Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor
HMK Madde 279
(1) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü yazılı veya sözlü olarak bildirmesine karar verir.
(2) Raporda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddi vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlarla, bilirkişiler arasında görüş ayrılığı varsa, bunun sebebi, düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması gerekir. Azınlıkta kalan bilirkişi, oy ve görüşünü ayrı bir rapor hâlinde de mahkemeye sunabilir.
(3) Mahkeme, bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklamasına karar verirse, bilirkişinin açıklamaları tutanağa geçirilir ve tutanağın altına bilirkişinin de imzası alınır. Kurul hâlinde görevlendirme söz konusu ise bilirkişilerin bilgilerine başvurulan hususu hemen aralarında müzakere etmelerine imkân tanınır ve müzakere sonucunda açıklanan oy ve görüş, tutanakla tespit edilip; tutanağın altı, bilirkişilere imza ettirilir.
(4) (Değişik: 3/11/2016-6754/54 md.) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hâkim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.
HMK Madde 279 Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrasında, bilirkişinin bilgisine başvurulan husus hakkındaki oy ve görüşünü nasıl açıklayacağı ile buna kimin karar vereceği hüküm altına alınmıştır. Bilirkişi, oy ve görüşünü, mahkemenin seçimine göre, yazılı yahut sözlü olarak bildirecektir. Bilirkişinin en temel yükümlülüğünü, bilgisine başvurulan konuda, süresi içinde oy ve görüşünü bildirme yükümlülüğü oluşturur. Bu yükümlülük, bilirkişilik görevini kabul ve davete icabet yükümlülüğünün doğal bir uzantısı konumundadır.
Maddenin ikinci fıkrasında ise bilirkişi raporunun içeriğinde yer alması gereken hususların neler olduğu açıkça hükme bağlanmıştır. Mahkeme, bilirkişiden oy ve görüşünü yazılı olarak bildirmesini talep etmişse, bilirkişi, düzenleyeceği raporu, bu maddede öngörülen tüm hususları kapsar şekilde kaleme almak zorundadır. Bilirkişilerin kurul hâlinde görevlendirilmesi durumunda, bir araya gelerek toplantılar yapmak suretiyle işi müzakere etmeleri ve birlikte rapor hazırlamaları kurul halinde görevlendirmenin doğası gereğidir. Bilirkişi raporunda, tarafların ad ve soyadları, bilirkişinin görevlendirildiği hususlar, gözlem ve inceleme konusu yapılan maddî vakıalar, gerekçe ve varılan sonuçlar ile kurul hâlinde görevlendirilme yapılmış ve bilirkişiler arasında görüş ayrılığı ortaya çıkmışsa, bunun sebebi; raporun düzenlenme tarihi ve bilirkişi ya da bilirkişilerin imzalarının bulunması şarttır. Bilirkişi, raporunu, özellikle mahkemece belirlenen sınırlar dahilinde, tümüyle maddî vakıalara hasretmeli; kendisine yöneltilen somut soruları tek tek yöneltiliş sırasına göre, bilimsel dayanaklarını da açık ve anlaşılır biçimde göstermek ve eksiksiz olarak cevaplandırmak suretiyle hazırlamalıdır. Ayrıca, bilirkişi raporunu kaleme alırken, özel ve teknik bilgi bağlamında uzman kimliği bulunmayan hâkimin ve tarafların anlayabileceği kavramları ve terimleri kullanmaya da özen göstermelidir. Aksi takdirde, özellikle hâkimin bilirkişinin oy ve görüşünü serbestçe takdir etmesi önemli ölçüde güçleşebilir.
Maddenin üçüncü fıkrasında ise bilirkişinin oy ve görüşünü sözlü olarak açıklama seçeneğinin mahkemece tercih edilmesi hâlinde, oy ve görüşü belirten açıklamaların, mahkemece tutanakla hemen tespit edilmesi hususu hüküm altına alınmıştır. Ayrıca bu düzenlemede, sözlü açıklama seçeneğinin tercihi hâlinde, kurul hâlinde bilirkişi görevlendirilmesi yoluna gidilmişse, mahkemeye, bilirkişi kurulunun oy ve görüşünü belirten sözlü açıklamalarını tespitten önce, kurulda yer alanların konuyu kendi aralarında müzakere edebilmelerine olanak veren bir ortamı yaratma zorunluluğu yüklenmiştir.
Maddenin son fıkrasında ise bilirkişinin, raporunu kaleme alması yahut mahkemede sözlü olarak oy ve görüşünü açıklaması sırasında, hukukî değerlendirmelerde bulunamayacağı hususu, açık ve kesin bir dille hüküm altına alınmıştır. Çünkü, maddî vakıaların hukukî niteliğini tayin, yani hukuku uygulamak, bilirkişinin değil; hâkimin aslî işidir. Bilirkişinin işlevi, hukukî değerlendirmelere girişmeden, tecrübe kurallarını, yani sahip olduğu özel ve teknik bilgiyi mahkemeye iletmek veya bu bilgiyi vakıalara uygulamak suretiyle varmış olduğu sonuçlara işaret etmek yahut özel ve teknik bilginin yardımı ile maddî vakıaları tespit etmekten ibarettir. Bu düzenleme, hâkimin hukukî sorunlarda bilirkişiye başvuramayacağı kuralı ile büyük ölçüde paralellik arz etmekte; onunla bir bütünlük oluşturmaktadır.
HMK 279 (Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/19919 Karar: 2017/10515 Tarih: 20.06.2017
-
HMK 279. Madde
-
Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor
Davacı vekili; mirasbırakanın, Ankara 15. Noterliğince düzenlenen 09.09.2005 tarih ve 24883 yevmiye sayılı vasiyetnamesi ile Kastamonu İlindeki taşınmazlarını davacı ile eşi vasiyet ettiğini, mirasbırakanın 05.11.2010 tarihinde ölmesi üzerine dava dışı mirasçılar tarafından açılan davada vasiyetnamenin resmi şekil şartlarına uyulmadan düzenlenmiş olması sebebiyle iptaline karar verildiğini, bu sebeple vasiyetnameye konu taşınmazlar üzerindeki haklarını kaybeden davacının uğradığı zarardan davalı noter ile vasiyetnameyi düzenleyen davalı başkatipin sorumlu bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya dair hakkı saklı kalmak üzere, şimdilik 900.000 TL tazminatın zararın doğduğu tarihten, olmadığı takdirde iptal kararının kesinleştiği tarihten işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalı vekili; müvekkilinin, vasiyetnamenin iptaline dair davada taraf olmaması sebebiyle iptal kararının bağlayıcı olmadığını, ayrıca vasiyetnamenin iptal gerekçesinin şekil yönünden olduğunu, dolayısıyla sözlü vasiyetname hükümlerine göre terekeye müracaat etme hakkına sahip olan davacının bir zarara uğramadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı; davanın zamanaşımı süresi dolduktan sonra açıldığını savunarak, reddini istemiştir.
Mahkemece; vasiyetnamenin iptaline noterlik başkatibi olan davalının şekil hatası yapmasının sebebiyet verdiği, noter işleminden kaynaklanan ve mirasbırakanın ölümü ile doğan zarardan kusurlu olan davalı başkatip ile Noterlik Kanunun gereğince diğer davalı noterin sorumlu olduğu gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüyle 828.950,92 TL’nin 05.11.2010 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- ) 279/2 maddesine göre; bilirkişilerin oy ve görüşlerini bildirdikleri raporda, imzalarının bulunması gerekir. Açıklanan yasal düzenleme nazara alındığında; bilirkişilerin raporda imzalarının bulunması zorunludur.
Somut olayda; bilirkişiler tarafından hazırlanan ve mahkemece hükme esas alınan 27.05.2016 tarihli raporda, bilirkişilerden L. B.’un ( hakimlik mesleğine geçmiş olması nedeniyle ) imza atmaktan çekindiği anlaşılmaktadır. Esasen, bu husus mahkemenin de kabulündedir.
Bu durumda, mahkemece; yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan tazminat hususunda rapor aldırılması ve ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında karar verilmesi gerekirken, bilirkişilerden L. B.’un imzasını içermeyen raporun esas alınması suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
2- ) Bozma nedenine göre, davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bendde açıklanan sebeplerle hükmün 428. maddesi gereğince davalılar yararına BOZULMASINA, ikinci bendde açıklanan sebeple davalı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 1.480 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalılara verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 6100 Sayılı Geçici Madde 3 atfıyla 1086 Sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/764 Karar: 2014/11005 Tarih: 14.10.2014
-
HMK 279. Madde
-
Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor
Dava hor kullanma tazminatı ve tamirat süresi kira alacağına ilişkindir. Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve davalı vekili tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
1- )Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının tüm davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- )Davacı vekili; müvekkilinin kiralayanı bulunduğu ana yapının 2.bodrum katında davalının kiracı olduğunu, davalının kiralananı tahliye ederek anahtarı 31.01.2012 tarihinde notere bıraktığını, anahtarın alınmasını müteakip B.Çekmece 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/11 d.iş sayılı dosyası ile tespit yaptırdıklarını, yapılan tespitte kiralanan verilen hasar ve zararın 207.500 TL olarak belirlendiğini, tespit raporunun hatalı ve eksik olup zararın daha büyük olduğunu belirterek 319.700 TL hasar bedeli ve 4 aylık tamirat süresi kira alacağının tahsilini istemiştir. Davalı vekili ise taşınmazın depo olarak kiralandığını ve maksadına uygun kullanıldığını, işin mahiyeti gereği duvar ve zeminde yıpranmalar olabileceğini, müvekkilinin normal yıpranma ve eskimelerden sorumlu tutulamayacağını, taşınmazın boyanması ve tamiri için istenen tutarın fahiş olduğunu, kiralananda yapılan tespitin tek taraflı olup hükme esas alınamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda 207.500 TL hasar bedeli ve 4 aylık tamirat süresi kira alacağı119.760 TL’nin tahsiline karar verilmiştir.
Kiralanan taşınmaz fabrika binası niteliğinde olup davalıya 01.07.2002 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli sözleşme ile kiraya verilmiştir. Sözleşmenin özel koşullar ; işyerinin boyası temiz, zeminleri mermer ve paledyen kaplı ve kullanılır vaziyette teslim edildiği belirtilmiştir. Davalı kiralananın anahtarını 31.01.2012 tarihinde notere tevdi etmiştir. Davacı kiralananda 07.02.2012 tarihinde tespit yaptırmış, davayı da bu tespite dayanarak açmıştır. Tespit bilirkişi raporunda; zemin betonunun tamiri, duvar ve kolon yüzeylerinin tamiri, komple boya badana yapımı, metal doğrama tamirleri, tesisat sökümü, beton platform tamiri, istinat duvar tamirleri için gerekli tutarın 207.500 TL olduğu hesaplanmıştır. Yargılama aşamasında yapılan bilirkişi incelemesinde de tespit bilirkişi raporunda belirtilen tutarlar aynen benimsenmiş ve mevcut hasarın 207.500 TL’ye giderilebileceği, tamiratın ise hasarlı unsurlar için ayrı ayrı belirlenmiş sürelerin toplamı olan 120 günde giderilebileceği bildirilmiştir. Bilirkişi, raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. 279/2. maddesine göre; bilirkişi raporu tarafların ve Yargıtay’ın denetimine elverişli olmalı, raporda bildirilen görüşün dayanağı olan somut veriler gösterilmelidir. Ancak bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir. Somut olayda ise hasar kalemlerinin bir kısmı için belirlenen tazminat tutarı hesaplamaya dayalı olmayıp maktuen tayin edilmiştir. Bilirkişi raporu bu yönü ile denetime elverişli olmayıp hükme esas alınamaz. Yine; kiralanandaki hasarlı unsurların aynı anda ve birlikte tamirinin mümkün olup olmadığı değerlendirilmeden her bir hasar kalemi için öngörülen tamirat sürelerinin toplamı üzerinden tamirat süresi kira alacağının hesaplanması da doğru değildir. Mahkemece yukarıda belirtilen hususlarda bilirkişiden denetime elverişli ek rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı 6217 Sayılı Kanunla eklenen hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 14.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 22. HUKUK DAİRESİ Esas: 2013/32417 Karar: 2014/15524 Tarih: 03.06.2014
-
HMK 279. Madde
-
Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor
Davacı İsteminin Özeti: Davacı, davalıya ait işyerinde işçi olarak çalışmakta iken 6111 sayılı Kanun’un 166. maddesine göre İl Tarım ve Hayvancılık Müdürlüğüne naklen tayin edildiğini, davalı Belediye Başkanlığına ait işyerinde çalıştığı dönemde davalı işveren ile Hizmet-İş Sendikası arasında imzalanan 15.02.2006-14.02.2012 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesinden yararlandığını ileri sürerek, yıllık izin ücreti, toplu iş sözleşmesinden kaynaklı sosyal yardım ve diğer ücret ile banka promosyon alacakları istemiştir.
Davalı Cevabının Özeti: Davalı, davacının tüm haklarının puantajlara yansıtılarak kendisine ödendiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, toplanan deliller ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Temyiz: Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Gerekçe:1-Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Davacının promosyon alacağı talep edip edemeyeceği konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Davacı vekili, promosyon alacağının ödenmediğini iddia ederek alacak talebinde bulunmuştur.
Mahkeme, ücretlerin süresinde ödenmemesinden dolayı ilgili bankaca işverene verilen promosyonlarda davacının bir hakkı bulunmadığı, yine emsal nitelikli dosyalar ve banka kayıtlarına göre bankayla yapılan protokol kapsamında promosyonların ödendiği gerekçesi ile talebin reddine karar vermiştir.
Kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan kamu personeli açısından banka promosyonlarının ödenmesine dair esaslar Başbakanlığın 20.07.2007 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 2007/21 sayılı Genelgesi ile düzenlenmiştir. Bu Genelgenin 4. maddesinde banka promosyonlarının tamamının personele dağıtılması ilke olarak benimsenmesine rağmen 1/3’ünü geçmemek üzere komisyonca belirlenecek tutarın birim personelinin ihtiyaçlarını karşılamak üzere kullanılabileceği hükme bağlandıktan sonra 6. maddesine göre Genelgenin yürürlüğünden önce yapılmış protokollerin süre bitimine kadar geçerli olacağı belirtilmiştir. 10.08.2010 tarih ve 2010/17 sayılı Genelge ile 2007/21 sayılı Genelgenin 4. maddesi değiştirilerek promosyonların tamamının personele ödeneceği düzenlenmiştir.
Anılan Genelgenin 5. maddesi 05.08.2008 tarih ve 2008/18 sayılı Genelge ile değiştirilerek dağıtılacak promosyonların ilgili banka tarafından personel adına açılacak hesaba aktarılmak sureti ile ödeneceği hükme bağlanmıştır.
Dosyada Vakıflar Bankası ile yapılan promosyonun sadece birinci sayfası bulunmaktadır.
Mahkemece, talep konusu döneme ait davalı Belediye ile ilgili bankadan promosyon konusunda yapılan sözleşme ve protokoller eksiksiz olarak getirtilmeli, Genelge hükümleri çerçevesinde bir değerlendirme yapılmalı, bundan sonra sonuca varılmalıdır.
Mahkemece eksik inceleme ile sonuca varılması hatalı olmuştur.
3-Öte yandan, davacının toplu iş sözleşmesinden kaynaklı sosyal yardım ve diğer ücret alacaklarına hak kazanıp kazanmadığı konusunda da uyuşmazlık bulunmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. ve6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 266. ve devamı maddeleri gereğince, mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir.
Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. 6100 sayılı Kanun’un 279. maddesine göre, bilirkişi raporu, Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dosyalarda bulunmamakla birlikte başka işçiler tarafından davalı belediye başkanlığı aleyhine açılan işçilik alacakları davasında sunulan 15.02.2006-14.02.2008, 15.02.2008-14.02.2008 ve 15.02.2010-14.02.2012 yürürlük tarihli toplu iş sözleşmesi hükümleri incelenerek rapor düzenlendiği belirtilmiştir. Bu durumda, anılan toplu iş sözleşmeleri celp edilerek, denetime elverişli rapor düzenlenmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde denetime elverişli olmayan bilirkişi raporuna itibarla karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, davacı yararına takdir edilen 1.100,00 TL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 03.06.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/25657 Karar : 2017/4442 Tarih : 23.03.2017
-
HMK 279. Madde
-
Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor
HMK’nun 266. maddesinde; “Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. (Değişik cümle: 3/11/2016-6754/49 md.) Ancak genel bilgi veya tecrübeyle ya da hâkimlik mesleğinin gerektirdiği hukukî bilgiyle çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz.” hükmü getirilmiş olup, aynı kanunun “Bilirkişi açıklamalarının tespiti ve rapor” başlıklı 279. maddesinin 4. fıkrasında da; “(Değişik: 3/11/2016-6754/54 md.) Bilirkişi, raporunda ve sözlü açıklamaları sırasında çözümü uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hususlar dışında açıklama yapamaz; hâkim tarafından yapılması gereken hukuki nitelendirme ve değerlendirmelerde bulunamaz.” düzenlemesi yer almakta olup, şikayetin çözümü özel veya teknik bilgiyi gerektirmediğinden bu konuda bilirkişi incelemesine gerek olmadığına, borçluya tebliğ edilen satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğunun anlaşılmasına, tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, temyiz olunan kararda yazılı gerekçelere göre yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun mahkeme kararının İİK.nun 366. ve HUMK.nun 438. maddeleri uyarınca (ONANMASINA), alınması gereken 31,40 TL temyiz harcından, evvelce alınan harç varsa mahsubu ile eksik harcın temyiz edenden tahsiline, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/7285 Karar : 2017/2768 Tarih : 8.03.2017
-
HMK 279. Madde
-
Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor
Davacı; davalının 2601830 numaralı elektrik abonesi olduğunu, kullanmış olduğu elektrik bedelini ödemediğinden dolayı, davalı hakkında ….İcra Müdürlüğünün 2010/2306 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, borçlunun takibe itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, itirazın haksız ve dayanaktan yoksun olduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptali ile, %40’dan aşağı olmamak üzere icra-inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; kendine ait işyerinin küçük bir terzi atölyesi olduğunu, sezonluk iş yaptığını, tahakkuk ettirilen bedel kadar davalının elektrik tüketmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; davanın kabulü ile birlikte davalının Gaziantep 6.İcra Müdürlüğünün 2010/2306 Esas sayılı icra takibine yaptığı itirazın iptaline, takibin aynen devamına, davalı itirazında haksız ve kötü niyetli olduğundan asıl alacak miktarı olan 78.030,13 TL’nin %40’ı oranındaki icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir. Temyiz incelemesi neticesinde Dairemizin 2014/5866 esas 2014/12413 karar sayılı 24/09/2014 tarihli ilamıyla “
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi sonucunda; Somut olayda; davalının 2601830 nolu elektrik abonesi olduğu, Gaziantep 6.İcra Müdürlüğünün 2010/2306 Esas sayılı icra dosyası ile; alacaklı Toroslar Edaş tarafından borçlu … aleyhine, 2601830 nolu abonelikten kaynaklanan toplam 151.584,98 TL elektrik kullanım bedelinin tahsili amacıyla, 18.02.2010 tarihinde icra takibi başlatıldığı, borçlunun 04.03.2010 tarihinde borca itiraz ettiği anlaşılmıştır.
…nun 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. HUMK.nun 284 ve 6100 sayılı, …nun 278-279.maddesine göre, bilirkişi raporu; Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir.
Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.
Yargılama sırasında elektrik mühendisi bilirkişi tarafından düzenlenen 14.10.2012 tarihli Bilirkişi Raporu ile; davalı dönem olan 2006 yılı 4.dönem ile 2009 yılı 3.dönemleri arasındaki normal elektrik tüketim bedelinin 17.02.2010 icra takip tarihi itibariyle 78.030,13 TL. asıl alacak, 62.334,62 TL ceza ve 11.220,23 TL. KDV olmak üzere toplam 151.584,98 TL olduğu, bu tutar üzerinden uygulanacak yasal faiz konusunda hesabın uzman hesap bilirkişisi tarafından yapılmasının doğru olacağı belirtilmiştir. Davalı vekilince, bilirkişi raporuna yapılan itiraz üzerine düzenlenen 30.05.2013 tarihli Ek Bilirkişi Raporunun da kök rapor ile aynı olduğu anlaşılmıştır.
Hükme esas alınan bilirkişi raporu, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenlerin bilimsel verilere uygun gösterilmemesi, talep edilen bedelin hangi usullere göre hesaplandığının ayrıntılarıyla açıklanmadığı gibi, açıklayıcı ve ayrıntılı bir hesaplamanın yapılmamış olması nedeniyle hüküm kurmaya yeterli ve Yargıtay denetimine elverişli değildir.
Buna göre; mahkemece, öncelikle dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, dava konusu bedellerin nasıl belirlendiğine dair tüm bilgi ve belgelerin dosyaya sunulması sağlanarak, bilirkişi heyetinden davacı kurumun davalıdan isteyebileceği bedel hakkında, sözleşme ve fatura tarihlerinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümlerine göre tereddüte yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı ve açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun, davalının itirazlarını da karşılayacak içerikte bir rapor aldırılarak, davacının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarı belirlenmeli ve varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme, araştırma ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre davacı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.” gerekçesiyle bozulduğu görülmektedir.
Söz konusu bozma ilamı üzerine; mahkemece bilirkişi raporu alınarak davanın kısmen kabulü ile itirazının kısmen iptaline, takibin 28.051,15 TL asıl alacak, 13.467,72 TL işlemiş avans faizi üzerinden devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, tarafların icra inkar ve kötü niyet tazminatı taleplerinin yasal şartları oluşmaması nedeni ile reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacı tarafın tüm, davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-) )Kural olarak yargılama giderleri, davada haksız çıkan tarafa yükletilir. (HMK m. 326/1) Bir davada her iki taraf da kısmen haklı çıkarsa, mahkemece, yargılama giderleri, haklı çıkma oranına göre taraflar arasında paylaştırır. (HMK m. 326/2)
Ayrıca, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesi uyarınca; avukatlık ücreti, avukatın hukukî yardımının karşılığı olan meblâğı veya değeri ifade etmektedir.
1136 sayılı Avukatlık Kanununun 168. maddesine göre hazırlanan karar tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 2/1 maddesine göre; Bu tarifede yazılı avukatlık ücreti kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır, 5/1. maddesine göre hangi aşamada olursa olsun, dava ve icra takibini kabul eden avukat, tarife hükümleri ile belirlenen ücretin tamamına hak kazanır.
AAÜT 13. maddesine göre de; Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde gösterilen hukuki yardımların konusu para veya para ile değerlendirilebiliyor ise avukatlık ücreti, davanın görüldüğü mahkeme için Tarifenin İkinci Kısmında belirtilen maktu ücretlerin altında kalmamak kaydıyla (yedinci maddenin ikinci fıkrası, dokuzuncu maddenin birinci fıkrasının son cümlesi ile onuncu maddenin son fıkrası hükümleri saklı kalmak kaydıyla,) Tarifenin üçüncü kısmına göre belirlenir. ancak hükmedilen ücret kabul veya reddedilen miktarı geçemez.
Dosyanın incelenmesinde; davanın 151.484,93 TL üzerinden harçlandırılarak açıldığı, yargılama sonunda 41.518,87 TL üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verildiği, reddedilen kısım 109.966,06 TL üzerinden tarife hükümlerine göre 11.197,28 TL vekalet ücreti verilmesi gerekirken mahkemece davalı yararına 5.797,68 TL vekalet ücretine hükmedilmesi ve davacı tarafça yapılan 1.818,85 TL yargılama giderinin haklılık oranına göre 498,54 TL olarak davalıdan tahsiline karara verilmesi gerekirken 683,86 TL üzerinden davalının yargılama giderinden sorumlu tutulması doğru değilse de; bu hususların giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 6100 sayılı HMK’nun geçici 3.maddesinin yollamasıyla HUMK’nun 438/7.maddesi uyarınca kararın düzeltilerek onanması gerekir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacı tarafın tüm davalı tarafın sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün vekalet ücretine ilişkin 5. maddesindeki “5.797,68 TL” rakamının ve hükmün yargılama giderlerine ilişkin 6. maddesindeki “683,86 TL” rakamının hükümden çıkartılarak, yerlerine sırasıyla “11.197,28 TL ve 498,54 TL” rakamlarının yazılması suretiyle, hükmün düzeltilmesine ve düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08.03.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/9406 Karar : 2016/9805 Tarih : 23.06.2016
-
HMK 279. Madde
-
Bilirkişi Açıklamalarının Tespiti ve Rapor
Davacı vekili dilekçesinde; davalı tarafından davacı site hakkında, yangın boru hattından bahçe içindeki su deposuna su doldurulup çim sulamada kaçak su kullanıldığı gerekçesiyle 06/10/2010 tarih ….sayılı kaçak su kullanma tutanağı düzenlendiğini ve kaçak su kullanımı bedeli olarak 69.663,13 TL tahakkuk ettirildiğini, davacının kaçak su kullanımının bulunmadığı, kaçak su kullanımının olduğu kabul edilse dahi hesaplamının yanlış yapıldığını belirterek, davacı site yönetiminin 69.663,13 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili dilekçesinde; ASKİ görevlileri tarafından, yangın boru hattından hortumla su çekilerek bahçe içindeki su deposuna su doldurup çim sulamada kaçak su kullanıldığının tespit edildiğini ve bu doğrultuda işlem yapıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada ise davacı … vekili dilekçesinde; davalı site hakkında düzenlenen 06/10/2010 tarihli kaçak su kullanma tutanağı çerçevesinde tahakkuk ettirilen alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız itiraz ettiğini belirterek, davalının davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Birleşen davada davalı vekili dilekçesinde; davacı idare görevlilerinin yaptığı denetimle yangın boru hattından bahçe içindeki su deposuna su doldurulup çim sulandığı zannı ile tutanak tutulduğunu, bu durumun tamamen görevlilerin bilgisizliği ve araştırma yapmamalarından kaynaklandığını, müvekkili sitenin 8 bloktan oluştuğunu, her blokta bir adet yangın deposu bulunduğunu, yönetmelikler gereği bu depoların belli aralıklarla temizlenmesi gerektiğini, depoların temizliğinde kullanılan suların ise ziyan edilmeyerek çimlerin sulanması için açtırılan kuyulara depo edildiğini, davacı görevlilerinin ise kaçak olarak çimlerin sulandığını zannı ile tutanağı tanzim ettiklerini, çimleri sulamak için DSİ`den izinli iki adet kuyu ve su deposu olduğunu, çimlerin kuyu suyu ile sulandığını, bu nedenle tutanağın ve yapılan tahakkukun usulsüz olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; hükme esas alının bilirkişi raporu doğrultusunda asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
HMK.nun 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır.
HMK.`nun 278-279.maddesine göre, bilirkişi raporu; Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporuna bakıldığında; dava konusu bedellerin hangi usullere göre hesaplandığı ayrıntılarıyla açıklanmadığı gibi, davalı kurumun hesaplaması tekrar edilmiş, bilirkişi tarafından da açıklayıcı ve ayrıntılı bir hesaplama yapılmamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu, içeriğinin ayrıntılı ve açıklayıcı olmaması nedeniyle hüküm kurmaya yeterli ve Yargıtay denetimine elverişli görülmemiştir.
Buna göre; mahkemece, öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetine verilerek, dava konusu bedellerin nasıl belirlendiğine dair tüm bilgi ve belgelerin dosyaya sunulması sağlanarak, bilirkişi heyetinden davalı kurumun davacıdan isteyebileceği bedeller hakkında, tahakkuk tarihlerinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümlerine göre tereddüte yer vermeyecek şekilde, tarafların itirazlarını da karşılayacak şekilde, ayrıntılı ve açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor aldırılarak, davalının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarı belirlenmeli ve varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.