maddi tazminatın ve davacı … için 2.345,98 TL maddi tazminatın davalı …‘den haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte, davalı … Şirketinden ise dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsili ile adı geçen davacılara verilmesine, davacı …‘un maddi tazminat davasının reddine, davalı … şirketinin sorumluluğunun poliçe teminat limiti ile sınırlı olmasına; manevi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüyle davacı … için 10.000 TL, davacılar … için 2.000 TL ve davacı … için 1.000 TL manevi tazminatın haksız fiil tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı …‘den alınarak davacıya adı geçen davacılara verilmesine, fazlaya dair taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm davalı … A.Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Mahkemece, 08.07.2014 tarihli ek karar ile dosya davalısı … A.Ş. vekilinin temyiz harç ve giderlerini yatırması için gönderilen muhtıranın tebliğ edilmesine rağmen kesin süre içerisinde temyiz harcı ve dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi için gerekli posta masrafı yatırılmadığından HMK.nın 344 maddesi gereğince temyiz talebinden vazgeçmiş sayılmasına karar verilmiştir.

1-)Davalı … A.Ş. vekilinin 09.05.2014’de tebliğ edilen muhtıra üzerine 15.05.2014 tarihinde eksik temyiz harcını ve posta masraflarını yatırdığı ek karara dair süresinde verdiği temyiz dilekçesi ekindeki makbuzlardan anlaşılmakla harç ve gider ikmali yapılmaması sebebi ile mahkemenin hükmün temyiz edilmemiş sayılmasına dair ek kararı kaldırılarak davalının temyiz incelemesine geçilmesine karar vermek gerekmiştir.

2-)Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Dosya kapsamına göre, mahkemece hükme esas alınan 11.09.2013 tarihli kusura dair ATK raporu ve 13.11.2013 tarihli hesap bilirkişisi raporunun davalı … A.Ş. vekiline tebliğ edilmemiş olduğu görülmektedir.

T.C. Anayasası’nın 36/1 maddesinde “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” hükmü düzenlenmiştir. Yine 6100 Sayılı HMK’nın 27. maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını içerir” düzenlemesine yer verilmiştir. Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür. Bu husus da usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir.

Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine dair düzenlemedir.6100 Sayılı HMK’nın 280/1 maddesi “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” hükmünü amirdir.

Somut olayda, davalı … A.Ş. vekiline mahkemenin hükme esas aldığı kusur ve hesap bilirkişi raporu tebliğ edilmeden davanın esası hakkında karar verildiği anlaşılmaktadır.

Bu durumda mahkemece, 11.09.2013 tarihli kusura dair ATK raporu ve 13.11.2013 tarihli hesap bilirkişisi raporlarının davalı … A.Ş. vekiline usule uygun şekilde tebliğ edilmesi ve itiraz süreleri beklenerek davalı … A.Ş. vekiline itiraz hakkını kullanması sağlanmak suretiyle savunma ve delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu biçimde davalı … A.Ş. vekilinin itiraz ve savunma hakkı kısıtlanarak yargılamaya devam edilmek suretiyle hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

3-)Bozma neden ve şekline göre davalı … A.Ş. vekilinin yargılama gideri ve vekalet ücretine dair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı … A.Ş. vekilinin ek kararı temyiz talebinin kabulüyle 08.07.2014 tarihli ek kararın kaldırılmasına, 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı … A.Ş. vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 3 numaralı bentte açıklanan sebeplerle bozma neden ve şekline göre davalı … A.Ş. vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar verilmiş, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davalı … A.Ş.’ne iadesine, 03.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/27709 Karar: 2017/3124 Tarih: 07.03.2017

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Davacı Hazine vekili, davaya konu … ada … parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve davalı lehine 3402 Sayılı Kanun’un 14., 17. maddesinde belirtilen şartların oluşmadığı gerekçeleriyle davaya konu taşınmazın tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı …, davaya konu taşınmazın murislerinden intikal ettiğini ve tarım arazisi olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.

Mahkemece, davaya konu taşınmazın son 15 yıldır kullanılmayan taşlık ve bor halinde olduğu, tarımsal faaliyetin yapılmadığı, 20 yıldan fazla süredir malik sıfatıyla zilyetliğin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, taşınmazın tapu kaydının iptali ile aynı vasıf ve mesaha ile davacı Hazine adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, yazılı yargılama usulüne (HMK. madde 118-186) tabidir. Dava dilekçesinin davalılara tebliğinden (HMK. madde 122) sonra hangi usuli işlemlerin yapılacağı 6100 Sayılı 122 vd. maddelerinde; yargılamadaki dilekçelerin değişimi (HMK. madde 126-136), ön inceleme (HMK. madde 137-142) kesitleriyle ilgili usulü işlemlerin tamamlanması, varsa dava şartları ve ilk itirazlar hakkında bir karar verilmesi (HMK.md.138), yoksa tahkikat aşamasına (HMK. madde 143 vd.) geçilerek sonucuna göre karar verilmesi şeklinde gösterilmiştir. 6100 Sayılı kesitli yargılama öngörülmüş olup, ön inceleme duruşması ile tahkikat aşaması kesitleri ayrı belirlenerek, ön inceleme ve tahkikat duruşmasının bir arada yapılması koşulları yine yasada gösterilmiştir.

6100 Sayılı göre, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme yapılması zorunludur (m. 137/1). Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerin sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (m. 137/2). Şu halde, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verilmesi mümkün ise de, bu yönlerden yapılan inceleme tamamlandıktan sonra tahkikat için duruşma günü tebliğ edilip, taraflara bildirilmesi usulen zorunludur. Çünkü tahkikat, tarafların ön inceleme duruşmasında anlaşamadıkları hususlar esas alınarak yürütülecektir (m. 140/3).

Somut olaya gelince; Mahkemece düzenlenen tensip tutanağında ön inceleme duruşmasının 07.12.2012 tarihinde yapılmasına karar verilmiş, davalıya dava dilekçesi, tensip zaptı ve duruşma günü tebliğ edilmiş; ancak davalı taraf belirlenen ön inceleme duruşmasına gelmemiştir. Mahkemece, ön inceleme duruşması yapılmasına karar verildiği, davalının duruşmaya gelmediği ve ön inceleme duruşmasında dava usule dair sebeplerle karara bağlanmayıp tahkikat aşamasına geçildiğine göre, davalının 147/1 maddesi gereğince tahkikat duruşmasına davet edilmesi zorunludur. Bu yasal zorunluluğun gereği yapılıp, davalının tahkikat duruşmasında bulunmasına olanak sağlanmaksızın, davanın esası hakkında hüküm kurulması, davalının hukuki dinlenilme hakkına ( madde 27) aykırı olmuştur.

Diğer yandan 280.maddesinde ( 282. m.) “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” denmektedir. Buradaki amaç tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleridir. Bu durumda, taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde rapor itiraz etmeyen bakımından kesinleşir. Artık rapora itiraz etme imkanı ortadan kalkar. Bu husus kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin de bir sonucudur. Mahkemece, 12.04.2014 tarihli keşif sonrasında alınan bilirkişi raporları da davalı tarafa tebliğ edilmemiştir. Bilirkişi raporlarının 280. maddesi ( 282. m.) davalıya tebliğ edilmemesi de yukarıda zikredilen hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamındadır.

Taraflar yargılamanın her aşamasında yargılamada başarı olanaklarını zayıflatacak her türlü sunumdan bilgi edinme hakkına sahiptirler. Bu hakkın ihlali de AİHM tarafından AİHS’nin ihlali olarak kabul edilmektedir. O halde davalı tarafa, ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasa’nın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6., 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkı da gözetilerek özellikle, davalı tarafın 147/1 maddesi gereğince tahkikat duruşmasına davet edilmesi, 280 .maddesi ( 282. mad.) gereği bilirkişi raporlarının usule uygun şekilde tebliğ edilerek itirazlarını sunması için süre ve imkan verilmesi, bu hususta gerekirse 145. maddesinin de göz önünde tutulması, ondan sonra tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, davalı tarafın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde yargılamaya devam edilerek işin esasına dair hüküm kurulması doğru olmamıştır.

SONUÇ : Davalının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 Sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelen temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 07.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/33971 Karar: 2016/17873 Tarih: 13.10.2016

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından olumsuz ekonomik gelişmeler sebebiyle maliyetlerin azaltılması ve işlerin daraltılması gerekçesiyle geçersiz sebeple feshedildiğini ileri sürerek işe iadesine, işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücretine karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekili, davacının çalıştığı İstanbul Kongre Merkezinde son dönemlerde yaşanmaya başlanan kiralama ve organizasyonlardaki düşüş sebebiyle ekonomik anlamda zor bir döneme girildiğini, bu itibarla şirket nezdindeki maliyetlerin azaltılması ve işlerin daraltılması kararı alındığını, davacı işçinin iş sözleşmesinin feshinin kaçınılmaz hale geldiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesinin feshinden önce işçinin görev yeri değişikliği veya görevi tanımında bir değişiklik yapılarak başka bir birimde çalışma olanağının bulunup bulunmadığının değerlendirilmediği, hizmet içi eğitime tabi tutularak yeni bir görev verilip bu pozisyonda çalıştırılma olasılığının dikkate alınmadığı, yapılan feshin son çare olma ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle, davacının işe iadesine, 5 aylık brüt işe başlatmama tazminatına ve en çok 4 aya kadar boşta geçen süre ücretine hak kazandığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

Kararı davalılar vekili temyiz etmiştir.

Mahkemece kararın verildiği celse davalılar vekilinin yokluğunda, “duruşma günü yakın olduğundan raporun taraflara tebliğe çıkmadığı” belirtilerek hükme esas alınan bilirkişi raporunun davalılara tebliğ edilmeden hüküm kurulduğu, davalılar vekilince bu gerekçe ile de kararın temyiz edildiği anlaşılmıştır.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 280, 281. maddeleri6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 280 ve 281. maddeleri gereğince bilirkişi raporunun taraflara tebliğinden itibaren varsa itirazlarının bildirilmesi için iki hafta süre verilmesi gerekir. Anılan yasa kuralına uyulmaması aynı Kanun’un 27. maddesi gereğince tarafların, yargılama ile ilgili açıklamada bulunma, bu çerçevede iddia ve savunmalarını ileri sürme ve ispat etme hakkının başka bir deyişle hukuki dinlenilme hakkının ihlali olup, kararın sadece bu sebeple bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, davalılar vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 13.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/20865 Karar: 2015/22004 Tarih: 25.06.2015

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Davacı, davalının davacı şirketten web üzerinden Samsung marka GalaksyNote II N 7100 model cep telefonu satın aldığını, satış yapılırken maddi hata neticesinde 1.799,00 TL üzerinden satışa çıkması gerekirken yanlışlıkla 99 TL üzerinden satışa sunulmuş gibi gözüktüğünü, indirim oranının da %99 olarak gözüktüğünü, ilgili ürünün davalı yanca internet üzerinden satın alındığını, yazım hatası fark edilir edilmez satış işleminin iptal edildiğini, bunun üzerine davalının tüketici hakem heyetine başvurduğunu, Yenimahalle Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyetinin 19.09.2013 tarih ve 2013/30169 sayılı kararı ile aslında 1.799,00 TL olan son model cep telefonunun 17.99 TL karşılığında tüketiciye iadesine karar verildiğini ileri sürerek tüketici sorunları hakem heyeti kararının iptalini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.

Taraflar arasında, internet üzerinden cep telefonu satışının yapıldığı hususu uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık, mahkemece mazereti kabul edilen tarafın, bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunma süresi dolmadan esas hakkında karar verilip verilemeyeceği hususundadır.

6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 280/1.maddesine göre; “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.” Aynı yasanın 281/1.maddesine göre de; “Taraflar, bilirkişi, raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.”

Somut olayda bilirkişi tarafından hazırlanan 26.09.2014 tarihli rapor duruşma günü beklenmeksizin taraf vekillerine tebliğe çıkartılmış ve davalı vekiline 16.10.2014 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı vekili 21.10.2014 tarihli dilekçe ile aynı gün Çankırı 1.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2014/367 esas sayılı dosyasında duruşmasının olduğunu, duruşmaya katılamayacağını belirterek mazeretli sayılmasını talep etmiştir. Mahkemece mazeret kabul edilmesine rağmen aynı gün yargılamaya son verilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.

Mazeretli olduğu kabul edildikten sonra, duruşma günü kendisine bildirilmeyen tarafın yokluğunda karar verilemeyeceği gibi, bilirkişi raporu kendisine 16.10.2014 tarihinde tebliğ edilen davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı iki haftalık beyanda bulunma süresi dolmadan da karar verilmesi mümkün değildir. O halde mahkemece davacılar vekilinin mazereti kabul edildiğine göre, davalı vekilinin bilirkişi raporuna karşı iki haftalık beyanda bulunma süresi dolmadan mazeretin kabul edildiği duruşmada yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Ankara 2.Tüketici Mahkemesinin 21.10.2014 tarih ve 2013/4342 esas 2014/2435 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 25.06.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 16. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/8387 Karar: 2014/7740 Tarih: 04.06.2014

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Kadastro sonucunda Ulucami Köyü çalışma alanında bulunan 127 ada 13 parsel sayılı 19 metrekare yüzölçümündeki taşınmaz kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği nedeniyle davalı H. A. adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı A. B., miras yoluyla gelen hakka ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak çekişmeli taşınmazın tapu kaydının iptali ile murisi R. B. mirasçıları adına tescili istemiyle dava açmış, yargılama sırasında R. B. mirasçıları davaya muvafakat vermiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının 1/2 payının iptali ile belirtilen payları oranında R. B. mirasçıları adına tapuya tesciline karar verilmiş; hüküm, davalı H. A. tarafından temyiz edilmiştir.

Sonuç: Mahkemece, işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş, davalı taraf ise, cevap dilekçesinde ekli pul bulunduğu halde bilirkişi raporlarının kendisine tebliğ edilmediği gerekçesiyle savunma hakkının kısıtlandığından bahisle hükmü temyiz etmiştir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 280. maddesine göre; “bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir.” Kanunun bu emredici hükmü karşısında bilirkişi raporlarının davalı yana tebliği gerektiği düşünülmeden karar verilmiş olması isabetsiz olup, temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz karar harcının talep halinde temyiz edene iadesine, 04.06.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/19585 Karar : 2017/6733 Tarih : 31.05.2017

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Davacı, davalı … bilgisayar şirketinde 20.3.2014 tarihinde televizyon satın aldığını, televizyonun görüntü kalitesinin bozuk olması nedeniyle 28.04.2014 tarihinde servise başvurduğunu, servis tarafından parça değişimi yapılmasının gerektiğinin belirtildiğini, ancak onarım istemediğini, davalı tarafın ayıbı gidermeye yönelik üzerine düşenleri yapmadığını, televizyondaki ayıp nedeniyle mağdur olduğunu ileri sürerek; ayıplı malın ayıpsız misli ile değiştirilmesine, 1.000,0TL manevi tazminat ile 239,45TL noter giderinin dava tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiş, 26.03.2015 tarihli celsede manevi tazminat talebinden feragat etmiştir.

Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.

Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, televizyonun ayıpsız miliyle değiştirilmesine, 239,45TL noter masrafının davalılardan müteselsilen tahsiline, manevi tazminat talebinin ise feragat nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davalı … Elektronics Ticaret A.Ş. tarafından temyiz edilmiştir.

1-Dava, ayıplı malın ayıpsız misliyle değiştirilmesine ilişkindir. Mahkemece, yargılama sırasında alınan 15.01.2015 tarihli bilirkişi raporunda, televizyonda herhangi bir ayıp bulunmadığı, net bir görüntü elde edilebilmesi için televizyonun biraz daha uzaktan izlenmesi ya da daha yüksek çözünürlükte yayına sahip kanalların izlenmesinin tercih edilmesi gerektiği belirtilmiş, bu rapora davacının itirazı üzerine bu kez 18.03.2015 havale tarihli rapor alınmış, bu raporda ise, televizyonun donanım ve yazılım yetersizliği nedeniyle gizli ayıplı olduğu belirtilmiştir. Mahkemece de 18.03.2015 tarihli bilirkişi raporu hükme esas alınmak suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Oysaki hükme esas alınan bu rapor 15.01.2015 tarihli raporla çelişmiş olup, bu rapora itibar edilerek hüküm kurulamaz. Hal böyle olunca konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla yeniden inceleme ve araştırma yapılmalı, raporlar arasındaki çelişki giderilmeli, tarafların raporlara yaptığı itirazlar karşılanmalı, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönler gözardı edilerek yetersiz bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Mahkemece, 18.03.2015 tarihli rapor esas alınarak davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; adı geçen rapor davalı tarafa tebliğ edilmemiştir. Raporun davalı tarafa tebliği sağlanarak bu konuda diyecekleri sorulmadan, davalı tarafın mazereti reddedilip, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması suretiyle davalı yanın savunma hakkı kısıtlanmıştır. 6100 sayılı HMK’nın 280/1 maddesine göre; “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir”. Hal böyle olunca mahkemece, 18.03.2015 havale tarihli rapor davalı tarafa tebliğ edilerek, rapora karşı beyanda bulunması halinde, beyan edilen hususlara göre değerlendirme yapılarak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar vermesi de usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

3-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1 ve 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı … Elektronics Ticaret A.Ş. yararına BOZULMASINA, 3 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 31/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/35945 Karar : 2017/1788 Tarih : 15.02.2017

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Davacı, davalı mobilya mağazasından bir kaç takım mobilya aldığını ve mobilyaları teslim aldığından itibaren çeşitli arızaların ortaya çıktığını, satın aldığı yer ile görüştüğünü ancak kendisi ile hiç ilgilenilmediğini ileri sürerek, aldığı ürünlerin davalıya teslimi ile bedel iadesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece, davacının davasının kabulü ile, davalı … Mobilya Mağazasından almış olduğu, dosya içerisinde mevcut 23/05/2012 tarihli sipariş fişinde nitelikleri ve vasıfları belirtilen mobilyaların satıcıya iadesi ile davacının davalıya ödemiş olduğu 25.000,00 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Davacı, davalıdan aldığı ürünlerin, ayıplı olduğu iddiasıyla bedel iadesini istemektedir. Mahkemece, ürünler üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış ve bilirkişi raporuna göre hüküm tesis edildiği belirtilmiştir. Ne var ki, dosya kapsamı incelendiğinde, bilirkişiden alınan raporun 20.01.2015 tarihli olduğu, uyap sistemine dahi 20.01.2015 tarihinde giriş yapıldığı, ancak aynı gün karar verildiği anlaşılmaktadır. 20.01.2015 tarihli celsede, raporlardan birer suretin celse arası taraflara tebliğ edildiği belirtilmiş ise de, dosya içerisinde bilirkişi raporunun tebliğine ilişkin bir bilgiye rastlanılmamıştır. Oysa, HMK’nun 280. ve 281. maddelerinde bilirkişi raporunun taraflara tebliği hususu düzenlenmiştir. Alınan bilirkişi raporunun davalıya tebliği yapılmayarak, davalının itirazlarını sunması hakkının kısıtlandığı değerlendirilmiştir.

Savunma hakkı Anayasanın 36.maddesinde güvence altına alındığı gibi, karar tarihinde yürürlükte bulunan HMK.nun 27.maddesi hükmüne göre de, davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olup, başka bir anlatımla, davalıya savunma hakkını kullanma olanağı verilmeden hüküm kurulamaz. Davanın taraflarının, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakları mevcut olup, bu hak çerçevesinde tarafların açıklama ve ispat hakkını kullanabilmeleri gerekmektedir. Hukuki dinlenilme hakkının usul hukukundaki bir diğer yansıması ise, HMK madde 297/ 1-c bendinde yer almış olup buna göre, mahkemelerin gerekçeli kararlarında, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi ile sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin belirtilmesi gerektiği vurgulanmaktadır. Davalının tüm bu haklarını kullanabilmesinde, bilirkişi raporunun kendisine tebliğinin önemi büyüktür.

Hal böyle olunca, bilirkişi raporunun usulüne uygun şekilde davalıya tebliği ile varsa itirazlarının da değerlendirilmesi suretiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1480,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 426,75 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/02/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/14186 Karar : 2017/217 Tarih : 17.01.2017

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

Davacı vekili, müvekkilinin iş sözleşmesini emeklilik süresinin dolması nedeniyle haklı sebeple feshettiğini ileri sürerek, kıdem tazminatı alacağının hüküm altına alınmasını talep etmiştir.

Davalılar vekilleri ayrı ayrı davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Savunma hakkı, Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınmıştır. Söz konusu madde hükmüne göre, “Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir”. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 27. maddesi hükmünde de, davanın taraflarının, müdahillerin ve yargılamanın diğer ilgililerinin, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahip olduğu, bu hakkın yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını, mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerdiği düzenlenmiştir.

6100 sayılı Kanun’un 280. maddesinde, bilirkişi raporunun birer örneğinin taraflara tebliğ edileceği; aynı Kanun’un 281. maddesinde, tarafların bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebileceği hükme bağlanmıştır.

Somut uyuşmazlıkta, hükme esas alınan bilirkişi raporunun davalı şirketler vekillerine tebliğ edilmeksizin, mahkemece dava konusu alacak hakkında karar verilmesi, yukarıda açıklanan Anayasa ve Kanun maddelerine aykırıdır. Bu halde, mahkemenin davalı tarafın hukuki dinlenilme hakkını kullanmasına imkan tanıdığı ve adil bir yargılama yaparak sonuca ulaştığı söylenemez. Anılan sebeple, davalı şirketler vekillerine bilirkişi raporu tebliğ edilerek itirazlarını sunmaları için imkan tanınmalı; itirazlarını sunmaları halinde bu itirazlar doğrultusunda değerlendirme yapılmalı ve sonuca göre bir karar verilmelidir.

Kabule göre de; davacının tüm çalışma dönemine göre hesaplanan kıdem tazminatı miktarı bakımından son alt işveren şirket ile asıl işveren Sağlık Bakanlığının, bu çalışma dönemi içindeki diğer alt işverenlerin ise kendi dönemleri ile sınırlı olarak belirlenen miktar bakımından davalı … ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumlu olduğuna hükmedilmesi gerektiği hususunun gözardı edilmesi hatalı olmuştur.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelemesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.01.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/34424 Karar : 2016/21020 Tarih : 28.11.2016

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı, davalı şirketlerin alt işveren, davalı Belediyenin ise asıl işveren olduğu işyerinde temizlik görevlisi olarak çalışırken iş sözleşmesinin işverence haksız şekilde fesh edildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile fazla çalışma, yıllık izin, ulusal bayram ve genel tatil alacaklarının tahsilini, istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı şirketler vekili, davacının ilk olarak 31.03.2000 yılında sokak süpürgecisi olarak çalışmaya başladığını, hizmet süresinin 27.02.2008 yılına kadar sürdüğünü, hak kazandığı tazminatlarının kendisine ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı … Başkalığı vekili ise, zamanaşımı def`ini öne sürüp, davacının iş aktinin süreli iş akti olduğunu, bu nedenle kıdem tazminatı ile ihbar tazminatına hak kazanamayacağını, fazla çalışması olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak, iş akdinin işverence haksız şekilde fesh edildiği, davacının kıdem tazminatına hak kazandığı, ihbar öneli tanınıp ücreti de ödendiği için ihbar tazminatına hak kazanmadığı, bir kısım yıllık izin ücreti alacağı olduğu, ispatlanamadığı için fazla çalışma ile genel tatil ücreti alacağı olmadığı, davalı Belediyenin asıl işveren olduğu, davalılardan … Şirketinin son işveren olduğu, davalı … Şirketinin ise önceki işveren olduğu sorumluluklarının buna göre belirlendiği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne, karar verilmiştir.

Kararı taraflar temyiz etmiştir. Dairemizin 07/12/2015 tarih 2014/23521 E ve 2015/ 34512 K. Sayılı ilamı ile “tanık beyanlarına göre davacının fazla çalışma alacağının belirlenmesi ile yıllık izin alacağı ile ilgili davalı tarafça sunulan belgelerin değerlendirilmesi ve hükmedilen alacaklarda net-brüt belirlemesi yapılması gerektiği” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Mahkemece bozma ilamına uyulup bilirkişiden ek rapor da alındıktan sonra davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalılar temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- 6100 sayılı HMK`nın 280. madde hükmüne göre bilirkişi raporunun taraflara tebliği gereklidir. Bu hüküm karşısında Mahkemece bilirkişi ek raporu davalı şirketlere tebliğ edilmeden karar verilmesi hatalıdır.

3- Kararın hüküm kısmında fazla çalışma alacağı ile ilgili olarak davalı alt işveren … Şirketinin sorumlu olduğu kısmın gösterilmemesi hatalıdır.

4- Karar tarihinde yürürlükte olan … hükümlerine göre davanın reddedilen kısmı dikkate alındığında kendini vekille temsil ettiren davalılar lehine maktu vekalet ücreti yerine nisbi vekalet ücretine hükmedilmesi de hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

F) SONUÇ:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, 28.11.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/12610 Karar : 2016/12137 Tarih : 22.06.2016

  • HMK 280. Madde

  • Bilirkişi Raporunun Verilmesi

1-Davalının kusur belirlemesi ve boşanmanın fer`ilerine yönelik olarak yapılan temyiz itirazlarına hasren yapılan incelemede;

Mahkemece, 24.02.2015 günü icra edilen ön inceleme duruşmasında alınan ara kararı ile; davalı erkeğe tanıklarını bildirmesi ve bu tanıkların dinlenebilmesi için belirlenen delil avansını verilen kesin süre zarfında yatırması, aksi halde tanık dinletmekten vazgeçmiş sayılacağı kararlaştırılmıştır. Davalı erkek mahkeme ara kararında öngörülen tanık listesi ve delil avansını kesin süre içinde 10.03.2015 günü posta havalesiyle mahkemeye göndermiştir. Bu durumda davalının tanık bildirme ve avans yükümlülüğünü kesin süre içinde yerine getirdiği kabul edilmelidir. Öyleyse davalının açıkça dinlenmelerinden vazgeçmediği tanıklarının boşanma hükmünün temyiz edilmeksizin kesinleştiği dikkate alınarak, kusur belirlemesi ve boşanmanın fer`ileri yönünden dinlenmesi ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek gerçekleşecek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru olmamış ve bozmayı gerektirmiştir.

2-Davalının ziynet alacağı davasına yönelik temyiz itirazının incelemesine gelince;

Bilirkişi, raporunun varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir. Taraflar, bilirkişi raporunun, kendilerine tebliği tarihinden itibaren iki hafta içinde, raporda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilirler.

(HMK m.280-281/1) Somut olayda mahkemece davacının ziynet talebine yönelik olarak alınan bilirkişi raporu davalı tarafa tebliğ edilmeksizin hüküm kurulmuştur. Bu durum davalının savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır. Öyleyse, mahkemece bilirkişi raporu davalıya tebliğ edilerek, var ise itirazlarını ya da beyanlarını sunması için süre verildikten sonra gerçekleşecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle ziynet davası yönünden işin esasına girilerek, yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeplerle ( BOZULMASINA ), bozma sebebine göre davalının, kusur belirlemesi nafakalar ve tazminatlar ile ziynet davasının esasına yönelik olarak yapılan sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS