0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Bilirkişinin Yetkileri

HMK Madde 278

(1) Bilirkişi, görevini, mahkemenin sevk ve idaresi altında yürütür.

(2) Bilirkişi, görev alanı veya sınırları hakkında tereddüde düşerse, bu tereddüdünün giderilmesini, her zaman mahkemeden isteyebilir.

(3) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirirken ihtiyaç duyarsa, mahkemenin de uygun bulması kaydıyla, tarafların bilgisine başvurabilir. Taraflardan birinin bilgisine başvurulacağı hâllerde, mahkemece bilirkişiye taraflardan biri bulunmaksızın diğerinin dinlenemeyeceği hususu önceden hatırlatılır.

(4) Bilirkişinin oy ve görüşünü açıklayabilmesi için bir şey üzerinde inceleme yapması zorunlu ise mahkeme kararı ile gerekli incelemeyi yapabilir. Bu işlemin icrası sırasında taraflar da hazır bulunabilir.



HMK Madde 278 Gerekçesi

Maddenin birinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle, bilirkişiyi sevk ve idare görevinin, tümüyle mahkemeye ait bir görev olduğu açıkça hükme bağlanmıştır. Bu düzenleme uyarınca, bilirkişinin görev alanını ve sınırlarını belirleyecek; onu faaliyetinin icrası sırasında sürekli bir biçimde yönlendirecek ve denetleyecek olan birim, mahkeme olacaktır. Bilirkişi, esas itibarıyla, hâkimin yardımcısı konumunda bulunduğuna göre, hâkimin, bilirkişinin faaliyet alanını ve sınırlarını belirlemesi ile onu yönlendirip denetlemesini, son derece doğal karşılamak gerekir.

Öte yandan, bilirkişinin görev alanı veya sınırları konusunda yahut faaliyetinin yürütülmesi sırasında herhangi bir tereddüt ile karşılaşması hâlinde, faaliyetini sevk ve idare eden, onu yönlendiren, mahkemeyle koordineli bir biçimde çalışması şarttır. Bu yüzden, bilirkişinin, görevini etkin ve sağlıklı bir biçimde yerine getirmesini temin, yani görev alanı, sınırları veya faaliyetinin yürütülmesi sırasında karşılaşabileceği tereddütleri derhal bertaraf etmek amacıyla, kendisini görevlendiren mahkemeye yönelebilme yetkisi, maddenin ikinci fıkrasında yer alan düzenlemeyle hüküm altına alınmıştır.

Maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında öngörülen düzenlemelerle, bilirkişinin bilgi alma yetkisinin varlığına açıkça işaret edilmiş ve bu yetkinin kapsamında hangi hususların yer aldığı da gösterilmiştir.

Bilirkişinin, objektif, gerçekçi ve sağlıklı bir temel üzerine oturtulmuş rapor hazırlayıp mahkemeye sunabilmesi için, kamusal bir takım yetkilerle donatılmış olması gerekir. Aksi takdirde, onun, bu temel işlevini, gereklerine uygun bir biçimde yerine getirmesi mümkün olmaz. Öte yandan, nerede bir görev varsa, orada mutlaka bir yetki de vardır; yetkiyle donanmamış bir görev ifa edilemeyeceği gibi, görevsiz salt bir yetki de bulunamaz. Bilirkişinin üstlenmiş olduğu temel işlevi, gereklerine uygun bir biçimde yerine getirebilmesi için, kendisine tanınmış olan kamusal yetkilerden birisini de bilgi alma yetkisi oluşturur. Onun özel ve teknik bilgisine giren konuda mahkemeyi aydınlatabilmesi için, öncelikle görüşüne başvurulan hususun ne olduğunu açık ve kesin bir biçimde kavraması, somut olayın verileriyle özgün koşullarını saptaması gerekir. Bu tür bir faaliyet, bazı konularda bilgi edinmeyi zorunlu kılar; bunun aracı ise bilgi alma yetkisidir. Bilirkişi sözü edilen yetkiyi sorular sormak suretiyle kullanır. Bilirkişi, bilgi alma yetkisi kapsamında, incelemesini gerçekleştirirken, ihtiyaç duyarsa, mahkemenin de iznini almak kaydıyla, tarafların bilgisine başvurabilir; yani, onları dinleyebilir; işin nitelik ve özellikleri zorunlu kılıyorsa, daha önceden mahkemece dinlenmiş olan tanıkların, kendisinin de hazır bulunduğu bir ortamda bilgi eksikliğinin giderilmesi bağlamında bir kez daha dinlenilmesini talep edebilir.

Maddenin son fıkrasında ise bilirkişinin oy ve görüş beyan edeceği hususun bir nesne ya da eşya ile ilişkili olması hâlinde, mahkemece yetkilendirilmiş olmak kaydıyla, sözü edilen nesneyi ya da eşyayı inceleyebileceği, onu muayene edebileceği, onun üzerinde çalışabileceği, hatta bulunduğu yere gidip oradaki çevresel faktörleri dahi irdeleyip değerlendirebileceği hususu, bir anlamda tabiri caiz ise keşif yetkisi de hüküm altına alınmıştır.


HMK 278 (Bilirkişinin Yetkileri) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/295 Karar: 2014/6646 Tarih: 30.04.2014

  • HMK 278. Madde

  • Bilirkişinin Yetkileri

Davacı vekili dilekçesinde, davalı abonenin elektrik borcunu ödememesi sebebiyle hakkında icra takibi başlatıldığını, davalının tükettiği enerji miktarı ve enerji tüketimi sebebiyle borcunun T.. T.. kayıtlarında mevcut olduğunu, davalının takibe haksız itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı dilekçesinde, davaya konu sayacın ve elektriğin başkaları tarafından kullanıldığını, kullanmadığı elektriğin borcunu ödemeyeceğine dair itirazda bulunduğunu, … kasabasında oturduğunu, Yeşilöz köyü ile ilgisinin bulunmadığını, abonenin kimin üzerine olduğunu bilmediğini ileri sürerek, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüne, davalının takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin devamına, asıl alacak üzerinden %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

Alanya 2.İcra Müdürlüğünün 2004/3681 Esas sayılı takip dosyasının incelenmesinde davacı alacaklının davalı borçlu hakkında asıl alacak, gecikme zammı ve KDV ile birlikte toplam 4.010,98 TL alacak üzerinden icra takibi yaptığı, takibin dayanağının 110239 nolu aboneden kullanılan enerji tüketim borcu olduğu görülmüştür.

HMK.nun 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. 284 ve 6100 sayılı, 278-279.maddesine göre, bilirkişi raporu; Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir.

Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.

Hükme esas alınan bilirkişi raporu, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenlerin bilimsel verilere uygun gösterilmemesi, talep edilen bedelin hangi usullere göre hesaplandığının ayrıntılarıyla açıklanmadığı gibi, açıklayıcı ve ayrıntılı bir hesaplamanın yapılmamış olması nedeniyle hüküm kurmaya yeterli ve Yargıtay denetimine elverişli değildir.

Buna göre; mahkemece, öncelikle dosyanın önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, dava konusu bedellerin nasıl belirlendiğine dair tüm bilgi ve belgelerin dosyaya sunulması sağlanarak, bilirkişi heyetinden davacı kurumun davalıdan isteyebileceği bedel hakkında, sözleşme ve fatura tarihlerinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümlerine göre tereddüte yer vermeyecek şekilde, ayrıntılı ve açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor aldırılarak, davacının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarı belirlenmeli ve varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme, soruşturma ve yetersiz bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.04.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/1716 Karar : 2017/1397 Tarih : 29.03.2017

  • HMK 278. Madde

  • Bilirkişinin Yetkileri

Dava, Yap-İşlet-Devret modeli ile yükümlenilen Hamzabeyli Gümrük Kapısı Hizmet Binaları, Ticari Tesisler ile mütemmimlerinin yapımı, işletmesi ve devri konulu sözleşmeden kaynaklanmakta olup dava, inşaat yapım maliyeti ile işletme bitim tarihinin 29.10.2015 olarak tespitine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Davalı cevabında; sözleşmede işletmeye alınması süresinin ayrıntılı olarak düzenlendiğini, iddiaların sözleşmeye ve yasal düzenlemeye aykırı olduğunu beyan ederek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece ıslah da değerlendirilerek işletme süresi bitim tarihinin 03.04.2016, maliyet bedelinin 10.233.594,91 TL olduğuna yönelik verilen tespit kararı davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Mahkemece yapılan yargılama sırasında; davacı tarafın evrak üzerinde inceleme yapılarak rapor düzenlenmesini istemesi, davalı vekilinin ise gerekirse bilirkişi kuruluna yerinde inceleme yetkisi de verilmek suretiyle rapor tanzim edilmesini talep etmesi nedeni ile dava konusu yapılan sözleşme süresinin bitim tarihinin yakın olması ve tespitin aciliyeti gerekçesi ile HMK 278/4. maddesi uyarınca 17.03.2015 tarihli celsede; resen seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyetine dosyanın tevdi ile tarafların iddia ve savunmaları, gerekirse yerinde inceleme yapma yetkisi de verilmek suretiyle yerinde de inceleme yapılarak rapor düzenlenmesi yönünde ara kararı verilmiştir. Ara kararının icrası için mahkemece talimat yazısı yazılmamış, bilirkişiler bu ara kararı uyarınca taraflara, özellikle davalıya haber vermeden, mahallinde davacı tarafından yer gösterilmesi ve yapılan ölçüme dayalı olarak ve hakim nezareti olmadan yaptıkları inceleme sonucuna göre 29.09.2015 tarihli raporlarını düzenleyip mahkemeye sunmuşlar ve mahkemece de bu rapor esas alınarak hüküm kurulmuştur.

Davacının talepleri teknik incelemeyi gerektirmektedir. Hakim, uyuşmazlık konusu hakkında bizzat duyu organları yardımıyla bulunduğu yerde veya mahkemede inceleme yaparak bilgi sahibi olmak amacıyla keşif yapılmasına karar verebilir. Hakim gerektiğinde bilirkişi yardımına başvurur (HMK 288/1). Keşif kararı, mahkemece, taraflardan birinin talebi üzerine veya resen alınır (HMK 288/2). Mahkeme, çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir (HMK 266/1). Kanunda belirtilen haller dışında, deliller davaya bakan mahkeme huzurunda, mümkün olduğunca birlikte ve aynı duruşmada incelenir. Bu kural doğrudanlık ilkesinin bir sonucudur. HMK’nın 218/1. maddesinde “Mahkemeye getirilmesi zor veya sakıncalı olan belgeler, hakim veya görevlendireceği bilirkişi tarafından yerinde incelenir ya da bu belgelerin mahkemeye sunulmuş örnekleri asıllarıyla karşılaştırılır. İnceleme sonunda bir tutanak düzenlenir ve gerekli görülürse uygun teknik araçlarla belgenin aslı kaydedilir.” HMK 197. maddesinde de “kanunda belirtilen haller dışında, deliller davaya bakan mahkeme huzurunda, mümkün olduğu kadar birlikte ve aynı duruşmada incelenir… (2) Başka yerde bulunan ve mahkemeye getirilemeyen deliller, o yerde istinabe yoluyla toplanabilir. (3) Delillerin incelenmesi veya beyanların dinlenmesi sırasında taraflar, istinabe olunan mahkemede hazır bulunabilir ve delillerle ilgili açıklama haklarını kullanabilirler. Bu hususu sağlamak için, taraflara incelemenin yapılacağı tarih ve yer bildirilir. Bu davet üzerine taraflar istinabe olunan mahkemede hazır bulunmasalar dahi deliller incelenir veya beyanlar dinlenir.

Bu yasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, mahkemece hükme dayanak alınan rapor usul hükümlerine aykırı olarak yapılan inceleme sonucu alınmıştır. Mahkemece yargı çevresi dışında bulunan Hamzabeyli’de bulunan gümrük kapısı ile ilgili yapılan işlerin tespiti için işin yapıldığı yer mahkemesine talimat yazıp isterlerse taraflara da günü bildirmek suretiyle hakim gözetiminde keşif yaptırması ve bilirkişi raporu aldırması gerekirken, bu yola başvurmadan bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi vermesi delillerin mahkeme huzurunda toplanacağına dair HMK’nın 197. maddesine aykırı olmuştur. Hakimin doğrudan inceleme yaptırma yetkisi bulunmadığı gibi hakimlik yetkisinin bilirkişilere devri de mümkün bulunmamaktadır. HMK 278/4. maddesi yanlış yorumlanarak ve HMK 288/1. madde hükümlerine aykırı olarak istinabe yolu ile keşif yapılmadan bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilerek karar verilmesi HMK 27. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkına aykırılık teşkil edeceğinden doğru olmamıştır.

Bu durumda mahkemece talimat yoluyla mahallinde konusunda uzman teknik bilirkişiler marifeti ile keşif ve bilirkişi incelemesi de yaptırılarak alınacak rapor ve dosya kapsamındaki delillere göre sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken bilirkişilere yerinde inceleme yetkisi verilerek ve davalı tarafın yokluğunda yapılan inceleme sonucu düzenlenen rapora göre karar verilmesi aykırı olmuş, kararın bozulması uygun görülmüştür.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davalıya verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 29.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/17981 Karar : 2017/3388 Tarih : 20.03.2017

  • HMK 278. Madde

  • Bilirkişinin Yetkileri

Davacı vekili,davalının … Hastanesi, döner sermaye hesabına 19/11/2013 tarihinde sehven 2.930,95 TL yatırıldığını, bu nedenle davalı adına yanlışlıkla ödenen bu meblağın kurum zararına neden olduğunu,bu nedenle fazlaya ilişkin haklarını saklı kalmak kaydıyla 2.930,95 TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahslini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, davanın kabulü ile, 2.930,95 TL’nin davalıya fazla ödeme yapıldığına ilişkin ihtarın tebliğ tarihi olan 19/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir,hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK’nun 266. ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hâkim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. HMK’nun 278-279. maddelerine göre; bilirkişi raporu; Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.

HMK’nun 281. maddesinde, tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını;belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme,bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır. Bu açıklamalar ışığında dosyadaki hükme esas alınan bilirkişi raporu incelendiğinde, söz konusu raporda Emekli Sayıştay Uzmanı Denetçisi tarafından kurum zararının 2.930,95 TL olduğunu bildirmiş ancak bilirkişi tarafından ilgili mevzuat irdelenmediği gibi hesap da yapılmamıştır.Rapor bu hali ile hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli değildir.Davaya konu alacağın varlığının ortaya konulabilmesi için, Döner Sermaye Ek Ödemelerinin Yönetmelik hükümlerine göre yapılan aylar itibariyle ayrıntılı olarak gösterilmesi, fark bordrolarının dava dilekçesinde fazla ödeme yapıldığı belirtilen ayların tamamı için ilgili kurumdan temin edilerek dosyaya sunulması ve fazla ödeme yapıldığı hususunun ilgili mevzuat bağlamında hesaben açık bir şekilde ortaya koyacak tablo halinde dosyaya sunulması gerekmektedir.

Hâl böyle olunca; mahkemece,dosyanın yeni görevlendirilecek bilirkişi aracılığıyla,yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda, davalının itirazlarını da karşılar nitelikte , hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli bir rapor alınmak suretiyle hüküm kurulması gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 20.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/9406 Karar : 2016/9805 Tarih : 23.06.2016

  • HMK 278. Madde

  • Bilirkişinin Yetkileri

Davacı vekili dilekçesinde; davalı tarafından davacı site hakkında, yangın boru hattından bahçe içindeki su deposuna su doldurulup çim sulamada kaçak su kullanıldığı gerekçesiyle 06/10/2010 tarih ….sayılı kaçak su kullanma tutanağı düzenlendiğini ve kaçak su kullanımı bedeli olarak 69.663,13 TL tahakkuk ettirildiğini, davacının kaçak su kullanımının bulunmadığı, kaçak su kullanımının olduğu kabul edilse dahi hesaplamının yanlış yapıldığını belirterek, davacı site yönetiminin 69.663,13 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili dilekçesinde; ASKİ görevlileri tarafından, yangın boru hattından hortumla su çekilerek bahçe içindeki su deposuna su doldurup çim sulamada kaçak su kullanıldığının tespit edildiğini ve bu doğrultuda işlem yapıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.

Birleşen davada ise davacı … vekili dilekçesinde; davalı site hakkında düzenlenen 06/10/2010 tarihli kaçak su kullanma tutanağı çerçevesinde tahakkuk ettirilen alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız itiraz ettiğini belirterek, davalının davalının icra takibine vaki itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Birleşen davada davalı vekili dilekçesinde; davacı idare görevlilerinin yaptığı denetimle yangın boru hattından bahçe içindeki su deposuna su doldurulup çim sulandığı zannı ile tutanak tutulduğunu, bu durumun tamamen görevlilerin bilgisizliği ve araştırma yapmamalarından kaynaklandığını, müvekkili sitenin 8 bloktan oluştuğunu, her blokta bir adet yangın deposu bulunduğunu, yönetmelikler gereği bu depoların belli aralıklarla temizlenmesi gerektiğini, depoların temizliğinde kullanılan suların ise ziyan edilmeyerek çimlerin sulanması için açtırılan kuyulara depo edildiğini, davacı görevlilerinin ise kaçak olarak çimlerin sulandığını zannı ile tutanağı tanzim ettiklerini, çimleri sulamak için DSİ`den izinli iki adet kuyu ve su deposu olduğunu, çimlerin kuyu suyu ile sulandığını, bu nedenle tutanağın ve yapılan tahakkukun usulsüz olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.

Mahkemece; hükme esas alının bilirkişi raporu doğrultusunda asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

HMK.nun 266 ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır.

HMK.`nun 278-279.maddesine göre, bilirkişi raporu; Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir.

Hükme esas alınan bilirkişi raporuna bakıldığında; dava konusu bedellerin hangi usullere göre hesaplandığı ayrıntılarıyla açıklanmadığı gibi, davalı kurumun hesaplaması tekrar edilmiş, bilirkişi tarafından da açıklayıcı ve ayrıntılı bir hesaplama yapılmamıştır. Hükme esas alınan bilirkişi raporu, içeriğinin ayrıntılı ve açıklayıcı olmaması nedeniyle hüküm kurmaya yeterli ve Yargıtay denetimine elverişli görülmemiştir.

Buna göre; mahkemece, öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında oluşturulacak konusunda uzman üç kişilik bilirkişi heyetine verilerek, dava konusu bedellerin nasıl belirlendiğine dair tüm bilgi ve belgelerin dosyaya sunulması sağlanarak, bilirkişi heyetinden davalı kurumun davacıdan isteyebileceği bedeller hakkında, tahakkuk tarihlerinde yürürlükte bulunan ilgili mevzuat hükümlerine göre tereddüte yer vermeyecek şekilde, tarafların itirazlarını da karşılayacak şekilde, ayrıntılı ve açıklayıcı, hüküm kurmaya elverişli ve Yargıtay denetimine uygun bir rapor aldırılarak, davalının tahsilini istemekte haklı olduğu alacak miktarı belirlenmeli ve varılacak sonuç dairesinde bir hüküm kurulmalıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS